Bu Blogu Takip Et

Sayfalar

Translate

20 Mayıs 2025 Salı

Bilmek, Şüphe Etmek ve Masallar

Bilmenin Gölgesinde Şüphe

Seda  PEKGÖZ
Bilmiyoruz, ama bilirmiş gibi yaşamak zorundayız. Her nefeste havanın varlığına güveniyoruz; her adımda yerin bizi taşıyacağına inanıyoruz. Ama bazen hava zehirli, yer ise çukurlarla dolu. Yine de her an şüpheyle yaşamak mümkün mü? Nefes almadan, adım atmadan yaşamak, yaşamak sayılır mı? Hayır. Ancak sorgulamayı tamamen unutursak, bilerek zehri solur, bilerek çukura düşeriz.




Mesela evren, tanrı, adalet ya da bu kavramlara yüklediğimiz anlamlar… Bunları nadiren sorgularız. Oysa havadan, yerden şüphe ettiğimiz kadar, hayatımızı şekillendiren bu büyük fikirleri de sorgulamalıyız. Çoğumuz, yanlış bir inancın peşinde ömrünü heba ediyor. Peki, neden? Çünkü bilmekten çok, bilirmiş gibi yapmayı tercih ediyoruz.

Masallar ve Çocukluğun Gölgesi
Çocukken masallarla büyüdük, ama yetişkinlikte yeni masallara nasıl bu kadar kolay kanıyoruz? Çünkü çoğumuz çocukluktan tam anlamıyla çıkamıyor. Toplum, çocuksuz var olamaz; bu yüzden masalları bir ölçüde hoş görürüz. Çocukça korkulara teslim olanları, sorumluluktan kaçanları incitmeme adına onların naif söylemlerine göz yumarız. Ama bu masallara teslim olup onları karar mekanizmalarına taşımak, toplumu yönetmelerine izin vermek büyük bir hata. Kavramsal sorgulamadan uzak kişiler, ne kendilerine ne de başkalarına liderlik edebilir. Masallara sığınmak, sadece bireye değil, tüm topluma zarar verir.

Bilirmiş Gibi Yapmanın Kaçınılmazlığı
Dünya, sezgilerimize düz görünür; ama uzaydan bakıldığında yuvarlaktır. Işık hızında hareket etsek, yine düz görünebilir. Düz çizgiler çizeriz, ama yuvarlak bir dünyada düzlük yalnızca bir yanılsama. Kare nesneler üretiriz, oysa doğada zihnimizdeki gibi kusursuz kareler yoktur. Gün ışığını görürüz, ama yılanlar sıcağı, yarasalar sesi algılar. Duyularımız beşle sınırlı değil; sıcaklık, basınç ve daha nicesi var. Belki hepsini tek bir duyuda özetleyebiliriz: dokunmak.

Bir masa, masa değildir; elementlerin bir araya gelmesiyle oluşturduğumuz bir yorumdur. Araba, tek bir nesne değil, bir sürü parçanın birleşiminden doğan bir varsayımdır. Halı yıkayan teyze için ışık, elektrik, düşme bilinen gerçeklerdir. Ama düşünürler, bunları bilmediklerini itiraf eder. Bilmediğimiz şeyleri bilirmiş gibi yaparız, çünkü başka türlüsü zordur. Bilmekle bilmemek arasında dalgalı bir hayat süreriz. En dürüst yaklaşım, bu masalı bildiğimizi iddia etmek yerine, bilmediğimizi kabul etmektir. Ama bilirmiş gibi yapmadan, konuşmadan, dünyayı indirgemeden yaşamak da mümkün değildir.

Felsefenin Işığı
Felsefe, basit cevapların olmadığını hatırlatan bir disiplindir. “Felsefe okumanın yararı var mı?” sorusuna “evet” ya da “hayır” demek, meselenin özünü kaçırmaktır. Felsefe, zihnimizde sürekli bir uyarıdır: Bilemeyiz, ama sorgulamadan da duramayız. Masalları kimse tam anlamıyla bilmez; herkes bilirmiş gibi yapar.

Hangi masalı biliriz ki? Uydurduğumuz hikayeler, kelimeler, kahramanlar bile tarihin sonsuzluğundan süzülür. Kendi yarattığımız masalı bile tam anlamıyla çözemeyiz. Gözlerimizle gördüklerimiz, kulaklarımızla duyduklarımız bile yanıltıcıdır. Bir parmak, dağdan büyük görünebilir; yanımızdaki insanın sözünü yanlış anlayabiliriz. Aklımız, rüyayı gerçekten ayırmakta bile çaresiz kalır. İşte bu belirsizlik denizinde, felsefenin kavramsal analizleri ve tartışmaları bir pusula olur. Şüphe etmek, masalları sorgulamak, bilmediğimizi kabul etmek; bu, insan olmanın kaçınılmaz bir parçasıdır.

Yaşam ve İnsan için her şey Genel Kültür, Bilgi Bankası

Hiç yorum yok: