Bu Blogu Takip Et

Sayfalar

Translate

dili etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
dili etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Şubat 2012 Pazartesi

Sayılarla güllerin dili

14 Şubat Sevgililer Günü'nün vazgeçilmezlerinden olan çiçekler arasında anlamı en çok bilinen güllerin renkleri kadar sayıları da anlam taşıyor.



Uluslararası Interflora Çiçekçileri Derneği Türkiye Başkanı Recep Gedik, Sevgililer Günü'nde ülke genelinde 10 milyon liraya denk gelen çiçek tüketimi ve bu güne özel kesme çiçek ihracatının da 10 milyon dolar civarında olmasını beklediklerini bildirdi. Gedik, Sevgililer Günü'ne özel her yıl kırmızı gül ve tropik çiçek ithalatı yapıldığını hatırlatarak, ''Ülkemizde hemen hemen her çeşit kesme çiçek üretimi mevcut olduğundan, son yıllarda ithalata bağımlı bir ülke olmaktan çıkıp ihracat yapan bir ülke haline gelmiş durumdayız. Sadece ülkemizin iklim koşullarında yetişmeyen tropik çiçekler ve büyük goncalı Ekvator gülleri ithal edilmektedir'' dedi.
14 Şubat'ta tüketilen çiçeklerin yüzde 70'inin güllerden oluştuğunu ifade eden Gedik, bu yıl Sevgililer Günü'nün hafta içi olması dolayısıyla geçen yıllara göre satışlarda artış beklediklerini kaydetti. Hava koşullarının çiçekçilik sektörünü etkileyen önemli faktörlerden olduğunu vurgulayan Gedik, ''Çiçek siparişlerinin büyük bölümü adrese teslim ve servise dayalı olduğundan kar yağışı işlerimizi olumsuz etkileyebilir. 14 Şubat'ta kar yağmamasını umuyoruz'' diye konuştu.

'Satışın yüzde 20-30'u internet üzerinden'

Recep Gedik, çiçek servisi söz konusu olduğunda tüketicilerin genellikle dükkanları tercih edip, siparişlerini alıcının adresine gönderilmesini istediğini, sokak satıcılarının ise adrese teslim imkanı sunamaması nedeniyle

30 Nisan 2010 Cuma

Asla, size verilen her şeye kanmayın. Bilinçli olun, kuşku duyun.

Faşizm insana düşman

"Beyaz Bant" (Das weisse Band), özgün, sert ve sorgulayan bir sinema dilinin sürükleyicisi Haneke Usta'dan, faşizm denilen lanet, zalim ve hain rejime ve elbette, yozluğu tetikleyen ve din adı verilen heyulaya yönelik köy ölçeğinde sağlam ve yoğun bir eleştiri, hiç kuşkusuz.
Etkin ve yetkin yönetmen Michael Haneke, Altın Küre’li Beyaz Bant’ta yine hileli yönlendirmeyi kullanıyor ve bizce diyor ki: “Asla, size verilen her şeye kanmayın. Bilinçli olun, kuşku duyun.” Evet, yaklaşık iki buçuk saat boyunca siyah beyaz kurgulanan acımasız ve buyurgan bir dünyaya sürükleneceğiz. Birinci Paylaşım Savaşı’nın öncesinde köyün birinde (Protestan Kuzey Almanya-1913), kadınlar ve çocuklar suiistimal edilir, erk adına salt kötülük, bazı erkeklere adanır. Gündelik yaşamın kâbusa çevrildiği yerde ilk örselenen de masumiyet olur. Gerilimi yol boyunca yedeğinde tutan öykü, bir öğretmenin anılarından demleniyor ve nazizm belasına sarınarak dünyaya korku salacak bir ülkenin temellerinin nasıl atıldığı özetleniyor. Kötülük işbirlikçisi ve tetikleyicisi bir Tanrı söylemi, sadist ve otoriter tipler, korkuyla sertleşen çocuk yürekler, hayvan muamelesi yapılan kadınlar... Kırsalın yalnızlığı, diz boyu bir bağnazlık, sömürmekle özdeş burjuvazi... Kollardaki ve saçlardaki beyaz bantlar, disiplin yelpazesi altında işlenen suçlara dair... Erek, kişiliğin gelişmemesi, mutlak istek; robotlaştırmak... İpucunu seyirciye bırakan, öğretmeye yeltenmeyen ama düşündüren bir film bu... Soğuk, mesafeli, hazmı zor... Ancak inadına güzel ve akılda kalıcı... Kaçırmayın.