Bu Blogu Takip Et

Sayfalar

Translate

26 Temmuz 2010 Pazartesi

İnanç Sistemimiz ve Biz

İnanç Sistemimiz ve Biz
Zaman zaman kendimize sorarız, başımıza gelen olayların sorumlusu kim? Bilinçli aklımız olmadığına göre ya bizim dışımızda birileridir ya da bizim farkındalıksızlık içindeki zihnimiz… Evet akıllıyız ve aklımızı mantığımızı kullandığımızda kendimiz için asla kötü bir şeyi talep etmeyiz tam aksine sürekli kendimiz için iyi bir şeyler yapmaya çalışır dururuz... Ama yaşam döngüsü hiçte öyle gerçekleşmez yada deneyimler düşündüklerimizin dışına çıkar, istemediğimiz olaylarla karşı karşıya buluruz kendimizi. Peki o zaman eğer dışarıda birileri suçlu değilse ki artık bunu biliyoruz, o zaman bu durum bizim farkındalıksızlık içindeki zihnimin bir ürünüdür.

Bu durum zihnimizin yaşam olgularına nasıl baktığı ile alakalıdır. Olguları sadece olgu olarak görmek yerine onları sorun olarak algılamamızdan kaynaklanmaktadır. Örneğin savaş bir olguysa ve bizim zihnimiz savaşmayı sorun olarak algılıyorsa mutlaka bizim bilinçaltımızda bir inanç kalıbımın olduğu anlamına gelir. Bu kalıba ait kayıtlar büyük olasılıkla çocukluk çağlarına dayanmaktadır. Kayıt her neyse tarafımızdan algılanış biçimiyle doğru orantılı olarak sürekli tekrarlanan benzer deneyimlerin sonucunda inanca dönüşür. İnanç zihnin bir parçası olarak düşünce sisteminin içinde kendini ifade eder.
İnanç zihinle ilgilidir, bilgiyle ve bilinçle çatışır. Bilinçaltı zeminimizde var olan inançlarımız eğer farkında değilsek yaşamımızda maddeye dönüştüklerinde ve bizim bilinçli bakış açımızla veya bilgimizle anlaşılmaz. Çünkü davranışlarımız robotiktir ve bilinçli aklımızla neden o şekilde davrandığımızı anlayamayız. Zihnin algısıyla inançlar, inançların var oluşuyla da deneyimler oluşur. İnançlarımızın etkisinde farkındalıksızlık içindeki zihin bizi ya hastalığa, ya yoksulluğa, ya yoksunluğa veya yokluğa mahkûm eder.
İnançlarımızın farkına varmak ve onları eğer bize uygun değilse ya da artik bize hizmet etmiyorsa değiştirmek büyük ölçüde arınma ile eşdeğerdir. Çünkü değişen her inanç, değişen yeni hayat anlamına gelmektedir. Bunun için öncelikle bizim yaşamımızda oluşan blokajları farketmemiz gerekir. Ardından bu blokajlardaki inanç kalıplarına ulaşmak önemlidir.
Diyelim ki bu kalıpların farkındalığına vardık ve onlar ne zaman oluşmuşsa oluşsun bu günkü bilincimizle baktığımızda artık ya bize bir şey ifade etmiyordur ya da artık modası geçmiş bir inanç halini almıştır. Buradaki analizi iyi yapmamız gerekir. Eğer gerçekten inancımızın artık bize hizmet etmediğini fark eder, kabul eder ve süreç içinde değiştirebilirsek zamanla o blokajın kalktığını görebiliriz. Ama eğer inanç kalıbına ulaşmışsak, farketmişsek ancak henüz değiştirmeye hazır değilsek ki bunu bilinçaltı bilir ve bedenimizde direnişle kendini belli eder o zaman bu henüz o inancı değiştirmek için hazır olmadığımız anlamına gelir, böyle bir durum da inancı değiştirmeyi ertelemek bizim için doğru olandır.
İnancı değiştirmenin çeşitli yolları vardır.
Modası geçmiş bir inancın yerine yenisini koyarak ve yeni inancı en az 21 gün tekrar ederek başlayabiliriz. Mevcut inanç ile ilgili bir metafor yaratarak eski inancı kırabiliriz.
En önemli adım şimdi ve burada olabilmektir. Bu sayede inanç blokajına rastladığımızda şimdiki bilincimizle mevcut inancın şimdiki halimizle ilişkisini kurup yeniden değerlendirmesini yaptığımızda farkındalığımız artar ve yeni farkındalığımızla eski kalıp deneyimlerini yerine yeni algı deneyimlerine çekiliriz.
Tam farkındalıkla şimdi ve burada kalabilmek hali bizi zihinden alıp, ana çeker ve anda olduğumuzda da zihinle ilişkimiz kesilmiş olur. Bu sayede sorun yaşamak yerine çözüm üretiriz. Böylece deneyimleri sorun yerine birer olgu olarak adlandırabiliriz.
Gerçek dönüşüm inançlarımızın değişmesiyle gerçekleşir.

Hiç yorum yok: