Bu Blogu Takip Et

Sayfalar

Translate

15 Mayıs 2010 Cumartesi

Reiki - Reikide Negatif Enerji

Negatif Enerji Evrende enerji tekdir. Ancak enerjiyi negatif yada pozitif yapan insan bilincidir. Özellikle kollektif bilinç enerjinin pozitif mi negatif mi olacağını derinden etkiler. Negatif enerji temel olarak evrensel bütünlüğe ve uyuma zarar veren, kişinin enerji dengesini olumsuz yönde etkileyen ve hem bütüne hem kişiye zarar veren enerji frekansı demektir. Evrende her şey enerjiden oluşmaktadır. Canlı cansız her şey titreşen enerjidir. Fiziğin geldiği son noktada enerjinin tek olduğu ve titreşen varlıkların arasında aslında bir boşluk olmadığı bilinmektedir. Yani varlıklar arasına ayırım koyan ve farklı algılayan sadece beyindir. Bu noktadan hareketle her şeyin titreşen enerjiler olduğu gerçeği insanların içsel ve dışsal enerjilerden önemli ölçüde etkilendiklerini göstermektedir. 



Bir insanın sağlığını bozan, duygusal yada zihinsel sorunlar yaşatan şeyde içsel enerji dengesizlikleri yada dışsal negatif enerjilere maruz kalmasıdır. Doğuştan hepimizde bulunan ve elektromanyetik alan titreşimi olarak tanımlanan auratik alanımız dışsal negatif enerjilere karşı önemli bir kalkandır ancak auramızın zayıfladığı durumlarda aura bu işlevini yeterince yerine getirmez. Dr. Kirlian'in bulduğu kirlian makinesi ile auranın fotoğrafı çekilmiştir ve artık auranın varlığı ispat edilmiştir. Ancak auranın eğer gerekli çalışmalar yapılmazsa içsel yada dışsal nedenlerle zayıfladığı ve koruma işlevini yerine getiremediği de bilinmektedir. Örneğin bir üzüntü yada negatif düşünceli insanlarla bir arada olmak aurayı zayıflatan bir çok nedenden biridir. Kişi negatif enerjilerden korunmak için auratik alanını güçlendirmek zorundadır. Bunu yapmanın bir çok yolu vardır. Örneğin reiki,meditasyon gibi çalışmalar, pozitif ortamlarda bulunma, doğayla baş başa kalma, olumlu beslenme alışkanlıkları bu yollardan bir kaç tanesidir. Ancak yoğun bir negatif enerji tesiri altındaysanız aurayı güçlendirmeniz de kolay olmayacaktır.

Negatif enerji etkisi içsel yada dışsal nedenlerden kaynaklanabilir. İçsel olanlarda kişi biliçsizce negatif enerji üretiyordur ve bu şekilde hem kendisine hem başkalarına zarar veriyordur. Dışsal nedenlerde ise kişi bir başkasının ürettiği bilinçli yada bilinçsiz kullandığı negatif enerjiye maruz kalıyordur. Her iki durumda da kişinin yaşamında bazı olumsuzluklar görünür. Bunlardan bazıları sürekli yinelenen hastalıklar, yaşamın kısır döngüye takılması, kısmetsizlik dediğimiz durum yani işlerin sürekli ters gitmesi, sonçlanmayan işler,sürekli düşmanlıklar görme,huzursuzluk ve mutsuzluk, sürekli halsizlik ve insanlarla birlikte olmaktan rahatsız olma gibi durumlardır.

Eğer negatif enerji içsel nedenlerden kaynaklanıyorsa bunun çözümü çok daha kolaydır. Bilinç düzeyinizi değiştirmeniz, yapacağınız bazı çalışmalarla bu etkiden kurtulabilirsiniz. Dışsal nedenlerden kaynaklanıyorsa ve negatif enerjiyi size yönlendiren kişi bunu bilinçsizce yapıyorsa bu durumdan kurtulmak biraz daha fazla çalışma isteyecektir. Ancak bir kişinin bilinçli negatif enerji yönlendirmesi ile karşı karşıya iseniz durum biraz daha karışıktır. Bu durumda kendinizi korumanız ve bu kişiye karşı etkili bir savunma mekanizması geliştirmeniz gereklidir.

NEGATİF ENERJİ TESİRİ ALTINDAMISINIZ?

Aşağıdaki maddelerin en az 4 tanesini yaşıyorsanız negatif bir enerjinin tesiri altında olduğunuzu söyleyebiliriz.

1- Sürekli huzursuzsanız,endişeliyseniz ve nedenini bilmiyorsanız.

2- Yaşamınızda sürekli aynı sorunlar defalarca karşınıza çıkıyorsa ve yaşamınız bir kısır döngüdeyse.

3- İnsanlar sizinle konuşunca rahatlıyorlarsa siz kendinizi kötü hissediyorsanız.

4- En pozitif işleriniz bile son anda tersine dönüyorsa ve hep beklenmedik sorunlar yaşıyorsanız

5- Uykusuzluk,iştahsızlık veya halsizlik sorunlarınız geçmiyorsa.

6- Ne kadar çalışırsanız çalışın kısmetsizlik yakanızı bırakmıyorsa.

7- Özellikle bir kişi yada bir kaç kişiyle aynı ortama girdiğinizde yorgunluk,baş ağrısı, sıkıntı gibi duygular yaşıyor ve ortamdan kaçmak istiyorsanız.

8- Sürekli karabasanlar görüyor, birinin sizi izlediğini düşünüyor ve nedensiz korkular duyuyorsanız.

9- Kaybeden sürekli siz oluyorsanız ve haklı bile olsanız hakkınızı aramak konusunda kendinizi aciz hissediyorsanız.

10- Ne yaparsanız yapın,yaşamdan tat almıyorsanız ve her işiniz yarım kalıyorsa.

NEGATİF ENERJİLERDEN KORUNUN?

Negatif enerjilerden korunmak için neler yapabilirsiniz?

Günlük yaşamda size bilinçsizce yönlendirilen negatif enerjilerden korunmak için yapabilecekleriniz var. Örneğin;

1- Pozitif düşünün ve kendi kendinize sürekli olumlamalar yapın.

2- Bir ametist taşı alın,toprağa gömerek 12 saat bekletin ve bu şekilde negatif enerjilerden arındırın. Daha sonra taşı teninize değecek şekilde örneğin kolye gibi üzerinizde taşıyın. Ancak her hafta bir kere toprağa gömerek arındırmayı unutmayın.

3- Üzerinizde bir miktar tuz taşıyın. Her gün tuzu değiştirin ve eski tuzu suyla akıtın.

4- Reiki enerjisini kullanın ve bu şekilde çevrenizde korunma kalkanı oluşturun.

5- Meditasyon yapın. Meditasyonunuzda çevrenizi menekşe rengi ışıklı bir halenin çevirdiğini imgeleyin.

6- Kendinizi güçlü hissedin ve sizi mutlu eden şeylerle zaman geçirin. Sürekli kendinize ben güçlüyüm ve mutluyum şeklinde telkinler verin.

7- Auratik alanı güçlendiren çalışmalar yapın.

14 Mayıs 2010 Cuma

Nefesle Doymak

Nefesle doyabilirsiniz!
  NEfesle doymak Nefes tekniklerini kullanarak doyacak ve bedendeki yıpranmayı en aza indirerek yaşam kalitemizi belki de süresini arttırabileceksiniz.

Her ne kadar siz doymayı yalnızca midenizle sınırlasanız da ben size doymanın midenizle sınırlı olmadığını anlatacağım. Yemek yemenin temel amacı bedene yaşamak için ihtiyaç duyduğu enerjiyi vermesidir. Beden, besinlerden elde ettiği katı maddeyi kendi içinde bir dizi işlem sonucunda nefes almak, düşünmek, hareket etmek ve yaşamsal sistemlerini ayakta tutmak için ihtiyaç duyduğu enerjiye dönüştürür. Bu, oldukça karmaşık bir işlemdir ve bu işlemin sonucunda beden "sağlıklı" olarak kabul eden bir denge durumunda yaşamayı sürdürür.


Bütün canlıların yaşamak için enerjiye ihtiyaç duydukları bir gerçektir. Aslına bakarsanız bir enerji okyanusunun içinde yaşıyoruz ve gördüğümüz her şey enerjinin bir türü. Yaşam dediğimiz şey ise farklı türdeki enerjilerin birbirlerine dönüşümünden başka bir şey değil. Enerjinin en yüksek formu ise ışıktır.

Bir bitki besinini güneşten, dolayısıyla ışıktan ve topraktan alır. Güneşten gelen enerjiyi topraktan gelen besinler ile birleştirerek yaşaması ve büyümesi için gerekli olan yaşamsal enerjiyi üretir. Varoluşu için bu iki kaynaktan faydalanması gerekir ama bu kaynaklar içinde en çok güneşe ihtiyacı vardır.

Aslına bakarsanız bir hayvanın da güneşten ya da ışıktan gelen enerjiye ihtiyacı vardır. Fakat hayvanın bedeni ışıktan gelen enerjinin tamamını ömüzseyecek güçte değildir. Bu nedenle de bitki ile beslendiğinde, bitkinin içinde bulunan ve güneşten elde ettiği enerjiyi kendi bedenine almaktadır.

Et ile beslenen bir hayvan ot ile beslenen hayvana göre ışıktan daha az enerji alabilmektedir. Bu nedenle, et yiyen hayvan ot yiyen hayvanla beslenerek, bu hayvanın içinde bulunan ışığın enerjisini kendi bedenine almaktadır. Sizin anlayacağınız bitki, enerjisinin büyük kısmını ışıktan elde etmektedir. Ot yiyen bir hayvan ihtiyaç duyduğu ışığın enerjisinin büyük kısmını bitkiden, et yiyen hayvan ise ot yiyen hayvandan elde eder.

Sonuçta, et yiyen hayvan da ot yiyen hayvan da, bitki de yaşamını sürdürebilmek için ışığın içinde bulunan enerjiye ihtiyaç duyar. Doğrudan doğruya ışık ile beslenen bir canlı, daha katı maddeler ile beslenen bir canlıya oranla daha uzun yaşamaktadır. Bu anlamda, bitki ile beslenen bir hayvan da et ile beslenen bir hayvandan daha uzun yaşamaktadır. Örnek olarak kaplumbağalara bakabilirsiniz. Bazı balina türleri ve kaplumbağalar en uzun yaşayan hayvanlardandır. Elbette uzun yaşayan balina türlerinin sebze ile değil plankton ile beslendiklerini biliyorsunuz. Peki planktonların, denizlerde yaşayan mikroorganizmalar olduğunu ve tıpkı bitkiler gibi atık olarak havaya oksijen karıştırdıklarını biliyor musunuz? Aslına bakarsanız atmosferimizde bulunan oksijenin büyük bir kısmı planktonlardan gelmektedir.

Gördüğünüz gibi en uzun yaşayan hayvanların tamamı bitki ya da plankton ile beslenmektedir. Peki dünya üzerinde bilinen en uzun yaşayan canlı nedir? Bildiniz, ağaçlar!

Bana bitkilerle beslenen ama uzun yaşamayan hayvanların da olduğunu söyleyeceksiniz. Haklısınız. Aslına bakarsanız bunun basit bir nedeni var. Bir hayvanın uzun yaşamasını sağlayan şey yalnızca bitki ile beslenmesi değil aynı zamanda solunum alışkanlığıdır. Uzun yaşayan hayvanların büyük bir kısmının 1 dakikadaki solunum sayısı, daha kısa yaşayan hayvanlardan azdır. Kaplumbağa ve balina gibi uzun yaşayan hayvanların solunumları yavaş, uzun ve derindir.

Bir örnek olması açısından aşağıda bazı canlıların dakikadaki solunum sayılarını ve kaç yıl yaşadıklarını görebilirsiniz:
Canlı Solunum Sayısı (dakikada) Ömür (yıl)
Fare 163 1,3
At 8/15 50
Fil 4/6 69
Dev Kaplumbağa 2/3 190
Balina 2 220
İnsan 12-15

Gördüğünüz gibi solunum biçimi, süresi ve uzun yaşam arasında bir bağlantı vardır. Bir insan nefes teknikleri kullanarak kendisi için biçilmiş olan dolu dolu kullanabilir. Bir insanın potansiyel olarak gerçek ömrünün ne kadar olduğu bilinmemekle birlikte, 160 yıl civarında olduğu tahmin edilmektedir. Doğru nefes teknikleri bu süreye yaklaşmamızı, yaklaşamasak bile yaşam kalitemizin artmasını sağlayabilir.

Bu nedenle, sağlıklı bir yaşam sürmenin koşullarından önemli iki tanesi doğru besin seçimi ve doğru nefes alışkanlığıdır. Doğru nefes alışkanlığı hem içimize aldığımız havanın miktarını hem bedenimizden attığımız karbondioksidin miktarını hem de hava ile birlikte içimize çektiğimiz canlılığı anlatmaktadır. Nefesi etkili bir şekilde kullandığımızda yalnızca bedenimizi oksijenle doldurup karbondioksitten arınmakla kalmaz aynı şekilde içimizi yaşam enerjisi ile de doldurabiliriz. Bu enerjinin artması ise bedenin enerji depolarını dolu tutarak besinlerden aldığımız enerjiye olan ihtiyacımızı azaltmaktadır.

Bedenin doyması demek, hücrelerimizin ve tüm sistemlerimizin yaşamak için ihtiyaç duyduğu enerji ile dolması anlamına gelmektedir. Yanlış beslenme ve yanlış soluma alışkanlığı olan bir insan, midesini ne ile doldurursa doldursun doyamayacaktır. Doymak, mide ya da sindirim sistemi ile ilgili bir mesele değildir. Doymak, hücrelerimizin işlevlerini sürdürmek için ihtiyaç duydukları enerjiyi temin etmesi ile ilişkilidir. Bu nedenle eğer hücrelerimizi enerji ile dolduracak şekilde nefes almayı başarabilirsek besinlerden alacağımız enerjiye duyduğumuz ihtiyaç biraz daha azalacaktır. Bu sayede nefesle doyacak ve bedendeki yıpranmayı en aza indirerek yaşam kalitemizi belki de süresini artırabileceğiz. (Cem Şen)

Cem Şen kimdir?
1968 yılında doğdu. 1981 yılında savaş sanatları eğitimi almaya başladı. 1987 yılında Zen Budizm’in Türkiye’deki temsilcisi olan İlhan Güngören ile tanıştı ve 1987-1990 yılları arasında Güngören’in asistanlığını yaptı. Bir yandan Güngören’i Zen çalışmalarında ve Tai Chi Ch’uan derslerinde destekleyen Cem Şen aynı zamanda Namık Ekin, Mustafa Aygün gibi eğitmenlerle savaş sanatları eğitimini sürdürdü. 1990 yılında ilk çeviri eseri yayınlandı.

Sırasıyla Mantak Chia, Master Wang, Master Wu, Eric Steven Yudelove gibi ustalardan eğitim alan Cem Şen aynı zamanda bu ustalardan farklı sistemleri öğretme yetkisi de aldı. Halen ustalar ile çalışmalarını ve dünyanın farklı yerlerinde bulunan yaşayan büyük bilgelerle iletişimini ve arayışlarını sürdürmektedir. Cem Şen Yaşam Merkezini kurmuş olan Cem Şen’in içlerinde “Enerjinin Dansı: T’ai Chi Ch’uan” ve “Dolmuşa Binme ve Dolmuştan İnme Sanatında Zen” adlı kitaplarının da bulunduğu 8 kitabı ve yaklaşık 40’a yakın çeviri eseri bulunmaktadır.

Erken Boşalma Bitkisel Tedavisi

Erken Boşalma Bitkisel Tedavisi

Alternatif tıp, modern tıbbın paralelinde insanların sağ*lığa kavuşması için uygulanan bir çok tedavi türünün adı*dır. Aynı zamanda buna tamamlayıcı sağlık da denir. Mo*dern tıbbın, teknolojinin de devreye girmesiyle geldiği nok*tayı hepimiz biliyoruz. Hastalıkların teşhisinde ve tedavi*sinde modern tıbbın ne kadar başarılı olduğu bir gerçektir. Modern tıbbın bu kadar hızlı gelişmesine ve eriştiği nokta*ya rağmen bazı hastalıklara çare bulamaması bilinen bir gerçektir.


Hastalıklarına çare arayan bir çok insan alternatif teda*vi yöntemlerine başvurmaktadır. Bu seçim insanların en doğal hakkıdır. Alternatif tıbbın bir çok hastalığı tedavi ettiği, birçok sorunu ortadan kaldırdığı bir gerçektir. Alter*natif tıbbın Türkiye'deki uygulamaları genellikle şifalı bitki*ler kullanılarak yapılmaktadır. Dünyanın her yerinde uygu*lanan akupunktur, bir alternatif tıp yöntemidir.
Erken boşalmayla baş etmede alternatif tıptan da yarar*lanabiliriz. Aşağıda açıklayacağımız yöntemler tıbbi bir çalışmanın sonucu olarak hazırlanmamıştır. Laboratuar ortamında yapılmamış ve insanlar üzerinde denenmemiş*tir. Bu yöntemleri, bu düşünceyle ele alıp uygulamamız gerekir.

Alternatif Tıp Çözümleri ve Erken Boşalmayı Önleyen Bitkiler

1-Bal ile mentol karıştırılır, cinsel ilişkiden 3-5 dakika önce penise sürülür. Bu, erkeğin kolay sertleşmesini ve geç boşalmasını sağlar. Mentolde bulunan ferahlatıcı serinlik ise partnerinizin ilişkiden daha fazla zevk almasını sağla*yacaktır.

2- 200 gr. Bal, 100 gr. dövülmüş turp tohumu ile karıştı*rılır sabah ve akşam birer kahve kaşığı yenilir. Bu karışım boşalmayı geciktirecektir.

3- Yaban sümbülü yapraklarından 5-6 tanesini bir bar*dak suda 1-2 dakika kaynatın, biraz soğuduktan sonra için. Bu sizin sinirlerinizi gevşetecek ve rahatlamanızı sağlaya*rak erken boşalmanızı geciktirecektir.

4- Melisa, Sarı kantoron gibi doğal rahatlatıcı bitki çay*larını içerseniz, sinir sisteminiz rahatlar ve daha başarılı bir cinsel temas sağlarsınız.
Bunlar gibi birçok şifalı bitki formülleri vardır. Kişilere ve kullanım sıklıklarına göre değişik sonuçlar verebilir.

Bazı besinlerin karın doyurmanın yanında afrodizyak etkiside bulunuyor. Bazı sebze, meyve ve bitkiler yenildiğinde ruhu ve cinsel isteği besliyor. Bu tür yiyecekler, cinsel isteksizlik*ten ve bazı psikolojik durumlardan kaynaklanan erken boşalma*nın tedavisi için faydalıdır.

Bilinen En Etkili Afrodizyak Yiyecekler:

Muz-bal-ceviz: Muz, magnezyum açısından zengindir. Aynı zamanda mutluluk hormonu endorfin açısından da zengin olması, afrodizyak etki yaratır. Ancak afrodizyak etkiyi maksimuma çıkarmak isteyenler, muzu bal ve ceviz eşliğinde yiyebilirler. Tabii kilo problemleri yoksa...

Çilek: Afrodizyak yiyecekler denildiğinde ilk akla gelen çilektir içeriğindeki vitaminler, cinsel organlara giden kan dolaşımını hızlandırdığından cinsel istek artar. Aynı zamanda endorfin ve serotonin salgılanmasını sağlar.

Badem-fındık-ceviz: İçeriğindeki doymamış yağ asitlerinin cinsel isteği arttırıcı etkisi nedeniyle en önemli afrodizyaklardandır. Ancak kalori bakımından günde 8 adetten fazla yenilmemesi öneriliyor.

Çikolata: Bilimsel açıklamalar, çikolatanın içeriğindeki 'Phenylethylamine' adlı kimyasal maddenin insana mutlu luk hissi verdiğini, cinsel heyecanı arttırdığını ortaya koyuyor.

İstiridye-havyar: Erkekler üzerinde etkilidir. Prostat. bezlerine doğrudan etki eden çinko bakımından zengindir Çinko, erkeklik hormonlarının yapımının artmasına neden olur. Cinsel isteği arttırır.

Hindi: Çinko bakımından istiridyeden daha zengindir.
Tarçın-vanilya: Kokusuyla insanı büyüleyen bu baharatlar, merkezi sinir sistemine etki ederek cinsel isteği arttırır.

Meyve suları: Sağlıklı ve dengeli beslenmede önemli bir yer tutan meyve suları, vücudun cinsel aktivite potansi. yelinin artması için de gereklidir. Daha etkili bir seks hayatı için özellikle bol A vitamini ile magnezyum içeren kayısını düzenli olarak tüketilmesi öneriliyor.
Ginseng: Geleneksel Çin ve Güney Amerika tıbbında cinsel gücü artırmak üzere kullanılan bir köktür. Bir araştırma, ginsengin cinsel isteği ve birleşme kapasitesini artırdığını ortaya koymuştur. Ginseng etkisini sinir sistemi ve yumurtalıklar üzerinden gösterirken, penis bölgesine gelen kan damarlarını da etkileyerek erkeklerdeki ereksiyon kali*tesini de artırabilmektedir.

Stres Düşmanı Yiyecekler

Stres, erken boşalmada en çok rastladığımız nedenlerin başında gelir. Stresin azaltılması otomatik olarak boşalmayı geciktirecektir. Beyindeki serotinin miktarının artması in*sanın neşelenmesine ve rahatlamasına sebep olur. Sinir sistemimizi olumlu etkileyen, rahatlamamızı sağlayan yiye*cekler vardır. Stresimizi azaltabilecek bazı yiyecekler:

Muz, avokado, incir: Tıpkı çikolata yendiğinde olduğu gibi, beyindeki mutluluk hormonu serotoninin seviyesini yükseltiyor. Neşelendiriyor.

Havuç: İçerdiği şeker kana çabuk karıştığı için enerji depolanmasını sağlıyor. Bir-iki tane tüketildiğinde yorgun*luğu söküp atıyor.

Balık: Her derde deva Omega-3 yağ asidi içeriyor. Haf*tada en az 2 gün tüketildiğinde stresi yatıştırıyor ve mutlu*luk veriyor.

Makarna, pirinç, patates: Sinirleri yatıştırmanın sırrı karbonhidrat açısından zengin yiyeceklerde... Günde bir*kaç öğün makarna, pirinç veya patates yemek sinirlere iyi geliyor.

Kırmızı et: Yorgunlukla mücadele için bol protein al*mak gerekiyor. Haftada 2 kez tüketilince enerji veriyor.

Baklagiller, kuruyemiş: Vücut, güçlü sinir sistemi için magnezyuma ihtiyaç duyuyor. Baklagiller ve fındık, fıstık magnezyum açısından zengin.


Lütfen beğendiğiniz konulara yorumlar yazarak, diğer kullanıcıların takip etmesinde yarar sağlayınız.

12 Mayıs 2010 Çarşamba

Gün Batımı, Denizde Güneşin Batışı, Manzara, Sea Landscape Sunset

Gün Batımı, Denizde Güneşin Batışı, Manzara, Sea Landscape Sunset



Edebiyattaki Mizah Ve Yerginin Hiciv Ve Güldürü Sanatı Karikatür

Karikatür herhangi bir insanın,fikrin veya bir olayın resimlendirilerek gülünç bir şekilde anlatılması.bir insanın veya bir olayın ayrıntılarına girmeksizin kısa,düşündürücü ve özlü bir fikir vermek veya genellikle güldürmek için bazı özelliklerinin göze çarpıcı bir şekilde resimlendirilmesi,karikatür bir resim sanatıdır.Bu resimleri çizenlere karikatürcü veya karikatürist denir.Karikatür özelliği itibariyle tanınan,bilinen orjinalinden farklıdır.Karikatür,konu olan bir kişinin veya bir olayın dikkat çekici özelliklerini ortaya koyar.
Çoğu zaman kişinin bazı özelliklerinin abartılmasını konu eden karikatür,o kişiyi hicvetmek,küçültmek ve onunla alay etmek vasıtası olarakta kullanılmaktadır.Alay etmek insanların birbirini hafife alması,rencide etmesi onu küçük ve gülünç duruma düşürmesi demektir.Bu hususta Avrupalı filozof Bergson insanlar yalnız ve insanlarla ilgili olayları gülünçleştirmeyi düşünmüşlerdir demiştir.



Çok eski devirlerden beri karikatürün yapıldığı bilinmektedir.Pompei ve Hercula nın kazılarında duvar ve vazolarda çeşitli karikatür örneklerine rastlanmıştır.Esas karikatür sanatı Rönesans devrinde başlamıştır.Fakat Champfleury ,eskiden yapılan resimleri karikatürden saymamaktadır.Resme konu olan kişilerin özellikleri aydınlatılmadığı için karikatür sayılmaz.Bunlara Bürlesk denir.

10 Mayıs 2010 Pazartesi

Nargile Nasıl Hazırlanır

Nargile Hazırlanışı

Öncelikle sıcak su ile yıkadığımız şişemizin içine tercihen su, süt, meyva suyu v.b bir sıvımızı koyarız.
Serimizi doldurmuş olduğumuz şişeye oturturuz.Burada önemli olan seri oturtuğumuzda hava kaçırmaması.Kontrol etmek
için elimizle lülenin oturtulduğu yeri elimizle kapadıktan sonra marpucun takıldığı yerden üfleriz.Eğer kaçırıyorsa
serin oturduğu kısmı bez bantla bikaç kat sararız ve öyle oturturuz.Bir ayrı konu ise serimizin ucu şişede olan
sıvının 3-4 cnm içinde olması gerekmektedir.

3 Mayıs 2010 Pazartesi

Anneler bu ülkelerde çok huzurlu

Annelerin en huzurlu olduğu ülkeler

Annelik ve çocuk yetiştirmek için en iyi ülkelerin Norveç ve Avustralya olduğu bildirildi.
Save The Children adlı örgütün anne için en iyi ve en kötü yerleri sıraladığı yıllık endeksinin bu yıl yayımlanan 11'incisinde anneler ve çocukların mutluluk seviyeleri çeşitli ölçütlerle incelendi. Yaşam koşulları açısından Norveç anneler için en iyi ülke olurken, Norveç'i Avustralya takip etti.