Bir şeyin ‘ne’ olduğunun bilinmesi zihni tatmindir. Bir şeyin ‘nasıl’ olduğunun bilinmesi ise deneyimdir. Nasılı deneyimle bilinir. Nasılı deneyimlenmiş bilgidir. Deneyimler nasıllar bilgisidir.
Bilinç deneyimlenmiş bilgilerle ilerler. Bildiği bilgilerle değil. Bilinen bilgi zihinde ‘idea’ olarak varlığını koruyan bilgidir. İdealar bilinç ilerleyişinde deneyimlere yol açabilecek kıvılcım kudretine sahip ise o takdirde bilince temelden ve derinden hizmet ederler. Aksi takdirde bulmaca doldururken işlevseldirler.
Çocukluk bilinci doğası gereği mevcut dünyanın ‘ne’ olduğunu keşif peşinde koşarken yetişkin bir bireyin bilinci ise deneyimlemek istediği hayata dair seçimini yaparak işe başlar. Çoktan seçmeli, çok fazla değişkenli ve birey sayısı kadar şıkka sahip bir ilk deneyimdir bu. Alt yapı temeli çocukluğa kadar uzansa da gövdesini bu seçim ile doğurur. Bilincin bu doğurgan özelliği nedeniyle bireyin deneyimlemek istedikleri arasında doğrudan bağlantılar vardır. Artık ‘ana arter seçimi’ yapılmıştır. Tabiî ki ana arterlerde sonradan değiştirilebilir. Bu mümkündür. Ama ender olarak görülür. Genel eğilim ilk seçimin devam ettirilmesi şeklindedir. Genel eğilim bu şekilde olduğundan dolayıdır ki üzerinde pek düşünülmez. Düşünülse de pek önemsenmez. Düşünülüp, önemsenirse eğer sonradan vazgeçilir. Çünkü insanlar görecekleri tepkilerden çoğunlukla çekinir.
Oysa değişimin özellikle bilinç sahasında ilerleme olarak kendisini göstereninin mevcut ve hep olması gerektiğini herkes savunur. Bu bir ‘idea’dır. Bu idea dönüşüm yolunda ete ve kemiğe bürünmüş olarak kendini göstermediği müddetçe hakikatte idea bile olamaz. Çünkü ‘kendini gerçekleştirme düşüncesi’ olarak ileri sürülmesine rağmen kendini gerçekleştirmeyen idea muhtemelen kulağa hoş gelen sözler sınıfından olabilir.
Bilinç deneyimlerinde çekilen temel zorluk ne diğer bireylerin göstereceği tepkiden çekinmek nede isteksizliktir. Temel zorluk bilincin “seyr-i süluk”unda yolundan ‘emin’ ve ‘farkında’ olmayışıdır. Çünkü: Farkında olma ve eminlik dönüşümün itici unsurlarıdır. Tefekkür bunu sağlar. Fark ettirir ve eminleştirir.
Rastlantısal deneyimler yerine seçilmiş deneyimler yaşama süreci dönüşüm geçiren bilinçlerin ilerlemesine ivme kazandırır. İnsan bu ivmeye muhtaçtır. Fiziğin “eylemsizlik prensibi” olarak tanımladığı olgu bilinçler içinde geçerlidir. Prensibe göre: Duran bir cisim daima durmak ister. Hareket eden bir cisim daima hareket etmek ister. Seçilmemiş deneyimler durağandır. Durağanlık prensibinden, hareketlilik prensibine geçmek için seçilmiş deneyimler yaşanmalıdır.
Rahat bir işlerlik kazanması ve hızla yolunda koşması bakımından; ‘bencillik – ego’ baskısı bilinç üzerinde ne kadar azaltılırsa, içsel büyümede o kadar artar. ‘bencilliğin’ aşağı çekimden kurtulup içselliğin göksel çekimine doğru salına salına değil de yaydan fırlamışçasına sıçrayabilmek için bu şarttır.
Hata deneyimi aynı hata tekrarlanmadığı müddetçe ilerleticidir. Aynı hatayı tekrar tekrar yapmanın hata olduğunu düşünüyorum. Oysa yapılacak çok hata var. Aynı zamanda serbest iştirakten kaynaklandığı için özgür ve özgün bir yapıdır. Buna rağmen aynısında ısrar ise olayı kavrayamamaktır.
Eğer deneyimleri tarafından oluşmuş yeni bilinç ile deneyimleyen bilinç arasındaki fark sıfır ise deneyimin yaşanmamış olduğunu sadece deneme yapılmış olduğunu gösterir. Bu fark ne kadar büyük ise o kadar deneyim yaşanmıştır. Her deneyim bir sıçramadır. Bilinçler sıçramak için vardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder