Bu Blogu Takip Et

Sayfalar

Translate

29 Mayıs 2025 Perşembe

Zaman ne kadar hızlı geçiyor..?


👆
Yukarıda verdiğim linkteki bilgiler hayatımı değiştirdi diyebilirim.. 
'Zaman ne kadar hızlı geçiyor..?' diyenlerden biri olarak, konuyu anladıktan sonra neler yaptım ve ne değişimler geçirdim seninle paylaşmak istedim. Yine de önce linkteki makaleyi okuyup, bana dönmen için seni bekliyor olacağım. 😌
💫💫
Evet, buradasın!😊

Tüm okuduklarımıza göre; aslında zaman daha hızlı yada daha yavaş geçmiyor. Bu algılarımız ve içini neyle doldurduğumuzla ilgili.

Zamanın hızlanması kaçınılmaz değil. Hayatımıza yenilik ve farkındalık kattığımızda, o “kaplumbağa hızı”nı biraz olsun geri getirebiliriz. Önemli olan, her anı dolu dolu yaşamak!




Makalede yazılanları toparlarsak ; Zamanın kendisi sabit bir hızla akar; bir saat her zaman 60 dakikadır. Ancak algımız ve o zamanı nasıl doldurduğumuz, onun “hızını” değiştirir. Yeni deneyimler, dikkat ve farkındalık zamanı “uzatırken”, rutin ve otomatik pilotta yaşamak onu

27 Mayıs 2025 Salı

İyi Bir Dinleyici: Sessizliğin Gücü

İyi bir dinleyicinin nadirliği, dinlemenin gücü ve insanların bu beceriyi neden geliştirmekte zorlandığı üzerine bir deneme..


Bir kahve dükkânında iki kişi oturuyor. Biri anlatıyor, kelimeler dökülüyor ağzından; diğeri ise telefonuna bakıyor, arada başını sallıyor. Anlatan, bir an susuyor ve soruyor: “Dinliyor musun?” Diğeri, suçlu bir gülümsemeyle, “Tabii, tabii,” diyor, ama gözleri hâlâ ekranda. Bu sahne, modern dünyanın bir özeti gibi. Herkes konuşmak istiyor, herkes duyulmak istiyor, ama iyi bir dinleyici? O, bir hazine, bir naber naber bulunan bir inci.

İyi bir dinleyici, sadece kulaklarını değil, kalbini açandır. Sözcüklerin ötesine bakar; bir ses tonundaki

20 Mayıs 2025 Salı

Öğretmen: Bilginin Rehberi, Öğrenmenin Âşığı

Bilgi Değil, Öğrenme Sevgisi



Enformasyon çağında her şey parmaklarımızın ucunda: İnternet, yapay zeka, olgular… Peki, öğretmene ne gerek var? Eğer mesele sadece bilgi olsaydı, ne internete ne de yapay zekaya ihtiyaç duyardık. Bilgi zaten orada, her yerde. Ama öğretmen, bilgiyi aktaran bir makine değil; “insan oyununu” öğreten, bireyi hayata hazırlayan bir rehberdir. Ne yazık ki pek çok öğretmen, tıpkı yozlaşmış toplumsal kurumlar gibi, kolaycılığa

Bilmek, Şüphe Etmek ve Masallar

Bilmenin Gölgesinde Şüphe

Seda  PEKGÖZ
Bilmiyoruz, ama bilirmiş gibi yaşamak zorundayız. Her nefeste havanın varlığına güveniyoruz; her adımda yerin bizi taşıyacağına inanıyoruz. Ama bazen hava zehirli, yer ise çukurlarla dolu. Yine de her an şüpheyle yaşamak mümkün mü? Nefes almadan, adım atmadan yaşamak, yaşamak sayılır mı? Hayır. Ancak sorgulamayı tamamen unutursak, bilerek zehri solur, bilerek çukura düşeriz.




Mesela evren, tanrı, adalet ya da bu kavramlara yüklediğimiz anlamlar… Bunları nadiren sorgularız. Oysa havadan, yerden şüphe ettiğimiz kadar, hayatımızı şekillendiren bu büyük fikirleri de sorgulamalıyız. Çoğumuz, yanlış bir inancın peşinde ömrünü heba ediyor. Peki, neden? Çünkü bilmekten çok, bilirmiş gibi yapmayı tercih ediyoruz.

Masallar ve Çocukluğun Gölgesi
Çocukken masallarla büyüdük, ama yetişkinlikte yeni masallara nasıl bu kadar kolay kanıyoruz? Çünkü çoğumuz çocukluktan tam anlamıyla çıkamıyor. Toplum, çocuksuz var olamaz; bu yüzden masalları bir ölçüde hoş görürüz. Çocukça korkulara teslim olanları, sorumluluktan kaçanları incitmeme adına onların naif söylemlerine göz yumarız. Ama bu masallara teslim olup onları karar mekanizmalarına taşımak, toplumu yönetmelerine izin vermek büyük bir hata. Kavramsal sorgulamadan uzak kişiler, ne kendilerine ne de başkalarına liderlik edebilir. Masallara sığınmak, sadece bireye değil, tüm topluma zarar verir.

Bilirmiş Gibi Yapmanın Kaçınılmazlığı
Dünya, sezgilerimize düz görünür; ama uzaydan bakıldığında yuvarlaktır. Işık hızında hareket etsek, yine düz görünebilir. Düz çizgiler çizeriz, ama yuvarlak bir dünyada düzlük yalnızca bir yanılsama. Kare nesneler üretiriz, oysa doğada zihnimizdeki gibi kusursuz kareler yoktur. Gün ışığını görürüz, ama yılanlar sıcağı, yarasalar sesi algılar. Duyularımız beşle sınırlı değil; sıcaklık, basınç ve daha nicesi var. Belki hepsini tek bir duyuda özetleyebiliriz: dokunmak.

Bir masa, masa değildir; elementlerin bir araya gelmesiyle oluşturduğumuz bir yorumdur. Araba, tek bir nesne değil, bir sürü parçanın birleşiminden doğan bir varsayımdır. Halı yıkayan teyze için ışık, elektrik, düşme bilinen gerçeklerdir. Ama düşünürler, bunları bilmediklerini itiraf eder. Bilmediğimiz şeyleri bilirmiş gibi yaparız, çünkü başka türlüsü zordur. Bilmekle bilmemek arasında dalgalı bir hayat süreriz. En dürüst yaklaşım, bu masalı bildiğimizi iddia etmek yerine, bilmediğimizi kabul etmektir. Ama bilirmiş gibi yapmadan, konuşmadan, dünyayı indirgemeden yaşamak da mümkün değildir.

Felsefenin Işığı
Felsefe, basit cevapların olmadığını hatırlatan bir disiplindir. “Felsefe okumanın yararı var mı?” sorusuna “evet” ya da “hayır” demek, meselenin özünü kaçırmaktır. Felsefe, zihnimizde sürekli bir uyarıdır: Bilemeyiz, ama sorgulamadan da duramayız. Masalları kimse tam anlamıyla bilmez; herkes bilirmiş gibi yapar.

Hangi masalı biliriz ki? Uydurduğumuz hikayeler, kelimeler, kahramanlar bile tarihin sonsuzluğundan süzülür. Kendi yarattığımız masalı bile tam anlamıyla çözemeyiz. Gözlerimizle gördüklerimiz, kulaklarımızla duyduklarımız bile yanıltıcıdır. Bir parmak, dağdan büyük görünebilir; yanımızdaki insanın sözünü yanlış anlayabiliriz. Aklımız, rüyayı gerçekten ayırmakta bile çaresiz kalır. İşte bu belirsizlik denizinde, felsefenin kavramsal analizleri ve tartışmaları bir pusula olur. Şüphe etmek, masalları sorgulamak, bilmediğimizi kabul etmek; bu, insan olmanın kaçınılmaz bir parçasıdır.

Yaşam ve İnsan için her şey Genel Kültür, Bilgi Bankası

Toplumların adalet anlayışını geliştirmede felsefenin önemi


Felsefenin toplumların adalet anlayışını geliştirmede önemli bir rolü vardır. Felsefe, adalet kavramını derinlemesine sorgulayan ve farklı bakış açılarıyla ele alan bir disiplindir. Bu nedenle, toplumların adalet anlayışını şekillendirmede ve geliştirmede şu yollarla katkıda bulunur:

  1. Kavramsal Netlik Sağlar: Felsefe, adaletin ne olduğu, neyi gerektirdiği ve nasıl uygulanması gerektiği gibi temel soruları ele alır. Platon’un Devlet adlı eserinde adalet, birey ve toplum düzeyinde ahlaki düzen olarak tanımlanırken, John Rawls gibi modern filozoflar “eşitlikçi adalet” kavramını geliştirmiştir. Bu tür tartışmalar, toplumların adalet anlayışını daha net ve

19 Mayıs 2025 Pazartesi

Farkındalığın Bedeli



Yalnızlığı seçen insanlar, genellikle başka ruhlarla bağ kurmakta güçlük çekerler. Onların dünyası, derin bir içsel yolculukla şekillenir; bu yüzden kalabalıklar arasında kaybolmaktansa, kendi iç seslerini dinlemeyi tercih ederler.




Yüksek bir manevi farkındalığa sahip olanlar, çoğu zaman az ama öz insanla çevreler kendilerini. Çünkü onlar, insanların maskelerinin ardındaki gerçek niyetleri, ince hesapları ve gizli emelleri kolayca fark ederler. Bu

Huzur, denklikte değil, bu dansın uyumunda.





Birisi, bazen öyle bir laf eder ki, bütün bildiklerinizi unutturuverir. “Şu zaman da şu olmuştu,” der, siz de “Vay be, bu nereden çıktı?” dersiniz. İşte o an, vizyonlu mu vizyonsuz mu, denk mi değil mi, bütün etiketler silinir. Önemli olan, o “pat pat” konuşmanın içindeki beklenmedik mücevherdir. Hayat, böyle sürpriz içgörülerle dolu değil midir zaten?

Biri demiş ki, “Dengi olmayan birini hayatına alıp huzurlu olanı görmedim.” Katılır mısınız? Ben pek emin değilim. Çünkü huzur, denklikten çok, egoyu kapıda bırakıp birbirinin farklılıklarına kucak açmakta yatıyor sanki. Üstelik,