Bu Blogu Takip Et

Sayfalar

Translate

Çocuklar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Çocuklar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Kasım 2011 Perşembe

Tehlike altındaki kültürleriyle çocuklar

 
Tehlike altındaki kültürleriyle çocuklar
Ev ödevleriyle gelenekleri arasında sıkışan dünya çocukları günümüzde özgün kültürlerini yitirme tehlikesiyle karşı karşıya.

PAPUA YENİ GİNE
OKYANUSYA
Papua Yeni Gineli bu küçük kız, tepeli devekuşunun uzun, siyah tüylerinden yapılma geleneksel şapkasını takmış, dans etmeye hazır. Bu kuş Papua Yeni Gine’deki Simbu kabilesi için zenginliği temsil ediyor.

21 Haziran 2011 Salı

Dikkat eksikliği bozukluğu ve Hiperaktif Çocuklar

Dikkat eksikliği bozukluğu (DEB), dikkatin çabuk dağılması, aşırı hareketlilik ve dürtüsel davranışlar ile seyreden sosyal yaşamı, toplumsal iletişimi etkileyen, çoğunlukla aile içi ilişkilerde ve okul eğitiminde sorunlar yaratan bir olgudur. Hiperaktif çocuklar sürekli hareket halindedir Yerlerinde duramaz, devamlı kımıldanır, kıpıdanırlar. Sürekli koşuşturur, zıplarlar. Dikkatsiz, sabırsız, dağınık ve atılgandırlar. Dürtüsellik çocuğun belirsiz durumla karşılaştığında ya da dikkatli davranması gerektiğinde tepki ve yanıtlarını kontrol etmekte güçlük çekmesi anlamına gelir. Dürtüsel çocuklar sıklıkla düşünmeden hareket eder,bir etkinlikten diğerine kolayca geçer ler. Uygunsuz zamanlarda,uygunsuz davranışları sergilerler. Ani hareket ve duyguları kontrol edememe, düşüncesizce hareket etme, kendini kontrol edememek şeklinde kendini gösteren dürtüsel (impülsif) tutarsız davranışlar nedeniyle sosyal açıdan uyumsuzluk gösterdiklerinden sıklıkla yaşıtlarıyla ve çevresiyle sorunları olur. Bu çocuklar küçük yaştan itiberen böyle davranırlar ancak okul çağında dertleri artar.


HİPERAKTİF ÇOCUKLARA ÖNERİLER

Diğer çocukların ancak heyecanlanabildikleri ve canlanabildikleri bir durum karşısında bu çocuklar aşırı

29 Nisan 2011 Cuma

Çocuklar da Huzuru Yogada Buluyor.. Çocuk Yogası

NEDEN ÇOCUK YOGASI ?

Çocuk yogası, çocuklara hareketlerle hayal güçlerini kullanmayı, doğru nefes almayı ve vücutlarını nasıl rahatlatabileceklerini öğretmeyi amaçlamaktadır. Okul öncesi çocukların çok esnek vücutları vardır. Fakat okul yaşantısına başlar başlamaz, uzun süre oturmalar, omurganın doğal devingenliğinin bozulmasına neden olur. Yoga ile bu esneklik korunabilir.

Çok sayıdaki bu hareketler, hazım problemi,uyku düzensizliğine veya eklem ve kas problemi çeken çocuklara yardımcı olur.

4 ile 7 yaşları arasındaki çocukların hayal güçleri sınırsızdır. Daha esnek, istekli ve enerji dolu olurlar. Çocuk yogasıyla yapmaya çalıştığımız şey, bütün bu güçleri yaşantıları boyunca geliştirip, kullanmalarını sağlamaktır.

Çocuk yogası, bu yaş grubundaki çocuklara değişik yoga hareketleri, nefes çalışmaları, rahatlama teknikleri ve vizyon geliştirme, eğlenceli hikayeler aracılığı ile yapılır. Böylece eğlenerek, yogadan yararlanırlar. Her bir hikaye çocuğun kendine olan öz saygısı ve güvenini geliştirmeye yarar. Rekabetsiz ve güvenli bir ortamda kendi kişiliklerini ve yaratıcılıklarını ifade etmeleri sağlanır.


Çocuklarda kendi duygularını anlama yetisi yeteri düzeyde gelişmediği için sorunlarını daha çok davranışlarıyla göstermeye çalışırlar. Bir çocuğun duygusal uyumunu dengelemek ve beden, zihin ve ruh olgunluğunun aynı paralellikte gelişmesi için çocuklara yoga yaptırmanın yararı çok büyüktür.

Yoganın yararlarını kısaca şu başlıklarda toplayabiliriz.

· Nefes çalışmaları; konsantrasyon ve enerji seviyesinin yükselmesini sağlar.
· Rahatlama teknikler; zihni sakinleştirir ve hafızayı geliştirir.
· Hareketler; bağışıklık sistemini kuvvetlendirir.
· Karın ve sırt kaslarının kuvvetlenmesini sağlar. Vücudun şekillenmesini, doğal esnekliğini korumayı sağlar. Özellikle çok uzun süre televizyon seyrederek ve bilgisayarda oyunlar oynayarak, duruş pozisyonlarında oluşan problemleri düzeltmede yararlıdır.
· Kendini ifade etme ve yaratıcılık gelişir.
· Yoga, denge ve kordinasyon gelişimini sağlar.
· Uyku düzenine yararı var.
. Yoga hareketleri günlük hayatta oluşan endişe, kaygı ve negatifliklerin
üstesinden gelmeyi ve kendine güven duygusunun gelişmesine yardımcı olur.

Çocuklar yoga yapmaya başladıklarında, yetişkinler gibi zihinlerinde yerleşmiş fikirler yoktur. Onlar için yoga hikayelerle, oyunlarla, eğlendirici egzersizlerdir. Yoga dersleri tamamen güvenli ve rekabetsiz ortamda verilir.
Olumlamalarla kişisel gelişimlerine katkıda bulunulur.

23 Nisan 2011 Cumartesi

Suça itilen çocuklar ise kendilerine adanan bayramı “buruk” yaşayacak

Kimsesiz Çocuklar - Sokak Çocukları (Bizim Çocuklarımız)

Vahim tablo

23 Nisan Çocuk Esirgeme ve Çocuk Bayramı bugün çeşitli etkinliklerle kutlanacak. Sayısı her geçen gün artan sokakta yaşayan-çalıştırılan ve suça itilen çocuklar ise kendilerine adanan bayramı “buruk” karşılayacak.
Türkiye’de büyük bölümü istismara uğrayan çocukların 20 bini sokakta, 1500’ü suçu nedeniyle kurum gözetiminde, 400’ü annesiyle birlikte cezaevinde, 38 bini madde bağımlısı olarak bayramını kutlayacak.

Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı, sokakta yaşayan çocukların 20 bine yaklaştığı kayıpların 1100 olduğunu açıkladı. Türkiye genelinde en fazla çocuk kaybı Ege Bölgesi’nde yaşanırken, bunun 145’i kızlardan oluşuyor. Vakfın veri analizinde 2002-2009 yılları arasında yaklaşık 400 bin çocuk hırsızlık, 9 bin 500 çocuğun adam öldürme suçlarından hâkim karşısına çıktığı kaydedilirken diğer suçlardan yargılanan çocuklar bu rakama dahil edilmedi. Türkiye’de 1500 civarında çocuk da suçu nedeniyle, kapalı kurumlarda gözetim altında tutuluyor.
Türkiye’deki 5 kadın cezaevinde bulunan yaklaşık 3 bin 500 tutuklu kadından 400’ünün 0-6 yaş arasındaki çocuğu kendisiyle birlikte yaşıyor. Analizde madde bağımlılarına da yer veriliyor. Türkiye, 38 bin madde bağımlısı çocukla dünyada 4. sırada yer alıyor. Ayrıca çocuğa yönelik cinsel istismar olaylarının yüzde 90’ının adli makamlara yansımadığı da belirtiliyor. Vakıf, 1989-2009 yılları arasında 415 çocuğun güvenlik güçleri müdahalesi ile yaşamlarını yitirdiğini de ifade edildi.



Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, 3. Risk Altında ve Korunması Gereken Çocuklar Uluslararası Sempozyumnda sunduğu bildirgede ise sokakta kalan çocukların “ihmal, istismar, sömürü ve kötü davranışa maruz kaldığı” açıklandı.


Kimsesiz Çocuklar - Sokak Çocukları (Bizim Çocuklarımız)

22 Nisan 2011 Cuma

Burçlara göre anne, baba ve çocuklar

Burçlara göre anne, baba ve çocuklar

Anne ve babalar da bir çocuğun hayatında büyük rol oynar. Çocuklar aileleri içerisinde anne rolünü gördükleri kadar baba rolünü de görmek isterler. Ancak dünya genelinde yaygın olan bir kanıya göre babalar anneler kadar çocukları ile iletişim kurmaktan kaçınırlar ve bunun doğal olduğunu düşünürler.
Uzun yıllardır yapılan araştırmalar bu durumun zannedildiği gibi olmadığını, babaların da en az anneler kadar çocuklarının gelişiminde pay sahibi olduklarını ortaya çıkmıştır. İşte burcunuza göre anneler ve babalar...


Anneler

16 Nisan 2010 Cuma

Sanatın Çocuklar Üzerindeki Etkisi

Çocukların resim veya müzikle ilgilenmeleri iki şekilde olabilir. İlkinde çocuğun özel yeteneği doğrultusunda sanatçı olarak yetiştirilmesi ve sanat etkinlikleri ile yoğun olarak ilgilenmesi, ders almasından bahsederiz. Böyle bir deneyim için mutlaka çocuğun neye ilgisinin olduğu belirlenmelidir, çünkü sanatçı olmak uzun ve emek isteyen bir yoldur.

İkinci yol ise, sanatın etkinlikler yolu ile çocuğun hayatında var olmasıdır. Resim, müzik, dans, tiyatro gibi etkinliklerin çocuğun dünyasına katkısı büyüktür:



• Kendini tanımasına yardım eder.

• Hayal dünyasını geliştirir.

• Duygularını rahatça ifade etmesine imkan tanır.

• Farklı bakış açıları geliştirebilir.

• Beden, zihin ve ruh sağlığı olumlu etkilenir.

• Benlik algısı olumluya döner.

• Öz güveni gelişir.

• Sosyal becerileri gelişir.

• Duygusal zekası beslenir.

• Okul başarısı olumlu etkilenir.

• Sağlam bir kişilik geliştirmek için fırsat bulmuş olur.

Tüm bu olumlu gelişmelere sahip olmak için çocuğunuzun bir sanat kursuna katılması veya özel ders alması da gerekmeyebilir, çünkü resim ve müzik günlük hayatınızın içinde var olabilir, çocukların sanata olan ilgileri aile tarafından da beslenebilir.

Ayrıca; çocuklar kendilerini ifade ettikleri ölçüde gelişirler. Bu nedenle, sanat da çocuğun kendini geliştirmesine büyük imkan tanır. Sanatla ilgilenmek çocuğun okul başarısına da olumlu yansır. Kendini iyi ve mutlu hisseden çocuk okulla ilgili işlerde de ilerleme gösterir. Aynı zamanda, çocuklar kişiliklerini oluştururken kendileri hakkında ipucu toplamaya ihtiyaç duyarlar. Sanatla ilgilenen çocuklar, kendilerini daha iyi tanır, böylece kişiliklerini daha sağlam olarak geliştirebilirler





Çocuk İçin Sanat
Bir çocuğun ilgi alanını ortaya çıkaracak aktiviteler bulmak ne zordur esasen. Yaşına uygun, dikkatini verebileceği, yaratıcılığını kullanacağı, yaşıtlarıyla bir arada olabileceği bir ortam bulmak? Hatta sosyalleşmesine katkıda bulunacak bir eğlence aracı yaratmanın zorluğu? 



OPS Kids Sanat Atölyesi kurucularından Pemra Yüce ile sorulara cevap bulmaya çalıştık. Çocuğunuza değişik bakış açıları sunabilmeniz ve ruhunu zenginleştirmeniz için size de ilham olacağına eminiz.
Röportaj: Gizem Şıvka Pideci
Profesyonel fotoğrafçı iken çocuklar için atölye açma süreci nasıl gelişti?
Pemra Yüce:Çocuklarım doğduktan sonra zaten onlara yönelik çok çalışma yapıyordum. Uzun yıllar üniversitede öğretim görevlisiydim. Bu keyifli çalışmaları daha küçük yaş gruplarına indirmek istiyordum. Oğlum Ege’nin yuvaya başlamasıyla, yuvasında bir fotoğraf kulübü kurdum. 5-6 yaş grupları ile fotoğraf çalışmaları yapmaya başladık. Daha sonra çeşitli okul, kamp ve yaz okulları derken çocuklarla fotoğraf çalışmalarımız arttı. Veliler bu çalışmaların devamını talep ettiler. Böylelikle çocuklara yönelik sanat atölyesi açma fikri doğmuş oldu.
Anladığım kadarıyla her atölyenin eğitmenleri özenle seçilmiş ve her atölyenin çocuk üstüne ayrı bir etkisi ve amacı var.
Pemra Yüce:Dört atölye ile başladık; fotoğraf, ebru, ritim ve seramik. Daha sonra geliştiririz diye düşündük. Atölyeler stüdyomuzda olacağı için mekâna uygun kurslar seçtik.
Genel olarak atölyelerin amacı; çocukları sanat ile yakınlaştırmak, görsel ve işitsel anlamda zekâlarını geliştirmek, kompozisyon becerilerini kuvvetlendirmek. Bununla beraber var olan hayal güçlerini sanat ortamı ile birleştirerek ortaya bir takım ürünler çıkarmak da diğer amacımız. Geleneksel bir sanatımız olan ebru sanatını tanıtmak, canlandırmak, fotoğraf ile teknoloji becerilerini arttırmak gibi birçok amaç sıralayabilirim.
Atölyeler kaç yaş aralığı için uygun?
Pemra Yüce:6-12 yaş arası çok uygun.

Yaş aralığının 6-12 aralığı olmasının belli bir amacı var mı?
Pemra Yüce:Daha küçük yaş grubu bu atölyeler için uygun değil. Tam kavrayamıyorlar. Ebru sanatı mesela… Kesinlikle 6’dan küçük olamıyor. Biz, yine de 6 yaşındaki bir çocukla 12 yaşındaki bir çocuğu aynı zaman aralığında atölyeye sokamıyoruz. Kopukluk oluyor.
Atölyeye kayıt olmak için ne yapılması gerekli?
Pemra Yüce:Esasen atölyeler daha çok yeni. Şimdilik ön kayıt alıyoruz. Belli bir sayıya ulaşmamız gerekiyor. Sanırım yazın, okullar tatil olunca daha yoğun bir çalışma temposu olacak.

Kursun amacı, yeteneği olan çocuğun gelişimine destek olmak mı yoksa çocukta yetenek geliştirmek mi?
Pemra Yüce:Her ikisi de! Çocuğun içinde bir yetenek varsa zaten uygun zaman ve mekân bulduğu anda adeta fışkırır. Fakat çocuğun, -yeteneği olmasa bile- ilgili sanat dalını tanıma isteğinin olması ve atölyeye geldiği sürece zevk alması yeterlidir. Hiçbir zaman bir çocuğu istemediği bir şeye zorlayamazsınız. O yüzden severek yapması bizim için yeterli. Bununla beraber, çok büyük bir kabiliyet görürsek veya hissedersek tabi ki üzerinde yoğunlaşır ve yönlendiririz.
Çocukta yetenek, öğrenilen bir özellik mi? Mesela ritim atölyesi sayesinde bir çocuğun müzik kulağı gelişebilir mi?
Pemra Yüce:Bu soruyu müzik hocamız daha net cevaplayabilir. Benim fikrimi sorarsanız müziğin temelinde ritim var, ritmi bilen bir çocuk eğer isterse bütün müzik dallarında başarılı olabilir. Yine de uzmanına sormak daha doğru.
Peki, çocuğun hangi atölyeye gitmesi gerektiğine kim karar veriyor? Çocuk mu yönlendiriyor, aile mi?
Pemra Yüce:Genelde aileler karar veriyor. Zaten çocuklarını tanıyorlar ve hangi atölyeye yatkın olduklarını biliyorlar. Tabii ki çocuğa da sormak gerekiyor. Mesela benim oğlum Ege’nin en çok tercih ettiği atölye ritim atölyesi. Bu kendi kararı!
Bir atölyenin içeriğine ilgisi/yeteneği olmayan, uyum sağlamakta zorluk çeken çocuk için neler yapılabilir? Ailesine öneri de bulunuyor musunuz?
Pemra Yüce:Zaten uyum sağlamakta zorlanıyorsa o atölyeden hoşlanmamış demektir. Çocuğu zorlamanın bir anlamı yok. Burası, öğrenilmesi zorunlu bir matemetik dersi değil. Çocuk burada hoş ve keyifli bir zaman geçirmeli. Ritim atölyesinden hoşlanmadıysa (ki zor!) belki seramikten hoşlanır, o da olmazsa fotoğraf denenebilir… Belki sırayla hepsi denenmeli. Baktık ki hiçbirinden zevk almıyor o zaman önce çocukla daha sonra ailesiyle konuşmayı tercih ederiz.

Çocukların kendilerini ifade etmesi için doğrudan bir araç esasen bu atölyeler. Sizin bizzat eğitmenlik yaptığınız fotoğraf atölyesinden bahsedersek aynı gruptaki çocukların bir yeri fotoğraflamasında nasıl bir farklılık olabilir ki? Sinirli bir çocuk, dışa dönük bir çocuk, çok zeki bir çocuk vs. Belirgin farklılıklar var mı örnekleyebileceğiniz?
Pemra Yüce:Bu soruyu ders verdiğim okullardaki örneklerle cevaplamak isterim. Herkesin bakış açısı farklı olduğu gibi çocuklarınki de farklı. Kimisi detaya yönelirken bir diğeri çok daha farklı bakış açılarıyla fotoğraf çekmeyi seviyor.
Örneğin karanlık odada fotogram çalışması yapıyoruz. Bu çalışma çok özel bir çalışma. Fotoğraf kâğıdının üstüne bir takım objeler koyarak bir kompozisyon oluşturuyorlar ve çeşitli kimyasallar ile bu görüntüyü ortaya çıkarıyoruz. Tabii çok farklı çalışmalar ortaya çıkıyor. Çocukların zekâ seviyelerini benim ayırt etmem doğru değil. Kaldı ki bence her çocuk kendine göre zekidir. Ama çok hareketli bir çocuk ile daha sakin bir çocuğun çalışmaları birbirinden çok farklı olabiliyor. Hepsinin iç dünyası çok farklı, hepsinin çalışması birbirinden güzel.
Resim atölyesinin olmaması dikkatimi çekti. Resim, çok tercih edilen ve sonucu doğrudan ortaya çıkan bir atölye olmaz mıydı?
Pemra Yüce:Resim atölyesi zaten çok var. Fakat çocuklara yönelik fotoğraf, ritim veya ebru atölyesi varsa bile tanınmıyor. Amacımız öncelikle olmayan atölyeleri oluşturmaktı. Daha sonra tabii resim atölyesini de düşünüyoruz.
Peki, ebeveyn olarak -sizinkisi kadar profesyonel olmasa da- evde biz de buna benzer aktiviteler yapabilir miyiz? Ebeveyn ve çocuğun bir arada vakit geçirebilmesi açısından öneriniz var mı?
Pemra Yüce:Tabi ki! Profesyonel olmasa da sizin de evde yapabilecekleriniz var. Zaten yapıyorsunuzdur da! Örneğin, bir masada ellerinizle ritim tutabilir, fotoğraf makinesi ile bir çiçeği çekebilir, oyun hamuru ile şekiller yapabilirsiniz. Ebru atölyesi için hazır kitler olduğunu duymuştum ama hiç denemedim.
Bizim atölyelerimizde; profesyonel ekip eşliğinde, çok daha ileri safhaları çok daha profesyonel araçlar ile çalışıyoruz.
Peki siz ebeveyn-çocuğun bir arada olduğu atölyeler düşünüyor musunuz?
Belki ileride… Önce çocuklarla biraz yol alalım ileride çok daha farklı bir mekânda olabilir.

15 Nisan 2010 Perşembe

Yeşil Tenli Çocuklar

Çılgın bir rüzgârla Dünya'ya düştüler.

Yeşil Tenli Çocuklar

Geçen yüzyıllarda İspanya'da ve İngiltere'de, garip bir şekilde ortaya çıkan, tüm vücuttan yeşil renkte olan çocuklardan söz ediliyordu. Acaba bu olaylar gerçek mi, yoksa ortaçağın batıl inançlarından kaynaklanan bir safsata mı?

1887 YILININ AĞUSTOS ayında bir gün, İspanya'nın Banjos köyü yakınlarındaki tar*lada çalışan iki köylü, birden ilerideki bir mağaradan çıkan iki çocukla karşılaştılar. Köylüler şaşkınlık içerisindeydiler. Çünkü, biri erkek biri kız olan çocukların tenleri yem*yeşildi. Üzerlerindeki elbiselerin kumaşları ise hiç bilinmeyen türden, garip bir kumaştı. En az köylüler kadar, yeşil çocuklar da şaşırdılar.

Tenleri yeşildi
Sonraki beş gün boyunca, çekik gözlü, yüz çizgileri biraz zencileri hatırlatan yeşil çocuk*lar, önlerine konulan tüm yiyecekleri reddetti*ler. En sonunda taze fasulye yemeye razı oldular. Kısa bir zaman sonra erkek çocuk halsizlikten, belki de bakımsızlıktan öldü.
Kız çocuk ise yörenin yargıcı Ricardo da Calno'ya teslim edildi. Yargıç Calno, hura*felere pek inanmayan, gerçekçi bir insandı. Bu bakımdan kızın "yüzündeki boyayı" silebil-mek için çok uğraştı. Tabii, çabaları boşu-naydı... Bir sonuca yaramayınca da, kızın gerçekten de yeşil bir tene sahip olduğunu -zor da olsa- kabul etmek zorunda kaldı.
Aradan beş yıl geçti. Kız yeni yaşantısına alışmaya başlamıştı. Bu arada İspanyolcayı da öğrenmişti. Hatta tenindeki yeşillik de kaybol*mak üzereydi. Fakat o sıralarda oluverdi.


Güneşsiz bir ülke
Yeşil kız, geldikleri ülkeyle ilgili olarak garip bir öykü anlatıyordu. Onun ifadelerine göre. Güneş'i tanımayan bir yerde oturuyorlardı. Kendi ülkelerinin karşısında bir geniş nehir görünüyordu. Bu nehrin ötesinde de Güneş'le aydınlanan bir başka ülke vardı. Günün birinde korkunç bir fırtına kopmuş, çılgın bir rüzgâr onu ve küçük kardeşini kapıp, bir mağaranın ortasına atmıştı. Bir süre el ele yürümüşler, böylece Banjoslu köylülerin hasatla uğraşüklan o tarlaya varmışlardı.


Bir 14. yüzyıl İngiliz şiiri dan Slr Gavvalne ve Yeşil Şövalyeden bir sahne: Esrarengiz Yeşil Şövalye, ölümle karşılaşıyor. Şövalyenin yeşil rengi ona büyülü bir güç veriyordu. Bazı kişiler Yeşil Şövalye şiiri ile yeşli çocuklar arasında İlişki olduğunu savunuyorlar.


Doğruluğuna inanıyor
O günü hatırlayanlardan hâlâ yaşayanların olduğu söyleniyor. Bu kişiler, bu olayın canlı tanıklarıdırlar. Barcelona'dan bu olayı incele*mek için gelen bir din adamı, sonradan şunları yazdı:
"Dinlediklerime öylesine yürekten inandım ki, nedenini anlayamadığım ve akıl gücüyle bir açıklamada bulunmaya kalkışmadığım halde yeşil çocuklar olayının doğruluğunu kabul etmek zorundayım."

İngiltere'de de benzeri anlatılıyor
İspanya'daki yeşil çocuklar olayı ile çok benzer özellikler taşıyan bir diğer yeşil çocuklar olayından daha söz ediliyor. Ortaçağda yaşa*mış İngiliz simyacı Guillaume de Nevvburgh, bir eserinde şöyle yazıyor:


"Vulfputes denilen yörede hasat toplayan köylüler, biri kız, diğeri erkek, tenleri yeşilimsi, elbiseleri ise bilinmeyen bir maddeden yapılmış iki çocukla karşılaştılar. Çocuklar önceleri hiç*bir yiyeceğe yaklaşmadılar. Sonra biraz ötede gördükleri baklalardan yediler.
Geldikleri yer sorulunca, Aziz Martin'in ülkesinden geldiklerini söylediler. Bir yeraltı geçidinden geçtiklerini, bir ses tarafından çağ*rıldıklarını, ülkelerinde Güneş'in parlamadı-ğını, oysa her yerin aydınlık olduğunu anlatıyorlardı."

Başka bir dünyadan mı?
Araştırmacı yazar Harold T. VVilkins, Flying Saucers Uncensored (Sansüre Uğramamış Uçandaireler) adlı kitabında konuya ilişkin olarak şunları yazıyor:

"12. yüzyılda yaşamış olan keşiş Tilburyli Gervase, İngiltere'nin Suffolk yöresindeki bazı mağaralardan ya da çukurlardan ortaya çıkan yeşil çocuklardan söz eder. Söz konusu çocuklar öylesine tuhaf koşullar altında ortaya çıkmışlar*dır ki, insan bunların uzaydaki herhangi bir dün*yadan ya da dünyada yer alan herhangi bir yeraltı âleminden ışınlandıkları sonucuna vara*bilir. Aynı öyküye üç manastır tarihçisinin kayıtlarında da rastlanır. Bunlar, Newburghlu VVilliam, Walsingham ve Giraidus Cambrensis' tir."

Manastınn yakınında
Harold T. Wilkins söz konusu kitabında yeşil çocuklarla ilgili olarak şunları söylüyor: "İngiltere'de aziz kral ve şehit Edmund'un manastırında altı-yedi kilometre ötede bir köy vardır. Bu köyün yakınında, adına îngilizcede 'Wolfpittes' denilen garip ve ilginç birtakım kalıntılara rastlanır. Yakındaki köy de bu kalın*tıların adı ile anılır."


Kimi inanışlarda doğanın gücünü, kimilerinde ise kötülüğü simgeleyen yeşil adam adı, İngiltere'deki birçok kafeteryanın adı olarak kullanılıyor.


Garip bir kumaştan giysiler
Wilkins şöyle devam ediyor: "Bir hasat zamanı köylüler tahıl dev sinyorlardı. Birden yakınlar*daki bir çukurdan sürünerek çıkan iki çocuğu fark ettiler. Biri kız diğeri erkek olan çocukların tüm vücutları yemyeşil bir renkteydi. Üzerlerin*deki giysilerin kumaşları, köylülerin o zamana kadar hiç görmedikleri türden bir kumaştı. Kumaşın dokuması da köylüler tarafından bilin*meyen türdeydi.
Çocuklar hasat yapan köylüler tarafından köye götürülünceye kadar, şaşkın bir halde hasat yerinde dolaşıp durdular. Köyde, bu ola*yın garipliği karşısında hayrete düşen birçok kişi çocukların başına üşüştü."



1154 te İngiltere'yi yöneten Kral Stephen. Onun döneminde ülke ekonomisi çökmüş, yoksulluk yaygınlaşmıştı. Bu ortamda birçok aile ekonomik zorluklardan ötürü çocuklarını terk ediyordu. Ya yeşil çocukları kim terk etmişti?

Yemek yemeyi bilmiyorlar
"Birkaç gün süreyle çocuklar önlerine konulan bütün yiyeceklere, son derece aç olmalarına rağ*men ellerini bile sürmediler. Bir zaman sonra önlerine konulan fasulye yemeğine gözlerini diktiler.Yemeği nasıl yiyeceklerini bilmiyor*lardı. Sonunda köylülerden birinin yardımıyla yiyebildiler." yasamoyunu.com
Wilkins'in anlattığına göre çocuklar, son*raki günlerde, ekmek yemeyi öğreninceye kadar bu gıda ile beslendiler. Köylülerin anlat*tıklarına göre, çocukların derilerinin rengi, yiyeceklerin etkisiyle yavaş yavaş değişmeye başladı. Hatta ingilizce konuşmayı bile öğrendiler.