Bu Blogu Takip Et

Sayfalar

Translate

makale etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
makale etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Ekim 2015 Perşembe

Hep o en olmadıklar bir anda oluverir


hayat hayatın renkleri çocuklar
Hayatta her zaman mükemmel olamayız. Olmak isteriz fakat başaramayız. Gel gelelim, doğamız gereği, bilinmeyenleri bilmek, görünmeyenleri görmek zorunda kaldığımız zamanlar mutlaka olmuştur, yahut olacaktır. Görünmek istemeyeni görmek, bilinmek istemeyeni bilmek bize kalmıştır. Fikrimiz sorulmadan… Kim bilir belki de uzaklarda beliren siluetler, sizi tam da şuanda bir noktadan izler!
Bir ömür bu… Uçsuz ve bucaksız… Yalnız kendinizin var olduğuna inandığınız, yalnızca kendi

25 Mayıs 2011 Çarşamba

Ütopyada İkirciklilik: “Mülksüzler”

Yazan: Judah Bierman
çev: Canay Özden Ursula K. Le Guin’in ütopik masalı Mülksüzler, yalnızca bilimkurgu semalarında yeni bir anarşist komün tasarısı olmakla ve dünyaya çivi çakmış tadı kalmamış demokrasilerimizden veya hemen her yerde bitiveren faşist tiranlıklardan, dolayısıyla tüm sorumluluklarımızdan bir kaçış önermekle kalmıyor. Parlak fizikçi Shevek’in ‘İkircikli bir ütopya’ altbaşlıklı bu ruhsal otobiyografisi ve ütopyacı arayışı aynı zamanda anarşist-sosyalist ütopya düşüncesinin bazı çıkmazlarını da masaya yatırıyor. Dahası, Plato ve More gibi, Le Guin de ütopyacı bir tasavvurun ‘bilen kişi’ için nasıl bir toplumsal sorumluluğu ve yabancılaşmayı dayattığını inceliyor. Ben Mülksüzler’in Anarres dünyasının iki anlamda okunabileceğini iddia ediyorum: Birincisi bu dünyanın yalnızca ikircikli bir biçimde iyi olduğu yönünde, ikincisi ise bu ikircikli durumun, kendi içindeki düzenleyici ilke doğrultusunda, hâkim yaşam tarzının kalıcı olarak belirlenmediği ve önüne geçilemez toplumsal ve çevresel değişikliklere izin verdiği hatta bunları talep ettiği şeklinde. Le Guin’in daha evvelce kaleme aldığı bilimkurgu eserleri ve büyücü hikâyeleriyle açıktan açığa bağlantılı olsa da aslında Mülksüzler diğer çağdaş ütopik hikâyelerle beraber okunması lazım gelen ahlaki bir alegoridir. Bu kitap, aynı zamanda planlı bir toplumda bilginin, ileriyi görenlerin ve bilimcinin sorumluluğu hakkındaki tartışmaya övgüye değer bir katkıdır.

21 Şubat 2011 Pazartesi

Baykuşlar ve Nuşirevan

Adaletiyle meşhur İran hükümdarlarından Nuşirevan tahta geçtiği ilk yıllarda, halka karşı o kadar zalim ve gaddarca davranmış, o kadar zevk-ü sefasına düşkünmüş ki, millet artık canından bıkar hale gelmiş, en ufak ses çıkaran olsa kellesi gidermiş. İşte bu zalim hükümdar Nuşirevan, bir gün maiyetiyle beraber ava çıkmıştı. Yanında gayet zeki bir de veziri vardı. Avlanırken bir ara diğerlerinden ayrılan hükümdar, yanında veziri olduğu halde bir suyun başına varıp atından indi ve bir müddet istirahata çekildi.

Öldürmeyi seviyoruz!

Bir şeyleri öldürmeyi seviyoruz!

Bir aile oyuncularına silahsız düşmanlarının evlerini yıkmak için canlarını feda etmeyi öğreten bir oyunun büyüsüne kapılır. Sevilmeyecek nesi var? Etgar Keret'in 'Kuşbakışı' adlı makalesi :




Annem devreye girmeseydi muhtemelen her şeyin yolunda olduğunu sanmaya devam edecektik. Annem bize torununun ondan kendisiyle Anne’nin telefonunda oynanan özel bir oyun oynamasını istediğini söylediğinde sıradan bir cumartesi sabahıydı. Oyun gerçekten basit: Bütün yapman gereken yeşil domuzların yaşadıkları binaları başlarına yıkmak için sapanla kuş fırlatmak.



“Ha, Angry Birds,” dedik karım ve ben aynı anda, “En sevdiğimiz oyun.” “Benim bu oyundan haberim yok,” dedi annem.
“Bir tek sizin yok muhtemelen,” dedi karım. “II. Dünya Savaşı’nın bittiğinden habersiz ormanda saklanan