Bu Blogu Takip Et

Sayfalar

hayat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hayat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Kasım 2013 Cuma

Hayat nedir?

 Bir profesör konferans vermek üzere salona girer ve dinleyicilere "Hayat nedir? " diye sorar.

Böyle bir soru beklemeyen dinleyicilerin
kısa sessizliğinden sonra sözlerine devam eder:

"Bir insan ortalama 70 yıl yaşar.

3 Ağustos 2011 Çarşamba

Doğru seçimi yapmayı bilmek...

Günlük hayatın küçük kararlarından, her şeyi değiştirebilecek büyük çözümlere, hayatlarımız yapılan seçimlerden ibaret. Ancak bazen olasılıklar denizinde boğulurken bizim için neyin iyi olup olmadığına bir türlü karar veremiyoruz.


Kalmak mı gitmek mi? Çocuk doğurmak mı doğurmamak mı? İstifa etmek mi çalışmaya devam etmek mi? Hayatımız rahatsız edici pek çok soruyla dolu. Şüphe ve kararsızlıkların içinde tek kesinlik var; bir seçim yapmak gerekiyor. Hayatı devam ettirmenin tek şartı da bu. Peki, önümüze sunulan bunca seçenek arasından karar vermek, eyleme geçmek sonra da pişmanlık duymamak nasıl mümkün olacak? Bilinçaltımızın ya da ailemizin buyruklarından nasıl kaçacağız? Öncelikle farkındalık, kendine söz vermek ve sorumluluk almak gerekiyor.

15 Eylül 2010 Çarşamba

'Günaydın'laşıyorum evrenimle...

Rüzgâra Dokunmak...
Rüzgâra Dokunmak...
Suda erimek...
Işığa esmek...
Dalgalara kavuşurcasına, kendimi yaşamın rahmine doğurmak...
Gökyüzümü süsleyen bulutları selamlarken, geceye sabırsızlanmak, aya sarılmak özlemiyle...

Bir güne doğmak...
Bu güne...
Şimdi'ye...
'Ebedi Olan'a.

Sabah 06.50...
Uyandım.
Ağır ve mahmur bir gökyüzü; haftasonunun getirdiği yağmurun bıraktıklarıyla içleşmiş. Lakin bir o kadar da umut dolu; güneşin huzmeleriyle aydınlanmış bahçeye ilk adımlarımı atarken görebiliyorum bunu. Çimlerin üzerinde yürürken sanki toprağın içine girecekmişçesine bir yumuşaklık... Sabahın bu ilk "merhaba"sını seviyorum.
Karayemiş ağacının yapraklarındaki çiy damlaları ile yüzümü yıkayarak başlıyorum güne. Her bir yaprak, her bir çiçek bana yurdumu hatırlatıyor; yuvamı... Karışıklık içerisinde olduğum şu günlerde, bir anlık bir kucaklaşma çam dalları ile; ve yemyeşil saçlarını rüzgarda dağıtan toprağın içinden kaynağa bağlanmak, tüm o yüklü enerjilerimi salıverdi sanki. Sabahın sisi, su dolu özümü göklere taşımış, bedenimi okşayarak geçmekte... Mavinin barındırdığı huzura suyun kutsayıcılığı ve toprağın canlılığı da katılınca, ruhum hiç olmadığı kadar hafif şimdi. Uzaklaşmalardan kurtulma vakti. Hiç varolmamış, varolmayan ve varolmayacak olan... Ben'de BİR.

24 Nisan 2010 Cumartesi

Gece oldu diye hayat bitmiyor, tersine başlıyor... ( Düşüm )

Düşüm

Hayatım!.. Küçük fark edişlerin büyüsüne kapılmış, biraz da bu yüzden iç dünyasına kilitlenmiş bir çocukluk...
Birbirlerine 'o biraz tuhaftır' dediklerinde ne anlama geldiğini algılayamıyordum
önceleri... Onlara benzemeyene tuhaf diyor olmalıydılar (?)
Onlar gibi yemek yiyor, uyuyor uyanıyordum, aynaya baktığımda normal bir insan
görüyordum. Demek ki, tuhaflığım dış görünüşümle ilgili değildi... İç organlarımızda aynı olmalıydı. Onlara benzemeyen tarafımı bulamıyordum.
Anneme sorsam şöyle diyecekti; 'Nereden buluyorsun bu tuhaf soruları bilmem ki (?)’
Yanıtsız iki sorumuz daha olacaktı... Babamla, gece sohbetleri her zamanki gibi yataklarında da devam edecekti... Duvarların bir sıra tuğla ile örüldüğü hesaba katılmıyordu.  Bizi ayıran çite ise her gece bir sıra dikenli tel daha ekleniyordu…

Gece oldu diye hayat bitmiyor, tersine başlıyor...