KADIN ÖZGÜRLÜĞÜ
Kadınıneli bağlı; modern hayatta mesleki işler, ev işleri, günlük işlerden başka şeye yetişemiyor. Vakit yok. Kadının eli bağlı; kaldırıp elini masaya vuramıyor: artık yeter bu baskı diye!
Kadının ayağı bağlı; istediği her saatte mesela gece yalnız çıkıp yürüyemiyor bile… Kadının ayağı bağlı; toprağa çıplak ayak basacak yer bulamıyor; ayaklar ayakkabılara bağlı.
Kadının bedeni bağlı; kimi zaman bir çarşaf ardında saklı kimi zaman seksi-yapay görüntülerin ardında saklı.
Kadının gözü bağlı; göremiyor üzerindeki baskıyı, alışıyor hatta üzerindeki baskıya, hatta kimi zaman kendi kapıyor gözlerini boyun eğiyor baskıya…
Kadının bedeni özgür değil. Çekiştiriliyor dört bir yandan.
Peki insan – kadın, önce ruh olduğunu bilse, bunu yaşasa kim ve nasıl onun bedenine zincir vurabilir?
Çünkü ruhun kendi zaten özgür ve kadın özgür ruh olduğunu idrak etse; ne ruhuna ne de bedenine hiçbir şeyin ve hiç kimsenin zincirler vuramayacağını bilir.
Ve hangi özgür ruh, kendine veya çevresine yapılan hangi baskıya hangi haksızlığa tahammül edebilir ki?
Ruh Tanrıyı görüyor, hissediyor – beden değil. Öyleyse neden görmek zor oluyor: Tanrı, ruhunuz ile ruhsal çalışmalarımız ile ilgilenir; bedeninizle değil. Özgürlüğünüzü bedeni kapatmak veya açmak açısından anlıyor ve emeklerinizi bunlara harcıyorsanız, yazık! Ruhsal Temizlik ve Ruhsal Güzellik nedir? Bunları öğrenmek ve bedeni de buna yöneltmek gerekir. Özgür Kadın Özgür Ruh olduğunu bilir ve bunları da yapabilir.
Özgür kadın, aynı zamanda tüm toplumun da tek bir ruh olduğunu bilir, görür ve toplumdaki esaretlere, haksızlıklara dayanamaz.
Özgür kadın, erkeklerin de ruhunu, asıl özlerini görür ve o derinlerde yatan güzelliğin ortaya çıkması için çalışır. Asla erkeğin hatasını desteklemez, yanlışını taklit etmez ve baskısını kabul etmez.
Kadın, zaten doğası gereği özgür olan ruhunu ve kendinin de ruh olduğunu idrak etmesi ile özgür olmaya başlar. Ve bu idrak kesinlikle uygulama ile – özgür yaşamak için çabalamak ile - devam eder. Ve kesinlikle bu uygulamalar olumlu sonuç yaratır: Gerçek Özgürlük içinde yaşamak!
Çünkü hiçbir özgürlük; uygulanmadan - uğruna çabalamadan - ve sonucu elde edilmeden gerçek özgürlük olmaz: özgürlük uğruna, ruhun özgürlüğünü yaşamak uğruna birçok hayattan vazgeçilse bile bu böyledir.
Çünkü ruh ölümsüzdür ve esaret altındaki bir bedenin yaşamına dayanamaz. Ruhun bu acılarına izin vermemek gerek.
Kadın ruhsal özgürlüğü nasıl yaşar?
Gerçek özgürlük gerçek kahramanlık gerektirir.
Özgürlüğü kazanmak uğruna değil, özgürlüğü yaşamak uğruna Dünyada sahip olunan birçok şeyden, hatta her şeyden vazgeçmek gerekebilir.
Eğer esaret, altından bir saray gibi görünen bir hapisteyse bile ondan kurtulmak gerek.
Dünyada sahip olunan her şey gitse bile, asıl olan Ruhtur insan ile kalan… Ve bu fikirdir insanı kahraman yapan ve tüm örnek kahramanları kahraman yapan.
Denizde boğuluyor gibi yaşamanın anlamı nedir ki; göğe bakınca bile Özgür Ruhun yükseklerde olduğunu bilirsin. Yeryüzüne, yaşamın hapis kurallarına boyun eğmek niye; göklere açılan Ruh her an ve her yerde bizimle!
Hem erkek hem de kadın, bu Yeni Çağın ateşsi özgürlük enerjisini hava gibi sürekli içine çekiyor. Bu ne demek: Ruh her şeyden özgür olmak, tüm düşünce, duygu ve isteklerden özgür olmak istiyor.
Ne ilginç: oysa ki bu çağda düşünce de, duygu da, istekler de artıyor.
Neden?
Çünkü ruhun bildiği bu Yüce Gerçek ile – Yeni Çağ’ın bu Yüce Gerçeği ile insanın düşük bilinci – düşük doğası arasında savaş yaşanıyor.
Ruhsallaşın, özgürleşin; bedenin tüm esaretlerinden özgürleşin ki Yeni Çağın yanında, Yeni Çağ ile beraber olun; ruhsal savaşa girmek ve içinizde ruhsal çekişmeyi yaşamak yerine sevgiyi seçin, sevgiyle Yeni Çağ’a uyumlanın ki çağın gazisi değil, kahramanı olun.
KADIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜN ÖNEMİ
Ruh, ne maddi ne manevi hiçbir şeye bağlı değildir. Ve insan ruhunu yaşarsa o da maddi, manevi bağlarından ve bunların yarattıkları korkulardan kurtulmuş olur.
Kadın maddi ağırlıkları, zorlukları görünce gerçeği ve doğruyu söylemekten korkmamalıdır. Kendini ruh olarak idrak etmiş ve ruhunu yaşayan bir kadın hiçbir maddi, manevi baskının altında ezilmesinin mümkün olmadığını bilir. Fakirleşmek iyidir veya fakirse mutlu olunmalı denmiyor; burada vurgulanan, insan zenginse zenginliğinden, fakirse fakirliğinden özgür olmalı.
Aksi takdirde ruh ile beden arasına bu bağlar duvar gibi örülüyor. Kişi ruhunu yaşayamıyor hatta daha kötüsü kendini sadece bir beden olarak biliyor. Ne verilirse onu yaşayan bir beden: fakirsem Tanrı böyle istemiş, bunu yaşamalıyım diyor. Eğer insanın kendi diye bildiği sadece beden ise, işte bunu bilir, bunu söyler, hatta herkes ona ‘fakir olduğunu ve böyle kalmasını’ söyler ve o bunu yaşar, bunu yaşamaya mecbur hisseder.
Ama bir kişi Özgür Ruh olduğunu idrak etse, fark edeceği ilk şey şu oluyor: Ben Özgürüm! Ve sonra, "Bu fakirlik olsa olsa benim bu dünyadaki sınavım", bakışını kazanıyor. Ve en sonunda konsantrasyonu maddiyata değil ruhuna çevirdiğinde, eğer gerçekten isterse yaşamını bütünüyle değiştirebiliyor bile. Zaten buna ilişkin birçok örnek kahraman insan birçok farklı milletin hafızalarında mevcuttur.
Bu sadece bir örnekti; özellikle günümüzde kadının üzerinde birçok bağ, birçok kölelik prangası vardır.
Oysa ki ruhsal enerjinin aktığı, kadının önder olması gereken bu Yeni Kadın Çağı’nda kadının özgür olması gerek!
İşte bu nedenle, kadının bedensel, maddi ve manevi tüm baskılardan özgür olması, onun kendi Gerçeğini, kahraman bir ruh olduğunu idrak etmesi ile mümkündür.
Kadının özgür olması toplumsal ve dünyevi bir sorumluluktur aynı zamanda. Çünkü kadının özgür olması, çocukların da bu bilinçle büyümesi, erkeklerin de bu bilince geçmeye teşvik edilmesi demektir. Ve sonunda, toplumun bilincinin özgür olması, kadının ruhsal özgürlüğünün gelişimine bağlıdır. Yeni Çağ’da hangi ülkede daha çok kadın özgür olup ruhsal enerjiyi etrafına indirebilirse, o ülkede refah daha yüksek olacak; zorluklar daha kolay aşılabilecektir. Hangi ülkede kadın ezilmeye, horlanmaya devam edilirse ve hangi ülkede bu konuyu anlamış ışıklı kadın çok az sayıda ise, o ülke çok büyük acılar yaşayabilir.
Kendini modern sayan dünya, Afrikadaki bazı kabileleri ve onların altın kurallarını öğrenmelidir. Kültürü çok eskiye dayanan bu kabilelerde kadın modern olduğunu iddia eden hiçbir ülkede olmadığı kadar özgürdür; hatta yaratıcılık kıymeti Doğa Ana ile eş tutulduğundan el üstünde değil, baş üstünde taşınmaktadır.
Kadına gerçek değerini veren bir toplum, kadının bilincindeki baskıların yok olmasına yardım eden bir toplum, hem kadının gelişimine hem de toplumun kendi gelişimine yolu açacaktır.
ÖZGÜRLÜK VE ADALET
Bugün tüm ihtişamı ile Amerika kıtasının yanında Özgürlük Meşalesini bir kadının taşıması ve Onun Özgürlük Tanrıçası olması tesadüf değildir.
Dünyanın ekolojik, fiziksel, sosyal, kültürel bozukluklarının ve dengesizliklerinin en büyük nedeni, Dünyada çeşitli hallerdeki eşitsizlikler ve bununla gelen baskılardır. Kadın ve erkek arasındaki dengesizlik ve kadın üzerine eğitimden sosyal yaşama kadar her alanda gösterilen baskılar, Dünya üzerindeki birçok sorunun temel nedenidir. Bu neden çok açık; çünkü ezilen kadınların olduğu bir toplumun çocukları da annesi ile birlikte baskı görüyor demektir ve böyle bir ortamda, kadınsal her türlü özellik, güzellik, bakış baskı altında ve önemsenmiyor demektir. Bu ise, işte Dünyanın bu kaba, materyalist ve ruhsuz haline sebep olmuştur. Çünkü önemli olan, hemen her konuda ve her zaman dengedir, adalettir. Kadının kendinin, ona ait tüm güzelliklerin, enerjilerin baskı görmesi ve üstelik bu baskıyı erkeksel enerjilerin, özelliklerin yapması Dünyaya hiçbir anlamda iyi gelmemiştir ve gelemez.
Zaten Dünyadaki bu yaklaşım, sadece kadını ve erkeği değil, tüm canlıları eşit ve Tanrısal yaratan Tanrının önünde, kesinlikle adaletsiz bir durumdur. Allah, yarattığı güzelliklerin dengede ve ahenk içinde olması için, kadınsal ve erkeksel enerjileri uyum içinde yaratmıştır. Ancak kadınsal veya erkeksel enerjinin herhangi biri, Tanrısal Adalete aykırı olarak üstünlük göstermeye çalışıyorsa, orada denge, adalet, ahenk bulunmuyor demektir. Aynı, Dünyanın şu andaki durumu gibi…
Evet, Amerika’da özgürlüğün simgesi olarak, özellikle bir kadın heykeli bulunmaktadır. Bunun birçok anlamı vardır. Asıl olarak kadının özgür olduğu bir ülke, Gerçek Huzura, Ahenge, Güzelliğe ve Sevgiye kavuşabilir. Ancak kadın özgürse, o toplum özgür ve mutlu olabilir. Bu nedenle Gerçek Özgürlüğün Gerçek Meşalesi kadının elinde yükselir.
Gerçek adalet Tanrısaldır. Dünyanın tüm ülkelerinin, tüm toplumların artık bu en temel adalet konusuna – Kadın Özgürlüğü konusuna Tanrısal Saygı göstermesi, kadının üzerindeki ve bilincindeki baskı zincirlerini kırmaya gayret etmesi gerekir. Başta da kadın bu Tanrısal ve Kozmik Adalet hakkını bilmeli ve savunmalıdır. İşte Yeni Çağ - Kadın Çağı, bu adaleti sağlamak üzere kadına ruhsal destek sağlamaktadır. Bu çağ ey kadın, seni, zaten hakkın olan özgürlüğüne kavuşturmak istiyor ve böylece tüm insanlığı da Tanrısal Adalete davet ediyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder