Bu Blogu Takip Et

Sayfalar

Translate

31 Temmuz 2010 Cumartesi

Farkında mısınız? Neleri tüketiyoruz? Tüketirken tükeniyoruz

Tüketirken Tükeniyoruz!

Gıda alanında yaşanan sorunlar içinde bulunduğumuz zaman diliminde insanımızın sağlığını ve geleceğini tehdit ediyor. Bu durum sadece kendi ülkemiz için değil, tüm dünya ülkeleri için de söz konusudur. Kaybettiğimiz sağlıklı gıdayı zamanı durdurup geriye almamız mümkün mü ya da bugün yaşanan sorunlar zaman tünelindeki affedilemez geçmiş hatalarımızın karşılığı mı?
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın 2009’da yaptığı denetimlerde numune aldığı 22 bin 172 gıda örneğindeki analiz sonucunda, 1171 örnek olumsuz bulundu. Gıdada ortalama olumsuz örnek oranı yüzde 5.28 çıkarken; bu olumsuz örnek oranları pekmezde 33.96, balda 16.74, kanatlı etlerde ise 17.39 gibi sonuçlara ulaşılırken; ballı çerez örneklerinin yüzde 21.62’sinde, kırmızı toz-pul biber örneklerinin yüzde 14.77’sinde limitlerin üzerinde aflatoksin belirlendi.
Tarım Bakanlığı’nın bu açıklamasının ardından ülkemizin kanayan sorunlarından biri olan toplumun kanıksadığı sağlıksız gıdaya kamuoyu tepki göstererek tartışıyor. Sanki bunlar daha önce hiç yaşanmamış gibi.
Uzmanlar Türkiye’de kayıtlı gıda üretici sayısının 40 bin olduğunu, 20 bin kadar da kayıt dışı üreticinin bulunduğunu, Tarım Bakanlığı’nın denetiminin kayıtlı üreticiler üzerinde yapıldığını belirtirken bu kadar firma için sadece 5 bin denetmenin bulunmasının da ayrıca sorun yarattığını ifade ederek denetim sürecinin buzdağının görünen parçasının bir kısmını oluşturduğunu dile getirmekteler. CHP Mersin Milletvekili Vahap Seçer, 2009 yılı denetimlerinde numune olarak alınan 122 bebek mamasının 3’ünde kurşun bulunduğunun açıklanması ancak sonra bu açıklamanın sehven yapıldığının duyurulmasının; bakanlığın denetimlerinin inandırılıcılığının sorgulanmasına neden olduğunu savunarak, Meclis Başkanlığı’na soru önergesi verdi.
Tarım Bakanlığı’nca 2009 yılında yapılan denetimlerde görüldüğü üzere bazı gıda ürünlerinde çok ciddi zararlı maddeler bulunduğu tespit edildi. Bakanlıkça açıklanan bu sonuçlar oldukça ürkütücü. Analizlere göre balın, pekmezin ve yağın içeriklerinin değiştirildiği, pul biberlerin kanserojen madde taşıdığı, bebek mamalarında kurşun bulunduğu, bazı gıda maddelerinde yüksek oranda pestitlere rastlandığı, fındık, incir gibi kuruyemiş çeşitlerinde aflatoksin bulunduğu, bitkisel yağlar, şekerli ürünler ve kanatlı etlerde olumsuz sonuç oranı oldukça yüksek çıktığı görülmüştür. Bu ve benzeri 22 bin 172 üründen 1171’inde zararlı madde olduğunu öğrendik, ancak bunların hangi markaya ait olduğunu; tüketici kendisini kimlerin zehirlediğini öğrenmeli. Kimin ne yaptığı belli olmayınca kurunun yanında yaş da yanıyor. İşini namuslu ve dürüstçe yapan üretici de bu uygulamayla zarar görüyor. Bakanlık yetkililerini duyar gibi oluyorum. Yasalar marka ismi açıklamamıza engel. Peki daha bir süre önce minibüsçülerle ilgili kanunun 2. fıkrasının tekrar düzenlenmesi, taş atan çocuklarla ilgili yasal düzenleme bir gecede değiştirildi. Türk Ticaret Kanununda ve daha yeni 13.06.2010da çıkarılan 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nda da yapılacak değişiklikle tüm halkımızı yakından ilgilendiren marka açıklayamama engeli ortadan kaldırılamaz mı? Bu durum artık bir zorunluluk haline gelmiştir. Bu da evrensel tüketici bilgilendirilme hakkı değil midir?
İnsan sağlığının tüketilen gıdalarla yakından ilgili olduğunu neredeyse bilmeyen yoktur. Tarım Bakanlığı’nın yukarıda sözünü ettiğimiz 2009 denetim sonuçlarının insan hayatını ve geleceğini nasıl tehdit ettiği buzdağının görünen yüzünü oluştursa da bu konuda iyimseriz demektir. Sağlıksız gıda sorununu görmek ve çözmek için doğru teşhis koymak zorundayız. Başta kayıt dışılık eşittir merdiven altı üretimin bitirilmesi için siyasi iktidarların kararlı davranıp, popülizm yapmaması gereklidir. İkinci olarak da uluslararası gıda a.şlerden başta Monsanto, Cargill, McDanolds, Coca Cola, Pepsi vb’lerinin ucuz GDO’lu ABD mısırından, soyasından, pamuğundan üretilmiş bol yağlı, bol karbonhidratlı endüstriyel işlenmiş gıdaların yüzde 90’lara varan işgalinden market ve bakkal raflarımızı kurtarmamız gerekiyor. Çünkü bu endüstriyel işlenmiş gıdaların obezite, kanser, kalp-damar rahatsızlıklarına yol açtığını uzmanlar açıklamaktadır.
Bu işlenmiş endüstriyel gıdaları tohumdan çatala kadarki 10.352 km yolculuklarıyla sofralarımıza kadar ulaşma başarısı ülkemizi yönetenlerin çıkadığı; tohumculuk, GDO, biyo güvenlik yasalarına, izlenen yanlış tarım ve hayvancılık politikalarına, ikili ticari anlaşmalara borçludur.

Hiç yorum yok: