Keyifli ve Doygun zaman geçirmek isteyenlerin tek adresi... Unusual Life Game Forums
6 Mart 2011 Pazar
Hayallerinde Kendini Aramak
Bir zamanlar bir adam vardı. Kanatları rüzgâra dolanan hayallere dalardı. Hayallerinde hep kendini arardı. Arar arar bulamaz, bulamadıkça tekrar arar ve asla bırakmazdı. Bırakmadıkça o hayaller kendisini; ulaşamıyordu kendisine, hayalleri ona engeldi. Hayallerinde rüzgar ile savrulup giderdi. Rüzgâr olmayı hiç hayal etmemişti. Rüzgâr ile ilerler hayallerinde ve kendisinden geçerdi. O adam, hayal etmeyi çok severdi. Hayır! Hayal etmek kötü bir şey değildi. Hayaller insanların tamamen özgür olduğu gerçek yerdi. “İnsanlar hayallerinde özgürdür.
Etiketler: alternatif tıp,sağlık,resim,sanat
adam,
arayan,
hayal,
hayallerinde,
kendini,
öykü,
özgür
Bilinç - Bilgi - Deneyim
Bir şeyin ‘ne’ olduğunun bilinmesi zihni tatmindir. Bir şeyin ‘nasıl’ olduğunun bilinmesi ise deneyimdir. Nasılı deneyimle bilinir. Nasılı deneyimlenmiş bilgidir. Deneyimler nasıllar bilgisidir.
Bilinç deneyimlenmiş bilgilerle ilerler. Bildiği bilgilerle değil. Bilinen bilgi zihinde ‘idea’ olarak varlığını koruyan bilgidir. İdealar bilinç ilerleyişinde deneyimlere yol açabilecek kıvılcım kudretine sahip ise o takdirde bilince temelden ve derinden hizmet ederler. Aksi takdirde bulmaca doldururken işlevseldirler.
Bilinç deneyimlenmiş bilgilerle ilerler. Bildiği bilgilerle değil. Bilinen bilgi zihinde ‘idea’ olarak varlığını koruyan bilgidir. İdealar bilinç ilerleyişinde deneyimlere yol açabilecek kıvılcım kudretine sahip ise o takdirde bilince temelden ve derinden hizmet ederler. Aksi takdirde bulmaca doldururken işlevseldirler.
Etiketler: alternatif tıp,sağlık,resim,sanat
bildiği,
bilgilerle,
bilinç,
değil,
deneyimlenmiş,
ilerler
El yapımı, organik sarımsak sabununun şifası
Sarımsak suyundan sabun
El yapımı, organik ''sarımsak sabunu''nun, saç dökülmesi, kepek ve saç kırılmalarına karşı etkili olduğu olduğu bildirildi.
Kimyasal katkı içermeyen, iki bin derecede kaynatıldıktan sonra tahta kalıplarda iple şekil verilen organik sabunların, çok sayıda rahatsızlığa iyi geldiği belirtiliyor. Konya'da organik sabunların satışını yapan firmanın sahibi Ayşe Aktepe, çeşitli bitki özlerinden, yoğun bir emekle üretilen organik sabunların, hiçbir kimyasal madde içermediğini söyledi.
Tahta kalıplarda iple şekil verilen sabunların birçoğunun içinde, doğallığın bir göstergesi olarak, üretildiği bitkiden kalıntıların bulunduğunu ifade eden Aktepe, 50'ye yakın çeşidi olan bu ürünlerden sarımsak sabununa ilginin beklenilenin üzerinde olduğunu vurguladı. Sarımsağın keskin kokusunun kullanım sırasında etkili olduğunu ancak kısa süre içinde kokunun etkisini kaybettiğini anlatan Aktepe, sarımsak sabununun saç diplerine masaj yapılarak kullanıldığını belirtti.
Osmanlı'dan günümüze şifalı sabunlar
Sabınların TSE belgeli ve Sağlık Bakanlığı'ndan onaylı olduğuna dikkati çeken Aktepe, sabun kültürümüzün yüzyıllar öncesine dayandığını anımsatarak, ''Geçmiş dönemde üretilen organik sabunlar, Osmanlı sarayında padişahlara hediye olarak sunulurdu. Özellikle sultanların kızları ve cariyeleri tarafından çeyizlerine ve odalarına konulurdu'' dedi. Aktepe, organik sabunların tanesinin 5 liradan satıldığını sözlerine ekledi.
Organik sabınlar
Yüzde 100 organik olarak üretilen sabunların faydaları şöyle sıralanıyor:
Bittim Sabunu: Egzama, mantar, ergenlik sivilcelerine, saç diplerindeki yaralara karşı çok etkili olduğu belirtilen bittim sabunu, saç dökülmelerinde ve saçların yanlanmasını önlemesinde etkin olarak kullanılır.
Süt-Bal İnci Tozlu Sabun: Göz altı morluklarında en etkili olduğu belirtilen bu sabunun, cilde canlılık verdiği, beslediği, yumuşattığı ve nemlendirdiği, bütün cilt tipleri için uygun bir besleyici özelliğe sahip olduğu ifade ediliyor.
Tarçın Sabunu: Yüz çillerinin giderilmesinde etkili olduğu kaydedilen bu sabunun yara, sivilce ve çatlaklar için en etkili sabun olduğu vurgulanıyor.
Papatya Sabunu: Göz kapağı iltihaplarına iyi gelen bu sabun, göz altı tabalarında etkili olduğu, selülit tedavisinde kullanıldığı, egzama kaşıntı ve mantara iyi geldiği, ayrıca saçlara dolgunluk ve parlaklık veriyor.
Limon Sabunu: Ciltteki gözenekleri açarak cildin nefes almasını sağlayan bu sabun ise sivilce, siyah nokta ve çillere iyi geliyor. El ve ayak nasırlarında etkisini gösteren sabun, doğal bir antiseptik. Cildin nem dengesini sağlayan sabun, köpüğü ile yapılan masaj baş ve vücut ağlarında etkili.
Menengiç Sabunu: Sedef, kaşıntı, selülit ve topuk çatlaklarına iyi gelen bu sabun ise saçları ve cildi besliyor, düzenli kullanıldığında cilt çatlaklarını gideriyor ve nasırları yok ediyor.
Meyan Kökü Sabunu: Sedef, behçet, lüpus türleri, pernisiöz anemi, hashimoto gibi rahatsızlıklarda diğer tıbbi ve bitkisel tedavilerle birlikte uygulanan sabunun, kanser ve lösemi tedavilerinde hastanelerde bitkisel destek olarak kullanıldığı vurgulanıyor.
Gül Yapraklı Sabun: Cildin nem dengesini korur. Alerjik ve hassas ciltler için rahatlıkla kullanılabilen bu sabun, egzama, sedef ve kaşıntıya iyi gelir.
Kayısı Sabunu: İçeriğinde bulunan bol E vitamini sayesinde nem kaybını önleyerek cildin direncini artırır. Tüm ciltler için uygun olan bu sabun da düzenli kullanıldığında sivilce, siyah nokta ve lekelerin giderilmesinde etkili.
Buğday Sabunu: Hücre yenilenmesinde etkin olduğu ifade edilen buğday sabununun, içerisindeki A, D ve B vitaminleri ile pürüzsüz bir cilt görünümü sağlıyor, yara, yanık ve ciltteki güneş ve doğum lekelerini giderdiği belirtiliyor.
El yapımı, organik ''sarımsak sabunu''nun, saç dökülmesi, kepek ve saç kırılmalarına karşı etkili olduğu olduğu bildirildi.
Kimyasal katkı içermeyen, iki bin derecede kaynatıldıktan sonra tahta kalıplarda iple şekil verilen organik sabunların, çok sayıda rahatsızlığa iyi geldiği belirtiliyor. Konya'da organik sabunların satışını yapan firmanın sahibi Ayşe Aktepe, çeşitli bitki özlerinden, yoğun bir emekle üretilen organik sabunların, hiçbir kimyasal madde içermediğini söyledi.
Tahta kalıplarda iple şekil verilen sabunların birçoğunun içinde, doğallığın bir göstergesi olarak, üretildiği bitkiden kalıntıların bulunduğunu ifade eden Aktepe, 50'ye yakın çeşidi olan bu ürünlerden sarımsak sabununa ilginin beklenilenin üzerinde olduğunu vurguladı. Sarımsağın keskin kokusunun kullanım sırasında etkili olduğunu ancak kısa süre içinde kokunun etkisini kaybettiğini anlatan Aktepe, sarımsak sabununun saç diplerine masaj yapılarak kullanıldığını belirtti.
Osmanlı'dan günümüze şifalı sabunlar
Sabınların TSE belgeli ve Sağlık Bakanlığı'ndan onaylı olduğuna dikkati çeken Aktepe, sabun kültürümüzün yüzyıllar öncesine dayandığını anımsatarak, ''Geçmiş dönemde üretilen organik sabunlar, Osmanlı sarayında padişahlara hediye olarak sunulurdu. Özellikle sultanların kızları ve cariyeleri tarafından çeyizlerine ve odalarına konulurdu'' dedi. Aktepe, organik sabunların tanesinin 5 liradan satıldığını sözlerine ekledi.
Organik sabınlar
Yüzde 100 organik olarak üretilen sabunların faydaları şöyle sıralanıyor:
Bittim Sabunu: Egzama, mantar, ergenlik sivilcelerine, saç diplerindeki yaralara karşı çok etkili olduğu belirtilen bittim sabunu, saç dökülmelerinde ve saçların yanlanmasını önlemesinde etkin olarak kullanılır.
Süt-Bal İnci Tozlu Sabun: Göz altı morluklarında en etkili olduğu belirtilen bu sabunun, cilde canlılık verdiği, beslediği, yumuşattığı ve nemlendirdiği, bütün cilt tipleri için uygun bir besleyici özelliğe sahip olduğu ifade ediliyor.
Tarçın Sabunu: Yüz çillerinin giderilmesinde etkili olduğu kaydedilen bu sabunun yara, sivilce ve çatlaklar için en etkili sabun olduğu vurgulanıyor.
Papatya Sabunu: Göz kapağı iltihaplarına iyi gelen bu sabun, göz altı tabalarında etkili olduğu, selülit tedavisinde kullanıldığı, egzama kaşıntı ve mantara iyi geldiği, ayrıca saçlara dolgunluk ve parlaklık veriyor.
Limon Sabunu: Ciltteki gözenekleri açarak cildin nefes almasını sağlayan bu sabun ise sivilce, siyah nokta ve çillere iyi geliyor. El ve ayak nasırlarında etkisini gösteren sabun, doğal bir antiseptik. Cildin nem dengesini sağlayan sabun, köpüğü ile yapılan masaj baş ve vücut ağlarında etkili.
Menengiç Sabunu: Sedef, kaşıntı, selülit ve topuk çatlaklarına iyi gelen bu sabun ise saçları ve cildi besliyor, düzenli kullanıldığında cilt çatlaklarını gideriyor ve nasırları yok ediyor.
Meyan Kökü Sabunu: Sedef, behçet, lüpus türleri, pernisiöz anemi, hashimoto gibi rahatsızlıklarda diğer tıbbi ve bitkisel tedavilerle birlikte uygulanan sabunun, kanser ve lösemi tedavilerinde hastanelerde bitkisel destek olarak kullanıldığı vurgulanıyor.
Gül Yapraklı Sabun: Cildin nem dengesini korur. Alerjik ve hassas ciltler için rahatlıkla kullanılabilen bu sabun, egzama, sedef ve kaşıntıya iyi gelir.
Kayısı Sabunu: İçeriğinde bulunan bol E vitamini sayesinde nem kaybını önleyerek cildin direncini artırır. Tüm ciltler için uygun olan bu sabun da düzenli kullanıldığında sivilce, siyah nokta ve lekelerin giderilmesinde etkili.
Buğday Sabunu: Hücre yenilenmesinde etkin olduğu ifade edilen buğday sabununun, içerisindeki A, D ve B vitaminleri ile pürüzsüz bir cilt görünümü sağlıyor, yara, yanık ve ciltteki güneş ve doğum lekelerini giderdiği belirtiliyor.
Etiketler: alternatif tıp,sağlık,resim,sanat
el yapımı,
kepek,
organik,
sabun,
saç dökülmesi,
saç kırılmaları,
sarımsak
4 Mart 2011 Cuma
Çakraların Çalışma Sistemi
ÇAKRALARIN ÇALIŞMA SİSTEMİ
KÖK ÇAKRASI
DÜZENLİ ÇALIŞMASI:
Bu çakranın açık ve diğerler ile uyumlu çalışması neticesinde, dünya ve yaşamla derin bir ilişki kurabilirsiniz. Kökleri bozulmamış bir yaşam enerjisi, mutluluk ve iç gücü kazanabilirsiniz. Hayat sevincinizi üretici olarak şekillendirme arzusu duyabilir, dünyasal amaçlarınıza daha kolay ulaşabilirsiniz. Sarsılmaz güven duygunuz ve dünyayı her şeyinizi karşılayan güvenilir bir yer olarak algılayabilirsiniz. Kendinizi dünya yaşamına güvenle açar ve sizin için sakladığınız her şeyi memnuniyetle kabullenmenizi sağlar.
DÜZENSİZ ÇALIŞMASI:
Bu çakranızın dengesiz çalışması halinde zevk düşkünü ve düşüncesiz olabilir, korku gibi olguları oluşturabilirsiniz. Neticesini görmeden her şeyi arzu edersiniz. Özgürce alıp verme konusunda zorlanırsınız, mesafe sağlama konusunda belirgin anlamda eğilim sergilersiniz. Bedensel anlamda kabızlık, şişmanlığa yol açabilir. Eylemleriniz kişisel ihtiyaçlarınız yerine getirmek üzerine kurulu olur. Sağlık, beslenme, dinlenme, uyum konularında dengeyi bulma yolunda, başkalarının da ihtiyaçları olduğunu küçümser ya da bilinçsizce ihmal edersiniz. Tutkularınızın esiri olur, sinirli, huzursuz, öfkeli hatta saldırgan olursunuz. Zorlayıcı tutumlarınız ise sağlıksız bir mulahadra sahibi oluşunuzla bağlantılıdır. Bütün bunların arkasında size güven veren,kendinizi iyi hissetmenizi sağlayan bazı şeyleri yitirme korkunuzdur. Dünyanın doğal dengesinin bozulması, doğal kaynakların sömürülmesi nüfus çoğunluğunda gözüken mulahadra çakra belirtileridir.
YETERSİZ ÇALIŞMASI:
Engelli veya kapalı olan mulahadra çakra fiziksel zayıflık eğilimi getirir. Maddi ve duygusal direnç yokluğu, belirsizlik hissi, endişeler, kararlılık ve başarı gücünden yoksunluk duyabilirsiniz. Hayat size mutluluk vermekten ziyade yük gibi gelebilir, daha hoş, daha basit, daha az derecede yorucu hayat arayışına girebilirsiniz. Yüksek çakralarınız düşüklere oranla daha çok gelişme göstermiş ise, dünyaya ait olamama duygusu,bu çakranızdaki yetersizlik halinin habercisidir. çakralar arasındaki dengesizlik neticesinde bu çakranın etkisi temel yaşam eksikliği duymanıza bağlı olarak iştahsızlık yaratabilir. Bu ise olay ve insanlardan kaçma arzunuzu belirtir. Holistik gelişim yolunuz için değerini kabullenmediği- niz sürece hayatın sorunlarıyla karşılaşacaksınız.
SAKRAL ÇAKRA
DÜZENLİ ÇALIŞMASI:
Bu çakranız uyumlu ise kendinizi yaşamın ve duyguların doğal akışında gösterirsiniz, karşı cinse daha kolay içinizi açar ve doğal davranırsınız.
Cinsel birleşmede dişil ve eril enerjilerin yaratılışında sizde etki gösterir. Böylelikle doğa ile kucaklaşarak yavaşça içsel bütünlüğe ulaşırsınız. Zihniniz bedeniniz ve ruhunuzdan akan yaratıcı bir yaşam enerjisi hissedebilir-siniz. Bu yaratılışın mutluluğuna katılabilirsiniz.
Hayat sürekli olarak size coşku ve hayret vericidir. Yaratıcı eylemler, reel duygular sadece size ait değil başkalarının üzerinde de canlandırıcı etkinin sahibidir.
DÜZENSİZ ÇALIŞMASI:
Bunun kökeni ergenlik döneminde başlar. Cinsellik konusunda çocuklukta algılanan yanlış kavramlar, algılanamayan doğru kavramlar sizi cinselliğin inkar düzeyine dek sürükleyebilir. Bu da karşı cinse bağlı belirsiz ve gerilimler demektir. Eğiliminiz cinsel isteklerinizi bastırma, kaba olarak dışa vurma olabilir. Zamanında oluşa gelen bedensel temas eksikliği ve şefkattir. Başarısızlığın nedeninin içinizde var olduğunu bilemeden daimi olarak tam bir cinsel haz arayışı içinde yaşarsınız. Doğal duygu ve masumiyetin kaybı neticesinde enerjilerle ilgilenirken onların doğadaki ifadelerini küçümseyebilir, Yin Yang kuvvetlerinin etkileşimine açık olamaz ve yaşamsal mucizelere karşı çocuksu bir tavırla şaşkınlık yaşayabilirsiniz.
YETERSİZ ÇALIŞMASI:
Çoğu durumda bu merkezin yetersiz anlamda çalışması çocukluk devresine dek dayanabilir. Ebeveynlerinizin cinselliklerini bastırması, tutku, dokunuş, sevgi, şefkat uyarımlarından sizin yoksun bırakmasına neden olur. Sizde tensel anlamdaki mesaj alan antenlerinizi geri çekebilirsiniz. Ergenlik çağındaki cinsel enerjinizin önünü kapatarak öz güven eksikliğinize, cinsel soğukluğunuza sebebiyet verebilirsiniz. Yaşam size yaşamaya değmezmiş gibi gelebilir.
MİDE ÇAKRASI
DÜZENLİ ÇALIŞMASI:
Ahenkli, sorun yaratmayan, açık bir çakra bir üçüncü çakra'dır.
Benliğinizde genel olarak hayatta ve yaşamdaki yerinize dair içsel denge ve huzur duygusu yaratır. Kendinizi kabullenirsiniz. Başkalarının duygularına ve kişilik farklılıklarına önem verirsiniz. Beraberlik ve bütünlüğe ulaşarak tüm eylemleriniz evrensel, dünyasal denge kurallarına
ahenk gösterir. Işık ve sevgi dolar, içinizdeki pozitif ışık bedeninizi adeta sararak sizi koruyucu görevler görür. İçsel gözünüz ve Sahasrara çakranızda açıksa maddelerin değişik ısı titreşimlerinden oluştuğunu fark edebilirsiniz. Işık enerjisi ile alakanız yakın olduğu için arzularınız kendiliğinden oluşur, her şeyi adeta kendinize çekersiniz. Bolluk bilincinin ilahi bir miras olduğunu da unutmamalısınız.
DÜZENSİZ ÇALIŞMASI:
Kendi arzularınızı isteminiz dahilinde hareket etmeniz bu çakranızın tek yönlü veya kötü çalışması anlamına gelmektedir. İç huzursuzluk, lanetleme, tatmin olamama duygusu yaşarsınız. Geçmiş yılların içinizde bulamadığınız tatmin, kabulleniş ve maddi dünya üzerinde arayışınızdır. İçsel huzura ihtiyaç duyuşunuz neticesinde olayları akışına bırakmayı zorlanarak tercih ediyorsunuz. Kabul görme, maddi refah sizin açınızdan önemlidir. Hatta bunları elde etme konusunda zorlanmazsınız. Sizin açınızdan imkansız olmadığı için istem dışı her şeyi bastırmaktasınız. Ancak bazen bu duygularınız kontrol dışına çıkıyor, kolayca üzülebiliyorsunuz. Ancak bu iniş ve çıkışlar uzun dönem sonunda içinize attığınız öfkenin dışa vurumudur denilebilir. Sonuçta kimsenin üzerinde uzun vadeli tatmin kuramayacağınızı bilmelisiniz.
YETERSİZ ÇALIŞMASI:
Kendinizi kırgın, mutsuz, üzüntülü hissedebilirsiniz. İsteklerinize ulaşmanızı engelleyen basamaklarla karşılaşmanız olasıdır. Geçmişten gelen birikimlerle duygularınızı anlatmakta zorlanarak Manipura çakranızın parlak enerjisini söndüren ve kendiliğinden gelen güçlü eylemlerinizi, duygularınızı sizden yok eden duygusal sirkülasyonlar sizi sarmış durumdadır. Hala boyun eğip, başarı ve ödül kazanma uğraşındasınız. Ancak kendi yaşamsal istemlerinizi dışlamaktan başka bir şey değildir bu.
Sıkışınca fevri davranabiliyorsunuz, hareketleriniz yanlış,dengesiz olabiliyor. Yaşam mücadelesinden kendinizi soyut bırakmayı tercih ediyorsunuz. Anlaşılmadık şeyleri dengelemek sizi ürkütüyor ve hayatta kalma mücadelesinde kendinizi eksik hissediyorsunuz.
KALP ÇAKRASI
DÜZENLİ ÇALIŞMASI:
Bu çakranın tam anlamıyla açık olması ilahi sevgi için bir köprüdür.
Dünyanızı değiştirecek derecede kalp enerjisinin sahibisiniz. İnsanlar üzerinde ahenk sağlar, birleştirici olur ve onları uyumlu hale getirirsiniz. Natürel bir sıcaklık, içtenlik ve samimiyet sergilersiniz. Bu çevrenizdeki kişilerin neşesini arttırır, onlara güven verir ve kalplerini aydınlatır. Yardımseverlik arzusu size çok natürel gelir.
Duygularınız içsel çalkantılarınızdan, şüpheden ve belirsizlikten uzaktır.
Koşulsuz seversiniz. Yaratılışta ahenkli, güvende huzurlu olursunuz. Sevgi yüceliğiniz, hayattaki birleşme ve ayrılma oyununun bilincine varmasını sağlar. Bilgeliğin kalbinizdeki yolu aracılığı ile kişisel olaylara yeni bakış açınızdan bakabilirsiniz. Sevginin Yaratana duyulan sevginin gelişimi yolunda büyük destektir.Tüm yaşamı rahatlıkla benimseyebilirsiniz.İlahi sevginin anlatımını benimseyerek öğretebilirsiniz.
DÜZENSİZ ÇALIŞMASI:
Koşullu sevmenizi sağlayacaktır. Karşılıklı verme çabanız sonucunda hüsrana uğrayabilirsiniz. Size insanların vereceği sevgiye ihtiyaç duymadığınızı düşünebilirsiniz. Şefkat sizi rahatsız edecektir. Bedensel olarak bu davranışı tamamlayıcı saldırı ve acılara karşı savunma
mekanizmanızı genişletecek bir kalkana ihtiyaç duyabilirsiniz.
YETERSİZ ÇALIŞMASI:
Sizi başkalarının sevgisine karşı bağımlılık sahibi yapabilir. Kırılganlık ve dışlanmışlık duyabilirsiniz. Bu hal sizi kabuğunuzun içine hapsedebilir. Kederli olduğunuzu hissedebilirsiniz. Sevgi eksiğinizi gidermek için arkadaş düşkünü bir yardımcı olarak görünebilirsiniz. Bu çakranız tamamiyle kapalı ise kendinizi kayıtsız, kalpsiz görebilirsiniz.
Dışsal dürtülere ihtiyaç duyabilirsiniz.
BOĞAZ ÇAKRASI
DÜZENLİ ÇALIŞMASI:
Tam anlamıyla açık olması halinde düşünce, duygu, korkusuzluk,özgürlük şeklinde ifade edebilirsiniz.Zayıf yanlarınızın açığa çıkışı esnasında güç gösterisi yapabilirsiniz Kendinizi ifade etme yeteneği kazanacaksınız. Kalbinizin yönlendirmesi ile başkalarını daha verici bir halde dinleyebilirsiniz. Yaratıcı ifadeniz sayesinde de melodili bir ses frekansına sahip olabilirsiniz ayrıca bilgelik ve doğruluğa kavuşursunuz.
Baskılara karşı kendinize dürüst olarak hayır cevabını verebilirsiniz.
Farklı düşünceler sizin bağımsızlığınızı korumanıza, azimli ve özgür olmanıza neden olacaktır. Ön yargınız olduğundan dolayı gizemli boyutların gerçeklerini görebilirsiniz. Onlar gönül sesinize yol göstererek yaşamınızı yönlendirir, yaşamsal tezahürlerin bir mesaj olduğunu anlarsınız. Diğer oluş katmanlarındaki yaşamlarla iletişim kurma yeteneği kazanırsınız. Yeri ve zamanı geldiğinde bu bilgileri görevlilerle paylaşırsınız. İçsel bağımsızlığınızdan ve varlığınızın özgür ifadesinden bütünlük duygusu çağrıştırılır.
DÜZENSİZ ÇALIŞMASI:
Bu çakranın engelli enerjileri beden ve zihin arasındaki titreşim ve etkileşimi bozabilir. Duygularınızı tam anlamıyla ifade edemezsiniz. İzin verdiğiniz duyguları ancak yargılayabilirsiniz. Gerçek varlığınızı adeta bir kalkanla öretmeye çalışıyorsunuz demektir. Ses frekansınızı yükseltmek zayıf olduğunuzu göstermez, sadece güçlü görünmeye çalışmaktasınız. Bu çakranın istem dışı olarak çalışması başkalarının karşısında ifade yeteneğinizi kandırmanızdan başka bir şey değildir. Tıkalı olan enerji varoluşun gizemli boyutlarında barınamaz. Geniş bakış açısından esirgenirsiniz. Dışsal yargılamalardan korktuğunuzu için içsel bilginizi açıklayamayabilirsiniz. Düşük olan çakra enerjisi gerekli olan güç ve dayanıklılığı yüksek çakralara veremeyebilir.
YETERSİZ ÇALIŞMASI:
Kendinizi ifadeden yoksun olursunuz. İçe dönük, utangaç ve belirsiz duyguların sahibi, sezgisel güçlerde dahi güven eksikliği duyan biri olursunuz. Bu çakranın gelişmemesi halinde potansiyeliniz sınırlar dahilinde kalacak ilerleme gösteremeyecektir. Sizin gözünüzde sadece dışsal dünya geçerli halde olacaktır.
ÜÇÜNCÜ GÖZ ÇAKRASI
DÜZENLİ ÇALIŞMASI:
Bu çakra gelişimini tamamlamamasına rağmen diğer çakralardan daha ahenkli bir sistem dahilinde çalışır. Bu çakra kendini aktif zihin ve gelişmiş kabiliyetler şeklinde kendini sergiler. İdealler sizin anahtarınızdır denilebilir. Bilgilerinizi farkındalık yeteneğinizle pekiştirirsiniz. Duyu üstü algılar sayesinde tüm enerjileri daha rahat algılarsınız. İçsel sezgiler sayesinde başarınız bir kat daha artacaktır.
DÜZENSİZ ÇALIŞMASI:
Hayatın zihinsel alanındaki mantıklı kapasiteniz doğal dengenin dışına çıkabilir. Sanatsal alanlara yönelerek bunu düzene sokabilirsiniz. Bu durumda Manipura çakra dengeyi kaybeder, Anahata ve Sahasrara çakra ise dengesiz çalışmaktadır. Ajna çakranız açık olsa dahi doğal akışına ters düşebilir. Bütün bu dengesizliklerde dış dünyanıza yansıyarak sizi zor durumlara düşürebilir.
YETERSİZ ÇALIŞMASI:
Eğer enerji akışınız devinimini tamamlamamış yada tamamlayamamışsa dışsal dünyayı tek gerçeğiniz olarak görebilirsiniz. Yaşamınız bastırılmış duygularla doludur. Kurulu olan toplum bilinci dahilinde düzen sahibi olabilirsiniz. Duygusal kalıpların etkisinde kalırsınız.
TEPE ÇAKRASI
DÜZENLİ ÇALIŞMASI:
Bu çakra diğerlerinin işleyişinden çok daha farklıdır. Bu çakranın açılması halinde içsel ve dışsal hayat arasında zaman içinde kopukluklar yaşarsınız. Bilinciniz açıktır. Gerçek benliğinizi oluşturan bireysel egonun evrensel egoya dönüşümüdür. Gerçek dediklerinizin yansıma olduğunu göreceksiniz. Yedi yıllık evrelerin dönüşümünde, imkânsızı gerçekleştirebilirsiniz. Bölünmemiş bir birliğin farkına varabilirsiniz.
DÜZENSİZ ve YETERSİZ ÇALIŞMASI:
Bütünlüğün dışında olduğunuzu düşünerek korkulara kapılabilirsiniz.
Duygularınızı kontrol altına alabilmek için sorumluluğunuzun bilincine varmalısınız.
Aksi halde kısıtlı bir benlik ve yüzeysel bir yaşamın içinde sınırlı kalabilirsiniz.
KÖK ÇAKRASI
DÜZENLİ ÇALIŞMASI:
Bu çakranın açık ve diğerler ile uyumlu çalışması neticesinde, dünya ve yaşamla derin bir ilişki kurabilirsiniz. Kökleri bozulmamış bir yaşam enerjisi, mutluluk ve iç gücü kazanabilirsiniz. Hayat sevincinizi üretici olarak şekillendirme arzusu duyabilir, dünyasal amaçlarınıza daha kolay ulaşabilirsiniz. Sarsılmaz güven duygunuz ve dünyayı her şeyinizi karşılayan güvenilir bir yer olarak algılayabilirsiniz. Kendinizi dünya yaşamına güvenle açar ve sizin için sakladığınız her şeyi memnuniyetle kabullenmenizi sağlar.
DÜZENSİZ ÇALIŞMASI:
Bu çakranızın dengesiz çalışması halinde zevk düşkünü ve düşüncesiz olabilir, korku gibi olguları oluşturabilirsiniz. Neticesini görmeden her şeyi arzu edersiniz. Özgürce alıp verme konusunda zorlanırsınız, mesafe sağlama konusunda belirgin anlamda eğilim sergilersiniz. Bedensel anlamda kabızlık, şişmanlığa yol açabilir. Eylemleriniz kişisel ihtiyaçlarınız yerine getirmek üzerine kurulu olur. Sağlık, beslenme, dinlenme, uyum konularında dengeyi bulma yolunda, başkalarının da ihtiyaçları olduğunu küçümser ya da bilinçsizce ihmal edersiniz. Tutkularınızın esiri olur, sinirli, huzursuz, öfkeli hatta saldırgan olursunuz. Zorlayıcı tutumlarınız ise sağlıksız bir mulahadra sahibi oluşunuzla bağlantılıdır. Bütün bunların arkasında size güven veren,kendinizi iyi hissetmenizi sağlayan bazı şeyleri yitirme korkunuzdur. Dünyanın doğal dengesinin bozulması, doğal kaynakların sömürülmesi nüfus çoğunluğunda gözüken mulahadra çakra belirtileridir.
YETERSİZ ÇALIŞMASI:
Engelli veya kapalı olan mulahadra çakra fiziksel zayıflık eğilimi getirir. Maddi ve duygusal direnç yokluğu, belirsizlik hissi, endişeler, kararlılık ve başarı gücünden yoksunluk duyabilirsiniz. Hayat size mutluluk vermekten ziyade yük gibi gelebilir, daha hoş, daha basit, daha az derecede yorucu hayat arayışına girebilirsiniz. Yüksek çakralarınız düşüklere oranla daha çok gelişme göstermiş ise, dünyaya ait olamama duygusu,bu çakranızdaki yetersizlik halinin habercisidir. çakralar arasındaki dengesizlik neticesinde bu çakranın etkisi temel yaşam eksikliği duymanıza bağlı olarak iştahsızlık yaratabilir. Bu ise olay ve insanlardan kaçma arzunuzu belirtir. Holistik gelişim yolunuz için değerini kabullenmediği- niz sürece hayatın sorunlarıyla karşılaşacaksınız.
SAKRAL ÇAKRA
DÜZENLİ ÇALIŞMASI:
Bu çakranız uyumlu ise kendinizi yaşamın ve duyguların doğal akışında gösterirsiniz, karşı cinse daha kolay içinizi açar ve doğal davranırsınız.
Cinsel birleşmede dişil ve eril enerjilerin yaratılışında sizde etki gösterir. Böylelikle doğa ile kucaklaşarak yavaşça içsel bütünlüğe ulaşırsınız. Zihniniz bedeniniz ve ruhunuzdan akan yaratıcı bir yaşam enerjisi hissedebilir-siniz. Bu yaratılışın mutluluğuna katılabilirsiniz.
Hayat sürekli olarak size coşku ve hayret vericidir. Yaratıcı eylemler, reel duygular sadece size ait değil başkalarının üzerinde de canlandırıcı etkinin sahibidir.
DÜZENSİZ ÇALIŞMASI:
Bunun kökeni ergenlik döneminde başlar. Cinsellik konusunda çocuklukta algılanan yanlış kavramlar, algılanamayan doğru kavramlar sizi cinselliğin inkar düzeyine dek sürükleyebilir. Bu da karşı cinse bağlı belirsiz ve gerilimler demektir. Eğiliminiz cinsel isteklerinizi bastırma, kaba olarak dışa vurma olabilir. Zamanında oluşa gelen bedensel temas eksikliği ve şefkattir. Başarısızlığın nedeninin içinizde var olduğunu bilemeden daimi olarak tam bir cinsel haz arayışı içinde yaşarsınız. Doğal duygu ve masumiyetin kaybı neticesinde enerjilerle ilgilenirken onların doğadaki ifadelerini küçümseyebilir, Yin Yang kuvvetlerinin etkileşimine açık olamaz ve yaşamsal mucizelere karşı çocuksu bir tavırla şaşkınlık yaşayabilirsiniz.
YETERSİZ ÇALIŞMASI:
Çoğu durumda bu merkezin yetersiz anlamda çalışması çocukluk devresine dek dayanabilir. Ebeveynlerinizin cinselliklerini bastırması, tutku, dokunuş, sevgi, şefkat uyarımlarından sizin yoksun bırakmasına neden olur. Sizde tensel anlamdaki mesaj alan antenlerinizi geri çekebilirsiniz. Ergenlik çağındaki cinsel enerjinizin önünü kapatarak öz güven eksikliğinize, cinsel soğukluğunuza sebebiyet verebilirsiniz. Yaşam size yaşamaya değmezmiş gibi gelebilir.
MİDE ÇAKRASI
DÜZENLİ ÇALIŞMASI:
Ahenkli, sorun yaratmayan, açık bir çakra bir üçüncü çakra'dır.
Benliğinizde genel olarak hayatta ve yaşamdaki yerinize dair içsel denge ve huzur duygusu yaratır. Kendinizi kabullenirsiniz. Başkalarının duygularına ve kişilik farklılıklarına önem verirsiniz. Beraberlik ve bütünlüğe ulaşarak tüm eylemleriniz evrensel, dünyasal denge kurallarına
ahenk gösterir. Işık ve sevgi dolar, içinizdeki pozitif ışık bedeninizi adeta sararak sizi koruyucu görevler görür. İçsel gözünüz ve Sahasrara çakranızda açıksa maddelerin değişik ısı titreşimlerinden oluştuğunu fark edebilirsiniz. Işık enerjisi ile alakanız yakın olduğu için arzularınız kendiliğinden oluşur, her şeyi adeta kendinize çekersiniz. Bolluk bilincinin ilahi bir miras olduğunu da unutmamalısınız.
DÜZENSİZ ÇALIŞMASI:
Kendi arzularınızı isteminiz dahilinde hareket etmeniz bu çakranızın tek yönlü veya kötü çalışması anlamına gelmektedir. İç huzursuzluk, lanetleme, tatmin olamama duygusu yaşarsınız. Geçmiş yılların içinizde bulamadığınız tatmin, kabulleniş ve maddi dünya üzerinde arayışınızdır. İçsel huzura ihtiyaç duyuşunuz neticesinde olayları akışına bırakmayı zorlanarak tercih ediyorsunuz. Kabul görme, maddi refah sizin açınızdan önemlidir. Hatta bunları elde etme konusunda zorlanmazsınız. Sizin açınızdan imkansız olmadığı için istem dışı her şeyi bastırmaktasınız. Ancak bazen bu duygularınız kontrol dışına çıkıyor, kolayca üzülebiliyorsunuz. Ancak bu iniş ve çıkışlar uzun dönem sonunda içinize attığınız öfkenin dışa vurumudur denilebilir. Sonuçta kimsenin üzerinde uzun vadeli tatmin kuramayacağınızı bilmelisiniz.
YETERSİZ ÇALIŞMASI:
Kendinizi kırgın, mutsuz, üzüntülü hissedebilirsiniz. İsteklerinize ulaşmanızı engelleyen basamaklarla karşılaşmanız olasıdır. Geçmişten gelen birikimlerle duygularınızı anlatmakta zorlanarak Manipura çakranızın parlak enerjisini söndüren ve kendiliğinden gelen güçlü eylemlerinizi, duygularınızı sizden yok eden duygusal sirkülasyonlar sizi sarmış durumdadır. Hala boyun eğip, başarı ve ödül kazanma uğraşındasınız. Ancak kendi yaşamsal istemlerinizi dışlamaktan başka bir şey değildir bu.
Sıkışınca fevri davranabiliyorsunuz, hareketleriniz yanlış,dengesiz olabiliyor. Yaşam mücadelesinden kendinizi soyut bırakmayı tercih ediyorsunuz. Anlaşılmadık şeyleri dengelemek sizi ürkütüyor ve hayatta kalma mücadelesinde kendinizi eksik hissediyorsunuz.
KALP ÇAKRASI
DÜZENLİ ÇALIŞMASI:
Bu çakranın tam anlamıyla açık olması ilahi sevgi için bir köprüdür.
Dünyanızı değiştirecek derecede kalp enerjisinin sahibisiniz. İnsanlar üzerinde ahenk sağlar, birleştirici olur ve onları uyumlu hale getirirsiniz. Natürel bir sıcaklık, içtenlik ve samimiyet sergilersiniz. Bu çevrenizdeki kişilerin neşesini arttırır, onlara güven verir ve kalplerini aydınlatır. Yardımseverlik arzusu size çok natürel gelir.
Duygularınız içsel çalkantılarınızdan, şüpheden ve belirsizlikten uzaktır.
Koşulsuz seversiniz. Yaratılışta ahenkli, güvende huzurlu olursunuz. Sevgi yüceliğiniz, hayattaki birleşme ve ayrılma oyununun bilincine varmasını sağlar. Bilgeliğin kalbinizdeki yolu aracılığı ile kişisel olaylara yeni bakış açınızdan bakabilirsiniz. Sevginin Yaratana duyulan sevginin gelişimi yolunda büyük destektir.Tüm yaşamı rahatlıkla benimseyebilirsiniz.İlahi sevginin anlatımını benimseyerek öğretebilirsiniz.
DÜZENSİZ ÇALIŞMASI:
Koşullu sevmenizi sağlayacaktır. Karşılıklı verme çabanız sonucunda hüsrana uğrayabilirsiniz. Size insanların vereceği sevgiye ihtiyaç duymadığınızı düşünebilirsiniz. Şefkat sizi rahatsız edecektir. Bedensel olarak bu davranışı tamamlayıcı saldırı ve acılara karşı savunma
mekanizmanızı genişletecek bir kalkana ihtiyaç duyabilirsiniz.
YETERSİZ ÇALIŞMASI:
Sizi başkalarının sevgisine karşı bağımlılık sahibi yapabilir. Kırılganlık ve dışlanmışlık duyabilirsiniz. Bu hal sizi kabuğunuzun içine hapsedebilir. Kederli olduğunuzu hissedebilirsiniz. Sevgi eksiğinizi gidermek için arkadaş düşkünü bir yardımcı olarak görünebilirsiniz. Bu çakranız tamamiyle kapalı ise kendinizi kayıtsız, kalpsiz görebilirsiniz.
Dışsal dürtülere ihtiyaç duyabilirsiniz.
BOĞAZ ÇAKRASI
DÜZENLİ ÇALIŞMASI:
Tam anlamıyla açık olması halinde düşünce, duygu, korkusuzluk,özgürlük şeklinde ifade edebilirsiniz.Zayıf yanlarınızın açığa çıkışı esnasında güç gösterisi yapabilirsiniz Kendinizi ifade etme yeteneği kazanacaksınız. Kalbinizin yönlendirmesi ile başkalarını daha verici bir halde dinleyebilirsiniz. Yaratıcı ifadeniz sayesinde de melodili bir ses frekansına sahip olabilirsiniz ayrıca bilgelik ve doğruluğa kavuşursunuz.
Baskılara karşı kendinize dürüst olarak hayır cevabını verebilirsiniz.
Farklı düşünceler sizin bağımsızlığınızı korumanıza, azimli ve özgür olmanıza neden olacaktır. Ön yargınız olduğundan dolayı gizemli boyutların gerçeklerini görebilirsiniz. Onlar gönül sesinize yol göstererek yaşamınızı yönlendirir, yaşamsal tezahürlerin bir mesaj olduğunu anlarsınız. Diğer oluş katmanlarındaki yaşamlarla iletişim kurma yeteneği kazanırsınız. Yeri ve zamanı geldiğinde bu bilgileri görevlilerle paylaşırsınız. İçsel bağımsızlığınızdan ve varlığınızın özgür ifadesinden bütünlük duygusu çağrıştırılır.
DÜZENSİZ ÇALIŞMASI:
Bu çakranın engelli enerjileri beden ve zihin arasındaki titreşim ve etkileşimi bozabilir. Duygularınızı tam anlamıyla ifade edemezsiniz. İzin verdiğiniz duyguları ancak yargılayabilirsiniz. Gerçek varlığınızı adeta bir kalkanla öretmeye çalışıyorsunuz demektir. Ses frekansınızı yükseltmek zayıf olduğunuzu göstermez, sadece güçlü görünmeye çalışmaktasınız. Bu çakranın istem dışı olarak çalışması başkalarının karşısında ifade yeteneğinizi kandırmanızdan başka bir şey değildir. Tıkalı olan enerji varoluşun gizemli boyutlarında barınamaz. Geniş bakış açısından esirgenirsiniz. Dışsal yargılamalardan korktuğunuzu için içsel bilginizi açıklayamayabilirsiniz. Düşük olan çakra enerjisi gerekli olan güç ve dayanıklılığı yüksek çakralara veremeyebilir.
YETERSİZ ÇALIŞMASI:
Kendinizi ifadeden yoksun olursunuz. İçe dönük, utangaç ve belirsiz duyguların sahibi, sezgisel güçlerde dahi güven eksikliği duyan biri olursunuz. Bu çakranın gelişmemesi halinde potansiyeliniz sınırlar dahilinde kalacak ilerleme gösteremeyecektir. Sizin gözünüzde sadece dışsal dünya geçerli halde olacaktır.
ÜÇÜNCÜ GÖZ ÇAKRASI
DÜZENLİ ÇALIŞMASI:
Bu çakra gelişimini tamamlamamasına rağmen diğer çakralardan daha ahenkli bir sistem dahilinde çalışır. Bu çakra kendini aktif zihin ve gelişmiş kabiliyetler şeklinde kendini sergiler. İdealler sizin anahtarınızdır denilebilir. Bilgilerinizi farkındalık yeteneğinizle pekiştirirsiniz. Duyu üstü algılar sayesinde tüm enerjileri daha rahat algılarsınız. İçsel sezgiler sayesinde başarınız bir kat daha artacaktır.
DÜZENSİZ ÇALIŞMASI:
Hayatın zihinsel alanındaki mantıklı kapasiteniz doğal dengenin dışına çıkabilir. Sanatsal alanlara yönelerek bunu düzene sokabilirsiniz. Bu durumda Manipura çakra dengeyi kaybeder, Anahata ve Sahasrara çakra ise dengesiz çalışmaktadır. Ajna çakranız açık olsa dahi doğal akışına ters düşebilir. Bütün bu dengesizliklerde dış dünyanıza yansıyarak sizi zor durumlara düşürebilir.
YETERSİZ ÇALIŞMASI:
Eğer enerji akışınız devinimini tamamlamamış yada tamamlayamamışsa dışsal dünyayı tek gerçeğiniz olarak görebilirsiniz. Yaşamınız bastırılmış duygularla doludur. Kurulu olan toplum bilinci dahilinde düzen sahibi olabilirsiniz. Duygusal kalıpların etkisinde kalırsınız.
TEPE ÇAKRASI
DÜZENLİ ÇALIŞMASI:
Bu çakra diğerlerinin işleyişinden çok daha farklıdır. Bu çakranın açılması halinde içsel ve dışsal hayat arasında zaman içinde kopukluklar yaşarsınız. Bilinciniz açıktır. Gerçek benliğinizi oluşturan bireysel egonun evrensel egoya dönüşümüdür. Gerçek dediklerinizin yansıma olduğunu göreceksiniz. Yedi yıllık evrelerin dönüşümünde, imkânsızı gerçekleştirebilirsiniz. Bölünmemiş bir birliğin farkına varabilirsiniz.
DÜZENSİZ ve YETERSİZ ÇALIŞMASI:
Bütünlüğün dışında olduğunuzu düşünerek korkulara kapılabilirsiniz.
Duygularınızı kontrol altına alabilmek için sorumluluğunuzun bilincine varmalısınız.
Aksi halde kısıtlı bir benlik ve yüzeysel bir yaşamın içinde sınırlı kalabilirsiniz.
Etiketler: alternatif tıp,sağlık,resim,sanat
çakra,
çakralar,
çalışma sistemi,
reİkİ
Kundalini
Kundalini
Sushumna nadisi kundalini enerjisinin geçtiği bir kanaldır. Kundalini mecazi olarak omuriliğin dibinde yedi rakamın yarısına eşit üç-buçuk kez kıvrılmış uyuyan bir yılan şeklinde gösterilir. Kundalini kelimesinin kökeni spiral anlamına gelen "kundal" kelimesinden gelir ve bu kundalini uyarıldığında spiral şeklinde ve yılan gibi hareket edip yükselişinden kaynaklanır.
Üç ana nadi kuyruk sokumunda bir araya gelirler. Eğer solar prana ve lunar prana eşit bir şekilde buraya inerlerse, birleşerek üçüncü bir prana şekli olan Kundalini'yi meydana getirirler, kundalini de bu orta kanaldan yukarıya doğru
yükselir. Kundalini yükselişinde yedi çakranın da içinden geçtiği söylenir. En üstteki Sahasrara'ya ulaştığında insan bir vecit, kendinden geçme hali yaşarmış. Kundalini Şakti adında dişi bir enerji olarak tanımlanır. Sahasrara çakrada ise Şakti'nin eşi tanrı "Şiva" bulunmakatdır ve her ikisinin birleşmesi kozmik bir vecit halini yaratır. Bu birleşme yoga'nın gayesidir ve sonucunda "Samadhi" denilen bir hal yaşanır. Hatta "yoga" Sanskritçe'de birlelşme anlamına gelen "yug"'den türemiştir. Bu durumda omuriliğin dibindeki cinsel enerjisi dönüşüme uğrayarak mistik bir deneyime sebep olmaktadır. Kundalini enerjisinin bir ateş özelliği vardır, ve yer çekimine karşın yükselme eğilimini gösterir. Nadilerde herhangi bir blokaj varsa, onu yakarak geçer. Tehlikeli yanı buradan kaynaklanır. Ayrıca kişide çakraların enerjisi yukarıya doğru bakmıyorsa, enerjiyi yapıcı bir şekilde yönlendiremiyorsa veya kişinin sağlam karakteri yoksa, kundalini enerjisi aşağı doğru akar, kabına sığmaz ve bir şekilde patlar ve dışarıya boşalır. Bu boşalma kişinin zaaflarına göre değişir, aşırı şiddet, öfke veya şehvet olabilir. İnsan bir anda kendini kaybedebilir, çünkü Kundalini yükseldiğinde insanda inhibisyonlar yok olur. Normal olarak kundalini yükseldiğinde insanın yüksek ve ince düşüncelerini, hislerini, yaratıcı faaliyetlerini hatta fiziksel gücünü devreye sokar. Bütün dahilerde kısmi de olsa bir kundalini faaliyeti bulunduğu söylenir. Bazen de kundalini bir kaza sonucu yükselebilir. Belirli gizli tekniklerle uyarılabilir. Bir anda aşırı enerji yüklemesi olur, insan kendini güçlü ve şuurlu hisseder, duyuları iyicene açılır, ancak kişinin geliştirdiği pozitif yönleri yoksa, aksine negatif yönleri varsa, örneğin potansiyel bir cani ise, bir anda içindeki dışa çıkar ve cinnet geçirir. Kundalinin doğal bir süreçle gelişmesi en iyi yöntemdir.
(Klasik yogadaki çakralar)
Başın en tepesindeki Sahasrara çakrasına erişen kundalini, burada baştan aşağı inen beyaz ışıkla birleşir. Bu beyaz ışığın menşei kozmiktir, oysa kundalini dünya enerjisidir. Kundalini enerjisinin en büyük birikimi dünyanın tam merkezindedir. Güneşten ve aydan gelip burada biriken solar ve lunar prana kundalini oluşturur. Yane dünya gezegenin de Kundalinisi vardır, hatta çakraları da vardır.
(6. asırdan mistik Johann Georg Gichtel'in Batı kaynaklı ilginç bir resmi)
Ureus olarak bilinen, eski Mısır'da firuvanların taçlarındaki kobra motifi, yükselmiş kundalini'yi gösterir ve ilahi bir yönetici olarak firavunun inisye olduğunu belirtir. Aztek ve diğer eski Amerikan uygarlıkların kanatlı yılanları, aynı Mısır'da resmedilen kanatlı yılanlar gibi kundalini sembolleridir. D.H. Lawrence Meksika'da geçen "Tüylü Yılan" romanında bu gerçeği yakalamıştı. Ejderha diğer bir kundalini sembolüdür, hatta İncil'in sonundaki "Kehanet"teki yedi başlı ejderha, kundalinin yedi çakra ile bağlantısını gösterir. Ayrıca Azteklerin iki başlı yılan sembolü, Kundalini'nin iki yüzünü gösterir, biri yapıcı ve diğeri yıkıcı. Kundalini elektrik enerjisi gibidir, evleri aydınlatığı gibi elektrik sandalyesinde insanı da kızarır, çünkü nerede kanal bulursa oraya gider. Hiç bir moral yönü yoktur.
Kutsal kitaplarda Tanrı Adem'e Cennet Bahçesinin ortasında bulunan "İyiliği ve Kötülüğü Bilme Ağacının" meyvasını yememesi yeğane yasak olduğunu belirtir. Fakat yılan Havva'yı aldatır ve yasak meyveyi yemesini ikna edip "Katiyen ölmezsiniz, çünkü Tanrı bilir ki, ondan yediğiniz gün, o vakit gözleriniz açılacak, ve iyiyi ve kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız" der. Bu ağaç nadi sistemi ve yılan da kundalini olması gerek. Batı'da yaygın olan Kabalistik sistem ise Cennet Bahçesinde kökleri göklerde diğer ağaç, "Hayat Ağacı" etrafında gelişmiştir.
Sushumna nadisi kundalini enerjisinin geçtiği bir kanaldır. Kundalini mecazi olarak omuriliğin dibinde yedi rakamın yarısına eşit üç-buçuk kez kıvrılmış uyuyan bir yılan şeklinde gösterilir. Kundalini kelimesinin kökeni spiral anlamına gelen "kundal" kelimesinden gelir ve bu kundalini uyarıldığında spiral şeklinde ve yılan gibi hareket edip yükselişinden kaynaklanır.
Üç ana nadi kuyruk sokumunda bir araya gelirler. Eğer solar prana ve lunar prana eşit bir şekilde buraya inerlerse, birleşerek üçüncü bir prana şekli olan Kundalini'yi meydana getirirler, kundalini de bu orta kanaldan yukarıya doğru
yükselir. Kundalini yükselişinde yedi çakranın da içinden geçtiği söylenir. En üstteki Sahasrara'ya ulaştığında insan bir vecit, kendinden geçme hali yaşarmış. Kundalini Şakti adında dişi bir enerji olarak tanımlanır. Sahasrara çakrada ise Şakti'nin eşi tanrı "Şiva" bulunmakatdır ve her ikisinin birleşmesi kozmik bir vecit halini yaratır. Bu birleşme yoga'nın gayesidir ve sonucunda "Samadhi" denilen bir hal yaşanır. Hatta "yoga" Sanskritçe'de birlelşme anlamına gelen "yug"'den türemiştir. Bu durumda omuriliğin dibindeki cinsel enerjisi dönüşüme uğrayarak mistik bir deneyime sebep olmaktadır. Kundalini enerjisinin bir ateş özelliği vardır, ve yer çekimine karşın yükselme eğilimini gösterir. Nadilerde herhangi bir blokaj varsa, onu yakarak geçer. Tehlikeli yanı buradan kaynaklanır. Ayrıca kişide çakraların enerjisi yukarıya doğru bakmıyorsa, enerjiyi yapıcı bir şekilde yönlendiremiyorsa veya kişinin sağlam karakteri yoksa, kundalini enerjisi aşağı doğru akar, kabına sığmaz ve bir şekilde patlar ve dışarıya boşalır. Bu boşalma kişinin zaaflarına göre değişir, aşırı şiddet, öfke veya şehvet olabilir. İnsan bir anda kendini kaybedebilir, çünkü Kundalini yükseldiğinde insanda inhibisyonlar yok olur. Normal olarak kundalini yükseldiğinde insanın yüksek ve ince düşüncelerini, hislerini, yaratıcı faaliyetlerini hatta fiziksel gücünü devreye sokar. Bütün dahilerde kısmi de olsa bir kundalini faaliyeti bulunduğu söylenir. Bazen de kundalini bir kaza sonucu yükselebilir. Belirli gizli tekniklerle uyarılabilir. Bir anda aşırı enerji yüklemesi olur, insan kendini güçlü ve şuurlu hisseder, duyuları iyicene açılır, ancak kişinin geliştirdiği pozitif yönleri yoksa, aksine negatif yönleri varsa, örneğin potansiyel bir cani ise, bir anda içindeki dışa çıkar ve cinnet geçirir. Kundalinin doğal bir süreçle gelişmesi en iyi yöntemdir.
(Klasik yogadaki çakralar)
Başın en tepesindeki Sahasrara çakrasına erişen kundalini, burada baştan aşağı inen beyaz ışıkla birleşir. Bu beyaz ışığın menşei kozmiktir, oysa kundalini dünya enerjisidir. Kundalini enerjisinin en büyük birikimi dünyanın tam merkezindedir. Güneşten ve aydan gelip burada biriken solar ve lunar prana kundalini oluşturur. Yane dünya gezegenin de Kundalinisi vardır, hatta çakraları da vardır.
(6. asırdan mistik Johann Georg Gichtel'in Batı kaynaklı ilginç bir resmi)
Ureus olarak bilinen, eski Mısır'da firuvanların taçlarındaki kobra motifi, yükselmiş kundalini'yi gösterir ve ilahi bir yönetici olarak firavunun inisye olduğunu belirtir. Aztek ve diğer eski Amerikan uygarlıkların kanatlı yılanları, aynı Mısır'da resmedilen kanatlı yılanlar gibi kundalini sembolleridir. D.H. Lawrence Meksika'da geçen "Tüylü Yılan" romanında bu gerçeği yakalamıştı. Ejderha diğer bir kundalini sembolüdür, hatta İncil'in sonundaki "Kehanet"teki yedi başlı ejderha, kundalinin yedi çakra ile bağlantısını gösterir. Ayrıca Azteklerin iki başlı yılan sembolü, Kundalini'nin iki yüzünü gösterir, biri yapıcı ve diğeri yıkıcı. Kundalini elektrik enerjisi gibidir, evleri aydınlatığı gibi elektrik sandalyesinde insanı da kızarır, çünkü nerede kanal bulursa oraya gider. Hiç bir moral yönü yoktur.
Kutsal kitaplarda Tanrı Adem'e Cennet Bahçesinin ortasında bulunan "İyiliği ve Kötülüğü Bilme Ağacının" meyvasını yememesi yeğane yasak olduğunu belirtir. Fakat yılan Havva'yı aldatır ve yasak meyveyi yemesini ikna edip "Katiyen ölmezsiniz, çünkü Tanrı bilir ki, ondan yediğiniz gün, o vakit gözleriniz açılacak, ve iyiyi ve kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız" der. Bu ağaç nadi sistemi ve yılan da kundalini olması gerek. Batı'da yaygın olan Kabalistik sistem ise Cennet Bahçesinde kökleri göklerde diğer ağaç, "Hayat Ağacı" etrafında gelişmiştir.
Çakralar
Çakralar
Yoga, Tantra, aküponktür ve astroloji gibi kadim ilimler, binlerce yıllık bir geçmişe sahiptir ve aynı bu diğer ilimler gibi ayrıntılı ve belirgin bir sistem halinde getirilerek aktarılmıştır. Bunlara ilim diyoruz çünkü deneylerle elde edilen verilere dayanarak kanıtlanabileceği varsayılmaktadır. Bunalar binlerce yıldır insanlar tarafından gerçekleştirilen gözetim ve incelemelere dayanmaktadırlar ve milyonlarca kişi tarafından doğrulanmıştır.
(Newage ekolünden modern bir chakra ve aura resmi)
Çakralar, nadiler ve suptil enerjilere dayanan öğreti oldukça karmaşık bir sistemi oluşturur. Bu konu üzerinde yoğunlaşmış disiplinler, teori spekülasyonlara dayanmamaktadır ve tamamen deneysel ve yaşamda uygulanabilecek öretiler aktarmaktadırlar. Bu sistemler laya yoga, kriya yoga, şaktipatamaha yoga ve tantrik yoga altında aktarılmıştır. Bu sistemin binlerce Hindu ermişin hayal ürünü olarak üretildiği varsayımı oldukça olasılık dışıdır. Ayrıca, teorik yapısı mevcut bilimsel verilere ışık tutmaktadır ve pratik olarak bunu doğrulamanın ve uygulamanın yöntemleri açık ve sarih bir şekilde akatarılmıştır. Dolayısıyla, Mao'nun dediği gibi "Eğer bir şeftalinin tadını öğrenmek istiyorsan, onu ısır" demek gerekir. Ancak çakra ve nadi sisteminin çok ince ve hassas bir yapıya sahip olduğunu ve hastalığa hatta ölüme neden olabilecek hasarların yaratılabileceğini unutmamak gerekir. Hazırlıksız bir sisteme Kundalini'nin aniden girmesi tehlikelidir. Biyografik eseri "Kundalini, İnsandaki Evrimsel Güç", Gopi Krishna geçirdiği, şiddetli rahatsızlığa ve az daha ölüme yol açan Kundalini deneyimi aktarmakta, bu konuda ayrıntılı bilgiler vermektedir. Yardım için gittiği, Hindistan'ın en tabınmış eksperler ona yardım edememişlerdi, ona Kundalini'nin iyi bir deneyim olduğunu ve ondan kötü yan etkilerin olmaması gerektiğini söylemişlerdi. Aramdan yıllar geçtikten sonra, ölümcül bir rahatsızlık içinde yatarken, bir gün bir eski metinde kundalini enerjisinin yanlış kanaldan, pingala nadiden yükselebileceğini okuduğunu hatırlamıştı ve bunu düzeltip enerjiyi orta kanal yöneltmek için gerekli konsantrasyonu uyguladı ve başardı. Bu da Kundalini konusunda Doğu da bile tam ve kesin bir bilginin bulunmadığını gösteriyor.
Esas çakralar aşağıdaki tabloda verilmiştir, dikkat edilirse klasik yedi çakra yerine Harish Johari'nin "Çakralar" adlı eserindeki sınıflandırmasına uygun olarak sekizi verilmiştir, bunun sebebi, en üsteki Sahasrara çakranın diğerlerinden farklıdır oluşunda ve bütün çakraları içermesi açısından geçerli görülmüştür, ayrıca çakraların yedi gezegene ve yedi renge tekabülü açısından anlam kazanmaktadır, ayrıca gezegen karşılıklar da Harish Johari'nin kitabından alınmıştır, bunlar Kabalistik renk tekabüllerine tam uymaktadırlar, zira çakralarda renkler renk tayfına göre sıralanmıştır.
MULADHARA ÇAKRA
Birinci çakra Muladhara'dır. Muladhara'nın anlamı "temel"dir. Yeri anus ve üreme organları arasında bulunan perineum denilen bölgededir. Omurga ile bağlantı yeri omurganın en dibinde üçgen şeklinde kuyruk sokumu kemiği "cocyyx"dir. Buradaki sinir ağaları pelvik pleksüstür. Muladhara'nın Kundalini başlangıç noktası olduğu söylenir, ancak bazı görüşler bu yerin kanda denilen bir merkezde olduğunu savunur. Pranası bel altında bulunan apana'dır. Apana göğüste bulunan prana ile birleştiğinde kundalini uyarlanır. Aslında apana lunar prana'dır, prana'da solar prana'dır. Bazen ekol farkından değişik bu tür değişik tanımlar bulunur. Kundalini'nin yükselmediği durumlarda sushumna kanalın girişi yılanın kafası ile bloke edilir. Muladhara'nın rengi kırmızının çeşitli tonlarıdır. Gezegeni Sanskritçe'de Mangala, Mars'dır. Tattvası Prithivi, topraktır. Bu tattva sembolik olarak sarı bir kare şeklinde gösterilir. Çakranın sembolik hayvanı fildir. Duyusu kokudur.
Muladhara çakra dört taş yaprağı vardır, bunlar yayınladığı suptil ışınlardır. Çakralar arasında en düşük titreşimi içerdiği için fizik planına, ahamkaraya tekabül eder. Korku ve Freud'ün hayatta kalma dürtüsü buradan gelir. İç salgı (endokrin) bezi testistir.
SVADHISTHANA ÇAKRA
Svadisthana çakra tam üreme organları üzerinde hipgastrik peksüste bulunur. Anlamı "benliğin mekanı"dır. Rengi turuncu ve Budha, Merkür tarafından yönetilir. Eleman veya tattvası Apas, sudur ve genelde siyah bir zemin üzerinde beyaz bir hilal şeklinde gösterilir. Altı taç yyaprağı vardır ve duyu organı tattır. Hayvanı timsahtır. Bu çakranın idare ettiği iç salgı bezi yumartalıklardır. Freud'ün cinsel dürtüsü burada mekan eder.
MANIPURA ÇAKRA
"Pırlantalar Şehiri" anlamına gelen bu çakra, Solar Pleksüs, Güneş Sinirağısını hükmeder ve bu sinirağının isminden de anlaşılacağı gibi,Sanskritçe'de "Surya" denilen güneş tarafından hükmedilir. Elemanı da ateş ve rengi sarıdır. Ateş tattvası tapas yukarıya bakan kırmızı bir üçgen şeklindedir. On taç yaprağı vardır. Görme duyusuna tekabül eder. up. On taç yaprağı vardır. Görme duyusunu idare eder ve sembolik hayvanı kuştur. Bija mantrası "Rang" veya "Ram" dır. Bu çakranın idare ettiği iç salgı bezleri adrenallardır. Uyarıldığı zaman Manipura çakrası fiziksel enerji, canlılığı ve gücü artıtır. Bu merkez hatha yoganın önemli bir merkezini oluşturur.
ANAHATA ÇAKRA
Bu çakranın anlamı "Çalınmamış". Kalbe yakındır, timus bezini ve kardiak sinirağını idare eder. Rengi yeşil ve gezegeni Şukra, Venüstur. Tattvası vayu, havadır ve içi mavi daire veya yeşil bir heksagram olarak gösterilir. Oniki taç yaprağı vardır ve dokunma duyusuna tekabül eder. Sembolik hayvanı geyiktir. Bitya mantrası ""yam" veya "yang"dir. Uyarıldığı zaman Anahata çakrası yüksek duyguları uyarır. Kalp tarih boyunca aşk ve yüksek duyguların sembolü idi. Tantrik kayıtlara göre fiziksel kalbin öteki tarafında insanın ruhsal kalbi ananda kanda olduğu söylenir. Bu merkez bakti yoganın merkezini oluşturur.
VİŞUDDHA ÇAKRA
Bu çakanın anlamı "saf"tır, Brihaspati, Jupiter tarafından yönetilir. Rengi mavi ve 16 taç yaprağı vardır. Yeri gırtlak bölgesindedir. Kartoid sinirağısını, tiroid ve paratiroid bezlerini yönetir. İşitme duyusuna tekabül eder. Tattvası akaşadır ve içi siyah oval şekilde gösterilir. Pranası sesle ilgili udanadır, zira bu çakra gırtlaktaki ses telleri de yönetir. Bija mantrası ham veya hang'dır. Uyarıldığınıda akıl ve yaratıcılığı artırır. Bu merkez jnani yoganın merkezini oluşturur.
AJNA ÇAKRA
Bu çakranın anlamı "sınırsız güçtür". Alında kaşların arasında yer alıp bir nevi üçüncü göz olarak söz edilir. İki taç yağrağı vardır (bir görüşe göre her biri her biri 48 yaprak olmak üzere 96 yapraktan oluşmuş iki kanattan oluşur), rengi indigo ve gezegeni Şani, Satürn'dür. Tattvası bütün diğer tattvaları içeren suptil ve Mahat Tattavsı'dır. Biya mantrası Aum'dur. Ajna merkezi bir nevi içe gerilmiş üçüncü göze benzetilen pineal veya epifiz bezine bağlı olduğu inanılır. Bu çakra durugörüne, klervoyansa tekabül eder. Uyarılması psişik hassasiyeti, kavramsal idrakı ve şuur genişlemesini artıtır. Bu merkeze tam vakıf olmanın insanı geçmişi, şimdiki zamanı ve geleceği bilen bir trikaladarş'e dönüştürdüğü söylenir.
SOMA MERKEZİ
Tali çakra sınıfına giren ve sahasrara tarafından içerilen merkezler arasında Soma merkezi üst alının ortasında Ajna merkezinin üzerinde yer alır. Renig mor ve gezegeni Çandra, aydır. Yantrası donlunay, purna çandra'dır. Bu cıvarda ayrıca Kameşvara adında bir tali çakra daha bulunur.
SAHASRARA ÇAKRA
Bazı görüşlere göre, "bin taş yapraklı" anlamına gelen bu son çakra aslında gerçek bir çakra değil, bütün çakraları koordine eden ve içeren bir mega-merkezdir. Başın tam üstündedir ve büyük bir takke gibi başın üstünü örter. Hipofiz veya pituitary bezini ve serebral sinirağını yönetir. Rengi saf beyazdır. Sahasrara merkezinin uyarılması sezgisel ve mistik deneyimlerin, kozmosla bütünleşme hislerini uyandırır. Yogası raja yogadır.
TÜRKÇE KAYNAKLAR:
Şakralar, yazan C.W. Leadbeater, Çev. Yavuz Keskin, Ruh ve Madde Yayınları,İstanbul, 1988, Türkçe kaynaklar arasında özellikle çakralar konusunu ele alan bir kitapta Leadbeater'in "Şakralar" (Sanskritçe'yi esas alarak enerji merkezlerin adı "Çakralar"dır. Şakra çakranın Fransızca telaffuzundan uyarlanmıştır.) Kitap konuyu teosofik açıdan ele alır ve Leadbeater'in durugörü irdelemelerine dayanarak çakralar konusunda geleneksel bilgilerden biraz farklı şeyler aktarmaktadır. Durugörü ile izlenilen çakraların renkli resimlerini içerir. Geleneksel kaynaklara itibar gösteren birçok yazar bu kitaba pek itibar etmez, ama şüphesiz ki oldukça ilginç bir kitaptır.
Chakra El Kitabı, yazan S. Sharamon ve B.J. Baginski, Arıtan Yayınevi, İstanbul, 1nci Baskı 1995, 2nci baskı 2000, Bu konuda oldukça iyi bir kaynak, önerilir.
Kundalini, yazan Robert E. Svoboda, Okyanus, İstanbul, ?, Son derece iyi, fakat ileri seviyede ve ağır bir kitap, garip bilgilerle dolu.
YABANCI KAYNAKLAR:
Chakras, Energy Centers of Transformation, Harish Johari, Destiny Books, Vermont, 1987., Bu kitap çakralar üzerinde gerek Tantrik tradisonuna uygun, gerekse de bilimsel kapsamlı ve sağlam bilgiler vermektedir. Bu konuda temel bir eser olup, güzel bir uslupla ve bol destekleyici resimle yazılmıştır.
Colour Healing, Mary Anderson, The Aquarian Press. Northamptonshire. 1979, .
Energy Ecstasy - and your seven vital chaktas, Bernard Gunther, The Guild og Tutors Press, Los Angelos, 1978, Çakralarla imgele, bol resimli.
Knowledge of the Higher Worlds, Rudolf Steiner, Rudolf Steiner Press, London, 1969, Rudolf Steiner'ın bu başyaptı orta sayfalarında "İnisiyasyonun Bazı Yönleri" altındaki bölümde çakralar konusunda çok değişik ve yararlı bilgiler aktarmaktadır. Dikkatli bir şekilde okunması önerilir.
Kundalini, The Arousal of the Inner Energy, Ajit Mookerjee, Thames and Hudson, London, 1982, Kundalini konusunu Tantrik kaynaklar ve modern yorumlarla aktaran dört dörtlük bir eser.
Kundalini, The Evolutionary Energy in Man, Gopi Krishna, Shambhala, London, 1971, Gopti Krishna'nın başından geçen kundalini deneyimlerini birinci elden ve kapsamlı bir şekilde anlatmaktadır. Son derece ilginç klasik bir eser.
Kundalini in the Physical World, Mary Scott, Routledge & Kegan Paul, London, 1983, Alice Bailey ve Tantrik kaynaklara dayan modern bir yorum.
Kundalini, an Occult Experience, G.S. Arundale, The Theosophical Publishing House, Adyar, India, 1938, Önemli bir Teosofist tarafından yazılan kundalini konusunda şiirsel ve sezgisel kısa bir yorum.
Kundalini, The Secret of life, Swami Muktananda, Gurudev Diddha Peeth, India, 1980, Hindistan'ın en tanınmış yogilerinden kaleme alınmış ve birçok ileri seviyede bilgi ve ipuçları veren kısa eser.
Wheels of Life, A User's Guide to the Chakra System, Anodea Judith, Llewellyn Pub., Minnesota, 1992, Çakralar konusunda çok uzun ve kapsamlı uygulamalı bir modern yorum.
http://www.yasamoyunu.net/yoga_meditasyon_reiki_feng_shui_vs/36666-cakralar_kundalini_ve_okult_anatomi_insanin_ruhsal_yapisi_ve_gizli_anatomisi.html
Yoga, Tantra, aküponktür ve astroloji gibi kadim ilimler, binlerce yıllık bir geçmişe sahiptir ve aynı bu diğer ilimler gibi ayrıntılı ve belirgin bir sistem halinde getirilerek aktarılmıştır. Bunlara ilim diyoruz çünkü deneylerle elde edilen verilere dayanarak kanıtlanabileceği varsayılmaktadır. Bunalar binlerce yıldır insanlar tarafından gerçekleştirilen gözetim ve incelemelere dayanmaktadırlar ve milyonlarca kişi tarafından doğrulanmıştır.
(Newage ekolünden modern bir chakra ve aura resmi)
Çakralar, nadiler ve suptil enerjilere dayanan öğreti oldukça karmaşık bir sistemi oluşturur. Bu konu üzerinde yoğunlaşmış disiplinler, teori spekülasyonlara dayanmamaktadır ve tamamen deneysel ve yaşamda uygulanabilecek öretiler aktarmaktadırlar. Bu sistemler laya yoga, kriya yoga, şaktipatamaha yoga ve tantrik yoga altında aktarılmıştır. Bu sistemin binlerce Hindu ermişin hayal ürünü olarak üretildiği varsayımı oldukça olasılık dışıdır. Ayrıca, teorik yapısı mevcut bilimsel verilere ışık tutmaktadır ve pratik olarak bunu doğrulamanın ve uygulamanın yöntemleri açık ve sarih bir şekilde akatarılmıştır. Dolayısıyla, Mao'nun dediği gibi "Eğer bir şeftalinin tadını öğrenmek istiyorsan, onu ısır" demek gerekir. Ancak çakra ve nadi sisteminin çok ince ve hassas bir yapıya sahip olduğunu ve hastalığa hatta ölüme neden olabilecek hasarların yaratılabileceğini unutmamak gerekir. Hazırlıksız bir sisteme Kundalini'nin aniden girmesi tehlikelidir. Biyografik eseri "Kundalini, İnsandaki Evrimsel Güç", Gopi Krishna geçirdiği, şiddetli rahatsızlığa ve az daha ölüme yol açan Kundalini deneyimi aktarmakta, bu konuda ayrıntılı bilgiler vermektedir. Yardım için gittiği, Hindistan'ın en tabınmış eksperler ona yardım edememişlerdi, ona Kundalini'nin iyi bir deneyim olduğunu ve ondan kötü yan etkilerin olmaması gerektiğini söylemişlerdi. Aramdan yıllar geçtikten sonra, ölümcül bir rahatsızlık içinde yatarken, bir gün bir eski metinde kundalini enerjisinin yanlış kanaldan, pingala nadiden yükselebileceğini okuduğunu hatırlamıştı ve bunu düzeltip enerjiyi orta kanal yöneltmek için gerekli konsantrasyonu uyguladı ve başardı. Bu da Kundalini konusunda Doğu da bile tam ve kesin bir bilginin bulunmadığını gösteriyor.
Esas çakralar aşağıdaki tabloda verilmiştir, dikkat edilirse klasik yedi çakra yerine Harish Johari'nin "Çakralar" adlı eserindeki sınıflandırmasına uygun olarak sekizi verilmiştir, bunun sebebi, en üsteki Sahasrara çakranın diğerlerinden farklıdır oluşunda ve bütün çakraları içermesi açısından geçerli görülmüştür, ayrıca çakraların yedi gezegene ve yedi renge tekabülü açısından anlam kazanmaktadır, ayrıca gezegen karşılıklar da Harish Johari'nin kitabından alınmıştır, bunlar Kabalistik renk tekabüllerine tam uymaktadırlar, zira çakralarda renkler renk tayfına göre sıralanmıştır.
MULADHARA ÇAKRA
Birinci çakra Muladhara'dır. Muladhara'nın anlamı "temel"dir. Yeri anus ve üreme organları arasında bulunan perineum denilen bölgededir. Omurga ile bağlantı yeri omurganın en dibinde üçgen şeklinde kuyruk sokumu kemiği "cocyyx"dir. Buradaki sinir ağaları pelvik pleksüstür. Muladhara'nın Kundalini başlangıç noktası olduğu söylenir, ancak bazı görüşler bu yerin kanda denilen bir merkezde olduğunu savunur. Pranası bel altında bulunan apana'dır. Apana göğüste bulunan prana ile birleştiğinde kundalini uyarlanır. Aslında apana lunar prana'dır, prana'da solar prana'dır. Bazen ekol farkından değişik bu tür değişik tanımlar bulunur. Kundalini'nin yükselmediği durumlarda sushumna kanalın girişi yılanın kafası ile bloke edilir. Muladhara'nın rengi kırmızının çeşitli tonlarıdır. Gezegeni Sanskritçe'de Mangala, Mars'dır. Tattvası Prithivi, topraktır. Bu tattva sembolik olarak sarı bir kare şeklinde gösterilir. Çakranın sembolik hayvanı fildir. Duyusu kokudur.
Muladhara çakra dört taş yaprağı vardır, bunlar yayınladığı suptil ışınlardır. Çakralar arasında en düşük titreşimi içerdiği için fizik planına, ahamkaraya tekabül eder. Korku ve Freud'ün hayatta kalma dürtüsü buradan gelir. İç salgı (endokrin) bezi testistir.
SVADHISTHANA ÇAKRA
Svadisthana çakra tam üreme organları üzerinde hipgastrik peksüste bulunur. Anlamı "benliğin mekanı"dır. Rengi turuncu ve Budha, Merkür tarafından yönetilir. Eleman veya tattvası Apas, sudur ve genelde siyah bir zemin üzerinde beyaz bir hilal şeklinde gösterilir. Altı taç yyaprağı vardır ve duyu organı tattır. Hayvanı timsahtır. Bu çakranın idare ettiği iç salgı bezi yumartalıklardır. Freud'ün cinsel dürtüsü burada mekan eder.
MANIPURA ÇAKRA
"Pırlantalar Şehiri" anlamına gelen bu çakra, Solar Pleksüs, Güneş Sinirağısını hükmeder ve bu sinirağının isminden de anlaşılacağı gibi,Sanskritçe'de "Surya" denilen güneş tarafından hükmedilir. Elemanı da ateş ve rengi sarıdır. Ateş tattvası tapas yukarıya bakan kırmızı bir üçgen şeklindedir. On taç yaprağı vardır. Görme duyusuna tekabül eder. up. On taç yaprağı vardır. Görme duyusunu idare eder ve sembolik hayvanı kuştur. Bija mantrası "Rang" veya "Ram" dır. Bu çakranın idare ettiği iç salgı bezleri adrenallardır. Uyarıldığı zaman Manipura çakrası fiziksel enerji, canlılığı ve gücü artıtır. Bu merkez hatha yoganın önemli bir merkezini oluşturur.
ANAHATA ÇAKRA
Bu çakranın anlamı "Çalınmamış". Kalbe yakındır, timus bezini ve kardiak sinirağını idare eder. Rengi yeşil ve gezegeni Şukra, Venüstur. Tattvası vayu, havadır ve içi mavi daire veya yeşil bir heksagram olarak gösterilir. Oniki taç yaprağı vardır ve dokunma duyusuna tekabül eder. Sembolik hayvanı geyiktir. Bitya mantrası ""yam" veya "yang"dir. Uyarıldığı zaman Anahata çakrası yüksek duyguları uyarır. Kalp tarih boyunca aşk ve yüksek duyguların sembolü idi. Tantrik kayıtlara göre fiziksel kalbin öteki tarafında insanın ruhsal kalbi ananda kanda olduğu söylenir. Bu merkez bakti yoganın merkezini oluşturur.
VİŞUDDHA ÇAKRA
Bu çakanın anlamı "saf"tır, Brihaspati, Jupiter tarafından yönetilir. Rengi mavi ve 16 taç yaprağı vardır. Yeri gırtlak bölgesindedir. Kartoid sinirağısını, tiroid ve paratiroid bezlerini yönetir. İşitme duyusuna tekabül eder. Tattvası akaşadır ve içi siyah oval şekilde gösterilir. Pranası sesle ilgili udanadır, zira bu çakra gırtlaktaki ses telleri de yönetir. Bija mantrası ham veya hang'dır. Uyarıldığınıda akıl ve yaratıcılığı artırır. Bu merkez jnani yoganın merkezini oluşturur.
AJNA ÇAKRA
Bu çakranın anlamı "sınırsız güçtür". Alında kaşların arasında yer alıp bir nevi üçüncü göz olarak söz edilir. İki taç yağrağı vardır (bir görüşe göre her biri her biri 48 yaprak olmak üzere 96 yapraktan oluşmuş iki kanattan oluşur), rengi indigo ve gezegeni Şani, Satürn'dür. Tattvası bütün diğer tattvaları içeren suptil ve Mahat Tattavsı'dır. Biya mantrası Aum'dur. Ajna merkezi bir nevi içe gerilmiş üçüncü göze benzetilen pineal veya epifiz bezine bağlı olduğu inanılır. Bu çakra durugörüne, klervoyansa tekabül eder. Uyarılması psişik hassasiyeti, kavramsal idrakı ve şuur genişlemesini artıtır. Bu merkeze tam vakıf olmanın insanı geçmişi, şimdiki zamanı ve geleceği bilen bir trikaladarş'e dönüştürdüğü söylenir.
SOMA MERKEZİ
Tali çakra sınıfına giren ve sahasrara tarafından içerilen merkezler arasında Soma merkezi üst alının ortasında Ajna merkezinin üzerinde yer alır. Renig mor ve gezegeni Çandra, aydır. Yantrası donlunay, purna çandra'dır. Bu cıvarda ayrıca Kameşvara adında bir tali çakra daha bulunur.
SAHASRARA ÇAKRA
Bazı görüşlere göre, "bin taş yapraklı" anlamına gelen bu son çakra aslında gerçek bir çakra değil, bütün çakraları koordine eden ve içeren bir mega-merkezdir. Başın tam üstündedir ve büyük bir takke gibi başın üstünü örter. Hipofiz veya pituitary bezini ve serebral sinirağını yönetir. Rengi saf beyazdır. Sahasrara merkezinin uyarılması sezgisel ve mistik deneyimlerin, kozmosla bütünleşme hislerini uyandırır. Yogası raja yogadır.
TÜRKÇE KAYNAKLAR:
Şakralar, yazan C.W. Leadbeater, Çev. Yavuz Keskin, Ruh ve Madde Yayınları,İstanbul, 1988, Türkçe kaynaklar arasında özellikle çakralar konusunu ele alan bir kitapta Leadbeater'in "Şakralar" (Sanskritçe'yi esas alarak enerji merkezlerin adı "Çakralar"dır. Şakra çakranın Fransızca telaffuzundan uyarlanmıştır.) Kitap konuyu teosofik açıdan ele alır ve Leadbeater'in durugörü irdelemelerine dayanarak çakralar konusunda geleneksel bilgilerden biraz farklı şeyler aktarmaktadır. Durugörü ile izlenilen çakraların renkli resimlerini içerir. Geleneksel kaynaklara itibar gösteren birçok yazar bu kitaba pek itibar etmez, ama şüphesiz ki oldukça ilginç bir kitaptır.
Chakra El Kitabı, yazan S. Sharamon ve B.J. Baginski, Arıtan Yayınevi, İstanbul, 1nci Baskı 1995, 2nci baskı 2000, Bu konuda oldukça iyi bir kaynak, önerilir.
Kundalini, yazan Robert E. Svoboda, Okyanus, İstanbul, ?, Son derece iyi, fakat ileri seviyede ve ağır bir kitap, garip bilgilerle dolu.
YABANCI KAYNAKLAR:
Chakras, Energy Centers of Transformation, Harish Johari, Destiny Books, Vermont, 1987., Bu kitap çakralar üzerinde gerek Tantrik tradisonuna uygun, gerekse de bilimsel kapsamlı ve sağlam bilgiler vermektedir. Bu konuda temel bir eser olup, güzel bir uslupla ve bol destekleyici resimle yazılmıştır.
Colour Healing, Mary Anderson, The Aquarian Press. Northamptonshire. 1979, .
Energy Ecstasy - and your seven vital chaktas, Bernard Gunther, The Guild og Tutors Press, Los Angelos, 1978, Çakralarla imgele, bol resimli.
Knowledge of the Higher Worlds, Rudolf Steiner, Rudolf Steiner Press, London, 1969, Rudolf Steiner'ın bu başyaptı orta sayfalarında "İnisiyasyonun Bazı Yönleri" altındaki bölümde çakralar konusunda çok değişik ve yararlı bilgiler aktarmaktadır. Dikkatli bir şekilde okunması önerilir.
Kundalini, The Arousal of the Inner Energy, Ajit Mookerjee, Thames and Hudson, London, 1982, Kundalini konusunu Tantrik kaynaklar ve modern yorumlarla aktaran dört dörtlük bir eser.
Kundalini, The Evolutionary Energy in Man, Gopi Krishna, Shambhala, London, 1971, Gopti Krishna'nın başından geçen kundalini deneyimlerini birinci elden ve kapsamlı bir şekilde anlatmaktadır. Son derece ilginç klasik bir eser.
Kundalini in the Physical World, Mary Scott, Routledge & Kegan Paul, London, 1983, Alice Bailey ve Tantrik kaynaklara dayan modern bir yorum.
Kundalini, an Occult Experience, G.S. Arundale, The Theosophical Publishing House, Adyar, India, 1938, Önemli bir Teosofist tarafından yazılan kundalini konusunda şiirsel ve sezgisel kısa bir yorum.
Kundalini, The Secret of life, Swami Muktananda, Gurudev Diddha Peeth, India, 1980, Hindistan'ın en tanınmış yogilerinden kaleme alınmış ve birçok ileri seviyede bilgi ve ipuçları veren kısa eser.
Wheels of Life, A User's Guide to the Chakra System, Anodea Judith, Llewellyn Pub., Minnesota, 1992, Çakralar konusunda çok uzun ve kapsamlı uygulamalı bir modern yorum.
http://www.yasamoyunu.net/yoga_meditasyon_reiki_feng_shui_vs/36666-cakralar_kundalini_ve_okult_anatomi_insanin_ruhsal_yapisi_ve_gizli_anatomisi.html
Çakralar, Kundalini ve Okült Anatomi - İnsanın ruhsal yapısı ve gizli anatomisi
İnsanın ruhsal yapısı ve gizli anatomisi ile ilgili bilgi dünyanın her tarafını saran bir gizli öğretiler ağının bir parçasıdır. Bu bilgi, insanın psişik gelişmesini hızlandıran tekniklerle ve varlığı zamanımızda bilim çevrelerce yeni yeni fark edilen, fakat henüz tam anlaşılmayan çok ince psişik mekanizmalarla yakın bir ilişkisi olduğundan, çağlar boyu gizli tutulmuştur. Bu kadim öğretilerden Uzak-Doğudakiler günümüze denk korunmuş, hatta ayrıntılı bir şekilde kaleme alınmıştır. İçerdiği teknikler hazırlıksız kişiler tarafından uygulanması bazı tehlikeler arz etmesi yönünden, Uzak-Doğuda ancak özel eğitilmiş kişiler tarafından programlı bir şekilde aktarılır. Oysa, Batılı kadim uygarlıklarda izleri yer yer görülmekle beraber, bu konuda bir öğreti olarak elimizde herhangi bir açık ve ayrıntılı belge geçmemiştir. Ancak, bazı öğretiler belirli ezoterik örgüt ve tarikatlar tarafından aktarıldığı söylenmektedir. Özellikle Hıristiyanlığın yayılması ile bir çok eski eser imha edilmiş ve mister kültlerin öğretileri adeta tarihten silinmiştir. Uzak-Doğu Tradisyonu Batıda yaşanan bilgi katliamından nispeten sıyrılmıştır. Ancak Batının da kendine has bazı öğretileri de günümüze dek varlığını korumuştur. Bu konuyu da farklı başlıklar altında açıklayacağız. Oysa, Batı öğretilerin önemli bir kaynağı eski Mısır'da majikal, şamanik ve tantrik öğretilerin bir bütün olarak tek bir çatı altında faaliyet ettikleri konusunda bazı ipuçları görmekte mümkündür. Aşağıda, okült anatomi, psişik enerjiler ve çakralarla ilgili bu öğretileri kısmen aktarıyoruz. Ayrıca, Gurdjieff öğretileri, Teosofi, Antroposofi ve modern psikolojide bulunan konumuz ile ilgili bilgiler de aktarılmıştır.
Çakra sözcüğü daha kısa bir süre önce pek duyulmazdı. Şimdi ise pek çok insanın ağzında dolaşıyor. Bu konuyla ilgili bazı farklı yorum ve tekabüller bulunmakta, aşağıdaki yazıda bir yandan en sağlam ve sağlıklı kaynaklardan bilgiler toparlarken, diğer yandan güvenilir bir şekilde belgelenmiş deneyimlere, kendi deneyimlerimiz (ki bunlar da var) ve özel merakımız olan konunun Batı ezoterizmle kesişme noktalarını ele aldık. Maalesef, bu konuya gerektiği gibi fazla ayrıntılı girmemiz şimdilik pek mümkün değildir.
Brahman - Atman
Hindistan sanki ayrı bir dünya veya en azından kıta gibidir, bir sürü farklı iklim, ırk, dil ve dini barındırır, tarihi dünyanın en eski uygarlıklarını uzanır. Mohenjo-Daro uygarlığı, eski Mısırlılar ve Mezopotamya'da Sümerler ile yan yana mevcut diğer bir nehir uygarlığıydı. M.Ö. 2000 yıllarında Aryanlar istila ettiği zaman bu kadim kültürün kökünü kazmaya çalıştılar, yakıp yıktılar. Ancak zamanla eski uygarlığın öğretileri ortaya çıkmaya başladı ve Ari kökenli Vedik kültürü ile kaynaştı. Bu yine kültürde eski Tantrik inanışlar tekrar yüzeye çıktı. Tantrik tanrı Şiva yeni panteonda, trimurti'de Brahma ve Vişnu ile birlikte gözükmekteydi. Aslında Brahma, Vişnu ve Şiva üçlüsü tek bir tanrının farklı yüzleridir. Brahma yaratıcı, Vişnu koruyucu ve Şiva yok edici olarak evrenin yaratılış, varoluş ve yok ediliş sürelerinin kozmik hakimini gösteriyordu.
Hint kutsal metinler ve edebiyatında Vedalar, Puranalar, Brahmanalar, Upanişatlar, Tantralar, Mahabararata ve Ramayana gibi klasikler mevcuttur. Bunların arasında Tantralar ve Yoga sutralar bazen de insan bedeninim suptil yanı ve uyarılmasıyla ilgili oldukça teknik bilgiler verirler.
Upanişatlar ormana çekilmiş ve münzevi bir hayat yaşayan kutsal adamların müritlerine aktardıkları, bazen de sade öğretilerden oluşmuştur. Bunların birinde insanın yüksek benliği olan atmanı bir baykuşa benzetilir. O bir ağacın en üst dalında sakin ve hareketsiz dururken, alt dalda egoyu simgeleyen serçe daldan dala atlıyor ve sürekli sağına soluna bakıyor. Atman ve Brahman özde birdir. Diğer bir deyimle insanın yüksek benliği Tanrı ile birdir. Upanişatlar'daki bazı bilgileri özetleyip modern bir kılıfa soksak şöyle bir sonuca varabiliriz...
Kendimize soracağımız ilk soru "ben" nedir? Benlikten söz edildiği zaman birbirine aykırı bir çok şey aklımıza gelir. Ayrıca "bedenim", "duygularım", "düşüncelerim" gibi bir çok kavram kullanırız. Bu tip sözlerde sahip olma hali gözükmektedir, "ben" duygulara, düşüncelere sahip olma durumundadır ve genelde benle bir tutulan bir çok özelliğe sahiplenmiş gözükmektedir. Burada "ben" sanılan şeylerin ve "gerçek ben" ayırımı yapmamız gerekiyor. "Gerçek ben" nedir? Buna bilim cevap verememektedir. Çünkü bilim cisimlerin incelenmesine dayanıyor. Oysa, bu "gerçek ben" cisimlerin sanki bulunduğu zaman-mekan ikilisinin dışında faaliyet gösterir. O gözlenemiyor çünkü gözleyen kendisidir. Buna rağmen onun algılama aracı olan duyu organlarından ayrı olduğu kesin, çünkü duyu organları kullanılmadığı zamanlarda da onun faaliyeti sürmektedir. O halde, neden "ben" kendisinden ayrı olan bir çok şeyle kendisini bir tutuyor. Birisi "benim ülkem", "benim evim" ve hatta "benim karım" dediği zaman kendisini farklı bir takım dış nesnelerle ve varlıklarla bir tutmaktadır. Hatta zaman zaman insan kendisini o kadar kaptırır ki bir nesne ile adeta aynı hüviyete girebiliyor. Bunun sebebi "ben"in yapısından kaynaklanıyor. "Ben" her türlü kılığa, kalıba ve nesneye girebilir ve kaynaşabilir. İnsan araba kullandığı zaman ayaklarına ve kollarına uzantılar eklemiş oluyor. Örneğin, kullandığı araba bedeni ile bütünleşmiş oluyor ve adeta ikinci bir beden oluşturuyor. Bir çok durumda araba, sürücü için bedenleşmiştir ve sürücü insanlıktan çıkıp dört tekerlekli, hızlı hareket edebilen ve korna çalabilen metal bir canlı haline gelmiştir. Giyim eşyaları bedenin diğer bir uzantısıdır. Bunlar bedende ikinci bir deri tabakası oluşturur. Bir çok durumda, iklim şartlarına karşı bir koruyucu tabaka oluşturur. Ancak, genelde insan giysileri bir süs aracı olarak kullanılır ve kişiliğini başkalarına yansıtmak için özenle seçilir. Giyimini değiştirdiği vakit kişilik de o giyime uygun bir biçimde değişime uğrar. Sırf bu hali yaşamak için insanlar mağazadan mağazaya dolaşırlar.
Bir bakıma bedeni beynin uzantısı olarak görebiliriz. Yapısı açısından beden sanki beyini taşımak için giriş ve çıkış üniteleri olan hareket eden bir donamındır. O halde beyin "ben" midir? Buna cevabımız hayır olması gerek, çünkü "ben"in işleyişi sadece bilgisayar gibi bilgi toplayan, depo eden ve işleten bir işleyişin üstündedir, ama, yine de zihinsel faaliyetlerinin yöneticisidir. Ancak, insan, onun başka hüviyetlere girme özelliğinden dolayı kendini düşünce faaliyetlerine o kadar kaptırabilir ki "ben" ve düşüncenin arasındaki ince farkı görmeyebilir. Ancak akıl ve "gerçek ben" arasında ki bu fark, meditasyonda açıkça ortaya çıkar. O halde madem ki "ben beden veya akıl değil, o ne olabilir?
Ona kişilik veya şahsiyet diyebilir miyiz? Kişiliği nasıl tanımlarız? Gurdjıeff'e göre insanda kişilikten yanı sıra bir de öz vardır. Kişilik bizim dış tesirlerden aldıklarımızdan oluşmaktadır, buna karşın "öz", bizim doğal iç varlığımızı içerir. Kişiliğin unsurları arasında isim, cinsiyet, aile, ırk, din, memleket sayabiliriz. Ayrıca saç rengi, irsi özellikler sosyal mevki, meslek, yemek zevklerini ve her çeşit kişisel özellikleri de sayabiliriz. Bu somut özellikler dışında bir de Doğu'da Karmik özellikler denilen bir kavram vardır.
Karma Sanskritçe'de davranış, hareket anlamına gelen "kr" kökünden gelmiştir, ve reenkarnasyon doktrini ile yakın bir bağı vardır. Bir insanın Karmik yapısı onun davranış şeklini belirler, ve ona uygun bir şekilde gelecek çevresel tesirleri çeker. Eğer onu bir iyilik ve kötülük bilançosu olarak idrak edersek, onu en basit şekilde yorumlamış oluruz. Genelde Uzak-Doğu'da bir insanın bu hayatta yaptıkları bir daha ki hayatını etkileyeceği inanılır. Mesela, kaba bir örnekle, yaşamını bir alkolik olarak geçiren biri, karaciğeri sakat doğabilir. Aynı şekilde cezalar olduğu gibi ödüller de vardır. Bunların haricinde günlük hayatta gelen şanslar ve felaketlerde karmik sebeplere dayandırılıyor. Bu açıdan kader kavramına benzer ancak karmik açıdan "kör talih" diye bir şey yoktur, zira ne ekersek onu biçeriz. Bütün bu anlattıklarımızdan aslında daha ince bir mantık işlendiği var sayılır. Günümüzde, geçmiş hayatlara dayanarak regresyona başvuran psikoterapi yöntemleri mevcuttur. Bu şekilde Freud psikoterapisinin temelinde yatan sorunların çözümlerinde çoğu kez unutulmuş olan, geçmiş hadiselere dönmek yöntemi de, geçmiş hayatlar için de ayrıca uygulanır. Geçmiş hayatlara dönme yöntemine ekminezi denilir. Ekminezi genelde hipnoz ile doğum öncesine "regresyon" ile gerçekleşir.
Gerek insanın hüviyetini oluşturan, gerek dış etkenler tarafından şekilenen özellikler ve karmik yapısını içeren iç özellikler yine de "gerçek ben" değildir". Bunun sebebi insanın son aşamada karmik tesirlerin üstesine gelmesi gerektiği prensibinde yatar. Hint Upanişadlar'da aktarılan Vedanta felsefesine göre "Gerçek Ben" veya Atman, sürekli olarak etrafında olup bitenle, gelip geçici nesnelerle ile özdeşleşme durumunda olan ve Sanskritçe'de Ahamkara olarak bilinen alt benliği aşmakla erişilir. Şahsiyet kelimesinin Batı dillerindeki karşılığı Latince'de maske anlamına gelen "persona" dan türemiştir, o halde bir maskenin arkasında gerçek bir kimlik olması gerek. Doğu yöntemlerde "Gerçek Benliğe" ulaşmanın bir yöntemi de, meditatif bir faaliyetle kişiliği soğan gibi soymakla erişilir, bütün zarlar kalktıktan sonra en içte kalan öz "Gerçek Benlik"tir. Başka bir yöntemle bir nehrin pınarını arar gibi düşüncelerin kaynağına inilir. İnsan zihni bir bilgisayar gibidir, ve programların gizli bölümlerine girmek için samiyet ve ciddi bir arayış parola görevini görür.
Atman, Monad veya Yüksek Benliğin modern psikolojide karşılığı superego'dur, ancak bu tam karşılığını vermez. Upanişadlar'da Atman ve Brahman'ın bir olduğu söylenir, yani Yüksek Benlik ve Evrensel Şuur veya Tanrı birdir. Yüksek Benlik "ilahi kıvılcım" veya jivatma'nın mekanıdır, ki bu daha önce belirtiğimiz gibi evrensel şuurun bir parçasıdır. İnsanda "ilahi kıvılcım" kendi ruhsal evrimini gerçekleştirmek üzere bir dizi enkarnasyonda çeşitli bedenler kullanır.
Suptil Bedenler
Teosofik öğretilere göre yüksek Benliğin mekanı kozal bedendir, kozal beden bir dizi yaşamdan en yüksek özellikleri etrafında toplayan inşaat halinde bir bedendir. Sutratma Yüksek Benlik ve ego arasındaki bağdır, geçmiş kişilikler bu bağ üzerinde birer boncuk gibi dizilirler. O halde, bir bakıma kişilik ölümden sonra varlığını sürdürmez, ama gelecek kişiliklerin karmik yapı malzemesini teşkil eder. Ölümsüz olan sadece ilahi kıvılcım veya jivatma'dır ve kullandığı bedenler işlerini gördükten sonra terk edilen birer araçtır. Ezoterik doktrinler insanda birden fazla bedenin bulunduğunu öğretir. Bunların arasında en kaba fiziksel bedendir. Şimdi bu bedenlere yakından bakalım.
Ezoterik doktrinlere göre bizim duyu ile algıladığımız fiziksel dünya dışında onunla aynı mekanı paylaşan duyu üstü alemler mevcuttur. Bunlara teosofistler kozmik planlar adını verdiler ve evrende yedi kozmik plan olduğunu belirtiler. Bu planların en kabası bizim algıladığımız fizik planıdır, diğerleri giderek suptileşiyor. Bir soğanın tabaklarına benzetsek en içteki tabaka en ruhsal ve suptil (ince) olandır ve en dıştaki en kaba ve fiziksel olandır. Bundan dolayı bazı okültistler bunlara iç planlar demeye tercih etmişlerdir. Kozmik planların birkaç tabakası olduğu gibi, bunların tam karşıtı olarak insanda da aynı şekilde maddenin en kaba türünden en suptil madde şekillere uzanan birkaç içsel tabakası bulunmaktadır. Bu tabakalar insanın çeşitli bedenlerini oluşturmaktadır. Fizik planında insanın bir fizik bedeni vardır. Aynı zamanda vital beden veya pranamayakoşa olarak bilinen eterik beden de, fizik planın daha yüksek titreşimli maddelerinden oluşmuştur. Her ne kadar eterik madde fizik planın bir parçası ise, hennüz bilim tarafından keşfedilmemiştir, ancak bio-enerji ve elektro-mağnetik alanlarla ilişkisi olduğu sanılmaktadır. Astral beden ise astral maddeden oluşmuştur ve astral plan onun doğal mekanıdır. Aynı fizik bedeni gibi, onun da yüksek ve alçak tarafı vardır, alt astral arzuları ve duyuları kontrol eder ve yüzden ona bazen arzu bedeni veya Kama-Rupa denilir. Mental beden ise mental maddeden oluşmuştur ve metal plan onun doğal mekanıdır. Onun da, yüksek bir ve alçak bir tarafı vardır, Buddhi-Manas ve Kama-Manas. Mental beden zihinsel olması dolayısıyla, yüksek yanı felsefik ve yaratıcı düşünceleri içerir ve tali tarafı somut düşünce, bellek ve entellekti içerir.
Dördüncü seviyede ilahi kıvılcım, Monad'ın vazıtası kozal beden yer alır, ona ruh diyebiliriz. Ona ruh dememiz yanlış olmaz ve aynı diğer bedenler gibi onun da ömrü vardır, bundan dolayıdır kimine genç, kimine yaşlı ruh denilir. Birçok metafizik doktrinlerde dört değil de, yedi kozmik plandan söz edilir. Bu dört kozmik planın üstünde üç ruhsal plan vardır, ancak, konumuz insan bedenleri olduğundan pratik açıdan ilk dört planı almamız yeterlidir. Qabalah ayrıca dört alemden oluşmuş bir sistemi verir. Gurdjieff sistemi insanda bulunan bu dört unsurun karşılıklı iletişim ve ilişkileri konusunda ayrıntılı bilgi verir. Gurdjieff Vedalar'dan alınma atlı araba örneğini vererek arabayı fizik bedenine, atı duygulara, sürücü zihine ve yolcuyu "benliğe" benzetilmiştir. Hisler ve arzuları simgeleyen at, arabayı hareket ettirmektedir, ancak zihni simgeleyen sürücü atların dizginlerini elinde tutarak onları istenilen istikamette sevk etmesi gerek. Eğer araba ağır ise atlar onu çekmekte zorluk çeker ve hareket yavaş olur, ancak sürücü atları idare edemiyorsa, atlar vahşi ve ondan güçlü ise arabanın istikametini onlar belirler. Gurdjieff'e göre bazen yolcu arkadan emirler iletmektedir, ancak sürücü bunları duymamaktadır ve arabayı kendi düşüncesine göre sürdürmektedir.
Yukarıdaki şekil psikolog Carl Gustav Jung'a göre insandaki unsurları göstermektedir. Prensip olarak yukarıda söz edilen dörtlü, kadim Vedik tasnifinden farkı yoktur. Bu durumda sezgi dördüncü ruhsal prensiple aynıdır, ve duyular da fizik bedenine aittir.
Devamı >>
http://www.yasamoyunu.net/yoga_meditasyon_reiki_feng_shui_vs/36666-cakralar_kundalini_ve_okult_anatomi_insanin_ruhsal_yapisi_ve_gizli_anatomisi.html
Çakra sözcüğü daha kısa bir süre önce pek duyulmazdı. Şimdi ise pek çok insanın ağzında dolaşıyor. Bu konuyla ilgili bazı farklı yorum ve tekabüller bulunmakta, aşağıdaki yazıda bir yandan en sağlam ve sağlıklı kaynaklardan bilgiler toparlarken, diğer yandan güvenilir bir şekilde belgelenmiş deneyimlere, kendi deneyimlerimiz (ki bunlar da var) ve özel merakımız olan konunun Batı ezoterizmle kesişme noktalarını ele aldık. Maalesef, bu konuya gerektiği gibi fazla ayrıntılı girmemiz şimdilik pek mümkün değildir.
Brahman - Atman
Hindistan sanki ayrı bir dünya veya en azından kıta gibidir, bir sürü farklı iklim, ırk, dil ve dini barındırır, tarihi dünyanın en eski uygarlıklarını uzanır. Mohenjo-Daro uygarlığı, eski Mısırlılar ve Mezopotamya'da Sümerler ile yan yana mevcut diğer bir nehir uygarlığıydı. M.Ö. 2000 yıllarında Aryanlar istila ettiği zaman bu kadim kültürün kökünü kazmaya çalıştılar, yakıp yıktılar. Ancak zamanla eski uygarlığın öğretileri ortaya çıkmaya başladı ve Ari kökenli Vedik kültürü ile kaynaştı. Bu yine kültürde eski Tantrik inanışlar tekrar yüzeye çıktı. Tantrik tanrı Şiva yeni panteonda, trimurti'de Brahma ve Vişnu ile birlikte gözükmekteydi. Aslında Brahma, Vişnu ve Şiva üçlüsü tek bir tanrının farklı yüzleridir. Brahma yaratıcı, Vişnu koruyucu ve Şiva yok edici olarak evrenin yaratılış, varoluş ve yok ediliş sürelerinin kozmik hakimini gösteriyordu.
Hint kutsal metinler ve edebiyatında Vedalar, Puranalar, Brahmanalar, Upanişatlar, Tantralar, Mahabararata ve Ramayana gibi klasikler mevcuttur. Bunların arasında Tantralar ve Yoga sutralar bazen de insan bedeninim suptil yanı ve uyarılmasıyla ilgili oldukça teknik bilgiler verirler.
Upanişatlar ormana çekilmiş ve münzevi bir hayat yaşayan kutsal adamların müritlerine aktardıkları, bazen de sade öğretilerden oluşmuştur. Bunların birinde insanın yüksek benliği olan atmanı bir baykuşa benzetilir. O bir ağacın en üst dalında sakin ve hareketsiz dururken, alt dalda egoyu simgeleyen serçe daldan dala atlıyor ve sürekli sağına soluna bakıyor. Atman ve Brahman özde birdir. Diğer bir deyimle insanın yüksek benliği Tanrı ile birdir. Upanişatlar'daki bazı bilgileri özetleyip modern bir kılıfa soksak şöyle bir sonuca varabiliriz...
Kendimize soracağımız ilk soru "ben" nedir? Benlikten söz edildiği zaman birbirine aykırı bir çok şey aklımıza gelir. Ayrıca "bedenim", "duygularım", "düşüncelerim" gibi bir çok kavram kullanırız. Bu tip sözlerde sahip olma hali gözükmektedir, "ben" duygulara, düşüncelere sahip olma durumundadır ve genelde benle bir tutulan bir çok özelliğe sahiplenmiş gözükmektedir. Burada "ben" sanılan şeylerin ve "gerçek ben" ayırımı yapmamız gerekiyor. "Gerçek ben" nedir? Buna bilim cevap verememektedir. Çünkü bilim cisimlerin incelenmesine dayanıyor. Oysa, bu "gerçek ben" cisimlerin sanki bulunduğu zaman-mekan ikilisinin dışında faaliyet gösterir. O gözlenemiyor çünkü gözleyen kendisidir. Buna rağmen onun algılama aracı olan duyu organlarından ayrı olduğu kesin, çünkü duyu organları kullanılmadığı zamanlarda da onun faaliyeti sürmektedir. O halde, neden "ben" kendisinden ayrı olan bir çok şeyle kendisini bir tutuyor. Birisi "benim ülkem", "benim evim" ve hatta "benim karım" dediği zaman kendisini farklı bir takım dış nesnelerle ve varlıklarla bir tutmaktadır. Hatta zaman zaman insan kendisini o kadar kaptırır ki bir nesne ile adeta aynı hüviyete girebiliyor. Bunun sebebi "ben"in yapısından kaynaklanıyor. "Ben" her türlü kılığa, kalıba ve nesneye girebilir ve kaynaşabilir. İnsan araba kullandığı zaman ayaklarına ve kollarına uzantılar eklemiş oluyor. Örneğin, kullandığı araba bedeni ile bütünleşmiş oluyor ve adeta ikinci bir beden oluşturuyor. Bir çok durumda araba, sürücü için bedenleşmiştir ve sürücü insanlıktan çıkıp dört tekerlekli, hızlı hareket edebilen ve korna çalabilen metal bir canlı haline gelmiştir. Giyim eşyaları bedenin diğer bir uzantısıdır. Bunlar bedende ikinci bir deri tabakası oluşturur. Bir çok durumda, iklim şartlarına karşı bir koruyucu tabaka oluşturur. Ancak, genelde insan giysileri bir süs aracı olarak kullanılır ve kişiliğini başkalarına yansıtmak için özenle seçilir. Giyimini değiştirdiği vakit kişilik de o giyime uygun bir biçimde değişime uğrar. Sırf bu hali yaşamak için insanlar mağazadan mağazaya dolaşırlar.
Bir bakıma bedeni beynin uzantısı olarak görebiliriz. Yapısı açısından beden sanki beyini taşımak için giriş ve çıkış üniteleri olan hareket eden bir donamındır. O halde beyin "ben" midir? Buna cevabımız hayır olması gerek, çünkü "ben"in işleyişi sadece bilgisayar gibi bilgi toplayan, depo eden ve işleten bir işleyişin üstündedir, ama, yine de zihinsel faaliyetlerinin yöneticisidir. Ancak, insan, onun başka hüviyetlere girme özelliğinden dolayı kendini düşünce faaliyetlerine o kadar kaptırabilir ki "ben" ve düşüncenin arasındaki ince farkı görmeyebilir. Ancak akıl ve "gerçek ben" arasında ki bu fark, meditasyonda açıkça ortaya çıkar. O halde madem ki "ben beden veya akıl değil, o ne olabilir?
Ona kişilik veya şahsiyet diyebilir miyiz? Kişiliği nasıl tanımlarız? Gurdjıeff'e göre insanda kişilikten yanı sıra bir de öz vardır. Kişilik bizim dış tesirlerden aldıklarımızdan oluşmaktadır, buna karşın "öz", bizim doğal iç varlığımızı içerir. Kişiliğin unsurları arasında isim, cinsiyet, aile, ırk, din, memleket sayabiliriz. Ayrıca saç rengi, irsi özellikler sosyal mevki, meslek, yemek zevklerini ve her çeşit kişisel özellikleri de sayabiliriz. Bu somut özellikler dışında bir de Doğu'da Karmik özellikler denilen bir kavram vardır.
Karma Sanskritçe'de davranış, hareket anlamına gelen "kr" kökünden gelmiştir, ve reenkarnasyon doktrini ile yakın bir bağı vardır. Bir insanın Karmik yapısı onun davranış şeklini belirler, ve ona uygun bir şekilde gelecek çevresel tesirleri çeker. Eğer onu bir iyilik ve kötülük bilançosu olarak idrak edersek, onu en basit şekilde yorumlamış oluruz. Genelde Uzak-Doğu'da bir insanın bu hayatta yaptıkları bir daha ki hayatını etkileyeceği inanılır. Mesela, kaba bir örnekle, yaşamını bir alkolik olarak geçiren biri, karaciğeri sakat doğabilir. Aynı şekilde cezalar olduğu gibi ödüller de vardır. Bunların haricinde günlük hayatta gelen şanslar ve felaketlerde karmik sebeplere dayandırılıyor. Bu açıdan kader kavramına benzer ancak karmik açıdan "kör talih" diye bir şey yoktur, zira ne ekersek onu biçeriz. Bütün bu anlattıklarımızdan aslında daha ince bir mantık işlendiği var sayılır. Günümüzde, geçmiş hayatlara dayanarak regresyona başvuran psikoterapi yöntemleri mevcuttur. Bu şekilde Freud psikoterapisinin temelinde yatan sorunların çözümlerinde çoğu kez unutulmuş olan, geçmiş hadiselere dönmek yöntemi de, geçmiş hayatlar için de ayrıca uygulanır. Geçmiş hayatlara dönme yöntemine ekminezi denilir. Ekminezi genelde hipnoz ile doğum öncesine "regresyon" ile gerçekleşir.
Gerek insanın hüviyetini oluşturan, gerek dış etkenler tarafından şekilenen özellikler ve karmik yapısını içeren iç özellikler yine de "gerçek ben" değildir". Bunun sebebi insanın son aşamada karmik tesirlerin üstesine gelmesi gerektiği prensibinde yatar. Hint Upanişadlar'da aktarılan Vedanta felsefesine göre "Gerçek Ben" veya Atman, sürekli olarak etrafında olup bitenle, gelip geçici nesnelerle ile özdeşleşme durumunda olan ve Sanskritçe'de Ahamkara olarak bilinen alt benliği aşmakla erişilir. Şahsiyet kelimesinin Batı dillerindeki karşılığı Latince'de maske anlamına gelen "persona" dan türemiştir, o halde bir maskenin arkasında gerçek bir kimlik olması gerek. Doğu yöntemlerde "Gerçek Benliğe" ulaşmanın bir yöntemi de, meditatif bir faaliyetle kişiliği soğan gibi soymakla erişilir, bütün zarlar kalktıktan sonra en içte kalan öz "Gerçek Benlik"tir. Başka bir yöntemle bir nehrin pınarını arar gibi düşüncelerin kaynağına inilir. İnsan zihni bir bilgisayar gibidir, ve programların gizli bölümlerine girmek için samiyet ve ciddi bir arayış parola görevini görür.
Atman, Monad veya Yüksek Benliğin modern psikolojide karşılığı superego'dur, ancak bu tam karşılığını vermez. Upanişadlar'da Atman ve Brahman'ın bir olduğu söylenir, yani Yüksek Benlik ve Evrensel Şuur veya Tanrı birdir. Yüksek Benlik "ilahi kıvılcım" veya jivatma'nın mekanıdır, ki bu daha önce belirtiğimiz gibi evrensel şuurun bir parçasıdır. İnsanda "ilahi kıvılcım" kendi ruhsal evrimini gerçekleştirmek üzere bir dizi enkarnasyonda çeşitli bedenler kullanır.
Suptil Bedenler
Teosofik öğretilere göre yüksek Benliğin mekanı kozal bedendir, kozal beden bir dizi yaşamdan en yüksek özellikleri etrafında toplayan inşaat halinde bir bedendir. Sutratma Yüksek Benlik ve ego arasındaki bağdır, geçmiş kişilikler bu bağ üzerinde birer boncuk gibi dizilirler. O halde, bir bakıma kişilik ölümden sonra varlığını sürdürmez, ama gelecek kişiliklerin karmik yapı malzemesini teşkil eder. Ölümsüz olan sadece ilahi kıvılcım veya jivatma'dır ve kullandığı bedenler işlerini gördükten sonra terk edilen birer araçtır. Ezoterik doktrinler insanda birden fazla bedenin bulunduğunu öğretir. Bunların arasında en kaba fiziksel bedendir. Şimdi bu bedenlere yakından bakalım.
Ezoterik doktrinlere göre bizim duyu ile algıladığımız fiziksel dünya dışında onunla aynı mekanı paylaşan duyu üstü alemler mevcuttur. Bunlara teosofistler kozmik planlar adını verdiler ve evrende yedi kozmik plan olduğunu belirtiler. Bu planların en kabası bizim algıladığımız fizik planıdır, diğerleri giderek suptileşiyor. Bir soğanın tabaklarına benzetsek en içteki tabaka en ruhsal ve suptil (ince) olandır ve en dıştaki en kaba ve fiziksel olandır. Bundan dolayı bazı okültistler bunlara iç planlar demeye tercih etmişlerdir. Kozmik planların birkaç tabakası olduğu gibi, bunların tam karşıtı olarak insanda da aynı şekilde maddenin en kaba türünden en suptil madde şekillere uzanan birkaç içsel tabakası bulunmaktadır. Bu tabakalar insanın çeşitli bedenlerini oluşturmaktadır. Fizik planında insanın bir fizik bedeni vardır. Aynı zamanda vital beden veya pranamayakoşa olarak bilinen eterik beden de, fizik planın daha yüksek titreşimli maddelerinden oluşmuştur. Her ne kadar eterik madde fizik planın bir parçası ise, hennüz bilim tarafından keşfedilmemiştir, ancak bio-enerji ve elektro-mağnetik alanlarla ilişkisi olduğu sanılmaktadır. Astral beden ise astral maddeden oluşmuştur ve astral plan onun doğal mekanıdır. Aynı fizik bedeni gibi, onun da yüksek ve alçak tarafı vardır, alt astral arzuları ve duyuları kontrol eder ve yüzden ona bazen arzu bedeni veya Kama-Rupa denilir. Mental beden ise mental maddeden oluşmuştur ve metal plan onun doğal mekanıdır. Onun da, yüksek bir ve alçak bir tarafı vardır, Buddhi-Manas ve Kama-Manas. Mental beden zihinsel olması dolayısıyla, yüksek yanı felsefik ve yaratıcı düşünceleri içerir ve tali tarafı somut düşünce, bellek ve entellekti içerir.
Dördüncü seviyede ilahi kıvılcım, Monad'ın vazıtası kozal beden yer alır, ona ruh diyebiliriz. Ona ruh dememiz yanlış olmaz ve aynı diğer bedenler gibi onun da ömrü vardır, bundan dolayıdır kimine genç, kimine yaşlı ruh denilir. Birçok metafizik doktrinlerde dört değil de, yedi kozmik plandan söz edilir. Bu dört kozmik planın üstünde üç ruhsal plan vardır, ancak, konumuz insan bedenleri olduğundan pratik açıdan ilk dört planı almamız yeterlidir. Qabalah ayrıca dört alemden oluşmuş bir sistemi verir. Gurdjieff sistemi insanda bulunan bu dört unsurun karşılıklı iletişim ve ilişkileri konusunda ayrıntılı bilgi verir. Gurdjieff Vedalar'dan alınma atlı araba örneğini vererek arabayı fizik bedenine, atı duygulara, sürücü zihine ve yolcuyu "benliğe" benzetilmiştir. Hisler ve arzuları simgeleyen at, arabayı hareket ettirmektedir, ancak zihni simgeleyen sürücü atların dizginlerini elinde tutarak onları istenilen istikamette sevk etmesi gerek. Eğer araba ağır ise atlar onu çekmekte zorluk çeker ve hareket yavaş olur, ancak sürücü atları idare edemiyorsa, atlar vahşi ve ondan güçlü ise arabanın istikametini onlar belirler. Gurdjieff'e göre bazen yolcu arkadan emirler iletmektedir, ancak sürücü bunları duymamaktadır ve arabayı kendi düşüncesine göre sürdürmektedir.
Yukarıdaki şekil psikolog Carl Gustav Jung'a göre insandaki unsurları göstermektedir. Prensip olarak yukarıda söz edilen dörtlü, kadim Vedik tasnifinden farkı yoktur. Bu durumda sezgi dördüncü ruhsal prensiple aynıdır, ve duyular da fizik bedenine aittir.
Devamı >>
http://www.yasamoyunu.net/yoga_meditasyon_reiki_feng_shui_vs/36666-cakralar_kundalini_ve_okult_anatomi_insanin_ruhsal_yapisi_ve_gizli_anatomisi.html
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)