Bu Blogu Takip Et

Sayfalar

Translate

11 Temmuz 2010 Pazar

Tarihten ilginç ajan sayfaları

Amerika'da yakalanan ve şimdiden Mata Hari lakabını alan Anna Champman bize eski casusları hatırlattı.
Nedenleri ne olursa olsun sonunda göze aldıkları ölüme yenik düşme pahasına karşılıklı ülke sırlarını taşıyıp durdular. Her birinin hayatı film hikâyesi gibi, tabii en korkunç olanı da suçsuz oldukları halde ajan diye öldürülenler.

Amerika’da 10 Rusun casusluk iddiasıyla yakalanması bizi biraz geçmişe götürdü. Bir yandan da düşündürdü haliyle; 21. yüzyıldayız, uydu görüntüleri, dinlenen telefonlar, tüm verilerimize ulaşılan bilgisayarlar, casus kameralar, ses kayıtları... Ajanlara çok da gerek olmayacak kadar büyük teknolojik imkânlar... Biz yine de bu kadar imkân yokken istihbarat için çalışanları hatırlayalım.


Casus deyince aklınıza gelen ilk adın Mata Hari olduğundan eminiz. Merak etmeyin yalnız değilsiniz. Ajanlık konusundaki yeteneği bugün bile tartışılsa bile kime sorsak herkesin aklına ilk Mata Hari geldi. Peki, Mata Hari kimdi? Asıl adı Margaret Gerdrude Zelle. 1876’da Hollanda’da doğdu. 1. Dünya Savaşı yıllarında sahne adı olarak Endonezya dilinde “şafağın gözü” anlamına gelen Mata Hari adını aldı. Mata Hari’nin sadece dansöz değil, zengin zümreye hitap eden de bir hayat kadını olduğu da söylenir. Mata Hari, yaptığı provokatif ve egzotik danslarla ünlüydü. Tehlikeli cazibesi ve buna bağlı olarak tanıdığı isimler, üstelik Hollandalı olması onu Alman Gizli Servisi’nin H-21’i haline getirmeyi başardı. Çünkü Hollanda dünya savaşı sırasında tarafsızdı, bu sayede Mata Hari pasaportuyla sınırlar arasında özgürce dolaşabiliyordu. İngiliz gizli servisine Fransızlar adına çalıştığını söylese de Fransızlar bunu kabul etmedi. Hâlâ da tam olarak bilinemiyor. İlk olarak Almanlar hesabına çalışıyordu, daha sonra Fransızlar kendileri için de ajanlık yapmasını teklif etti. Bu sırada Fransızlar Mata Hari’ye gelen Almanca bir mesajı deşifre edince, Hari Fransızlar tarafından kurşuna dizildi.



Cambridge Beşlisi

Soğuk Savaş dönemini casuslarıyla ansak hiç de yanlış yapmış olmayız. 1989’da Berlin Duvarı yıkılıncaya kadar filmlere, romanlara konu olan casuslar hâlâ dünyanın en iyileri olarak anılıyor. KGB’nin, 1930’Iu yıllarda hedef ülkelerin birinci sırasına oturttuğu İngiltere’de Cambridge Beşlisi adı verilen ve hepsi de iyi ailelerden gelen beş gizli ajan kullandığı sonradan ortaya çıktı. Harold Kim Philby, Donald Maclean, Guy Burgess, Anthony Blunt ve John Cairncross. Aralarında en ünlüsü Kim Philby’di. Ne kadar iyi olduğunu anlatmak için kendisinin Times’a verdiği son röportajındaki sözlerini anımsatmamız yeterli olur sanırım: “İhanet dediğiniz ancak aidiyet hisseden biri için geçerlidir, oysa ben hiçbir yere ait değilim.”

Asıl adıyla Harold Adrian Russell Philby, İngiliz dış istihbarat servisi MI-6’da karşı istihbarat servisinin operasyon dairesinin şefliğine dek yükselmişti. Philby, Rudyard Kipling’in romanındaki İngiliz casus çocuk Kim’in adını almış ve Kim Philby olarak tanınmıştı. Buna karşın, asıl olarak MI-6’ya, İngiliz veya Amerikan istihbarat servislerine değil, kendini gizleyebilmiş inançlı bir komünist olarak Sovyet istihbarat servislerine çok değerli bilgiler vermişti. Philby’nin bir Sovyet casusu olduğu ancak 1963 yılında Moskova’ya kaçtığı zaman anlaşılabildi.


James Bond’dan da iyi

Richard Sorge, 2. Dünya Savaşı’ndan önce Japonya’da görev yapan Sovyetler Birliği’nin casusu. Onu listemize almamızın en büyük nedenlerinden biri, meslekteki başarısının hemen herkesçe takdir edilmesi. Kod adı Ramsay olan Sorge’u ölümünden sonra Amerikalı General Douglas Mcarthur “Casusluk alanında korkunç bir başarı örneği” olarak değerlendirmişti... Sorge davasında idam kararını veren baş hâkim Mitsusada Yoshikawa “Tüm hayatım boyunca bu kadar büyük bir insanı tanımadım” derken, James Bond karakterinin yaratıcısı İngiliz yazar Ian Fleming de “Bence Sorge tarihteki en başarılı casustur” demişti.

Sovyetler Birliği için bir casus olarak yetiştirilen Sorge gazeteci olması sayesinde birçok Avrupa ülkesine giderek buralardaki komünist ayaklanmalar hakkında bilgi sağlardı. 1929 yılında Kızılordu istihbarat elemanı olan Sorge hep de öyle kalır. Daha sonra Sovyetler Birliği, Sorge’u Japonya’da bir casus şebekesi kurmakla görevlendirir. Sorge’un istihbaratı sayesinde Uzakdoğu’daki Sovyet birlikleri pek çok saldırıdan yara almadan kurtulmuştur. Sorge’un şebekesi savaş sırasındaki en başarılı casusluk şebekesi olarak bilinir. Savaş ilerledikçe Japonlar şüphelenmeye başlar ve 18 Ekim 1941’de Tokyo’da yakalanır. İşkence altındayken bile Sovyetler Birliği'yle ilgili tüm bağlantılarını yalanlar. Ve 1944’te idam edilir. Sovyetler Birliği ise 1964 yılına kadar Sorge’a sahip çıkmaz.


Bir çift güvercin havalansa

17 temmuz 1950’de ABD’de Julius Rosenberg, Rus casusu olmakla suçlanıp tutuklanır. 11 Ağustos’ta da karısı Ethel aynı suçtan tutuklanarak ölüm cezasıyla yargılanır. Suçlama atom bombasıyla ilgili bilgileri Ruslara vermektir. Rosenbergler iddiayı reddedip, kendilerine yapılan bu saldırının, ABD’de komünistlere karşı yürütülen politikaların bir sonucu olduğunu söyler. Ancak savcı, Ethel Rosenberg’in kardeşi David Greenglass’ın çalıştığı New Mexico’daki araştırma merkezinden atom bombası bilgilerini Rosenbergler’e verdiğini, onların da bu bilgileri Ruslara ulaştırdığını iddia eder. Rosenbergler cezalandırılır ama halk karara isyan eder. Bunun üzerine pazarlık başlar. Rosenberglere suçlamaları kabul etmeleri halinde ölüm cezalarının kaldırılacağı teklifi yapılır. Rosenberg çifti teklifi reddeder. Özür dileyip af talep etmeleri karşılığında evlerine, çocuklarına kavuşabilecekleri söylenir ancak Ethel “Ya suçsuzluğumuza inanan milyonlarca insan ne olacak?” diyerek bu teklifi de reddeder. İdam kararları 18 Haziran’da verdikleri dilekçeyle 19 Haziran’a aldırırlar ölüm tarihlerini. Zira 18 Haziran evlilik yıldönümleridir. 19 Haziran 1953’te elektrikli sandalyede idam edilirler. David Greenglass mahkemede yalan söylediğini, Rosenberglerin suçsuz olduğunu yıllar sonra itiraf eder. Melih Cevdet Anday’ın “Bir çift güvercin havalansa” şiiri Rosenberglere yazılmıştır.

Hiç yorum yok: