İsrailli arkeologlar, "modern insanın" varlığına ilişkin en erken kanıt olarak gösterilebilecek, 400 bin yıl yaşında bir "diş" bulduklarını açıkladı.
Bilimadamlarının yeni savına göre, Tel Aviv'in 12 kilometre doğusundaki Roş Ha'Ayin'de, Kesem Mağarası'nda bulunan 400 bin yaşındaki diş, insanın evrim tarihini değiştirebilecek nitelik taşıyor. Tel Aviv Üniversitesi'nden bir ekip, İsrail'in merkezindeki mağarada yaptığı çalışmada ortaya çıkardığı dişin, 400 bin yıl yaşında olduğunu ve bilimsel olarak "Homo Sapiens" olarak tanımlanan modern insana çok benzeyen özellikler taşıdığını belirtiyor.
Bilinen en erken homo sapiens kalıntısı, bulunan dişin yarı yaşında. Bu sonuca ulaşmanın "çok heyecan verici" olduğunu bildiren arkeolog Avi Gopher, elde edilen sonucu kesinleştirmek için daha fazla araştırma gerektiğini ve bu keşifle "bütün evrim tablosunun değişebileceğini" ifade etti. Kabul edilen bilimsel teoriye göre, Neanderthal insan ve modern insan, Afrika'da 700 bin yıl önce yaşayan atalarından türedi. Bir grup, Afrika'dan Avrupa'ya göç etti ve Neanderthalleri oluşturdu. Başka bir grup Afrika'da kaldı ve bugünkü modern insanı oluşturdu.
'Modern insan şimdiki İsrail'de ortaya çıkmış olabilir'
Gopher, kılıntıların modern insanın atalarıyla bağlantılı olduğu kesin olarak tespit edilirse, modern insanın orijininin şimdiki İsrail olduğunun ortaya çıkacağını da söyledi. İngiltere'deki Cambridge Üniversitesi tarih öncesi dönem uzmanı Sir Paul Mellers, "Kesem Mağarası diş buluşu önemli. Ancak dişin insana ait olduğu tam kanıtlanamadı. Kesem'de kazı sürecek ve kafatasları ve kemiklere bakılarak kesin sonuca varılacak" dedi.
İsrailli arkeolog Gopher ise, kazıya devam eden ekibinin, kemik ve kafataslarına da ulaşacağına inandığını ifade etti. Tarih öncesi döneme ait Kesem Mağarası, 2000 yılında keşfedildi ve 2004 yılında kazılara başlandı. Paleontoloji, antropoloji ve arkeoloji alanlarında uzman araştırmacılar Gopher, Ran Barkay ve İsrail Herşkovitz, sözkonusu buluşu, "American Journal of Physical Anthropology" adlı dergide yayımladı.
Keyifli ve Doygun zaman geçirmek isteyenlerin tek adresi... Unusual Life Game Forums
2 Mart 2011 Çarşamba
Eşcinsellikte evrimsel fayda mı var?
Üreme avantajı sağlamadığı halde eşcinsellikten sorumlu genler çok uzun süre önce neden ortadan kalkmadı?
Evrimsel perspektiften bakıldığında erkekler arasındaki eşcinselliğe bir anlam verebilmek güç. Çeşitli araştırmalar bu eğilimin kalıtsal olabildiğini gösteriyor; ama eşcinsel erkeklerin çocuk sahibi olma ihtimalinin heteroseksüel hemcinslerine göre çok daha düşük olması akla bazı sorular getiriyor. Örneğin bu eğilimden sorumlu genlerin çok uzun süre önce ortadan kalkması gerekmez miydi? Bir üreme avantajı sağlamadığı halde en eski zamanlardan beri var olduğuna göre bu cinsel eğilimin ne gibi bir değeri olabilir?
Evrim psikologlarına göre olası bir açıklama, “akraba seçilimi hipotezi”, yani eşcinselliğin, yakın akrabaların yaşamda kalma şanslarını arttırarak dolaylı bir yarar sağlıyor olabileceği. Kurama göre eşcinsel erkekler, kendilerini yeğenlerine adayarak aile genlerinin devamlılığını sağlıyorlar. Tabii bunlar arasında kendilerine ait olanlar da var.
Association for Psychological Science bülteninde yer alan makaleye göre, Kanada’daki Lethbridge Üniversitesi’nden evrim psikologları hipotezin geçerliliğini sınamak için Pasifik’teki Samoa adasını seçmişler. Nedeni, adada toplumdan kabul gören, erkek ve kadınlardan ayrı bir cinsiyet olarak kabul edilen fa’afafine denen eşcinsel eğilimlilerin varlığı. Fa’afafineler kız olsun, erkek olsun, yeğenlerine sundukları karşılıksız sevgiyle, onlara yaptıkları candan “amcalıkla”, verdikleri sanat ve müzik dersleriyle, eğitim masraflarını vb. karşılamalarıyla tanınıyorlar.
Araştırmacılar fa’afafinelerin yanısıra kadın ve heteroseksüel erkeklerden seçilen denek gruplarıyla yürüttükleri deneylerde, fa’afafinelerin ötekilerden çok daha cömert olmakla birlikte bu cömertliğin akrabaları dışındaki çocuklar için geçerli olmadığını belirlemişler.
Sonuç, hipotez doğru! Çocuksuz olmaları, fa’afafinleri, yardımları olmaksızın yaşayamayacak olan yeğenlerine bakmaya zorluyor. Akrabalık seçilimi eşcinsellik eğilimi genlerin varlığını sürdürebilm
Evrimsel perspektiften bakıldığında erkekler arasındaki eşcinselliğe bir anlam verebilmek güç. Çeşitli araştırmalar bu eğilimin kalıtsal olabildiğini gösteriyor; ama eşcinsel erkeklerin çocuk sahibi olma ihtimalinin heteroseksüel hemcinslerine göre çok daha düşük olması akla bazı sorular getiriyor. Örneğin bu eğilimden sorumlu genlerin çok uzun süre önce ortadan kalkması gerekmez miydi? Bir üreme avantajı sağlamadığı halde en eski zamanlardan beri var olduğuna göre bu cinsel eğilimin ne gibi bir değeri olabilir?
Evrim psikologlarına göre olası bir açıklama, “akraba seçilimi hipotezi”, yani eşcinselliğin, yakın akrabaların yaşamda kalma şanslarını arttırarak dolaylı bir yarar sağlıyor olabileceği. Kurama göre eşcinsel erkekler, kendilerini yeğenlerine adayarak aile genlerinin devamlılığını sağlıyorlar. Tabii bunlar arasında kendilerine ait olanlar da var.
Association for Psychological Science bülteninde yer alan makaleye göre, Kanada’daki Lethbridge Üniversitesi’nden evrim psikologları hipotezin geçerliliğini sınamak için Pasifik’teki Samoa adasını seçmişler. Nedeni, adada toplumdan kabul gören, erkek ve kadınlardan ayrı bir cinsiyet olarak kabul edilen fa’afafine denen eşcinsel eğilimlilerin varlığı. Fa’afafineler kız olsun, erkek olsun, yeğenlerine sundukları karşılıksız sevgiyle, onlara yaptıkları candan “amcalıkla”, verdikleri sanat ve müzik dersleriyle, eğitim masraflarını vb. karşılamalarıyla tanınıyorlar.
Araştırmacılar fa’afafinelerin yanısıra kadın ve heteroseksüel erkeklerden seçilen denek gruplarıyla yürüttükleri deneylerde, fa’afafinelerin ötekilerden çok daha cömert olmakla birlikte bu cömertliğin akrabaları dışındaki çocuklar için geçerli olmadığını belirlemişler.
Sonuç, hipotez doğru! Çocuksuz olmaları, fa’afafinleri, yardımları olmaksızın yaşayamayacak olan yeğenlerine bakmaya zorluyor. Akrabalık seçilimi eşcinsellik eğilimi genlerin varlığını sürdürebilm
Etiketler: alternatif tıp,sağlık,resim,sanat
eşcinsellikte,
evrimsel,
fayda,
var
Teknoloji insan evrimine etkisi
Charles Darwin 1859 yılında, Dünya'da yaşamın nasıl geliştiğine yönelik algılarımızı değiştiren "Doğal Seçilim Yoluyla Türlerin Kökeni ya da Hayat Kavgasında Avantajlı Irkların Korunumu Üzerine" adlı kitabını yayımladı.
Ancak bilim adamları o tarihten bu yana, insanların kendilerini doğal seçilim sürecinin etkisinden kurtarmak için yeterli kaynaklara sahip olup olmadığını merak ediyor.
İnsanoğlu kendisini sert doğa koşullarından, başka hiçbir canlının başaramadığı kadar koruyacak teknolojiler geliştirdi.
Örneğin kutup ayıları, kendilerini dondurucu soğuktan korumak için özel bir yağ geliştirirken, insanlar ayı derisinden yaptıkları giysilerle kendilerini sıcak tutabiliyor.
Peki bu bir anlamda, teknolojide gözlenen dönüşümün, evrim sürecini durdurduğu anlamına mı geliyor?
Bu sorunun yanıtının büyük bölümü genlerimizde yatıyor ve onların sıralaması cevabı bulmamıza yardımcı oluyor.
Bilim adamları, dünyanın dört bir yanından insanların genlerini mukayese ederek, onların ne kadar farklı olduklarını, ne kadar farklı şekilde evrim geçirdigimizi görebiliyor.
Metobolizmamızın, geçmişte sindiremediğimiz bazı şeyleri artık sindirmemizi sağlayacak sekilde değiştiği bir gerçek.
Bunun en açık örneği, laktozda yani süt şekerinde görülebilir.
Yaklaşık 10 bin yıl önce, insanlar tarıma başlamadan, birkaç yaşı aşan hiç kimse süt şekerini sindiremiyordu.
Bugün ise dünyanın çesitli bölgelerinde süt şekeri sindirim oranına bakıldığında, tarımin farklı yerlerde nasıl farklı şekilde geliştiği görülebiliyor.
Örnegin süt şekeri sindirim oranı İrlandalılarda yüzde 99, tarım geleneğinin çok farklı olduğu Güneydoğu Asya'da ise yüzde 5'ten az.
Yine de teknolojimizin ve keşiflerimizin, geçmişte evrim geçirmemizi durdurmadığı bir gerçek.
University College London'dan kalıtım bilimci Profesör Steve Jones, Shakespeare'ın döneminde İngiltere'de yeni doğan her üç bebekten sadece birinin 21 yaşını görebildiğini söylüyor ve ekliyor:
"Tüm bu ölümler, doğal seçilim sürecinin ham maddeleriydi. Bu çocuklarin çoğu, taşıdıkları genlerden dolayı öldü. Şimdi ise yeni doğan bebeklerin yaklaşik yüzde 99'u 21 yaşını görebiliyor."
Steve Jones, "Doğal seçilim süreci, eğer durmadıysa, en azından yavaşladı" diyor.
Bir ABD kasabasında evrim
Amerika Birleşik Devletleri'nin Massachusetts eyeletinde küçük bir kasaba olan Framingham'da, biyalog Stephen Stearns öncülügünde bir ekip, 20. yüzyılın ortasına dek gidip, kasabadaki binlerce kadının tıbbi özgeçmişini inceledi.
Bilim adamları, üreyen kadınları incelediklerinde, en azından Framingham'da evrim sürecinin devam ettigini gördü.
Stephen Stearns, "Doğal seçilim sürecinin temelde boyu azaltacak kiloyu ise artıracak şekilde geliştiğini bulduk." diyor.
Bu, insanların daha fazla yemek yedikleri, sürekli boylarının kısalacaği, kilolarının artacağı anlamına gelmiyor.
Ancak her halükarda tüm bu değişiklikler, tıpkı Darwin'in evrimsel çalışmalarında olduğu gibi çok küçük çaplı ve süreç de çok yavas ilerliyor.
Teknoloji evrimsel güçlerin etkisini sınırlandırmış olabilir ancak bu evrim sürecinin durduğu anlamına gelmiyor.
Tam tersine, küreselleşme dünyasında, tıpta ve genetik biliminde görülen hızlı ilerlemelerle, insanoğlunun yaşamıyla ilgili seçimleri yapma gücü artıyor, daha etkin bazı güçler rol oynayabiliyor.
Evrimin gelecekteki şeklini muhtemelen doğa kadar biz de etkileyebileceğiz.
Bu süreç, dünyanın bizi ne kadar değistirdiğine daha az bağımlı olabilir.
Daha çok bağımlı olacağı süreç ise bizim gelişen dünyayı değiştirme kapasitemiz olacak.
Ancak bilim adamları o tarihten bu yana, insanların kendilerini doğal seçilim sürecinin etkisinden kurtarmak için yeterli kaynaklara sahip olup olmadığını merak ediyor.
İnsanoğlu kendisini sert doğa koşullarından, başka hiçbir canlının başaramadığı kadar koruyacak teknolojiler geliştirdi.
Örneğin kutup ayıları, kendilerini dondurucu soğuktan korumak için özel bir yağ geliştirirken, insanlar ayı derisinden yaptıkları giysilerle kendilerini sıcak tutabiliyor.
Peki bu bir anlamda, teknolojide gözlenen dönüşümün, evrim sürecini durdurduğu anlamına mı geliyor?
Bu sorunun yanıtının büyük bölümü genlerimizde yatıyor ve onların sıralaması cevabı bulmamıza yardımcı oluyor.
Bilim adamları, dünyanın dört bir yanından insanların genlerini mukayese ederek, onların ne kadar farklı olduklarını, ne kadar farklı şekilde evrim geçirdigimizi görebiliyor.
Metobolizmamızın, geçmişte sindiremediğimiz bazı şeyleri artık sindirmemizi sağlayacak sekilde değiştiği bir gerçek.
Bunun en açık örneği, laktozda yani süt şekerinde görülebilir.
Yaklaşık 10 bin yıl önce, insanlar tarıma başlamadan, birkaç yaşı aşan hiç kimse süt şekerini sindiremiyordu.
Bugün ise dünyanın çesitli bölgelerinde süt şekeri sindirim oranına bakıldığında, tarımin farklı yerlerde nasıl farklı şekilde geliştiği görülebiliyor.
Örnegin süt şekeri sindirim oranı İrlandalılarda yüzde 99, tarım geleneğinin çok farklı olduğu Güneydoğu Asya'da ise yüzde 5'ten az.
Yine de teknolojimizin ve keşiflerimizin, geçmişte evrim geçirmemizi durdurmadığı bir gerçek.
University College London'dan kalıtım bilimci Profesör Steve Jones, Shakespeare'ın döneminde İngiltere'de yeni doğan her üç bebekten sadece birinin 21 yaşını görebildiğini söylüyor ve ekliyor:
"Tüm bu ölümler, doğal seçilim sürecinin ham maddeleriydi. Bu çocuklarin çoğu, taşıdıkları genlerden dolayı öldü. Şimdi ise yeni doğan bebeklerin yaklaşik yüzde 99'u 21 yaşını görebiliyor."
Steve Jones, "Doğal seçilim süreci, eğer durmadıysa, en azından yavaşladı" diyor.
Bir ABD kasabasında evrim
Amerika Birleşik Devletleri'nin Massachusetts eyeletinde küçük bir kasaba olan Framingham'da, biyalog Stephen Stearns öncülügünde bir ekip, 20. yüzyılın ortasına dek gidip, kasabadaki binlerce kadının tıbbi özgeçmişini inceledi.
Bilim adamları, üreyen kadınları incelediklerinde, en azından Framingham'da evrim sürecinin devam ettigini gördü.
Stephen Stearns, "Doğal seçilim sürecinin temelde boyu azaltacak kiloyu ise artıracak şekilde geliştiğini bulduk." diyor.
Bu, insanların daha fazla yemek yedikleri, sürekli boylarının kısalacaği, kilolarının artacağı anlamına gelmiyor.
Ancak her halükarda tüm bu değişiklikler, tıpkı Darwin'in evrimsel çalışmalarında olduğu gibi çok küçük çaplı ve süreç de çok yavas ilerliyor.
Teknoloji evrimsel güçlerin etkisini sınırlandırmış olabilir ancak bu evrim sürecinin durduğu anlamına gelmiyor.
Tam tersine, küreselleşme dünyasında, tıpta ve genetik biliminde görülen hızlı ilerlemelerle, insanoğlunun yaşamıyla ilgili seçimleri yapma gücü artıyor, daha etkin bazı güçler rol oynayabiliyor.
Evrimin gelecekteki şeklini muhtemelen doğa kadar biz de etkileyebileceğiz.
Bu süreç, dünyanın bizi ne kadar değistirdiğine daha az bağımlı olabilir.
Daha çok bağımlı olacağı süreç ise bizim gelişen dünyayı değiştirme kapasitemiz olacak.
Etiketler: alternatif tıp,sağlık,resim,sanat
charles darwin,
durdurdu,
evrim,
evrimini,
insan,
teknoloji
21 Şubat 2011 Pazartesi
Baykuşlar ve Nuşirevan
Adaletiyle meşhur İran hükümdarlarından Nuşirevan tahta geçtiği ilk yıllarda, halka karşı o kadar zalim ve gaddarca davranmış, o kadar zevk-ü sefasına düşkünmüş ki, millet artık canından bıkar hale gelmiş, en ufak ses çıkaran olsa kellesi gidermiş. İşte bu zalim hükümdar Nuşirevan, bir gün maiyetiyle beraber ava çıkmıştı. Yanında gayet zeki bir de veziri vardı. Avlanırken bir ara diğerlerinden ayrılan hükümdar, yanında veziri olduğu halde bir suyun başına varıp atından indi ve bir müddet istirahata çekildi.
Etiketler: alternatif tıp,sağlık,resim,sanat
baykuşlar,
deneme,
hikaye,
hikayeler,
makale,
nuşirevan,
öykü
Öldürmeyi seviyoruz!
Bir şeyleri öldürmeyi seviyoruz!
Bir aile oyuncularına silahsız düşmanlarının evlerini yıkmak için canlarını feda etmeyi öğreten bir oyunun büyüsüne kapılır. Sevilmeyecek nesi var? Etgar Keret'in 'Kuşbakışı' adlı makalesi :
Annem devreye girmeseydi muhtemelen her şeyin yolunda olduğunu sanmaya devam edecektik. Annem bize torununun ondan kendisiyle Anne’nin telefonunda oynanan özel bir oyun oynamasını istediğini söylediğinde sıradan bir cumartesi sabahıydı. Oyun gerçekten basit: Bütün yapman gereken yeşil domuzların yaşadıkları binaları başlarına yıkmak için sapanla kuş fırlatmak.
“Ha, Angry Birds,” dedik karım ve ben aynı anda, “En sevdiğimiz oyun.” “Benim bu oyundan haberim yok,” dedi annem.
“Bir tek sizin yok muhtemelen,” dedi karım. “II. Dünya Savaşı’nın bittiğinden habersiz ormanda saklanan
Bir aile oyuncularına silahsız düşmanlarının evlerini yıkmak için canlarını feda etmeyi öğreten bir oyunun büyüsüne kapılır. Sevilmeyecek nesi var? Etgar Keret'in 'Kuşbakışı' adlı makalesi :
Annem devreye girmeseydi muhtemelen her şeyin yolunda olduğunu sanmaya devam edecektik. Annem bize torununun ondan kendisiyle Anne’nin telefonunda oynanan özel bir oyun oynamasını istediğini söylediğinde sıradan bir cumartesi sabahıydı. Oyun gerçekten basit: Bütün yapman gereken yeşil domuzların yaşadıkları binaları başlarına yıkmak için sapanla kuş fırlatmak.
“Ha, Angry Birds,” dedik karım ve ben aynı anda, “En sevdiğimiz oyun.” “Benim bu oyundan haberim yok,” dedi annem.
“Bir tek sizin yok muhtemelen,” dedi karım. “II. Dünya Savaşı’nın bittiğinden habersiz ormanda saklanan
19 Şubat 2011 Cumartesi
''seni seviyorum'' demek
Seviyorum demek çok mu zor?
Sevildiğimizi duyabilmek, başka biçimiyle de "eveti duymak " için elimizden geleni yaparız. Sonra da "bu kadar sevdiğim bir insan, bana nasıl böyle bir kötülük yapar?" diye küçücük bir haksızlığa uğradığımızda acılar içinde kıvranırız. Erkekler sevgilerini dile getirmekte neden zorlanıyorlar, hiç düşündünüz mü? Keşke, keşke... dememek için burcunuzu dinleyin.
Koç burcuna göre seni seviyorum demek
"Bana hep sevdiğini söyle!" Koç erkeğne bunu söyletmek, inişli çıkışlı bir yolda ilerlemeye benzer. Kadınlar durmadan tekrarlanmasını isterler sevgi sözcüklerinin. Koç erkeklerinin böyle bir sorunu yoktur, çünkü her aklınıza geldiğinde söylediğinden bolca duyarlar zaten. Kalbinizin yolunu izlediğinde onu 'Bay Mükemmel' olarak görebilirsiniz. Onun hakkında hiçbir şey bilmez, ama bir şekilde sizin için yaratılmış olduğunu hissedersiniz. Gerçek aşk bu mudur bilinmez, ama kalbin yolunu izlediğinizde İçgüdüler yanıltmazlar ve aşkın bu halini seçen haklı çıkar ve güzel bir ilişkiye adım atarsınız.
Sevildiğimizi duyabilmek, başka biçimiyle de "eveti duymak " için elimizden geleni yaparız. Sonra da "bu kadar sevdiğim bir insan, bana nasıl böyle bir kötülük yapar?" diye küçücük bir haksızlığa uğradığımızda acılar içinde kıvranırız. Erkekler sevgilerini dile getirmekte neden zorlanıyorlar, hiç düşündünüz mü? Keşke, keşke... dememek için burcunuzu dinleyin.
Koç burcuna göre seni seviyorum demek
"Bana hep sevdiğini söyle!" Koç erkeğne bunu söyletmek, inişli çıkışlı bir yolda ilerlemeye benzer. Kadınlar durmadan tekrarlanmasını isterler sevgi sözcüklerinin. Koç erkeklerinin böyle bir sorunu yoktur, çünkü her aklınıza geldiğinde söylediğinden bolca duyarlar zaten. Kalbinizin yolunu izlediğinde onu 'Bay Mükemmel' olarak görebilirsiniz. Onun hakkında hiçbir şey bilmez, ama bir şekilde sizin için yaratılmış olduğunu hissedersiniz. Gerçek aşk bu mudur bilinmez, ama kalbin yolunu izlediğinizde İçgüdüler yanıltmazlar ve aşkın bu halini seçen haklı çıkar ve güzel bir ilişkiye adım atarsınız.
17 Şubat 2011 Perşembe
Kısa boylu bir topluluk
Bu topluluk kansere yakalanmıyor
Ekvador'da yerleşim birimlerinden uzakta yaşayan kısa boylu bir topluluğun, kansere ve şeker hastalığına yakalanmadığı belirlendi.
Bilim adamları, And dağlarının eteklerinde yaşayan kısa boylu yüz kadar kişi ile bu kişilerin normal boya sahip 1600 aile bireyini 22 yıl boyunca izledi.
Ekvador'da yerleşim birimlerinden uzakta yaşayan kısa boylu bir topluluğun, kansere ve şeker hastalığına yakalanmadığı belirlendi.
Bilim adamları, And dağlarının eteklerinde yaşayan kısa boylu yüz kadar kişi ile bu kişilerin normal boya sahip 1600 aile bireyini 22 yıl boyunca izledi.
Etiketler: alternatif tıp,sağlık,resim,sanat
akciğer kanseri,
ekvator,
kansere,
topluluk,
yakalanmıyor
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)