Bazı cinayetler vardır ki ne kan izi bırakır ne de bir bıçak yarası. Sessizce işlenir, göze batmaz, ama yüreğin en derin yerinde bir sızı olarak kalır. İnsanların ruhunu öldürmek… İşte asıl cinayet budur. Gözle görülen ölümlerden daha ağır, daha utanç verici bir suç. Çünkü bu, bir bedeni değil, bir umudu, bir hayali, bir inancı yok eder. Ve ne yazık ki bu cinayeti işleyenler, ellerinde silahlarla dolaşanlar değil, çoğu zaman o silahları yapanlar, yönlendirenler ve adına “düzen” dedikleri bir kılıf uyduranlardır.
Dünya, garip bir tiyatro sahnesine döndü, değil mi? Bir yanda insanlar ekmek için, sevgi için, bir parça huzur için çırpınırken; diğer yanda birileri, soğuk odalarda oturup yeni silahlar tasarlıyor. Bu silahlar sadece bedenleri değil, ruhları da hedef alıyor. Bir çocuğun gülüşünü, bir annenin duasını, bir babanın alın terini vuruyor. Ve sonra bu yaptıklarına “güç” diyorlar, “devlet” diyorlar, “gerekli” diyorlar. Ama sormuyorlar: Kimin ruhunu soldurdun? Kimin gecesine kâbus ektin?
İnsanlık, bir bahar dalı gibi narin aslında. Sevgiyle, emekle, umutla yeşerir. Ama birileri o dalı koparmak için elinden geleni yapıyor. Beton yığınlarının arasında sıkışmış hayatlar, savaşların gölgesinde büyüyen çocuklar, açlıkla sınanan masumlar… Bunlar sadece haberlerde okuduğumuz satırlar değil, her biri bir ruhun çığlığı. Ve o çığlıkları duymamak için kulaklarını tıkayanlar, ellerini kirletmeden cinayet işleyenlerdir.
Asıl utanç, bu cinayetin farkında olup susmakta. Görmezden gelmekte. “Benim elimde değil” deyip geçiştirmekte. Oysa hepimizin elinde bir şey var: Vicdan. Bir insanın gözüne bakıp onun hikayesini hissetmek, bir yaraya merhem olmak, bir gözyaşını silmek… Belki küçük şeyler gibi görünüyor, ama işte bu küçük şeyler, ruhları öldüren o büyük makinelere karşı koyabilecek tek güç.
Bazen düşünüyorum: Bu dünya neden böyle? Neden birileri hep yıkarken, diğerleri hep tamir etmeye çalışıyor? Belki cevap basit: Çünkü insanlık, hem karanlığı hem de ışığı içinde taşıyor. Ve o ışığı diri tutmak, ruhları öldürmelerine izin vermemek, bizim elimizde. Bir gülümsemeyle, bir güzel sözle, bir dayanışmayla… Çünkü asıl cinayet, ruhsuz bir dünya yaratmaksa; asıl direniş de o ruhu yeniden yeşertmek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder