Bu Blogu Takip Et

Sayfalar

Translate

nefes etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
nefes etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Haziran 2010 Pazar

Yoga Size Ne Kazandırır?



Yoga Size Ne Kazandırır?
Fitness ve spora zaman ayıranlar arasında yoga pek yaygın olan bir uygulama değil. Bazıları yogayı bir zaman kaybı olarak görebiliyor. Özellikle erkekler yogaya çok soğuk bakıyor çünkü yoganın bir kadın aktivitesi olduğunu düşünüyorlar. Bununla birlikte yoga uzun süren ve sabır isteyen bir uygulama olduğu için birçok kişiye sıkıcı görünüyor. Yoga, yapabileceğiniz en yararlı egzersizlerden biridir. Yoganın vücudunuza ve zihninize sağladığı yararı kısa sürede fark edebilirsiniz.


Esneklik
Yoga, esneklik kazanmak ve hareket menzilinizi arttırmak için harika bir egzersizdir. Ne kadar esnek olursanız olun, yogayla esnekliğinizi ikiye katlayabilirsiniz. Esneklik kazanmak size Bir şey ifade etmiyor mu? Esneklik yalnızca dansçıların ve balerinlerin işine yarayan bir özellik değildir. Esnek vücut demek çok daha az sakatlanma riski demektir. Vücudunuz yeterince esnekse, ağırlık çalışırken ve spor yaparken sakatlanma şansınız çok düşüktür.

Yoga Size Ne Kazandırır?

Kas Gelişimi
Yoga yaparken yalnızca kendi vücut ağırlığınızı kullanırsınız. Hareketleri yaparken sürekli olarak kendi vücudunuzu destekleme ihtiyacını duyarsınız. Böylece kaslarınız esneyerek gelişir. Güç egzersizlerinde olduğu gibi şişmek yerine estetik bir görünüm kazanırsınız.

Güç
Yoga yaparak core kaslar denilen vücudunuzun merkezindeki kas grubu oldukça güçlenir. Core kaslar vücuduz zorlandığında destek aldığı en önemli kaslardır. Yoga yaparak güçlenen bu kaslar sayesinde vücudunuz genel olarak güç kazanır. Önceden gücünüzün yetmediği ve zorlandığınız aktiviteleri yoga sayesinde daha kolay yapabilirsiniz.

Yoga Size Ne Kazandırır?

Denge
Yoga hareketleri genellikle denge üzerine yoğunlaşır. Hareketleri yaparken vücut dengenizi sürekli olarak korumanız gerekir. Bu şekilde yan kaslar da gelişir ve denge kabiliyetiniz oldukça gelişir.

Duruş
Denge kabiliyetinizi ve gücünüzü artmasıyla duruşunuzda değişir. Güçlenen yan kaslar ve omurganız sayesinde daha dik ve sağlam bir duruşa sahip olursunuz. Silüetiniz güzelleşir ve öz güveniniz artar.

Yoga Size Ne Kazandırır?

İç Organlar
Yoga yaparak iç organlarınıza ve salgı bezlerinize masaj yapmış olursunuz. Vücudunuzun bu bölümleri her zaman uyarılmazlar. Yoga sayesinde uyarılan iç organlar ve salgı bezleri görevlerini daha iyi yerine getirirler.
This image has been resized.Click to view original image
Yoga Size Ne Kazandırır?

Nefes
Yoga yapmak, derin ve kontrollü bir şekilde nefes almanızı gerektirir. Yoga yaparak akciğerlerinizin kapasitesi yükseltebilirsiniz. Bu şekilde dayanıklılığınız ve performansınız artar ve yoğun nefes alıp vermeniz gereken tüm aktivitelerde başarılı olabilirsiniz.

23 Mayıs 2010 Pazar

Gizli güçlerinizi uyandırın

Gizli güçlerinizi uyandırın

Her türlü hastalığın kaynağı huzursuzluktur. Tedirgin edici duygular ve endişelerin yarattığı gerilimle yaşayan insan, "Ne olur, bir parça sakin kalabilsem!" dediği halde bunun için ne yapacağını bilemez. Aslında basit bir kaç adımla sakinleşmek hiç de zor değil.



 
Nefesinizi dinleyin:
Nefesinizin sesine konsantre olduğunuzda, soluk alıp verdiğinizi gerçekten duyduğunuzda, kendinizi son derece huzurlu hissedeceksiniz. Bunun için derin soluk alın. Ve bir çiçeği kokladığınızı hayal ederek nefesi içinize çekin.

Vakti gelince endişelenin:
Endişelerin çoğu gelecekle ilgilidir. Birçoğu asla gerçekleşmeyecek olayların etrafında dönüp durur. Bu nedenle yaşadığınız zamana konsantre olun. Böylece “gelecek”, kendi başının çaresine bakacaktır.

Nane için:
Eğer daha uyarıcı olan kahve veya siyah çay içmeyi tercih ediyorsanız, sakinleşmeyi unutun, boşa harcanan zaman demektir. Ya da nane çayı gibi bitkisel çayları tercih ederek sakinleşmeye yardımcı olun.

Hassas ayakkabılar giyin:
Herhangi bir refleksolojist size gerçek rahatlamanın ayaklardan başladığını söyleyecektir. Açıkça görülüyor ki, rahat ayakkabılar giymek, hiç ayakkabı giymemiş olmak kadar rahatlatıcıdır.

Her şeyin içinde en iyiyi arayın:
İnsanlarda ve olaylarda en iyiyi aramayı alışkanlık haline getirin. Bu basit yaklaşımın sizi sakinliğe götürecek iyimserlik ve pozitiflik yarattığını anlayacaksınız.

Tara ve tarat:
Birinin saçlarını taramak için vakit ayırın. Daha iyisi, kendi saçlarınızı tarayın veya başkasına taratın. Yavaşça, metotlu ve uzunca. (Taramak birkaç sakinleştirici akupresür noktaya temas ederek mesaj etkisi yaratır ve tekrarlanması daha çok işe yarar.)

İnsan olduğunuzu düşünün:
Kusursuz ve mükemmel olmayı başkalarına bırakın. Ne olduğunuzu, kim olduğunuzu düşünün ve bulunduğunuz halden mutlu olun, sonuç olarak daha rahat olacaksınız.

Çocukları izleyin ve ders alın:
Çocuklardan sakinlik (huzur!) dersi alın: Onların her anlarını, nasıl sadece ve sadece o anın zevki için yaşadıklarını seyredin. Kendinizin de böyle olabileceğinizi düşünün.

Sakin düşünün:
Sakin düşüncelere sahip olun. Sakin manzaralar hayal edin, sakin sesleri anımsayın ve ne hissedeceksiniz tahmin edin, bakalım. En iyisi tahminle vakit geçirmeyip hemen uygulamaya başlamak. En iyisi de bir deniz kenarında engin suları seyretmek. Denizin olmadığı yerde gökyüzünün derinliklerine bakabilirsiniz.

Portakal çiçeği spreyleyin:
Bir bardak maden suyuna 3 damla portakal çiçeği yağı ekleyin ve rahatlama ihtiyacı hissettiğinizde etrafa bir sprey ile sıkın.

Beyaz giyinin:

Giydiğiniz giysilerin nasıl hissettiğiniz yönünde ciddi etkileri vardır. Bedeninizi sıkmayan rahat giysiler, doğal kumaşlar ve açık renkler hep sakinleştirir. Bu yüzden yogiler hep beyaz giyerler. Sahip olmak ile yaşamak arasındaki farkı tanıyın.

Bebek gibi uyuyun:
Uykunuzu engelleyen her şey kahve, kola, alkol sakin olabilme yeteneğinizi engeller. Bunları içmek yerine ihtiyacınız olduğu kadar uyuyabilmek için gereken ne ise onu yapın.

Gülümseyin:
Gülümsemek yüzünüzdeki başlıca bütün kasları gevşetir. Aynı zamanda kendinizi iyi hissetmenize yardımcı olacak müthiş bir etki yaratır.

Daha az nefes alın:
Oldukça rahatlamış bir insan dakikada sadece 5–8 defa nefes alır. Nefesinizi bu kadar düşürdüğünüzde çabucak rahatlayıp gevşeyeceksiniz.

Güzellik saçın:
Hayatta nereye giderseniz gidin, ne yaparsanız yapın, bir parça güzellik katmak için gayret edin veya zaten var olan güzelliği geliştirin.

Biraz gözyaşı dökün:
Ağlamanın hem duygusal, hem de fiziksel rahatlatıcı bir yanı vardır.

Günbatımını hayal edin:
Günbatımları bazen hüzünlü olmalarına rağmen her zaman huzurludurlar. Ve pembe olanları daha da huzur yüklüdür. Cumartesi olduğunu hayal edin.

Değişin:
Gergin durumlarla başa çıkmanın iki yolu vardır, ya onları değiştirirsiniz ya da onlara bakış açınızı değiştirirsiniz. Bakış açınızı değiştirmek daha zordur, fakat kişiyi aydınlatır.

Kol saatinizi satın:
İşte, en çarpıcı sakinleştirici. Hiç saatinizi çıkarttığınız zaman ne kadar sakinleştiğinize dikkat ettiniz mi? Zaman zaman saatinizi çıkartın ve zamanın baskılarından kurtulun.

14 Mayıs 2010 Cuma

Nefesle Doymak

Nefesle doyabilirsiniz!
  NEfesle doymak Nefes tekniklerini kullanarak doyacak ve bedendeki yıpranmayı en aza indirerek yaşam kalitemizi belki de süresini arttırabileceksiniz.

Her ne kadar siz doymayı yalnızca midenizle sınırlasanız da ben size doymanın midenizle sınırlı olmadığını anlatacağım. Yemek yemenin temel amacı bedene yaşamak için ihtiyaç duyduğu enerjiyi vermesidir. Beden, besinlerden elde ettiği katı maddeyi kendi içinde bir dizi işlem sonucunda nefes almak, düşünmek, hareket etmek ve yaşamsal sistemlerini ayakta tutmak için ihtiyaç duyduğu enerjiye dönüştürür. Bu, oldukça karmaşık bir işlemdir ve bu işlemin sonucunda beden "sağlıklı" olarak kabul eden bir denge durumunda yaşamayı sürdürür.


Bütün canlıların yaşamak için enerjiye ihtiyaç duydukları bir gerçektir. Aslına bakarsanız bir enerji okyanusunun içinde yaşıyoruz ve gördüğümüz her şey enerjinin bir türü. Yaşam dediğimiz şey ise farklı türdeki enerjilerin birbirlerine dönüşümünden başka bir şey değil. Enerjinin en yüksek formu ise ışıktır.

Bir bitki besinini güneşten, dolayısıyla ışıktan ve topraktan alır. Güneşten gelen enerjiyi topraktan gelen besinler ile birleştirerek yaşaması ve büyümesi için gerekli olan yaşamsal enerjiyi üretir. Varoluşu için bu iki kaynaktan faydalanması gerekir ama bu kaynaklar içinde en çok güneşe ihtiyacı vardır.

Aslına bakarsanız bir hayvanın da güneşten ya da ışıktan gelen enerjiye ihtiyacı vardır. Fakat hayvanın bedeni ışıktan gelen enerjinin tamamını ömüzseyecek güçte değildir. Bu nedenle de bitki ile beslendiğinde, bitkinin içinde bulunan ve güneşten elde ettiği enerjiyi kendi bedenine almaktadır.

Et ile beslenen bir hayvan ot ile beslenen hayvana göre ışıktan daha az enerji alabilmektedir. Bu nedenle, et yiyen hayvan ot yiyen hayvanla beslenerek, bu hayvanın içinde bulunan ışığın enerjisini kendi bedenine almaktadır. Sizin anlayacağınız bitki, enerjisinin büyük kısmını ışıktan elde etmektedir. Ot yiyen bir hayvan ihtiyaç duyduğu ışığın enerjisinin büyük kısmını bitkiden, et yiyen hayvan ise ot yiyen hayvandan elde eder.

Sonuçta, et yiyen hayvan da ot yiyen hayvan da, bitki de yaşamını sürdürebilmek için ışığın içinde bulunan enerjiye ihtiyaç duyar. Doğrudan doğruya ışık ile beslenen bir canlı, daha katı maddeler ile beslenen bir canlıya oranla daha uzun yaşamaktadır. Bu anlamda, bitki ile beslenen bir hayvan da et ile beslenen bir hayvandan daha uzun yaşamaktadır. Örnek olarak kaplumbağalara bakabilirsiniz. Bazı balina türleri ve kaplumbağalar en uzun yaşayan hayvanlardandır. Elbette uzun yaşayan balina türlerinin sebze ile değil plankton ile beslendiklerini biliyorsunuz. Peki planktonların, denizlerde yaşayan mikroorganizmalar olduğunu ve tıpkı bitkiler gibi atık olarak havaya oksijen karıştırdıklarını biliyor musunuz? Aslına bakarsanız atmosferimizde bulunan oksijenin büyük bir kısmı planktonlardan gelmektedir.

Gördüğünüz gibi en uzun yaşayan hayvanların tamamı bitki ya da plankton ile beslenmektedir. Peki dünya üzerinde bilinen en uzun yaşayan canlı nedir? Bildiniz, ağaçlar!

Bana bitkilerle beslenen ama uzun yaşamayan hayvanların da olduğunu söyleyeceksiniz. Haklısınız. Aslına bakarsanız bunun basit bir nedeni var. Bir hayvanın uzun yaşamasını sağlayan şey yalnızca bitki ile beslenmesi değil aynı zamanda solunum alışkanlığıdır. Uzun yaşayan hayvanların büyük bir kısmının 1 dakikadaki solunum sayısı, daha kısa yaşayan hayvanlardan azdır. Kaplumbağa ve balina gibi uzun yaşayan hayvanların solunumları yavaş, uzun ve derindir.

Bir örnek olması açısından aşağıda bazı canlıların dakikadaki solunum sayılarını ve kaç yıl yaşadıklarını görebilirsiniz:
Canlı Solunum Sayısı (dakikada) Ömür (yıl)
Fare 163 1,3
At 8/15 50
Fil 4/6 69
Dev Kaplumbağa 2/3 190
Balina 2 220
İnsan 12-15

Gördüğünüz gibi solunum biçimi, süresi ve uzun yaşam arasında bir bağlantı vardır. Bir insan nefes teknikleri kullanarak kendisi için biçilmiş olan dolu dolu kullanabilir. Bir insanın potansiyel olarak gerçek ömrünün ne kadar olduğu bilinmemekle birlikte, 160 yıl civarında olduğu tahmin edilmektedir. Doğru nefes teknikleri bu süreye yaklaşmamızı, yaklaşamasak bile yaşam kalitemizin artmasını sağlayabilir.

Bu nedenle, sağlıklı bir yaşam sürmenin koşullarından önemli iki tanesi doğru besin seçimi ve doğru nefes alışkanlığıdır. Doğru nefes alışkanlığı hem içimize aldığımız havanın miktarını hem bedenimizden attığımız karbondioksidin miktarını hem de hava ile birlikte içimize çektiğimiz canlılığı anlatmaktadır. Nefesi etkili bir şekilde kullandığımızda yalnızca bedenimizi oksijenle doldurup karbondioksitten arınmakla kalmaz aynı şekilde içimizi yaşam enerjisi ile de doldurabiliriz. Bu enerjinin artması ise bedenin enerji depolarını dolu tutarak besinlerden aldığımız enerjiye olan ihtiyacımızı azaltmaktadır.

Bedenin doyması demek, hücrelerimizin ve tüm sistemlerimizin yaşamak için ihtiyaç duyduğu enerji ile dolması anlamına gelmektedir. Yanlış beslenme ve yanlış soluma alışkanlığı olan bir insan, midesini ne ile doldurursa doldursun doyamayacaktır. Doymak, mide ya da sindirim sistemi ile ilgili bir mesele değildir. Doymak, hücrelerimizin işlevlerini sürdürmek için ihtiyaç duydukları enerjiyi temin etmesi ile ilişkilidir. Bu nedenle eğer hücrelerimizi enerji ile dolduracak şekilde nefes almayı başarabilirsek besinlerden alacağımız enerjiye duyduğumuz ihtiyaç biraz daha azalacaktır. Bu sayede nefesle doyacak ve bedendeki yıpranmayı en aza indirerek yaşam kalitemizi belki de süresini artırabileceğiz. (Cem Şen)

Cem Şen kimdir?
1968 yılında doğdu. 1981 yılında savaş sanatları eğitimi almaya başladı. 1987 yılında Zen Budizm’in Türkiye’deki temsilcisi olan İlhan Güngören ile tanıştı ve 1987-1990 yılları arasında Güngören’in asistanlığını yaptı. Bir yandan Güngören’i Zen çalışmalarında ve Tai Chi Ch’uan derslerinde destekleyen Cem Şen aynı zamanda Namık Ekin, Mustafa Aygün gibi eğitmenlerle savaş sanatları eğitimini sürdürdü. 1990 yılında ilk çeviri eseri yayınlandı.

Sırasıyla Mantak Chia, Master Wang, Master Wu, Eric Steven Yudelove gibi ustalardan eğitim alan Cem Şen aynı zamanda bu ustalardan farklı sistemleri öğretme yetkisi de aldı. Halen ustalar ile çalışmalarını ve dünyanın farklı yerlerinde bulunan yaşayan büyük bilgelerle iletişimini ve arayışlarını sürdürmektedir. Cem Şen Yaşam Merkezini kurmuş olan Cem Şen’in içlerinde “Enerjinin Dansı: T’ai Chi Ch’uan” ve “Dolmuşa Binme ve Dolmuştan İnme Sanatında Zen” adlı kitaplarının da bulunduğu 8 kitabı ve yaklaşık 40’a yakın çeviri eseri bulunmaktadır.