Bu Blogu Takip Et

Sayfalar

Translate

28 Mart 2011 Pazartesi

İnsanı Değiştirecek Genetik Keşif

İnsanı Değiştirecek Genetik Keşif
Bilim insanları insan anlayışını değiştirecek olan, insanlar arasındaki farklılıkları ortaya koyan genetik keşfi selamlıyor.

Bilim, insanların genetik yapısında dramatik çeşitlilikler keşfetti. Bu keşif, tedavi edilemez hastalıklara neyin sebep olduğunun temelinin tekrar değerlendirilmesine yol açabilir ve insanlığın daha büyük bir anlayışını sağlayabilir.
Araştırmalar Asya, Afrika veya Avrupalı atalara sahip olan 270 insanın genomunun ayrıntılı ve sofistike analizini kapsıyordu. İnsan gen havuzunun mümkün olduğu kadar geniş bir havuzunu dahil etmek önemliydi. Bireyler tarafından sahip olunan kopyaların sayısında 2,900 genin değişik olabileceğini buldular. Genler, genetik kod uzunluğunun bir milyon harfine kadar DNA’nın bölümlerinin çoklu kopyalarını kapsıyordu.

Her birimizin, daha önce inanılandan çok daha fazla genetik olarak farklı olduğumuzu keşfettiler. Sadece her genin iki kopyası –her ebeveynden bir tane– yerine birçok kez çoğalıp artan genlere sahibiz. Bu “çoklu kopya sayıları” insandan insana farklılık gösteriyor. Bu keşif, insanın fiziksel ve hatta zihinsel çeşitliliğini açıklayabilir.
300 yılın ötesinde yaşamak mümkün mü?
Bu keşfin pratik bir yararı en zor, tedavi edilmez hastalıkların bazılarının yeni anlayışına götürebilmesidir. İnsan genomu anlayışımıza karmaşıklığın ekstra bir katmanını ilave etmesine rağmen, keşif çocukluk hastalıklarından bunamaya kadar değişen durumların yeni içgörüsünü ve tıbbi tedavisine götürebilir.

Örneğin, bilim insanları bu bilginin kanser gibi hastalıklar için yeni teşhis testlerine götürebileceğini öngörüyorlar. Bu gelişmeler ışığında insan ömrü çarpıcı bir şekilde uzayabilir. Ancak kesin bir şey söylemek şimdilik erken. Bu yeni keşifle bilim birçok yeni anlayış kazanacak.
Bilim insanları son yıllarda DNA’nın büyük parçalarını analiz etmenin daha karmaşık yöntemlerini geliştirdiler. “Bazı şekillerde, kullandığımız yöntemler ‘moleküler mikroskoplar’, bunlar kullanılan teknikleri dönüştürdüler. 

İnsan Genom Projesi İnsan genomunda 30,000 gen var, bunlar DNA kodunun yaklaşık 3 milyar “harfi”nden oluşuyor. Bilim insanları, bu çalışmaya katılan 270 insanda bu genlerin % 10’dan fazlasının şayisinin katlandığını buldular. Neden bazı genlerin kopyalandığını, bazılarının kopyalanmadığını bilmiyorlar. Afrika kökenli insanlarda birçok kez kopyalanan CCL3L1 olarak adlandırılan genin HIV’e direnç verdiği görünüyor. Kan proteini yapımına dahil olan başka bir gen Güneydoğu Asya’dan gelen insanlarda birçok kez kopyalanıyor ve sıtmaya karşı yardımcı olduğu görünüyor. Diğer araştırmalar bazı genlerin kopya sayısındaki varyasyonun Alzheimer ve Parkinson hastalığında kapsandığını gösterdi.
Bilim insanları üç büyük etnik gruptan insanlara baktı – Afrikalı, Asyalı ve Avrupalı. Her bir kişinin doğru etnik orijinini tayin etmek için yeterli radikal farklılıklar vardı. Bu, bir şüphelinin ırkı ile ilgili daha fazla bilgi öğrenmek isteyen adli tıp bilim insanlarına yardımcı olabilir.
İngiltere’nin Sanger Enstitüsü dahil 13 araştırma merkezinden bilim insanları katıldı. Araştırma; Nature, Nature Genetics ve Genome Research’te yayınlandı.
Bu keşif, insan genomunu (insanın genetik formülünü) inceleyen bilim insanlarını şaşırttı. Şimdiye kadar, insanlar arasındaki çeşitliliğin nedeninin, bireyin genom “harflerinin” sıralamasındaki farklar olduğuna inanılıyordu. Şimdi bu farklılıkların çoğunun, insan genomunu oluşturan bazı anahtar genlerin çoklu kopyalarına sahip olan insanlar ile açıklandığı görünüyor.
Şimdiye dek, insan genomunun veya “yaşam kitabının” herkes için geniş ölçüde aynı olduğu kabul ediliyordu. Bazı sözcüklerde birkaç telaffuz farkı haricinde. Bunun yerine, bulgular kitabın herhangi bir rakamı defalarca tekrarlayan bütün cümleleri, paragrafları, hatta tüm sayfaları içerdiğini öne sürüyor.
Bulgular, daha önce inanıldığı gibi, insanlığın %99,9'unun özdeş olması yerine, en azından birbirlerinden 10 kat daha farklı olduğu anlamına geliyor. Bu bazı insanların neden ciddi hastalıklara eğilimli olduğunu açıklayabilir.
Bugün yayınlanan araştırmalar her bir genden sadece iki kopyaya sahip olmak yerine –her bir ebeveynden birer tane– insanların birçok kopyalar taşıyabileceğini keşfetti. Kaç tane kopya taşınabileceği, insandan insana değişebilir.
Araştırmalar genlerin kopya sayılarındaki çeşitliliğin normal ve sağlıklı olduğunu ileri sürüyor. Ancak, bilim insanları ayrıca birçok hastalığın bazı anahtar genlerin kopyalarındaki anormal kayıp veya kazanım ile tetiklenebileceğine inanıyor.
Bulguların bir başka anlamı, en yakın canlı akrabalarımız olan şempanzeden, daha önce kabul edilenden çok daha farklı olduğumuzdur. % 99 benzer olmak yerine, daha olası olarak yaklaşık % 96 benzeriz.
İngiltere ve Amerika’daki 13 farklı araştırma merkezinden bilim insanları tarafından üç öncü bilimsel dergide aynı zamanda yayınlanan bulgular önde giden bilim insanları tarafından zemin sarsıcı olarak tanımlandı.
En büyük genetik keşif
Houston, Teksas’taki Baylor Tıp Koleji’nden tıp genetikleri üzerine dünyaca otorite olan Profesör James Lupski, “Bu araştırmanın insan genetikleri alanını ebediyen değiştireceğine inanıyorum” dedi. Profesör Lupski, bulguların, 19’uncu yüzyıl Mendel genetiklerinin “babası” olan Gregor Mendel ve 1953’te DNA çifte sarmalını keşfeden Jim Watson ve Francis Crick’ten bu yana inşa edilmiş olan insan genetiklerinin temel prensiplerinin yerini alacağını söyledi.
İnsan genomunun sıralamasındaki üç milyar harfi deşifre etmek bir zamanlar Ay'a gitmeye benzetilirdi. Bilim insanları şimdi genomun “ay manzarasının” umduklarından çok daha farklı olduğunu görüyorlar.
Cambridge Üniversitesi’ndeki Wellcome Trust Sanger Enstitüsü’nde proje liderlerinden biri olan Matthew Hurles, bulguların her birimizin DNA’mızın tüm bölümlerinin kazanımlarının ve kayıplarının eşsiz modellerine sahip olduğumuzu gösterdiğini söyledi.
Bilim insanları daha önce bazı bireylerde genlerin “kopya sayısı”nda belirlemişti, ancak şimdi keşfedilen varyasyonun ölçeği dramatik.

1960 lı yıllarda Türkiye'de Çizgiroman

1960 lı yıllarda Türkiye'de Çizgiroman

1. Mayk Hammer - Güneş yayınları tarafından basılmış 1962 yılı Can Okan tarafından çizilmiş Türk Çizgi Romanı gerçekten iyi bir örnek altta iç sayfalardan biri;


2. Arkadaş - Jerry Spring; Marc Dacier: 1962 yılında Karaca yayınevi tarafından tamamı renkli olarak basılmıştır. İçinde renkli tenten maceraları bulunmaktadır.



3. Barbaroslar - Ratip Tahir Burak tarafından Barbaroslar 1963 yılında atlas kitapevi tarafından basılmıştır. Ünlü Türk gemiciler Barbaroslar’ın yaşamını resimli roman olarak büyük formatta yayınlanmıştır.

27 Mart 2011 Pazar

Nikola Tesla: Gizli Zaman Yolculuğu Deneyimleri



Commander X Nikola Tesla’nın gizli zaman yolculukları deneyimleri konusunu enine boyuna incelemiştir. Korkunç Philadelphia Deneyi’nden sonra ki bu deney kısmen Tesla teknolojisiyle yapılmıştı, Nikola Tesla yolculuğun sırlarını kazara bulmuştu. Zamanı ve uzayı düzenleyen kurallarla kozmik çatının tehlikeli doğasını karıştırmıştır.




Sfenks'in Altındaki Anahtarlar



Kayıtlar Salonunun Şifresini Çözmek

Ray Mardyks

Kehanetlerin Yaz mevsimi

1998’in yaz ayları eşsiz bir spiritüel fırsat sunuyor. Şimdiye dek Dünya üzerinde insanlığa sunulmuş olana hiç benzemeyen bir fırsat. 1998 ile 2012 yılları arasında, Dünya gezegensel tekamülün yeni aşamasına geçiyor olacak. İnsanlığın bütünü Dünya ile birlikte geçiş yapıyor olacak. Bireysel insanların bundan sonraki 13 – 14 yıl sırasında nelerin olacağının bilincinde olup olmayacağı hala açık bir sorudur. İnsanlığın çoğu olmasa da, bir çok insan nelerin gerçekleştiğinin tam olarak farkında olmayabilir. Dünyanın tekamül etmesi için insanın anlayışı ve katılımı gerekli midir ? Muhtemelen inanmak isteyeceğimiz kadar çok değil.

“Uyuyan kahin” Edgar Cayce 1998’in Mısır’daki Sfenksin altında gizli olan Kayıtlar Salonunun yeniden keşfedileceği ve açılacağı yıl olacağını açık olarak söyledi. 1998’deki bu “açılış” ayrıca Mesih’in “İkinci Gelişi” ile birleştirildi. Kayıtlar M.Ö. 10,500 civarında “mühürlendi”. Bu astrolojik Aslan Çağı sırasında idi. Son yıllarda, Aslan takımyıldızı ve Dünyadaki Sfenks arasındaki bağlantı popüler oldu. “Yukarda nasılsa, aşağıda öyledir…”

Kutup Değişimi Gerçekte Nedir ?

26 Mart 2011 Cumartesi

Televizyon, Şiddet ve Toplum !

TELEVİZYON, ŞİDDET VE TOPLUM

Uzman psikolog Serap Altekin televizyonun çocuklar ve toplum üzerindeki zararlı etkilerinden, medyanın ve ebeveynlerin üstüne düşen görevlerden bahsediyor.


Medyadaki şiddet içeren yayınların olumsuz etkileriyle ilgili gözlem ve araştırmalar uzun yıllardır süregelmektedir. Yapılan araştırmalar, medyada yayınlanan, özellikle de televizyonda yer alan şiddet olaylarının, toplum genelindeki saldırganlık oranları üzerinde istatistiksel olarak anlamlı düzeyde bir artışı tetiklediğini ortaya koymaktadır.

Bu olumsuz etki özellikle, işsizlik, ekonomik kriz ve politik belirsizliklerin olduğu az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde daha belirgindir. Bireysel boyutta ise, 0-6 yaşlar arası çocuklar ve 13-21 yaşları arasındaki ergenler bu yayınlardan ve olumsuz modellerden en fazla etkilenen, yüksek risk grubunda yer almaktadırlar. Gerek bireysel gerekse toplumsal boyutta, söz konusu olumsuz etkileri minimuma indirgeyebilmek adına; medya mensupları, aileler ve uzmanların bilinçli ve sağduyulu bir işbirliği içinde olabilmesi önemlidir.

Medyanın değerlerimizi, tutum ve davranışlarımızı şekillendirmede ne denli bir etkileyici güç olduğunu, son yıllarda basına ve klinik ortamlarımıza yansıyan birçok vaka örneği ile daha da net bir biçimde gördük. İçinde "bu akşam ölürüm, beni kimse tutamaz" sözleri geçen bir şarkının ardından köprüden atlayan ergenleri, "temel içgüdü" ve "testere" filmlerinin ardından gördüklerinin aynısını uygulayan genç insanları, tecavüz sahnelerini oyun zannedip arkadaşları üzerinde uygulamaya kalkan çocukları, "erkekliğin kitabını yeniden yazan" delikanlıları ve onlara hayranlık duymayı öğrenen, adeta tokat yemeyi hayal eden genç kızları, ve tabii ki "kurtlar vadisi" ile birlikta mafya olmaya iyiden iyiye öykünen "Polat"ları, "Çakır"ları sanırım hepimiz farkediyoruz.

Gençliğin Tanımı ve Toplumdaki Yeri

Gençlik, çocuklukla erişkinlik arasında yer alan, gelişme, ruhsal olgunlaşma ve yaşama hazırlık dönemidir. Ergenlikle başlayan hızlı büyüme, gençlik çağını sonunda bedensel, cinsel ve ruhsal olgunlukla biter. BM Örgütünün tanımına göre genç, 15-25 yaşları arasında, öğrenim gören, hayatını kazanmak için çalışmayan ve ayrı bir konutu bulunmayan kişidir. Gerçekten gençlik hem toplumsal, hem biyolojik, hem de ruhsal bir kavramdır. Türk toplumu gerçek anlamda genç bir toplumdur. Nüfusumuzun % 60’ını 25 yaşın altındaki çocuk ve gençler oluşturmaktadır. 50 milyonluk hiç bir Batı ülkesinde nüfus içindeki gençlik kesimi bu kadar büyük değildir. Ülkemiz gençliği sorunsuz bir gençlik sayılabilir. Çünkü varlıklı toplumların gençlerine özgü hastalıklarına daha tutulmadı. Ülkemizde gençler arasındaki uyuşturucu kullanımı o kadar değildir. Gençlik suçluluğu da nüfusumuza ve genel suçluluk oranına göre düşüktür. Gençlik yalnız olumsuzlukların toplandığı bir çağ değildir. Gençlik tatlı hayallerin, tutkuların ve idealizmin filizlendiği, sıkı arkadaşlıkların, ilk sevgilerin yaşandığı dönemdir. Yeniliğe ve ileriye doğru atılımların yapıldığı, kendini kanıtlama ve kendi kimliğini ortaya koyma çabalarının yaşandığı dönemdir. ARİSTO 2300yıl önce gençliğin özelliklerini çok çarpıcı anlatmıştır. Şöyle ki; tutkuludurlar, huysuz ve öfkelidirler. Kendilerini içtepilerine kaptırırlar; tutkularının kölesi olurlar. İsteklerinin önüne dikilen en küçük engele bile katlanamazlar. Onura, başarıya, paradan çok değer verirler. Çünkü paraya gereksinimleri olmamıştır. Eli açık ve iyilikseverdirler. Çünkü kötülükleri tanımamışlardır. Çabuk güvenir, çabuk bağlanırlar. Çünkü aldatılmamışlardır. Yüksek amaç ve hayalleri vardır; çünkü daha yaşamın sillesini yememişlerdir. Koşulların sınırlayıcı etkisini öğrenmemişlerdir.

Gençler yanılınca, çok yanılırlar. Sevgide de, nefrette de aşırıya kaçarlar. Her şeyi bildiklerini sanır ve onun için yanlışlarında sonuna kadar direnirler.

Gençlikte Arkadaşlık

25 Mart 2011 Cuma

İş hayatı mantık, iletişim, alışveriş, bedensel ve zihinsel haberleşme sembolü

İş hayatında gezegenler

İş hayatı mantık, iletişim, alışveriş, bedensel ve zihinsel haberleşme Merkür ile sembolize edilebilir. Problem çözmede akılcılık, düşüncelerin hızlı bir şekilde yazıya aktarılabilme, insanları bilgilendirebilme yeteneğinde doğuştan şanslıdır. İşte iş hayatında gezegenler!

Merkür Gezegeni


Merkür'ün ev ve burç konumu, düşünce tarzını, ortamlardaki ve ilişkilerdeki uyumu gösterir. Dil, yazı, konuşma ve öğrenme gücü, matematik zekâ, genç öğrenciler, dekanlar haberciler, büyük holdingler, gazeteciler subay, seyahat acenteleri günlük hayatın yaratmış olduğu tüm düşünce kalıpları Merkür ile bağlantılıdır.