Bu Blogu Takip Et

Sayfalar

Translate

30 Eylül 2010 Perşembe

Cemil İpekçi 'Zalimler değil, hoşgörü yaşıyor

Sahneye çıplak ayaklı ve elinde mumlarla çıkan Cemil İpekçi, "Önemli olan birbirimizi sevmemizdir. Her şerde bir hayır vardır derler, son 20 gündür bütün Türkiye Mardin'i konuştu. En büyük ibadetlerden biri sanat ve sevgidir" diye konuştu.
Mardin’de tepkilere neden olan modacı Cemil İpekçi’nin defilesi önceki akşam gerçekleştirildi. İpekçi, “Binlerce yıl bu topraklar, zalimler, krallar, hükümdarlar, güzeller ve çirkinler yetiştirdi. Geriye ne kaldı ki, sadece harabeler ve efsaneler. Biz de birer efsane olmak istemiyorsak, onlar gibi unutulmak istemiyorsak, hepimiz için gereken tek şey sevgi ve anlayışlı olmaktır” dedi

Kasımiye Medresesi'nde Cemil İpekçi rüzgarı...


İpekçi’nin “Bir Doğu Masalı Dört Mevsim” defilesi, Mardin’in tarihi Kasımiye Medresesi’nde gerçekleştirildi. Defilede, Mardin Halk Eğitim Merkezi’ne bağlı Cemil İpekçi Atölyesi’ne özel yetenek sınavı ile alınan 50 öğrencinin eğitim gördüğü atölyede hazırlanan kostümler sergilendi. Tasarımları Cemil İpekçi tarafından yapılan ve kadife, pazen, tülbent ve yöreye ait kumaşlar ile yöredeki birçok inanışın etnik desenlerinin yer aldığı giysiler, Türkçe, Kürtçe, Süryanice ve Arapça şarkılar eşliğinde 30’u kadın, 15’i erkek 45 manken tarafından podyuma taşındı.

Mardin değişiyor


Devrimci Sözleri ve Sloganları

Devrimci Sözleri ve Sloganları

1-) Yola Birlikte Çıktık Yol Bitmedikçe Ayrılık Olmaz !

2-) ''Sen Yanmasan, Ben Yanmasam, Biz Yanmasak Nasıl Çıkar Karanlıklar Aydınlığa? ''
( Nazım Hikmet )

3-) Kağıttan bir gemidir devrim; kim bilir kaç yunus görmüş, kaç "Deniz Gezmiş"!!

4-) "Bir çiçeği öldürebilirsiniz ama baharı öldüremezsiniz."
( Che Guevara )

5-) ''Kişiliklerinde devrim yapamayanlar, devrimci olamazlar.''
( Mahir Çayan )

6-) ''Sevgi emekmiş, Emek ise vazgeçemeyecek kadar,ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş...''
( CAN YÜCEL )

7-)Kalemi bir buket çizdi, bir başkaldırı gibi, Kardelen kar beyazın içinden nazik başını uzattı. ...
ALIP KIRSALARDA KALEMİMİ KANIMLA YAZARIM SENİ SEVDİĞİMİ.
(CAN YÜCEL)

dizlerimin üstünde yaşamaktansa ayaklarımın üstünde ölmeyi tercih ederim(che)bir köylü kulübesinde yaşayan bir saraydakinden farklı düşünür(karl marx)gerçekçi ol imkansızı iste(che)


''sömürü olan her yerde devrimin şartları hazırdır.''

Che Guevara

Sahtekarlığın evrensel düzeyde egemen olduğu dönemlerde, gerçeği söylemek devrimci bir eylemdir.
george orwell

Bağırsak Gazı, Bağırsak gazı nasıl giderilir, Bağırsak gazı tedavisi

Bağırsak Gazı, Bağırsak gazı nasıl giderilir, Bağırsak gazı tedavisi ve bitkisel yöntemler



Herkesin kalın barsağında gaz üretilir. Aslında, barsak gazlarının çoğu kalın barsakta oluşur. Gaz genellikle dışkı yaparken atılır. Bununla birlikte, bazı kişilerde oluşan aşırı miktardaki gaz, bütün gün rahatsızlık yaratır.

Yeni bir motivasyonla yine yeni yeniden başlayın

Dilek Tutmanın 10 Adımı

1. Ne istediğinizi bilin. Bunu not alın .
2. Sezgilerinize odaklanın. Tesadüfleri ve eş zamanlı olayları keşfetmeye çalışın. Evrenin size iç görüler ve bilgi sunmasına izin verin.
3. İyi tanımlanmış ve zaman çerçevesine oturtulmuş bir plan geliştirin. Buna sadık kaldığınıza söz verin.
4. Korkmayın ve her fırsatı yargılamadan kucaklayarak ilerleyin. Sadece yapın.
5. Amacınıza hizmet etmeyen her kuruntuyu atıp, size faydalı olan şeyler için savaşın.
6. Dileğinizi tam istediğiniz şekilde olmuş gibi yaratıcı bir şekilde hayal etmeye çalışın. Bunun için, isteyerek kendi gözünüzde dahi ilahi ve güzel olmanızı sağlayacak fedakarlıkta bulunun.
7. Şİmdiye kadar işe yaramış her düşünce ve davranışınızı tekrarlayın.
8. Dileğinizi tekrardan yazın ve nasıl bir değişikliğe uğradığını gözlemleyin. Planınızdaki engelleri tanımlayıp, aşmaya çalışın.
9. Dileğinizin halen bir hayal olduğu düşüncesini bırakın. Eski halinizdeki sizin ölmesine izin verip, dileğinizi gerçekleştirebilecek bir insan olarak yeniden doğmasına izin verin.
10. Evrene dileğinizi gerçekleştirdiği için şükranlarınızı sunun. Başarınızın keyfini sürün.
Yeni bir motivasyonla yine yeni yeniden başlayın:)))
http://www.korfezhaber.org/makaleler/dilek-tutmanin-10-adimi.html

21 Eylül 2010 Salı

Günlük Yaşamda İngilizce( 13 Ders )

20 Bölüm Her bölüm 13 dersten oluşmaktadır.

Bölüm 1 - Bir Ülkeye Varış
Günlük Yaşamda İngilizce dizimizin ilk bölümünde, bir ülkeye girerken havaalanında ya da limanda yapılan kontroller sırasında karşılaşabileceğiniz kelime, deyim ve cümle yapılarını inceleyeceğiz. Bu bölümde bir gümrük memuru ile aranızda geçebilecek konuşmaları ele alıyoruz. Derslerde geçen konuşmaları dikkatle dinleyin ve tekrarlamanız söylenen bölümlerdeki sözcük ve kalıpları yüksek sesle tekrarlayın.

RapidShare: 1-CLICK Web hosting - Easy Filehosting

Bölüm 2 - Konaklama
Günlük Yaşamda İngilizce dizimizin ikinci bölümünde, bir ülkede konaklama, rezervasyonunuzu yaptırma ve kaldığınız yerle ilgili karşılaşabileceğiniz kelime, deyim ve cümle yapılarını inceleyeceğiz. Bir ülkeye gittiğinizde, otelde ya da bir pansiyonda kalmanız gerekebilir. Bu bölümde konaklama yapacağınız yerdeki görevlilerle aranızda geçebilecek konuşmaları ele alıyoruz. Bu dersi dikkatle dinleyin ve tekrarlamanız söylenen bölümlerdeki sözcük ve kalıpları yüksek sesle tekrarlayın.

RapidShare: 1-CLICK Web hosting - Easy Filehosting

Yaşadığımız dönemi delilik olarak adlandırmak yanlış olmaz

Gürültü kirliliğiyle mücadele




Alternatif formatta oynat Dinle!
Gürültü kirliliği, yaşadığımız dönemin başlıca sorunlarından biri.
Nerede olursanız olun, trafikten müziğe, uçak sesinden komşularınıza günün her anında bu sorunla yüz yüze yaşıyorsunuz.
Duyduğumuz, duymak zorunda kaldığımız sesler konusunda seçici davranmamız her zaman mümkün değil.
Peki şair Ian McMillan'ın önerdiği gibi, her hareketimizle yarattığımız "gürültü ayak izimizi" silmek için artık harekete geçme zamanı geldi mi?

18 Eylül 2010 Cumartesi

İki Dirhem Bir Çekirdek” tabiri nereden geliyor?

İki Dirhem Bir Çekirdek

Giyim kuşamına özen göstermiş, şık ve süslü kıyafetleriyle dikkat çeken insanlar hakkında sık sık ”iki dirhem bir çekirdek” sözü kullanılır. Bu yakıştırma, ağırlık ölçüsü olarak okkanın kullanıldığı eski devirlerden kalmadır. Bir okka, bugünkü ölçülerle 1283 gramdır. Okkanın dört yüzde birine, dirhem adı verilir. Dirhem, daha ziyade hassas teraziler için kullanılan bir ölçüdür. Ancak sarraflar, dirhemden daha hassas ölçümler için bir ağırlık birimi daha kullanırlar. Buna çekirdek denir ki toplam 5 santigram karşılığıdır. Eski devirlerin en kıymetli parası olan bir Osmanlı altını, toplam iki dirhem bir çekirdek ağırlığa sahiptir. Bu durumda süslenmiş kimselere, iki dirhem bir çekirdek yakıştırmasında bulunanlar, mecazi anlamda, onlara altın demiş olurlar.

Poligami (Cok Eslilik) : İNSAN DOĞASI TEK EŞLİ Mİ ÇOK EŞLİ Mİ?

İNSAN DOĞASI TEK EŞLİ Mİ ÇOK EŞLİ Mİ?

Çokeşlilik çapkınların kılıfı mı, yoksa tekeşlilik insanın doğasına mı aykırı? Bu kafa karıştıran sorulara bilim dünyasından iki farklı bakış: Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Emre Akkuş ve International Hospital Psikiyatris Uzmanı Prof. Dr. Aysel Ekşi çok tartışılan konuyu uzman olarak masaya yatırdı.

Çokeşlilik çapkınların kılıfı mı, yoksa tekeşlilik insanın doğasına mı aykırı? Bu kafa karıştıran sorulara bilim dünyasından iki farklı bakış: Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Emre Akkuş ve International Hospital Psikiyatris Uzmanı Prof. Dr. Aysel Ekşi çok tartışılan konuyu uzman olarak masaya yatırdı.

Kahvehane Kültürü


Kahvehane kültürü Türk insanın günlük yaşamında önemli yer tutar. Her ne kadar günümüzde bu tür mekanlar işsizlerin ve emeklilerin uğrak yeri olarak görülse de eskiden kahvehanelerde beyin fırtınaları yapılırdı.

O dönemlerde bu tür yerler zaman öldürmek için değil karşılıklı fikir alışverişi ve kitap okumak için açılmış yerlerdi. Memleketin ileri gelenleri, makam ve mevki sahipleri kahvehaneden çıkmazdı. Şimdi ise hükümetler devrilip hükümetler kuruluyor. Bir başka ülkeye savaş açılıyor, barış

UFO Nedir? UFO’lar gerçekten var mıdır? Uzaylılar Dünyayı Ziyaret ediyor mu?

UFO Nedir? UFO’lar gerçekten var mıdır? Uzaylılar Dünyayı Ziyaret ediyor mu?



Son üç haftadır Ufo konusuna kafayı takmış durumdayım, yıllardan beri ufolar hakkında dilden dile hikayeler dolaşmaktadır. Ufo gördüğünü söyleyenler, ufo ile temasa geçtiğini söyleyenler, uzaydan sinyal alanlar hatta ufolar benim ineklerimi kaçırdı ! diyenler ve tabiki hollywood ve cem yılmaz (Ufo Gören Masum Köylü) filmleri çocukluğumdan beri bunlar kafamın içini yiyip bitirmiştir. Bir kaç haftadır da HaberTürk’de Saba Tümer’in Programı konuk olan Sirius Uzay Bilimleri Araştırma Merkezi Başkanı Haktan Akdoğan’ı takip ediyorum. Dünkü programda yine Sayın Haktan Akdoğan bir kaç ufo fotoğrafı ve kısa videolar gösterdi.

Tarihi degistiren başarısızlıklar

Bu kişiler seçtikleri ilk yolda yenilgiye uğramasalardı belki de tarih çok farklı yazılacaktı ve biz onları hiç tanımayacaktık. Donald D. Besore’un Aykırı Yayıncılık tarafından yayımlanan “Tarihi Değiştiren Başarısızlıklar” (Success from Failure) adlı kitabı işte bu “büyük” adamların, kaderin cilvesi olarak tanımlayabileceğimiz, başarısızlıklarını ortaya koyuyor.

Papaz
Joseph Stalin
Joseph Stalin –veya okuldaki arkadaşlarının ona taktığı adıyla Soso – aslında bir papaz okuluna gidiyordu.

15 Eylül 2010 Çarşamba

Yarın Henüz Yazılmadı!

Günümüzde zaman hızla geçmeye devam ediyor. 2000 yılından bu yana fizik ile metafiziğin bilimsel anlamda birleştiği ve görüş birliğine geldiği noktalar, her geçen gün araştırmacılar tarafından açıklanmakta, konu ile ilgili onlarca belgesel hazırlanmakta, insanlığın görselliğine sunulmaktadır.

Bu yeni oluşumda, kuantum adı verilen yeni enerji alanlarından söz edilmektedir. Bu yeni bilgi hepimizin algılarına girmekte, bizleri farklı düşünce biçimi içine almakta ve farkındalığımızın değişmesine neden olmaktadır. Fark edenlerimiz var, fark etmeyenlerimiz var. Ancak şimdilerde öyle zamanlardayız ki; artık hiçbir şey eskisi gibi değil… Hiçbir şey tesadüf değil… Hiçbir şey göründüğü gibi değil… Anlaşılan öyle ki; her şey artık bizim kurgularımızla olmakta. Bir anlamda senaryoyu yazan da biziz, oynayan da!

Hepimiz formların, sınıfların, tanımların dünyasında yaşıyoruz.

Hepimiz formların, sınıfların, tanımların dünyasında yaşıyoruz. İnsanoğlunda her şeyi bir sınıfa koyma, her şeyi bir başkasıyla karşılaştırma, her şeyi etiketleme merakı. Hiçbir şeyi kendi alıştığı dışında görmek istemiyor.

İnsan zihninin bizlere uyguladığı iki ana tuzaktan bahsetmek istiyorum. Bunlar hep bahsettiğimiz şu sol beyin denilen etiketçinin ve yargıcın işleri. Gerçekten sol beynimiz olayı olduğu gibi deneyimlememizi engellemek için her olayı ve şeyi bir kalıba sokmaya, isimlendirmeye veya yargılamaya uğraşır. Çünkü sol beyin için hiçbir şey soyut kalamaz. Her şeyin bir sınıfa ait olması, kalıbı, şekli olmalıdır. Bu yüzden de isimsiz bırakamaz hiçbir şeyi. Elinde bir Barkod makinesi her şeyi etiketler durur.

Aşk Tanrı’nın Çocuğudur

Bir söyleşi: Aşk Tanrı’nın Çocuğudur.
Tanrı Ne Zaman Ölürse Aşkı da O zaman Toprağa Verebiliriz.

Aşk çoğu insanın aslında kaçtığını sanıp onunla savaştığı bir olgudur. üç harfin neler anlatabileceğini bize gösterendir aşk. Yaşamla ölümün dansıdır, boşluklarda yer bulduğu gibi kendinde yoktan da var olabilir. Ölümsüzlüğe inandıran, aslında susamamışken seni deli gibi susatandır o. Tanrı’nın en güzel çocuğudur aşk.
Merak ettim. Kendi yaşıtlarım arasında acaba nasıl bakılıyor bu aşk konusuna diye. Birden aklıma arkadaşlarımla sohbet tarzında bir röportaj yapmak geldi. Neden olmasın? İlgi çekici değil mi? Ve bu azimle, arkadaşlarımın görüşlerini öğrenmeye başladım. İşte yeni neslin aşka bakış tarzı...

'Günaydın'laşıyorum evrenimle...

Rüzgâra Dokunmak...
Rüzgâra Dokunmak...
Suda erimek...
Işığa esmek...
Dalgalara kavuşurcasına, kendimi yaşamın rahmine doğurmak...
Gökyüzümü süsleyen bulutları selamlarken, geceye sabırsızlanmak, aya sarılmak özlemiyle...

Bir güne doğmak...
Bu güne...
Şimdi'ye...
'Ebedi Olan'a.

Sabah 06.50...
Uyandım.
Ağır ve mahmur bir gökyüzü; haftasonunun getirdiği yağmurun bıraktıklarıyla içleşmiş. Lakin bir o kadar da umut dolu; güneşin huzmeleriyle aydınlanmış bahçeye ilk adımlarımı atarken görebiliyorum bunu. Çimlerin üzerinde yürürken sanki toprağın içine girecekmişçesine bir yumuşaklık... Sabahın bu ilk "merhaba"sını seviyorum.
Karayemiş ağacının yapraklarındaki çiy damlaları ile yüzümü yıkayarak başlıyorum güne. Her bir yaprak, her bir çiçek bana yurdumu hatırlatıyor; yuvamı... Karışıklık içerisinde olduğum şu günlerde, bir anlık bir kucaklaşma çam dalları ile; ve yemyeşil saçlarını rüzgarda dağıtan toprağın içinden kaynağa bağlanmak, tüm o yüklü enerjilerimi salıverdi sanki. Sabahın sisi, su dolu özümü göklere taşımış, bedenimi okşayarak geçmekte... Mavinin barındırdığı huzura suyun kutsayıcılığı ve toprağın canlılığı da katılınca, ruhum hiç olmadığı kadar hafif şimdi. Uzaklaşmalardan kurtulma vakti. Hiç varolmamış, varolmayan ve varolmayacak olan... Ben'de BİR.

Hiçliğin Berduşluğundan Birliğin Koşulsuz Sevgisine Ulaşmak

Hiçliğin Berduşluğundan Birliğin Koşulsuz Sevgisine Ulaşmak
Artık indigolar yönetimde söz sahibi olmaya başladı. Statükocu zihniyetin yerini yavaş yavaş ışık işçisi, barış savaşçısı indigo zihniyeti alıyor. Bu değişim kaçınılmaz.

İçinde bulunduğumuz çağda artık yeni bir şeyler söylemenin zamanı geldi. Bugüne kadar alışılmış bütün kalıplar yıkılıp yerine yeni bir dünyanın temelleri atılıyor. Bu temeller bundan sonraki yaşayacak nesil olan kristal çocukların yeni insanlık binasının temelleridir. Artık indigolar yönetimde söz sahibi olmaya başladı. Statükocu zihniyetin yerini yavaş yavaş ışık işçisi, barış savaşçısı indigo zihniyeti alıyor. Bu değişim kaçınılmaz. Çünkü fikirler değiştikçe hayat tarzları ve düşünce sistemleri de değişiyor. Her şeyin sorgulandığı yeni bir çağda yaşıyoruz. Sadece yaşam tarzlarının değil dinlerin ve felsefelerin de sorgulandığı bir çağ…

Tatil Felsefesi

Felsefe peşinde koşturup yorulmaktan korkmayın. Öyle bir gün gelecek ki, para yerine herkes felsefeye muhtaç olacak. Cebiniz zengin, zihniniz fakir kalmasın.

  Cesaret ister hayatı kendimize has kılmak, o halde de saklamak. Aynı noktada tekrar tekrar açılan deliklerin üzerinden çok kez geçip yama yapmak gerekir, mükemmel yaşamı aktifleştirmek için. Bıraktığımız gibi kalmayacak olan çok detay var hayatımızda. Felsefe bunları kapsar işte.

Süper bakterilere karşı geleneksel tıb

Çin Sağlık Bakanlığı, süper bakterileri yok etmek için geleneksel Çin tıbbının kullanılacağı bir proje geliştirileceğini açıkladı.

Halkın Günlüğü gazetesinin haberine göre, ülkedeki ilaç şirketleri ve araştırma enstitülerinin ortaklaşa yapacağı, Guangcou İlaç Holdingi ve Güney Çin İnovatif İlaçlar Merkezi başkanlığında geliştirilecek projede 5 yıl sonunda bağımsız bir sonuç elde edilmesi öngörülüyor.
Uzmanlar, antibiyotiklerin aşırı kullanımı nedeniyle süper bakterilerin türediğine inanıyor.

Çin, dünyadaki aşırı antibiyotik kullanımında öne çıkan ülkelerden biri olarak göze çarpıyor. Bakterilerin direnç oranı bu ülkede gelişmiş ülkelere göre daha yüksek seyrediyor.
Çin Geleneksel İlaçları İdaresinden bir yetkili, Çin tıbbının antibakteriyel ve antiviral özellikleri açısından avantajları olduğunu, bu bağlamda süper bakterilerin tedavisinde Çin ve Batı tıbbını birleştirerek, yeni tedaviler geliştirmenin yeni bir buluş olacağını söyledi.

14 Eylül 2010 Salı

Japonlar aşırı çalışmaktan ölüyor

Japonlar aşırı çalışmaktan ölüyor

Japonya hükümeti, son dönemlerde milli felakete dönüşen "işkolizm" ile mücadele programını kabul etti.


Ukrayna'nın Podrobnosti haber sitesinde yer alan habere göre, aşırı çalışmaya karşı kabul edilen bu programla Japon hükumeti, fazla mesaiyi teşvik etmeyecek ve çalışanların yılda ortalama 8,5 gün yerine kendi hakları olan 18 gün dinlenmesini tavsiye edecek.

Hintli Maocuların dünyası

Hintli Maocuların dünyası


Alpa Şah
BBC, Hindistan




Yağda cızırdayan kimyonun kokusunu duydum. Patatesler de çıtır çıtır kızarıyordu. Ay ışığında, bir çukurda yanan ateşin üzerine yerleştirilmiş tencereyi karıştıran iki adamın silüetini seçebiliyordum.


Her zaman tatlı bir sesle konuşan, temiz giyimli bir adam olan Rameşci bana bir tabak patates körisi, mercimek ve pilav getirdi.
Gecenin ilerleyen saatleriydi. Herkes açtı ama hepimize yetecek kadar tabak yoktu.
Rameşci yanındaki genç adama dönüp, "Pankac ikimiz bir tabaktan yiyelim." dedi. İnanamadım.

Kaynağımız neresi olursa olsun hepimiz aynı Tengri’nin çocuklarıyız!

Aynı Tengri’nin Çocukları
Türklerle Kızılderililerin ataları aynı mı?
İnsanların birbiri ile iletişim kurmasının en bilinen yolu konuşmaktır ve bunun aracı da dildir… Dilin söylediğini unutmamak ve duymayanlara aktarabilmek için “yazı” denen sembolleştirme yöntemine ihtiyacımız vardır. Yeryüzünde bugün mevcut olan yüzlerce farklı dil ve yazı; aynı atadan geldiğine inanılan insanı ne yazık ki “iletişimsizlik” konumuna düşürmüştür. Evrensel dil yapılma çabasında olunan İngilizcenin, ‘ Tüm’ halkları birbiri ile nasıl iletiştirdiği ise tartışılır bir konu bence…
Yazı ve semboller olarak elimizde bulunan tüm kaynaklar şimdiye kadar doğru yorumlanabilmiş midir?
Bizim klasik bilgilerimizle uygarlık tarihimiz 6.000 yıla dayanıyor olsa da, acaba tüm gerçek bu kadar mıdır?
İlk yazıyı Sümer’ler mi kullandı gerçekten?
Sümer’lerin kendi dillerine ait sesleri semboller halinde tabletlere geçirmiş olmaları ve bunun çözümlenmesine kadar geçen 5500 yıl, insanın var oluş cetvelindeki bütün uygarlığı temsil etmekte yeterli midir?
Yazının Sümerlerden intikal ettiği söylenen; Akadlar, Elamlılar, Babilliler, Asur, Hitit ve Urartu sıralaması ve dağılımı ne kadar doğrudur?
Bu soruların sayısı epeyce arttırılabilir.
Aslında son yıllarda bilinen bazı gerçeklerin o kadar da “ gerçek” olmadığı yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlasa da, Arkeolojik yaş tespiti için kullandığımız eski metotların yerini alacak yeni yöntemler, geçmiş tarihimizin yeniden yazılmasını sağlayana kadar bazı şeyler sadece iddia olmaktan öte geçemeyecek bir süre daha.
Bu iddialardan bir tanesi var ki çok ilginçtir:
Türkler ile Kızılderililer'in ataları aynı (mı)?
Asya'da uygarlık yaratan Türkler ile Amerika kıtasında yaşayan eski uygarlıklar Maya- Aztek- Olmek uygarlıkları arasında sembollerle başlayan benzerlik, bir sürü konuda şaşırtıcı noktalara ulaştı.
Asya’da Hitit Güneşi olarak bilinen semboldeki TENGRİ (yani evrenin her yerindeki tanrı) ile Maya ve Aztek tanrısı Quetzalcoatl ‘ın sembolü arasındaki benzerlik karşılaştırmaya değer. Hele bu tanrının adını “kutsal katlı” olarak okuduğumuzu düşünürsek anlamsal ve sembolik benzerlik iyice artar. (Kutsal katlı, Tengri ile aynı anlamdadır)

Maya ve Aztek tanrı isimlerinde Türkçe ile başka hoş benzerlikler de mevcuttur.
Chac: Yani "Çak" Mayaların yıldırım ve şimşek tanrısıdır. Çak şeklinde okunan bu sözcük halen bile dilimizde “Şimşek çaktı” şeklinde varlığını sürdürmektedir.

Tanrı karar vermeden önce Biz mutluyduk!

Kayıp Kadınlar
“Tanrı, kadının erkeğin hizmetçisi olacağına karar verinceye kadar erkek-kadın-doğa üçlüsü güzel bir bahçede mutlu- mesut yaşıyorlardı.”
Böyle yazar kutsal kitaplar… Anlattıklarının mevcut bilimselliğe uymadığından kasıtla, eski Çin ve Yunan uygarlıklarının bir takım efsanelerinde çok eskiden kadın ve erkeğin eşit ve yan yana dünyada yaşadıklarını anlatan hikayeler ise; hayal dünyasına aitmiş gibi kabul edilir.
Eski birçok uygarlığın bize bıraktığı çanak çömlekleri, resimleri, evleri, kullandıkları aletleri incelerken binlerce yıl önce yaşamış o ataların, sosyallikleri, kültürleri, örfleri, davranışları ve aile yapıları açısından da incelenmesi zorunludur. Bulduğumuz o eski tarihin kalıntıları içine saklanmış satır araları; bazen şaşırtan bir medeniyet tablosu gösterir ve çağdaş eşitlikçi düşüncenin sadece bizim çağımızın eseri olduğu yanılgısından bizi uyandırır oysaki… En yakın ve en müspet örneği olarak da kendi topraklarımızda yaşamış olan Çatalhöyük insanını inceleyebiliriz.
M.Ö 7000'li yıllarda var olduğu tespit edilen o uygarlık, pek çok alanda olduğu gibi kadın-erkek konumları açısından da ilginç bir durumdadır. Neolitik kültür diye adlandırılan bu dönemde; obsidyenin ustalıkla kullanılması neolitik dönemin en parlak çağı olmasının bir kanıtıdır. O çağda Çatalhöyük civarının ikliminin epey farklı ve bereketli olduğu tespit edilmiştir. Çatalhöyük’lülerin barış, refah, bolluk ve mutluluk içinde yaşadıklarının şüphe götürmeyecek kanıtları vardır. Çatalhöyük söz konusu olduğunda bugün bildiğiniz ne varsa unutmaya hazır olun, mekanları, araçları, iletişimi, teknolojiyi ve hatta inançlarınızı da bir tarafa koyun çünkü Çatalhöyük sizi bambaşka bir yaşam tarzının varlığına götürür. Tam 9000 yıl öncesine bir seyre giderken şaşırmaya hazır olun.

Gelecek 10 yılda neler olacak

Gelecek 10 yılda neler olacak
Fütüristler, gelecekte neler olacağını tahmin etmeye çalışıyor. İşte gelecek 10 yılda olacağı düşünülen olaylar:
2011
Kuzey Kore lideri Kim Jong Il, 70 yaşında hayatını kaybedecek ve yerine 29 yaşındaki oğlu Kim Jong Un geçecek. Genç lider, ABD ile ticarete başlayacak.



2011

12 Eylül 2010 Pazar

Meyveler kadar tohumları da değerli

Meyveler kadar tohumlarının da besleyici olduğu, bu nedenle mutlaka değerlendirilmeleri gerektiği bildirildi.
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Asım Kadıoğlu, bitki tohumlarının halk arasında yaygın olarak 'çekirdek' olarak bilindiğini, bazen de bitkinin tohumunun, meyvesi ile karıştırıldığını söyledi. Bitkilerin tohumlarının organik ve inorganik maddeler bakımından çok zengin olduğunu belirten Prof. Dr. Kadıoğlu, ''Tohumlarda en fazla bulunan organik bileşikler karbonhidrat ve yağlardır. Bu nedenle bilimsel sınıflandırmada tohumlar, karbonhidrat ve yağ ihtiva edenler olmak üzere ikiye ayrılırlar. Bazı istisnalar olmakla beraber proteinler tohumlarda en fazla bulunan 3. grup organik maddedir'' dedi.

Prof. Dr. Kadıoğlu, bunlara ilave olarak tohumların alkaloidler, fenolik bileşikler, pigmentler, organik asitler, amino asitler, vitaminler (özellikle B grubu) ve mineral maddeleri de belirli oranlarda bulundurduklarını ifade ederek, ''Zengin içeriğinden dolayı tohumlar, insan ve hayvanlar için çok besleyicidirler. Hayvanlara ait yumurtaların besin içeriği ne kadar yüksekse, bitki tohumlarının besleyici özelliği de aynı derecede veya daha yüksektir. Diğer taraftan değişik tohumlar alkaloidler, fenolikler ve glikozitler gibi ilaç yapımında kullanılan hammaddelerin kaynağını oluşturduklarından, bazı hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadırlar'' diye konuştu.

Tohumlar antioksidan özelliğe sahip

Birçok tohumun E vitamini içerdiğinden dolayı antioksidan özelliğe sahip olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Kadıoğlu, şöyle devam etti: ''Tohumlar, genel olarak toksik madde ihtiva etmezler. Ancak bazı tohumların toksik madde ihtiva ettikleri de bilinmektedir. Bu nedenle tohumların kullanımında dikkatli olunmalı, bazen aşırı tüketimden kaçınılmalıdır. Bitki tohumlarının kimyasal içeriği kalıtsal olarak kontrol edilir. Bu nedenle her türün tohumlarının kimyasal bileşenleri aynıdır. Sadece bileşenlerin miktarları ortamdan ortama değişebilir. Bitkiler tohumlarını çok büyük bir özenle üretirler. Çünkü bitkiler nesillerini devam ettirmek için genellikle tohumlarını kullanırlar.''
Prof. Dr. Asım Kadıoğlu, bitkilerin, tohumlarını yayan insan ve hayvanlara meyvelerini bir ödül olarak sunduğu, bu nedenle lezzetli meyvelerin yayılımının daha geniş ve hızlı olduğuna dikkati çekerek, şunları söyledi: ''İnsanlar tarafından besin ve tedavi amacıyla kullanılan çok değerli tohumlar bulunmaktadır. İnsanlar, bazı meyveleri tüketirken aynı zamanda tohumlarını da tüketmiş olurlar. Bu nedenle besleyicilik değeri daha da yükselmiş olur. Örneğin incir, dut, nar, üzüm, ahududu, böğürtlen, çilek, frenküzümü ve kivi bu gruptadır. Bunun dışındaki meyvelerin tohumları ayrıca tüketilebilir. Örneğin kayısı, badem, yerfıstığı, Antepfıstığı ve çamfıstığı gibi bazı meyve tohumları çerez olarak tüketilir. Meyvelerin ihtiva ettiği tohumların hepsinin belirli oranlarda insan sağlığı için önemli olduğunu söylemek mümkündür.''

Tıbbi önem taşıyan meyve tohumları

Prof. Dr. Asım Kadıoğlu, yıllarca kullanılmış ve tıbbi önemi tecrübe ile sabit olan bazı meyve tohumlarını ve faydalarını şöyle sıraladı:
Ayva tohumu: İçeriğinde yağ ve yüzde 20 oranında musilaj bulunur. Çocuk ishallerinde, boğaz hastalıklarında ve deride yumuşatıcı olarak kullanılır. Annelerin sütünü ise artırır.
Acıbadem tohumu: Yağ ve amigdalin glikoziti bakımından zengindir. Öksürük kesici, idrar artırıcı, ve bağırsak kurtlarını düşürücü olarak etkilidir. Fazla miktarda kullanılırsa zehirli etki yapabilir.
Muşmula tohumu: İdrar artırıcı etkiye sahiptir. Böbrek ve mesane taşlarının düşürülmesinde kullanılır.
Şeftali tohumu: Yağ içerir ve amigdalin isimli bir glikozit taşır. Karın ağrısı ve şeker hastalığına karşı etkilidir. Fazla alındığında zehir etkisi yapabilir.
Kayısı tohumu: Tohumlarda bulunan yağ cilt bakımında, göz kenarlarında oluşan kırışıklıklarda kullanılır.
Antepfıstığı tohumu: İnsanlar tarafından yenilen kısımdır. Yağ, sakaroz ve protein bakımından zengindir. Beden, zihin ve cinsel gücü artırır. Öksürüğe iyi gelir, böbrek ve safra kesesi ağrılarını hafifletir.
Fındık tohumu: İnsanlar tarafından yenilen kısımdır. Yağ oranı fazladır. Protein, şeker, fosfor, kalsiyum taşır. Kuvvet verici ve cinsel gücü artırıcı etkisi vardır. Son yıllarda ise kolesterol düşürücü etkileri üzerinde durulmaktadır.
Çamfıstığı tohumu: İnsanlar tarafından yenilen kısımdır. Akciğer ve kalp hastalıklarında faydalıdır. Cinsel gücü artırır.
Ceviz tohumu: İnsanlar tarafından yenilen kısımdır. Kuvvet verici özellikleri yanında mide ve barsak için de yararlıdır. Zekayı geliştirir.

6 Eylül 2010 Pazartesi

Siyasi Düşünce Tarihi

Siyasi Düşünce Tarihi



Yönetim, siyaset anlayışları tarih boyu büyük bir çeşitlilik ve değişim gösterdi.


Günümüz dünyasında herkes için geçerli tek bir siyasi model bulunmuyor.
Çoğunluk, ulus devlet sınırları içinde yaşıyor ancak bu sınırlar içinde hüküm süren otoriteye karşı tutumlar farklı.
"Bu otorite tanınmalı mi, tanınacaksa nasıl ve nereye kadar? Bireyin çıkarı mı yoksa toplumun çıkarı mı önce gelmeli?"


Bunlar, çağdaş siyasi yaşamın parçası olan sorular.
BBC için Charles Haviland'ın hazırladığı ve Türkçe'ye Hüsnü Kural'ın uyarladığı Siyasi Düşünce Tarihi adlı dizisi tarih boyu bu tartışmalarda en etkili, en belirleyici olmuş siyasi düşünürleri ve görüşleri ele alıyor.


12 bölümden oluşan dizinin kısa özetlerine ve 15'er dakikalık ses dosyalarına aşağıdaki tabloyu kullanarak ulaşabilirsiniz.


BBc nin bu muhteşem sunumu http://www.yasamoyunu.net tarafından sizler için derlenmiştir.


Naziler ve Ufo Gerçeği Hakkında

Nazi Almanyasının Teknolojik Sırları ve UFO'lar.

7 haziran 1945 tarihli new york times gazetesindeki haber şöyleydi: "uçan daireler bir gizli silahtır. Almanlar tarafından üretilmiş ve ülkenin batı sınırında ortaya çıkmıştır. Amerikan hava kuvvetlerinin verdiği bilgiye göre , almanya göklerinde uçan gümüş balonlar görülmüştür.Hatta bunların bazıları neredeyse saydam yapıdadır."



Haberi izleyen günlerde UFOların alman yapımı silahlar olduğu dedikodusu hızla yayıldı.Alman silah endüstrisinin bu garip nesneleri ürettiğine inanılıyordu.UFO gözlemleri hızla artarken,özellikle iskandinavya gökleri sık sık uçan gemiler tarafından ziyaret ediliyordu.İskandinavyada alman garnizonları kurulmuş ve bunlar savaşın sonuna kadar bölgede kalmışlardı.Bu dönemde "SS" ideolojisi, yapılan bilimsel araştırmalar doğrultusunda insanlığın yararına ve çok sayıda kişi tarafından kullanılabilecek yeni enerji kaynakları aramaya yönelikti.Araştırma birimleri U-13 ve E-4, bu yeni teknolojiyi mükemmel hale getirmek için çalışıyordu.Böylece Victor Schönberger 'in uçandaire taslakları ortaya çıktı.Cisimlere Haunebu-1 ve haunebu-2 isimleri verildi. Hazırlanan plan ve çizimlerin, ünlü temascı George Adamski'nin 1952 yılında resmini çektiği ufolarıyla inanılmaz bir benzerliğe sahipti...