Bu Blogu Takip Et

Sayfalar

Translate

17 Nisan 2010 Cumartesi

Aborjinler (Avusturalya Yerlileri) / Aborjinler Hakkında

Avrupalılar 1788'de Brîtanya Birinci Filosu'nun Botany Körfezine çıkmasıyla Avustralya'yı ele geçirdiklerinde, ülkeyi kendi Avrupalı değerlerine göre biçimlendirmişlerdir. Avrupalılar kıtanın haritasını çıkarmışlar, devasa araziyi tarlalara ve çiftliklere bölmüşler, sanki boş bir toprakmış gibi doğal yerlerine İngilizce adlar vermişlerdir. Aynı kültürel gelenekten arkeologlar ise, Aborijinler'in Avustralya'ya yerleşme tarihlerini tespit için ciddi bir kaygı içinde olmuşlardır. En son tahminleri 60.000 yıl ya da daha öncesidir.

Avustralya Aborijinleri'nin bazı konularda kendi görüşleri vardır. Yeryüzünün yaratılıp düzenlendiği, dere ve tepelerin yapıldığı, insanların kendi ülkelerine yerleştirildikleri Düş-Zamanı'ndan bu yana, burada olduklarını bilip söylemektedirler. Bu Aborijin kavramını ifade için kullandığımız "Düş-Zamanı", onların orijinal dillerinde kullandıkları sözcüğe göre, hiç de uygun bir çeviri değildir. "Düş", farklı ve doğru olan gerçekliğe uyanacağımız maddi olmayan bir dünyayı ima etmesiyle, elbette yanlış bir sözcüktür. " Zaman" da, geçmişte olan ve şimdiki zamandan ayrı olan belirli bir dönemi akla getirdiği için, tamamen yanlış bir sözcüktür.

Düş görmenin ayrılmaz bir parçası, burada olmanın "her zamanlığı", nesnelerin oldukları ve olmaları gerektiği gibi olmalarıdır. Zaman, yani ölçülmüş kronolojik zaman, zaman içinde değişiklik -arkeolojinin ve batı ampirik biliminin bu merkezi dayanakları- Aborijinler'in kastettiği zaman kavramının içine girmez.




Solda) Düş-Yeri, her zaman değilse de, genellikle resimde görülen bu doğal kireçtaşı kayası gibi manzaranın belirgin bir noktasıdır. (Sağda) Ngalyod (Gökkuşağı Yılanı), Bruce Nabegeyo (1995). Gökkuşağı Yılanı, Düş-Zamanı hikâyelerinin başlıca unsurudur. Bu modern resimde Gökkuşağı'nın başı, yaratıkların en güçlüsü olan tuzlu su timsahının başı olarak resmedilmiştir.





DÜŞ-ZAMANI SANATI

Eski Avustralya Aborijinleri, eski kaya resimleri ve kaya oymalarıyla resimli bir kayıt bırakmışlardır. Resimlerdeki hayvanların ve kuşların çoğu bugün o topraklarda bulunmaktadır: Brolga ve krokodil, miğferli kakadu, Düş-Zamanı hikâyelerinde önemli olan yaratıklardır.

Sık rastlanan bir motif, kimi zaman bir çalı hindisi izi kadar küçük, kimi zaman bir emu ya da daha da büyük olan kuş izleridir. Bu sonuncular büyütülmüş emu izleri midir? Kimbilir belki de daha büyük bir kuşun izidir. Aşırı büyük ve insan ayağı biçiminde izleri de vardır.

Kuzey Avustralya'da Kakadu Milli Parkı ile çevresindeki bölgedeki kaya resimleri, en azından 4 bin yıllık, büyük bir olasılıkla çok daha eskidir. Daha eski resimlerde, 20. yüzyılda yalnızca Tasmanya'da kalan keseli, etobur Tasmanya kaplanlarının pek çok resmi vardır.

Avustralya kıtasında bir zamanlar varolan kaplan, insanların Güneydoğu Asya'dan köpek getirmesinden bu yana kaybolmuştur. Bu köpekler vahşi dingolar olmuş ve daha orta boylu bir yırtıcı hayvan olarak kaplan soyunu tüketmiştir. Dingonun Avustralya'ya geldiği dönemde Tasmanya, Buzul Çağı sonrasında deniz düzeyinin yükselmesiyle anakaradan ayrılmış olduğundan, hayvan Tasmanya'da yaşamaya devam edebilmiştir.



ESKİ GEÇMİŞİN KAYITLARI


Dingoların Kuzey Avustralya'ya 4 bin yıl önce geldiklerini tahmin ediyoruz, bu yüzden Tasmanya kaplanlarının resimleri, soyu tükenmiş bir türün resimleridir ama yalnızca o süre içinde tükenmiş olan bir soyun.

Ancak Kakadu Milli Parkı'nın bile dışındaki ıssız "taş ülkesi"nin tepelerindeki bir resim, çok daha eski bir şeye işaret etmektedir. İyi tasvir edilmiş ve iyi korunmuş olan bu resimde, Tasmanya kaplanı ya da bir kanguru ya da çağdaş bir keseli türü olmadığı kesin bir yetişkin ve bir yavru yaratık vardır. Bunun küçük ön ayakları (ve keseliler gibi) eli andıran atileri vardır. Ortasında sanki gövdesinin altından sarkan iri ve sivri memeleri vardır. (Oysa keselilerin memeleri, yavrularının büyüdüğü kesenin içindedir.)

Küçük ya da yavru olanda da buna benzer bir şey görünmektedir. Yoksa bu yaratık bir megafauna mıdır? Kimileri bunun yalnızca Palorchestes adı verilen ve yalnızca bulunabilmiş fosil kemiklerinden tanınan bir yaratık olduğu görüşündedirler.

Ne yazık ki, bugüne kadar bu resimlerden yalnızca bir tanesini biliyoruz. Ancak yüksek kayalık bölgede daha başkaları bulunabilir. Buralarda resimlerle dolu sayısız kaya mağarası bulunmaktadır ancak bunlar fazla ziyaret edilmemiş ve kaya sanatı bakımından tam olarak araştırılmamıştır.

Düş-Zamanı hikâyelerinin başlıca figürlerinden biri, ülke içinde dolaşırken yeryüzüne biçim veren ve dramatik izini kayalar ve dereler ve göller oluşturarak bırakan Gökkuşağı Yılanı'dır. Gökkuşağı Yılanı, çağdaş Avustralya pitonlarından bile daha büyük yılanların anısını mı taşımaktadır? Aborijinler'in sel ve kabaran sular hikâyeleri, Buzul Çağı'nın sonunda yükselen deniz düzeyinin insanları daha eski bir kıyı şeridinden içerilere ittiği zamanların anılarını mı korumaktadır?

Bu konuda, denizin yükselişinin zamanının tespit edildiği Kakadu Milli Parkı'nda, yükselmenin son aşamalarından kalma bir kaya resminde, ilginç bir ipucu verilmektedir: Denizin o yükselmesi anında, "kıyı insanları"nın daha önce içerilere yerleşmiş olan "taş insanları" ile yeni ilişkilere girdiklerini ve savaştıklarını gösteren resimlerin sayısında da kesinlikle bir artış vardır. İşte bu da yorumlanması gereken bir başka ipucudur.




Aborjinlerin insanlara,vedalaşma sırasında söyledikleri...



"HER ŞEY YETERLİ OLSUN"... söyle açıklıyorlar:

'Her şey yeterli olsun' dediğimizde, karşımızdaki kişinin onu ayakta tutmaya yetecek kadar güzelliklerle dolu bir yasam sürmesini dileriz,"
"Aydınlık bir bakış açısına sahip olmana yetecek kadar güneş diliyorum.

Güneşi daha çok sevmene yetecek kadar yağmur diliyorum.
Ruhunu canlı tutmaya yetecek kadar mutluluk diliyorum.

Yasamdaki en küçük zevklerin daha büyükmüş gibi algılanmasına yetecek kadar acı diliyorum.

İsteklerini tatmin etmeye yetecek kadar kazanç diliyorum.
Sahip olduğun her şeyi takdir etmene yetecek kadar kayıp diliyorum.

Son 'Elveda' yı atlatmana yetecek kadar 'Merhaba' diliyorum." demek isteriz.

Sizin için de her şey yeterli olsun.



Aborjin mitolojisi

Avustralya Yerlileri pek çok klan ve dil grubuna ayrıldıklarından bir bütün olarak Aborjin mitolojisinden söz etmek imkansızdır. Buna rağmen genel olarak bu mitolojiler arasında benzerlikler bulmak mümkündür.
Avustralya Aborjin kültürü pek çok bakımdan doğaya dayalıdır. Mitolojik kahramanların çoğu hayvanlardır.
Ortak mitolojik temalardan biri Düşzamanıdır (Dreamtime)

Figürler ve unsurlar

Alchera (mit)
Alcheringa - Aborjinlerin Düşzamanı için kullandıkları terim
Altjira - Aranda kabilesi Gök tanrısı.
Anjea - Bolluk tanrıçası
Bagadjimbiri - iki kardeş ve yaratışı tanrı
Bahloo - Ay tanrıçası
Baiame - Kamilaroi kabilesinin atası ve yönetici tanrısı
Bamapana - Murngin halkının hilekar kahramanı
Banaitja - Yaratıcı tanrı
Beralku - Ölüler adası
Bobbi-Bobbi - Semada yaşayan Gökkuşağı Yılanı'na benzer dev yılan
Brolga
Bunbulama - yağmur tanrıçası
Bunjil - Kulin halkının yüce tanrısı bazen bir kartal olarak tezahür eder.
Bunyip - a mythical creature said to lurk in billabongs.
Daramulum - Wiradhuri ve Kamilaroi halkının gök ve hava tanrısı, şamanların yönetici tanrısı ve aysal (lunar) uluhiyet
Dhakhan - Kabi halkının atası tanrı
Dilga - bolluk ve yetişme tanrıçası
Djanggawul - İkisi kız biri erkek olan ve Avustralya kıtasını ve üzerindeki bitki örtüsünü yaratan üç kardeş
Djunkgao - Okyanus akıntılarıyla ilişkili bir grup kızkardeş
Rüyazamanı - Aborjin kültürünün merkezi ve birleştirici teması
Eingana - Tüm suların, hayvanların ve insanların anası yaratıcı tanrıça
Erathipa - hamile kadına biçim veren bir kaya
Galeru - Djanggawul'i yutan gökkuşağı yılanı
Gidja - Ay tanrısı, kadınların yaratıcısı
Gnowee - Güneş olmadan önce dünyada yaşayan güneşsel tanrıça
Inapertwa - Numakulla'nın kendileriyle yerküre üzerindeki tüm yaşamı yarattığı küçük yaratıklar
(Aranda)
I'wai - Koko Y'ao halkının kahramanı.
Jar'Edo Wens - dünyevi bilgi ve fiziksel güç tanrısı
Julana - a lecherous god who surprises women by burrowing beneath the sand
Julunggul - a rainbow serpent and fertility goddess
Kalseru
Karora - Yaratıcı tanrı
Kidili - an ancient moon-man who attempted to rape some of the first women on Earth (Mandjindja)
Kondole - a mean and rude man who became a whale
Kunapipi - Ana tanrıça ve pek çok kahramanın yönetici uluhiyeti
Kutjara
Makara - the seven sisters who eventually became the Pleiades
Mamaragan - Sesiyle gökkuşağını oluşturan şimşek tanrısı
Mamu
Mangar-kunjer-kunja - insanları yaratan kertenkele tanrı
Mimi - Arnhem Land halkının peri benzeri varlıkları
Minawara - Nambutji'nin ataları
Mokoi - Kara büyüyü kullanan büyücüleri öldüren kötü ruh
Mura-mura - Rüyazamanını anlatan bir başka kelime


Gökkuşağı yılanının bir temsili, the Waugal

Nargun - Çocukları kaçıran dişi bir canavar
Ngariman - Bagadjimbiri'yi öldüren kedi-insan
Nogomain - ölümlü ebeveynlere çocuk ruhu veren bir tanrı
Puckowe - Göklerde yaşayan büyükanne ruh
Pundjel - Dini ayinleri ortaya koyan yaratıcı tanrı
Gökkuşağı yılanı - Su deliklerinde yaşayan, suyu kontrol eden yaratıcı ruh
Tjilpa - Kedi halkının atası
Tjinimin - Avustralya halkının atası
Ulanji - Binbinga'nın yılan atası.
Ungud - Bazen erkek bazen dişi olan yılan tanrı
Wagyl - Su yollarını yaratan yılan benzeri yaratık
Wahwee
Walo - günüş tanrıçası
Waramurungundi - İlk kadın (Gunwinggu)
Wati-kutjara - kertenkele insanlar
Wawalag - Djanggawul kızları olan iki kızkardeş
Wollunqua - yağmur ve bolluk yılan-tanrısı
Wondjina - bulut ve yağmur ruhları
Wuluwaid - yağmur tanrısı
Wuragag - İlk insan (Gunwinggu)
Wuriupranili - Meşale taşıyan güneş tanrıçası.
Wurrunna - bir kahraman
Yara-ma-yha-who -küçük bir vampir benzeri insan, canavar
Yowie - kertenkele ve karınca karışı bir dev yaratık
Yhi - Işık ve yaratılış tanrıçası, güneşsel (solar) uluhiyet
Yohrmum
Yurlungur - Bakır yılan



Düşzamanı


Düşzamanı Avustralya Aborjin mitolojisini birleştiren ana temadır. Rüyazamanının dört yönü bulunmaktadır: Herşeyin başlangıcı; ataların hayatı ve etkisi; yaşam ve ölüm tarzı; yaşamdaki gücün kaynağı. Rüyazamanı hem zamanın hem de herşeyin mevcut olduğu mekanın ötesindeki bir durumdur.

Avustralya yerlileri düş görmeyi "herşeyin bir anda" olduğu zaman olarak adlandırırlar çünkü rüyada geçmiş, an ve gelecek aynı anda mevcuttur. Düşzamanı kişinin hayatı süresinde uyanık bilinç haliyle tecrübe ettiği lineer bir zaman olmadığı Batılıların kavrayışında olduğu gibi öznel bir durum da değildir. Düşzamanı kabile üyeleri kabile kuralları ve geleneklerine uygun yaşadıklarında yüzyüze gelecekleri bir durumdur ve ritüellerle ve kabile mitolojilerini dinleyerek kişinin rüya zamanına girişinin sağlandığı nesnel bir durumdur.
Ölümün insan yaşamında bir son olmadığına inanan Aborjinler için rüyalarda ölmüş akrabalarla iletişim kurmak ve hatta rüya gören kişinin rüyadaki akrabaları tarafından iyileştirilmesi bile mümkündür. Ölüm kişinin uykuda geçici olarak gittiği Düşzamanından doğum yoluyla çıktığı ve daha sonra tekrar Düşzamanına geri gittiği hayat döngüsünün bir parçasıdır.
----------------------------------------------

















David Unaipon

Aborijinler pusulanın dört yönünü ve yeryüzünün dört rüzgârını -Wolkund (kuzey), Kolkami (güney), Tolkami (batı) ve Karrami (doğu)- biliyorlardı. Efsaneler, Aborijinlerin kuzeybatıdan, Loo loo poon cold'dan geldiklerini söylüyor. 'Loo loo- kopuş, ayrılma anlamına geliyor. Toon cold' ise bağlantı demek. Efsane, Avustralya'ya, kuzeybatıdaki başka bir karadan geldiğimizi belirtiyor. Gelişimiz, muhtemelen, uzun zaman önce denizin altında kalmış olan bir kıstak yoluyla olmuştu.
Bu bilgi, Avustralya'nın bir zamanlar Lemuria adı verilen büyük ve eski bir kıtanın parçası olduğu bilimsel kuramıyla da uyuşuyor gibi görünüyor. Göç ettik, ya da Praid ama prodda, yani vahşi karıncalar tarafından Avustralya'ya sürüldük. Bu, atalarımın dev, öldürücü karıncaların istilası yüzünden, ya da karıncalar kadar sayısız ve vahşi tarihöncesi bir ırk tarafından kovalandıkları anlamına gelebilir.

Binlerce yıl önce Avustralya'ya gelişimizden bu yana halkımın alışkanlık ve âdetlerinde belki pek az değişiklik oldu, hatta belki de geleneklerimiz hiç değişmedi. Doğa'nın dengesini korudular; âdetlerimiz, yüzyıllardır ne gelişti, ne de bozuldu. Kabile yasalarımız ve geleneklerimiz sabittir, değiştirilemez. Kuşaklar, birbiri ardına aynı katı kabile eğitiminden geçerler.

Her ırkın ya da soyun kendine özgü, o soya ilk ahlaki eğitimi veren, toplumsal ve kabilesel âdetlerini belirleyen bir geleneksel lideri ve yasa koyucusu olmuştur. Bizim büyük geleneksel liderimiz Narroondarie'ydi. Narroondarie'nin yasaları çocuklara, bebeklikten başlayarak öğretilir. Narroondarie, farklı aile ve kabilelere ayrı ayrı avlanma bölgeleri atamıştır. Kabilelere özgü bu avlanma bölgelerinin sınırları, en uzak geçmişten bu yana aynı kaldı. Kabilelerin çocukları soyumuzun tüm gelenek ve efsanelerini büyüklerinden dinlerken, avlanma ve ormanda rahat yaşayabilme becerisi ve bilgisini öğreniyor, genellikle on sekiz yaşında tamamlanan Kornmund (tam erkeklik) ve Meemund'a (tam kadınlık) kabul sınavlarından geçiyorlar.

Yemek yemeksizin iki gün süren bir yürüyüş ya da avdan sonra, aniden üzerinde özel bir kanguru bifteği ya da lezzetli başka bir yöresel yemeğin piştiği bir ateşin yanında yapılan ilk sınav, iştahı yenmek için. Bir sonraki sınav, acıyı yenmek için. Genç erkek ve kızlar, burunlarının delinmesine, bedenlerinin çizilmesine ve üzeri ağaç dallarıyla bir parça örtülmüş kızgın korlar üzerine uzanmaya boyun eğerler. Üçüncü sınav, korkuyu yenmek için. Gençlere, hayaletler ve Muldarpi (Kötü Ruh) hakkında korkunç, tüyler ürperten öyküler anlatılır. Bütün bunların ardından ıssız bir yerde ya da kabileye ait mezarlığın yakınında uyumaları istenir. Gece olunca yetişkinler beyaz kille ve ağaç kabuğundan başlıklarla korkunç bir görünüme bürünür, garip sesler çıkararak belirirler. Rahatsız bir gece geçirdiğine dair hiçbir belirti göstermeyenler, kabilenin tam üyeleri olarak kabul edilirler.

Bu sınavlardan geçmedikçe hiçbir genç kız ya da erkeğin evlenmesine izin verilmez. Evlilik, ilk olarak, kabilenin bütün yaşlı üyeleri arasında görüşülür ve sonunda eşi seçen daima genç erkeğin dayısı olur. Dayı, en önemli akrabadır. Asıl evlenme töreni, festivaller döneminde olur. Koca, tüm baldızlarının kocası olarak anılsa da, kayınvalidesine bakmaz, onunla konuşmaz. Yerli koşullar altında cinsellikle ilgili yasalar çok sıkıdır.

Tam yetişkin bir Aborijin, kendi ölçülerinde, büyük bir bilgi birikimine sahiptir. Kesinkes bilimsel bir öğrenim sonucu elde edilmiş bir bilgi değildir bu gerçi, ama yine de tam bir bilgidir ve kişinin fiziksel gözlem gücü alabildiğine gelişmiştir. Örneğin ilkel yaşam koşulları altında yaşayan bir Aborijin, çalılık arazideki her hayvanın davranışlarını, anatomisini ve uğrak yerlerini bilir. Bütün kuşları, davranışlarını, hatta aşk ya da çiftleşme şarkılarını bilir. Yılın farklı mevsimlerinin gelişini çeşitli işaretlerin yanı sıra, yıldızların gökyüzündeki konumlarından bilir. İnsan ayak izini takip sanatında, en üst düzeye ulaşmıştır. Ayak izlerinde bütün bir bilim vardır. Parmak izi bir mahkeme için neyse, bir yerli için de ayak izi odur; aynı ölçüde önemli bir kanıt değeri taşır.

Avustralya yerlisi, kabilesindeki her bir üyenin izini bilir. Ayak izinde de parmak izindeki kadar farklılıklar, bireysel özellikler vardır. Hepimiz için geçerli önemli bir ortak anlayış olmakla birlikte, Aborijin dili ve âdetlerinin, kabilelerin yaşadıkları toprakların doğasına bağlı olarak büyük farklılıklar gösterdiğini baştan kabul etmemiz gerekir. Efsane ve geleneklerimiz, aynı öykü ya da mitlerdir, sadece yöresel tatlarla az-çok farklı anlatılır.

Örneğin benim anayurdum olan Güney Avustralya'daki tüm kabileler, köken olarak kuzeybatıdan geldiğimiz, Darling Nehri'ni bulduğumuz ve Alexandrina Gölü'ne kadar onu izlediğimiz konusunda hemfikir. Hepimiz bir defada, topluca değil, dalgalar halinde geldik ve kabilelerin adlarını ve geliş sıralarını koruduk. İlk kabile, Par oung de kuld idi. Bu ad, onların lider olduğu anlamına geliyor; bunlar, büyük olasılıkla mücadeleci ve maceraperest Aborijinlerdi. İkinci kabile Yar raid de kuld, gerideki halk anlamında verilmiş bir ad.. Geleneklerimizin hiçbirinde, bizden önce Avustralya'da başkalarının yaşamakta olduğuna dair en küçük bir ipucu yok.

Halkım için yılın en önemli zamanı, Par bar rarrie'dir (bahar). Bütün büyük geleneksel şenlikler bu zamanda olur. Bütün kutsal geleneklerimiz bu zamanda şarkılara dökülür, anlatılır.
Samanyolu, Kutup Yıldızı, Orion, Büyük Ayı, Küçük Ayı gibi gökyüzündeki bütün yıldız ve takımyıldızların bir anlamı, hepsiyle bağlantılı efsaneler vardır. Gökyüzüne Wyerri-ewarr, göklerin hâkimine Nebalee deriz.

Çok eski zamanlardan beri telkin sanatını biliriz. Büyücü hekimlerimiz (Mooncumbulli) acıyı dindirmek için muska ve benzeri şeylerden yararlanmıştır.Geçmişten uzanan öykülere ve başka kaynaklara bakıldığında, yerli yaşantısı süren ve kabileler halinde yaşayan halkımın, soyun saflığını koruyan çok kesin ve etkili yasaları olduğu görülür. Aborijinler ne zaman beyaz uygarlığıyla ilişkiye geçseler kabile yasalarını terk ediyorlar ve bu eski ve yerleşik âdetlerin yerine bir şey koymuyorlar.İşte, hastalık ve bozulma ondan sonra başlıyor.

Hiç yorum yok: