Bu Blogu Takip Et

Sayfalar

Translate

3 Ağustos 2011 Çarşamba

Uyuşturucu Bağımlılarının Görüşleri

Uyuşturucu Bağımlısı, Uyuşturucu Bağımlıları

Bu bölümde, uyuşturucu bağımlılarının kendi durumlarını belirten görüş ve düşüncelerine yer vermek istiyoruz. Böylece, doğrudan bağımlıların karşı karşıya bulundukları tabloyu görür daha iyi değerlendirme mikanı buluruz. Burada amaç, konuyu dram haline getirmek değil, gerçeğin bilinmesine, görülmesine yardımcı olmaktır.

Sorunları en çok yaşayanlar bilir. Ancak, bunu öğrenmek için de her ilgilenen kişinin bağımlı olması gerekmez. Yangının içindeki bağımlının haykırmasını önlemenin tek bir yolu vardır. Yangının çıkmamasını sağlamak aksi halde yazdıklarımız söylediklerimiz de boşuna olur.

Balıklı Rum Hastanesinde Tedavi Gören Bağımlı Gençlerin Sözleri

B. (22 yaşında): "Liseden sonra üniversiteyi kazanamadım. Ailem tutucu. Beni hep kısıtladılar. Gezme, arkadaşlarına takılma diye. İki kere komaya girerek hastaneye düştüm. Şimdi bir haftadır buradayım. Hapı kafamdan sildim ama esrarı silemiyorum. Esrar kafamı çalıştırıyor. Buradaki doktorların hatırına dayanıyorum."

A. (25 yaşında): "Arkadaşlarımın ısrarlarıyla kullandım ama, hep kendimi boşlukta hissettim. Annem babam ayrı İki dayım alkolik. Onlara bozuluyorum. Üniversiteyi kazanamadım.
Polis olmak istiyorum. Bu illetlere Allah kimseyi düşürmesin. Esrar delikanlıyı bozmaz diyorlar. Biz mahvolduk. Hele hap illetinden kurtulmak çok zor."


Y: (28 yaşında): "Önce esrar, soma hap, soma da kokain ve eroine başladım. Yedi yıl esrar içtim. Çevremizdeki arkadaşlarımızın çoğunun maddi durumu iyi. Birbirimizden geçiniyoruz. Birisinde olduğu zaman hepimizin haberi olur ve oraya üşüşürüz. Ortam oluyor. Çoğumuz ailemizden kopuk yaşıyoruz. Buradan çıkınca da aynı ortamlara girdiğimiz için tekrar başlıyoruz."

Bir Eroin Bağımlısının Sözleri

"Kuşağımın en işlek kafalarının bu pis pazarda çılgınlık içinde yok olduğunu gördüm. Banklarda, tuvalet köşelerinde "overdose" alanları, kulaktan dolma bilgilerle yapılan yardımlarla geri dönenleri ya da dönemeyenleri gördüm Bir iki paket için vücudunu satanları, sabahtan akşama değin dilenip, para bulamayınca evini soyanları gördüm. Eroin alıp kendinden geçmek dışında bir suçu olmayanların polis arabalarında ya da nezarethanelerde kriz yaşadıklarını, ıslatıla ıslatıla dövüldüklerini gördüm. Dahası içlerinden biriydim.
Eroin bir örümcek ağına benzer. İlk zamanlarda örümcek ağma yerleştirilmiş o tatlı yemin cazibesine kapılırsın. Ağ, içine girdikçe bütün benliğini sarar, kurtulmak çok zordur..."


Bağımlı A., Uyuşturucu Kullananlar Ve Görüşleri

"Benim esas ihtiyaç duyduğum eroinin kendisi miydi, yoksa onun etrafında dönen hayat mıydı bilmiyorum. Macera, bekleyiş, tehlike, sokak kaçamakları, tabii onun verdiği hata ve başka türlü yaşanması olanaksız ilişkiler... Bütün mesele, o alemde hayatın beş paralık bir değerinin olmaması..."
"Kullanırken eroini yeterince tanıyamadık:« Zamanımız» olmadı. Hakkında doğru dürüst birşey öğrenmeden teker teker dökülmeye başladık. Çok ağır ölümcül bir uyuşturcu. Diğer hiçbir şeye benzemiyor. O bizleri yutmaya çalışan bir korkuluk. Bir ruh emici..."


Bağımlı B.

"70'li yıllarda Kumkapı'dan esrar almaya gittiğimizde çingene satıcılar eroin adını duyunca irkilirdi, 80 sonrası uzunca bir aradan soma gittiğimizde esrar (joint) piyasadan silinmişti. Satıcıların hepsi eroin bağımlısı olmuştu ve eroin satıyorlardı."

"Bulamadığımız zamanlarda eroin parası için uzun zaman sokaklarda dilendiğim, otobüs bileti sattığım çok oldu. Hırsızlık yapanları, bedenlerini satanları bilmeyen yok herhalde. Ama öyle bir çaresizlik, öyle dayanılmaz bir acı ki yoksunluk yaşamayan boyutlarını asla tahmin edemez."
"Tamım en sevdiğimiz insanları boyunlarından enselerinden hatta dillerinin altından iğne yapmaya çalışırken görmek nasıl birşey biliyor musunuz?.. Ya evde elimde ya da kolumda bir enjektörle düşüp kaldığımda annem neler hissediyor dersiniz, beni hayatı boyunca olduğumdan farksız, panikler içinde yatağıma sürüklerken?... Biliyorum, biliyorum işte herkesin bizi çoktan ölmüş kabul ettiği bir ortamda bu yazdıklarımızı okuyanların
hiç anlamayacakları birşeyler..."

Bağımlı C, D, E, F.


C. "Uyuşturucu denen bu oyunu baştan sona bir başrol oyuncusu olarak oynadım. İlk perdede keyifle, somadan sürünerek ve perde kapanırken ayakta kalabilmeyi deneyerek...
Sonunda bağımlılığın metabolik bir hastalık olduğunu anladım. Lütfen herkes iyice anlasın artık... bağımlı çaresiz bir çocuk kadar başa çıkamadığımız kimyasal bir sorun bu ve gücün bir taraftan azalırken... hastayım. Ölmek istemiyorum. Daha yaşamaya başlamamıştım bile..."
D. "En sevdiğim arkadaşımın katili oluyorsun. Dayanılmaz bir şey bu. Çok sevdiğim arkadaşım Faruk, kucağımda can verdi. Annem ve sevdiğim bir iki insan olmasa ben de bu işi çoktan bitirirdim."
E. "Tam dolduracakken tuvalete düştü. iğne, alıp yapmaktan başka çare yoktu... Mecburdum... Başka iğne yoksa kullanırsın... Çocukken hepatit C olduğunu bildikleri arkadaşlarımın iğnesini kendilerine saplıyorlar. AİDS olsa ne farkeder ki..."
F. "Hastane içinde büyük bir boşluk oluşur. Kendini hayatın gerektirdiği hiçbir şeyi yaparken bulamaz. Kendisine bakmaktan, herhangi bir işe konsantre olmaktan en basit eylemleri bile gerçekleştirmekten uzaktır. Yıkanamaz, dişlerini bile fırçala-yamaz... ve eğer dışarı çıktığında ayağına basacağı bir iskele bulamazsa kaçınılmaz olarak tekrar suya girecektir. Ya da köşebaşında kendisini bekleyen alkol gibi bir başka tehlikeli bağım-lılığın tuzağına düşecek..."


Bağımlı G.

"14 yaşında esrara başlayan, 15'inde eroin koklayan, 16'sında koluna ilk iğneyi vuran D. eroinden kurtulmak için herşeyi denemiş ama nafile. Parasız kaldığı zaman yüzüne bakmayan uyuşturucu satıcıları, tedaviden sonra peşine düşmüşler her seferinde. Bedava mal vermek için yarışmışlar. Bir eroinmanı yeniden kazanmak için!"

G.'nin hatıra defterinden:

"25.08.1991. Bol haşhaş. Bol kokain, çok eroin az vitamin. Şu anda öyle kötü durumdayım ki ne yapacağımı şaşırdım. Resmen beynimi yiyorum. Mutlaka bulmalıyım."
"09.10.1991. Hayatımın en b..tan cumartesisini yaşıyorum. Önümüzdeki bir hafta içinde ya aklımı kaçıracağım ya da intihar edeceğim."


"17 Kasım 1993. Artık iyice eroinman oldum. Bununla övünmüyorum. Ama aklımdan hiç çıkmıyor. Yani fiziksel olarak bıraksam bile yalnız malı düşünüyorum. Hayatım hiç son üç ay olduğu kadar düzensiz, saçma, sıkıcı ve tekdüze olmamıştı."

"Kendime bakmıyorum, gezmiyorum yalnızca mal yapıyorum. Herhalde seneye bu günleri göremem. Bu aslında hiç umurumda değil. Ben zaten üç ay önce öldüm."

Bağımlı H. , İ.

H. 13 yaşında esrar içmeye başlamış. "Hangi köşede öleceğimi düşünüyorum." diyor. Eroin aldığında: "Bir sıcaklık yükseliyor; köpürerek şahdamarımdan beynime çıkıyor. Ölüm anı gibi birşey, Madde halinden madde ötesine geçiş".

H. cezaevine girmiş çıkmış, ama tekrar eroine devam etmiş; "Eroin bir kaçış, keyiften kullanana hiç rastlamadım" diyor.

H.'nin düştüğü durumdan kurtulması kendine göre imkansız. "Yarın da benim ölüm haberimi alacaksınız". Ölüme karşı garip bir yakınlığım var. Başlamadan önce de biliyordum ölüm olduğunu. Ölme güdüsü beni eroine itti. Yaşama karşı yılgınlığımdan, boşvermişliğimden Kimi ölmek için kafasına kurşun sıkar, kimi şırınga kullanır. Eroin herşeyi yok ediyor. Yaratıcılığı cinselliği... Uyuşturucu denmesi bu yüzden olmalı. Beyni, duyguları uyuşturuyor..."

İ. eroinden öldü. 18 yaşında liseli öğrencisi idi. Anne ve babasına hitaben yazdığı notta şöyle diyor:
"Şu an ellerim titriyor, krizdeyim. Hayattan bıkıp, -eroin kullanıp, ölüm vuruşu yapacağım. Anne, baba ve kardeşlerim. Bu vuruşta ölürsem hakkınızı helal edin."
Bağımlı R.


"O menhus krizi geçirmiştim. Eroinin kurbanı olan vücudum ağrılar içerisindeydi. Soğuk terler döküyor, nefes alamıyordum. Sanki birisi boğazıma sarılmış sıkıyor, sıkıyor, ölümün eşiğine geldiğimi anlayınca da insafsız parmaklarını gevşetiyordu. Çile, ızdırap, gözyaşı dolu bir 20 yılın, gelecekten yarım saat almaya kudreti yoktu. Günah çukurunun kurbanlardan biri olan ben R. ölmeliydim artık Ardarda yuttum hapları... Kollarımı kaldıramayacak, yutkunacak gücü bulamayacak hale gelene dek..."

Eski Bir Bağımlı Öyküsü

Civan Somerdem, "Alkol ve Uyuşturucularla İşimiz Bitti" adlı kitabında, alkol ya da uyuşturucu bağımlılarının hiçbir zorlama, baskı, kısıtlama, acı çekme, üzülme, endişe ve korkuya maruz kalmadan, hiç ilaç kullanmasına ya da gözetim altında tutulmasına gerek olmadan, hiçbir diyet ödemek zorunda bırakılmadan, istedikleri zaman bağımlılıktan kurtulabileceklerini, bunun denenmiş ve kesin olduğunu anlatmaktadır.
Somerdem'in konu ile ilgili bazı görüşleri:


"Gerçek sevgiyi bulan insan, onu kaybetmez. Kaybetse de yeniden bulur. Ama sevgi, kesinlikle alkol ya da uyuşturucularda bulunmaz. Zaten bulunmamıştır, bulunamayacaktır".
"Toplumda bir başka kesim de, alkol ve uyuşturucularla ilgili kişileri, yeni bağımlıları acınacak, zavallı kişiler olarak görürler. Bu kişileri dönüşü olmayan bir yola girmiş, perişan insanlar olarak kabul ederler... Yaptıkları şey, onlara acımak onları ailesine ve çevresine karşı sorumsuz, zavallı yaratıklar olarak görmektir."
"... Uyuşturucu bağımlısı kişiler, iradesi zayıf, aciz, zavallı, acınacak insanlar değillerdir. Toplumun yönlendirmesi ve kendi istekleri sonuncu, diğerleri gibi yollarını seçmiş, tercihleri sonucu bulundukları yere gelmişlerdir."


"Bilerek ya da bilmeyerek stres içinde bulunan insanlara alkol ya da uyuşturucular, çare olarak gözükecektir. O anlarda, içinde bulunan sıkıcı ortam ve duygulardan kultulabilmek için neşelenip keyif almak için, stres sebeplerini unutabilmek için yatıştırıcılara başvurulur... Oysa değişen birşey olmaz, bunun farkedilmesi de yine stres yapacaktır.".

"İstisnasız herkes sevgiye layıktır. Sevmeye, sevilmeye ve mutlu olmaya layıktır. Bunu gerçekleştirmek için insanın kendi kendini sevmesi ve bu sevgiyi başkalarına yansıtması gerekir. Kendini seven birinin otomobilini son sürat kullanmaması, soğuk havalarda çıplak dolaşmaması, ateşe elini uzatmaması ne kadar
doğalsa..."


"Kendimi seviyorum, hayatı ve yaşamayı seviyorum. Bu yüzden alkol ve uyuşturucu ile ilişkimi burada bitiriyorum, demek o kadar doğal ve olması gerekendir."

Bir Eroin Bağımlısının Kurtuluş Öyküsü

Eroin Güncesi kitabının yazarı Kanat Güner, uyuşturucuya nasıl başladığını, buna neden olan baskıları, değer yitimini, kavramların içeriğinin boşaltılmasını, amaçsız eğitimle toplumsal ahlakın çöküşünü anlatıyor.
"Rutin olarak "H'"ten (eroin) kurtulma denemelerine girişiyordum. Kendimi eve hapsedip birbir zorlukla kriz atlatıyor, kendime gelir gelmez, Taksim'e gidip yine "H'"e yazılıyordum. "H'"sız hayat o kadar anlamsız geliyordu ki, normal insanların dürtülerinden o kadar uzaktım ki, hiç birşey zevk vermiyordu. Yemek, içmek, gezmek, seks korkunç anlamsızdı. Kafamdaki vitese hükmedemiyor, bir türlü geriye alamıyordum. Tek çözümün İstanbul'dan uzaklaşmak olduğunu düşünüyordum ama parasızlık gibi mümkün bir handikapım vardı."


"Belli bir kültür ve terbiye ile büyütülmüş maddi sıkıntı çekmemiş ama hep en çalışkan, en olgun, en terbiyeli olmak zorunda kalmış çocuklardık. Çoğumuzun ailesi ya boşanmış ya da çocukları yani bizler yüzünden ayrılamadıkları için senelerce kavga gürültü birbirlerine katlanan ebeveynlerdi. Birkaç gurbetçi dışında hep doktor, mühendis, öğretmen v.b. mesleklere sahipti anne babalarımız. Bize pahalı oyuncaklar alıp güzel okullarda okutmuşlardı. Bizler de bir zamanlar en iyi öğrenciler olmuş, zekamızı, yeteneklerimizi ispatlamış, onların deyimiyle bir noktadan sonra kötü arkadaşlar falan yüzünden sapılmıştık. Hiçbir anne baba kendinde kusur aramıyor, hep aynı tekerle-meyi söylüyordu: "Çalıştım, çabaladım; yemedim yedirdim; okusun adam olsun diye elden geleni yaptım; bir dediğini iki etmedim; ama şimdi onun bize yaptığına bak. Vallahi yaşlandım, çöktüm. Ölümüm bu çocuk yüzünden olacak. Doktor, hastane, herşeyi denedik; gene başlıyor, gene kullanıyor."

"Evet gene kullanıyorduk! Krizi kafamızı duvara vura vura atlatıyor, sonra kendimizi onca çirkinliğin ortasında çırılçıplak buluyorduk. Biz de toplumdan herhangi biri olabilmek, onların ihtiyaçlarına ihtiyaç duymak, onların yaptıklarını yapmak, onların güldüklerine gülmek, ağlamak istiyorduk belki ama..."

Can'ın Öyküsü


18 yaşında hayata veda eden eroin bağımlısı Can'ın annesine yazdığı mektup ile yazdığı şiir:
Kötü Günler Bitecek... (Mektup)
"Anneciğim, sevgilim, birtanem!


"Seni öyle çok özledim ki; burayı anlatıp canını sıkmayacağım. Geleceğimizi ve umutlarımı yazacağım. Çünkü onların kaybolmadığını çok iyi biliyorum. Bebeğim, sana söz veriyorum. Artık damarlarımdan beni doğurduğun günkü kadar saf ve temiz kan akacak. Bizi güzel günler bekliyor. Senin koynunda yatmayı çok özledim. Buradan çıktıktan sonra ilk kahvaltımızı ben hazırlayacağım. Bebeğim, canım! Bana güven, kötü günler bitecek. Güneşe beraber çıkacağız. Buradayken herşeyi ne sevdiğimi, özlediğimi anladım. Hiçbir şey senden daha değerli değil anne. Seni seviyorum diyerek ağlamak istiyorum. Sarılmak istiyorum sana doyasıya. Seni kaybetmek istemiyorum. Oğlun hiçbir zaman erken kalkamaz, sakardır, iyi giyinmez, iyi kız seçemez, geç yatar ama sabah uykusunda sana sarılır ve bırakmaz sonsuza kadar.
"Rüyaları gerçekleştirmenin en kısa yolu uyanmaktır.


"Anne! Uyanalım artık güzel sabahlara!

"Anneciğim! Hayatımın en zor günlerini geçiriyorum. Seninle konuştuğumu hissetmek bile o kadar güzel ki. Yalnızlığın ve bilinmez bekleyişin sıkıntısı, tek kişilik hücremde bunalıma sürüklüyor beni. Güçlü olmalıyım, biliyorum. İkimiz için, Suzi (köpeği), Çiğdem için beklemeliyim.
"Anne! Bu bekleyiş beni korkutuyor. Sonunda ne olacağım bilememek. Bebeğim, bebeğim benim. Seni üzmekten nefret ediyorum. Eminim herşey daha iyi olacak. Geçici bir dönem yaşıyoruz. Bekliyoruz güzel günler için...
"Oğlun Can, 5 Mayıs 1996"
Not: Can 7 Mayıs 1996 günü öldü. Lise öğrencisiydi.

Yaşam ve İnsan için herşey

Hiç yorum yok: