Kökenbilim
Gamalı haç ismi Yunanca gama (Γ) harfine ve haç şekline (+) atfen verilmiştir. Svastika kelimesi Sanskritçe'deki su (iyi) ve asti (olmak) kelimelerinin birleşiminden oluşmuştur. "İyi olmak, mutlu ve sağlıklı olmak" anlamlarına gelir.[1]
Svastika Hinduizm, Budizm ve Jainizm'e göre kutsaldır. Kökeni pek çok antik uygarlığa, örneğin Mayalar, Navarrolar ve Sümerler'e, M.Ö. 4000'li yıllara dayanır.
Vişnu'nun 108 sembolünden biridir ve kolları saat yönünde dönük olan şekliyle, başarı ve uğurun yanı sıra hayatın kaynağı olan güneş ışığını simgeler. Kolları ters yöne dönük şekli ise geceyi ve uğursuzluğu ifade eder.
Svastika'nın dört kolu, dört kozmik gücü (ateş, su, hava, toprak) simgelemektedir. Ayrıca bazı kaynaklarda, eski dönemlerde bu sembol sayesinde dört kozmik gücün etki altına alınıp büyü yapıldığı belirtilir.[2]
SVASTİKA (Sanskrit dilinde "mutluluk getiren") olarak da bilinir, bütün kolları eşit uzunlukta olan ve aynı yönde (genellikle saat yönü) dik açılarla kıvrılan haç. Başarı ve şans simgesi olarak Antik Çağdan günümüze dünyanın hemen her yerine yayılmıştır. Eski Mezopotamya uygarlıklarının metal paralarında yaygın biçimde kullanılan bir simgeydi. İskandinavya'da ise kolları sola dönük gamalı haç Tanrı Thor'un çekicini simgeliyordu. Erken Hıristiyan ve Bizans sanatlarının (büyük harf 4 gamma'dan [ Γ ] oluşan gamma haçı ya da crux gammata) yanı sıra Güney ve Orta Amerika'da Mayalar, Kuzey Amerika'da da özellikle Navaholar arasında kullanılmıştır.
Hindistan'da ise hâlâ Hindular, Caynacılar ve Budacıların en çok kullandığı uğur simgesidir. Caynacılarda yedinci Tirthankara'nın (Kurtarıcı) simgesidir; dört kollu oluşuyla, ibadet eden kişiye yeniden doğabileceği dört yeri (hayvanlar ya da bitkiler dünyası, cehennem, ölümlüler dünyası ve ruhlar dünyası) anımsattığı da söylenir.
Hindular (ve Caynalar) muhasebe defterlerinin ilk sayfalarına, kapı eşiklerine, kapılarına ve tanrılarına sundukları nesnelerin üzerine gamalı haç işareti koyarlar. Sağa dönük, yani kolları saat yönünde dönen gamalı haçla sola dönük gamalı haç (sauvastika) arasında kesin bir ayrım yapılır. Sağa dönük gamalı haç güneşle ilgili bir simge olarak kabul edilir ve kollarının dönüşü güneşin günlük hareketini (Kuzey Yarıküre'de güneş doğudan güneye, daha sonra da batıya geçer) temsil eder. Sola dönük gamalı haç ise daha çok geceyi, ürkütücü tanrıça Kali'yi ve büyücülüğü simgeler.
Budacılıkta Buda'nın ayaklarını ya da ayak izlerini simgeleyen gamalı haç yazıtların başına ve sonuna konur. Günümüzde Tibetli Budacılar gamalı haçı giysilerde süs olarak kullanırlar. Budacılığın yayılmasıyla birlikte gamalı haç Çin ve Japonya'da çokluğu, bereketi, bolluğu ve uzun ömrü simgeleyen görsel öğe olarak kullanılmıştır.[3]
Kimi iddialara göre OZ Damgası, Gamalı Haç, Svastika, adlarıyla anılan bu işaret Ön-Türk göçleriyle Hindistan a gitmiş, Nazilerin Hint-Cerman ırkı teorilerinin amblemi halinde ortaya çıkmıştır. Bu simge, Ön-Türklerde OZ'laşarak tanrıya erişmeyi temsil eder.[4]
Bu haçın anlamı ( Mu'daki özgün haliyle) Yaratıcının emirlerini yerine getiren 4 baş meleği sembolize eder (Gabriel, Michael, Uriel, ve Rafael) Bunlara 4 kutsal sütun, mahşerin 4 atlısı, 4 elementin 4 başkanı vs gibi isimlerle anılmışlardır. Bunların Yaratıcının evreni oluşturmak için verdiği 7 yaratılış emrinin uygulayıcıları oldukları düşüncesi hakimdir Mu'nun kutsal metinlerinde. Yalnız bunlar ayrı ayrı değil de hep birlikte hareket eden tek bir güç oldukları görüşü hakimdir. Örneğin kare şekli evreni temsil eder fakat kare dik olarak baklava deseni şeklinde çizildiğinde ise bahsettiğimiz 4 ilksel gücü sembolize eder. Yani ne haç Hıristiyanlığın bir buluşudur, ne heksagram Yahudiliğin buluşudur ne de ay Müslümanlığın buluşudur. Hepsi de sonradan sahiplenilmiştir.
Konuya ilgi duyanlar "Mu'nun kutsal sembolleri" adlı James Churhward'ın yapıtını inceleyebilir.[5]
Kıpçakların Güneş'i temsil eden OZ Damgası.
Gamalı Haç, Svastika, OZ damgası ve ÖN-TÜRKLER
OQ Türkleri, OQ damgasıyla temsil edilirlerdi. Geçmişte kullanılan bu işaret günümüze kadar halı, kilim ve taşa uygulanmış biçimde süregelmiştir. OQ Türkleri zamanla Hıristiyanlığı benimseyince bu OQ damgalarını kullanmaya devam etmişlerdir. Ön-Türklerin de kullandığı OQ damgası yönetim, savaşçı manalarına da gelmektedir. Ok ucu, ok bayrağı demek olan OQ kelimesi, Latince'de kroçe (croce) şekline dönüşerek haç anlamında kullanılmıştır. Ayrıca OZ, damgasını göç ettikleri yeni mekânlarına da taşımışlardır. OZ damgası, Gamalı Haç, Svastika olarak da bilinmektedir. Bu damga Ön-Türklerde OZ'laşarak tanrıya erişmeyi temsil eder.
Orta Asya medeniyet abidelerinin üzerinde bulunan çok sayıda kaya resmi, işaret ve damga yüzyıllardan günümüze ulaşmıştır. Bunlardan en gizemli ve ve en çok kullanılan işaretlerden biri de "OZ" damgası/çarkı felektir.
Ön-Türklerde kullanılan "OZ" diye okunan damganın nerede, ne zaman ortaya çıktığı tam olarak bilinmese de çoğunlukla "svastika" olara isimlendirilmiştir. Svastika, Hintçe bir kelime olup, "Si" yada "su" (iyi) ve "as" (olmak) eklerinden oluşmaktadır. Bu şekliyle kelime, "mutluluk" ve "hayal" anlamına gelir.
Bir Hindu Tapınağı
Bu damga Ön-Türk göçleriyle Hindistan'a gitmiş, Nazilerin Hint/Cerman ırkı teorilerinin amblemi olarak ortaya çıkmıştır. Ön-Türklerde "OZ"laşarak Tanrıya erişmeyi temsil eden bu damga, Nazilerde insanlık suçu timsali olarak kullanılmıştır.
"OZ Damgası", öbür dünyaya geçerek orada şekil değiştirerek ( metamorfoz ) yeniden oluşum şeklindeki düşünceyi kapsar. Mevlevi ve Bektaşilerde, insanların grup halinde eksenleri etrafında dönerek "göğe" yükselme inancı yaygındır.
Saz şairleri de sazları ile Canları "OZ"laştırır. Tanrıya eriştirirler. Bu nedenle saz şairlerine OZ/AN denilmektedir.
"OZ"laşma kavramının, ateş kültünden geldiği düşünülmektedir. Bu kavram, güneş kültüne ait kutsama töreninde görülmektedir. Kutsama Töreni de, Tanrı Boğanın boynuzlarıyla güneşe erişilen yeryüzünün iyilik ve bereketini, güneş vasıtasıyla ışık ve enerji halinde yeryüzüne yılan şeklinde ulaşmasını temsil etmektedir.
M.Ö. 8 binlere ait kaya resimlerinde gördüğümüz dünya görüşü, gelenek halinde günümüze gelmiştir. "OZ"laşarak Tanrıya ulaşma fikri, Mevlana'ları, Yunus Emre'leri Anadolu'ya gönderen Ahmet evi'nin temel felsefesi idi. Ahmet evi için yaptırılan külliyenin temel süsleme motiflerini "OZ damga"sı oluşturmaktadır.
Tarihin bir çok devrinde bir çok millet, bu damgayı kendisine göre yorumlamış, sahip çıkmıştır. En eski örnekleri, Türkistan, Kara - tau, Ala - tau ve Jungar Ala - tau'larında bulunmaktadır. Karatav Kültürü, Himalayalar' ın güney batısından, Hindistan'ın kuzey batısındaki Aravallı dağlarına, ve eteklerindeki THAR çölüne kadar iner. Karatav Kültürü'nün doğu sınırı Himalayaları ve Tibet'i batıdan çevirir. Çin'e gitmez. Kuzeye Yükselir. Fergana vadisini geçer. Bu yüzden svastika, Hindistan bölgesinde sıkça görülür.
Birçok bilim adamı bu işareti güneşin sembollerinden biri olarak kabul ederler. Bu araştırmacılara göre Svastika, insanoğlunun güneşle olan iptidai/büyüleyici ilişkisini veya güneş kültünü sembolize eder. İşte bu sebepten ötürü Svastika işareti ile güneş tarifinin birbirine benzemesi hiç de tesadüfî değildir.
Tek Tanrı inancı, büyük çoğunlukla Ön-Türkçe yazıtların içeriğini oluşturur. Bu inanç ve Tanrıya erişme gereksiniminden ateş kültü ve ateş evleri doğmuştur. Bilhassa üzerinde durmak gerekir ki, Ateş kültü, Ateşe tapmak değil, Ateşi tanrıya erişmek için kullanmak demektir. Ön-Türkler, Tanrıdan eş olarak doğduklarına inanırlar, Toplanıp kendi aralarından birini Buğ ( bey-ced) seçerler, bu kişi, halkına kul köle gibi hizmet etmekle yükümlüdür. Ölümünde yeniden toplanan halk Buğ'a ki Buğ, eğer halkına iyi hizmet etmişse, Tanrının kendine lütfettiklerinde başarılı ise, vücudunun ateşe verilmesi hakkını tanır. Ateş evinde yapılan özel merasimle, Buğ' un vücudu yakılır, ruhu Tanrıya vücudunun külleri ya da, yarı yanık kemikleri toprak kaplarda saklanır.
Ateş evleri ve toprak kaplar, Ön-Türkler'in varlığını gösteren en büyük belgelerdir. Hint yada antik Grek kökenli olduğu sanılmaktadır. Ateş kültü Ön-Türklere ait olmakla birlikte, asla Ön-Türkler'in ateşe taptıkları anlamını taşımaz. Bu kültü, canın Tanrıya uçurulması için kullanılan bir "araç" olarak geliştirmişlerdir.
Bu araç, ateş kavramı tarafından sistemleşmiş olduğu için "Ateş kültü" adını almış olup, "OZ" damgası ile anılır.
Ateşle ilgili bir diğer kült ise, "Güneş Kültü"dür. Ateş kültü ile ilişkilidir. Ön-Türkler güneşte, Tanrının kudretini, enerji, ışık kudretini görürler, güneşe tapmazlar, yani hayat veren dört ana kürenin güneş enerjisi ile birlikte birbiriyle etkileşimi sonucunda belirli bir nitelik kazanarak hayat bulduğuna kanaat getirmişler ve bu güneş kültünü Çark-ı Felek ( Svastika ) damgasıyla temsil etmişlerdir.[6]
Hindu Svastikası
Nazi Svastikası
Nazi Partisi'nde kullanımı
Gamalı haç, I. Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan Alman Nazi partisi ve hükümeti tarafından amblem olarak kullanılmaya başlanmıştır.Daha sonra Nazi Almanyası'nın da bayrağı olmuştur.
Almanların bunu okült olarak kullanmaları Thule tarikatı ile başlar. Bu tarikat daha sonra, NSDAP olarak kurulacak olan Alman Sosyalist İşçi Partisinin temelini oluşturmuştur. Daha sonraları tüm devlet teşkilatlarına ulaşmıştır.[2]
Nazi Almanyası'nda, kolları saat yönünde kıvrılan gamalı haç (Almanca Hakenkreuz) ulusal simge olarak kabul edilmiştir. 1910'da şair ve Nasyonel Sosyalist ideologlardan Guido von List, gamalı haçın tüm antisemitik kuruluşların simgesi olmasını önerdi ve 1919 - 20 yıllarında kurulan Nazi Partisi bu simgeyi benimsedi. 15 Eylül 1935'te koyu kırmızı zemin üzerinde, beyaz bir daire içinde yer alan siyah gamalı haç Almanya'nın ulusal bayrağı oldu. Gamalı haçın bu biçimde kullanılması, II. Dünya Savaşı'nın sonunda, Mayıs 1945'te Almanların teslim olmasıyla sona erdiyse de, bu simge Yeni - Nazi gruplarınca hâlâ benimsenmektedir.[3]
Alman Hava Kuvvetlerinde Gamalı Haçın Kullanılması
Gamalı haçların (swastika : Hakenkreuz) büyüklükleri ilk olarak, 1933'de Nasyonel Sosyalist Parti'nin iktidara gelişiyle ortaya çıkan kırmızı kuyruk bandının yüksekliği ile orantılı olarak verilmiştir. Gamalı haçın kollarının genişliği bant yüksekliğinin % 10'u oranında belirlenmiş ve beyaz bir disk üzerine sade siyah bir haç olarak uygulanmıştır; diskin çapı bandın % 75'i oranındadır.
Birleşik Krallık'ta panik kamuflaj önlemlerinin uygulandığı Münih Krizi'yle birlikte, tesadüfen Alman kamuflaj yönergesi de kırmızı bant ve beyaz diskin iptalini içerecek şekilde değişti. Gamalı haç, şimdi azaltılmış bir görünürlük önlemi olarak beyaz ile çerçevelenmiş olmakla birlikte hâlâ, artık sanal olan bir bandın yüksekliğiyle orantılı büyüklükteydi. Muhtemelen, savaştan sonra bandın tekrar uygulanabileceği veya bazı yurtiçi görev uçaklarında gereksinim duyulabileceği varsayılmış olabilir. İşaretleme o yüzden hâlâ aynı yere, kuyruk ve kuyruk dümeni üzerine yapılmıştı.
İkinci hat uçaklarının yeniden işaretlenmesi ile aynı zamana rastlayan Mart 1940'da, sadece çok küçük sayılabilecek kuyruklardakiler dışında, gamalı haç dikey stabilizeye yerleştirildi. Bu son durumda (özellikle, başta Storch, pilotlu V1 vs olmak üzere) kuyruk dümenine kadar izin verildi. Bu direktifin yayınlanması ile, ' önerilen ' tipik boyların ölçülerini içeren bir şema yapıldı. Bununla birlikte bu şema, haçın kol oranlarının değiştiğinin ortaya çıkmasıyla geleneği yıkarak, karışıklığın artmasına yol açtı. Şemada kollar arasındaki boşluk orijinal oranda kalmış fakat kolların genişliği - beyaz çerçeve olmadan aradaki boşlukla aynı genişlikte olması gerekirken - şimdi beyaz çerçeveyi de ihtiva edecek kalınlıkta olmuştu. Karışıklık iki farklı yorum ortaya çıkardı; orijinal 5 çarpımlı artı çerçeveli eski oranları koruyan ve şemaya uymayan birincisi; şemada verilen görece olarak daha ince ve daha kısa kollu gamalı haçı uygulayan diğeri. Birçok tasarım bürosu oranlama üzerindeki önceki bilgilerinin değerine güvendiklerinden oldukça iyi bir şekilde sorunun üstesinden geldiler ve 5 eşit bölümlü artı çerçeveli orijinal çizimleriyle devam ettiler. Arazide ve küçük geçici merkezlerde gamalı haçın değişik varyasyonları da ortaya çıkmıştır. Ayrıca, RLM70'den RLM75'e kadar yani tamamen yeşil ve gri renkli desenler kullanılarak yapılan bütün kamuflaj uygulamalarında kullanılmak üzere, gamalı haçın durumunun nasıl olacağının detaylı olarak belirtilmesi de dikkat çekicidir ve savaş ilerledikçe bazı üretim partilerinde, görünürlüğü azaltmak ve boya tasarrufunda bulunmak maksadıyla siyah iç zeminin bu ve diğer renkler ile değiştirilmesi yaygın hale gelmiştir.
Savaşın sonlarına doğru, boya stoklarının kritikleşmesiyle tek renkli veya sadece tek renk çerçeveli gamalı haçlar standart hale geldi. Gizleme ihtiyacını desteklemek üzere boylarında küçülmeler oldu. Diğer renkler, düşük görünürlük sağlamak için yapılan özel boyamalar, ortalarının sislenmesi, gece gölgelendirmesi gibi uygulamalar maalesef asıl gamalı haç işaretinin görüntü etkinliğini azaltacak ve daha sonraları da tamamen örtecekti.
Bazı boyutların elde edilebildiği durumlarda, gamalı haçların gerçek değerdeki ölçülerini almak dikkat ister. Tek bir tanımlanmış ölçü, toplam olarak "5 çarpımlı" (yani sadece siyah zeminlerin boyu), ya da beyaz çerçeveyi ihtiva eden toplam boy olup olmadığını açıklamaz. Doğru kontrol sadece kullanım kılavuzundan veya "resmedilmiş" boyları veren çizim çalışmalarından olabilir. Gamalı haçlar için yukarıda bahsedilen, mevcut olabilecek her iki boydaki işaretin açıklaması aşağıda gösterilmiştir.[3]
This image has been resized.Click to view original image |
Diyagram 1
Diyagram 2
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder