Bu Blogu Takip Et

Sayfalar

Translate

bilimsel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bilimsel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Ocak 2012 Pazar

Psi ve bilim / İlk bilimsel Psi araştırmaları

İLK BİLİMSEL PSİ ARAŞTIRMALARI BAŞLIYOR
  İlk bilimsel Psi araştırmaları 1851-1854 yılları arasında Philadephie’den Prof. Robert Hare’in alet kullanarak gerçekleştirdiği deneysel çalışmalarla başlar.
Robert Hare
b. 17 January, 1781, Philadelphia, Pennsylvania, U.S.A.
d. 15 May, 1858, Philadelphia, Pennsylvania, U.S.A.
Robert Hare was an American chemist who developed high temperature blow-pipe and a voltaic battery having large plates, used for producing rapid and powerful combustion, called a deflagrator.
  Parapsikoloji dünyasını bilimsel şartlarda inceleyen ilk bilim adamı, Harvard ve Yale Üniversitesi’nde Kimya profesörü olan Prof. Robert Hare (1781-1858) idi.
  Prof. Hare o zamanki ve şimdiki çoğu şüphecilerin aksine, Psi fenomenlerine adil bir şans tanımaya ve elindeki bütün imkanlarla incelemeye karar verdi. Araştırmalarında bazı mekanik aletler kullanan Prof. Hare, birçok bakımdan, Sir William Cookes’ın çalışmalarını hemen hemen yirmi yıl öncesinden gerçekleştirmiş oluyordu.
                       Sir William Crookes
 
Prof Hare, Psi ile ilgili bilimsel bulgularını 1855 yılında yayınladı.Psi Olgularının Deneysel İncelemeleri” (Experimental Investigations of the Spirit Manifestations) adlı bu kitabı büyük bir ilgiyle karşılanmış, iki yılda tam dört baskı yapmıştı. Yayıncılar kitabın reklamını “Bilimsel olarak ortaya konulan spiritüalizm” sloganı ile yapmışlardı. Böylece Prof. Hare, Psi fenomeni, insanın beş duyunun dışına taşan yetenekleri ve spirit yönüyle ilgilenen en ünlü kişilerden biri olmuştur. Daha sonra onun kadar ünlü başka bir bilim adamı Psi olgusu için parmak ısırttıracak cesarette çalışmalar yapacak ve cesur, yenilikçi insanların araştırmalarında sanıldığı gibi yalnız bırakılan kişiler olmadıklarını ispatlayacaktı. Ellerini gerçeğe uzatma cesareti bulanlar daima karşılığını aldılar…

Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui Metafizik / Parapsikoloji Mistisizm, Spiritüalizm, Okultizm ... Astroloji Burçlar,fallar,tarot,Rüya Analizi

2 Aralık 2011 Cuma

Evrim Teorisi bilimsel değilse Elektromagnetik Dalga Teorisi hiç bilimsel olmamalıdır

Evrim teorisi bilimsel değilse elektromagnetik dalga teorisi hiç bilimsel olmamalıdır..çünkü;

Elektromagnetik dalgalar bir fenomendir,yapısı tam olarak henüz bilinmiyor.

Electromagnetic radiation - Wikipedia, the free encyclopedia

Ancak elektromagnetik dalgaları herkes kullanıyor,cep telefonu,radyo,televizyon,uydu haberleşmeleri,telsiz....yani elektromagnetik dalgalar gerçek ve var.

Gelin bu iki teoriyi karşılaştıralım;

-Elektromagnetik dalgalar gözle görülmez,dokunulmaz,hissedilmez
-Canlılar gözle görülür,dokunulur,hissedilir

-Elektromagnetik dalgaların yapısı şimdilik tam olarak bilinmemektedir
-DNA molekülü 1958 yılında keşfedilmiştir(keşfeden ateist Watson nobel ödülü almıştır)

-Elektromagnetik dalgaları gözleyemezsiniz
-Canlıların davranışlarını izleyebilirsiniz,doğal seçilim kuramı gözlemden doğmuştur.

-Elektromagnetik dalgalar geçmişe ait iz bırakmaz.Varsa sadece anlık vardır.
-Canlılar ölünce fosilleşmişse fosilleri görüp geçmiş hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz

-Elektromagnetik dalgaların yapısı ile (şimdilik) oynayamazsınız.
-Canlıların genleri ile oynayabilirsiniz,oynanıyor zaten

Liste uzatılabilir.Görüldüğü gibi canlılar ve evrim hakkındaki bildiklerimiz elektromagnetik dalgalardan daha fazla...






Tarafsız bakan her göz tarafından gözlenebilen evrim teorisi bilimsel değil ise elektromagnetik dalga teorisi hiç bilimsel değildir,cep telefonları,radyolar,televizyonlar yoktur,uydular yoktur...
Darwin,evrim teorisi,çeşitlilik, evrim, genetik, genetik,fosil,mutasyon, Ekoloji

18 Kasım 2010 Perşembe

Evrimin Bilimsel Duruşu ve Eleştirisi

Evrim ve ortak ata teorileri bir zamanlar bilimsel çevrelerde tartışmalıydı. Artık böyle birşey söz konusu değil. Evrimin çeşitli yönlerinin nasıl çalıştığı konusunda tartışmalar sürüyor. Örneğin ilişki şemalarının bütün ayrıntıları ortaya çıkarılmış değil. Yine de evrim ve ortak ata teorileri bilim dünyasında bir gerçeklik olarak görülüyor.
Bilimsel yaratılışçılık %100 saçmalıktır. Sözde ‘bilimsel’ yaratılışçılar itirazlarını bilimsel mantığa ya da verilere dayandırmazlar. Düşünceleri dinsel dogmalara dayanır, ve yaklaşımları yalnızca evrime saldırmaktan ibarettir.
Kullandıkları iddialar birkaç kategoriye ayrılır: bilimsel ilkelerin çarpıtılması (termodinamiğin ikinci yasası iddiası), evrimin karikatürize edilmiş versiyonları (“tesadüfen evrilemeyecek kadar düşük ihtimalli” iddiası), verilerin dürüstçe olmayan kullanımı (ışığın hızının azalması iddiası) duygulara ve inanma isteğine hitap etme (“bir maymundan gelmiş olmak istemiyorum”), kişisel şüpheciliğe hitap etme (“bunun nasıl evrilmiş olabileceğini anlamıyorum”), bilim insanlarından dürüstçe olmayan bir şeklide alıntı yapmak (Darwin’in gözün evrimi üzerine yorumları) ve iddialarına uygun veriler uydurmak (Gish’in öküz kurbağası proteinleri)
En önemlisi bilimsel yaratılışçıların evrimin yerine koyabilecekleri test edilebilir, bilimsel bir teorileri yok. Evrim yanlış çıksa bile yalnızca başka bir bilimsel teoriyle değiştirilir. Yaratılışçılar bilimsel deneyler yapmaz ya da referans verilen bilimsel dergilerde çalışmalarını yayımlamaya kalkmazlar. Yaptıklarını çoğu “klise korosuna vaaz vermekten (tereciye tere satmaktan)” ibarettir.
Yaratılışçıların en makul savları bilimsel olmayan bir sav –adil muamele talep etmeleridir. “Tartışmanın her iki yönünü de ortaya koymamız gerekmez mi?” diye sorarlar. Cevap hayırdır –yapılacak en adil şey bilimsel yaratılışçılığı devlet okullarındaki fen derslerinden çıkarmaktır. Bilim insanları evrimi 150 yıl boyunca inceleyip test ettiler. Yığınlarca kanıt var. Bilim dünyasında evrime rakip başka teoriler yok. Bilimsel yaratılışçıların, bilimsel bir teori kurup, test etmedikçe fen derslerinde düşüncelerini sunmak için eşit zaman talep etmeye hakları yok. Evrim bilim müfredatında kendisine bir yer kazandı, yaratılışçılık kazanmadı.
Bilim verilere açık ve dürüst bir gözle bakmaya dayanır. Yaratılışçılık çoğunlukla dürüst olmayan tartışma tekniklerine ve verilerin desteklemediği konuların yanlışlığını görmezden gelmeye dayanıyor. Bilimin yeri bilim dersleridir. Evrim bilimdir. Yaratılışçılık değil. Bu kadar basit.
Devlet okullarında yaratılışçı saldırı demek, okul çocuklarının biyolojinin en güçlü ve zarif teorisini öğrenme olanaklarının ellerinden alınması demek. Siyasetçiler oy karşılığında bilimsel açıdan cahil ama siyasal açıdan güçlü olanların eğitim sistemini mahvetmelerine izin vermeye niyetli. Evrimler ve genel anlamda bilim eğitimiyle ilgilenen insanların okul komitesi seçimlerini yakından izlemeleri gerekiyor. Gizli yaratılışçı adaylar pek çok bölgede seçildi. Neyseki görüşleri ortaya çıkınca oy çoklğuyla atılabildiler.
Amerikalıların çoğunluğu dindardır, ama yalnızca azınlıkta kalan bir kısım dinci kaçıklardır. Dinin aşırı sağın Amerika’ya dayatmak istediği versiyonu ılımlı hristiyanlara diğer dinlerin mensuplarına , ateistlere ve agnostiklere olduğu kadar akıldışı geliyor. Pek çok bilinçli dindar insan biyolojik gerçekliklerin ve teorilerin dini inançlarına karışması için bir neden görmüyor.
Evrimin Biyolojideki Önemi

“Evrimin ışığında bakılmadığı sürece biyolojideki hiçbirşey bir anlam ifade etmiyor.”Theodosius Dobzhansky


Evrime biyolojinin temel yapıtaşı denildi ve bunun iyi nedenleri var. Biyolojide evrim hakkında hiçbir şey bilmeden ya da çok az şey bilerek araştırma yapmak mümkündür. Pek çok biyolog bunu yapar. Ama evrim olmadan birbirinden ayrı araştırma alanları grubu haline gelir. Evrimsel açıklamalar bütün biyoloji alanlarına yayılır ve onları tek bir kuramsal şemsiye altında toplar.
Mikroevrimsel kuramdan biliyoruz ki doğal seçilim bir populasyonda var olan genetik çeşitlenmeyi üretimsel başarıyı en üste çıkarmaya uygun seviyede tutmalıdır. Bu çeşitli biyolojik özellikleri ve onların birbirine oranla önemlerini yorumlayacak bir model sunar. Örneğin karşı cinsi etkilemek niyetiyle kullanılan bir sinyal avcılar tarafından algılanabilir. Doğal seçilim karşı cinsi çekme ve bundan dolayı avcılara yakalanma arasında bir tercih dayatması yaratmıştır. Eğer üretimsel başarıda başka bir şeyin en uygun seviyeye getirildiğini varsayarsanız biyolojideki pek çok şey pek bir anlam ifade etmez. Evrim teorisi olmadan yaşam tarihi stratejileri çok az anlaşılabilir.
Makroevrimsel teori de yaşayan şeylerin nasıl çalıştığına dair pek çok şeyin açıklanmasına yardım eder. Canlılar zaman içinde biriken doğal seçilimle değişime uğradılar. Doğadaki elde olan malzemenin yamalanmasıyla tasarımlara dair çok sayıda örnek bunun doğrudan bir sonucudur. Genetik kökenli özelliklerin gruplar arasındaki dağılımı soyların ayrışması ve mutasyonlar sürekli yeni özellikler üretilmesiyle açıklanıyor. Özellikler içinde ortaya çıktıkları soylarla sınırlı.
Geçmişe dair ayrıntılar da biyolojide açıklayıcı bir güce sahip. Bitkiler karbonlarını karbondioksit gazını hücrelerindeki organik bir molekülle birleştirerek sağlarlar. Buna karbon sabitlemesi denir. Karbonu sabitleyen müzik RuBP carboxlyase’dır. C3 fotosentezi kullanan bitkiler sabitledikleri karbondioksitin 1/3 ile ½’si arasındaki bir kısmını kaybederler. RuBP carboxlyase oksijen yokluğunda iyi çalışıp, oksijen olduğu zaman kötü çalışıyor. Bunun nedeni fotosentezin gaz halindeki oksijenin çok az bulunduğu zamanlarda evrilmiş olmasıdır. Daha sonraları oksijen yaygın hale gelince fotosentezin işlevselliği azaldı. Fotosentetik canlılar bunu enzimi arttırarak karşıladılar. RuBP carboxylase gezegendeki en yaygın protein çünkü en az işlevsel olanlarından biri.
Ekosistemlerin, türlerin, canlıların ve genlerinin hepsinin uzun tarihçeleri var. Herhangi bir biyolojik özelliğin tam açıklamasının iki etkeni olmalıdır. Birincisi son haline dair bir açıklama –nasıl işliyor? Ve ikincisi nihai bir açıklama –neyden uyarlandı? Yüzyıllardır insanlar “Neden burdayız?” diye soruyorlar. Bu sorunun cevabı bilim alanının dışında kalıyor. Fakat biyologlar “buraya nasıl geldik?” sorusuna zarif bir cevap sağlayabiliyorlar.


Kaynak: Introduction to Evolutionary Biology


Mikroevrimin Mekanizmaları