Aldatmak Hakkında Bilmediklerimiz, Merak Ettiklerimiz
[LEFT][FONT=Verdana]Uluslararası ölçekte bir kadın araştırması yapan sosyolog, dünyanın çeşitli ülkelerinde kadınlara bir soru sormuş.
Kocanızı başka bir kadınla yakalarsanız ne yaparsınız???
Soruya ülkelere göre verilen yanıtlar ise söyle olmuş:
İsveçli : Neyimi beğenmediğini sorarım.
Rus : Evi terk ederim.
Fransız : Sesimi çıkarmam, sevgilime gider beni teselli etmesini isterim.
İtalyan : Kadını vururum.
İspanyol: Kocamı vururum.
Yunanlı : Her ikisini de vururum.
Türk : Benim kocam yapmaz!
Aldatma belki de geçmişten günümüze ikili insan ilişkilerinin en önemli gündem maddesini oluşturmaktadır. Kimse bir ilişkiye aldatmak ya da aldatılmak için başlamaz fakat şu da bir gerçektir ki çoğu ilişki aldatma kavramının kötü etkisi altındadır. Özellikle basında birbirini aldatan ünlü eşlerin gündem maddelerini oluşturması, izlediğimiz sinema filmlerinden, okuduğumuz romanlara kadar yayılan aldatma teması kendi ikili ilişkilerimizi daha çok sorgular duruma getirmiştir bizi.
Duygusal ve Cinsel Aldatma
Aldatma konusunda bir çok bilimsel çalışma yapılmıştır, bu çalışmalara bakıldığında, çoğunda aldatmanın;
Duygusal aldatma ve Cinsel aldatma olarak 2’ye ayrıldığı görülmektedir.
Sürmekte olan bir ilişkisi varken bir başkasıyla cinsel ilişkiye girmek ‘cinsel aldatma’ olarak tanımlanırken, yine bir ilişki yaşarken bir başkasıyla duygusal bir yakınlık yaşamak, bir başkasına aşık olmak, bir başkasıyla özel paylaşımda bulunmak ise ‘duygusal aldatma’ olarak tanımlanmaktadır.
Ancak ‘Eşler arasında cinsel aldatma önemli değil, duygusal aldatma önemlidir’ diye bir şey söz konusu değildir. Çünkü cinsel aldatma, eşler arasında duygusal bağların da zayıflamasına ya da kopmasına neden olacaktır. Eğer ki eşler evliyse ve çocukluysa bundan en çok çocuklar zarar görecektir.
Aldatmanın nedenleri neler olabilir? Eşler birbirini neden aldatma ihtiyacı duyarlar?
• İlk olarak çiftlerin birbirini suçlama eğiliminin akabinde aldatmayı doğurduğunu söyleyebiliriz. İlişkide beklenilen paylaşımın olmaması, ilginin azlığından şikayet edilmesi, eşe güven duyulmaması, birlikte bir gelecek görülmemesi gibi nedenler aldatmanın önemli nedenleri olarak görünmektedir.
• İkinci neden olarak “sosyal yapı”yı söyleyebiliriz. Ergenlikte az kadınla/erkekle birlikte olmuş olmak, evlenmeden önce doyuma ulaşmamış olmak, görücü usulü evlilik yapmış olmak, erken yaşta evlenmek ya da tutucu bir çevrede yetişmiş olmak, evlilik sonrası rahatlama nedeniyle kişide doyuma ulaşma isteğini körükleyebilir ve kişiyi eşini aldatmaya doğru sürüklenebilir.
• Üçüncü olarak “hayır diyememe”, kendine ya da karşısındakine “dur“ diyememe, Özellikle erkeklerin, eşlerini aldatmasının ardından kendilerini bu şekilde ifade ettikleri bir savunma biçimi olarak adlandırılabilir.
• Özellikle toplumumuzda evlenmeden önce cinsel ilişkiye girmek istemeyen bayanlarla birlikte olan erkeklerin, cinsel ihtiyaçlarını karşılayabilmek adına başka kadınlarla birlikte olması da “cinsel aldatma” nedenlerinden biridir.
• Rutinden sıkılan, ilişkinin monotonlaştığını düşünen kişi de aldatma eğiliminde bulunabilir. Yenilik, eğlence ve heyecan arayışı kişiyi dışarıya yöneltebilir. Senelerdir süren ve aldatmayla sonuçlanan çoğu evliliğin aldatma nedeni budur.
• Konu aldatma nedenleri olursa intikam boyutunu da atlamamak gerekir. Özellikle bir tarafın diğerine kızgın olduğu durumlarda ya da aldatıldığını öğrenen tarafın altta kalmamak için gurur duygusuyla hareket ettiği durumlardır.
Aldatıldığımızı anlayabilir miyiz?
Eşimizin bize karşı olan ilgisi hissedilebilir derecede azaldığı zaman hemen ‘eşim artık benimle ilgilenmiyor, hayatında birisi var’ düşüncesine kapılırız ve bu düşünceye göre hareket ederiz. Kafamızda bir takım komplo teorileri üretir ve bir dedektif gibi bunların peşinden gideriz. Ancak bu son derece yanlıştır. Çünkü aldatma gibi ciddi bir konu ihtimaller üzerinden değerlendirilemez. Elimizde somut kanıtlar olmalıdır. Eğer ki somut deliller varsa soğukkanlı bir şekilde oturup düşünülmelidir. Aldatılan kişi mutlaka ki kendini haksızlığa uğramış hisseder ama karşı tarafı suçlarken biraz da kendi davranışlarını ölçüp tartmalıdır.
İlgi azalmasının yanı sıra kişi aldatılacağını ya da aldatıldığını mutlaka önceden sezer. Çünkü evlilikte sevgi önemli bir unsurdur ve eğer kişide aldatıldığına dair önemli somut belirtiler varsa kişi bunu öngörüp aldatılmasını engelleyebilir. Çünkü aldatılma, süreçlerden oluşur, genelde bir anda gerçekleşmez ve ne kadar erken fark edilirse yolun başından dönmek o kadar olasıdır. Ancak kişi, eşinin aldatma potansiyeli olan durumuna müdahale ederken dikkatli davranmalı, bir anlık sinirle ya da kıskançlıkla yaklaşmamalıdır. Eşinin, kendisini onun yerine koyarak düşünmesini sağlamalı, dolayısıyla ona empati kurdurmalıdır. Bu iletişimi sağlarken yargılayıcı, yadırgayıcı ya da eleştirisel cümlelerden kaçınmalı, kendi hislerini ön plana çıkaracak cümleler kurmalıdır.
Aldatmaya karşı neler yapmalıyız?
Sosyal ve kişisel nedenler aldatmanın temel taşlarını oluşturmaktadır. İlgi eksikliği yaşayan bir eş, ya da flört döneminde yaşadığı heyecanı evlilik sonrası eşinde göremeyen taraf soğuma eğiliminde olacaktır. Eğer bu soğuma eğilimi erkek tarafında olursa cinsel sadakatini korumada da zorlanabilir. Evde sürekli gerilime neden olan sorunların yaşanması, eşlerin ilişkileri ve varsa çocukları konusunda sürekli tartışması ya da kişilik çatışmaları erkeği evinden ve eşinden uzaklaştırır. Kadının, eşini kendisinden uzaklaştıracak bu tip durumların farkında olması gerekir. Bu açıdan kadının ev içindeki üstlendiği farklı roller çok önemlidir.
Eğer kadın, rollerinden birini fazla önemseyip eşine olan ilgisini gösteremezse bu durum erkeğin soğumasına ve ilgiyi dışarıda aramasına neden olur. Özellikle ilişkide çocuk olduktan sonra kadın, biyolojik özelliklerinin etkisiyle değişir ve neredeyse bütün dikkatini ve ilgisini çocuklar ve ev işleri üzerine yönlendirir. Dolayısıyla eşiyle eskisi gibi ilgilenemez.
Tabi ki bu saydığımız durumların hiçbirisi erkeği aldatma konusunda haklı göstermez. Bu durumlarda erkeğin yapması gereken şey, ilişkiyi baştan sona irdelemek, olması gerekenlerin ve olmayanların farkına varmak, sorunu çözmeye çalışmak, kendi yanlışlarını ve eşinin eksiklerini analiz etmek, bunların düzelmesini sağlayacak adımlar atmaktır. Ancak maalesef ki çoğu erkek eşiyle arasındaki ilişkiyi düzeltmek yerine eşini kendi haline bırakıp yeni arayışlara girme eğiliminde olmakta, eksilen duygularını aldatma yoluyla tamamlama davranışı göstermektedir. Bu durumda kadının anne ile eş rollerini düzeyli seviyede ayarlaması gerekmektedir.
Aldatılmanın Psikolojik Etkileri
Aldatıldığını düşünen taraf bu sorunu eşiyle paylaşabilir . 'Böyle hissediyorum, böyle bir sorun var mı' şeklinde konuşabilir. 'Evet' yanıtı alındığında yas süreci, sıkıntı, uykusuzluk, tedirginlik dönemi başlayabilir ki depresyonun en büyük nedenlerinden biri eş tarafından aldatılmaktır. Aldatılma sonrası depresyon yaşamayan çok az insan vardır. Aldatıldığını öğrenen insan kendini kızgın, değersiz, önemsiz, hiçbir şeye layık olmayan biri gibi hisseder. Hatta ve hatta bunun altında kalmayı kendine yediremez ve ‘sen beni aldattıysan ben de seni aldatırım’ gibi yanlış bir yola kapılır. Genellikle toplumumuzda kadınlar bu olayı bastırma ve sineye çekme davranışı gösterirler ancak erkeğin pişman olduğu durumlarda ilişkileri devam etse bile kendilerini bir daha eskisi gibi hissedemezler, hep eşleri tarafından beğenilmediklerini düşünürler ve diğer bayanlarla kendilerini kıyaslama yoluna giderler.
Öte yandan eşine karşı artık bir şey hissetmediğini, sevgisinin bittiğini söyleyen taraf ( toplumumuzda genellikle erkek tarafı ) bunu aldatma için bir zemin hazırlama olarak kullanır. Halbuki sevgi değişkendir ve güzel hisleri bir dönem hissetmemek, bir daha onları hiç hissetmeyeceği anlamına gelmez. Ancak şu söylenmelidir ki yaşamının olgun döneminde bile zevklerinin peşinden koşan insan aslında olgunlaşmamıştır ve hiçbir zaman mutlu olamaz. İnsanı gerçek mutluluğa ulaştıracak olan, somut kavramların yanı sıra soyut ideallere de ulaşmaktır. Böylece insan hata yapsa bile bundan pişmanlık duyar ve ilişkisini kurtarmak için kendini toparlar. Bu nedenle evlenecek kişilerin hayat felsefelerinin, kültürlerinin ve ideallerin birbiriyle örtüşmesi çok önemlidir.
[B]Psikolog Çisem İlhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder