Güzellik Salonu / Güzellik - Bakım: Maşalar, fön, Maşalar, fön saça zarar verir mi?: Saçın her bir teli sağlık ister Düzensiz yeme alışkanlığı, hızlı şehir yaşamı, mevsim geçişleri, stres... Yaşadığımız her şeyden, önce s...
Son haberler.Spor, Finans, Kültür Sanat Magazin, Ekonomi, Dış Haberler, Politika Haberleri
Keyifli ve Doygun zaman geçirmek isteyenlerin tek adresi... Unusual Life Game Forums
8 Kasım 2011 Salı
7 Kasım 2011 Pazartesi
Sokrat'ın Üçlü Süzgeci
SOKRAT'ın ÜÇLÜ SÜZGECİ
Eski Yunanda , Sokrat sadece bir filozof değil, sevilen ve çok sayılan bir kişilikti. Bir gün bir dostu büyük filozofa dedi ki:
- Arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor musun ?
- Bir dakika bekle, diye cevap verdi Sokrat.
Eski Yunanda , Sokrat sadece bir filozof değil, sevilen ve çok sayılan bir kişilikti. Bir gün bir dostu büyük filozofa dedi ki:
- Arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor musun ?
- Bir dakika bekle, diye cevap verdi Sokrat.
Etiketler: alternatif tıp,sağlık,resim,sanat
Sokrat,
Sokrat'ın Üçlü Süzgeci
6 Kasım 2011 Pazar
DEFORME ESKİ KAFATASLARI
Mexico ve Peru' da garip şekilde deforme olmuş Hominoid kafatasları bulunmuştur. Dünyanın diğer yerlerinde farklı kafatasları bulunmuştu ama böyle küçük bir alanda (bu olayda Peru'nun Paracas bölgesi) ilk kez kafatası farklılıkları incelendi. Bazı kafatasları oldukça farklı sanki; başka türlere aitlermiş gibi, Homo cinsinden oldukça uzak türler.
Etiketler: alternatif tıp,sağlık,resim,sanat
deforme,
hominoid,
kafatası,
kafatasları
5 Kasım 2011 Cumartesi
Bilgisayar - İnternet - Bilim Teknoloji Tasarım Dünyası: Dünya'nın büyüleyen görüntüsü! Mavi Gezegen
Bilgisayar - İnternet - Bilim Teknoloji Tasarım Dünyası: Dünya'nın büyüleyen görüntüsü! Mavi Gezegen: Mavi Gezegen Dünya üst yörüngeden nasıl görünüyor? Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi NASA yörüngedeki Uluslararası Uzay İstasyonu'nda...
Son haberler.Spor, Finans, Kültür Sanat Magazin, Ekonomi, Dış Haberler, Politika Haberleri
Son haberler.Spor, Finans, Kültür Sanat Magazin, Ekonomi, Dış Haberler, Politika Haberleri
Ekosistem Canlı Yaşamı: İklimle ilgili korkunç senaryo!
Ekosistem Canlı Yaşamı: İklimle ilgili korkunç senaryo!: Güney Afrika’nın Durban kentinde 28 Kasım'da başlayacak olan Dünya İklim Konferansı için hazırlıklar sürüyor. Hamburg'daki Alman İklim H...
Computer - Internet Technology Design World --------------- Bilim ve Toplum - Bilim ve Teknik -- -------------------- internet,oyun,bilgisayar,bilişim,Programlama,Bilim Network,Msn,Yahoo,messenger,Gmail,Hotmail,Cep, İPhone,Android
Computer - Internet Technology Design World --------------- Bilim ve Toplum - Bilim ve Teknik -- -------------------- internet,oyun,bilgisayar,bilişim,Programlama,Bilim Network,Msn,Yahoo,messenger,Gmail,Hotmail,Cep, İPhone,Android
4 Kasım 2011 Cuma
Anadolu'da Yaşam I Life in Anatolia: Kanesh (Kaniş, Kültepe)
Anadolu'da Yaşam I Life in Anatolia: Kanesh (Kaniş, Kültepe): Kanesh, Kayseri’nin 21 km. kuzey-doğusunda eski Kayseri-Sivas karayolunun 20. km.sinde yolun 2 km. kuzeyinde; Kayseri-Malatya anayolu üz...
Anadolu kültürü ve tarihi, insan yaşamı, bitki örtüsü, dağları, denizleri, gölleri ve akarsuları, mimarisi ve diğer folklorik ögeleri
Anadolu kültürü ve tarihi, insan yaşamı, bitki örtüsü, dağları, denizleri, gölleri ve akarsuları, mimarisi ve diğer folklorik ögeleri
Evrime inanılmaz, Evrim bilinir: Bilimin yanlışları
Evrime inanılmaz, Evrim bilinir: Bilimin yanlışları: Bilim, kendi yanlışlıklarını düzeltiyor Yanlışlıklarına sahip çıkmak bilimin en güçlü özelliklerinden biri. Bildiğimizi sandığımız, anca...
Son haberler.Spor, Finans, Kültür Sanat Magazin, Ekonomi, Dış Haberler, Politika Haberleri
Son haberler.Spor, Finans, Kültür Sanat Magazin, Ekonomi, Dış Haberler, Politika Haberleri
Bilimin yanlışları
Bilim, kendi yanlışlıklarını düzeltiyor
Yanlışlıklarına sahip çıkmak bilimin en güçlü özelliklerinden biri. Bildiğimizi sandığımız, ancak bilmediğimizin yeni ayırdına vardığımız konuları gözden geçiriyor..
Bilim Teknoloji- 1) SADİST SOY İLİŞKİLERİ
Sürüngenler Huzur İçinde Yatın
Omurgalılar bir zamanlar son derece basit canlılardı. Mantıklı bir biçimde beş sınıfa ayrılmışlardı: İkiyaşamlılar (Amfibik), kuşlar, balıklar, memeliler ve sürüngenler. Kanatlı ve tüylü olanlar kuşlardı, pullu ve soğukkanlı olanlar sürüngenlerdi. Kısaca her şey yerli yerindeydi.
Ta ki, Alman böcekbilimci Willi Hennig tarafından 1960’larda geliştirilen ve çok daha mantıklı bir yöntem yaşamımıza girinceye dek. Canlı türlerinin evrimsel atalarına göre sınıflandırıldığı bu yöntemde, ortak özellikler ve genetik ilişkiler inceleniyor. Oldukça mantıklı, ancak şimdi katı mantıklılığın bu bildik sınıflandırmaları yerle bir ettiği anlaşılıyor.
Tek iyi haber, memelilerin bu süreci salimen atlatmış olmaları: Yeryüzünde yaşayan ya da soyu tükenmiş olan tüm memeliler tek bir canlı türünden geliyorlar. Kuşlar da durumu kurtarıyorlar.
Gelgelelim, zavallı sürüngenlerin durumu içler acısı. Geleneksel Reptilia sınıfı- kertenkele, timsah, yılan, kaplumbağa ve daha birçok soyu tükenmiş canlı türleri gerçek anlamda “tek atalı” değiller, çünkü tüm bu canlıların ortak akrabalarından farklı aşamalarda memeliler ve kuşlar da türemiş. Türlerin atalarına göre sınıflandırıldığı yöntemle bu üç grubu Amniyotlar adı verilen tek bir büyük grubun altında toplayabilirsiniz, ama dengeli tek bir sürüngenler kolu oluşturamazsınız.
Ortak ata konusunda doğruculuğun çılgınlık boyutuna vardırıldığını düşünüyorsanız, yerden göğe haklısınız. Dirimbilim uzmanlarının büyük bir bölümü gündelik yaşamda belirli özellikleri esas alan geleneksel sınıflandırmadan yararlanmayı yeğliyor. Öyle ki, bu canlı türüne “sürüngenler” demek varken, “kuş olmayan, memeli olmayan Amniyot” diyen birine pek rastlayamazsınız. Ancak “sürüngen” deyiminin bilinenlerin daha az olduğu bir dönemden kaldığını bilmenizde yine de yarar var.
2) NÜKLEER KARMAŞA
Fizyon Olmasına Oluyor- Ama Nasıl?
Bombayı yaptık. Büyük miktarlarda düşük karbonlu güç sağlayan reaktörler oluşturduk. Bu size şaşırtıcı geliyorsa, nükleer fizyon (çekirdek bölünmesi) olarak bilinen bu alanın tümden bir yanlış anlama üzerine kurulmuş olduğunu öğrenmek daha da şaşırtıcı gelebilir.
Bu kadarını bildiğimizi sanıyorduk: Kararsız bir element bölünme sürecinden geçerse kabaca eşit parçalara ayrılır, yoksa bunun sorumlusu “sihirli” sayılardır. Bu sayılar atomun çekirdeklerini anlamak için oluşturulan incelikli, ancak biraz sakat yorumdan kaynaklanırlar. İşe çekirdeğin garip biçimde akışkansı bir sıvı damlası olduğu düşünülerek başlanır. Bu istenen sonucu tam olarak vermezse, atomun dış örtüsünü oluşturduğu düşünülen elektron kabukları gibi, her biri belli sayıda proton ve nötron içerebilen “kabuklar” eklenir.
Dış elektron kabuğu tam olan bir atom nasıl ki alışılmışın dışında tepkimesiz bir asal gaz ise, uygun sayıda proton ve nötron içeren bir dış kabuk da çekirdeği sihirli biçimde sabit kılar. Öyle ki, atom eşit olarak ikiye bölünmezse, tercihli olarak sihirli bir ya da iki çekirdek oluşturacak biçimde bölünecektir.
Geçtiğimiz yıl cıva-180’nin çekirdek bölünmesi sonucuyla ilgili bir kestirimde bulunmak amacıyla bu görüşler CERN yakınındaki ender radyoaktif izotop üretim merkezi olan ISOLDE’de sınamadan geçirildi. Ne yazık ki, cıva-180 kurala göre oynamıyor ve asimetrik olarak bölünerek sihirli olmayan rutenyum-100 ile kripton-80 çekirdeklerini oluşturuyor. Çekirdek bölünmesi gibi temel süreçlerden birinin beklentilere açıkça uymaması son derece şaşırtıcı. ISOLDE burada unutulan unsurun zaman olduğunu öne sürüyor. Çekirdek bölünme süreci sırasında uzuyor ve iki lobu arasında bir boyun beliriyor. Uzmanlar kimi çekirdeklerin belki de bu boyun kırılmadan dengeye ulaşamadıklarına dikkat çekiyorlar. Ancak bu duruma hangi nükleer etmenlerin yol açtığı konusunda farklı görüşler ortaya atılıyor.
3)BİRLEŞTİREN BAĞLAR
Kimya Eskilerden Kalma Ne İdüğü Belirsiz Bir İş
Buzun su üzerinde yüzmesinin bir nedeni vardır ve bu neden hidrojen bağı adıyla biliniyor. Uluslararası Temel ve Uygulamalı Kimya Birliği (IUPAC) bugün bile hidrojen bağının resmi tanımında bu kavramı ortaya atan Nobel ödüllü Linus Pauling’in 1939 yılında yayımlanan “Kimyasal Bağın Doğası” adlı kitabını temel alıyor.
Buna göre hidrojen bağı, zaten bir moleküle sabit bir biçimde bağlanmış olan bir hidrojen atomunun, aynı molekülün başka bir yerinde, ya da yakındaki bir molekülde-oksijen, azot, ya da flor gibi- yüksek düzeyde elektronegatif bir atomun çekimine kapılması durumunda meydana geliyor.
H2O’yu ele alalım. Su molekülündeki iki hidrojen atomu ortak elektronlar aracılığıyla eşdeğer biçimde merkezindeki oksijen atomuna bağlanmışlardır. Ancak ikinci bir su molekülünün yakına gelmesi durumunda hidrojen atomlarından birinin çevresinde dönen elektron ikinci moleküldeki elektrona aç oksijenin çekimine kapılabilir.
Buzun yoğunluğu sıvı suya kıyasla daha azdır, çünkü su molekülleri soğuk ve durgun olduklarında aralarındaki güçsüz hidrojen bağları sürekli araya mesafe koyar. Oysa, serbest akışlı suda bağlar sürekli kopup yeniden oluştuklarından moleküllerin birbirlerine yakın olmaları sağlanmış olur. Her şey iyi hoş, ama bu geleneksel tanım uygun hidrojen bağı güçlerinin katı bir biçimde sınırlandığına işaret ediyor. Oysa, son 40 yılda çok daha güçsüz bağlarla ilgili sayısız kanıt elde edildi. Bu karışıklığın giderilmesi amacıyla bir heyet oluşturan IUPAC hidrojen bağının sanıldığından çok daha belirsiz bir kavram olduğu sonucuna vardı.
4) KUTUPLARA ÖZGÜRLÜK
Manyetik Yükler, Gerçekten de Tek Başlarına Yaşamaktan Hoşlanıyor
“Manyetik monopol, ya da tekkutupluluk diye bir şey yoktur.” Bu sözcüklerin tahtaya büyük harflerle yazıldığı 1997 yılından bu yana dünya çok değişti. Belki de değişmedi. Evrensel tekkutupluluk günümüzde de her zamanki belirsizliğini koruyor. Evrenle ilgili önemli kuramlarda karşımıza çıkan bu serbest devinimli tahmini parçacığın tek bir manyetik “yük” taşıdığına inanılıyor. Ancak, bilindiği kadarıyla, doğada manyetik yükler ya da kutuplar çift olarak bulunuyor. Bunun nedeni de tam olarak bilinmiyor.
Oysa artık kendi tekkutuplarımızı oluşturabiliyoruz. Atomlara kuvantum mekaniğinin “Spin” ya da dönü olarak bilinen özelliği aşılandığında bunlar kuzey ve güney kutuplu minik birer çubuk mıknatıs işlevini görebiliyorlar. Atomların kutup eksenleri aynı sıraya dizildiğinde malzemenin kendisi de manyetik bir özellik kazanıyor.
İşin püf noktası şu: “Spin ice” olarak bilinen kimi özel malzemeler çok düşük sıcaklıklarda “önlenmiş” bir manyetik durum sergiliyorlar. Atomları manyetik bir sıralamaya can atsalar da, bunu yapmalarını önleyen sıkı bir kristal yapının içine kapatılıyorlar. Ancak sıcaklığın biraz yükseltilmesi, tek başına bir atomun kutuplarını doğru yöne çevirerek bir domino etkisi başlatmasına neden oluyor.
Londra University College uzmanlarından Steve Bramwell ve arkadaşları geçen Mart ayında kapasitörün manyetik özdeşinde uzun ömürlü tekkutuplu akımı saklamayı başardıklarını duyurdular. Bu da tam gelişmiş “magnetronlu” devre yönünde bir ilk adım sayılıyor.
5) NEREDE SON BULACAK?
Evrenin Yazgısı En Parlak Zekâlıları Bile İkilemde Bırakıyor
Albert Einstein’ın ününü daha da arttıran gafı, nihayetinde bir gaf olmayabilir. Ünlü fizikçi 1951 yılında yerçekiminin egemen olduğu bir evrenin işleyişini betimlemek amacıyla genel görelilikle ilgili denklemlerini oluşturdu. Çağının görüşlerine uydurmak için de, betimlenen evrenin büyüyüp küçülmediğini temin etmek üzere evrensel sabit olarak bilinen abartılı bir unsuru da denklemlere ekledi. Ancak kısa bir süre sonra Edwin Hubble uzak gökadaların bizden uzaklaştıklarını ve durağan evreni yerinden oynattığını ortaya koydu. Bilindiği gibi Einstein görüşünden çark etti. Şimdi olsa çark ettiği görüşten belki de çark etmezdi. 1998 yılında çok uzak süpernovaların bizden uzaklaşmakla kalmayıp, aynı zamanda giderek ivme kazandıklarının da ortaya çıkması yerçekimine karşı koyan gizemli bir “karanlık enerjinin” varlığına işaret ediyor. Şimdi anlaşılıyor ki, bu etkiyi yeniden oluşturmanın iyi bir yolu abartılı unsurun Einstein’ın evrensel reçetesine yine eklemekten geçiyor.
Karanlık enerjinin ne olabileceği konusunda pek bir bilgimiz olmadığından olsa gerek, bu yaklaşım herkesin ilgisini çekmiyor. Kimi evrenbilimciler başka çözümleri destekliyorlar. Söz gelimi, dünya dev bir kozmik boşluğun ortasında yer alıyor olsaydı, yine uzak evrenin bizden uzaklaştığı yanılsamasına kapılabilirdik. Ancak böyle bir durum yüzyıllarca değer verdiğimiz ve dünyanın evrendeki yerinin hiç de özel olmadığını savunan “Kopernik ilkesinden” vazgeçmemizi gerektirirdi. Gerçek öyküyü belirlemek epey zaman alabilir. Ancak yukarıdaki satırlardan da anlaşılabileceği gibi, bilim çok ender olarak kutsal saydıklarını ayaklar altına almaktan kaçınır.
Rita Urgan, New Scientist
Yanlışlıklarına sahip çıkmak bilimin en güçlü özelliklerinden biri. Bildiğimizi sandığımız, ancak bilmediğimizin yeni ayırdına vardığımız konuları gözden geçiriyor..
Bilim Teknoloji- 1) SADİST SOY İLİŞKİLERİ
Sürüngenler Huzur İçinde Yatın
Omurgalılar bir zamanlar son derece basit canlılardı. Mantıklı bir biçimde beş sınıfa ayrılmışlardı: İkiyaşamlılar (Amfibik), kuşlar, balıklar, memeliler ve sürüngenler. Kanatlı ve tüylü olanlar kuşlardı, pullu ve soğukkanlı olanlar sürüngenlerdi. Kısaca her şey yerli yerindeydi.
Ta ki, Alman böcekbilimci Willi Hennig tarafından 1960’larda geliştirilen ve çok daha mantıklı bir yöntem yaşamımıza girinceye dek. Canlı türlerinin evrimsel atalarına göre sınıflandırıldığı bu yöntemde, ortak özellikler ve genetik ilişkiler inceleniyor. Oldukça mantıklı, ancak şimdi katı mantıklılığın bu bildik sınıflandırmaları yerle bir ettiği anlaşılıyor.
Tek iyi haber, memelilerin bu süreci salimen atlatmış olmaları: Yeryüzünde yaşayan ya da soyu tükenmiş olan tüm memeliler tek bir canlı türünden geliyorlar. Kuşlar da durumu kurtarıyorlar.
Gelgelelim, zavallı sürüngenlerin durumu içler acısı. Geleneksel Reptilia sınıfı- kertenkele, timsah, yılan, kaplumbağa ve daha birçok soyu tükenmiş canlı türleri gerçek anlamda “tek atalı” değiller, çünkü tüm bu canlıların ortak akrabalarından farklı aşamalarda memeliler ve kuşlar da türemiş. Türlerin atalarına göre sınıflandırıldığı yöntemle bu üç grubu Amniyotlar adı verilen tek bir büyük grubun altında toplayabilirsiniz, ama dengeli tek bir sürüngenler kolu oluşturamazsınız.
Ortak ata konusunda doğruculuğun çılgınlık boyutuna vardırıldığını düşünüyorsanız, yerden göğe haklısınız. Dirimbilim uzmanlarının büyük bir bölümü gündelik yaşamda belirli özellikleri esas alan geleneksel sınıflandırmadan yararlanmayı yeğliyor. Öyle ki, bu canlı türüne “sürüngenler” demek varken, “kuş olmayan, memeli olmayan Amniyot” diyen birine pek rastlayamazsınız. Ancak “sürüngen” deyiminin bilinenlerin daha az olduğu bir dönemden kaldığını bilmenizde yine de yarar var.
2) NÜKLEER KARMAŞA
Fizyon Olmasına Oluyor- Ama Nasıl?
Bombayı yaptık. Büyük miktarlarda düşük karbonlu güç sağlayan reaktörler oluşturduk. Bu size şaşırtıcı geliyorsa, nükleer fizyon (çekirdek bölünmesi) olarak bilinen bu alanın tümden bir yanlış anlama üzerine kurulmuş olduğunu öğrenmek daha da şaşırtıcı gelebilir.
Bu kadarını bildiğimizi sanıyorduk: Kararsız bir element bölünme sürecinden geçerse kabaca eşit parçalara ayrılır, yoksa bunun sorumlusu “sihirli” sayılardır. Bu sayılar atomun çekirdeklerini anlamak için oluşturulan incelikli, ancak biraz sakat yorumdan kaynaklanırlar. İşe çekirdeğin garip biçimde akışkansı bir sıvı damlası olduğu düşünülerek başlanır. Bu istenen sonucu tam olarak vermezse, atomun dış örtüsünü oluşturduğu düşünülen elektron kabukları gibi, her biri belli sayıda proton ve nötron içerebilen “kabuklar” eklenir.
Dış elektron kabuğu tam olan bir atom nasıl ki alışılmışın dışında tepkimesiz bir asal gaz ise, uygun sayıda proton ve nötron içeren bir dış kabuk da çekirdeği sihirli biçimde sabit kılar. Öyle ki, atom eşit olarak ikiye bölünmezse, tercihli olarak sihirli bir ya da iki çekirdek oluşturacak biçimde bölünecektir.
Geçtiğimiz yıl cıva-180’nin çekirdek bölünmesi sonucuyla ilgili bir kestirimde bulunmak amacıyla bu görüşler CERN yakınındaki ender radyoaktif izotop üretim merkezi olan ISOLDE’de sınamadan geçirildi. Ne yazık ki, cıva-180 kurala göre oynamıyor ve asimetrik olarak bölünerek sihirli olmayan rutenyum-100 ile kripton-80 çekirdeklerini oluşturuyor. Çekirdek bölünmesi gibi temel süreçlerden birinin beklentilere açıkça uymaması son derece şaşırtıcı. ISOLDE burada unutulan unsurun zaman olduğunu öne sürüyor. Çekirdek bölünme süreci sırasında uzuyor ve iki lobu arasında bir boyun beliriyor. Uzmanlar kimi çekirdeklerin belki de bu boyun kırılmadan dengeye ulaşamadıklarına dikkat çekiyorlar. Ancak bu duruma hangi nükleer etmenlerin yol açtığı konusunda farklı görüşler ortaya atılıyor.
3)BİRLEŞTİREN BAĞLAR
Kimya Eskilerden Kalma Ne İdüğü Belirsiz Bir İş
Buzun su üzerinde yüzmesinin bir nedeni vardır ve bu neden hidrojen bağı adıyla biliniyor. Uluslararası Temel ve Uygulamalı Kimya Birliği (IUPAC) bugün bile hidrojen bağının resmi tanımında bu kavramı ortaya atan Nobel ödüllü Linus Pauling’in 1939 yılında yayımlanan “Kimyasal Bağın Doğası” adlı kitabını temel alıyor.
Buna göre hidrojen bağı, zaten bir moleküle sabit bir biçimde bağlanmış olan bir hidrojen atomunun, aynı molekülün başka bir yerinde, ya da yakındaki bir molekülde-oksijen, azot, ya da flor gibi- yüksek düzeyde elektronegatif bir atomun çekimine kapılması durumunda meydana geliyor.
H2O’yu ele alalım. Su molekülündeki iki hidrojen atomu ortak elektronlar aracılığıyla eşdeğer biçimde merkezindeki oksijen atomuna bağlanmışlardır. Ancak ikinci bir su molekülünün yakına gelmesi durumunda hidrojen atomlarından birinin çevresinde dönen elektron ikinci moleküldeki elektrona aç oksijenin çekimine kapılabilir.
Buzun yoğunluğu sıvı suya kıyasla daha azdır, çünkü su molekülleri soğuk ve durgun olduklarında aralarındaki güçsüz hidrojen bağları sürekli araya mesafe koyar. Oysa, serbest akışlı suda bağlar sürekli kopup yeniden oluştuklarından moleküllerin birbirlerine yakın olmaları sağlanmış olur. Her şey iyi hoş, ama bu geleneksel tanım uygun hidrojen bağı güçlerinin katı bir biçimde sınırlandığına işaret ediyor. Oysa, son 40 yılda çok daha güçsüz bağlarla ilgili sayısız kanıt elde edildi. Bu karışıklığın giderilmesi amacıyla bir heyet oluşturan IUPAC hidrojen bağının sanıldığından çok daha belirsiz bir kavram olduğu sonucuna vardı.
4) KUTUPLARA ÖZGÜRLÜK
Manyetik Yükler, Gerçekten de Tek Başlarına Yaşamaktan Hoşlanıyor
“Manyetik monopol, ya da tekkutupluluk diye bir şey yoktur.” Bu sözcüklerin tahtaya büyük harflerle yazıldığı 1997 yılından bu yana dünya çok değişti. Belki de değişmedi. Evrensel tekkutupluluk günümüzde de her zamanki belirsizliğini koruyor. Evrenle ilgili önemli kuramlarda karşımıza çıkan bu serbest devinimli tahmini parçacığın tek bir manyetik “yük” taşıdığına inanılıyor. Ancak, bilindiği kadarıyla, doğada manyetik yükler ya da kutuplar çift olarak bulunuyor. Bunun nedeni de tam olarak bilinmiyor.
Oysa artık kendi tekkutuplarımızı oluşturabiliyoruz. Atomlara kuvantum mekaniğinin “Spin” ya da dönü olarak bilinen özelliği aşılandığında bunlar kuzey ve güney kutuplu minik birer çubuk mıknatıs işlevini görebiliyorlar. Atomların kutup eksenleri aynı sıraya dizildiğinde malzemenin kendisi de manyetik bir özellik kazanıyor.
İşin püf noktası şu: “Spin ice” olarak bilinen kimi özel malzemeler çok düşük sıcaklıklarda “önlenmiş” bir manyetik durum sergiliyorlar. Atomları manyetik bir sıralamaya can atsalar da, bunu yapmalarını önleyen sıkı bir kristal yapının içine kapatılıyorlar. Ancak sıcaklığın biraz yükseltilmesi, tek başına bir atomun kutuplarını doğru yöne çevirerek bir domino etkisi başlatmasına neden oluyor.
Londra University College uzmanlarından Steve Bramwell ve arkadaşları geçen Mart ayında kapasitörün manyetik özdeşinde uzun ömürlü tekkutuplu akımı saklamayı başardıklarını duyurdular. Bu da tam gelişmiş “magnetronlu” devre yönünde bir ilk adım sayılıyor.
5) NEREDE SON BULACAK?
Evrenin Yazgısı En Parlak Zekâlıları Bile İkilemde Bırakıyor
Albert Einstein’ın ününü daha da arttıran gafı, nihayetinde bir gaf olmayabilir. Ünlü fizikçi 1951 yılında yerçekiminin egemen olduğu bir evrenin işleyişini betimlemek amacıyla genel görelilikle ilgili denklemlerini oluşturdu. Çağının görüşlerine uydurmak için de, betimlenen evrenin büyüyüp küçülmediğini temin etmek üzere evrensel sabit olarak bilinen abartılı bir unsuru da denklemlere ekledi. Ancak kısa bir süre sonra Edwin Hubble uzak gökadaların bizden uzaklaştıklarını ve durağan evreni yerinden oynattığını ortaya koydu. Bilindiği gibi Einstein görüşünden çark etti. Şimdi olsa çark ettiği görüşten belki de çark etmezdi. 1998 yılında çok uzak süpernovaların bizden uzaklaşmakla kalmayıp, aynı zamanda giderek ivme kazandıklarının da ortaya çıkması yerçekimine karşı koyan gizemli bir “karanlık enerjinin” varlığına işaret ediyor. Şimdi anlaşılıyor ki, bu etkiyi yeniden oluşturmanın iyi bir yolu abartılı unsurun Einstein’ın evrensel reçetesine yine eklemekten geçiyor.
Karanlık enerjinin ne olabileceği konusunda pek bir bilgimiz olmadığından olsa gerek, bu yaklaşım herkesin ilgisini çekmiyor. Kimi evrenbilimciler başka çözümleri destekliyorlar. Söz gelimi, dünya dev bir kozmik boşluğun ortasında yer alıyor olsaydı, yine uzak evrenin bizden uzaklaştığı yanılsamasına kapılabilirdik. Ancak böyle bir durum yüzyıllarca değer verdiğimiz ve dünyanın evrendeki yerinin hiç de özel olmadığını savunan “Kopernik ilkesinden” vazgeçmemizi gerektirirdi. Gerçek öyküyü belirlemek epey zaman alabilir. Ancak yukarıdaki satırlardan da anlaşılabileceği gibi, bilim çok ender olarak kutsal saydıklarını ayaklar altına almaktan kaçınır.
Rita Urgan, New Scientist
Darwin,evrim teorisi,çeşitlilik, evrim, genetik, genetik,fosil,mutasyon, Ekoloji
Etiketler: alternatif tıp,sağlık,resim,sanat
Bilimin yanlışları
Evrime inanılmaz, Evrim bilinir: İnsan ve maymun kültürel kökleri paylaşıyor
Evrime inanılmaz, Evrim bilinir: İnsan ve maymun kültürel kökleri paylaşıyor: İnsan ve maymun kültürel kökleri paylaşıyor Kültür sadece insanda bulunan bir özellik değil. Orangutan topluluklarını inceleyen araştırm...
Computer - Internet Technology Design World --------------- Bilim ve Toplum - Bilim ve Teknik -- -------------------- internet,oyun,bilgisayar,bilişim,Programlama,Bilim Network,Msn,Yahoo,messenger,Gmail,Hotmail,Cep, İPhone,Android
Computer - Internet Technology Design World --------------- Bilim ve Toplum - Bilim ve Teknik -- -------------------- internet,oyun,bilgisayar,bilişim,Programlama,Bilim Network,Msn,Yahoo,messenger,Gmail,Hotmail,Cep, İPhone,Android
İnsan ve maymun kültürel kökleri paylaşıyor
İnsan ve maymun kültürel kökleri paylaşıyor
Kültür sadece insanda bulunan bir özellik değil. Orangutan topluluklarını inceleyen araştırmacılar, insansı maymunların da topluluk içinde öğrendiklerini birçok kuşağa aktardıklarını gösterdi. Böylece ilk kez insan ve insansı maymunun evrimsel köklerini paylaştıklarını kanıtlayan bir sonuç elde edildi (Current Biology).
Bilim Teknik
İnsanlar yeni davranış biçimlerini sosyal öğrenmeyle bir kuşaktan diğerine aktarır. Birçokları için insanda kültürün varlığı çevresine en iyi şekilde uyum sağladığını gösterir. Bu insan ve hayvanda farklıdır. Kültürün sadece insanlarda mı varolduğu yoksa daha derin evrimsel köklere mi uzandığı, bilimin çözülmemiş problemlerinden biriydi. Biyologlar yaklaşık on yıl önce, doğada yaşayan insansı maymunları inceleyerek, davranış motiflerinin coğrafi dağılımlarını dikkate almış ve davranışların tıpkı insanda olduğu gibi yeniliklerin kültürel aktarımı sayesinde oluşup oluşmadığını araştırmış. Davranışlardaki coğrafi çeşitliliğin kültürel mi olduğu yoksa genetik faktörlerin ve çevresel etkilerin bir sonucu mu olduğu açıklanamıyordu.
Zürich Üniversitesi’nde Michael Krützen ile çalışan antropologlar Sumatra ve Borneo’da yaşayan dokuz orangutan topluluğunun davranış motiflerinin coğrafi dağılımını inceledi. Sonuca göre genetik faktörler veya çevresel etkiler, orangutan popülasyonlarındaki davranış motiflerini açıklayamıyor. Bazı şeyleri sosyal olarak öğrenmek ve aktarmak birçok kuşak üzerinden hem insanda hem de insanlı maymunda evrimle yansımıştır. Anlaşıldığı üzere kültürel davranış yetisi insansı maymunun uzun yaşam beklentisi ve değişen çevre koşullarına uyum sağlama ihtiyacıyla gelişti.
İnsansı kültürün kökleri düşündüğümüzden çok daha derinlere iniyor. Bilimciler bir insansı maymun türü için bir araya getirilen en büyük veri yığınından yararlanarak, 100.000 saatlik davranış verisini inceledi, 150’yi aşkın orangutanın genetik profilini çıkardı ve uydu destekli uzaktan keşif sistemiyle de ekolojik farklılıklar hakkında bilgi topladı. Sosyal yapı ve davranış ekolojisindeki farklılıklardan sorumlu parametreleri incelediklerinde çevresel etkiler ve az da olsa genetik faktörlerin etkili olduğunu gördü. Bu şekilde ölçülen parametrelerin gerçekten de bir şeyler ifade ettiği ortaya çıkmış. Bu da onları genetik faktörlerin ya da çevresel etkilerin orangutanlardaki davranış motiflerini açıklayabilir mi sorusuna götürmüş. Yanıt hayır olduğu için, davranış çeşitliliklerindeki kültürel yorumlamanın orangutanlar için de geçerli olduğu sonucuna vardık diyor bilim insanları.
Kültür sadece insanda bulunan bir özellik değil. Orangutan topluluklarını inceleyen araştırmacılar, insansı maymunların da topluluk içinde öğrendiklerini birçok kuşağa aktardıklarını gösterdi. Böylece ilk kez insan ve insansı maymunun evrimsel köklerini paylaştıklarını kanıtlayan bir sonuç elde edildi (Current Biology).
Bilim Teknik
İnsanlar yeni davranış biçimlerini sosyal öğrenmeyle bir kuşaktan diğerine aktarır. Birçokları için insanda kültürün varlığı çevresine en iyi şekilde uyum sağladığını gösterir. Bu insan ve hayvanda farklıdır. Kültürün sadece insanlarda mı varolduğu yoksa daha derin evrimsel köklere mi uzandığı, bilimin çözülmemiş problemlerinden biriydi. Biyologlar yaklaşık on yıl önce, doğada yaşayan insansı maymunları inceleyerek, davranış motiflerinin coğrafi dağılımlarını dikkate almış ve davranışların tıpkı insanda olduğu gibi yeniliklerin kültürel aktarımı sayesinde oluşup oluşmadığını araştırmış. Davranışlardaki coğrafi çeşitliliğin kültürel mi olduğu yoksa genetik faktörlerin ve çevresel etkilerin bir sonucu mu olduğu açıklanamıyordu.
Zürich Üniversitesi’nde Michael Krützen ile çalışan antropologlar Sumatra ve Borneo’da yaşayan dokuz orangutan topluluğunun davranış motiflerinin coğrafi dağılımını inceledi. Sonuca göre genetik faktörler veya çevresel etkiler, orangutan popülasyonlarındaki davranış motiflerini açıklayamıyor. Bazı şeyleri sosyal olarak öğrenmek ve aktarmak birçok kuşak üzerinden hem insanda hem de insanlı maymunda evrimle yansımıştır. Anlaşıldığı üzere kültürel davranış yetisi insansı maymunun uzun yaşam beklentisi ve değişen çevre koşullarına uyum sağlama ihtiyacıyla gelişti.
İnsansı kültürün kökleri düşündüğümüzden çok daha derinlere iniyor. Bilimciler bir insansı maymun türü için bir araya getirilen en büyük veri yığınından yararlanarak, 100.000 saatlik davranış verisini inceledi, 150’yi aşkın orangutanın genetik profilini çıkardı ve uydu destekli uzaktan keşif sistemiyle de ekolojik farklılıklar hakkında bilgi topladı. Sosyal yapı ve davranış ekolojisindeki farklılıklardan sorumlu parametreleri incelediklerinde çevresel etkiler ve az da olsa genetik faktörlerin etkili olduğunu gördü. Bu şekilde ölçülen parametrelerin gerçekten de bir şeyler ifade ettiği ortaya çıkmış. Bu da onları genetik faktörlerin ya da çevresel etkilerin orangutanlardaki davranış motiflerini açıklayabilir mi sorusuna götürmüş. Yanıt hayır olduğu için, davranış çeşitliliklerindeki kültürel yorumlamanın orangutanlar için de geçerli olduğu sonucuna vardık diyor bilim insanları.
Darwin,evrim teorisi,çeşitlilik, evrim, genetik, genetik,fosil,mutasyon, Ekoloji
Etiketler: alternatif tıp,sağlık,resim,sanat
ınsan,
kökleri,
kültürel,
maymun,
paylaşıyor
3 Kasım 2011 Perşembe
Anlamasanda Olur !..: Ölüm anındaki ışığın sırrı ne?
Anlamasanda Olur !..: Ölüm anındaki ışığın sırrı ne?: Bilimsel deneyimler, ölümün eşiğinden dönüşün tüm boyutlarının nöro-psikolojik ya da psikolojik temellerini ortaya koyuyor. Uzmanlar, ins...
Nedir, Neden, Nasıl, Nerede, Ne zaman, Hangi
Nedir, Neden, Nasıl, Nerede, Ne zaman, Hangi
Nedir, Neden, Nasıl, Nerede ?: Sigara İçmek, Sigara Neden İçilir, Sigara Nikotin
Nedir, Neden, Nasıl, Nerede ?: Sigara İçmek, Sigara Neden İçilir, Sigara Nikotin: Sigara İçmek, Sigara Neden İçilir, Sigara Nikotin Sigaraya Başlama Nedenleri, Sigara İçme Türkiye nüfusunun yaklaşık yarısı sigara i...
Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale
Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale
Hologram Teorisi ve Eşzamanlılık
Hazırlayan : Hülya Xxanadu
Beyin Bir HologramdırBu tanımlama, görünen dünyanın yanlış olduğu anlamına gelmez; orada bir gerçeklik seviyesinde nesnelerin bulunmadığını göstermez. Bunun anlamı şudur: Bu gerçekliğin arasından geçip, evrene holografik bir sistemle bakacak olursanız, başka bir görüntüye ulaşır, farklı realiteye varırsınız. Ve bu diğer gerçeklik şimdiye dek bilimsel olarak açıklanamayan şeyleri-paranormal fenomenleri, eşzamanlılığı, olayların sanki anlamlı gibi görünen karşılaşmalarını-açıklayabilir.
Karl Pribram
Psychology Today dergisinde yayımlanmış bir röportajdan (kaynak 1)
Hologram Teorisi ve Eşzamanlılık
Bir önceki yazı da Bohm’dan oldukça fazla bahsetmiştik ve biraz daha araştırma gereği hissettim ama konuya önce Pribram’ın Holografik Modeli ile giriş yapalım. Bakın neler buldum, umarım bu yazıların sonunda bir ekonomist olarak, ünlü ekonomist fıkrasında olduğu gibi size karşıdaki tepeyi göstermem. Bilmeyenler için önce bu fıkrayı anlatarak başlayayım:
Bilim adamları kaybolurlar, ellerinde bir harita vardır. Ekonomist ‘durun! Ben şimdi nerede olduğumuzu bulurum, merak etmeyin ’ der, biraz hesap yapar, inceler ve şöyle devam eder. ‘Tamam buldum. Şu karşıdaki tepeyi görüyormusunuz? İşte hesaplarıma göre şuan tam o tepenin üzerinde bulunuyoruz.’
Pribram’ı holografik modeli biçimlendirmeye yönelten ilk çıkış noktası, anıların beyinde nasıl ve nerede depolanmakta olduğu sorusuydu. Bu gizemle ilgilenmeye başladığı 1940’ların ilk yıllarında anıların beyinde belirli bir yerde yerleşmiş olduğu kanısı egemendi. Kişinin sahip olduğu her anı, örneğin büyük annesini en son gördüğün anın, beyin hücrelerinin belirli bir yerinde bulunduğuna inanılırdı. Bu gibi anı izlerine engramlar deniliyordu, bir engramın hangi maddeden yapıldığını-bir nöron mu, yoksa özel bir tür molekül mü olduğunu – hiç kimse bilmiyordu.
Etiketler: alternatif tıp,sağlık,resim,sanat
eşzamanlılık,
hologram,
teorisi
2 Kasım 2011 Çarşamba
Anlamasanda Olur !..: Nil Gün'ün Çekim Yasası'ndan
Anlamasanda Olur !..: Nil Gün'ün Çekim Yasası'ndan: Nil Gün'ün Çekim Yasası'ndan - Evren her şeye “evet” der. Ben başarabilirim, dersen başarırsın. - Söz, düşünce, duygu ve davranışlar biz...
Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale
Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale
Anlamasanda Olur !..: Gizli Bahçemiz / 9 Kutsal Bahçe
Anlamasanda Olur !..: Gizli Bahçemiz / 9 Kutsal Bahçe: " Gün Ağarmış fahişeler hala sokaklarda Keşler kıyı bucak yabani gözlerle ışığı arıyor Şişko bir kadının basamak çıkmaktan soluğu kesilmi...
Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui
Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui
Anlamasanda Olur !..: Üzerinizdeki Yükü Atmanın Yolları
Anlamasanda Olur !..: Üzerinizdeki Yükü Atmanın Yolları: Stresten uzak bir hayat sürmek pek mümkün değil ama stresle başa çıkmanın yollarını öğrenmek size yarar sağlayabilir. Stresle başa çıkmak ...
Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui
Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui
Anlamasanda Olur !..: Ruhumuzu Yaşlandıran Düşüncelerimiz
Anlamasanda Olur !..: Ruhumuzu Yaşlandıran Düşüncelerimiz: Ruhumuzu Yaşlandıran Düşüncelerimiz *İşim başımdan aşkın. Bu iş bana zor geliyor. *İşimi ve çalışmayı sevmiyorum. *Kendime bakmama g...
Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale
Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale
Anlamasanda Olur !..: Bizi Genç Tutan Düşünceler
Anlamasanda Olur !..: Bizi Genç Tutan Düşünceler: Bizi Genç Tutan Düşünceler *İşlerim düzeliyor ve iyiye gidiyor. *İşimi ve çalışma ortamımı seviyorum. *Kendime iyi bakmalıyım. *Bu...
Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale
Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale
1 Kasım 2011 Salı
Türkiye'nin Ezber Bozan Sıradışı Haber Gazetesi: Enkaz altında nasıl sağ kalabiliriz ?
Türkiye'nin Ezber Bozan Sıradışı Haber Gazetesi: Enkaz altında nasıl sağ kalabiliriz ?: Enkaz altında sağ kalmanın püf noktaları Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Sağlık Yüksekokulu Acil Yardım ve Afet Yönetimi (AYA...
Çocuklar için - Çocuk Dünyası Eğitim - Oyun - Eylence - Çocukca Çocuk Sitesi
Çocuklar için - Çocuk Dünyası Eğitim - Oyun - Eylence - Çocukca Çocuk Sitesi
31 Ekim 2011 Pazartesi
Natural Life - Doğa ve Doğal Yaşam: Gripten koruyan besinler
Natural Life - Doğa ve Doğal Yaşam: Gripten koruyan besinler: Mevsim geçişlerinin yaşandığı dönemlerde soğuk algınlığı ve grip gibi hastalıkların görülme sıklığı artıyor. Uzmanlara göre ise bu h...
Son haberler.Spor, Finans, Kültür Sanat Magazin, Ekonomi, Dış Haberler, Politika Haberleri
Son haberler.Spor, Finans, Kültür Sanat Magazin, Ekonomi, Dış Haberler, Politika Haberleri
29 Ekim 2011 Cumartesi
Ekosistem Canlı Yaşamı: Dinazorlar da kuşlar gibi göçüyormuş!
Ekosistem Canlı Yaşamı: Dinazorlar da kuşlar gibi göçüyormuş!: Dinazorların da kuşlar ve hayvanlar gibi gibi göç ettiği ortaya çıktı. ABD'de Colorado Üniversitesi'nden bilim insanlarının araştırmal...
Computer - Internet Technology Design World --------------- Bilim ve Toplum - Bilim ve Teknik -- -------------------- internet,oyun,bilgisayar,bilişim,Programlama,Bilim Network,Msn,Yahoo,messenger,Gmail,Hotmail,Cep, İPhone,Android
Computer - Internet Technology Design World --------------- Bilim ve Toplum - Bilim ve Teknik -- -------------------- internet,oyun,bilgisayar,bilişim,Programlama,Bilim Network,Msn,Yahoo,messenger,Gmail,Hotmail,Cep, İPhone,Android
Bilgisayar - İnternet - Bilim Teknoloji Tasarım Dünyası: Yaşam nerede başladı!
Bilgisayar - İnternet - Bilim Teknoloji Tasarım Dünyası: Yaşam nerede başladı!: Bilimadamları, dünyanın en ıssız yerlerinden biri olan Grönland'da bundan tam 3.8 milyar yıl önce yaşamı ateşleyen kıvılcımın çıktığını ...
Nedir, Neden, Nasıl, Nerede, Ne zaman, Hangi
Nedir, Neden, Nasıl, Nerede, Ne zaman, Hangi
28 Ekim 2011 Cuma
Kadın ve Erkek Yaşamı - Yaşam Oyunları: Erkekleri anlamak
Kadın ve Erkek Yaşamı - Yaşam Oyunları: Erkekleri anlamak: Erkekleri anlamak zormuş! İlişkide erkeğin yaptığı hatayı, ihaneti kabullenebilmek çok zordur. Kimi gururunu ön plana çıkarır ve ilişkiyi b...
Son haberler.Spor, Finans, Kültür Sanat Magazin, Ekonomi, Dış Haberler, Politika Haberleri
Son haberler.Spor, Finans, Kültür Sanat Magazin, Ekonomi, Dış Haberler, Politika Haberleri
26 Ekim 2011 Çarşamba
Kaplıcaların Faydaları
Kaplıcaların Faydaları
Kaplıca, sıcak yeraltı sularından yararlanmak için yeryüzüne çıktıkları kaynakların çevresine kurulan hamam görünümündeki tesislere verilen isimdir. İnsan sağlığı açısından yararlı olduğu, bazı hastalıkları iyileştirici özelliği bulunduğu bilinen kaplıcalar, turizm açısından da önem taşırlar.
• Solunum Sistemi Hastalıkları
Astma bronşiyal, Aronik bronşit, Alerjik üst solunum yolu hastalıkları, Pnömokonyoz'dır. Bu tür hastalıklarda daha çok klimaterapi uygulanmaktadır.
• Cilt Hastalıkları
Egzema, Akne, Psöriasis, Nörodermit, Kronik rezidüel ürtiker.
• Kas- İskelet Sistemi Hastalıkları
Dejeneratif eklem hastalıkları(Kireçlenmeler), Yumuşak doku romatizmaları, Bazı inflamatuar romatizmal hastalıklar (örneğin Ankilozan Spondilit, Romatoid Artrit), Ortopedik girişimler sonrası, Travmalar sonrası'dır. Bu tür hastalıklarda daha çok banyo kürleri uygulanmaktadır.
• Kalp-Dolaşım Sistemi Hastalıkları
Kompanse kalp yetmezliği, Fonksiyonel dolaşım bozukluğu, Esansiyel hipertansiyon, Varisler, Periferik arter hastalıkları, Esansiyel hipontansiyon (özellikle ortostatik)'dır. Bu tür hastalıklarda daha çok banyo ve iklim kürleri uygulanmaktadır.
• Mide-Bağırsak- Metabolizma Hastalıkları
Mide hastalıkları, Şeker hastalığı, Obesite, Gut, Karaciğer-Safra kesesi fonksiyonel yetmezlikleri'dir. Bu tür hastalıklarda içme kürleri ve şifalı çamur ağırlıklı olarak uygulanmaktadır.
• Böbrek ve İdrar Yoları Hastalıkları
Kronik piyelonefrit, Kronik sistit, Kronik prostatit, Böbrek taşları, Fonsiyonel yetmezlik. Bu tür hastalıklarda içme kürü, şifalı çamur ve banyo kürü ağırlıklı olarak uygulanmaktadır.
• Kadın-Doğum Hastalıkları
Genital organların müzmin hastalıkları, Vejetatif over yetmezliği, Fonksiyonel sterilite (kısırlık), Ameliyatlar sonrası adhezyon profilaksisi, Dismenore, Fluor. Bu tür hastalıklarda daha çok banyo kürü uygulanmaktadır.
• Nörolojik Hastalıklar
Merkezi ve periferik kronik inflamatuar hastalıklar, Omurga hastalıkları, Travmatik lezyonlar, Spastik paraliziler, Nöro ve myopatiler, Vasküler nörolojik hastalıklar, inme rehabilitasyonu, Nöro-vejetatif distoni'dir.
Etkin Bir Kaplıca Tedavisi Nasıl Olmalıdır?
Etkin bir kaplıca tedavisi, konu ile ilgili uzman doktorun yönlendirmesi ve yetkili doktorun gözetiminde yapılmalıdır. Kaplıca kür tedavisi yetkili olan doktor tarafından düzenlenmeli ve takip edilmelidir. Ayrıca aşağıda belirtilen genel mahiyetteki hususlar tavsiye edilmektedir.
• Banyo suyunun sıcaklığı 34-36 ºC, 36-38 ºC, 40-42 ºC olmalıdır.
• Banyo sayısı haftada 3-6 gün arasında değişebilir.
• Günde tek veya iki banyo uygulanabilir.
• Yeterli sıvı desteği sağlanmalıdır.
• Kürde toplam banyo sayısı 15-20 arasında olabilir. Banyo kürünün süresi en az 2, en çok 6 hafta sürer.
• Termal havuz içinde yüzülmemeli, fazla hareket etmeden dik veya oturur pozisyonda durulmalıdır.
• Su içi egzersiz yapılacaksa vücudun ne sıcak ne de soğuk hissettiği 34-35 ºC veya daha düşük sıcaklıklarda sular kullanılmalıdır. Kesinlikle daha sıcak sularda egzersiz yapılmamalıdır.
• Kişi banyodan sonra mutlaka iyice kurulanmalı ve termal konfor koşullarına uygun ısıtılmış (24-25 ºC) bir odada yarım ile bir saat kadar dinlenmelidir.
• Dinlenmeden sonra kişi masaj ve egzersize alınabilir veya sportif aktivitelere katılabilir.
Kaynakça
KARAGÜLLE M.ZEKİ, DOĞAN MAHMUT B.,“Kaplıca Tıbbı ve Türkiye Kaplıca Rehberi”, İstanbul, 2002, Nobel Matbaacılık.
Kaplıca, sıcak yeraltı sularından yararlanmak için yeryüzüne çıktıkları kaynakların çevresine kurulan hamam görünümündeki tesislere verilen isimdir. İnsan sağlığı açısından yararlı olduğu, bazı hastalıkları iyileştirici özelliği bulunduğu bilinen kaplıcalar, turizm açısından da önem taşırlar.
• Solunum Sistemi Hastalıkları
Astma bronşiyal, Aronik bronşit, Alerjik üst solunum yolu hastalıkları, Pnömokonyoz'dır. Bu tür hastalıklarda daha çok klimaterapi uygulanmaktadır.
• Cilt Hastalıkları
Egzema, Akne, Psöriasis, Nörodermit, Kronik rezidüel ürtiker.
• Kas- İskelet Sistemi Hastalıkları
Dejeneratif eklem hastalıkları(Kireçlenmeler), Yumuşak doku romatizmaları, Bazı inflamatuar romatizmal hastalıklar (örneğin Ankilozan Spondilit, Romatoid Artrit), Ortopedik girişimler sonrası, Travmalar sonrası'dır. Bu tür hastalıklarda daha çok banyo kürleri uygulanmaktadır.
• Kalp-Dolaşım Sistemi Hastalıkları
Kompanse kalp yetmezliği, Fonksiyonel dolaşım bozukluğu, Esansiyel hipertansiyon, Varisler, Periferik arter hastalıkları, Esansiyel hipontansiyon (özellikle ortostatik)'dır. Bu tür hastalıklarda daha çok banyo ve iklim kürleri uygulanmaktadır.
• Mide-Bağırsak- Metabolizma Hastalıkları
Mide hastalıkları, Şeker hastalığı, Obesite, Gut, Karaciğer-Safra kesesi fonksiyonel yetmezlikleri'dir. Bu tür hastalıklarda içme kürleri ve şifalı çamur ağırlıklı olarak uygulanmaktadır.
• Böbrek ve İdrar Yoları Hastalıkları
Kronik piyelonefrit, Kronik sistit, Kronik prostatit, Böbrek taşları, Fonsiyonel yetmezlik. Bu tür hastalıklarda içme kürü, şifalı çamur ve banyo kürü ağırlıklı olarak uygulanmaktadır.
• Kadın-Doğum Hastalıkları
Genital organların müzmin hastalıkları, Vejetatif over yetmezliği, Fonksiyonel sterilite (kısırlık), Ameliyatlar sonrası adhezyon profilaksisi, Dismenore, Fluor. Bu tür hastalıklarda daha çok banyo kürü uygulanmaktadır.
• Nörolojik Hastalıklar
Merkezi ve periferik kronik inflamatuar hastalıklar, Omurga hastalıkları, Travmatik lezyonlar, Spastik paraliziler, Nöro ve myopatiler, Vasküler nörolojik hastalıklar, inme rehabilitasyonu, Nöro-vejetatif distoni'dir.
Etkin Bir Kaplıca Tedavisi Nasıl Olmalıdır?
Etkin bir kaplıca tedavisi, konu ile ilgili uzman doktorun yönlendirmesi ve yetkili doktorun gözetiminde yapılmalıdır. Kaplıca kür tedavisi yetkili olan doktor tarafından düzenlenmeli ve takip edilmelidir. Ayrıca aşağıda belirtilen genel mahiyetteki hususlar tavsiye edilmektedir.
• Banyo suyunun sıcaklığı 34-36 ºC, 36-38 ºC, 40-42 ºC olmalıdır.
• Banyo sayısı haftada 3-6 gün arasında değişebilir.
• Günde tek veya iki banyo uygulanabilir.
• Yeterli sıvı desteği sağlanmalıdır.
• Kürde toplam banyo sayısı 15-20 arasında olabilir. Banyo kürünün süresi en az 2, en çok 6 hafta sürer.
• Termal havuz içinde yüzülmemeli, fazla hareket etmeden dik veya oturur pozisyonda durulmalıdır.
• Su içi egzersiz yapılacaksa vücudun ne sıcak ne de soğuk hissettiği 34-35 ºC veya daha düşük sıcaklıklarda sular kullanılmalıdır. Kesinlikle daha sıcak sularda egzersiz yapılmamalıdır.
• Kişi banyodan sonra mutlaka iyice kurulanmalı ve termal konfor koşullarına uygun ısıtılmış (24-25 ºC) bir odada yarım ile bir saat kadar dinlenmelidir.
• Dinlenmeden sonra kişi masaj ve egzersize alınabilir veya sportif aktivitelere katılabilir.
Kaynakça
KARAGÜLLE M.ZEKİ, DOĞAN MAHMUT B.,“Kaplıca Tıbbı ve Türkiye Kaplıca Rehberi”, İstanbul, 2002, Nobel Matbaacılık.
Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui
Etiketler: alternatif tıp,sağlık,resim,sanat
Alternatif Tıp,
biyoenerji,
Faydaları,
fitoterapi,
hipnoz,
kaplıcaların,
meditasyon,
reİkİ,
sağlık,
şifa,
Şifalı Bitkiler,
tamamlayıcı tedavi,
Taşlar,
tıp,
yoga
E vitamini deposu: Ruşeym
E vitamini deposu: Ruşeym
Her ton buğdayın işlenmesinden bir kilogram elde edilen ve E vitamini ve mineral bakımından zengin olan ruşeym tüketiminin her geçen gün arttığı, kullanımının yaygınlaştırılması için de tanıtım amaçlandığı bildirildi.
Adana'da uzun yıllar faaliyet gösteren Karşıyaka Un Fabrikası Dış Ticaret Müdürü Göktay Dönmez, buğdaydan, un, makarna ve irmik gibi ürünlerin yanı sıra Türkiye'de yeni yeni tanınmaya başlanan ruşeym üretimi de yapıldığını söyledi.
Türk halkının beslenmesinde önemli yeri olan buğdayın her tonundan bir kilogram elde edilen ruşeymin, doğal E vitamini ve mineral zengini olduğunu belirten Dönmez, bu maddenin Avrupa ülkeleri ve ABD'deki tüketiminin hayli fazla olduğunu bildirdi.
Dönmez, üretimini yaptıkları ruşeymi tüketimi alışkanlığını Türkiye geneline yaygınlaştırma konusundaki çabalarının sürdüğünü kaydederek, şöyle konuştu:
''Bu ürünü 250'şer gramlık ambalajlı paketlerde ulusal ve bölgesel zincir marketlere ve doğal ürün satışı yapan firmalara veriyoruz. Her paketi 5 TL'den satışa sunulan bu ürün, daha çok İstanbul, Ankara ve İzmir gibi nüfusu yoğun olan kentlerde rağbet görüyor. Bu şehirlerdeki tüketim fazlalığı, aynı zamanda doğal ürün satışı yapan merkez sayısının fazla olmasından da kaynaklanıyor. Bu yıl yaklaşık 10 ton üretim yaparak piyasaya sürdük. Geçen yıl bu miktar hayli düşüktü. Sağlıklı yaşaman kaynağı olan bu ruşeymin üretim miktarının yükselmesi, tüketiminin gelecekte hayli artacağına işaret ediyor.''
Dönmez, ruşeym tüketimini artırmak amacıyla firma olarak narenciyede olduğu gibi tanıtım programı hazırlayacaklarını da söyledi.
Tüketim alışkanlığının yaygınlaşması halinde ruşeymin vitamin tableti halinde üretiminin de yapılacağını ifade eden Dönmez, şöyle konuştu:
''Dünyada 'wheat germ' olarak bilinen ruşeym, buğdayın en tepesindeki embryo. Bu embryo, tohumun üremesini ve çimlenmesini sağlıyor. Ruşeym, buğdayın kalbi ve hayat kaynağı olarak ifade ediliyor. 'Doğanın Altın Sırrı' olarak sunumunu yaptığımız bu ürün, lif değeri yüksek tokluk hissi veren lezzetli bir besin maddesi.''
Kullanım ve yararları
Ruşeym, soğuk süt veya yoğurt ile karıştırabilir, taze ya da kuru meyveye ilave edilerek zenginleştirilebilir, çorba, salata gibi yiyeceklerin üzerine serpilerek lif değeri arttırılabilir.
Yemek pişirirken baharat yerine vitamin olarak kullanabileceği bildirilen bu ürün, aynı zamanda dünya mutfağındaki çeşitli yemek tarifleri için tercih edilebiliyor.
Bunların yanı sıra, yaşlılığı geciktirici, E vitamini olarak kullanılabilir ve böylece vücutta hücre zarının dayanıklılığını sağladığı, vücudun bağışıklık sistemini destekleyerek kanserin önlenmesinde önemli rol oynadığı, aterosklorozun oluşumunu engelleyici etki gösterdiği ve koroner kalp hastalığı riskini azalttığı ifade edilen ruşeymin, pıhtı azaltıcı etkisiyle kanın akıcılığına, diyabetli hastalarda damar tıkanıklarının önlenmesine yardımcı olduğu belirtiliyor.
Ayrıca, uzmanlar tarafından sinir sistemi hastalıklarında olumlu etkiler gösterip, gözde katarakt oluşumunu geciktirdiği, cildi güzelleştirip, kırışıklıkları önlediği kaydedilen bu ürünün kısırlık tedavisinde etkin olarak kullanıldığı, kansızlığı önleyip, halsizliği giderdiği kaydediliyor.
Her ton buğdayın işlenmesinden bir kilogram elde edilen ve E vitamini ve mineral bakımından zengin olan ruşeym tüketiminin her geçen gün arttığı, kullanımının yaygınlaştırılması için de tanıtım amaçlandığı bildirildi.
Adana'da uzun yıllar faaliyet gösteren Karşıyaka Un Fabrikası Dış Ticaret Müdürü Göktay Dönmez, buğdaydan, un, makarna ve irmik gibi ürünlerin yanı sıra Türkiye'de yeni yeni tanınmaya başlanan ruşeym üretimi de yapıldığını söyledi.
Türk halkının beslenmesinde önemli yeri olan buğdayın her tonundan bir kilogram elde edilen ruşeymin, doğal E vitamini ve mineral zengini olduğunu belirten Dönmez, bu maddenin Avrupa ülkeleri ve ABD'deki tüketiminin hayli fazla olduğunu bildirdi.
Dönmez, üretimini yaptıkları ruşeymi tüketimi alışkanlığını Türkiye geneline yaygınlaştırma konusundaki çabalarının sürdüğünü kaydederek, şöyle konuştu:
''Bu ürünü 250'şer gramlık ambalajlı paketlerde ulusal ve bölgesel zincir marketlere ve doğal ürün satışı yapan firmalara veriyoruz. Her paketi 5 TL'den satışa sunulan bu ürün, daha çok İstanbul, Ankara ve İzmir gibi nüfusu yoğun olan kentlerde rağbet görüyor. Bu şehirlerdeki tüketim fazlalığı, aynı zamanda doğal ürün satışı yapan merkez sayısının fazla olmasından da kaynaklanıyor. Bu yıl yaklaşık 10 ton üretim yaparak piyasaya sürdük. Geçen yıl bu miktar hayli düşüktü. Sağlıklı yaşaman kaynağı olan bu ruşeymin üretim miktarının yükselmesi, tüketiminin gelecekte hayli artacağına işaret ediyor.''
Dönmez, ruşeym tüketimini artırmak amacıyla firma olarak narenciyede olduğu gibi tanıtım programı hazırlayacaklarını da söyledi.
Tüketim alışkanlığının yaygınlaşması halinde ruşeymin vitamin tableti halinde üretiminin de yapılacağını ifade eden Dönmez, şöyle konuştu:
''Dünyada 'wheat germ' olarak bilinen ruşeym, buğdayın en tepesindeki embryo. Bu embryo, tohumun üremesini ve çimlenmesini sağlıyor. Ruşeym, buğdayın kalbi ve hayat kaynağı olarak ifade ediliyor. 'Doğanın Altın Sırrı' olarak sunumunu yaptığımız bu ürün, lif değeri yüksek tokluk hissi veren lezzetli bir besin maddesi.''
Kullanım ve yararları
Ruşeym, soğuk süt veya yoğurt ile karıştırabilir, taze ya da kuru meyveye ilave edilerek zenginleştirilebilir, çorba, salata gibi yiyeceklerin üzerine serpilerek lif değeri arttırılabilir.
Yemek pişirirken baharat yerine vitamin olarak kullanabileceği bildirilen bu ürün, aynı zamanda dünya mutfağındaki çeşitli yemek tarifleri için tercih edilebiliyor.
Bunların yanı sıra, yaşlılığı geciktirici, E vitamini olarak kullanılabilir ve böylece vücutta hücre zarının dayanıklılığını sağladığı, vücudun bağışıklık sistemini destekleyerek kanserin önlenmesinde önemli rol oynadığı, aterosklorozun oluşumunu engelleyici etki gösterdiği ve koroner kalp hastalığı riskini azalttığı ifade edilen ruşeymin, pıhtı azaltıcı etkisiyle kanın akıcılığına, diyabetli hastalarda damar tıkanıklarının önlenmesine yardımcı olduğu belirtiliyor.
Ayrıca, uzmanlar tarafından sinir sistemi hastalıklarında olumlu etkiler gösterip, gözde katarakt oluşumunu geciktirdiği, cildi güzelleştirip, kırışıklıkları önlediği kaydedilen bu ürünün kısırlık tedavisinde etkin olarak kullanıldığı, kansızlığı önleyip, halsizliği giderdiği kaydediliyor.
Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui
Etiketler: alternatif tıp,sağlık,resim,sanat
deposu,
e vitamini,
ruşeym
Sihirli İğneler Ve Akupunktur...
Akapunkturun en çok sigarayı bırakmada ve zayıflamada yaygın bir şekilde kullanıldığı düşünülür. Aslında çok daha yaygın bir kullanım alanı var akupunkturun. Solunum yolu hastalıkları (astım, bronşit, sinüzit vs), kalp-damar hastalıkları (hipertansiyon, hipotansiyon), sindirim sistemi hastalıkları (gastrit, ülser, diş ağrısı, aft), üro-genital sistem hastalıkları (sistit, kısırlık), romatizmal hastalıklar, alerjiler, alışkanlıklar (sigar, alkol vs), selülit, obezite, kronik yorgunluk, stres, depresyon gibi. Listeyi daha da uzatabiliriz. Birçok hastalığın tamamlayıcı tedavisinde uygulanıyor akupunktur. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) raporuna göre yan etkisi olmayan bir tedavi şekli. Türkiye’de 1991’den beri yasal olarak uygulanıyor.
M.Ö. 200 yılında konuyla ilgili kaynak kitaplara rastlıyoruz. Brezilya'da yamyam bir kabilenin kamış yardımıyla akupunktur noktalarına iri okçuklar üflediği kaynaklarda yer alıyor. Ancak akupunkturu ilk sistematize edenler Çinliler. Akupunktur Çincede 'chen- chin' (iğne ve ısı) olarak adlandırılıyor. Batıda ise akus (iğne) ve punctura (batırmak) sözcüklerinin birleşimiden oluşuyor. Evrende birbirine zıt iki enerji olduğundan bahsedilir Çin’de. Yin ve Yang adı verilen bu zıt enerjiler aynı zamanda birbiriyle uyumludur da. Yin siyahı, Yang ise beyazı temsil eder. Ancak Yang ve Yin iç içedir. Birbirinin içindedir. Yang’ın içinde Yin, Yin’in içinde ise Yang vardır. Yin ve Yang devamlı dengesizlik içindedir ve dengeyi bulmaya çalışır. İşte vücudumuzda da yin ve yang karşıtlığı vardır. Örneğin vücudumuzun sol tarafı Yang, sağ tarafı Yin'dir. Yin ve Yang’ın dengesizliği vücutta bazı anormalliklere (hastalıklara) yol açmaktadır. İşte akupunktur denilen iğne tedavisi ile uyarı noktalarının uyarılması sonucu bu denge sağlanmaktadır.
5000 yıllık bir şifa yöntemi olan akupunktur, saç teli kalınlığındaki metalik özel iğnelerle yapılıyor. Her hasta için mutlaka hastaya özel bir program uygulanıyor. Akupunktur tedavisinde, iğne batırılması sonucu oluşan ağrıyı ‘sinek ısırması’na benzetebiliriz. Tedavi sonrasında hastalar sakinleşmekte ve canlanmakta. Akupunktur tedavisinde kullanılan iğneler steril çelik iğneler. Bunlar tek kullanımlık. Altın veya gümüş iğneler de sterilize edilerek kullanılmakta. Southhampton ve Londra Üniversitesilerinde akupunkturla ilgili yapılan araştırmalarda akupunktur iğnelerinin acıyı ortadan kaldırdığı ve enerji dengesini sağladığı ortaya konulmuştur. Bilindiği gibi insan vücudunun kendi kendini onarım gücü çok yüksek. Onarım gücünü harekete geçiren belli bazı uyarı noktaları var. Vücudumuzda 1000 kadar uyarı noktası var. Akupunktur tedavisinde önemli olan hangi noktaya nasıl bir uyarı yapılacağı. Tedavide kulak, boyun, el ve diğer vücut bölgeleri kullanılıyor.
En çok uyarı noktası ellerde ve kulakta bulunuyor. Kulak şematik olarak çeninin ana rahmindeki duruşuyla aynıdır. Kulak üzerindeki tüm akupunktur noktaları bu esasa göre yer alır. Akupunktur noktalarına yapılan iğnelerle yapılan uyarılar organizmanın her yerine ulaşacak haberler iletiyor. İletişim, akupunktur noktasını oluşturan hücrelerden başlıyor. Lokal hücresel uyarıları sinir terminallerine ulaşıyor, ordan da son olarak beyne. Beyin gerekli organa uyaranı iletiyor. Böylece enerji dengesi sağlanıyor ve hastalık ortadan kalkıyor. Başlıca akupunktur çeşitleri lazer akupunktur, vücut akupunkturu, corpus line, Tuine Çin Masajı, Manyetik alan tedavisi ve singlet Oxygen Energy'dir. Lazer Akapunktur iğne batırmak yerine lazerle uyarı noktası uyarılıyor. Bu yöntem daha çok vücutta çeşitli nedenlerle oluşan izlerin tedavisinde kullanılıyor. Vücut akupunkturunda özel iğnelerle vücuttaki uyarı noktalarının uyarılması sonucu enerji dengesi sağlanıyor ve tedavi yapılıyor. Corpus line, selülit tedavisi ve bölgesel zayıflama amacıyla kullanılıyor. Manyetik Alan tedavisi strese bağlı hastalıkların (uyku bozukluğu, konsantrasyon yitimi, unutkanlık vs.) düzeltilmesinde uygulanıyor. Bir nevi sanayileşme ile birlikte bozulan manyetik alanımızın dengesini yeniden sağlıyor. Singlet Oxygen Energy (SOE) ile oksijen vücudumuzun kullanabileceği en iyi formda üretiliyor. Romatizmal hastalıklar, cilt hastalıkları, solunum yolu hastalıkları gibi hastalıkların tedavisinde kullanılıyor.
AKUPUNKTUR İLE SİGARA BIRAKMA
Beynimizde bulunan endorfin ve serotonin maddeleri rahatlık ve keyifle ilgili maddeler. Mutlu olduğumuzda ya da bir yerimiz acıdığında endrorfin ve serotonin düzeyi artıyor. Yine çikolata yenilmesi veya kahkaha atılması bu maddelerin düzeyini artırıyor. Sigara kullananlarda ise endorfin ve serotonin salgılama işini sigara yapıyor. Denge bozuluyor yani. Sevinince de üzülünce de sigara içilmesinin nedeni bu. Sigarayı bıraktığınız ilk günlerde bozulan denge sonucu sigaranın endorfin serotonin maddelerini salgılaması nedeniyle, vücut endorfin ve serotonin salgılamayacaktır. Endişeye mahal yok zira 72 saat sonra beyin eski görevini yapmaya başlayacak. 72 saatlik bekleme sürecinde vücudun yoksunluk hissini ortadan kaldırmak için akupunktur ile uyarı noktalarının uyarılması sonucu beyin endorfin ve serotonin salgılayacak, bozulan denge yeniden sağlanacaktır. Tabii akupunktur tedavisine sigarayı bırakma kararı alınmış olarak gidilmeli. Tedaviye başlamadan önce en az 12 saat sigara içilmemiş olmalı. Çünkü vücudun göstereceği reaksiyonlar doğrultusunda tedavi uygulanacak. Tedavi süresince sigara içilmemesi gerekiyor. Sigara bırakma tedavisinde akupunktura yardımcı olarak lazer, SOE vb birkaç yöntem daha kullanılıyor.
AKUPUNKTUR İLE ZAYIFLAMA
Kulak kepçesinde bulunan hassas noktalar tespit edilerek bu noktalara metal iğneler batırılıyor. Seans sonunda kalıcı iğneler takılıyor. Metabolizmanın artması ve sinir sisteminin gevşemesi organizmaya kontrol imkanını veriyor. İğnelerle verilen uyarı neticesinde açlık ve iştah hissi kontrol altına alınıyor.
AKUPUNKTUR SEANSLARI
Genellikle 5-6 seans yeterli. Bir seans genelde 20 dakika. 10-15 seanslık akupunktur tedavisine kür deniliyor. Seans sayısı hastalığa ve hastanın yaşına göre de değişiyor. Her seansta deriye yaklaşık 15 iğne hızlıca batırılıyor, 10 dakika bekletiliyor. Bazen yerinde döndürülüyor. İğne boyu 2 cm kadar, derinliği ise birkaç cm kadar olabilmekte. Doku boyunca ilerleme nedeniyle herhangi bir kanama veya tahribat olmuyor. İğnenin batırıldığı yerdeki hücre tarafından ATP üretiliyor. Böylelikle hücrede elektriksel değişim başlıyor. Elektiriksel değişim beyne ulaşıyor. Beyin uyarıları yorumlayarak tedaviye ihtiyaç duyan organ için gerekli iyileştirici mekanizmaları harekete geçiriyor. Akupunktur tedavisinde psikolojik etki çok az. Organik bir tedavi. Akupunkturda en başarılı olunan tedaviler eklem ve romatizma ağrıları, uykusuzluk, kas kasılması tedavileri. Mide ve sinir sistemine yönelik tedaviler de çok başarılı.
Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui
Etiketler: alternatif tıp,sağlık,resim,sanat
Akupunktur,
İğneler,
sihirli
24 Ekim 2011 Pazartesi
Sağlık - Tıp Bilimleri - Tıp Fakültesi Dersleri: Bilgisayar bağımlılığı nasıl tedavi edilir?
Sağlık - Tıp Bilimleri - Tıp Fakültesi Dersleri: Bilgisayar bağımlılığı nasıl tedavi edilir?: Gelişen teknoloji büyük kolaylıklar sağlarken sağlığı da olumsuz etkiliyor. Özellikle gençleri ve çocukları etkisi altına alan bilgisay...
Son haberler.Spor, Finans, Kültür Sanat Magazin, Ekonomi, Dış Haberler, Politika Haberleri
Son haberler.Spor, Finans, Kültür Sanat Magazin, Ekonomi, Dış Haberler, Politika Haberleri
Ekosistem Canlı Yaşamı: Gezegenimizi kim kurtaracak? Doğa için 10 kuruluş
Ekosistem Canlı Yaşamı: Gezegenimizi kim kurtaracak? Doğa için 10 kuruluş: Ekoloji Bölüm III: Gezegenimizi kim kurtaracak? Doğa için 10 kuruluş ...
Orman - Ormancılık - Ekoloji - Çevre Ekosistem - çevre,doğa,bitkiler,canlı yaşamıBitki ekolojisi,Hayvan ekolojisi,tür ekolojisi
Orman - Ormancılık - Ekoloji - Çevre Ekosistem - çevre,doğa,bitkiler,canlı yaşamıBitki ekolojisi,Hayvan ekolojisi,tür ekolojisi
Ekoloji : Sorun ne kadar ciddi? Gelecek için umut ışığı
Ekoloji
Bölüm I: Sorun ne kadar ciddi? Gelecek için umut ışığı
Rio Dünya Zirvesi'nde 182 ülkenin Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi'ni imzalamasının ardından 11 yıl geçti. 1992'den günümüze doğal hayatın korunmasına yönelik yapılanlara bakıyoruz.
31 Ağustos 2002'de, Johannesburg'da, sürdürülebilir kalkınma programının tartışıldığı BM Dünya Zirvesi'ni protesto eden göstericiler.
Gazetelerde sık sık küresel ısınma, ozon tabakasındaki incelme, kirlilik, ormanların ve mercanların yok olması gibi çevre sorunlarına ilişkin haberler görüyoruz. İnsanın neden olduğu bu sorunlar, doğal hayat üzerinde gittikçe artan bir baskıya yol açıyor ve her gün daha fazla tür, soyunun tükenmesi tehlikesiyle karşılaşıyor.
1992'de Rio Dünya Zirvesi'nin toplanmasına ve Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi'nin imzalanmasına giden yolu, bu baskı sonucu artan kaygılar açtı.
Sözleşmeye göre, dünya çapında korumaya alınmak üzere yeni alanlar belirlenecek ve her ülke Biyolojik Çeşitlilik Hareket planları hazırlayarak tehlike altındaki türlerin korunmasını garanti altına alacaktı. Yapılacak işin büyük bölümü sivil toplum kuruluşlarına düşüyordu. Fakir ülkelerin de yeni önlemlerin altından kalkabilmeleri için uluslararası işbirliği yapılacaktı.
Rio Zirvesi'nden günümüze bu planlar düzenli bir şekilde uygulamaya koyulamadı ve durum giderek kötüleşmeye devam etti. Uluslararası Doğa Koruma Birliği (IUCN) tarafından hazırlanan "Nesli Tehlikede Olan Türlerin Listesi", 2002 baskısına göre, 11.167 bitki ve hayvan türü soylarının tükenmesi tehdidi altında. Memelilerin dörtte biri, kuşların sekizde biri ve balıkların yüzde 30'u bu tehlikeyle karşı karşıya.
Belirtilen sayılar, 2000 yılında hazırlanan bir önceki listede yer alanlardan daha fazla. Yaklaşık 6.000 bitki türünün de soyu tükenmek üzere. Ancak, dünyadaki bitkilerin sadece yüzde 4'ünün bilindiği gerçeği göz önüne alınınca bu sayının artacağı da biliniyor.
Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF), 1970 yılından bu yana araştırmalarını Yaşayan Gezegen Raporu adıyla yayımlıyor. 2002'de basılan son sayıya göre haberler hiç de iyi değil. Örgütün kullandığı iki indekse göre, çevre konusunda sürekli bir gerileme söz konusu. 700 orman, tatlı su ve deniz türünün sayımından derlenen bir ölçüt olan Yaşayan Gezegen İndeksi (Living Planet Index), 1969 ve 1999 arasında süreklilik halinde gözlenen yüzde 35'lik bir gerilemeyi gösteriyor. Dünya Ekolojik Ayak İzleri (World Ecological Footprint) ise, tüketilen tüm doğal kaynakların üretilmesi için gereken toprak alanını gösteren bir ölçü. Buna göre, 1999 yılında kişi başına düşen üretime uygun alan 0,019 kilometrekareyken, o yıl 0,023 kilometrekarelik bir alan kullanılmış. Bu da üretim yapılabilecek alandan yüzde 20 daha fazla. Suçlu olarak zengin kuzey ülkelerini görüyoruz. Gelişmekte olan ülkeler, kişi başına 0,015 kilometrekare üretime uygun alan kullanırken, Batı Avrupalılar 0,05 kilometrekare, Amerikalılarsa 0,09 kilometrekare kullanıyorlar.
Bu sayılar, 1970 yılında bulunanlardan ciddi oranda daha kötü. Geleceğe ilişkin WWF tahminleri, durumun daha da kötüleşeceğini öngörüyor. Dünya nüfusunun 6 milyardan 9 milyara çıkması beklendiğinden, 2050 yılına gelindiğinde üretime uygun alanların iki katının tüketilmekte olacağı tahmin ediliyor. Doğal hayatı koruma ve sürdürülebilir kalkınma, gerçekte birbirlerine bağlı kavramlar. Sürdürülebilir kalkınma, çevreye zarar vermeden, doğal kaynakların yok edilmesine yol açmayacak şekilde bir ekonomik kalkınmanın sağlanması anlamına geliyor. Aslında, çevre ve doğal hayat ile ilgili sorunlar, genelde ekonomik kalkınmanın doğrudan sonucu. Doğal hayatın sağlığı, doğrudan doğal kaynakları ne derece başarıyla kullanabildiğimizin göstergesi. Bütün veriler kötü olsa da, henüz yıkım ve kıyamet o kadar yakın değil. Bilim insanları, doğal alanları derinlemesine araştırdıkça soyu tükendiği düşünülen bazı türlerin varlıklarını sürdürdüğünü keşfediyorlar. Filipinler'e özgü küçük bir orman kuşu olan Cedu ağaçkakanının soyunun tükendiği iddia edilmişti. Oysa 1991'de her şeye rağmen varlığını koruyabilmiş küçük bir ormanlık alanda izine rastlandı. 1999 yılında Madeira sümüklüböceği 130 yıldan sonra yeniden görüldü. 2002 yılında ise Tanzanya, Udzungwa Dağı Milli Parkında kurulan kamera düzeneği, 70 yıldır izine rastlanmayan Lowe sansarını görüntüledi.
Yaşayan Gezegen İndeksi (LPI, Living Planet Index), orman, tatlı su ve deniz eko-sistemlerindeki değişiklikleri ölçen üç dizinin ortalaması.
Dünya Ekolojik Ayak İzleri (WEF, World Ecological Foortprints...Bir gezegen olarak belirtilen her birim, dünyanın bir yıl içindeki toplam biyolojik verimlilik kapasitesine eşit.
Yaşam alanlarının iyileştirilmesi ve yapay döllenme programları, gün geçtikçe daha fazla hayvan türünü soy tükenmesinin eşiğinden döndürüyor. Bu türlerin arasında, Père David geyiği, Arap ceylanı ve Mauritius kerkenezi sayılabilir. Örneğin, İngiltere'de nehirlerin temizlenmesi ve yapay döllenme programları sayesinde, 1960'lı ve 1970'li yıllarda neredeyse tamamen soyu tükenmiş olan su samurları eski yaşam alanlarına geri döndüler.
Günümüzde, koruma projelerinin pek çoğu, sürdürülebilir kalkınma programları içeriyor. Fakir yerel toplulukların çevreye zarar vermeyen sürdürülebilir yaşam alanları yaratması, bunun yanında doğal hayatın ve besin kaynaklarının korunması amaçlanıyor. Projelerin çoğu henüz başlangıç aşamasında. Dolayısıyla, uzun vadede başarılı olup olamayacaklarını şimdiden söyleyebilmek, olumlu işaretlere rağmen, hayli zor.
Ancak, bitki ve hayvan türlerinin soylarının geleceği, sadece üçüncü dünyada sürdürülebilir kalkınmanın başarısına bağlı değil. Kuzeyin zengin ülkeleri de bir o kadar önemli. Yaşam tarzında değişiklikler yapmak ve çevreye zarar vermeyecek teknolojik gelişmelere öncülük etmek, gelişmiş ülkelerin bu konuyla ilgili öncelikli
Bölüm I: Sorun ne kadar ciddi? Gelecek için umut ışığı
Rio Dünya Zirvesi'nde 182 ülkenin Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi'ni imzalamasının ardından 11 yıl geçti. 1992'den günümüze doğal hayatın korunmasına yönelik yapılanlara bakıyoruz.
31 Ağustos 2002'de, Johannesburg'da, sürdürülebilir kalkınma programının tartışıldığı BM Dünya Zirvesi'ni protesto eden göstericiler.
Gazetelerde sık sık küresel ısınma, ozon tabakasındaki incelme, kirlilik, ormanların ve mercanların yok olması gibi çevre sorunlarına ilişkin haberler görüyoruz. İnsanın neden olduğu bu sorunlar, doğal hayat üzerinde gittikçe artan bir baskıya yol açıyor ve her gün daha fazla tür, soyunun tükenmesi tehlikesiyle karşılaşıyor.
1992'de Rio Dünya Zirvesi'nin toplanmasına ve Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi'nin imzalanmasına giden yolu, bu baskı sonucu artan kaygılar açtı.
Sözleşmeye göre, dünya çapında korumaya alınmak üzere yeni alanlar belirlenecek ve her ülke Biyolojik Çeşitlilik Hareket planları hazırlayarak tehlike altındaki türlerin korunmasını garanti altına alacaktı. Yapılacak işin büyük bölümü sivil toplum kuruluşlarına düşüyordu. Fakir ülkelerin de yeni önlemlerin altından kalkabilmeleri için uluslararası işbirliği yapılacaktı.
Rio Zirvesi'nden günümüze bu planlar düzenli bir şekilde uygulamaya koyulamadı ve durum giderek kötüleşmeye devam etti. Uluslararası Doğa Koruma Birliği (IUCN) tarafından hazırlanan "Nesli Tehlikede Olan Türlerin Listesi", 2002 baskısına göre, 11.167 bitki ve hayvan türü soylarının tükenmesi tehdidi altında. Memelilerin dörtte biri, kuşların sekizde biri ve balıkların yüzde 30'u bu tehlikeyle karşı karşıya.
Belirtilen sayılar, 2000 yılında hazırlanan bir önceki listede yer alanlardan daha fazla. Yaklaşık 6.000 bitki türünün de soyu tükenmek üzere. Ancak, dünyadaki bitkilerin sadece yüzde 4'ünün bilindiği gerçeği göz önüne alınınca bu sayının artacağı da biliniyor.
Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF), 1970 yılından bu yana araştırmalarını Yaşayan Gezegen Raporu adıyla yayımlıyor. 2002'de basılan son sayıya göre haberler hiç de iyi değil. Örgütün kullandığı iki indekse göre, çevre konusunda sürekli bir gerileme söz konusu. 700 orman, tatlı su ve deniz türünün sayımından derlenen bir ölçüt olan Yaşayan Gezegen İndeksi (Living Planet Index), 1969 ve 1999 arasında süreklilik halinde gözlenen yüzde 35'lik bir gerilemeyi gösteriyor. Dünya Ekolojik Ayak İzleri (World Ecological Footprint) ise, tüketilen tüm doğal kaynakların üretilmesi için gereken toprak alanını gösteren bir ölçü. Buna göre, 1999 yılında kişi başına düşen üretime uygun alan 0,019 kilometrekareyken, o yıl 0,023 kilometrekarelik bir alan kullanılmış. Bu da üretim yapılabilecek alandan yüzde 20 daha fazla. Suçlu olarak zengin kuzey ülkelerini görüyoruz. Gelişmekte olan ülkeler, kişi başına 0,015 kilometrekare üretime uygun alan kullanırken, Batı Avrupalılar 0,05 kilometrekare, Amerikalılarsa 0,09 kilometrekare kullanıyorlar.
Bu sayılar, 1970 yılında bulunanlardan ciddi oranda daha kötü. Geleceğe ilişkin WWF tahminleri, durumun daha da kötüleşeceğini öngörüyor. Dünya nüfusunun 6 milyardan 9 milyara çıkması beklendiğinden, 2050 yılına gelindiğinde üretime uygun alanların iki katının tüketilmekte olacağı tahmin ediliyor. Doğal hayatı koruma ve sürdürülebilir kalkınma, gerçekte birbirlerine bağlı kavramlar. Sürdürülebilir kalkınma, çevreye zarar vermeden, doğal kaynakların yok edilmesine yol açmayacak şekilde bir ekonomik kalkınmanın sağlanması anlamına geliyor. Aslında, çevre ve doğal hayat ile ilgili sorunlar, genelde ekonomik kalkınmanın doğrudan sonucu. Doğal hayatın sağlığı, doğrudan doğal kaynakları ne derece başarıyla kullanabildiğimizin göstergesi. Bütün veriler kötü olsa da, henüz yıkım ve kıyamet o kadar yakın değil. Bilim insanları, doğal alanları derinlemesine araştırdıkça soyu tükendiği düşünülen bazı türlerin varlıklarını sürdürdüğünü keşfediyorlar. Filipinler'e özgü küçük bir orman kuşu olan Cedu ağaçkakanının soyunun tükendiği iddia edilmişti. Oysa 1991'de her şeye rağmen varlığını koruyabilmiş küçük bir ormanlık alanda izine rastlandı. 1999 yılında Madeira sümüklüböceği 130 yıldan sonra yeniden görüldü. 2002 yılında ise Tanzanya, Udzungwa Dağı Milli Parkında kurulan kamera düzeneği, 70 yıldır izine rastlanmayan Lowe sansarını görüntüledi.
Yaşayan Gezegen İndeksi (LPI, Living Planet Index), orman, tatlı su ve deniz eko-sistemlerindeki değişiklikleri ölçen üç dizinin ortalaması.
Dünya Ekolojik Ayak İzleri (WEF, World Ecological Foortprints...Bir gezegen olarak belirtilen her birim, dünyanın bir yıl içindeki toplam biyolojik verimlilik kapasitesine eşit.
Yaşam alanlarının iyileştirilmesi ve yapay döllenme programları, gün geçtikçe daha fazla hayvan türünü soy tükenmesinin eşiğinden döndürüyor. Bu türlerin arasında, Père David geyiği, Arap ceylanı ve Mauritius kerkenezi sayılabilir. Örneğin, İngiltere'de nehirlerin temizlenmesi ve yapay döllenme programları sayesinde, 1960'lı ve 1970'li yıllarda neredeyse tamamen soyu tükenmiş olan su samurları eski yaşam alanlarına geri döndüler.
Günümüzde, koruma projelerinin pek çoğu, sürdürülebilir kalkınma programları içeriyor. Fakir yerel toplulukların çevreye zarar vermeyen sürdürülebilir yaşam alanları yaratması, bunun yanında doğal hayatın ve besin kaynaklarının korunması amaçlanıyor. Projelerin çoğu henüz başlangıç aşamasında. Dolayısıyla, uzun vadede başarılı olup olamayacaklarını şimdiden söyleyebilmek, olumlu işaretlere rağmen, hayli zor.
Ancak, bitki ve hayvan türlerinin soylarının geleceği, sadece üçüncü dünyada sürdürülebilir kalkınmanın başarısına bağlı değil. Kuzeyin zengin ülkeleri de bir o kadar önemli. Yaşam tarzında değişiklikler yapmak ve çevreye zarar vermeyecek teknolojik gelişmelere öncülük etmek, gelişmiş ülkelerin bu konuyla ilgili öncelikli
Darwin,evrim teorisi,çeşitlilik, evrim, genetik, genetik,fosil,mutasyon, Ekoloji
23 Ekim 2011 Pazar
Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler: Zamanınızı paylaşmak için kimleri seçersiniz ?
Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler: Zamanınızı paylaşmak için kimleri seçersiniz ?: Çevrenizdeki insanlara bakmak geliyor mu hiç aklınıza? Bakın ... Çok ama çok değişik suratlar, ifadeler göreceksiniz. ...
Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale
Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale
Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler: Avrupa'ya ilk ayak basan bir kadın !
Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler: Avrupa'ya ilk ayak basan bir kadın !: İspanyol ve İzlandalı bilim adamlarının yaptığı bir araştırma, Amerika kıtasından Avrupa kıtasına ayak basan ilk kişinin bir kadın olduğ...
Yaşam ve İnsan için herşey
Yaşam ve İnsan için herşey
Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler: Sahip çıkmak; fikirlerine, yaptıklarına, sevdiğine...
Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler: Sahip çıkmak; fikirlerine, yaptıklarına, sevdiğine...: Kalp ve Beyin Sahip çıkmak; fikirlerine, yaptıklarına, sevdiğine… Yanlış da olsa, bile bile ardından gitmek isteklerinin. Bir an bi...
Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale
Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale
Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler: Öldürmeyi seviyoruz!
Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler: Öldürmeyi seviyoruz!: Bir şeyleri öldürmeyi seviyoruz! Bir aile oyuncularına silahsız düşmanlarının evlerini yıkmak için canlarını feda etmeyi öğreten bir oy...
Son haberler.Spor, Finans, Kültür Sanat Magazin, Ekonomi, Dış Haberler, Politika Haberleri
Son haberler.Spor, Finans, Kültür Sanat Magazin, Ekonomi, Dış Haberler, Politika Haberleri
Kadın ve Erkek Yaşamı - Yaşam Oyunları: Geç evlenen kadınlar daha mutlu
Kadın ve Erkek Yaşamı - Yaşam Oyunları: Geç evlenen kadınlar daha mutlu: Adnan Menderes Üniversitesinde 34 çiftle yapılan araştırmada, evlenme yaşının mutluluğu belirlediği ortaya kondu. Buna göre, geç evlenen...
Son haberler.Spor, Finans, Kültür Sanat Magazin, Ekonomi, Dış Haberler, Politika Haberleri
Son haberler.Spor, Finans, Kültür Sanat Magazin, Ekonomi, Dış Haberler, Politika Haberleri
22 Ekim 2011 Cumartesi
Türkiye'nin Ezber Bozan Sıradışı Haber Gazetesi: Tarihte Bugün - Arnold Joseph Toynbee
Türkiye'nin Ezber Bozan Sıradışı Haber Gazetesi: Tarihte Bugün - Arnold Joseph Toynbee: Arnold Joseph Toynbee (14 Nisan 1889, Londra – 22 Ekim 1975), İngiliz tarihçi. Tarihin konusunun kültürler olduğunu söyleyen, kültürler...
Son haberler.Spor, Finans, Kültür Sanat Magazin, Ekonomi, Dış Haberler, Politika Haberleri
Son haberler.Spor, Finans, Kültür Sanat Magazin, Ekonomi, Dış Haberler, Politika Haberleri
21 Ekim 2011 Cuma
Yaşam Enerji: Yağ yakıcı zayıflama çayı malzemeleri nasıl yapılı...
Yaşam Enerji: Yağ yakıcı zayıflama çayı malzemeleri nasıl yapılı...: Yağ yakıcı Zayıflama Çayı için aşağıda listelenen malzemeleri karıştırarak hazırlayacağınız çay ile zayıflamanıza yardımcı olacaktr.. Y...
Naturel Life Channel Doğa, Çevre, Ekoloji, Gıda , canlı yaşamı
Naturel Life Channel Doğa, Çevre, Ekoloji, Gıda , canlı yaşamı
Yağ yakıcı zayıflama çayı malzemeleri nasıl yapılır ?
Yağ yakıcı Zayıflama Çayı için aşağıda listelenen malzemeleri karıştırarak hazırlayacağınız çay ile zayıflamanıza yardımcı olacaktr..
Yağ yakıcı çay için gerekli malzemeler nelerdir?
4 çay kaşığı Yeşil çay
4 çay kaşığı Mate yaprağı
2 çay kaşığı Isırgan yaprağı
2 çay kaşığı Kekik
Yağ yakıcı çay nasıl hazırlanır?
Malzemeleri 1 litre kaynar suyun içine koyarak 10 dakika demlenmesini bekletin (kaynatmayın).
Yağ yakıcı çaydan günde kaç bardak içmeliyim?
Günde 3-4 bardak tüketilebilir.
Yağ yakıcı çay hazırlanırken içine mısır püskülü,kiraz sapı ve rezene ilave edilirse çaya ödem sökücü özellik katılmış olur.
Önemli Not: Yağ yakıcı çaya şeker ve bal kesinlikle ilave edilmemelidir.
Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui
Etiketler: alternatif tıp,sağlık,resim,sanat
zayıflama çayı
Bel soğukluğu ve Bel soğukluğu İçin Şifalı Bitkiler
Bel soğukluğu
belsoğukluğu
Tıp dilinde gonore denilen bir çeşit zührevi hastalıktır. Cinsi münasebetle bulaşır. İdrar yollarında acıma, yanma, şişlik ve akıntı ile belirir. Akıntı cerahatlıdır. Bu cerehat ellere bulaşacak ve eller de gözlere sürülecek olursa, körlüğe neden olabilir. Kadınlarda da, beyazımtırak cerahatlı akıntı, sık sık idrara gitme, idrar yaparken ağrı ve yanma ile kendini gösterir. Üreme organlarında akıntı görüldüğünde, mutlaka tedavi edilmesi gerekir. Aksi halde kendisinde bel soğukluğu görülen, bu hastalığı cinsel ilişkide bulunduğu herkese bulaştırır.
idrar tutukluğu
Mesane (idrar torbası) dolu olduğu halde idrar yapılamaz. Karnın alt bölgesi gerginleşmiştir. Bastırılınca ağrı hissedilir. Tıp dilinde akut retansiyon adı verilen bu durumun nedenleri çeşitlidir. Örneğin, böbreklerde taş, prostat büyümesi, idrar yollarının doğuştan kusurlu olması, fazla miktarda alkol içmek, mesane felci, belsoğukluğu, sinir hastalıkları veya üşütmek idrar tutukluğuna neden olabilir. İlk tedbir olarak hastanın karnına içinde sıcak su olan bir şişe konur. Sıcak su ile banyo yapılırken, idrar çıkarmaya çalışılır.
idrar yollarında yanma
İdrar yollarında veya idrar yaparken yanma çeşitli nedenlerden kaynaklanır. belsoğukluğu, ülser, mesane iltihabı, prostat iltihabı, mesane uru, yumurtalık iltihabı, apandisit düşünülebilir. Bu nedenle tedaviye geçmeden önce, hastalığı doğuran nedeni tespit etmek gerekir. Tedavi, hastalığı doğuran nedene göre yapılır.
idraryolları iltihabı
İdrar torbası iltihabı idrar yolları taşı, belsoğukluğu veya eklem hastalıklarının neden olduğu bir hastalıktır. Çok içki içenlerde görülür. İdrar yollarında acıma hissedilir. Tedaviye yardımcı olmak için bol miktarda su içilir, sıcak banyolar yapılır.
kısırlık
Erkek veya kadının döl vermemesi haline, halk arasında kısırlık, tıp dilinde ise sterilite denir. Nedenlerini, erkek ve kadında ayrı ayrı incelemek gerekir. – Erkeklerde KısırlıkNormal cinsel ilişkide bulunmayan veya menisi olmayan erkeklere kısır denir. Psikolojik etkenler, iktidarsızlık, erkek uzvunda görülen şekil bozukluğu, gereği gibi tedavi edilmemiş belsoğukluğu, yumurtaların yerlerine inmemiş olması, kabakulak hastalığı sırasında husyelerin iltihaplanmış olması kısırlığı doğuran en başta gelen nedenlerdendir. – Kadınlarda Kısırlık Cinsi münasebetlerin, hamile kalma ihtimalinin çok az olduğu zamanlarda yapılması, fallop borularının tıkalı olması, döl yatağında görülen hastalıklar, hormon salgılarının yetersiz olması, rahim veya dış üretim organlarında görülen şekil bozuklukları, şeker hastalığı veya tiroid bozuklukları, beden yorgunluğu, sinir bozukluğu en başta gelen nedenlerdendir. Çocuk sahibi olmayan eşlerin, tepeden tırnağa kadar muayene olup, gerçek nedenleri, tespit ettirmeleri gerekir.
rahim iltihabı
Rahimim iç yüzünün iltihaplanmasına tıp dilinde endometri denir. Nedeni, belsoğukluğu, doğumdan ve çocuk düşürdükten sonra rahimde parça kalması veya rahim düşüklüğüdür. Hastanın karın bölgesi hassastır, vajinadan cerahatli ve sümüğe benzer akıntı gelir. Aybaşı kanamaları fazla olur. Bacaklarda ve leğen kemiği bölgesinde ağrı vardır. Bu ağrılar dinlenmekle geçer. Doktora başvurmak gerekir.
Bel soğukluğu için Şifalı Bitkiler
kebabiye
Cubebae Solunum sistemi antiseptiğidir. belsoğukluğunda kullanılır.
mersin yağı
Oleum Myrti Dahilen bronşit, verem ve belsoğukluğu gibi hastalıkların tedavisinde ve şeker hastalığına karşı kullanılmaktadır.
belsoğukluğu
Tıp dilinde gonore denilen bir çeşit zührevi hastalıktır. Cinsi münasebetle bulaşır. İdrar yollarında acıma, yanma, şişlik ve akıntı ile belirir. Akıntı cerahatlıdır. Bu cerehat ellere bulaşacak ve eller de gözlere sürülecek olursa, körlüğe neden olabilir. Kadınlarda da, beyazımtırak cerahatlı akıntı, sık sık idrara gitme, idrar yaparken ağrı ve yanma ile kendini gösterir. Üreme organlarında akıntı görüldüğünde, mutlaka tedavi edilmesi gerekir. Aksi halde kendisinde bel soğukluğu görülen, bu hastalığı cinsel ilişkide bulunduğu herkese bulaştırır.
idrar tutukluğu
Mesane (idrar torbası) dolu olduğu halde idrar yapılamaz. Karnın alt bölgesi gerginleşmiştir. Bastırılınca ağrı hissedilir. Tıp dilinde akut retansiyon adı verilen bu durumun nedenleri çeşitlidir. Örneğin, böbreklerde taş, prostat büyümesi, idrar yollarının doğuştan kusurlu olması, fazla miktarda alkol içmek, mesane felci, belsoğukluğu, sinir hastalıkları veya üşütmek idrar tutukluğuna neden olabilir. İlk tedbir olarak hastanın karnına içinde sıcak su olan bir şişe konur. Sıcak su ile banyo yapılırken, idrar çıkarmaya çalışılır.
idrar yollarında yanma
İdrar yollarında veya idrar yaparken yanma çeşitli nedenlerden kaynaklanır. belsoğukluğu, ülser, mesane iltihabı, prostat iltihabı, mesane uru, yumurtalık iltihabı, apandisit düşünülebilir. Bu nedenle tedaviye geçmeden önce, hastalığı doğuran nedeni tespit etmek gerekir. Tedavi, hastalığı doğuran nedene göre yapılır.
idraryolları iltihabı
İdrar torbası iltihabı idrar yolları taşı, belsoğukluğu veya eklem hastalıklarının neden olduğu bir hastalıktır. Çok içki içenlerde görülür. İdrar yollarında acıma hissedilir. Tedaviye yardımcı olmak için bol miktarda su içilir, sıcak banyolar yapılır.
kısırlık
Erkek veya kadının döl vermemesi haline, halk arasında kısırlık, tıp dilinde ise sterilite denir. Nedenlerini, erkek ve kadında ayrı ayrı incelemek gerekir. – Erkeklerde KısırlıkNormal cinsel ilişkide bulunmayan veya menisi olmayan erkeklere kısır denir. Psikolojik etkenler, iktidarsızlık, erkek uzvunda görülen şekil bozukluğu, gereği gibi tedavi edilmemiş belsoğukluğu, yumurtaların yerlerine inmemiş olması, kabakulak hastalığı sırasında husyelerin iltihaplanmış olması kısırlığı doğuran en başta gelen nedenlerdendir. – Kadınlarda Kısırlık Cinsi münasebetlerin, hamile kalma ihtimalinin çok az olduğu zamanlarda yapılması, fallop borularının tıkalı olması, döl yatağında görülen hastalıklar, hormon salgılarının yetersiz olması, rahim veya dış üretim organlarında görülen şekil bozuklukları, şeker hastalığı veya tiroid bozuklukları, beden yorgunluğu, sinir bozukluğu en başta gelen nedenlerdendir. Çocuk sahibi olmayan eşlerin, tepeden tırnağa kadar muayene olup, gerçek nedenleri, tespit ettirmeleri gerekir.
rahim iltihabı
Rahimim iç yüzünün iltihaplanmasına tıp dilinde endometri denir. Nedeni, belsoğukluğu, doğumdan ve çocuk düşürdükten sonra rahimde parça kalması veya rahim düşüklüğüdür. Hastanın karın bölgesi hassastır, vajinadan cerahatli ve sümüğe benzer akıntı gelir. Aybaşı kanamaları fazla olur. Bacaklarda ve leğen kemiği bölgesinde ağrı vardır. Bu ağrılar dinlenmekle geçer. Doktora başvurmak gerekir.
Bel soğukluğu için Şifalı Bitkiler
kebabiye
Cubebae Solunum sistemi antiseptiğidir. belsoğukluğunda kullanılır.
mersin yağı
Oleum Myrti Dahilen bronşit, verem ve belsoğukluğu gibi hastalıkların tedavisinde ve şeker hastalığına karşı kullanılmaktadır.
Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui
Etiketler: alternatif tıp,sağlık,resim,sanat
Bel soğukluğu,
Şifalı Bitkiler
20 Ekim 2011 Perşembe
Anlamasanda Olur !..: Yalan bulaşıcı bir hastalık
Anlamasanda Olur !..: Yalan bulaşıcı bir hastalık: Hepimiz doğru söylediğimizi, gerçekleri, gerçekçi kişileri sevdiğimizi iddia ederiz. Öyleyse kimdir bunca yalanı üstümüze salan? Yalan sö...
Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale
Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale
19 Ekim 2011 Çarşamba
Anlamasanda Olur !..: Kimin hayallerini yaşıyoruz!..
Anlamasanda Olur !..: Kimin hayallerini yaşıyoruz!..: HAYALLER YAŞATIR İnsanın hayalleri yaşadıkça kendiside yaşar. Umut ve hayal ayrılmaz bir bütündür. Bir şeyleri başarmanın yolu hayal k...
Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale
Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale
Anlamasanda Olur !..: Aynı şeyler etrafında dönüp duruyoruz
Anlamasanda Olur !..: Aynı şeyler etrafında dönüp duruyoruz: Böcekler ve Delikleri Alpay EĞLENEN Bir delik düşünün evinizde. İçinden sürekli böcekler çıkıp yayılıyor. Siz elinize bir terlik alıp ...
Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale
Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale
Anlamasanda Olur !..: Herkese yeten, Hiç kimsenin yetmediği sonsuz bir d...
Anlamasanda Olur !..: Herkese yeten, Hiç kimsenin yetmediği sonsuz bir d...: Karanlıkta Yansıyanlar… Karanlığı öpmeye hazır bir ışığın yansımaları.. İnsan yaşamının belki de tüm nimetlerinden, zenginliklerinden da...
Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale
Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale
Natural Life - Doğa ve Doğal Yaşam: Canlıların biyolojik yapısı değişiyor
Natural Life - Doğa ve Doğal Yaşam: Canlıların biyolojik yapısı değişiyor: Araştırmacılar, iklim değişikliğinin doğal yaşam alanlarında neden olduğu olumsuz etkiler dolayısıyla kutup ayılarının küçülmeye başladı...
Son haberler.Spor, Finans, Kültür Sanat Magazin, Ekonomi, Dış Haberler, Politika Haberleri
Son haberler.Spor, Finans, Kültür Sanat Magazin, Ekonomi, Dış Haberler, Politika Haberleri
17 Ekim 2011 Pazartesi
Nedir, Neden, Nasıl, Nerede ?: Madde Döngüsü Nedir
Nedir, Neden, Nasıl, Nerede ?: Madde Döngüsü Nedir: Ekosistem, canlıların içinde bulundukları canlı ve cansız varlıkların oluşturduğu ekolojik bir sistemdir.Tüm dünyaya ekosistem denebileceğ...
Eğitim : Ödev / Ders / Proje / Tez / Çizim
Eğitim : Ödev / Ders / Proje / Tez / Çizim
Nedir, Neden, Nasıl, Nerede ?: Madde Döngüsü Nedir
Nedir, Neden, Nasıl, Nerede ?: Madde Döngüsü Nedir: Ekosistem, canlıların içinde bulundukları canlı ve cansız varlıkların oluşturduğu ekolojik bir sistemdir.Tüm dünyaya ekosistem denebileceğ...
Nedir, Neden, Nasıl, Nerede, Ne zaman, Hangi
Nedir, Neden, Nasıl, Nerede, Ne zaman, Hangi
Natural Life - Doğa ve Doğal Yaşam: Hücre yeniliyor zihni geliştiriyor
Natural Life - Doğa ve Doğal Yaşam: Hücre yeniliyor zihni geliştiriyor: Zengin protein ve E vitamini deposu olan Buğday özü ''Ruşeym'', buğdayın özünden elde edilen bir toz. Hücre yeniliyor, zihinsel gelişim...
Tıp Bilimleri - Tıp Fakültesi Dersleri Tıp Ders Notları
Tıp Bilimleri - Tıp Fakültesi Dersleri Tıp Ders Notları
16 Ekim 2011 Pazar
Yaşam Enerji: Güzellik Yogası
Yaşam Enerji: Güzellik Yogası: Güzellik Yogası Kırışıklıklarınızdan kurtulmak, cildinizdeki sarkmalara veda etmek istiyor musunuz? O halde ‘Güzellik Yogası’ tam size gö...
Güzellik Sırları , Güzellik Oyunları Estetik - Plastik Cerrahi( Estetik,Cilt - Saç Bakımı,Makyaj,kozmetik,Egsersiz )
Güzellik Sırları , Güzellik Oyunları Estetik - Plastik Cerrahi( Estetik,Cilt - Saç Bakımı,Makyaj,kozmetik,Egsersiz )
Güzellik Yogası
Kırışıklıklarınızdan kurtulmak, cildinizdeki sarkmalara veda etmek istiyor musunuz? O halde ‘Güzellik Yogası’ tam size göre… Cerrahi yöntemlere başvurmadan, hiç acı çekmeden, bu basit yöntemle gençleşebilirsiniz. Siddashram Yoga Merkezi uzmanlarından Lourdes Çabuk, kendi geliştirdiği teknikle cildi eski tazeliğine kavuşturuyor.
Günümüz toplumlarında fiziksel görünümün ne kadar önemli olduğu inkar edilemez bir gerçek. Gerek kadınlar gerekse erkekler, daha genç ve bakımlı görünebilmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Kimileri güzellik merkezlerinden çıkmıyor kimileri de spor salonlarından… Ancak insanların çoğunun ihmal ettiği bir bölge var; o da yüzleri…
Klasik yoganın içinde bir bölüm olan ve tüm dünya ile birlikte Türkiye’de de ilk kez Siddashram Yoga Merkezi’nin uzmanlarından Lourdes Çabuk tarafından uygulanan ‘Güzellik Yogası’, hem içerden hem de dışardan yapılan çalışmalarla cildinizi ve yüzünüzü daha genç, sağlıklı ve güzel kılmayı hedefliyor. Doğru beslenme, nefes çalışmaları ve yüze yönelik egzersiz hareketleri birleşince ortaya neşter altına yatmadan da güzelleşilebileceği gerçeği çıkıyor. Yüzün sarkmasını ve kırışmasını önlemek, geciktirmek ya da var olan yüz kusurlarını gidermek için yapılan güzellik yogasının, yaratıcısı olan Lourdes Çabuk ile bu yöntemi konuştuk
* Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Filipinler doğumluyum. Aslında tıp fakültesi mezunu bir laborantım. 24 yaşımdan beri yoga ile ilgileniyorum. Gençlik yıllarımda yoga ve kristal taşlarla tedavi dersleri almaya başladım. Bu kurslar sırasında birtakım hareketleri bilinçsizce, kendiliğinden yapıyordum. Bu durum, bende bir önceki hayatımda yogi olduğum fikrini oluşturdu. Klasik yogaya yönelik çalışmalarımı yoğunlaştırarak eğitmen sertifikası aldım.
Filipinler doğumluyum. Aslında tıp fakültesi mezunu bir laborantım. 24 yaşımdan beri yoga ile ilgileniyorum. Gençlik yıllarımda yoga ve kristal taşlarla tedavi dersleri almaya başladım. Bu kurslar sırasında birtakım hareketleri bilinçsizce, kendiliğinden yapıyordum. Bu durum, bende bir önceki hayatımda yogi olduğum fikrini oluşturdu. Klasik yogaya yönelik çalışmalarımı yoğunlaştırarak eğitmen sertifikası aldım.
* ‘Güzellik Yogası’ konsepti nasıl ortaya çıktı?
Son çocuğumu doğurduktan sonra aşırı derecede kilo aldım. Özellikle gıdığım çok fazla sarktı. Tıp Fakültesi’nde aldığım anatomi derslerininin de yardımıyla gevşek olan kaslarımı gergin hale getirmenin yollarını aramaya başladım. Kendi kendime keşfettiğim hareketlerle yalnızca 1 haftada çene bölgemde bir toparlanma sağladım.
Son çocuğumu doğurduktan sonra aşırı derecede kilo aldım. Özellikle gıdığım çok fazla sarktı. Tıp Fakültesi’nde aldığım anatomi derslerininin de yardımıyla gevşek olan kaslarımı gergin hale getirmenin yollarını aramaya başladım. Kendi kendime keşfettiğim hareketlerle yalnızca 1 haftada çene bölgemde bir toparlanma sağladım.
* Yani tamamen deneme yoluyla bazı hareketler keşfettiniz…
Evet. Kendi deneyim ve bilgilerimle birtakım hareketler keşfettim ve bunları yüz yogası başlığı altında topladım. Ailemden öğrendiğim doğal yöntemler ile kitaplardan okuduğum egzersizleri ve kendi deneyimlerimi harmanladım.
Evet. Kendi deneyim ve bilgilerimle birtakım hareketler keşfettim ve bunları yüz yogası başlığı altında topladım. Ailemden öğrendiğim doğal yöntemler ile kitaplardan okuduğum egzersizleri ve kendi deneyimlerimi harmanladım.
HER YÜZE AYRI DİZAYN
* Bu yöntem dünyanın başka yerlerinde de var mı?
Yüz egzersizleri konusunda yazılmış Rusça ve Fransızca kitaplar var. Ancak dediğim gibi ben birçok hareketi kendi yüzümde deneyerek keşfettim. Adeta birterzi gibi yüze uygun dizaynlar yapıyorum. Bu uygulama Türkiye’de bir ilk. Dünyada yoganın içinde bu kadar kapsamlı bir çalışma yapan yok.
* Bu yöntem dünyanın başka yerlerinde de var mı?
Yüz egzersizleri konusunda yazılmış Rusça ve Fransızca kitaplar var. Ancak dediğim gibi ben birçok hareketi kendi yüzümde deneyerek keşfettim. Adeta birterzi gibi yüze uygun dizaynlar yapıyorum. Bu uygulama Türkiye’de bir ilk. Dünyada yoganın içinde bu kadar kapsamlı bir çalışma yapan yok.
* Güzellik Yogası yalnızca yüz hareketlerinden mi ibaret?
Güzellik Yogası nefes, doğru beslenme ve doğru egzersizi kapsar. Öncelikle diyaframdan nefes almayı öğrenmemiz lazım ki yüzümüz oksijen alabilsin. Doğru ezgersizden kastım ise yüz hareketleri, sağlık hareketleri ve estetik hareketler… Bunlar arasında en önemli olan sağlık hareketleridir. Bunlar omurgaya ve bağırsaklara yönelik hareketler. Estetik hareketler ise kalçanın ya da göğüslerin sarkmaması, belin incelmesi için verdiğim hareketlerden oluşuyor.
Güzellik Yogası nefes, doğru beslenme ve doğru egzersizi kapsar. Öncelikle diyaframdan nefes almayı öğrenmemiz lazım ki yüzümüz oksijen alabilsin. Doğru ezgersizden kastım ise yüz hareketleri, sağlık hareketleri ve estetik hareketler… Bunlar arasında en önemli olan sağlık hareketleridir. Bunlar omurgaya ve bağırsaklara yönelik hareketler. Estetik hareketler ise kalçanın ya da göğüslerin sarkmaması, belin incelmesi için verdiğim hareketlerden oluşuyor.
DOĞRU BESLENME ŞART
*Nasıl doğru beslenebiliriz?
Su içmek çok önemli. Ama günde 5 litre su içmek yanlış çünkü böbrek zorlanıyor. Benim tavsiyem şu; birgün çok yemek yediyseniz, ertesi gün sebze ve meyve yiyerek vücudunuzu arındırın. Bu sayede cildinizi de toksinlerden temizlemiş olursunuz.
* Güzellik Yogası’na başlayan öğrenciler nasıl bir sürece tabi tutuluyor?
Öncelikle öğrencilere bir form doldurtup, yaşlarını ve geçirdikleri hastalıkları öğreniyorum. Ardından öğrencinin bir resmini çekiyorum ve yüzündeki sorunlu bölgeleri belirliyorum. Herkes için verdiğim birtakım genel hareketler var. Herkese yüzünün ihtiyaçlarına uygun bir egzersiz programı veriyorum.
* Öğrenciler bu hareketleri evde uygularken yüzlerinin dokusuna zarar verebilirler mi?
Hayır çünkü onları sürekli kontrol altında tutuyorum. Zaten dersler bittikten 6 ay sonra ücretsiz bir kontrol var.
* Dersler ne kadar sürüyor?
Toplam 4 seans yani 8 saat sürüyor. Sınıflar herkezle birebir ilgilenebilmem için en fazla 8 kişiden oluşuyor. Öğrenciler ders başına 375 YTL ödüyor.
* İyileşme ne kadar zamanda gerçekleşiyor?
Bu süre kişiye göre değişiyor. Metobolizması hızlı ve düzenli çalışan insanların ciltlerinde yalnızca 3 haftada gözle görülür bir değişiklik oluşuyor. Metobolizması ağır çalışanlarda ise bu süre uzuyor.
*Nasıl doğru beslenebiliriz?
Su içmek çok önemli. Ama günde 5 litre su içmek yanlış çünkü böbrek zorlanıyor. Benim tavsiyem şu; birgün çok yemek yediyseniz, ertesi gün sebze ve meyve yiyerek vücudunuzu arındırın. Bu sayede cildinizi de toksinlerden temizlemiş olursunuz.
* Güzellik Yogası’na başlayan öğrenciler nasıl bir sürece tabi tutuluyor?
Öncelikle öğrencilere bir form doldurtup, yaşlarını ve geçirdikleri hastalıkları öğreniyorum. Ardından öğrencinin bir resmini çekiyorum ve yüzündeki sorunlu bölgeleri belirliyorum. Herkes için verdiğim birtakım genel hareketler var. Herkese yüzünün ihtiyaçlarına uygun bir egzersiz programı veriyorum.
* Öğrenciler bu hareketleri evde uygularken yüzlerinin dokusuna zarar verebilirler mi?
Hayır çünkü onları sürekli kontrol altında tutuyorum. Zaten dersler bittikten 6 ay sonra ücretsiz bir kontrol var.
* Dersler ne kadar sürüyor?
Toplam 4 seans yani 8 saat sürüyor. Sınıflar herkezle birebir ilgilenebilmem için en fazla 8 kişiden oluşuyor. Öğrenciler ders başına 375 YTL ödüyor.
* İyileşme ne kadar zamanda gerçekleşiyor?
Bu süre kişiye göre değişiyor. Metobolizması hızlı ve düzenli çalışan insanların ciltlerinde yalnızca 3 haftada gözle görülür bir değişiklik oluşuyor. Metobolizması ağır çalışanlarda ise bu süre uzuyor.
Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui
Etiketler: alternatif tıp,sağlık,resim,sanat
cilt,
güzellik,
Güzellik cilt,
Güzellik Yogası,
Kırışıklıklar,
yoga,
yogası
15 Ekim 2011 Cumartesi
Bilgisayar - İnternet - Bilim Teknoloji Tasarım Dünyası: Neden ölüyoruz?
Bilgisayar - İnternet - Bilim Teknoloji Tasarım Dünyası: Neden ölüyoruz?: Dünyada ölüm nedenlerinin başında bulaşıcı olmayan hastalıklar geliyor. Kalp-damar hastalıkları ve kanser gibi bulaşıcı olmayan hastalıkla...
Son haberler.Spor, Finans, Kültür Sanat Magazin, Ekonomi, Dış Haberler, Politika Haberleri
Son haberler.Spor, Finans, Kültür Sanat Magazin, Ekonomi, Dış Haberler, Politika Haberleri
Spor & Egsersiz & Beden Eğitimi Sportif Hareketler: Men’s Health Total Body Workout – Tutorial eBook
Spor & Egsersiz & Beden Eğitimi Sportif Hareketler: Men’s Health Total Body Workout – Tutorial eBook: Say Thanks Learn To Appreciate my HARDWORK! Code: Great Workout plan from Men’s Health. It shows you detailed exercise...
eBooks - Tutorials - Audio
eBooks - Tutorials - Audio
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)