Bu Blogu Takip Et

Sayfalar

Translate

14 Mart 2011 Pazartesi

Sivil Savunma Nedir - Sivil Savunmanın tanımı

1. SİVİL SAVUNMANIN TANIMI:

Savaşta ve afetlerde halkın can ve mal kaybını en aza indirme amacını taşıyan ve topyekün savunmanın en önemli unsurlarından biri olan Sivil Savunma;
-Savaş zamanı halkın can ve mal kaybının en aza indirilmesi;
-Afetlerde can ve mal kurtarılması;
-Büyük yangınlarda can ve mal kaybının azaltılması;
-Yok olmaları veya çalışamaz hale gelmeleri durumunda yaşamı büyük ölçüde etkileyecek olan kamu ve özel kurum ve kuruluşların korunması ile bunların acil onarımlarının yapılması;
-Savaş zamanı her türlü savunma faaliyetlerinin sivil halk tarafından desteklenmesi;
-Cephe gerisinde halkın moralinin kuvvetlendirilmesi;konularını kapsayan SİLAHSIZ, KORUYUCU, KURTARICI önlem ve faaliyetler bütünüdür.

2. SİVİL SAVUNMA KAVRAMININ DOĞUŞU
Tabiatın var oluşundan bu yana her canlı, çeşitli tehlikelere karşı kendisini, yakınlarını, sevdiklerini, barındığı yuvasını, üzerinde yaşadığı toprağını, yaşam için gerekli olan her şeyini SAVUNA GELMİŞTİR.
Hayvanlar yuvalarını genellikle çeşitli tehlikelerin ulaşamayacağı mekanlarda seçmişlerdir.
İlk gününden bu yana insanoğlu; tabiat olaylarından, vahşi hayvanların tehlikelerinden, düşmanlarının saldırılarından korunabilmek için, barınaklarını gerektiğinde bir gölün üzerine kurmuşlar, mağaralarda barınmışlar, zamanla yüksek tepeler üzerinde şatolar ve kaleler inşa ederek, kendilerini korumaya çalışmışlardır.
İnsanlar ve toplumlar arasındaki çatışmaların, ilk insanların ortaya çıkışı ile başladığı ve en ilkel koşullardan günümüzün en modern imkanlarına kadar her türlü vasıtayı kullanarak geliştiği ve asla son bulmadığı ve bulmayacağı bilinmektedir.
Toplumların bünyeleri değiştikçe istek ve ihtiyaçları artmış, dolayısıyla kişiler ve toplumlar arasındaki anlaşmazlıklar meydana gelmiş, bunların çözümü için de çoğu kez savaşlara başvurulmuştur.
Savaşlar, insanların kendi kendilerine yol açtıkları en büyük felaketlerden biridir. Daima çok büyük acılara, sıkıntılara ve zararlara sebep olmasına ve tüm insanların bunu bilmesine rağmen maalesef savaşlar devam etmektedir.
Norveç İlimler Akademisince yapılan bir araştırmaya göre; İnsanlar M.Ö. 3600 yılından bu yana 14 bin defadan fazla savaşmışlardır. Bu savaşlarda 4 milyara yakın insan hayatını kaybetmiştir.
Yine bu savaşlardaki maddi zarar; dünyayı ekvator üzerinde çevreleyen 10 m. yüksekliğinde, 156 m. genişliğinde altın madeninden yapılacak bir duvarın maddi değerine eşittir. Bu dönem boyunca, dünyamız, sadece 292 yıl sulh ve sükun içinde yaşamını sürdürmüştür.
Savaşı kazanabilmek için; önceleri üstünlüklerini kişisel güçleriyle sağlayan insanlar, daha sonraları zeka ve becerilerini de kullanarak savaş araç ve gereçlerini devamlı geliştirmişlerdir. Bu gelişme dünya devletlerini adeta bir silahlanma yarışına götürmüştür.
XX. yüzyılın başından bu yana milletler arasında yapılan silahlanma yarışı, dünyamızı bir barut fıçısı haline getirmiştir. Bunun sonucunda, insanlar, I. ve II. DÜNYA SAVAŞLARI ile yüz yüze gelmişlerdir.
1914-1918 (4 Yıl 3 Ay) I. DÜNYA SAVAŞINDA; 9.5 milyon insan ölmüş, bunların %5’i sivil, %95’i askerdir.
1939-1945 (5 Yıl 8 Ay) II. DÜNYA SAVAŞINDA; 52 milyon insan ölmüş, bunların % 48’i sivil, % 52’si askerdir.
1950-1952 (2 Yıl 6 Ay) KORE SAVAŞINDA; 9.2 milyon insan ölmüş , bunların %84’ü sivil, % 16’sı askerdir.
Bu tablodan da anlaşılacağı üzere, günümüze gelindikçe savaşlarda ölen insanların büyük bir çoğunluğunu SİVİL HALK teşkil etmektedir.
Günümüzde ya da gelecekte çıkacak savaşların en belirgin özelliği: Bu savaşların, TOPYEKÜN ya da ULUSAL SAVAŞLAR oluşlarıdır.
Topyekün Savaşlarda Amaç ; Düşmanın SAVAŞ GÜCÜnü kırmak, yok etmektir.
Savaş Gücü de ; genellikle İNSAN GÜCÜ ve ENDÜSTRİYEL GÜÇTEN oluşur.
Bu nedenle düşman, savaş gücünü kırmak için bu güçleri oluşturan kaynaklara yönelir. Yani sivil halkı ve bu halk tarafından çalıştırılan özel veya kamuya ait kurumlar ile endüstriyel kuruluşları hedef alır. Böylece silahlı kuvvetleri hem savaş gücü desteğinden, hem de uğrunda çarpıştığı kavramlardan yoksun bırakmaya uğraşır. Gerçekten de, sivil halkı olmayan bir ordunun savaşması mümkün değildir ve böyle bir durumda çarpışmak, savaşmak da anlamsızdır.
Düşman, savaştığı ülkelerin savaş gücünü kırmak için elinde bulunan tüm silahları, bunlardan birini ya da birkaçını, belli bir ya da birkaç sonucu elde etmek için bir arada kullanabilir.
6 Ağustos 1945 te Japonyanın Hiroşima kentine atılan 20 kilotonluk bir atom bombası:
300,000 nüfustan;
78.000 kışının ölümüne,
84.000 kişinin yaralanmasına,
60.000 evin tamamen ya da kısmen yıkılmasına,
Böylece onbinlerce insanın evsiz kalmasına neden olmuştur.
9 Ağustos 1945’te Nagazaki kentine atılan 20 kilotonluk bir atom bombası:
87.000 nüfustan :
27.000 kişinin ölümüne,
41.000 kişinin yaralanmasına,
Binlerce insanın evsiz kalmasına neden olmuştur.
Halen dünyada 50.000 atom başlığı olduğu sanılmaktadır. Bu korkunç gerçekler ışığında Ülkeler Sivil halkın korunması sivil halkın korunması için teşkilat kurma zorunluluğu duymuş ve Sivil Savunmanın kurumlaşmasını sağlamışlardır.
GÜNÜMÜZ SAVAŞLARININ KORKUNÇ GÖRÜNÜMÜNE, DOĞAL AFETLERİN BÜYÜK YIKINTILARINA, YANGINLARIN KASIP KAVURMALARINA RAĞMEN; CAN VE MAL KAYBINI EN AZ DÜZEYE İNDİRMEK, DAHA BARIŞTAN İTİBAREN, BU TEHLİKELERE KARŞI ÖNLEMLERİ ALDIRACAK VE GEREKTİĞİNDE UYGULATACAK BİR TEŞKİLATIN KURULMASI İLE MÜMKÜNDÜR.
BU TEŞKİLAT: SİVİL SAVUNMA TEŞKİLATIDIR.
Milletleri oluşturan en önemli unsur insandır.İnsan hayatını ve malını korumak çok önemli bir görevdir.Sivil Savunma bu görevin nasıl ifa edileceğini öğreten ve planlayan bir teşkilattır.
Doğal afetlere karşı halkın korunması konusunda, öteden beri bir takım önlemler alınıp uygulanmışsa da bu önlemler, örgütsel ve yasal dayanaklardan yoksundu.
Birinci Dünya savaşına kadar, özellikle halkın, savaşın tehlikelerine karşı korunması için hiçbir girişimde bulunulmadığı, buna ihtiyaç da duyulmadığı görülmektedir. Bunun nedeni, savaş silahlarının cephe gerilerine uzanacak menzile ve toptan yok etme gücüne erişememiş olmasıdır.
Birinci Dünya savaşının ardından gelen yıllarda ülkelerin bir çoğunda pasif korunma adı altında, halkın türlü tehlikelerden korunmasını amaçlayan önlemler getirilmiş ve örgütler kurulmuştur.
Teknolojik gelişmeler, savaş doktrinlerinde değişmelere neden olunca, buna paralel olarak pasif korunma örgütü de, değişen koşulların doğuracağı sonuçları karşılayacak biçimde değiştirilip geliştirilmiştir.
II. Dünya Savaşında; savaşların, cephelerden çok cephe gerilerini tehdit etmiş olması, askerden çok sivil halkın ölmesi, bundan sonra çıkabilecek savaşların da böyle süreceği düşüncesi devletleri, sadece pasif korunma önlem ve örgütünün halkı koruyamayacağı sonucuna götürmüş, Sivil Savunma bu sonuçtan çıkmıştır.
Avrupa ülkelerinin çoğunda Sivil Savunma II. Dünya savaşı sırasında, savaşın içinde kurulmuş, gerçek bir deneyimden geçmiş, yararını kanıtlamış bir örgüttür.
Avrupa ülkelerinin çoğunda sivil savunma ıı. Dünya savaşı sırasında, savaşın içinde kurulmuş, gerçek bir deneyimden geçmiş, yararını kanıtlamış bir örgüttür.
Sivil savunma, savaşın ardından gelen yıllarda da,savaş teknolojisindeki ilerlemelere uygun bir gelişme göstermiştir. İlk kez bu savaşta halka karşı kullanılan atom silahları bundan sonra daha büyük bir gelişme göstermiş termonükleer silahlar imal edilerek savaş alanında kullanılabilecek duruma getirilmiştir. Kısaca nükleer silahlar diye adlandırılan bu silahlar ile biyolojik ve kimyasal silahlar da sivil savunmanın önemini daha çok arttırmıştır.
Bugün sivil savunmanın önemini benimsemiş tüm dünya ülkeleri, sivil savunma örgütlerine bütçelerinden küçümsenemeyecek kaynaklar ayırmaktadırlar.

3. BUGÜN İNSANOĞLUNU SAVAŞTA VE BARIŞTA TEHDİT EDEN TEHLİKELER ŞUNLARDIR:
a. Düşman Taarruzları,
b. Doğal (Tabii) Afetler,
(1) Deprem,
(2) Su Baskını,
(3) Toprak Kayması (Heyelan),
(4) Kaya Düşmesi,
(5) Çığ,
(6) Kuraklık,
(7) Fırtına - Kasırga - Tayfun,
(8) Volkan Patlaması,
(9) Hava – Su - Çevre Kirlenmesi,
(10) Sınai Kazalar,
(11) Ulaşım(Kara, Demir, Hava, Deniz Yolları) Kazaları.
(12) Tsunami (Deprem Sonrası Oluşan Dev Dalgalar.)
c.Büyük Yangınlar

4. ÜLKEMİZDE SİVİL SAVUNMA VE SİVİL SAVUNMA TEŞKİLAT BAŞKANLIĞI’NIN TARİHÇESİ
Ülkemizde ise, 21 Aralık 1963 tarihinde silahlı Rum saldırıları karşısında halkın can ve mal kaybını en aza indirmek amacıyla pasif korunma faaliyetlerine başlanmış ve Türk Cemaat Meclisine bağlı olarak 1964 yılı Ağustos ayında üç kişiden oluşan bir “Sivil Savunma Komitesi” kurulmuştur.


Lefkoşa Türk kesimi, Sivil Savunma Komitesine bağlı olarak yedi Sivil Savunma bölgesine ayrılmış ve bu bölgelerde ekipler kurulmuştur. Bu ekiplerde gözcü, haberci, yangın söndürme, kurtarma, ilk yardım ve sosyal yardım ekipleri teşkil edilmiştir. Ekiplere o günkü imkanlar oranında teçhizat verilmiş, eğitim ve küçük çapta tatbikatlar yaptırılmıştır.
Gazimağusa, Larnaka, Limasol ve Baf Türk yerleşim birimlerinde de bunlara benzer Sivil Savunma faaliyetlerine gidilmiştir.
Bu faaliyetlere ek olarak sığınak yapım ve bakım çalışmaları da yürütülmüştür.
1972 yılı başlarında, Sivil Savunma Teşkilatını yeniden teşkilatlandırmak üzere yasal düzenlemeye gidilmiş ve Kıbrıs Türk Yönetimi Meclisinde 18 Şubat 1972 tarihinde “Sivil Savunma Yasası” kabul edilerek 06 Ağustos 1974 tarihinde yürürlüğe girmiştir.


Sivil Savunma görevlileri tarafından, 20 Temmuz 1974 Mutlu Barış Harekatında şehir merkezlerine düşen top mermileri nedeniyle sivil halk arasında başlayan panik yatıştırılmış, sivil halkın gereksiz yere evlerinden dışarıya çıkıp yaralanmalarını önlemek için, basın-yayın vasıtaları ile duyurular yayınlanmış, yaralılara ilk yardım uygulanmış, evsiz, barksız, kimsesiz kalanlarla, göç edenler, geçici olarak barındırılmıştır.
1974 Mutlu Barış Harekatının, Kıbrıs Türk toplumuna getirdiği özgürlükle birlikte; toplumun yerleşim, idari ve sosyal yapısında da yeni düzenlemelere gidilmesi kaçınılmaz olmuştur.
01 Ağustos 1976 tarihinde Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığının kurulması ile birlikte Sivil Savunmanın da yeniden yapılandırılmasını öngören “1976 Sivil Savunma (Değişiklik) Yasası” kabul olunarak yürürlüğe girmiştir.
Bu yasa gereğince ülkemizde Başbakanlığa bağlı Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı kurulmuştur.
KKTC Mülki taksimatına göre; Lefkoşa, Gazimağusa, Girne, Güzelyurt ve İskele ilçelerinde Sivil Savunma Bölge Müdürlükleri halkımıza hizmet vermektedir.


Günümüzde Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı Merkezi; Başkent Lefkoşa'nın Yenişehir bölgesinde bulunmaktadır.
Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı Merkez Teşkilatı (Şube Müdürlükleri); Personel ve İdari Şube Müdürlüğü, Haberalma ve İkaz Şube Müdürlüğü, Harekat ve Eğitim Şube Müdürlüğü, İkmal ve Donatım Şube Müdürlüğü, Muhabere Şube Müdürlüğü, Maliye Şube Müdürlüğü, Hizmet ve Destek Şube Müdürlüğü, Radyo Şube Müdürlüğü, Arama-Kurtarma Şube Müdürlüğü’nden oluşmaktadır.
Sivil Savunma Arama-Kurtarma Şube Müdürlüğü, deprem, yangın, sel, çığ, kimyasal/biyolojik sızıntı ve benzeri doğal afetler ile olağanüstü durumda arama/kurtarma faaliyetleri icra etmek üzere görev yapmaktadır. Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı, yurt dışında meydana gelen afetlerde de göreve hazır olduğunu her zaman göstermiş, yardıma koştuğu ülkelerde hayat kurtararak ülkemizi başarı ile temsil etmiştir.


Türkiye’de, 17 Ağustos 1999’da Marmara ve 12 Kasım 1999’da Düzce’de meydana gelen; on binlerce insanın ölümüne ve sakat kalmasına neden olan depremlerde arama-kurtarma çalışmalarına katılmıştır.
Arama-Kurtarma Ekibimiz, 08 Ekim 2005 tarihinde, Pakistan’da meydana gelen ve on binlerce insanın hayatını kaybettiği deprem felaketi sonrası ilk defa Türkiye dışında bir ülkede arama-kurtarma görevi yapmıştır.



KKTC Sağlık Bakanlığı Ekibi ile birlikte 11-21 Ekim 2005 tarihleri arasında Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında yaptığı arama-kurtarma çalışmaları Birleşmiş Milletler tarafından yazılı olarak takdir edilmiştir.
Uluslararası yardım, işbirliği ve koordinasyonu geliştirmek maksadıyla, ilk kez 18 Nisan 2006’da 4 kıtadan 20 ülkeden 63 gözlemci personelin katılımıyla Taşkınköy/ Lefkoşa’da gece şartlarında “Uluslararası Sivil Savunma Tatbikatı” yapılmıştır.
Başkanlık bünyesinde bulunan Kuzeyin Sesi Radyo Vatan, Radyo Vatan Nihavent ve Radyo Vatan Türkü, insan yaşamını olumsuz etkileyen büyük yangınlar, deprem, sel gibi doğal afetler konusunda Kıbrıs Türk halkını bilinçlendirme ile ilkyardım, koruyucu ve kurtarıcı tedbirler konusunda halkın eğitilmesine yönelik yayınlar yapmaktadır. Bu radyolar ve mobil radyo istasyonu olağanüstü durumlarda afet radyosu olarak hizmet verecek şekilde organize edilmiştir Kuzeyin Sesi Radyo Vatan 87.5 ve 104.3 FM frekanslarından, Radyo Vatan Nihavent, 89.8 ve 100.4 FM frekanslarından ve Radyo Vatan Türkü ise 94.4 ve 104.5 frekanslarından dinleyicilerine ulaşmaktadır. Radyo Vatan-Nihavent Internet üzerinden dünyanın herhangi bir yerinden de rahatlıkla takip edilebilmektedir.

5. SİVİL SAVUNMA TEŞKİLATI :
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde sivil savunma hizmetleri Başbakanlığa bağlı olarak Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı tarafından yürütülmektedir. Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı, İdari Kademeler ve Mahalli Teşkiller olmak üzere iki ana unsurdan meydana gelir.

a. Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı İdari Kademeleri :


Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı İdari Kademeleri, kadrolu personelin görev yaptığı ve merkezi başkent Lefkoşa’da bulunan Merkez Teşkilatı ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki beş ilçede bulunan Sivil Savunma Bölge Müdürlüklerinden oluşur

Hiç yorum yok: