"Beyaz Bant" (Das weisse Band), özgün, sert ve sorgulayan bir sinema dilinin sürükleyicisi Haneke Usta'dan, faşizm denilen lanet, zalim ve hain rejime ve elbette, yozluğu tetikleyen ve din adı verilen heyulaya yönelik köy ölçeğinde sağlam ve yoğun bir eleştiri, hiç kuşkusuz.
Mikail, Cebrail'e karşı
“Kıyamet Melekleri” (Legion), Hollywood’un artık senaryo bulamamaktan paçavralara dadandığını gösteren, klişeler deposu ve büyük bir düş kırıklığı ile özetlenebilecek berbat bir seyirlik. Tanrı, insanları toptan cezalandırmaya karar verir ve gökten sonsuz sayıda zombiyi yeryüzüne indirtir. Melek Mikail, Tanrı’ya karşı çıkar ve insanların yanında savaşma kararı alır. Cebrail ise Tanrı’ya sıkı sıkıya bağlıdır, hem insanlara hem de Mikail’e, dünyayı dar etmek ister. Mojave Çölü’ndeki bir benzin istasyonunda sıkışan bir avuç zavallı beşer, zombilerle çatışırken destek kuvvet Mikail (kanatlarınız terk etmiştir) yardıma gelir. O, insanlığın kurtarıcısına (yeni bir peygamber) hamile olan bir kadını korumalıdır, üstelik Tanrı’ya karşın. Bu absürt kıyamet hikâyesi, ikinci hatta üçüncü sınıf bir macera filmine denk düşüyor, eğlenmek ve kafa dağıtmak dışında herhangi bir albenisi yok. Zaman ve para kaybı, önermiyoruz.
Romantizm, şiir ve gencecik bir ölüm
“Parlak Yıldız” (Bright Star), becerikli ve duyarlı yönetmen Jane Campion’ın, çeyrek asırlık yaşamına üç unutulmaz şiir kitabı sığdırmayı başaran İngiliz şair John Keats’in (katili veremdir), son birkaç yılını dillendiren bir yapım. Keats’ın, moda öğrencisi Fanny Brawne’la yaşadığı aşk ile harmanlanan ‘Parlak Yıldız’, şüphesiz başarılı ve incelikli bir biyografi, özellikle dönem filmlerini sevenler, şiir tutkunları ve sevi öykülerine koşulsuz inananlar, mutlaka izlesinler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder