Keyifli ve Doygun zaman geçirmek isteyenlerin tek adresi... Unusual Life Game Forums
bilim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bilim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
29 Mart 2014 Cumartesi
Mükemmel insanı yaratmak mümkün mü?
Bilim isterse istediği şekilde davranan, istediği şekilde düşünen mükemmel insanı yaratabilir. Ancak bu noktaya gelen bilim dünyasını etik kavramlar frenliyor.
Bilimin amacının; tek tip insan veya mükemmel insan oluşturmak değil daha sağlıklı bir nesil çıkarabilmek olduğunu belirten ve gen haritalanmasının teknoloji ile mümkün hale geldiğini vurgulayan Tıbbi Genetik Uzmanı Dr. Gülay Özgön, genetik çalışmalarda gelinen noktayı anlattı: "Genom Projesi olarak da adlandırılan gen haritalanması ile daha sağlıklı nesiller için daha geniş kapsama genetik tarama kapsama şansı oluştu fakat bununla birlikte bir çok etik problem de gündeme geldi. Çünkü hiçbir insan mükemmel bir genom içermiyor. İnsanın eksiğiyle fazlasıyla bir bireydir. Eğer genom projesi hayata geçerse tek tip insan oluşturmaya doğru gidilebilir. Yeni gelişen teknolojilerle belki beş yıl sonra bütün genomu taramak ve bunun datasını değerlendirmek şansına
22 Ocak 2012 Pazar
Psi ve bilim / İlk bilimsel Psi araştırmaları
Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui Metafizik / Parapsikoloji Mistisizm, Spiritüalizm, Okultizm ... Astroloji Burçlar,fallar,tarot,Rüya Analizi
Psi araştırmaları - Parapsikoloji nasıl bilim oldu?
PSİ ARAŞTIRMALARI
Dünya üzerinde varolan her ekolün, her bilimsel araştırmanın kendine ait bir tarihçesi vardır. Her ne kadar psi ve psi araştırmalarının başlangıcı insanlık tarihi kadar eski ise de kurumlaşması ve bir bilim dalına dönüşmesi 1850’li yıllara rastlar.
Mitolojilerde, efsanelerde ve ruhsal öğretilerde insanın beş duyunun dışına taşan yönleriyle ilgili sayısız örnek vardır ama New York 'un Hydesville kasabasında yaşayan Fox ailesi, özel metotlarla ruhsal iletişimin kurulabileceğini ispatlayan ilk ailedir.
Fox kardeşlerin başından geçen olaylar ve psi yetenekleri konuyla ilgilenmek zorunda kalan birçok bilim adamı ve uzman tarafından incelenmeye alındı. Böylece Fox ailesi bugün dünya üzerinde milyarlarca kişiye hizmet veren Parapsikoloji adlı bilimin doğmasına neden oldular.
Mitolojilerde, efsanelerde ve ruhsal öğretilerde insanın beş duyunun dışına taşan yönleriyle ilgili sayısız örnek vardır ama New York 'un Hydesville kasabasında yaşayan Fox ailesi, özel metotlarla ruhsal iletişimin kurulabileceğini ispatlayan ilk ailedir.
Fox kardeşlerin başından geçen olaylar ve psi yetenekleri konuyla ilgilenmek zorunda kalan birçok bilim adamı ve uzman tarafından incelenmeye alındı. Böylece Fox ailesi bugün dünya üzerinde milyarlarca kişiye hizmet veren Parapsikoloji adlı bilimin doğmasına neden oldular.
Parapsikoloji nasıl bilim oldu?
Her bilimin, gelişme ve yayılma süreci içinde tarihçe önemlidir. Herhangi bir olgu ilk defa nerede nasıl başlamıştır? Sorusunu yanıtlamak gerekir.
Parapsikolojinin bir bilim dalı haline gelmesini sağlayan olaylar dizisi, 1847 yılında Fox ailesinde meydana gelen olaylarla başlamış ve bu evde olup bitenlerin basına yansımasıyla da çok kısa bir süre içinde bir dalga gibi bütün Amerika’ya yayılmıştır.
Ünlü Fox ailesi, baba John Fox, Anne Leah Fox ve genç yaştaki kızları Margaretta ve Kate Fox’tan oluşuyordu. Ayrıca Rochester’de yaşayan evli bir kızları daha vardı.
Her bilimin, gelişme ve yayılma süreci içinde tarihçe önemlidir. Herhangi bir olgu ilk defa nerede nasıl başlamıştır? Sorusunu yanıtlamak gerekir.
Parapsikolojinin bir bilim dalı haline gelmesini sağlayan olaylar dizisi, 1847 yılında Fox ailesinde meydana gelen olaylarla başlamış ve bu evde olup bitenlerin basına yansımasıyla da çok kısa bir süre içinde bir dalga gibi bütün Amerika’ya yayılmıştır.
Ünlü Fox ailesi, baba John Fox, Anne Leah Fox ve genç yaştaki kızları Margaretta ve Kate Fox’tan oluşuyordu. Ayrıca Rochester’de yaşayan evli bir kızları daha vardı.
Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui Metafizik / Parapsikoloji Mistisizm, Spiritüalizm, Okultizm ... Astroloji Burçlar,fallar,tarot,Rüya Analizi
Etiketler: alternatif tıp,sağlık,resim,sanat
araştırmaları,
bilim,
nasıl,
oldu,
Parapsikoloji,
psi
3 Ocak 2012 Salı
Beyin nasıl güçlenir? beyni güçlendirmenin yolları
ABD'de yayımlanan bir dergi beyni güçlendirmenin yollarını açıkladı.
Duke Üniversitesi’nin Beyin Bilimleri Enstitüsü’nde görev yapan P. Murali Doraiswamy’e danışan dergi herkesin uygulayabileceği yöntemlerle daha sağlıklı bir beyne sahip olunabileceğini yazdı. Doraiswamy konuyla ilgili, “Belki korkutucu olabilir ama bir sınava yoğun çalışmak, kilo almak veya parti yapmak bile beyin devrelerine zarar verebilir.
Beyni güçlendirerek tüm bunları engelleyebilirsiniz” dedi. İşte beyni güçlendirmenin basit ama etkili yolları:
SIKI ANTRENMAN HAFIZAYA YARARLI
-Egzersiz yapmak beyin hücrelerinin gelişimini sağlayan proteinlerin salgılanmasını artırır. Doktor John J. Ratey, “Bu kalbinizin de beyninize daha fazla kan pompalamasını sağlar. Beyne çıkan glükoz ve oksijen de nöronların en uygun şekilde çalışmasına yardımcı olur” diyor. Birçok araştırma ayrıca egzersizin hafızayı güçlendirdiğini ve depresyonu engellediğini gösteriyor.
-Haftada 3 kez 40 dakikalık aerobik egzersiz 1 yıl boyunca yapıldığında yetişkin birinin beyinde hafıza ve bilgi depolamadan sorumlu sistem olan hipokampüsünü yüzde 2 oranında büyütür. Araştırma Illinois Üniversitesi’nde psikoloji profesörü olan Arthur F. Kramer tarafından yapıldı.
-Brezilya’da yapılan bir araştırmaya göre, 6 ay boyunca haftada 3 kez yapılan 60’ar dakikalık dayanıklılık egzersizi hafızayı geliştiriyor.
-Yetişkinlerin hafıza testleri 6 ay boyunca haftada 3 kez yapılan egzersizler sonucunda yüzde 14 oranında daha iyi çıkıyor.
SU YUDUMLAMAK YORGUNLUĞU ALIR
- Beynin sağlıklı olması için kalbe iyi gelen yiyeceklerle aynıları tüketilmelidir. Bunlar protein, iyi yağlar, tam tahıllılar ve antioksidan açısından yüksek yiyeceklerdir. Meyve ve sebze de tüketilmelidir.
-Kahvaltıda yumurta ve yulaf yenmelidir. Yumurtadaki kolin adlı madde beyin fonksiyonunu güçlendirir. Yulaf da lif açısından zengindir. Bu da kan şekerini düzenler.
-Kahvaltı sonrası atıştırmalıkta 8 badem ve 1 avuç yabanmersini tercih edilmelidir. Yabanmersini kan akışını artırır, bademde lif ve protein bulunur.
-Öğle yemeğinde somon ve fasülye salatası tercih edilmelidir. Somon omega 3 yağı, fasülye ise lif kaynağıdır.
-Öğle yemeği sonrasındaki atıştırmalık için bitter çikolata tüketilebilir. Antioksidan açısından zengindir, kafein de konsantrasyonu güçlendirir.
-Akşam vog içerisinde pişirilmiş 5 sebzeli körili - kahverengi pirinç tercih edilebilir. Sebzeler için patlıcan, soğan ve brokoli kullanılabilir.
-Akşam yemeği sonrasındaki atıştırmalık içinse bir avuç kiraz ve yoğurt yenebilir. Kirazdaki melatonin uykuyu düzenler. Yoğurttaki protein ve amino asitler sinir sistemini düzenler.
-15 dakikada bir su yudumlamak yorgunluğu alır.
-Kahve hafızayı güçlendirir ve dikkati toplar. Etkisi 6 saat sürer.
-Kahve tercih etmediğiniz durumlarda yeşil çay tüketin. Kafein oranı kahvedekinin üçte biridir.
- B12 vitamini yararlıdır.
MÜZİK ALETİ ÇALMAK FAYDALI
-Kavrama performansı 20’li yaşların ortalarından itibaren düşmeye başlar. Teksas Üniversitesi’nden Doktor Denise Park, bunu geliştirmek için zihinsel olarak karmaşık yeni şeyler öğrenmenin gerekli olduğunu söylüyor.
-Beyindeki dil, hafıza ve dikkat alanlarının gelişmesini sağlayan gri maddeyi artırmak için de egzersizler bulunuyor. Bunlar, dans dersi almak, yoga ve meditasyon yapmak, müzik aleti çalmayı öğrenmek, yabancı dil öğrenmek, kavrama geliştirici oyunlar oynamak ve satranç oynamak olarak açıklanıyor.
-Beyni geliştirmek için bir diğer yöntem, kitapların özetini çıkarmaktır.
-Problem çözmekten oluşan akışkan zeka testlerine giren kişilerin sonuçları, 1 ay boyunca haftada 5 kez 25’er dakikalık hafıza egzersizleri yaptıklarında yüzde 44 oranında iyileşiyor.
Duke Üniversitesi’nin Beyin Bilimleri Enstitüsü’nde görev yapan P. Murali Doraiswamy’e danışan dergi herkesin uygulayabileceği yöntemlerle daha sağlıklı bir beyne sahip olunabileceğini yazdı. Doraiswamy konuyla ilgili, “Belki korkutucu olabilir ama bir sınava yoğun çalışmak, kilo almak veya parti yapmak bile beyin devrelerine zarar verebilir.
Beyni güçlendirerek tüm bunları engelleyebilirsiniz” dedi. İşte beyni güçlendirmenin basit ama etkili yolları:
SIKI ANTRENMAN HAFIZAYA YARARLI
-Egzersiz yapmak beyin hücrelerinin gelişimini sağlayan proteinlerin salgılanmasını artırır. Doktor John J. Ratey, “Bu kalbinizin de beyninize daha fazla kan pompalamasını sağlar. Beyne çıkan glükoz ve oksijen de nöronların en uygun şekilde çalışmasına yardımcı olur” diyor. Birçok araştırma ayrıca egzersizin hafızayı güçlendirdiğini ve depresyonu engellediğini gösteriyor.
-Haftada 3 kez 40 dakikalık aerobik egzersiz 1 yıl boyunca yapıldığında yetişkin birinin beyinde hafıza ve bilgi depolamadan sorumlu sistem olan hipokampüsünü yüzde 2 oranında büyütür. Araştırma Illinois Üniversitesi’nde psikoloji profesörü olan Arthur F. Kramer tarafından yapıldı.
-Brezilya’da yapılan bir araştırmaya göre, 6 ay boyunca haftada 3 kez yapılan 60’ar dakikalık dayanıklılık egzersizi hafızayı geliştiriyor.
-Yetişkinlerin hafıza testleri 6 ay boyunca haftada 3 kez yapılan egzersizler sonucunda yüzde 14 oranında daha iyi çıkıyor.
SU YUDUMLAMAK YORGUNLUĞU ALIR
- Beynin sağlıklı olması için kalbe iyi gelen yiyeceklerle aynıları tüketilmelidir. Bunlar protein, iyi yağlar, tam tahıllılar ve antioksidan açısından yüksek yiyeceklerdir. Meyve ve sebze de tüketilmelidir.
-Kahvaltıda yumurta ve yulaf yenmelidir. Yumurtadaki kolin adlı madde beyin fonksiyonunu güçlendirir. Yulaf da lif açısından zengindir. Bu da kan şekerini düzenler.
-Kahvaltı sonrası atıştırmalıkta 8 badem ve 1 avuç yabanmersini tercih edilmelidir. Yabanmersini kan akışını artırır, bademde lif ve protein bulunur.
-Öğle yemeğinde somon ve fasülye salatası tercih edilmelidir. Somon omega 3 yağı, fasülye ise lif kaynağıdır.
-Öğle yemeği sonrasındaki atıştırmalık için bitter çikolata tüketilebilir. Antioksidan açısından zengindir, kafein de konsantrasyonu güçlendirir.
-Akşam vog içerisinde pişirilmiş 5 sebzeli körili - kahverengi pirinç tercih edilebilir. Sebzeler için patlıcan, soğan ve brokoli kullanılabilir.
-Akşam yemeği sonrasındaki atıştırmalık içinse bir avuç kiraz ve yoğurt yenebilir. Kirazdaki melatonin uykuyu düzenler. Yoğurttaki protein ve amino asitler sinir sistemini düzenler.
-15 dakikada bir su yudumlamak yorgunluğu alır.
-Kahve hafızayı güçlendirir ve dikkati toplar. Etkisi 6 saat sürer.
-Kahve tercih etmediğiniz durumlarda yeşil çay tüketin. Kafein oranı kahvedekinin üçte biridir.
- B12 vitamini yararlıdır.
MÜZİK ALETİ ÇALMAK FAYDALI
-Kavrama performansı 20’li yaşların ortalarından itibaren düşmeye başlar. Teksas Üniversitesi’nden Doktor Denise Park, bunu geliştirmek için zihinsel olarak karmaşık yeni şeyler öğrenmenin gerekli olduğunu söylüyor.
-Beyindeki dil, hafıza ve dikkat alanlarının gelişmesini sağlayan gri maddeyi artırmak için de egzersizler bulunuyor. Bunlar, dans dersi almak, yoga ve meditasyon yapmak, müzik aleti çalmayı öğrenmek, yabancı dil öğrenmek, kavrama geliştirici oyunlar oynamak ve satranç oynamak olarak açıklanıyor.
-Beyni geliştirmek için bir diğer yöntem, kitapların özetini çıkarmaktır.
-Problem çözmekten oluşan akışkan zeka testlerine giren kişilerin sonuçları, 1 ay boyunca haftada 5 kez 25’er dakikalık hafıza egzersizleri yaptıklarında yüzde 44 oranında iyileşiyor.
Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui Metafizik / Parapsikoloji Mistisizm, Spiritüalizm, Okultizm ... Astroloji Burçlar,fallar,tarot,Rüya Analizi
25 Kasım 2011 Cuma
Yaşlanmaya karşı hindistan cevizi!
Bilim adamları hindistan cevizi suyunun cildi yenilediğini belirtti.
Bir bardak hindistan cevizi suyu sadece 46 kalori içeriyor. Hindistan cevizinin sütü ise 550 kalori içeriyor.
Hindistan cevizi suyu vücuttaki sıvı kaybına iyi geliyor. Çünkü içerisinde elektrolitler bulunuyor. Bu sıvı içeriği açısından bir plazma yapısındadır ve bazı savaşlar esnasında tuzlu solüsyon olarak yaraları temizlemekte de kullanılmıştır.
Bilim adamları hindistan cevizi suyunun kilo vermeye de yardımcı olduğunu belirtiyor. Tatlı bir su olduğu için şekerli yiyecekler yemeye olan isteği köreltiyor. Ayrıca hindistan cevizi suyu hiç yağ içermiyor. İçerisinde doğal şekerler ve mineraller bulunuyor. Magnezyum, potasyum ve lifler açısından da zengin olduğu biliniyor.
Bir bardak hindistan cevizi suyu sadece 46 kalori içeriyor. Hindistan cevizinin sütü ise 550 kalori içeriyor.
Hindistan cevizi suyu vücuttaki sıvı kaybına iyi geliyor. Çünkü içerisinde elektrolitler bulunuyor. Bu sıvı içeriği açısından bir plazma yapısındadır ve bazı savaşlar esnasında tuzlu solüsyon olarak yaraları temizlemekte de kullanılmıştır.
Bilim adamları hindistan cevizi suyunun kilo vermeye de yardımcı olduğunu belirtiyor. Tatlı bir su olduğu için şekerli yiyecekler yemeye olan isteği köreltiyor. Ayrıca hindistan cevizi suyu hiç yağ içermiyor. İçerisinde doğal şekerler ve mineraller bulunuyor. Magnezyum, potasyum ve lifler açısından da zengin olduğu biliniyor.
Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui Metafizik / Parapsikoloji Mistisizm, Spiritüalizm, Okultizm ...
Etiketler: alternatif tıp,sağlık,resim,sanat
bilim,
cevizi,
hindistan,
hindistan cevizi,
karşı,
sağlık
13 Kasım 2011 Pazar
Kekik yağı ölüme neden olan bakterileri yok ediyor
Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Su Ürünleri Fakültesi Mikrobiyoloji Laboratuvarı’nda, kekik yağının, hastanelerde ölüme neden olan bakterileri yok edebildiği saptandı.
ÇÜ Su Ürünleri Fakültesi İşleme Teknolojisi Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Fatih Özoğul, laboratuvarda karabaş, lavanta, ardıç, kekik, adaçayı, biberiye ve defne
bitkilerinden elde edilen aromatik yağların antimikrobiyal etkisini ayrıntılı olarak araştırdı. Yapılan incelemede ’Origanum Onites’ türü kekik bitkisinden elde edilen aromatik yağda bakterileri ’yok edici’ özellikte yüzde 67.12 oranında ’Carvacrol’ ile yüzde 8.96 oranında ’P-Cymene’ maddesi bulundu. Yine aynı araştırmada ’Origanum Onites’ türü kekikten elde edilen yağın, ’Klebsiella pneumoniae ATCC700603’ ve boğaz enfeksiyonuna neden olan ’Staphylococcus aureus ATCC29213’ adlı bakterilerinin üremesine karşı antimikrobiyal etkisinin bulunduğu belirlendi.
'TEMİZLİKLİKTE DOĞAL MADDELER KULLANILMALI'
'Origanum Onites' türü kekikten elde edilen uçucu yağın insanlarda oral yolla denenmesini isteyen Doç. Dr. Fatih Özoğul, şunları söyledi:
"Enfeksiyona neden olan bu bakterilerin eliminasyonu için bilim adamları duyarlı olmalı. Alınacak sonuçların olumlu olması durumunda özellikle hastane gibi yerlerde bu bakterinin yol açtığı ölümlerin önüne geçilebilir. Özellikle Akdeniz Bölgesi’nde kolaylıkla bulunabilen kekikten elde edilen yağ temizlik maddelerinin içerisinde de kullanabilir. Böylelikle tamamen doğal temizlik ürünleri elde edilecek ve maliyetler azalacaktır. Her şeyden önce temizlik maddelerinin içerisindeki alkol maddesi yerine tamamen doğal maddeler kullanılarak doğaya katkıda bulunabilecek.
ÇÜ Su Ürünleri Fakültesi İşleme Teknolojisi Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Fatih Özoğul, laboratuvarda karabaş, lavanta, ardıç, kekik, adaçayı, biberiye ve defne
bitkilerinden elde edilen aromatik yağların antimikrobiyal etkisini ayrıntılı olarak araştırdı. Yapılan incelemede ’Origanum Onites’ türü kekik bitkisinden elde edilen aromatik yağda bakterileri ’yok edici’ özellikte yüzde 67.12 oranında ’Carvacrol’ ile yüzde 8.96 oranında ’P-Cymene’ maddesi bulundu. Yine aynı araştırmada ’Origanum Onites’ türü kekikten elde edilen yağın, ’Klebsiella pneumoniae ATCC700603’ ve boğaz enfeksiyonuna neden olan ’Staphylococcus aureus ATCC29213’ adlı bakterilerinin üremesine karşı antimikrobiyal etkisinin bulunduğu belirlendi.
'TEMİZLİKLİKTE DOĞAL MADDELER KULLANILMALI'
'Origanum Onites' türü kekikten elde edilen uçucu yağın insanlarda oral yolla denenmesini isteyen Doç. Dr. Fatih Özoğul, şunları söyledi:
"Enfeksiyona neden olan bu bakterilerin eliminasyonu için bilim adamları duyarlı olmalı. Alınacak sonuçların olumlu olması durumunda özellikle hastane gibi yerlerde bu bakterinin yol açtığı ölümlerin önüne geçilebilir. Özellikle Akdeniz Bölgesi’nde kolaylıkla bulunabilen kekikten elde edilen yağ temizlik maddelerinin içerisinde de kullanabilir. Böylelikle tamamen doğal temizlik ürünleri elde edilecek ve maliyetler azalacaktır. Her şeyden önce temizlik maddelerinin içerisindeki alkol maddesi yerine tamamen doğal maddeler kullanılarak doğaya katkıda bulunabilecek.
Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui
Etiketler: alternatif tıp,sağlık,resim,sanat
bakterileri,
baktesi,
bilim,
hastane,
ilaç,
kekik yağı,
neden,
sağlık,
yağı
30 Kasım 2010 Salı
Gerçek, Hipotez, Yasa, Kuram nedir?
Bilimin Doğasını Anlatmakta Kullanılan Terimler
Gerçek: Bilimde, tekrar tekrar doğrulanan bir gözlem pratik olarak "doğru" kabul edilir. Ancak bilimdeki "doğru"luk hiç bir zaman son değildir. Bugün için doğru kabul edilen yarın bir değişime uğrayabilir ya da tümüyle yanlış olduğu gösterilebilir.
Hipotez: Doğal dünyaya ilişkin ve sınanabilecek çıkarımları olan, değişmeye açık bir öneri. Çıkarımlar doğrulanırsa, hipotezin doğru olma olasılığı artar. Eğer yanlışlığı gösterilirse, önerilen biçimiyle hipotez terk edilir veya değişikliğe uğrar. Hipotezler daha karmaşık ilişkiler ve açıklamalar oluşturmakta kullanılabilir.
Yasa: Belirtilen koşullarda doğal evrenin bir parçasının nasıl davranacağını gösteren bir genelleme.
Kuram (Teori): Bilimde, doğal evrene ilişkin olarak bilimsel anlamda gerçekleri, yasaları, çıkarımları ve sınanmış hipotezleri içeren ve kuvvetle desteklenen bir açıklama.
Evrimin "bir bilimsel gerçek olarak değil, yalnızca bir kuram" olarak öğretilmesini isteyenler, gerçekte bu sözcüklerin genel kullanım anlamlarıyla, bilimsel anlamlarını karıştırmaktadırlar. Bilimde, bulguların birikimiyle kuramlar gerçeğe dönüşmezler. Tam tersine, kuramlar bilimin son noktasıdır. Kuramlar, yoğun bir gözlem, deney ve bilimsel yaratıcılık sonucu geliştirilmiş ileri bir anlayışı gösterirler. Çok büyük miktarda bilimsel gerçek, sınanmış hipotez ve mantıksal çıkarım içerirler. Bu anlamda evrim, en güçlü ve yararlı bilimsel kuramlardan biridir.
Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi (NAS)
Gerçek: Bilimde, tekrar tekrar doğrulanan bir gözlem pratik olarak "doğru" kabul edilir. Ancak bilimdeki "doğru"luk hiç bir zaman son değildir. Bugün için doğru kabul edilen yarın bir değişime uğrayabilir ya da tümüyle yanlış olduğu gösterilebilir.
Hipotez: Doğal dünyaya ilişkin ve sınanabilecek çıkarımları olan, değişmeye açık bir öneri. Çıkarımlar doğrulanırsa, hipotezin doğru olma olasılığı artar. Eğer yanlışlığı gösterilirse, önerilen biçimiyle hipotez terk edilir veya değişikliğe uğrar. Hipotezler daha karmaşık ilişkiler ve açıklamalar oluşturmakta kullanılabilir.
Yasa: Belirtilen koşullarda doğal evrenin bir parçasının nasıl davranacağını gösteren bir genelleme.
Kuram (Teori): Bilimde, doğal evrene ilişkin olarak bilimsel anlamda gerçekleri, yasaları, çıkarımları ve sınanmış hipotezleri içeren ve kuvvetle desteklenen bir açıklama.
Evrimin "bir bilimsel gerçek olarak değil, yalnızca bir kuram" olarak öğretilmesini isteyenler, gerçekte bu sözcüklerin genel kullanım anlamlarıyla, bilimsel anlamlarını karıştırmaktadırlar. Bilimde, bulguların birikimiyle kuramlar gerçeğe dönüşmezler. Tam tersine, kuramlar bilimin son noktasıdır. Kuramlar, yoğun bir gözlem, deney ve bilimsel yaratıcılık sonucu geliştirilmiş ileri bir anlayışı gösterirler. Çok büyük miktarda bilimsel gerçek, sınanmış hipotez ve mantıksal çıkarım içerirler. Bu anlamda evrim, en güçlü ve yararlı bilimsel kuramlardan biridir.
Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi (NAS)
9 Kasım 2010 Salı
Evrim fobisi
''Çalınan bir yüzüğün senin cebinden çıkması bu yüzüğün senin tarafından çalınmış olduğunu kanıtlar mı?"
Bir gün hakimlik görevinde bulunan bir arkadaşım, "Çalınan bir yüzüğün senin cebinden çıkması bu yüzüğün senin tarafından çalınmış olduğunu kanıtlar mı?" diye sordu. Elbette yüzüğü cebime bir başkası koymuş olabilirdi. "Peki yüzüğü bir başkası neden özellikle senin cebine koysun?" dediğinde ise "Belki benim hırsız olmam bir başkasını memnun edebilir" dedim. "Neden senin hırsızlığın bir başkasını memnun etsin ki?" şeklinde bir soru daha sordu. Elbette bunun çok çeşitli nedenleri olabilirdi. Aklıma ilk gelen nedenleri sıraladım. Gördük ki sağlam bir kanıt olmadığında benim hırsız olmam hukuken olanaksızdı. Ben hırsız bile olsam bu gerçek ispatlanamadığı sürece masumdum.
Biyoloji bilimini öğrenebilmek ve uygulayabilmek için evrim teorisi bilmek zorundasınız. Bunda kuşku gerektirecek hiçbir yön yok. Bu yüzüğün varlığı kadar gerçektir. Yüzük kimin cebinde olursa olsun vardır. Bu varlık mantıklı kimseler tarafından inkar edilemez. Evrim Teorisisinin belirlediği canlıların sınıflandırılması (sistematik) günümüz biyoloji biliminin en temel verisidir. Bu veri olmadan canlılar, kaba bir tabirle basitten gelişmişe sıralanamayacak ve en baştan biyoloji yöntem olarak öğretilemeyecektir. Sanırım buna itiraz etmek sadece evrim teorisine fobik bir yaklaşımdan öteye geçemez.
Ancak ortada yüzüğün çalınmış olduğu sorunu var. Böyle bir sorun elbette bize yüzük gerçekten çalındı mı yoksa yüzüğe çalınmış süsü mü verildi şeklinde bir ikincil şüphe verecektir. Amaç yüzüğü çalmak mı yoksa yüzük kullanılarak birini hırsız ilan edip onun itibarına leke sürmek mi? İşte bizim ülkemizde evrim teorisi konusunda buna benzer şekilde oluşmuş bir ikincil sorun var: Evrim teorisi bir din midir? Faşist/Komünist bir refleks midir? Evrim düşüncesi karanlık bir düşünce midir ve bu düşünceye saplanıldığı zaman toplumsal ve dini yönlerimizden doğan pozitif değerler yok mu olur? Yani evrim canlıların oluşumuyla ilgili bir teori süsü verilmiş dinsizleştirme kuramı ya da projesi midir?
Bu teoriyi bir tehlike olarak görüyor ve korkuyoruz, tabiri caizse bu korku çerçevesi bizleri korkulan şeye saldır şeklinde güdülüyor. Anlamadan dinlemeden saldırmaya başlıyoruz. Yani elimizde mantık sınırları içinde evrimin olmadığına dair sağlam tek bir kanıt yok ama bizler gene de evrim teorisi konusunda korkular içindeyiz. Yılan ölünce zehri de ölür zihniyetiyle bilimsel bir konuyu dalga konusuymuş gibi maymundan mı geldik basitliğinde tartışıp öldürmeye çabalıyoruz. İlkokuldan başlayarak bu teoriyi küçümsüyor ve önyargı oluşturuyoruz. Bu önyargı biyoloji bölümünde okuyan gençlerin büyük bir bölümünde dahi var. Şöyle ki evrim dersinden okulu uzatan bir biyolog adayı, arkadaşlarına, “ulan adam maymundan geldiğini sanıyor, aklı bu kadar işte bana da Cuma Namazına gittiğim için takmıştı zaten. Şimdi memnun olmuştur” diyebiliyor. Sanırım bu sosyolojik bir hadise. Dine inanmayan birisinin dine inanlara antipatisi olduğunu savlayan (genellemeci) hastalıklı bir düşünce var. Evrim konusu da bu paralelde bilimsel bir olgudan çok dini bir olgu gibi algılanmakta ve kutuplaşmalar doğurmaktadır. Yani yüzüğü beni sevmeyen birisinin benim cebime koymuş olabileceği, beni hırsız diye damgalayarak itibarıma leke sürmeyi planladığı paranoyası gibi ihtimalen çok uzak değil ama alternatifsiz de olamayan genellemeci bir görüşe koşulsuz inanmak kadar tehlikeli bir durum ortaya çıkmakta bu durumda. Tehlikeli çünkü eğer siz bir şeye kesin inanmışsanız ve inandığınız gerçek değilse siz gerçeğe asla ulaşamazsınız.
Oysa evrim teorisi dinamik bir hadise. İnançlardan farklı bir altyapıya sahip. Bu altyapı deneysellik. Bu altyapı biraz da teknolojiye bağlı olması. Bilimsel araçlar teknoloji ilerledikçe ilerliyor ve bizlere canlılar ve canlılık hakkında daha fazla bilgi sağlıyor. Bilim insanları gerçek peşindeler. Takım tutar gibi bir anlayışı tutamazlar. Sizin takıma ne geçirdik gibi basit bir tavırları olamaz. Ama üzgünüm ki günümüzde evrim teorisi söz konusu olunca sadece iki tarafın laf yarıştırmasına şahit oluyoruz. Bilmem belki de buna felsefe diyorlar.
Bir gün hakimlik görevinde bulunan bir arkadaşım, "Çalınan bir yüzüğün senin cebinden çıkması bu yüzüğün senin tarafından çalınmış olduğunu kanıtlar mı?" diye sordu. Elbette yüzüğü cebime bir başkası koymuş olabilirdi. "Peki yüzüğü bir başkası neden özellikle senin cebine koysun?" dediğinde ise "Belki benim hırsız olmam bir başkasını memnun edebilir" dedim. "Neden senin hırsızlığın bir başkasını memnun etsin ki?" şeklinde bir soru daha sordu. Elbette bunun çok çeşitli nedenleri olabilirdi. Aklıma ilk gelen nedenleri sıraladım. Gördük ki sağlam bir kanıt olmadığında benim hırsız olmam hukuken olanaksızdı. Ben hırsız bile olsam bu gerçek ispatlanamadığı sürece masumdum.
Biyoloji bilimini öğrenebilmek ve uygulayabilmek için evrim teorisi bilmek zorundasınız. Bunda kuşku gerektirecek hiçbir yön yok. Bu yüzüğün varlığı kadar gerçektir. Yüzük kimin cebinde olursa olsun vardır. Bu varlık mantıklı kimseler tarafından inkar edilemez. Evrim Teorisisinin belirlediği canlıların sınıflandırılması (sistematik) günümüz biyoloji biliminin en temel verisidir. Bu veri olmadan canlılar, kaba bir tabirle basitten gelişmişe sıralanamayacak ve en baştan biyoloji yöntem olarak öğretilemeyecektir. Sanırım buna itiraz etmek sadece evrim teorisine fobik bir yaklaşımdan öteye geçemez.
Ancak ortada yüzüğün çalınmış olduğu sorunu var. Böyle bir sorun elbette bize yüzük gerçekten çalındı mı yoksa yüzüğe çalınmış süsü mü verildi şeklinde bir ikincil şüphe verecektir. Amaç yüzüğü çalmak mı yoksa yüzük kullanılarak birini hırsız ilan edip onun itibarına leke sürmek mi? İşte bizim ülkemizde evrim teorisi konusunda buna benzer şekilde oluşmuş bir ikincil sorun var: Evrim teorisi bir din midir? Faşist/Komünist bir refleks midir? Evrim düşüncesi karanlık bir düşünce midir ve bu düşünceye saplanıldığı zaman toplumsal ve dini yönlerimizden doğan pozitif değerler yok mu olur? Yani evrim canlıların oluşumuyla ilgili bir teori süsü verilmiş dinsizleştirme kuramı ya da projesi midir?
Bu teoriyi bir tehlike olarak görüyor ve korkuyoruz, tabiri caizse bu korku çerçevesi bizleri korkulan şeye saldır şeklinde güdülüyor. Anlamadan dinlemeden saldırmaya başlıyoruz. Yani elimizde mantık sınırları içinde evrimin olmadığına dair sağlam tek bir kanıt yok ama bizler gene de evrim teorisi konusunda korkular içindeyiz. Yılan ölünce zehri de ölür zihniyetiyle bilimsel bir konuyu dalga konusuymuş gibi maymundan mı geldik basitliğinde tartışıp öldürmeye çabalıyoruz. İlkokuldan başlayarak bu teoriyi küçümsüyor ve önyargı oluşturuyoruz. Bu önyargı biyoloji bölümünde okuyan gençlerin büyük bir bölümünde dahi var. Şöyle ki evrim dersinden okulu uzatan bir biyolog adayı, arkadaşlarına, “ulan adam maymundan geldiğini sanıyor, aklı bu kadar işte bana da Cuma Namazına gittiğim için takmıştı zaten. Şimdi memnun olmuştur” diyebiliyor. Sanırım bu sosyolojik bir hadise. Dine inanmayan birisinin dine inanlara antipatisi olduğunu savlayan (genellemeci) hastalıklı bir düşünce var. Evrim konusu da bu paralelde bilimsel bir olgudan çok dini bir olgu gibi algılanmakta ve kutuplaşmalar doğurmaktadır. Yani yüzüğü beni sevmeyen birisinin benim cebime koymuş olabileceği, beni hırsız diye damgalayarak itibarıma leke sürmeyi planladığı paranoyası gibi ihtimalen çok uzak değil ama alternatifsiz de olamayan genellemeci bir görüşe koşulsuz inanmak kadar tehlikeli bir durum ortaya çıkmakta bu durumda. Tehlikeli çünkü eğer siz bir şeye kesin inanmışsanız ve inandığınız gerçek değilse siz gerçeğe asla ulaşamazsınız.
Oysa evrim teorisi dinamik bir hadise. İnançlardan farklı bir altyapıya sahip. Bu altyapı deneysellik. Bu altyapı biraz da teknolojiye bağlı olması. Bilimsel araçlar teknoloji ilerledikçe ilerliyor ve bizlere canlılar ve canlılık hakkında daha fazla bilgi sağlıyor. Bilim insanları gerçek peşindeler. Takım tutar gibi bir anlayışı tutamazlar. Sizin takıma ne geçirdik gibi basit bir tavırları olamaz. Ama üzgünüm ki günümüzde evrim teorisi söz konusu olunca sadece iki tarafın laf yarıştırmasına şahit oluyoruz. Bilmem belki de buna felsefe diyorlar.
Etiketler: alternatif tıp,sağlık,resim,sanat
bilim,
bilinir,
evrim,
evrim fobisi,
evrime,
evrimi anlamak,
fobi,
inanç,
inanılmaz,
korku,
korkular
27 Ağustos 2010 Cuma
Ender Saraç - Kozmik Bilim Açışından Oruç
Bedenin Çekim Alanı ve Oruç
Beden sürekli ruha kuvvetli bir çekim alanı oluşturur. Ruh aslında çok ince düzeyde bir enerjidir ve oldukça akışkandır. Ancak insan bu boyuttaki deneyiminde bedenin çekim alanındadır ve belirli sınırlamaları vardır. İnsan bedenin yemek yemesi, cinsel ilişkileri, içmesi, sigara gibi pek çok fizyolojik faaliyetler insanın aurasını (bedeni çevreleyen enerji alanı) etkiler. Bu tür bedensel faaliyetler ruhu daha kaba düzeye çeker ve aurayı bedene daha da yakınlaştırır.
Bedenin ruh üzerindeki çekim alanının azalıp auranın genişlemesi için bazı yöntemler vardır ve oruç da bu yöntemlerin en etkililerinden biridir. Yemeyerek, içmeyerek, sigara ve dumanlı maddeler kullanmayarak, kan almayarak, cinsel ilişkide bulunmayarak bedenin az enerji harcamasını ve arı bir halde olmasını sağlarız. Bağırsaklar boşalmış ve az çalışır, mesane boş ve idrar yolları az çalışır, akciğerler temiz, cinsel organlar ise dinlenmededir.
Çakralar akması gereken yönde akmaktadır. Kısacası insanın kanalları açık, aurası genişlemiş ve hassastır, kozmik yayınları daha iyi alabilir ve ruhsal boyutuna daha çok enerji yükleyebilir.
Bedensel ve ruhsal eylemlere evrenin tepkisi misliyledir
İşte böyle ruhsal ve bedensel detoks günlerinde sadece kuru kuruya bir açlık yetmez. Ruha da oruç tutturarak sapkın düşünceler, öfke, şiddet, sinirlilik, küfür, edepsizlik, ahlaksızlık gibi olumsuz enerji içeren düşüncelerden uzak tutmak gerekir. Tersine olumlu ve ulvi düşünceler, yardımseverlik, sevgi dolu faaliyet ve düşünceler, meditatif bir ruh hali ve içten yapılan ibadet ve her türlü pozitif enerji içeren düşünceler içinde olmak gerekir. Bu dönem sırasında bedensel ve ruhsal yapacağınız her türlü eyleme ve düşünceye evrenin tepkisi misliyledir, çünkü ruhsal yapı bedensel çekim alanının zayıflaması ile daha genişlemiştir.
Yazılım programı içindeki her şeyi kayıt altında tutan mekanizma bu dönem ruhsal boyutta daha çok enerji yüklediğini saptayacaktır.
Kadınlar ve oruç
Kadınların adet görürken oruç tutmamasının nedeni 1. ve 2. çakralar olan kök ve cinsel çakraların bu dönemde kanama ile temizlik faaliyetinde olması ve aurada delik olmasındandır. Enerjilerin yönü daha ulvi olan yukarıdaki 6. ve 7. çakralara doğru değil tersine bedenin altına doğrudur.
Hatalı oruç algılayışı
Maalesef pek çok kişi oruç tutmanın altındaki derin anlamı bilmemekte ve orucu sadece güneşin doğması ile batması arasındaki saatlerde aç ve susuz kalma eylemi gibi algılamaktadır. Oysa Yüce Yaradan’ın bizim aç kalmamıza hiç ihtiyacı yoktur; oruç, insanın ruhsal gelişimi ve ruhsal boyutuna daha çok olumlu enerji yükleme fırsatıdır.
Oruçlu bir kişinin küfretmesi, edepten uzak düşünceler içinde olması, başka insanların ve canlıların hakkını yemesi, o kişi için ters olabilir, çünkü kişinin o esnada daha açık olan kanalları her türlü eyleme ve düşünceye misliyle reaksiyon vermektedir.
Kısacası oruç ayıp olmasın diye tutulan veya aç kalma ritüeli değildir, ölüm dediğimiz boyut değiştirme sonrasında bize gerekecek yakıtı, enerjiyi kendimize yükleyebilmemiz için bir olanaktır. Kalpten ve olumlu duygu ve eylemlerle yapılırsa bu enerji akışı çok daha etkin ve sağlıklı olacaktır. Ayrıca oruç tutarken bedene eziyet etmeyin. İyi ve sağlıklı beslenin. Sağlıklı ve mantıklı beslenme ve bedenin sağlığına da dikkat etme, bedende sorun çıkmasının önüne geçerek ruhun bedene yoğunlaşmasına engel olur.
Beden sürekli ruha kuvvetli bir çekim alanı oluşturur. Ruh aslında çok ince düzeyde bir enerjidir ve oldukça akışkandır. Ancak insan bu boyuttaki deneyiminde bedenin çekim alanındadır ve belirli sınırlamaları vardır. İnsan bedenin yemek yemesi, cinsel ilişkileri, içmesi, sigara gibi pek çok fizyolojik faaliyetler insanın aurasını (bedeni çevreleyen enerji alanı) etkiler. Bu tür bedensel faaliyetler ruhu daha kaba düzeye çeker ve aurayı bedene daha da yakınlaştırır.
Bedenin ruh üzerindeki çekim alanının azalıp auranın genişlemesi için bazı yöntemler vardır ve oruç da bu yöntemlerin en etkililerinden biridir. Yemeyerek, içmeyerek, sigara ve dumanlı maddeler kullanmayarak, kan almayarak, cinsel ilişkide bulunmayarak bedenin az enerji harcamasını ve arı bir halde olmasını sağlarız. Bağırsaklar boşalmış ve az çalışır, mesane boş ve idrar yolları az çalışır, akciğerler temiz, cinsel organlar ise dinlenmededir.
Çakralar akması gereken yönde akmaktadır. Kısacası insanın kanalları açık, aurası genişlemiş ve hassastır, kozmik yayınları daha iyi alabilir ve ruhsal boyutuna daha çok enerji yükleyebilir.
Bedensel ve ruhsal eylemlere evrenin tepkisi misliyledir
İşte böyle ruhsal ve bedensel detoks günlerinde sadece kuru kuruya bir açlık yetmez. Ruha da oruç tutturarak sapkın düşünceler, öfke, şiddet, sinirlilik, küfür, edepsizlik, ahlaksızlık gibi olumsuz enerji içeren düşüncelerden uzak tutmak gerekir. Tersine olumlu ve ulvi düşünceler, yardımseverlik, sevgi dolu faaliyet ve düşünceler, meditatif bir ruh hali ve içten yapılan ibadet ve her türlü pozitif enerji içeren düşünceler içinde olmak gerekir. Bu dönem sırasında bedensel ve ruhsal yapacağınız her türlü eyleme ve düşünceye evrenin tepkisi misliyledir, çünkü ruhsal yapı bedensel çekim alanının zayıflaması ile daha genişlemiştir.
Yazılım programı içindeki her şeyi kayıt altında tutan mekanizma bu dönem ruhsal boyutta daha çok enerji yüklediğini saptayacaktır.
Kadınlar ve oruç
Kadınların adet görürken oruç tutmamasının nedeni 1. ve 2. çakralar olan kök ve cinsel çakraların bu dönemde kanama ile temizlik faaliyetinde olması ve aurada delik olmasındandır. Enerjilerin yönü daha ulvi olan yukarıdaki 6. ve 7. çakralara doğru değil tersine bedenin altına doğrudur.
Hatalı oruç algılayışı
Maalesef pek çok kişi oruç tutmanın altındaki derin anlamı bilmemekte ve orucu sadece güneşin doğması ile batması arasındaki saatlerde aç ve susuz kalma eylemi gibi algılamaktadır. Oysa Yüce Yaradan’ın bizim aç kalmamıza hiç ihtiyacı yoktur; oruç, insanın ruhsal gelişimi ve ruhsal boyutuna daha çok olumlu enerji yükleme fırsatıdır.
Oruçlu bir kişinin küfretmesi, edepten uzak düşünceler içinde olması, başka insanların ve canlıların hakkını yemesi, o kişi için ters olabilir, çünkü kişinin o esnada daha açık olan kanalları her türlü eyleme ve düşünceye misliyle reaksiyon vermektedir.
Kısacası oruç ayıp olmasın diye tutulan veya aç kalma ritüeli değildir, ölüm dediğimiz boyut değiştirme sonrasında bize gerekecek yakıtı, enerjiyi kendimize yükleyebilmemiz için bir olanaktır. Kalpten ve olumlu duygu ve eylemlerle yapılırsa bu enerji akışı çok daha etkin ve sağlıklı olacaktır. Ayrıca oruç tutarken bedene eziyet etmeyin. İyi ve sağlıklı beslenin. Sağlıklı ve mantıklı beslenme ve bedenin sağlığına da dikkat etme, bedende sorun çıkmasının önüne geçerek ruhun bedene yoğunlaşmasına engel olur.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)