Bu Blogu Takip Et

Sayfalar

Translate

Şifalı Bitkiler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Şifalı Bitkiler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Ekim 2011 Çarşamba

Kaplıcaların Faydaları

Kaplıcaların Faydaları

Kaplıca, sıcak yeraltı sularından yararlanmak için yeryüzüne çıktıkları kaynakların çevresine kurulan hamam görünümündeki tesislere verilen isimdir. İnsan sağlığı açısından yararlı olduğu, bazı hastalıkları iyileştirici özelliği bulunduğu bilinen kaplıcalar, turizm açısından da önem taşırlar.


• Solunum Sistemi Hastalıkları

Astma bronşiyal, Aronik bronşit, Alerjik üst solunum yolu hastalıkları, Pnömokonyoz'dır. Bu tür hastalıklarda daha çok klimaterapi uygulanmaktadır.

• Cilt Hastalıkları

Egzema, Akne, Psöriasis, Nörodermit, Kronik rezidüel ürtiker.

• Kas- İskelet Sistemi Hastalıkları


Dejeneratif eklem hastalıkları(Kireçlenmeler), Yumuşak doku romatizmaları, Bazı inflamatuar romatizmal hastalıklar (örneğin Ankilozan Spondilit, Romatoid Artrit), Ortopedik girişimler sonrası, Travmalar sonrası'dır. Bu tür hastalıklarda daha çok banyo kürleri uygulanmaktadır.

• Kalp-Dolaşım Sistemi Hastalıkları

Kompanse kalp yetmezliği, Fonksiyonel dolaşım bozukluğu, Esansiyel hipertansiyon, Varisler, Periferik arter hastalıkları, Esansiyel hipontansiyon (özellikle ortostatik)'dır. Bu tür hastalıklarda daha çok banyo ve iklim kürleri uygulanmaktadır.


• Mide-Bağırsak- Metabolizma Hastalıkları


Mide hastalıkları, Şeker hastalığı, Obesite, Gut, Karaciğer-Safra kesesi fonksiyonel yetmezlikleri'dir. Bu tür hastalıklarda içme kürleri ve şifalı çamur ağırlıklı olarak uygulanmaktadır.


• Böbrek ve İdrar Yoları Hastalıkları


Kronik piyelonefrit, Kronik sistit, Kronik prostatit, Böbrek taşları, Fonsiyonel yetmezlik. Bu tür hastalıklarda içme kürü, şifalı çamur ve banyo kürü ağırlıklı olarak uygulanmaktadır.


• Kadın-Doğum Hastalıkları


Genital organların müzmin hastalıkları, Vejetatif over yetmezliği, Fonksiyonel sterilite (kısırlık), Ameliyatlar sonrası adhezyon profilaksisi, Dismenore, Fluor. Bu tür hastalıklarda daha çok banyo kürü uygulanmaktadır.


• Nörolojik Hastalıklar


Merkezi ve periferik kronik inflamatuar hastalıklar, Omurga hastalıkları, Travmatik lezyonlar, Spastik paraliziler, Nöro ve myopatiler, Vasküler nörolojik hastalıklar, inme rehabilitasyonu, Nöro-vejetatif distoni'dir.

Etkin Bir Kaplıca Tedavisi Nasıl Olmalıdır?


Etkin bir kaplıca tedavisi, konu ile ilgili uzman doktorun yönlendirmesi ve yetkili doktorun gözetiminde yapılmalıdır. Kaplıca kür tedavisi yetkili olan doktor tarafından düzenlenmeli ve takip edilmelidir. Ayrıca aşağıda belirtilen genel mahiyetteki hususlar tavsiye edilmektedir.
• Banyo suyunun sıcaklığı 34-36 ºC, 36-38 ºC, 40-42 ºC olmalıdır.
• Banyo sayısı haftada 3-6 gün arasında değişebilir.
• Günde tek veya iki banyo uygulanabilir.
• Yeterli sıvı desteği sağlanmalıdır.
• Kürde toplam banyo sayısı 15-20 arasında olabilir. Banyo kürünün süresi en az 2, en çok 6 hafta sürer.
• Termal havuz içinde yüzülmemeli, fazla hareket etmeden dik veya oturur pozisyonda durulmalıdır.
• Su içi egzersiz yapılacaksa vücudun ne sıcak ne de soğuk hissettiği 34-35 ºC veya daha düşük sıcaklıklarda sular kullanılmalıdır. Kesinlikle daha sıcak sularda egzersiz yapılmamalıdır.
• Kişi banyodan sonra mutlaka iyice kurulanmalı ve termal konfor koşullarına uygun ısıtılmış (24-25 ºC) bir odada yarım ile bir saat kadar dinlenmelidir.
• Dinlenmeden sonra kişi masaj ve egzersize alınabilir veya sportif aktivitelere katılabilir.

Kaynakça
KARAGÜLLE M.ZEKİ, DOĞAN MAHMUT B.,“Kaplıca Tıbbı ve Türkiye Kaplıca Rehberi”, İstanbul, 2002, Nobel Matbaacılık.

Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui

21 Ekim 2011 Cuma

Bel soğukluğu ve Bel soğukluğu İçin Şifalı Bitkiler

Bel soğukluğu
belsoğukluğu
Tıp dilinde gonore denilen bir çeşit zührevi hastalıktır. Cinsi münasebetle bulaşır. İdrar yollarında acıma, yanma, şişlik ve akıntı ile belirir. Akıntı cerahatlıdır. Bu cerehat ellere bulaşacak ve eller de gözlere sürülecek olursa, körlüğe neden olabilir. Kadınlarda da, beyazımtırak cerahatlı akıntı, sık sık idrara gitme, idrar yaparken ağrı ve yanma ile kendini gösterir. Üreme organlarında akıntı görüldüğünde, mutlaka tedavi edilmesi gerekir. Aksi halde kendisinde bel soğukluğu görülen, bu hastalığı cinsel ilişkide bulunduğu herkese bulaştırır.
idrar tutukluğu
Mesane (idrar torbası) dolu olduğu halde idrar yapılamaz. Karnın alt bölgesi gerginleşmiştir. Bastırılınca ağrı hissedilir. Tıp dilinde akut retansiyon adı verilen bu durumun nedenleri çeşitlidir. Örneğin, böbreklerde taş, prostat büyümesi, idrar yollarının doğuştan kusurlu olması, fazla miktarda alkol içmek, mesane felci, belsoğukluğu, sinir hastalıkları veya üşütmek idrar tutukluğuna neden olabilir. İlk tedbir olarak hastanın karnına içinde sıcak su olan bir şişe konur. Sıcak su ile banyo yapılırken, idrar çıkarmaya çalışılır.
idrar yollarında yanma
İdrar yollarında veya idrar yaparken yanma çeşitli nedenlerden kaynaklanır. belsoğukluğu, ülser, mesane iltihabı, prostat iltihabı, mesane uru, yumurtalık iltihabı, apandisit düşünülebilir. Bu nedenle tedaviye geçmeden önce, hastalığı doğuran nedeni tespit etmek gerekir. Tedavi, hastalığı doğuran nedene göre yapılır.


idraryolları iltihabı
İdrar torbası iltihabı idrar yolları taşı, belsoğukluğu veya eklem hastalıklarının neden olduğu bir hastalıktır. Çok içki içenlerde görülür. İdrar yollarında acıma hissedilir. Tedaviye yardımcı olmak için bol miktarda su içilir, sıcak banyolar yapılır.
kısırlık
Erkek veya kadının döl vermemesi haline, halk arasında kısırlık, tıp dilinde ise sterilite denir. Nedenlerini, erkek ve kadında ayrı ayrı incelemek gerekir. – Erkeklerde KısırlıkNormal cinsel ilişkide bulunmayan veya menisi olmayan erkeklere kısır denir. Psikolojik etkenler, iktidarsızlık, erkek uzvunda görülen şekil bozukluğu, gereği gibi tedavi edilmemiş belsoğukluğu, yumurtaların yerlerine inmemiş olması, kabakulak hastalığı sırasında husyelerin iltihaplanmış olması kısırlığı doğuran en başta gelen nedenlerdendir. – Kadınlarda Kısırlık Cinsi münasebetlerin, hamile kalma ihtimalinin çok az olduğu zamanlarda yapılması, fallop borularının tıkalı olması, döl yatağında görülen hastalıklar, hormon salgılarının yetersiz olması, rahim veya dış üretim organlarında görülen şekil bozuklukları, şeker hastalığı veya tiroid bozuklukları, beden yorgunluğu, sinir bozukluğu en başta gelen nedenlerdendir. Çocuk sahibi olmayan eşlerin, tepeden tırnağa kadar muayene olup, gerçek nedenleri, tespit ettirmeleri gerekir.
rahim iltihabı
Rahimim iç yüzünün iltihaplanmasına tıp dilinde endometri denir. Nedeni, belsoğukluğu, doğumdan ve çocuk düşürdükten sonra rahimde parça kalması veya rahim düşüklüğüdür. Hastanın karın bölgesi hassastır, vajinadan cerahatli ve sümüğe benzer akıntı gelir. Aybaşı kanamaları fazla olur. Bacaklarda ve leğen kemiği bölgesinde ağrı vardır. Bu ağrılar dinlenmekle geçer. Doktora başvurmak gerekir.
Bel soğukluğu için Şifalı Bitkiler
kebabiye
Cubebae Solunum sistemi antiseptiğidir. belsoğukluğunda kullanılır.
mersin yağı
Oleum Myrti Dahilen bronşit, verem ve belsoğukluğu gibi hastalıkların tedavisinde ve şeker hastalığına karşı kullanılmaktadır.
Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui

4 Mayıs 2011 Çarşamba

Hangi bitki hangi derde deva

Hangi bitki hangi derde deva

''Boğa dikeni'' öksürük kesici, idrar arttırıcı ve iştah açıcı olarak, ''kuş ekmeği''nden yapılan çay kanamaları durdurmada ve idrar yolları enfeksiyonlarında etkin bir şekilde kullanılıyor. ''Boy otu''ndan, modern bitkisel tedavilerde bağırsak çalıştırıcı, bronşit ve boğaz ağrıları ile mide sorunlarını çözmekte yararlanılıyor.
''Mutfaktaki Yaban'' adlı kitapta sağlıktan mutfağa ve sanata kadar bir çok alanda kullanılan bir kısmı zaten hayatımızda olan, bazılarını görmemize rağmen bilmediğimiz, kiminiyse hiç tanımadığımız Anadolu'nun yenen 89 farklı otu tanıtılıyor. Kitapta otun tanımından ne şekilde yararlanılacağına, otların nasıl toplandığından onları saklama ve pişirme yöntemlerine kadar bir çok bilgi yer alıyor. Acı bakla, akyıldız, bambul, dağlama, gıvışgan otu, ıspıt, maydanoz, kekik, mürdümük, hindiba, yabani marul gibi çok bilinen ya da hiç bilinmeyen 89 otun ayrıntılarıyla anlatıldığı kitap Tijen İnaltong tarafından kaleme alınmış.

Kitapta verilen bilgilere göre, biberiye ve defne yıl boyu yeşil kalırken semizotu sadece yaz aylarında çıkar, ısırgan yazı değil kışı sever, su teresi, su kazayağı gibi otlar sulak yerlerde yetişmek ister, ebegümeci, labada, kuşyüreği, kuş ekmeği hemen her yerde yetişir, özel ilgi beklemez. Kekik, adaçayı, nane, tarhun, fesleğen, kişniş, maydanoz, dereotu, roka, tere tohumunu ekip gerektiği gibi suladığınızda, yıllarca yemeklerinize, salatalarınıza renk ve sağlık katar.
''Mutfaktaki Yaban''da her otun ayrıntılı tanıtımından önce hikayeleri anlatılıyor. Bu hikayeler, insanların etrafında gördüğü çoğu zaman farkına bile varmadığı otların hayatta nasıl bir önem taşıdığını anlatıyor. Hikayelerin ardından gelen her bir otun ayrıntılı tanıtımını, nasıl yetiştirilebileceğini, mutfakta ya da daha farkı amaçlarla nasıl kullanılabileceğini anlatan açıklamalar otların kendi ağızlarından okuyuculara anlatılıyor. Otlara nerelerden ulaşabileceği, hangisinin yenilebileceği, saklamak için kullanılabilecek farklı yöntemleri, pişirmenin türlü yolu, sofraya lezzet katacak sosları, reçellerin hangi otlarla hazırlanabileceğinin de öğrenilebileceği kitap üç bini Türkiye ve Ege Adaları'nın endemik bitkileri olmak üzere on bin kadar bitki türüne ev sahipliği yapan Anadolu topraklarının sunduğu nimetleri görmek için de bir fırsat sunuyor.
Yazar İnaltong, kitapta birçok insan için otsu görünümdeki feesleğen, maydanoz gibi bitkileri tanımlamak içiin kullanılan ''ot''un aslında ufacık mantarlardan kozalaklı bitkilere kadar bitki krallığının büyük bir bölümünü kapsadığını, yararlı otsu bitkiler arasında yosun, eğreltiotları hatta alglerin bile bulunduğunu belirtiyor. İnaltong, bu otların ortak özelliğinin faydalı bir kimyasal madde içermesi olduğunu ifade ediyor. Türkiye'de otların Ege Bölgesi'nde Anadolu'nun diğer bölgelerine kıyasla çok daha zengin bir o toplama-kullanma geleneği olduğundan bahseden yazar Tijen İnaltong, bitkilerden genel olarak tedavi alanında, besin kaynağı, baharat, çay, sakız, maya, hayvan yemi, kuluçka tavuklarına yatak, yakacak, yapıştırıcı, boyar bitki olarak yararlanıldığını anlatıyor.

Otlar nasıl saklanmalı?

Kitapta dalından koparılan otların kısa zamanda kullanılması ya da daha sonra kullanmak üzere işlenmesi gerektiğinin altı çizilerek, bunun için var olan çeşitli yöntemler şu şekilde sıralanıyor:
Kurutmak: Aromatik otlar genellikle küçük demetler halinde, serin, gölge ve havadar yerlerde baş aşağı asılarak kurutulur. Kekik, nane gibi çabuk kuruyabilen bitkiler pamuklu bezlerin üzerinde de kurutulabilir. otlar tamamen kuruduğunda ayıklayıp temiz kavanozlara veya bez torbalara koyun. bu halde altı ay kadar tazeliklerini korur. ancak saklarken de serin, gölge ve kuru yerleri tercih edin.
Dondurmak: Özellikle her mevsim bulunmayan otlar ufak buz küplerine pay edip dondurarak da saklanabilir. Ancak bu otlar çiğ olarak değil yemeklerde kullanmak üzere dondurulabilir. Örneğin frenk soğanı, kereviz sapı, tarhun, kişniş gibi otlar üzerleri suyla doldurularak buzluğa konabilir. Veya arapsaçı, madımak, ısırgan, yabani kuşkonmaz, köremen gibi pek çok ot mevsiminde bolca alınıp, ayıklanıp doğrandıktan sonra kendi suyunda pişirilip hacmi azaltılarak, soğuduktan sonra da buzdolabı poşetlerine pay edilerek dondurulabilir.
Diğer Saklama Yöntemleri: Kitaba göre kimi otlar sirke, fesleğen, kişniş, tarhun gibi kimi otlar da zeytinyağı gibi koruyucu maddelerin içinde saklanabilir. Yapılması gereken ise otu iyice yıkayıp duruladıktan ve suyundan tamamen arındırdıktan sonra kavanozlara doldurmak ve üzerine sirke veya zeytinyağı doldurup serin ve gölge bir yerde saklamak.
Otlar çiğ olarak yenilebildiği gibi turşusu yapılabiliyor, haşlanıyor, tütsüleniyor, kızartılıyor, fırında pişiriliyor.

Hangi bitki neye iyi gelir?

Kitapta yer alan ayrıntılardan biri de bitkilerin hangi hastalıklara iyi geldiği. ''Boğa dikeni'' öksürük kesici, idrar arttırıcı ve iştah açıcı olarak kullanılıyor. Cinsel gücü arttırdığına inanılan bu bitkiden aynı zamanda kanı temizlemek, kalp ve damar hastalıklarını gidermek için de yararlanılıyor. Tıbbi olarak binlerce yıldır kullanıldığı belirtilen ''boy otu'', günümüzde de modern bitkisel tedavilerde bağırsak çalıştırıcı, bronşit ve boğaz ağrıları ile mide sorunlarını çözmekte birebir. Günümüzde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan ''günlük'' bitkisi de Ege'de tıbbi olarak kullanılıyor. Balsamından bir parça tavada ısItılıp buharına tutulan pamuğun öksüren birinin göğsüne konulduğunda kişiyi tedavi ettiği söyleniyor.
Kuş ekmeğinden yapılan çay ise kanamaları durdurmada tansiyon düşürmede etkin olarak kullanıldığı gibi idrar yolları enfeksiyonlarında mide, böbrek ve rahimle ilgili rahatsızlıklarda etkili. Bitkinin tohum ve yapraklarından yapılan çay doğumlarda rahim büzücü olarak, kuru yaprakları basur ve dizanteri tedavisinde, tohumlanma dönemindeki toprak üstü kısımları da adet kanamalarını düzenlemede ve burun kanamalarını durdurmada etkili. Akdeniz Bölgesinde yaygın olarak kullanılan ''sumak'' da geçmişte İbni Sina tarafından çeşitli hastalıkları iyi etmede kullanılmış. İshale, ağız yaralarına, basura, göz hastalıklarına, şeker hastalığına iyi gelen sumakın meyveleri de zengin bir A vitamini deposu.

Hangi bitki hangi derde deva

Hangi bitki hangi derde deva

''Boğa dikeni'' öksürük kesici, idrar arttırıcı ve iştah açıcı olarak, ''kuş ekmeği''nden yapılan çay kanamaları durdurmada ve idrar yolları enfeksiyonlarında etkin bir şekilde kullanılıyor. ''Boy otu''ndan, modern bitkisel tedavilerde bağırsak çalıştırıcı, bronşit ve boğaz ağrıları ile mide sorunlarını çözmekte yararlanılıyor.
''Mutfaktaki Yaban'' adlı kitapta sağlıktan mutfağa ve sanata kadar bir çok alanda kullanılan bir kısmı zaten hayatımızda olan, bazılarını görmemize rağmen bilmediğimiz, kiminiyse hiç tanımadığımız Anadolu'nun yenen 89 farklı otu tanıtılıyor. Kitapta otun tanımından ne şekilde yararlanılacağına, otların nasıl toplandığından onları saklama ve pişirme yöntemlerine kadar bir çok bilgi yer alıyor. Acı bakla, akyıldız, bambul, dağlama, gıvışgan otu, ıspıt, maydanoz, kekik, mürdümük, hindiba, yabani marul gibi çok bilinen ya da hiç bilinmeyen 89 otun ayrıntılarıyla anlatıldığı kitap Tijen İnaltong tarafından kaleme alınmış.

Kitapta verilen bilgilere göre, biberiye ve defne yıl boyu yeşil kalırken semizotu sadece yaz aylarında çıkar, ısırgan yazı değil kışı sever, su teresi, su kazayağı gibi otlar sulak yerlerde yetişmek ister, ebegümeci, labada, kuşyüreği, kuş ekmeği hemen her yerde yetişir, özel ilgi beklemez. Kekik, adaçayı, nane, tarhun, fesleğen, kişniş, maydanoz, dereotu, roka, tere tohumunu ekip gerektiği gibi suladığınızda, yıllarca yemeklerinize, salatalarınıza renk ve sağlık katar.
''Mutfaktaki Yaban''da her otun ayrıntılı tanıtımından önce hikayeleri anlatılıyor. Bu hikayeler, insanların etrafında gördüğü çoğu zaman farkına bile varmadığı otların hayatta nasıl bir önem taşıdığını anlatıyor. Hikayelerin ardından gelen her bir otun ayrıntılı tanıtımını, nasıl yetiştirilebileceğini, mutfakta ya da daha farkı amaçlarla nasıl kullanılabileceğini anlatan açıklamalar otların kendi ağızlarından okuyuculara anlatılıyor. Otlara nerelerden ulaşabileceği, hangisinin yenilebileceği, saklamak için kullanılabilecek farklı yöntemleri, pişirmenin türlü yolu, sofraya lezzet katacak sosları, reçellerin hangi otlarla hazırlanabileceğinin de öğrenilebileceği kitap üç bini Türkiye ve Ege Adaları'nın endemik bitkileri olmak üzere on bin kadar bitki türüne ev sahipliği yapan Anadolu topraklarının sunduğu nimetleri görmek için de bir fırsat sunuyor.
Yazar İnaltong, kitapta birçok insan için otsu görünümdeki feesleğen, maydanoz gibi bitkileri tanımlamak içiin kullanılan ''ot''un aslında ufacık mantarlardan kozalaklı bitkilere kadar bitki krallığının büyük bir bölümünü kapsadığını, yararlı otsu bitkiler arasında yosun, eğreltiotları hatta alglerin bile bulunduğunu belirtiyor. İnaltong, bu otların ortak özelliğinin faydalı bir kimyasal madde içermesi olduğunu ifade ediyor. Türkiye'de otların Ege Bölgesi'nde Anadolu'nun diğer bölgelerine kıyasla çok daha zengin bir o toplama-kullanma geleneği olduğundan bahseden yazar Tijen İnaltong, bitkilerden genel olarak tedavi alanında, besin kaynağı, baharat, çay, sakız, maya, hayvan yemi, kuluçka tavuklarına yatak, yakacak, yapıştırıcı, boyar bitki olarak yararlanıldığını anlatıyor.

Otlar nasıl saklanmalı?

Kitapta dalından koparılan otların kısa zamanda kullanılması ya da daha sonra kullanmak üzere işlenmesi gerektiğinin altı çizilerek, bunun için var olan çeşitli yöntemler şu şekilde sıralanıyor:
Kurutmak: Aromatik otlar genellikle küçük demetler halinde, serin, gölge ve havadar yerlerde baş aşağı asılarak kurutulur. Kekik, nane gibi çabuk kuruyabilen bitkiler pamuklu bezlerin üzerinde de kurutulabilir. otlar tamamen kuruduğunda ayıklayıp temiz kavanozlara veya bez torbalara koyun. bu halde altı ay kadar tazeliklerini korur. ancak saklarken de serin, gölge ve kuru yerleri tercih edin.
Dondurmak: Özellikle her mevsim bulunmayan otlar ufak buz küplerine pay edip dondurarak da saklanabilir. Ancak bu otlar çiğ olarak değil yemeklerde kullanmak üzere dondurulabilir. Örneğin frenk soğanı, kereviz sapı, tarhun, kişniş gibi otlar üzerleri suyla doldurularak buzluğa konabilir. Veya arapsaçı, madımak, ısırgan, yabani kuşkonmaz, köremen gibi pek çok ot mevsiminde bolca alınıp, ayıklanıp doğrandıktan sonra kendi suyunda pişirilip hacmi azaltılarak, soğuduktan sonra da buzdolabı poşetlerine pay edilerek dondurulabilir.
Diğer Saklama Yöntemleri: Kitaba göre kimi otlar sirke, fesleğen, kişniş, tarhun gibi kimi otlar da zeytinyağı gibi koruyucu maddelerin içinde saklanabilir. Yapılması gereken ise otu iyice yıkayıp duruladıktan ve suyundan tamamen arındırdıktan sonra kavanozlara doldurmak ve üzerine sirke veya zeytinyağı doldurup serin ve gölge bir yerde saklamak.
Otlar çiğ olarak yenilebildiği gibi turşusu yapılabiliyor, haşlanıyor, tütsüleniyor, kızartılıyor, fırında pişiriliyor.

Hangi bitki neye iyi gelir?

Kitapta yer alan ayrıntılardan biri de bitkilerin hangi hastalıklara iyi geldiği. ''Boğa dikeni'' öksürük kesici, idrar arttırıcı ve iştah açıcı olarak kullanılıyor. Cinsel gücü arttırdığına inanılan bu bitkiden aynı zamanda kanı temizlemek, kalp ve damar hastalıklarını gidermek için de yararlanılıyor. Tıbbi olarak binlerce yıldır kullanıldığı belirtilen ''boy otu'', günümüzde de modern bitkisel tedavilerde bağırsak çalıştırıcı, bronşit ve boğaz ağrıları ile mide sorunlarını çözmekte birebir. Günümüzde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan ''günlük'' bitkisi de Ege'de tıbbi olarak kullanılıyor. Balsamından bir parça tavada ısItılıp buharına tutulan pamuğun öksüren birinin göğsüne konulduğunda kişiyi tedavi ettiği söyleniyor.
Kuş ekmeğinden yapılan çay ise kanamaları durdurmada tansiyon düşürmede etkin olarak kullanıldığı gibi idrar yolları enfeksiyonlarında mide, böbrek ve rahimle ilgili rahatsızlıklarda etkili. Bitkinin tohum ve yapraklarından yapılan çay doğumlarda rahim büzücü olarak, kuru yaprakları basur ve dizanteri tedavisinde, tohumlanma dönemindeki toprak üstü kısımları da adet kanamalarını düzenlemede ve burun kanamalarını durdurmada etkili. Akdeniz Bölgesinde yaygın olarak kullanılan ''sumak'' da geçmişte İbni Sina tarafından çeşitli hastalıkları iyi etmede kullanılmış. İshale, ağız yaralarına, basura, göz hastalıklarına, şeker hastalığına iyi gelen sumakın meyveleri de zengin bir A vitamini deposu.

29 Nisan 2011 Cuma

Sabah Yogası

Günler aydınlandıkça vücudumuz daha fazla hormon salgılamaya ve daha çok oksijen almaya başlıyor. Metobolizma ve hücre yenileme süreçlerini uyararak bu işlemleri hızlandırıyor. Kış gelince devreye giren "enerjini sakla" sinyali ilkbaharla "tüm enerjini ortaya dök" e dönüşüyor.

Sabahları uyanmak her zamankinden daha mı zor geliyor? Şaşılacak bir şey yok, vücudunuza güvenmelisiniz: İlkbaharın gelişine inatçı bir tembellikle tepki veriyor. Özellikle sabahları güne başlarken büyük zorluklar yaşayabilirsiniz ve ne yazık ki bu mevsimsel yorgunluğun nedeni henüz tam olarak açıklanamadı.

Doktorlar bunun, organizmanın karanlık kış aylarında yeterli vitamin, mineral ve eser elementlerle beslenemezken, bağışıklık sistemi için çok fazla enerji harcanmasından kaynaklanabileceğini düşünüyorlar.

Sabah yogası size etkin tazelenme önerileri sunuyor.

GÜÇ DALGALARI

Beş dakikalık keyif: Kalkmadan önce yatakta bir süre daha uzanın ve kapalı gözlerle, size gün içinde enerji verecek bir yer hayal edin. Örneğin dalgaların sahile vurduğu bir deniz kenarı, gün doğarken ilk güneş ışıklarının aydınlattığı ıssız bir kumsal…Bu esnada, avuç içleri birbirine bakacak şekilde ellerinizi birbirine yapıştırırsanız konsantrasyonunuz artar.

GÜNE CANLI BAŞLAYIN

Vücut, sabahları metabolizma için enerjiye ihtiyaç duyar. Çünkü, uyurken karaciğerdeki karbonhidrat deposu boşalıyor. Depoyu yeniden doldurmak için en ideali, tahıl ve meyve. Örneğin, müsliyi muz ve fındıkla karıştırın. Bu karışım, mutluluk hormonu, B6 gibi stres önleyici vitaminler, magnezyum ve potasyum içeriyor. Ayrıca süt, canlandırıcı etkiye sahip bir aminoasit olan fenilanin sağlıyor vücuda. Kuru karanfil ve ginseng çayı, dolaşım sistemini kahveden daha iyi uyarıyor. Ekstra enerjiye ihtiyacı olanlar için: Aç karnına, içine bir limon sıkılmış bir bardak sıcak su içebilirsiniz.

DERİN UYKU İZLERİ….

Uykunun izleri yüzünüzden bir türlü gitmek bilmiyor mu? Bu sorunu iki küçük havlu rahatlıkla çözebilir. Bir tanesini sıcak diğerini buz gibi soğuk suya daldırıp sıkın. Havluları değişimli olarak 15 saniyelik sürelerle yüzünüze bastırın. Beş kez tekrarladıktan sonra tazelenmiş olarak güne başlayabilirsiniz.

DUYULAR İÇİN ENERJİ

Gözleriniz bir türlü açılmak bilmiyor ve kendinize gelmeniz iyice gecikiyorsa, buzdolabında bekleteceğiniz göz jeli size yardımcı olur. Termal su ve soğuk süte batırılmış pamuğu gözlerinizin üstünde 10 dakika bekletmek de ferahlatıcı etki yaratıyor.

Burun yoluyla canlılık: Üstüne birkaç damla nane yağı döktüğünüz mendili burnunuza tutup derin nefes alın. Hemen zihninizi açacaktır. Bedeniniz duştan sonra bile uyumaya devam ediyorsa, canlandırıcı bir vücut spreyi iyi gelir. Özellikle de bacaklarınızda daha etkili sonuç alırsınız.

Kulak yoluyla canlılık: İşaret ve başparmağınızla kulak kepçelerinizden tutup güçlüce çekiştirin. Sonra yukarıdan aşağıya doğru kulağınıza masaj yapın. Size baştan aşağıya canlılık verecektir. Çünkü kulakta bütün vücuda ait çok önemli refleks merkezleri bulunuyor.

ENERJİ DEPOLAYIN

Gevşemiş bir şekilde ayakta durun, ayak parmaklarınızla yeri hafifçe kavrayın. Yüz kaslarınızı gevşetin ve gülümseyin. Kollarınızı yana doğru açın ve yavaş yavaş yukarı doğru kaldırın. Nefes alın ve kafanızın üstünde birleşecek şekilde kollarınızı kaldırmaya devam edin.

Şimdi kollarınızla enerji toplayıp kafanızın içine doldurduğunuzu düşünün. Nefesinizi verin ve yavaşça vücudunuzun yanına bırakın. Bu sırada vücudunuz kat kat enerjiyle dolacak. Sonunda bacaklarınıza doğru hızlı bir el hareketiyle bütün yorgunluğunuzu dışarıya atın.

KAHRAMAN DURUŞU

Bacaklarınızı iyice yanlara doğru açın, ayaklar ileriye doğru bakmalı. Kollarınızı, omuz hizasında yanlara doğru uzatın, avuçlarsa aşağıyı göstermeli. Parmaklar, dirsekler ve omuzlar aynı hizada nefesinizi verin ve sağ dizinizi hafifçe bükün. Başınızı bükülen dizinizin yönüne çevirin. Çenenizi hafif yukarıya kaldırın ve ileriye doğru bakın. Kendinizi rahatsız hissetmeye başlayıncaya kadar bu pozisyonda durun.

GÖKYÜZÜNÜ TAŞIYIN

"Ve yeryüzünü hissedin" diyor bir Uzakdoğu egzersizi: Bacaklarınızı kalçanızın genişliğinde açın, dizinizi gevşetin. Nefes alırken sağ kolunuzu yukarıya doğru kaldırın, sol kolunuzu bacağınıza bastırın. 2-3 saniye nefesinizi tutun. Nefesinizi verin, kolların yerini değiştirin. Bunu 8 kez tekrar edin.

GÜÇ VEREN NEFES

Hemen hücrelere oksijen taşıyor: Yatakta oturun, burnunuzdan hızlı hızlı 10 kez nefes alıp verin. Dik durun, derin nefes alın ve bu sırada kollarınızı öne doğru kaldırın. Yavaşça nefes verin, kollarınızı indirin. Bunu 15 kez tekrarlayın.

BAŞTAN AYAĞA TAZELENMEK

Yüzünüz yorgun mu görünüyor? Japonların uyguladığı Do-In masajı size iyi gelecektir.

1- Kaşlarınızı işaret parmağı ve başparmağınız arasında tutun ve burun kökünden şakaklara doğru sıkıştırarak masaj yapın. 3 kez tekrarlayın.

2- Her iki işaret ve orta parmağınızla daire çizerek burun kökünden ucuna kadar masaj yapın. Bunu üç kez tekrarlayın. Biraz destek de ayaklarınıza vermelisiniz: Ayaklarınızı kremleyin, baş parmaklarınızı kullanarak, daire şeklinde hareketlerle ayağınıza aşağıya ve yukarıya doğru masaj yapın.

Sonra ayak parmaklarınızı tek tek işaret ve baş parmağınızın arasına alıp hafifçe parmak köküne doğru bastırın. Sonra da her bir ayak parmağını tutup hafifçe çekiştirn.



Alternatif Tıp,tamamlayıcı tedavi,şifalı bitkiler,şifa,reiki,yoga,taşlar,
meditasyon,biyoenerji,fitoterapi,tıp,sağlık

Yoga'nın Amacı Nedir?

Yoga'nın Amacı Nedir?

Yoganın amacı; kişinin vücut ve ruh dengesini yakaladıktan sonra kişisel aydınlanmasını sağlamaktır.
Fiziksel, ruhsal ve zihinsel bedenlerimizin birleşmesiyle 'Tanrı Bilinci'ne erişmektir.
Bu Tanrı Bilinci meditasyonun son aşaması olan Samadhi'dir.

Yoganın Tanımları - Yoga Biçimleri



Yoga bir çok farlı dalları olan bir bilimdir.
Yoga çeşitli din mensuplarınca uygulanmakla birlikte, hiçbir dinsel unsuru konu edinmeyen, çeşitli derinliklerde trans hallerinin, içe dönme halinin, “değişik şuur hallerinin sözkonusu olduğu bir nefsini denetleme sistemidir.
Yoga maya aleminin (yaşadığımız, aldatıcı illüzyonlardan ibaret olan dünya) ötesindeki birtakım hakikatlere ulaşmayı amaçlayan ve bu nedenle maya aleminden duyumlarımla gelen aldatıcı etkilere kapıları kapatarak duyum sınırları ötesindeki aşkın realitelere ulaşmaya çalışan mistik bir yoldur.
Yoga eşyayı (nesneleri) göründükleri gibi değil de, oldukları gibi görebilmeyi amaçlayan, bu amaçla aşama aşama yükselen şuur hallerinin deneyimlendiği spiritüel bir eğitimdir ki, bu aşamalar şuurun iç realiteye yönelmesinden yüksek şuur haline (samadhi) varıncaya değin 7 aşamadan oluşurlar.

Yoga-Sutra’lar ve yedi aşama

Yoga hakkındaki en eski metinler Patanjali adlı yoginin yazdığı Yoga-sutra'lardır. Patanjali’nin kim olduğu ve bu metinlerin ne zaman yazılmış olduğu halen tartışmalı bir konudur. Yoga-sutralar 4 bölümden oluşur:
Samadhi halini ve ilkelerini açıklayan bölüm.
Samadhi haline ulaşma araçlarını ve disiplinlerini açıklayan bölüm.
Psişik (paranormal) yetenekleri (siddhis) açıklayan bölüm.
Kurtuluştan (aydınlanma) söz eden bölüm.
Patanjali’ye göre, sekizinci aşama olan Samadhi’ye ulaşabilme yolundaki 7 aşama şunlardır:
1- Yama: Ahimsa, Satya, Asteya, Brahmacarya, Aparigraha olmak üzere beş bölümden oluşur.
2- Niyama: Sauca, Santosa, Tapa, Svadhyaya, Isvarapranidhanat olarak beş bölümdür.
3- Asana: Bedensel dururuşları içerir.
4- Pranayama: Çeşitli, solunumu denetleme yöntemlerini içerir.
5- Pratyahara: Algıların denetlenmesi demektir.
6- Dharana: Meditasyon nesnesine odaklanmayı belirtir.
7- Dhyana: Zihnin tam olarak denetim altına alınması demektir.
SAMADHİ ise,özne ile nesnenin ya da, gözleyen ile gözlenenin bir olması demektir. Samadhiye varınca Y O G A tamamlanmış olur.

Yoga Biçimleri

Hindistan'ın kutsal kitabı Bhagavad Gita'ya göre yoganın çeşitli uygulamaları vardır. En çok ilgi toplayanlar: Jhana Yoga, Karma Yoga, Bhakti Yoga, Mantra Yoga, Raja Yoga, Tantra Yoga, Kriya Yoga, Swara Yoga ve Hatha Yoga (İzer, Müheyya; Çağdaş Yoga).
Başlıca Yoga biçimlerinin Tanımları:
Bhakti-Yoga: İlahiliğe sevgi ve tapınmayla erişmeyi önerir.
Hatha-Yoga: Aslında bir yoga biçimi değildir. Batı’da yanlış algılanmıştır. Yalnızca Raja-Yoga’nın bir tekniğidir. Üstün şuur hallerine hazırlık uygulamalarından ibarettir. Çeşitli arınma egzersizlerine ve bedensel pozisyonlara dayalı bir tekniktir. Batı’da daha ziyade fiziksel sağlık amacıyla uygulanmaktadır.
Jnana-Yoga: Bilgi yolu olarak kabul edilen Jnana-Yoga, aşkın realitelere, aydınlanmaya bilgi ve zihinsel analiz yoluyla ulaşmayı önerir. Bu sistemde gözlem, çalışma ve deneyim yoluyla kazanılmış bilgiler hakkında meditasyon yapılır.
Karma-Yoga: Diğerkamca hizmet yolu olarak kabul edilir. Karma-Yoga kişinin görevlerini yerine getirmesini, bununla birlikte yerine getirdiği görevlerden bir karşılık beklememesini, yani yaptığı hareketlere ve sonuçlarına ilgisiz kalmasını önerir.
Mantra-Yoga: Mantralar kullanan bir sistemdir, dua ve ses yolu olarak kabul edilir.
Raja-Yoga: En metafizik yoga olarak kabul edilir. Kimilerince bu, aydınlanma yolundaki diğer bütün yoga yollarını kapsar. Konsantrasyon, nefes denetimi, bedensel pozisyon, meditasyon ve kontamplasyon aracılığıyla zihni denetleme olarak tanımlanır.
Kundalini-Yoga: Kundalini gücünü uyandırmaya ağırlık verir. Bu amaçla bedensel pozisyonlardan ve mantralardan yararlanır.
Laya-Yoga: Kundalini gücünü uyandırmak amacıyla, meditasyon, nefes denetlemesi, mantralar, vizüalizasyon ve bedensel pozisyonlar kullanan yol olarak tanımlanır.
Ölüm Yoga’sı: Tibet’te uygulanan bir yoga biçimidir. Kişinin imajinasyonunu,duygu ve düşüncülerini denetleyebilmesi amacına yönelik bir disiplin içerir. Bu yogada yapılan deneyimler, Tibet yogilerine göre kişiyi ölüm-ötesine de hazırlar, yani kişiye ölüm sonrası yaşamında büyük kolaylık sağlar.

Yoga'nın Amacı

Farklı yoga türlerinin amaçları hemen hemen birbirinin aynıdır: İnsanı "esir" eden duygu ve düşüncelerden kurtararak yücelmesine yardımcı olmak

Gerçek Yogiler

Batı’da yoga biçimlerinin oluşmasında ve yayılmasında en büyük etki Teozofi Cemiyeti’nin yanı sıra, Ramakrishna, Sri Aurobindo, Ramana Maharishi ve Yogananda adlı Hintli mistiklerden gelmiştir. Yoga felsefesinde psişik yetenekler elde etmek gibi bir amaç yoktur. Yani psişik yetenekler amaç değil, sonuçtur. Yogi sözcüğü yoganın Batı’da ilk geçişi sırasında yanlış kavranmış bir sözcüktür. Batı’da yogi denildiğinde ilk zamanlarda, genellikle vücuduna garip şekiller verebilen, birtakım gösteriler yapan, saçı sakalı ve tırnakları uzamış, temiz olmayan insanlar akla gelmekteydi. Kimilerine göre bu imajın yaygınlaşmasına neden olanlar yoganın şarlatanlarıdır. Aslında Yogi adı Asya’da hazırlık aşamalarını çoktan geçmiş, zihinsel deneyimin ileri aşamalarına başlamış kimselere verilen bir addır. Asya’nın çeşitli ülkelerinde rastlanan bu gerçek yogiler, ıssız dağlarda ve ormanlarda inzivaya çekilmiş, dinle ilgilenmeyen, mal mülk edinme ve evlenme gibi hedefleri olmayan, az yiyen, az konuşan, az hareket eden, çeşitli uygulamalarla nefsini terbiye etmeye çalışan, şiddete karşı olan kimselerdir. Uzmanlar yoganın yanlış tanıtılmasının halen sürdüğüne, günümüzde, Hint’te değerli biri olamayacaklarını anlayan ve bu yolu gereğince bilmeyen pek çok Hintli’nin farklı ülkelere göç edip mürit grupları edindiklerine ve yoganın çıkar amaçlı olarak kullanılabildiğine dikkat çekmekteler. Oysa Asya’daki gerçek yogiler mala mülke değer vermeyen, henüz kendisinin kurtuluşa ermemiş olduğunu bildiğinden öğrenci edinmek için de bir çaba göstermeyen kimselerdir.

Kökenleri ve Tarihi

Geçmişi, genellikle 4000 yıla tarihlenen yoga, Alman Profesör Max Mueller'e göre 6000 yıla dayanmaktadır. Faklı kaynaklar yoganın çıkışını daha bile eskiye tarihlemektedirler. Avrupa'da ise yoga, 40-50 yıldan bu yana ciddi anlamda tanınmaktadır. Bunun nedeni bilimin, yogilerin (yogayı uygulayanların) binlerce yıl önceki bulgularının doğruluğunu ancak bugün kanıtlamakta olmasıdır. Yogayı ilk kimin uyguladığı tam olarak bilinmiyor. Yoga, geçmişte, kulaktan kulağa, üstaddan öğrenciye aktarılan bir bilimdi (İzer, Müheyya; Çağdaş Yoga).
Meditasyon halindeki ilk Yogi imajları yapılan kazılarda 6-7 bin yıl önce yaşandığı düşünülen Indus Vadisi Uygarlığında tespit edilmiştir. Yoga'nın yer aldığı ilk yazılı kayıtlar M.Ö. 1500-1200 yılları arasında kodifiye edilen Rig Veda'da yer almaktadır. Rig Vedalar şifahen aktarıldığından Yoga'nın ortaya çıktığı zaman dilimini kesin olarak tayin etmek imkansızdır. İlk yoga metini yoganın babası Patanjali tarafından yaklaşık M.Ö. 200 yılında yazılmış, bu yoganın ilk üstadıdır ve metinde kişinin zihnini sükunete kavuşturması ve sonsuza katılması için gereken "sekiz kol/basamak" ile Yoga tarif edilmiştir.
Yoga'nın ilkeleri ve hedeflerinin ilk kez tam tarifi M.Ö. 8 ve 4. yüzyıllar arasında derlenen Upanişadlarda bulunmaktadır. Upanişadlarda harici tanrılara sunulan kurbanlar ve seremoniler yerini dahili kurban ve Yüce Varlıkla (Brahman veya Mahatman olarak işaret edilir) ahlaklı olmak, nefsi zapt etme ve zihnin talimi yoluyla bir olma haline bırakan bir anlayışa bırakmıştır.
Patanjali'nin Yoga Sutralarındaki klasik yoga, altı "orthodox" (Bu ifadeyle Vedaların otoritesinin kabulü anlaşılır) darshana (Hindu felsefe okulları)'dan biridir. "Yoga" olarak bilinen Hindu felsefe okulunun kökeni yine Hindu felsefe okullarından olan Samkhya ile Upanişadlardadır.

Yoga ve Din

Yoga bir Din değildir, kişinin bedeni, zihni ve ruhunu birleştirmesine yarayan eski bir bilimdir; yoga sözcüğü de zaten birlik anlamına gelir. Batılılar birlik kavramının yerine bütünlük sözcüğünü kullanabilirler. Yoga duruşları bedeni iyileştirmek ve gençleştirmek, güçlü duyguları sakinleştirmek ve zihni berak bir hale getirmek için geliştirilmiştir, duruşlar yanlızca bu amaçla yapılabilir. Bununla birlikte, çalışmanın gerçek ürünü meditasyon olduğu kabul edilir (Kelder, Peter; Tibet'in Gençlik Pınarı, ikinci kitap)
Hindu, Budist ve Jain geleneklerinde yoganın manevi/ruhsal hedefleri yoganın bir parçasını oluşturduğu dinlerden ayrılabilir görülmektedir. Bazı yogiler dini daha çok kültür, değerler, inançlar ve ritüeller, yogayı da daha çok kendi kendini gerçekleştirmek (self-realization)yani yüce hakikatin doğrudan deneyimi olarak görerek din ile yoga arasında süptil bir ayırım yaparlar. Sri Ramakrishna dini kabuk doğrudan deneyimi ise öze benzetmektedir. Her ikisine de ihtiyaç vardır "fakat eğer kişi öze ulaşmak istiyorsa kabuğu aşmalıdır".



Alternatif Tıp,tamamlayıcı tedavi,şifalı bitkiler,şifa,reiki,yoga,taşlar,
meditasyon,biyoenerji,fitoterapi,tıp,sağlık
Yoga; gelişimi ve türleri

İndus vadisinde yapılan kazılarda ortaya çıkartılan bazı taş mühürlerde yoga duruşlarını gösteren figürlere rastlanmıştır. Yogaya ilişkin ilk yazılı kaynaklar ise Veda’lardır (Rig-Veda, Sama-Veda, Yajur-Veda, Atharva-Veda). Vedaların ardından Brahmana, Aranyaka ve Upanişad'lar yazılmıştır. Tahminen 2 bin yıl önce Patanjali tarafından Yoga öğretimi çok kısa bir şekilde Yoga-Sutra kitabında anlatılmıştır. Yoga- Sutra’da anlatılana göre Raja Yoganın, yani orijinal yoganın, sekiz basamağı şunlardır;
1. Yama - Ahlaksal kurallara uymayı öğretir. Şiddeti, hırsızlığı, açgözlülüğü, kişinin kendi nefsine hakim olamayışını yasaklar. 2. Niyama - Öz disiplini öğretir. Saflığı, sadeliği ve çalışmayı hedefler. 3. Asana - Belirli pozisyonlardaki vücut egzersizleridir. 4. Pranayama - Belirli ritimlerde nefes alıp vermeyi öğretir. 5. Pratyahara - Duyguları kontrol etmeyi sağlar. 6. Dharana - Belli bir fikir üzerinde konsantre olmayı öğretir. 7. Dhayana – Meditasyon çalışmalarıdır. 8. Samadhi - Meditasyonun ulaşacağı son hedef olup; beden ve duyular dinlenirken, aklın ve ruhun uyanık kalması, üstün bilince erişme halidir.
Zaman içerisinde yoga farklı uygulamalar ile farklı ekollere ayrılmıştır. MÖ 300 yılında yazılan ve Hint destanının önemli bir bölümünü oluşturan Bhagavad Gita da, yoga, birer yaşam disiplini olarak Karma Yoga, Bhakti Yoga ve Jnana Yoga olmak üzere üç temel bölümde incelenmiştir.
Karma Yoga: Sanskrit bir sözcük olan “karma”, davranış/ eylem demektir. Karma yasasına göre her hareketin bir sebebi ve bir de sonucu vardır ve bunlar bağıldır. Karma yoga bireyin hareketlerinin neden ve sonuçlarına odaklanan doğru hareket ve kendini düşünmeden yardım yoluyla, Tanrı’yla bütünleşmeyi sağlayan bir yaşam tarzı uygulamasıdır.
Bhakti Yoga: Sevmek ve kalbini kutsal olana açmak, kişisel adanmanın mistik bir yolu olan bhaktinin amacıdır. Bhakti, “Kutsal olana hizmet etmek” demektir. Sevgi ve tam bir teslim oluşla, tüm yaratılmışlarda mevcut olan ilahi öze yol almaktır. Bu yolun İslam sufizmi uygulamaları ile benzerlik gösterdiği ve Mevlana’nın aşk yolu ile yaratana kavuştuğu söylenebilir.
Jnana Yoga: Bilgelik yoludur ve en zor yol olarak düşünülür, çünkü anlama ve sezgi yeteneğinde radikal bir değişiklik gerektirmektedir. Amaç, hepimizin içinde olan bilgiyi sorarak, meditasyon yoluyla ve düşünerek araştırmaktır. Jnana öğrencisi zihnini kendi doğasını araştırmak ve Tanrı yoluyla bilgiye ulaşmak için kullanır. Zaman içinde meditasyonda verimi ve etkinliği artırmak için çeşitli uygulamalar bu ekol altında geliştirilmiştir. Bunlardan bir tanesi de bugün Batı’da dahi yaygın bir uygulama alanı bulan “Hatha Yoga” dır.
Hatha Yoga: Fiziksel ve zihinsel mükemmelliğin yolu olan Hatha Yoga, modern batı yaklaşımına göre öncellikle bir fiziksel terapi formudur. Ancak Hatha Yoganın temel kitabı “Hatha Yoga Pradipika” Hatha Yogayı Raja Yogaya başlamanın bir yolu olarak gösterir.

Hatha Yoga Felsefesi ve Egzersiz Sistemi

Sanskrit dilinde "Ha" sözcüğü hem olumlu akım(pozitif), hem de güneş, "Tha" sözcüğü ise olumsuz akım (negatif) ve ay anlamına gelmektedir. "Hatha Yoga" bu iki akımın ya da enerjinin uyumlu birleşimi anlamak amacıyla verilmiş bir addır. Yogilere göre insanın sağlığı bu iki enerjinin bedende dengeli bir biçimde seyrine, dolaşımına dayanır. Bu enerjilerden biri dengesini yitirdiğinde bir hastalığın belireceğine inanılır. Hatha Yoga sağlıklı yaşamın yolunu gösteren bir yöntemdir (İzer, Müheyya; Çağdaş Yoga).
Hatha Yoga çalışmaları 3 temel temrin üzerinde durur; Pranayama (Nefes Egzersizleri), Asana(yoga postürleri) ve meditasyon.
Pranayama / Nefes Egzersizleri: Sanskritçeden incelendiğinde Prana; hava ve havadaki yasam enerjisi, Yama; kontrol etme ve yönlendirme ve Pranayama; hayat enerjisinin kontrol edilerek yönlendirilmesi olarak ifade edilebilir.
Yine, Sanskrit kök prana, “nefes” sözcüğünü de karşılamaktadır, ancak yogada Prana salt nefes demek değildir. Yoga felsefesi evrende görülen her oluşun Prana'nın tezahürü olduğunu ve evrende tezahür eden enerjinin bütününe Prana adı verildiğini ifade etmektedir.Prana solunum hareketine neden olan güçtür, nefesteki canlılıktır ancak onu salt güç diye adlandırmak yanlış olacaktır, zira güç sadece onun bir tezahürüdür.
Nefes yoluyla pranayı alış veriş Pranayama'dır. Yoga felsefesinin babası Patanjali, Pranayama' hakkında ayrıntılı bilgi vermemektedir, ama daha sonraları başka yogiler konu üzerinde gelişmeler kaydetmişler, buluntularını bilimsel hale getirmişlerdir. Yoga Sutra’da Patanjali, Pranayamayı bir yöntem olarak kabul etmekle birlikte buna takılıp kalmamıştır. " Nefesle havayı dışarı atın, sonra ciğerlerinize çekip bir müddet tutun, böyle yapınca varlığınız biraz daha sakinleşecektir." bu bilgi ile başlayan akım daha sonra Pranayama adı ile başlı başına bir bilim olmuştur.
Düzgün nefes alıp verme vücuttaki pek çok fonksiyonun düzgün işlemesini sağlamaktadır. Pranayama çalışmalarında doğru nefes tekniği ile ; Kanın temizlenmesi, vücuttaki zehirli maddelerin atılması, Solunum esnasında akciğerlerin genişleyip daralması ile karın bölgesine yapılan masajın sindirim organları, karaciğer, böbrekler vb organların olumlu etkilemesi Göğüs kafesinin daralması ve genişlemesi sayesinde koroner damarlardaki tıkanmaların önlenmesi, Kronik soğuk algınlığı, sinüzit, alerji, horlama vs gibi rahatsızlıkların hafiflemesi söz konusudur.
Solunum tekniklerini uygulayıp tam verim alabilmek için; düzenli pratik yapmak, çalışmaları dik duruşta (oturarak, ayakta yaslanarak) ve temiz havada yapmak gerekebilir. Burun kanatlarının kontrollü değişimiyle solunum (Anuloma Viloma), diyafram kullanımıyla gerçekleşen solunum (Kapalabathi), karın solunumu, göğüs solunumu gibi çeşitli uygulama biçimleri mevcuttur.
Asana / Yoga Postürleri: “Asana” Hatha Yoga duruşlarına verilen ad olup, kelime anlamı itibarı ile "rahat duruş, hoş duruş, latif poz" olarak ifade edilmektedir. Hatha Yoga asanaları koordine edilmiş beden pozları ve nefes tekniklerinin fizik beden, zihinsel yapı ve ruh varlığı üzerindeki tesirlerini belirli konsantrasyonlar ile deneyimlemektir.
Daha önceden de belirtildiği gibi Hatha Yoga, Raja Yoga için bir hazırlıktır. Hatha Yoga'da birçok Asana varken, Raja Yoga'da sadece birkaç tane Asana vardır ve nihai olarak tek bir Asana'ya varılmaktadır ki buna Dhyana Asana ya da meditatif poz denir.
Bunun yanında her bir asana, kendi grubuna göre fizik yapıyı dengelemekte, esnetmekte, katı ve sert haldeki kas yapılarını gerektiği zaman sertleşecek şekilde uzun ve esnek hale getirmektedir. Hatha Yoga çalışmaları bir zayıflama yöntemi olmamakla birlikte vücudun bu şekilde esnetilmesi onun gereksiz dokulardan kurtulmasını ve böylece form almasını temin eder. “Asana'lar, Hatha-Yoga'nın ilk adımını oluşturduklarından uygulayıcıya ilk aşamada açıklanır. Asana'lar kişiyi dayanıklı, hastalıklardan uzak, eklemlere bağlı uzuvları da hafif kılar” Asanalar beden sağlığı için önemli egzersizlerdir ve günlük yaşantıda bedeni zorlamadan rahatlıkla uygulanabilir. Yüksek ya da orta şiddetli sportif egzersizlerde kaslar kasıldığında depolanmış şeker parçalanarak laktik aside dönüşür ve bir enerji açığa çıkarır. Laktik asidin daha sonra su ve karbondioksite dönüşmesi gerekir, bunun için de oksijene ihtiyaç vardır. Egzersiz sonrası kaslarda laktik asit birikmesi beraberinde yorgunluğun azalmasını sağlayan bir toparlanma sürecini getirir. Oysa Hatha Yoga duruşlarında oksijen alımı fazla olduğundan oksijen borçlanması daha az, toparlanma süreci daha kısa olacaktır. Yogik asanalar sinerjik ve antagonist kasların düzgünlüğünü, esnekliğini ve dayanıklılığını geliştiren izometrik egzersizlerdir ve araştırma sonuçları asanaların statik motor performansı, el-göz koordinasyonunu, kardiovasküler dayanıklılığı, anareobik gücü geliştirdiği, 6-12 aylık çalışmanın esneklik süresi ve dayanıklılık performansında artış, aşırı bitkinlik hallerinde azalış sağladığını göstermiştir. Meditasyon: Meditasyon, Raja Yoga'nın yedinci basamağı Hatha Yoga çalışmalarının son basamağındaki uygulamadır. Meditasyon bir şuur akışıdır, şuurun bir sıçrayışı, bir çekişi ya da itimi değildir. Meditasyon, benlik-analizi veya yaşamın ideallerine olan adanma denilebilecek kişinin kendi Özben'ini samimi olarak araştırması yoludur. Hatha Yoga Pradipika’ da meditasyon “aklın doğal durumu” olarak ifade edilmektedir.
Meditasyon, yoganın temel taşlarından biridir. Yoga ile ulaşılacak, evrenle birleşip bütünleşme haline meditasyon uygulaması olmadan gelmek mümkün değildir. Örneğin, İslam Sufizminde benzer uygulamalara sıklıkla rastlanmaktadır ki, en bilinen örnek “sema” meditatif hal sağlanmadan uygulamada devamlılığın kolay kolay gerçekleşmeyeceği bir çalışmadır. Yogada uygulanan mantraları, yani kutsal sözleri tekrarlayarak gerçekleştirilen meditasyonun sufizmdeki karşılığı “zikir”dir. Uygulamada solunuma ya da sema veya duaya odaklanma gibi farklılıklar olsa da, meditatif hale geçildiğinde karşılaşılan fizyolojik değişimler aynıdır. Bunu yanında her iki meditasyon esnasında da kişilerin neşeli, güçlü duygular, zamansızlık hissi, farkındalıkta artış, zihinsel dinçlik, iyi olma hissi ve genel gevşeme hissettiklerini ifade ettikleri görülmektedir.
Meditasyon teolojik felsefedeki görüntüsünün dışında gündelik yaşamda kolaylıkla yer alabilmiş bir mental aktivitedir. Duyulardan kaynaklanan düşüncelerin artık söz konusu olmadığı bir bilinç durumudur ki buna göre, meditasyon düşüncenin konsantre olunan konuda doğru ve düzenli akışı olup konsantrasyonun hemen arkasından ortaya çıkan hal olarak ifade edilmektedir.

Yoga ve Din

Yoga ve Din



Yoga bir Din değildir, kişinin bedeni, zihni ve ruhunu birleştirmesine yarayan eski bir bilimdir; yoga sözcüğü de zaten birlik anlamına gelir. Batılılar birlik kavramının yerine bütünlük sözcüğünü kullanabilirler. Yoga duruşları bedeni iyileştirmek ve gençleştirmek, güçlü duyguları sakinleştirmek ve zihni berak bir hale getirmek için geliştirilmiştir, duruşlar yanlızca bu amaçla yapılabilir. Bununla birlikte, çalışmanın gerçek ürünü meditasyon olduğu kabul edilir (Kelder, Peter; Tibet'in Gençlik Pınarı, ikinci kitap)

Hindu, Budist ve Jain geleneklerinde yoganın manevi/ruhsal hedefleri yoganın bir parçasını oluşturduğu dinlerden ayrılabilir görülmektedir. Bazı yogiler dini daha çok kültür, değerler, inançlar ve ritüeller, yogayı da daha çok kendi kendini gerçekleştirmek (self-realization)yani yüce hakikatin doğrudan deneyimi olarak görerek din ile yoga arasında süptil bir ayırım yaparlar. Sri Ramakrishna dini kabuk doğrudan deneyimi ise öze benzetmektedir. Her ikisine de ihtiyaç vardır "fakat eğer kişi öze ulaşmak istiyorsa kabuğu aşmalıdır".


Alternatif Tıp,tamamlayıcı tedavi,şifalı bitkiler,şifa,reiki,yoga,taşlar,
meditasyon,biyoenerji,fitoterapi,tıp,sağlık

Hatha Yoga Felsefesi ve Çalışma Prensibi

Hatha Yoga Felsefesi ve Egzersiz Sistemi



Sanskrit dilinde "Ha" sözcüğü hem olumlu akım(pozitif), hem de güneş, "Tha" sözcüğü ise olumsuz akım (negatif) ve ay anlamına gelmektedir. "Hatha Yoga" bu iki akımın ya da enerjinin uyumlu birleşimi anlamak amacıyla verilmiş bir addır. Yogilere göre insanın sağlığı bu iki enerjinin bedende dengeli bir biçimde seyrine, dolaşımına dayanır. Bu enerjilerden biri dengesini yitirdiğinde bir hastalığın belireceğine inanılır. Hatha Yoga sağlıklı yaşamın yolunu gösteren bir yöntemdir (İzer, Müheyya; Çağdaş Yoga).
Hatha Yoga çalışmaları 3 temel temrin üzerinde durur; Pranayama (Nefes Egzersizleri), Asana(yoga postürleri) ve meditasyon.
Pranayama / Nefes Egzersizleri: Sanskritçeden incelendiğinde Prana; hava ve havadaki yasam enerjisi, Yama; kontrol etme ve yönlendirme ve Pranayama; hayat enerjisinin kontrol edilerek yönlendirilmesi olarak ifade edilebilir.
Yine, Sanskrit kök prana, "nefes" sözcüğünü de karşılamaktadır, ancak yogada Prana salt nefes demek değildir. Yoga felsefesi evrende görülen her oluşun Prana'nın tezahürü olduğunu ve evrende tezahür eden enerjinin bütününe Prana adı verildiğini ifade etmektedir.Prana solunum hareketine neden olan güçtür, nefesteki canlılıktır ancak onu salt güç diye adlandırmak yanlış olacaktır, zira güç sadece onun bir tezahürüdür.
Nefes yoluyla pranayı alış veriş Pranayama'dır. Yoga felsefesinin babası Patanjali, Pranayama' hakkında ayrıntılı bilgi vermemektedir, ama daha sonraları başka yogiler konu üzerinde gelişmeler kaydetmişler, buluntularını bilimsel hale getirmişlerdir. Yoga Sutra'da Patanjali, Pranayamayı bir yöntem olarak kabul etmekle birlikte buna takılıp kalmamıştır. " Nefesle havayı dışarı atın, sonra ciğerlerinize çekip bir müddet tutun, böyle yapınca varlığınız biraz daha sakinleşecektir." bu bilgi ile başlayan akım daha sonra Pranayama adı ile başlı başına bir bilim olmuştur.
Düzgün nefes alıp verme vücuttaki pek çok fonksiyonun düzgün işlemesini sağlamaktadır. Pranayama çalışmalarında doğru nefes tekniği ile ; Kanın temizlenmesi, vücuttaki zehirli maddelerin atılması, Solunum esnasında akciğerlerin genişleyip daralması ile karın bölgesine yapılan masajın sindirim organları, karaciğer, böbrekler vb organların olumlu etkilemesi Göğüs kafesinin daralması ve genişlemesi sayesinde koroner damarlardaki tıkanmaların önlenmesi, Kronik soğuk algınlığı, sinüzit, alerji, horlama vs gibi rahatsızlıkların hafiflemesi söz konusudur.
Solunum tekniklerini uygulayıp tam verim alabilmek için; düzenli pratik yapmak, çalışmaları dik duruşta (oturarak, ayakta yaslanarak) ve temiz havada yapmak gerekebilir. Burun kanatlarının kontrollü değişimiyle solunum (Anuloma Viloma), diyafram kullanımıyla gerçekleşen solunum (Kapalabathi), karın solunumu, göğüs solunumu gibi çeşitli uygulama biçimleri mevcuttur.
Asana / Yoga Postürleri: "Asana" Hatha Yoga duruşlarına verilen ad olup, kelime anlamı itibarı ile "rahat duruş, hoş duruş, latif poz" olarak ifade edilmektedir. Hatha Yoga asanaları koordine edilmiş beden pozları ve nefes tekniklerinin fizik beden, zihinsel yapı ve ruh varlığı üzerindeki tesirlerini belirli konsantrasyonlar ile deneyimlemektir.
Daha önceden de belirtildiği gibi Hatha Yoga, Raja Yoga için bir hazırlıktır. Hatha Yoga'da birçok Asana varken, Raja Yoga'da sadece birkaç tane Asana vardır ve nihai olarak tek bir Asana'ya varılmaktadır ki buna Dhyana Asana ya da meditatif poz denir.
Bunun yanında her bir asana, kendi grubuna göre fizik yapıyı dengelemekte, esnetmekte, katı ve sert haldeki kas yapılarını gerektiği zaman sertleşecek şekilde uzun ve esnek hale getirmektedir. Hatha Yoga çalışmaları bir zayıflama yöntemi olmamakla birlikte vücudun bu şekilde esnetilmesi onun gereksiz dokulardan kurtulmasını ve böylece form almasını temin eder. "Asana'lar, Hatha-Yoga'nın ilk adımını oluşturduklarından uygulayıcıya ilk aşamada açıklanır. Asana'lar kişiyi dayanıklı, hastalıklardan uzak, eklemlere bağlı uzuvları da hafif kılar" Asanalar beden sağlığı için önemli egzersizlerdir ve günlük yaşantıda bedeni zorlamadan rahatlıkla uygulanabilir. Yüksek ya da orta şiddetli sportif egzersizlerde kaslar kasıldığında depolanmış şeker parçalanarak laktik aside dönüşür ve bir enerji açığa çıkarır. Laktik asidin daha sonra su ve karbondioksite dönüşmesi gerekir, bunun için de oksijene ihtiyaç vardır. Egzersiz sonrası kaslarda laktik asit birikmesi beraberinde yorgunluğun azalmasını sağlayan bir toparlanma sürecini getirir. Oysa Hatha Yoga duruşlarında oksijen alımı fazla olduğundan oksijen borçlanması daha az, toparlanma süreci daha kısa olacaktır. Yogik asanalar sinerjik ve antagonist kasların düzgünlüğünü, esnekliğini ve dayanıklılığını geliştiren izometrik egzersizlerdir ve araştırma sonuçları asanaların statik motor performansı, el-göz koordinasyonunu, kardiovasküler dayanıklılığı, anareobik gücü geliştirdiği, 6-12 aylık çalışmanın esneklik süresi ve dayanıklılık performansında artış, aşırı bitkinlik hallerinde azalış sağladığını göstermiştir. Meditasyon: Meditasyon, Raja Yoga'nın yedinci basamağı Hatha Yoga çalışmalarının son basamağındaki uygulamadır. Meditasyon bir şuur akışıdır, şuurun bir sıçrayışı, bir çekişi ya da itimi değildir. Meditasyon, benlik-analizi veya yaşamın ideallerine olan adanma denilebilecek kişinin kendi Özben'ini samimi olarak araştırması yoludur. Hatha Yoga Pradipika' da meditasyon "aklın doğal durumu" olarak ifade edilmektedir.
Meditasyon, yoganın temel taşlarından biridir. Yoga ile ulaşılacak, evrenle birleşip bütünleşme haline meditasyon uygulaması olmadan gelmek mümkün değildir. Örneğin, İslam Sufizminde benzer uygulamalara sıklıkla rastlanmaktadır ki, en bilinen örnek "sema" meditatif hal sağlanmadan uygulamada devamlılığın kolay kolay gerçekleşmeyeceği bir çalışmadır. Yogada uygulanan mantraları, yani kutsal sözleri tekrarlayarak gerçekleştirilen meditasyonun sufizmdeki karşılığı "zikir"dir. Uygulamada solunuma ya da sema veya duaya odaklanma gibi farklılıklar olsa da, meditatif hale geçildiğinde karşılaşılan fizyolojik değişimler aynıdır. Bunu yanında her iki meditasyon esnasında da kişilerin neşeli, güçlü duygular, zamansızlık hissi, farkındalıkta artış, zihinsel dinçlik, iyi olma hissi ve genel gevşeme hissettiklerini ifade ettikleri görülmektedir.
Meditasyon teolojik felsefedeki görüntüsünün dışında gündelik yaşamda kolaylıkla yer alabilmiş bir mental aktivitedir. Duyulardan kaynaklanan düşüncelerin artık söz konusu olmadığı bir bilinç durumudur ki buna göre, meditasyon düşüncenin konsantre olunan konuda doğru ve düzenli akışı olup konsantrasyonun hemen arkasından ortaya çıkan hal olarak ifade edilmektedir.


Alternatif Tıp,tamamlayıcı tedavi,şifalı bitkiler,şifa,reiki,yoga,taşlar,
meditasyon,biyoenerji,fitoterapi,tıp,sağlık

Siddha ( Siddhasana ) Bilgelik Oturuşu Hakkında

Çalışmanın kelime anlamına baktıgımızda " siddha " , ( bilgece, birşeyi kısmen his etmeye başlamak ) , gibi anlamlara geldigini görmekteyiz, buna görede siddha-asana adını anlamlandırdıgımızda " bilgelige ulaşmak için oturmak, bilgelik oturuşu " olarak adlandırabiliriz

Bacakların çapraz vaziyette oldugu tüm oturuş şekillerinde kalp ve akcigerler üzerine olumlu ve kuvvetlendirici bir etkinin meydana geldigi, bu organların kuvvetlendikleri tesbit edilmiştir, fakat bu etkinin nedeni bilimsel olarak çözülmüş degildir.


Siddha-asana pozisyonu düzenli çalışıldıgı takdirde yürüyüş ve ayakda duruş bozukluklarını ortadan kaldırmaktadır. Vücudun güç birikimini artırmakda, güç işleri başarma azmini tetiklemekde, zayıflamış olan seksüel dürtüleri kuvvetlendirmekde.

Meditasyon çalışmalarında yogunlaşmanın kolay gerçekleşmesini ve muhafaza edilmesini saglamaktadır. Ayrıca, enerji çalışmalarında kapalı bir devre oluşturup enerjinin vücut dışına çıkmadan, vücudun içinde dolaşabilmesini temin etmektedir.

Belkide bu nedenle Hatha - Yoga - Predipika' da onun önemli bir oturuş olduguna deginilir ve bu çalışmanın kişiye özgür olmanın yollarını açacagı, vücut içinde yer alan Nadi kanallarını temizliyecegi söylenir



Döşeme üzerine oturalım.

Sag ayak topugunu apış arasının ( prenium ) önüne gelecek şekilde yerleştirelim.

( Ayak sırtının yere, ayak tabanının yukarıya bakmasına dikkat edelim )

Sol ayagımızı sag ayagın üzerine koyalım

( Ayak tabanının yukarıya bakmasına, ayak sırtının diger ayagın tabanına oturmasına, topukların üst üste gelmesine, aşık kemiklerinin üst üste gelmemesine dikkat edelim )

Ellerimizle dizlerimizi kavrayalım

Omurgamızı dik hale getirelim

Burnumuzdan düzenli nefesler alalım



Alternatif Tıp,tamamlayıcı tedavi,şifalı bitkiler,şifa,reiki,yoga,taşlar,
meditasyon,biyoenerji,fitoterapi,tıp,sağlık

Besinlerin Titreşimleri / Yoga ve Beslenme

Yiyecekleriniz ilaçlarınız, ilaçlarınız da yiyecekleriniz olmalıdır...
Hippocrates


Yaşadığımız evrenin; enerji ve maddenin farklı titreşimlerdeki toplamından meydana geldiği bugün bilim tarafından da kabul görmektedir. Aynı şekilde bütün besinlerin de kendine özgü titreşimleri vardır. Bu salınımlar onu yiyen kişinin bedenini ve zihnini etkiler. Besinlerin etkilerini uzun süreler deneyen yogiler, besinleri, titreşimlerine ve insan sağlığındaki etkilerine göre 3'e ayırmıştır.





Duyarlı enerji içeren besinler


Duyarlı besinler, duyarlı kuvvetin baskın olduğu, zihnimizi açan ve sakinleştiren besinlerdir.
İnsan zihninde ve hücrelerinde duyarlı etki yaratan bu besinler ise: pirinç, buğday ve diğer tahıllar; nohut, fasulye, soya gibi baklagil ürünleri; ayrıca, süt ve süt ürünleri, patates, turp, havuç gibi yumru kökler ve yeşil yapraklı sebzelerin çoğu.

Değişken etkisi olan besinler

Bunlar beden için faydalı olup, zihin için tüketim biçimine göre bazen faydalı bazen faydasız olabilirler. Ama zararlı değildirler, etkileri değişkendir. Küçük miktarlarda çay, (Kara veya yeşil çay) kahve ve kakao ürünleri, bazı baharatlar ve hazır içeceklerin çoğu…

Kaba ve durağan etkisi olan yiyecekler
Kullanım ölçüsüne, besinin cinsine, kişinin biolojik yapısına ve de yaşına göre aşırı tüketimleri zararlıdır. Özellikle ileri yaşlarda çok tüketim; kollestrol oranın artmasına, kalp ve damar hastalıklarının ortaya çıkmasına ve de hipertansiyona neden olabilir. Bunlar; soğan, sarımsak, mantar, alkollü içecekler, et ve yumurta gibi...
İnsanın zihinsel, bedensel ve psikolojik yapısına en uygun beslenme tarzı olan vejetaryenlik , ilerici ve yeniliğe açık insanlarca daha bir kabul görmektedir.













Özellikle insanın fiziksel yapısı, bedensel işlevleri ve sindirim sistemi etoburlarınkinden tümüyle farklıdır. Aslan, köpek, kurt, kedi gibi etobur hayvanlarda çok kısa ve basit bir sindirim sistemi vardır. Bunun nedeni ise, vücutta uzun süre kalan etin, çabuk çürümesi
ve meydana gelen zehirli maddelerin kana karışmasıdır. Bu yüzden çürümüş bakterilerin bir an önce beden dışına atılması için kısa bir sindirim sistemine ihtiyaç vardır. Otla beslenen hayvanlarda ise bağırsak sistemi bedenlerinin 10 katı kadardır. Bu etoburlarda 3 kattır. Sindirim sisteminin uzun olmasının nedeni besinlerin sindirilmesi için uzun zaman gerekmesidir. Ayrıca etobur hayvanların diş yapıları da buna göre düzenlenmiştir. Eti koparmak için güçlü çeneleri ve sivri ön dişleri vardır. Etin sindirimi için çiğnenmesi
gerekmez, bu daha çok midede ve kalın bağırsaklarda yapılır. Damar sertliği, kanser ve kalp hastalıkları gibi rahatsızlıkların tetikleyen unsurlardan birinin de aşırı et tüketimi olduğu 10 yıllarca süren araştırmalar sonucu nihayet anlaşılmıştır.
Bir beslenme uzmanına göre :

Yeryüzünde sözüm ona en gelişmiş insan kadar; bedenini
aşırı yeme ile sindirilmemiş, mayalanmış, çürümüş besinlerle ve doğal olmayan yiyeceklerle dolduran bir başka canlı yoktur
”.


Alternatif Tıp,tamamlayıcı tedavi,şifalı bitkiler,şifa,reiki,yoga,taşlar,
meditasyon,biyoenerji,fitoterapi,tıp,sağlık

13 Mart 2011 Pazar

Siyatik ve Siyatik İçin Şifalı Bitkiler

Siyatik siyatik
Üst bacağın arka kısmı, arka bacağın dış tarafı ve siyatik siniri boyunca yayılan ağrıya siyatik denir. Ağrı, bazen birdenbire gelir. Bazen de yavaş yavaş ilerler. Otururken, kalkarken, uzanırken hareketler zorlukla yapılır. Belkemiğinin aşağı bölgesi, hassastır. Ağrılar yürürken, öksürürken ve gerinirken daha da artar. Halk arasında sinir romatizması da denir. Nedeni, omurlar arasında kıkırdak disklerin yerinden oynaması, yani disk kayması, omurganın alt bölümünün iltihaplanmış veya zedelenmiş olması, dizkapağı iltihabı veya sinir iltihabıdır. Tedavinin ilk şartı yatak istirahatidir. Ayrıca yatak altına kalın bir tahta koymalı, iki yastıktan fazla da yastık kullanmamalıdır.

baldıran ( ağuotu)
Nemli yerlerde yetişen, 1-2 metre boyunda zehirli bir bitkidir.Ev ilaçlarında kullanılmaz.Tıpta, özellikle dişçilik alanında kullanılır.Ağrı kesici, spazm giderici ve siyatik, tetanoz ile epilepsi hastalıklarinin tedavisinde kullanılır.
turp
Böbreklerdeki mikropları öldürür. Kum ve taşların dökülmesine yardımcı olur. Karaciğer şişliğini indirir. Sarılıkta faydalıdır. Safra taşlarının düşürülmesine yardımcıdır. Romatizma, siyatik astım ve bronşite faydalıdır.

4 Mart 2011 Cuma

Natural Life Terapileriyle Ruhunuz Özgürleşir

Watsu
WATSU
Harold Dull tarafından yaratılan Watsu, havuzda birebir uygulanan özel bir tekniktir. İnsanın kendini en iyi hissettiği hatırası anne karnındaki yaşamıdır. Anne karnındaki rahat, tasasız ortamda, suyun saran, rahatlatan ve sevgiyle güven veren hissi insanın hep özlediği bir duygudur.
İşte bu duyguyu harekete geçiren Watsu Method, su içinde terapistin suyun yardımı ile yaptığı yumuşak hareketler sonucunda omurganın rahatca hareket etmesini, ağrı yaratan gerginliklerin yok olmasını ve hayat enerjisinin kolaylıkla akmasını sağlar. Watsu sonrası kendinizi yeniden doğmuş gibi hissedersiniz. Kısacası Watsu deneyimlenmeden anlaşılması zor ama deneyimledikten sonrada harika hissedeceğiniz bir su terapisidir.




Tantsu
TANTSU
Tantsu seansı başlangıcında, uygulayıcı ve alıcı karşılıklı güven içerisinde kısa bir meditasyonla, derin bir içsel huzur haline geçerler. Karşılıklı nefes ve enerji farkındalığı, seans boyunca sezgisel bir şekilde devam eder. Tantsu, su gibi akıcı hareketler, nefes ve kalp bağlantısı, derin esnetme ve meditasyon içerir. Önceden belirlenmiş hareketler dizgesi değildir. Seans sırasında çakralar ve meridyenlerle çalışırken aynı zamanda iki enerji sisteminin bütünleşmesi ve bağlantısına da önem verilir. Zen Shiatsu gibi düz bir zeminde; esnetme ve hareketlere elverişli bol kıyafetler giyilerek uygulanır.




Himalaya İntegratif Masajı
HİMALAYA İNTEGRATİF MASAJI
Hint kökenli olan bu masaj tekniği vücudu sağaltan ve dinlendiren yağlar kullanılarak uygulanmaktadır. Masaj üç bölümden oluşur. İlk bölümde vücuttaki önemli “marma” noktalarına bası uygulanarak vücut canlandırılır. Daha sonra yağlı bölümde lenf sistemi uyarılarak kaslar, eklemler ve bağlar güçlendirilir. En son esnetme bölümünde ise vücudun esnekliği ve enerji seviyesi artırılır. Masaj seansı 1 veya 1 buçuk saat sürmektedir.






Ses Masajı
SES MASAJI
Nepal’in geleneksel ses masajı, 16 farklı metalden oluşan bir alaşımdan üretilen özel çanaklar ile uygulanır. Seans öncesi hangi çakralarla çalışılacağı tespit edilir ve her bir çarka ile ayrı ayrı çalışılır. Vücudunuzun kendi kendini yenileme ve tedavi gücünü ses titreşimleriyle keşfedeceksiniz.







Be Flow
BE FLOW (SU PROGRAMI)
Bu program’da, “akış“ olup bedeninizi, ruhunuzun ve suyun hareketine teslim ederek vücudunuzu güçlendirip, esnetebileceksiniz. Su yüzeyinde yapılacak kolay ve eğlenceli hareketlerden oluşan program, ağırlıksız ortamda iç kasları da kullanarak bedeni bir bütün olarak çalıştırıyor. Suyun bedeni nötralize etmesi sayesinde egzersizler sırasında yorulma veya tükenme yaşanmıyor. Katılım için yüzme bilmek yeterli.







Yoga
YOGA
Yoga, beden, zihin ve ruh özgürlüğü sağlayan bir yaşam sanatıdır. Diğer tip yogalardan farklı olarak; bazı pozisyonlarda tutulan nefes sayesinde eklemler daha fazla esner, vücuttan toksin atımı olur ve en içteki kullanmadığımız ölü kaslar canlanır, çalışmaya başlar. Günlük hayatta kolaylıkla farkedebileceğiniz zihin sakinliği ve konsantrasyon artışı olur. 1:00 saat süren ders, duruşlar (asana), nefes egzersizi (pranayama) ve derin gevşeme (yoga nidra) bölümlerinden oluşmaktadır. Yoga dersi her sabah 8:30’da başlamaktadır ve randevuya gerek yoktur.




Meditasyon
MEDİTASYON
Meditasyon, bedenle zihin birlikteliğini sağlamak amacıyla, fiziksel hareketleri minimuma indirerek zihni durgun fakat ustura kadar keskin, vücudu sakin fakat enerjiyle dolu, algı ve sezginin birleştiği bir pasiflik durumunda tutmaktır. Meditasyon zihni dinlendirerek iç huzurumuzu artırdığı gibi, bedensel dinginliği de güçlendirir. Meditasyon seansı başlangıç seviyesindekiler için yarım saat, tecrübeliler için bir saattir.

30 Eylül 2010 Perşembe

Bağırsak Gazı, Bağırsak gazı nasıl giderilir, Bağırsak gazı tedavisi

Bağırsak Gazı, Bağırsak gazı nasıl giderilir, Bağırsak gazı tedavisi ve bitkisel yöntemler



Herkesin kalın barsağında gaz üretilir. Aslında, barsak gazlarının çoğu kalın barsakta oluşur. Gaz genellikle dışkı yaparken atılır. Bununla birlikte, bazı kişilerde oluşan aşırı miktardaki gaz, bütün gün rahatsızlık yaratır.

5 Ağustos 2010 Perşembe

Çam Sakızı' nın Faydaları

Çam Sakızı' nın Faydaları

Solunum ve idrar yolları hastalıklarında kullanılan etkili bir antiseptiktir.

29 Haziran 2010 Salı

Kınakına' nın Faydaları

Kınakına' nın Faydaları



Ateş düşürür. Sıtmayı tedavi eder. Tifoda faydalıdır. Ağır ve mikrobik hastalıkların nekahat devresini kısaltır. Cilt kaşıntılarında faydalıdır. İştah açar. Kuvvet verir. Kabızlığı giderir. span.fullpost {display:none;}

26 Haziran 2010 Cumartesi

Joyoga - An Introduction To Yoga With Joy Nielen- Groen

Joyoga - An Introduction To Yoga With Joy Nielen- Groen



JOYOGA


RapidShare: 1-CLICK Web hosting - Easy Filehosting
RapidShare: 1-CLICK Web hosting - Easy Filehosting
RapidShare: 1-CLICK Web hosting - Easy Filehosting
RapidShare: 1-CLICK Web hosting - Easy Filehosting
RapidShare: 1-CLICK Web hosting - Easy Filehosting
RapidShare: 1-CLICK Web hosting - Easy Filehosting
RapidShare: 1-CLICK Web hosting - Easy Filehosting

Alternatif Tıp,tamamlayıcı tedavi,şifalı bitkiler,şifa,reiki,yoga,taşlar,
meditasyon,biyoenerji,fitoterapi,tıp,sağlık

Yoganın Tanımları - Yoga Biçimleri



Yoga bir çok farlı dalları olan bir bilimdir.
Yoga çeşitli din mensuplarınca uygulanmakla birlikte, hiçbir dinsel unsuru konu edinmeyen, çeşitli derinliklerde trans hallerinin, içe dönme halinin, “değişik şuur hallerinin sözkonusu olduğu bir nefsini denetleme sistemidir.
Yoga maya aleminin (yaşadığımız, aldatıcı illüzyonlardan ibaret olan dünya) ötesindeki birtakım hakikatlere ulaşmayı amaçlayan ve bu nedenle maya aleminden duyumlarımla gelen aldatıcı etkilere kapıları kapatarak duyum sınırları ötesindeki aşkın realitelere ulaşmaya çalışan mistik bir yoldur.
Yoga eşyayı (nesneleri) göründükleri gibi değil de, oldukları gibi görebilmeyi amaçlayan, bu amaçla aşama aşama yükselen şuur hallerinin deneyimlendiği spiritüel bir eğitimdir ki, bu aşamalar şuurun iç realiteye yönelmesinden yüksek şuur haline (samadhi) varıncaya değin 7 aşamadan oluşurlar.

Yoga-Sutra’lar ve yedi aşama

Yoga hakkındaki en eski metinler Patanjali adlı yoginin yazdığı Yoga-sutra'lardır. Patanjali’nin kim olduğu ve bu metinlerin ne zaman yazılmış olduğu halen tartışmalı bir konudur. Yoga-sutralar 4 bölümden oluşur:
Samadhi halini ve ilkelerini açıklayan bölüm.
Samadhi haline ulaşma araçlarını ve disiplinlerini açıklayan bölüm.
Psişik (paranormal) yetenekleri (siddhis) açıklayan bölüm.
Kurtuluştan (aydınlanma) söz eden bölüm.
Patanjali’ye göre, sekizinci aşama olan Samadhi’ye ulaşabilme yolundaki 7 aşama şunlardır:
1- Yama: Ahimsa, Satya, Asteya, Brahmacarya, Aparigraha olmak üzere beş bölümden oluşur.
2- Niyama: Sauca, Santosa, Tapa, Svadhyaya, Isvarapranidhanat olarak beş bölümdür.
3- Asana: Bedensel dururuşları içerir.
4- Pranayama: Çeşitli, solunumu denetleme yöntemlerini içerir.
5- Pratyahara: Algıların denetlenmesi demektir.
6- Dharana: Meditasyon nesnesine odaklanmayı belirtir.
7- Dhyana: Zihnin tam olarak denetim altına alınması demektir.
SAMADHİ ise,özne ile nesnenin ya da, gözleyen ile gözlenenin bir olması demektir. Samadhiye varınca Y O G A tamamlanmış olur.

Yoga Biçimleri

Hindistan'ın kutsal kitabı Bhagavad Gita'ya göre yoganın çeşitli uygulamaları vardır. En çok ilgi toplayanlar: Jhana Yoga, Karma Yoga, Bhakti Yoga, Mantra Yoga, Raja Yoga, Tantra Yoga, Kriya Yoga, Swara Yoga ve Hatha Yoga (İzer, Müheyya; Çağdaş Yoga).
Başlıca Yoga biçimlerinin Tanımları:
Bhakti-Yoga: İlahiliğe sevgi ve tapınmayla erişmeyi önerir.
Hatha-Yoga: Aslında bir yoga biçimi değildir. Batı’da yanlış algılanmıştır. Yalnızca Raja-Yoga’nın bir tekniğidir. Üstün şuur hallerine hazırlık uygulamalarından ibarettir. Çeşitli arınma egzersizlerine ve bedensel pozisyonlara dayalı bir tekniktir. Batı’da daha ziyade fiziksel sağlık amacıyla uygulanmaktadır.
Jnana-Yoga: Bilgi yolu olarak kabul edilen Jnana-Yoga, aşkın realitelere, aydınlanmaya bilgi ve zihinsel analiz yoluyla ulaşmayı önerir. Bu sistemde gözlem, çalışma ve deneyim yoluyla kazanılmış bilgiler hakkında meditasyon yapılır.
Karma-Yoga: Diğerkamca hizmet yolu olarak kabul edilir. Karma-Yoga kişinin görevlerini yerine getirmesini, bununla birlikte yerine getirdiği görevlerden bir karşılık beklememesini, yani yaptığı hareketlere ve sonuçlarına ilgisiz kalmasını önerir.
Mantra-Yoga: Mantralar kullanan bir sistemdir, dua ve ses yolu olarak kabul edilir.
Raja-Yoga: En metafizik yoga olarak kabul edilir. Kimilerince bu, aydınlanma yolundaki diğer bütün yoga yollarını kapsar. Konsantrasyon, nefes denetimi, bedensel pozisyon, meditasyon ve kontamplasyon aracılığıyla zihni denetleme olarak tanımlanır.
Kundalini-Yoga: Kundalini gücünü uyandırmaya ağırlık verir. Bu amaçla bedensel pozisyonlardan ve mantralardan yararlanır.
Laya-Yoga: Kundalini gücünü uyandırmak amacıyla, meditasyon, nefes denetlemesi, mantralar, vizüalizasyon ve bedensel pozisyonlar kullanan yol olarak tanımlanır.
Ölüm Yoga’sı: Tibet’te uygulanan bir yoga biçimidir. Kişinin imajinasyonunu,duygu ve düşüncülerini denetleyebilmesi amacına yönelik bir disiplin içerir. Bu yogada yapılan deneyimler, Tibet yogilerine göre kişiyi ölüm-ötesine de hazırlar, yani kişiye ölüm sonrası yaşamında büyük kolaylık sağlar.

Yoga'nın Amacı

Farklı yoga türlerinin amaçları hemen hemen birbirinin aynıdır: İnsanı "esir" eden duygu ve düşüncelerden kurtararak yücelmesine yardımcı olmak

Gerçek Yogiler

Batı’da yoga biçimlerinin oluşmasında ve yayılmasında en büyük etki Teozofi Cemiyeti’nin yanı sıra, Ramakrishna, Sri Aurobindo, Ramana Maharishi ve Yogananda adlı Hintli mistiklerden gelmiştir. Yoga felsefesinde psişik yetenekler elde etmek gibi bir amaç yoktur. Yani psişik yetenekler amaç değil, sonuçtur. Yogi sözcüğü yoganın Batı’da ilk geçişi sırasında yanlış kavranmış bir sözcüktür. Batı’da yogi denildiğinde ilk zamanlarda, genellikle vücuduna garip şekiller verebilen, birtakım gösteriler yapan, saçı sakalı ve tırnakları uzamış, temiz olmayan insanlar akla gelmekteydi. Kimilerine göre bu imajın yaygınlaşmasına neden olanlar yoganın şarlatanlarıdır. Aslında Yogi adı Asya’da hazırlık aşamalarını çoktan geçmiş, zihinsel deneyimin ileri aşamalarına başlamış kimselere verilen bir addır. Asya’nın çeşitli ülkelerinde rastlanan bu gerçek yogiler, ıssız dağlarda ve ormanlarda inzivaya çekilmiş, dinle ilgilenmeyen, mal mülk edinme ve evlenme gibi hedefleri olmayan, az yiyen, az konuşan, az hareket eden, çeşitli uygulamalarla nefsini terbiye etmeye çalışan, şiddete karşı olan kimselerdir. Uzmanlar yoganın yanlış tanıtılmasının halen sürdüğüne, günümüzde, Hint’te değerli biri olamayacaklarını anlayan ve bu yolu gereğince bilmeyen pek çok Hintli’nin farklı ülkelere göç edip mürit grupları edindiklerine ve yoganın çıkar amaçlı olarak kullanılabildiğine dikkat çekmekteler. Oysa Asya’daki gerçek yogiler mala mülke değer vermeyen, henüz kendisinin kurtuluşa ermemiş olduğunu bildiğinden öğrenci edinmek için de bir çaba göstermeyen kimselerdir.

Kökenleri ve Tarihi

Geçmişi, genellikle 4000 yıla tarihlenen yoga, Alman Profesör Max Mueller'e göre 6000 yıla dayanmaktadır. Faklı kaynaklar yoganın çıkışını daha bile eskiye tarihlemektedirler. Avrupa'da ise yoga, 40-50 yıldan bu yana ciddi anlamda tanınmaktadır. Bunun nedeni bilimin, yogilerin (yogayı uygulayanların) binlerce yıl önceki bulgularının doğruluğunu ancak bugün kanıtlamakta olmasıdır. Yogayı ilk kimin uyguladığı tam olarak bilinmiyor. Yoga, geçmişte, kulaktan kulağa, üstaddan öğrenciye aktarılan bir bilimdi (İzer, Müheyya; Çağdaş Yoga).
Meditasyon halindeki ilk Yogi imajları yapılan kazılarda 6-7 bin yıl önce yaşandığı düşünülen Indus Vadisi Uygarlığında tespit edilmiştir. Yoga'nın yer aldığı ilk yazılı kayıtlar M.Ö. 1500-1200 yılları arasında kodifiye edilen Rig Veda'da yer almaktadır. Rig Vedalar şifahen aktarıldığından Yoga'nın ortaya çıktığı zaman dilimini kesin olarak tayin etmek imkansızdır. İlk yoga metini yoganın babası Patanjali tarafından yaklaşık M.Ö. 200 yılında yazılmış, bu yoganın ilk üstadıdır ve metinde kişinin zihnini sükunete kavuşturması ve sonsuza katılması için gereken "sekiz kol/basamak" ile Yoga tarif edilmiştir.
Yoga'nın ilkeleri ve hedeflerinin ilk kez tam tarifi M.Ö. 8 ve 4. yüzyıllar arasında derlenen Upanişadlarda bulunmaktadır. Upanişadlarda harici tanrılara sunulan kurbanlar ve seremoniler yerini dahili kurban ve Yüce Varlıkla (Brahman veya Mahatman olarak işaret edilir) ahlaklı olmak, nefsi zapt etme ve zihnin talimi yoluyla bir olma haline bırakan bir anlayışa bırakmıştır.
Patanjali'nin Yoga Sutralarındaki klasik yoga, altı "orthodox" (Bu ifadeyle Vedaların otoritesinin kabulü anlaşılır) darshana (Hindu felsefe okulları)'dan biridir. "Yoga" olarak bilinen Hindu felsefe okulunun kökeni yine Hindu felsefe okullarından olan Samkhya ile Upanişadlardadır.

Yoga ve Din

Yoga bir Din değildir, kişinin bedeni, zihni ve ruhunu birleştirmesine yarayan eski bir bilimdir; yoga sözcüğü de zaten birlik anlamına gelir. Batılılar birlik kavramının yerine bütünlük sözcüğünü kullanabilirler. Yoga duruşları bedeni iyileştirmek ve gençleştirmek, güçlü duyguları sakinleştirmek ve zihni berak bir hale getirmek için geliştirilmiştir, duruşlar yanlızca bu amaçla yapılabilir. Bununla birlikte, çalışmanın gerçek ürünü meditasyon olduğu kabul edilir (Kelder, Peter; Tibet'in Gençlik Pınarı, ikinci kitap)
Hindu, Budist ve Jain geleneklerinde yoganın manevi/ruhsal hedefleri yoganın bir parçasını oluşturduğu dinlerden ayrılabilir görülmektedir. Bazı yogiler dini daha çok kültür, değerler, inançlar ve ritüeller, yogayı da daha çok kendi kendini gerçekleştirmek (self-realization)yani yüce hakikatin doğrudan deneyimi olarak görerek din ile yoga arasında süptil bir ayırım yaparlar. Sri Ramakrishna dini kabuk doğrudan deneyimi ise öze benzetmektedir. Her ikisine de ihtiyaç vardır "fakat eğer kişi öze ulaşmak istiyorsa kabuğu aşmalıdır".



Alternatif Tıp,tamamlayıcı tedavi,şifalı bitkiler,şifa,reiki,yoga,taşlar,
meditasyon,biyoenerji,fitoterapi,tıp,sağlık

13 Haziran 2010 Pazar

Besinlerin Titreşimleri / Yoga ve Beslenme

Yiyecekleriniz ilaçlarınız, ilaçlarınız da yiyecekleriniz olmalıdır...
Hippocrates


Yaşadığımız evrenin; enerji ve maddenin farklı titreşimlerdeki toplamından meydana geldiği bugün bilim tarafından da kabul görmektedir. Aynı şekilde bütün besinlerin de kendine özgü titreşimleri vardır. Bu salınımlar onu yiyen kişinin bedenini ve zihnini etkiler. Besinlerin etkilerini uzun süreler deneyen yogiler, besinleri, titreşimlerine ve insan sağlığındaki etkilerine göre 3'e ayırmıştır.






Duyarlı enerji içeren besinler

Duyarlı besinler, duyarlı kuvvetin baskın olduğu, zihnimizi açan ve sakinleştiren besinlerdir.
İnsan zihninde ve hücrelerinde duyarlı etki yaratan bu besinler ise: pirinç, buğday ve diğer tahıllar; nohut, fasulye, soya gibi baklagil ürünleri; ayrıca, süt ve süt ürünleri, patates, turp, havuç gibi yumru kökler ve yeşil yapraklı sebzelerin çoğu.

Değişken etkisi olan besinler

Bunlar beden için faydalı olup, zihin için tüketim biçimine göre bazen faydalı bazen faydasız olabilirler. Ama zararlı değildirler, etkileri değişkendir. Küçük miktarlarda çay, (Kara veya yeşil çay) kahve ve kakao ürünleri, bazı baharatlar ve hazır içeceklerin çoğu…

Kaba ve durağan etkisi olan yiyecekler
Kullanım ölçüsüne, besinin cinsine, kişinin biolojik yapısına ve de yaşına göre aşırı tüketimleri zararlıdır. Özellikle ileri yaşlarda çok tüketim; kollestrol oranın artmasına, kalp ve damar hastalıklarının ortaya çıkmasına ve de hipertansiyona neden olabilir. Bunlar; soğan, sarımsak, mantar, alkollü içecekler, et ve yumurta gibi...
İnsanın zihinsel, bedensel ve psikolojik yapısına en uygun beslenme tarzı olan vejetaryenlik , ilerici ve yeniliğe açık insanlarca daha bir kabul görmektedir.













Özellikle insanın fiziksel yapısı, bedensel işlevleri ve sindirim sistemi etoburlarınkinden tümüyle farklıdır. Aslan, köpek, kurt, kedi gibi etobur hayvanlarda çok kısa ve basit bir sindirim sistemi vardır. Bunun nedeni ise, vücutta uzun süre kalan etin, çabuk çürümesi
ve meydana gelen zehirli maddelerin kana karışmasıdır. Bu yüzden çürümüş bakterilerin bir an önce beden dışına atılması için kısa bir sindirim sistemine ihtiyaç vardır. Otla beslenen hayvanlarda ise bağırsak sistemi bedenlerinin 10 katı kadardır. Bu etoburlarda 3 kattır. Sindirim sisteminin uzun olmasının nedeni besinlerin sindirilmesi için uzun zaman gerekmesidir. Ayrıca etobur hayvanların diş yapıları da buna göre düzenlenmiştir. Eti koparmak için güçlü çeneleri ve sivri ön dişleri vardır. Etin sindirimi için çiğnenmesi
gerekmez, bu daha çok midede ve kalın bağırsaklarda yapılır. Damar sertliği, kanser ve kalp hastalıkları gibi rahatsızlıkların tetikleyen unsurlardan birinin de aşırı et tüketimi olduğu 10 yıllarca süren araştırmalar sonucu nihayet anlaşılmıştır.
Bir beslenme uzmanına göre :

Yeryüzünde sözüm ona en gelişmiş insan kadar; bedenini
aşırı yeme ile sindirilmemiş, mayalanmış, çürümüş besinlerle ve doğal olmayan yiyeceklerle dolduran bir başka canlı yoktur
”.


Alternatif Tıp,tamamlayıcı tedavi,şifalı bitkiler,şifa,reiki,yoga,taşlar,
meditasyon,biyoenerji,fitoterapi,tıp,sağlık

9 Haziran 2010 Çarşamba

Üzerklik' in Faydaları

Üzerklik' in Faydaları



Bağırsak kurdundan prostata, hemoroitten karın ağrısına pek çok hastalığa iyi gelmektedir. span.fullpost {display:none;}
--------------------------------------------




Alternatif Tıp,tamamlayıcı tedavi,şifalı bitkiler,şifa,reiki,yoga,taşlar,Feng Shui,
meditasyon,biyoenerji,fitoterapi,tıp,sağlık,hipnoz ,Akupunktur, Aküpresür ,Shiatsu,masaj,
spa,şifalı bitkiler,bitkilerle tedavi