Bu Blogu Takip Et

Sayfalar

Translate

29 Nisan 2011 Cuma

Depresyon VE Yoga

DEPRESYON VE YOGA

İnsanlar mutluluk arayışıyla yaşamlarını sürdürür ancak çok azı erişir gibi görünür.

Kendilerini mutlu edeceğini düşündükleri aktivitelerle oyalanır– televizyon, sinema, spor — fakat kısa bir süre bulunabilse bile sürekli mutluluk duygusu yakalayamazlar…

İnsanlar güç, statü ve materyal de mutluluk ararlar. Bunun karşılığında birçok kişi korku, nefret,başarısızlık, yetersizlik, güvensizlik, ülser, kalp krizi, akli bozukluklar gibi şeylerden muzdarip olur…

Aslında hayatta mutluluğa ve hayata karşı pozitif ve dışa dönük bir tutum basittir, o kadar basit ki aslında insanlar onu hiç denemezler ve hatta düşünmezler bile...

Cevap: Farkındalığınızı arttırmak, zihnin sonsuz derinliklerine dalmaktır. Daha önce deneyimlediğiniz diğer huzur türlerini aşacak huzuru bulacağınız yer burasıdır. Zihninizi tanıdığınızda tüm küçük şeyler ve tartısmalar önemlerini yitireceklerdir.
Hala dünyada yaşayacak ve işinizi yapacaksınız, diğer insanlarla etkileşeceksiniz fakat devamlı bir tatmin durumu hissedeceksiniz. Çoğu insanın saplandığı yüzeyselliklerle değil, anlamı olanla etkileşimde olacaksınız.

İnsanın en büyük problemlerinden biri değişikliğe adapte olamamasıdır. Yüzyıl önceye kadar ve hatta şimdi de teknolojik bir toplum geliştirmemiş ülkelerde bu bir problem değildi zira yıldan yıla neredeyse hiç değişiklik olmuyordu. Ancak teknolojik toplumlar devamlı bir değişim hali içindeler. Değişimler zihnin onlara adapte olma hızından daha hızlı şekilde meydana geliyor. Sonuç, kişiye göre değişen, küçük ya da büyük ölçekte zihinsel rahatsızlıklar. Psikoloji bu problemi gördü ve değişiklikle yüzleşme kapasitesi geliştirmenin kesin yolu olarak Meditasyonu önermekteler.

Birçoklarımızın hayatta gerçek bir mesleği, bazı şeyleri yapmak için doğal bir yeteneği vardır fakat bunları bilmediğimizden, bunları hiç yapmayız . Bir bakıma devamlı bir düş kırıklığı hali içersindeyizdir. Bu potansiyeli dışa vurabilirsek artık kendimizi gerçekleştiren, yaratıcı ve mutlu hayatlar yaşarız. Metot meditasyon yoluyladır. Bu şekilde iç varlığımızı bulabilir ve sonra bunun doğuştan gelen doğasını uygulayabiliriz. En iyi olduğumuz şeyi yapmaya başlayabiliriz.

Dış olguları yaşamalıyız zira bu hayatın bir parçasıdır. Fakat dış hayatımızı iç hayat ile beslemeliyiz. Bu şekilde materyal hayatın tadını daha fazla alırız. Şu anda birçoğumuz bilgisizce neredeyse tamamen dışa dönük bir yaşam sürmekteyiz. Meditasyonun amaçlarından biri de bilincimizi dışarıdaki dolambaçlardan kısa bir süre için bile olsa almak ve onu içimize yönlendirmektir. Amaç iç yaşama küçük bir bakış atmak ve sonunda onu dış hayatla bağlamaktır. Bu bağlantı hep vardır ama biz bu gerçeğin hiçbir zaman bilincinde değilizdir. Meditasyon bizi bu bağlantıya bilinçli yapar ve mutluluk ve huzura götürür.

Meditasyon karamsarlık, depresyon ve benzerleri gibi insanların hayatın normal bir parçası olarak kabul ettiği zihin durumlarını etkisiz hale getirmenin kesin yoludur. Psikologlar bile artık buna inanmaktalar ve psikoloji alanında modern ileri düşünürler bu fikri ortaya koyarlar. Yoga gibi onlar da artık insanın normal durumunun sürekli bir mutluluk ifadesi olduğuna inanıyorlar. Meditasyon moralini kontrol altında tutmak, olumsuz durumları ortadan kaldırmak ve yerlerine iyi hissetme durumları koymak için herkes tarafından kullanılabilir. Böylece amaç var olan kompleksleri, fobileri, önfikir yüklü zihinsel programı kırmak ve yerine arınmış zihinsel programı yerleştirmektir

Vücudun dövüş ya da kaç savunma mekanizması

Vücudun dövüş ya da kaç savunma mekanizması sempatetik sinir sistemi ve adrenal bezleridir. Sempatetik sinir sistemi ve adrenal bezlerinin aktiviteleri bayağı bir süredir bilinmektedir; bu iki sistem birbirini tamamlar. Stres, tehlike veya korku anında adrenal bezleri vücudu dövüş ya da kaça hazırlayan adrenalin adında bir hormon salgılar. Bu vücudu daha etkin hale getirir. Kalp atış hızı artar, nefes alış sıklığını artar, görüşü, duymayı vs. keskinleştirir ve aynı zamanda sindirimsel işlevleri baskılanır ki tehdit eden durumla yüzleşirken enerji daha faydalı şekilde kullanılabilsin. Bu sistem kısa süreli tehlikeler içindir. Daha uzun süren tehditler için sempatetik sinir sistemi olayı devralır ve vücudu sürekli daha yüksek güç seviyelerinde tutar. Ancak bir an gelir ve tehdit geçtiğinde vücut fonksiyonları normal aktivite seviyelerine geri döner.

Stres dolu, rekabetçi, modern yaşam şekli ise öyledir ki insanlar neredeyse devamlı olarak dövüş ya da kaç durumuna hazır durumda yaşarlar. Bu, patron korkusundan, arkadaş ve komşuların gözünde değer kaybetmekte korkusundan, kira ve faturaları ödeyememe korkusundan vs. olabilir. Bu şartlar altında, kişi devamlı gergindir, ruh halinde büyük dalgalanmalar olur ve neredeyse devamlı bir tatminsizlik ve genel mutsuzluk hali yaşar. Vücut da hastalığa direnme kabiliyetini yitirir.

Birçok kişi hayatlarının büyük bölümünde gergin olmadıklarını söyleyebilir veya düşünebilir. Bazıları için bu doğru olabilir fakat çoğu kişi için bilimsel testler göstermektedir ki neredeyse sabit bir şekilde gerginlerdir fakat bunun farkında değillerdir. Değişik şartlara tepki olarak, bunların önemsiz sonuçları olacak olsa bile, kaslarını kasarlar, gözlerini kısarlar, tırnaklarını yerler veya bunun gibi şeyler… Bu şekilde hareket etmek öylesine alışkanlık olmuştur ki , hareketleri yaptıklarının farkında değillerdir…

Bu huy edinilmiş tepkiler psikosomatik hastalıkların habercisidir. Biri bu gerginlikleri gösterdiğinde, bilse de bilmese de kendini aslında dövüş ya da kaç tepkisine hazırlıyordur; sempatetik sinir sistemi ve adrenal bezlerinin varoluş sebebi olan tepkiye. Bu faaliyetler dış görünüşte küçük ve önemsizdir ancak içerde kalp atışı ve kan basıncında vs. değişikliklerin meydana geldiğini işaret eder. Adrenal ve sempatetik sistemin bu uzayan uyarımı, medeni rahatsızlıklar denen yüksek tansiyon, diyabet, koroner trombosis, peptik ve duodenal ülserler ile birçok ruhsal rahatsızlık, ayrıca sırt ağrıları, cilt problemleri, kas çekmeleri ve bir dizi diğer rahatsızlığa yol açar.

Bu rahatsızlıkları dengelemek, önlemek ve iyileştirmenin kesin olan tek yolu her gün vücut ve aklı tamamen gevşetmektir. Uyku tabii ki her zaman ki yoldur fakat çoğu kişi o kadar gergindir ki uyku sırasında bile gevşeyemezler. Uyku, genel olarak, adrenal ve sempatetik sistemin fazla kullanılmasının zararlı etkilerini ortadan kaldırmak, gevşemek ve dengeye kavuşmak için yetersizdir. Vücut süreçlerinin nihayet kendilerini yenileyip edip normal aktivite seviyelerine dönmeleri sadece derin gevşeme sırasında olur. Meditasyon bunu yapmanın bir yoludur. Bir bakıma meditasyon ,sempatetik sinir sistemi ve adrenal bezlerin karşıtı, bunlara karşı bir denge unsuru olarak görülebilir. Modern hayatın her derde deva ilacıdır. Bütün akıl-vücut kompleksinin pozitif sağlık kazanmasının kesin bir yoludur.

Sadece gevşemeyi öğrenmek zorunda değil ayrıca çevremize tepkilerimizi de değiştirmeliyiz. Her kişinin mutluluğu çevre ile uyumlu hale gelmesine ve entegrasyonuna bağlıdır, çevreden devamlı korku içinde olmaya değil. Akıl-vücut sistemi yeniden programlanmalıdır ki her mümkün olan durumda kana adrenalin püskürtülmesin. Aklımızı ve vücudumuzu tepki değişik olacak şekilde yeniden programlamalıyız ki gevşeyelim, mutlu olalım ve farkındalık seviyemizi yükseltmeye başlayalım.

Hiç yorum yok: