Bu Blogu Takip Et

Sayfalar

Translate

30 Nisan 2025 Çarşamba

Vicdan nedir, kimlerde bulunur? Ve bu toplumu hangi durumlarda terk eder?

Vicdan nedir, kimlerde bulunur? Ve bu toplumu hangi durumlarda terk eder?


Vicdan nedir?
Vicdan, insanın doğru ile yanlışı ayırt etmesini sağlayan içsel ahlaki pusulasıdır. Kişinin kendi eylemlerini, niyetlerini ve başkalarına etkilerini değerlendirdiği, empati, adalet ve sorumluluk hissiyle şekillenen bir özelliktir. Vicdan, bireyin kendi değerleri ve toplumsal normlar ışığında kendini sorgulamasına olanak tanır.
Kimlerde bulunur?

29 Nisan 2025 Salı

Yaşam Enerji: Utanç: Doğası, Türleri ve Başa Çıkma Yolları

Yaşam Enerji: Utanç: Doğası, Türleri ve Başa Çıkma Yolları: Utanç: Doğası, Türleri ve Başa Çıkma Yolları Utanç, insanın en karmaşık ve evrensel duygularından biridir. Bir hata yaptığımızda, beklentile...

Şüphenin Tek Gerçek Olduğu Bir Dünyada

Seda  PEKGÖZ
“Şüphe, tek gerçektir.” Bu çarpıcı ifade, ilk bakışta rahatsız edici bir kesinlik taşısa da, derinlemesine düşünüldüğünde insanın hakikatle olan karmaşık ilişkisini aydınlatır. Şüphe, bilginin, inancın ve anlamın sınırlarını sorgulayan bir zihinsel duruş olarak, hem yıkıcı hem de yapıcı bir güçtür. Peki, şüphenin tek gerçek olduğu bir dünyada ne anlama geliriz? Hakikat, bu şüphe denizinde nasıl bir yer bulur? Ve insan, bu belirsizlik karşısında nasıl bir rol oynar? Bu deneme, şüphenin doğasını, modern dünyadaki yansımalarını ve insanın bu süreçteki yerini keşfederek bu sorulara yanıt arıyor.




Şüphe Nedir ve Neden Gerçektir?
Şüphe, bir şeyin doğruluğundan emin olmama hali, bir tür zihinsel duraklamadır. Antik Yunan filozofu Pyrrhon’dan Descartes’in metodik şüphesine, şüphe tarih boyunca hakikat arayışının temel taşı

Alışmadık Alışmayacağız: Her Şeyin Kalitesi Neden Düşüyor? Dinamikler ve İn...

Alışmadık Alışmayacağız: Her Şeyin Kalitesi Neden Düşüyor? Dinamikler ve İn...: Modern dünyada, günlük hayatta kullandığımız ürünlerden insan ilişkilerine kadar her alanda bir kalite kaybı yaşandığına dair yaygın bir şik...

28 Nisan 2025 Pazartesi

Şarkımızı tamamlamak için: Algıların Gölgesinden Gerçeğin Özgürlüğüne

Şarkımızı tamamlamak için: Algıların Gölgesinden Gerçeğin Özgürlüğüne: Algıların olguları gölgede bıraktığı bir dönemde, yalnızca gerçeğin peşinde olanlar özgür kalabilirler..  Ancak; bir aldatma içinde yaşamayı...

Medyanın Toplumsal Değerler Üzerindeki Etkisi ve Bireysel Direnişin Önemi

Seda  PEKGÖZ

Günümüz dünyasında toplumlar, bilgi çağının sunduğu imkanlarla birlikte karmaşık bir medya ağıyla çevrelenmiştir. Ancak bu ağ, sıklıkla tarafgir bir şekilde işleyerek toplumu öz değerlerinden uzaklaştırma potansiyeli taşır. Taraflı medya, bireylerin düşünce dünyasını yönlendirmekle kalmaz; aynı zamanda ekonomik yapıları, aile bağlarını ve manevi inançları zayıflatıcı bir rol oynar. Bu yozlaşma sürecine karşı bireylerin bilinçlenmesi, kendi kültürel ve ahlaki değerlerine sahip çıkarak direnç göstermesi, toplumsal sağlığın korunması için vazgeçilmez bir gerekliliktir.


Medyanın toplumsal değerler üzerindeki etkisi, çoğu zaman sinsi bir şekilde kendini gösterir.

Bin Yıl Sonrasının Uygarlığı: İnsanlığın Kozmik Rüyaları ve Kırılgan Geleceği





Birkaç bin yıl sonraki uygarlık hakkında kesin bilgi olmamakla birlikte, mevcut teknolojik, sosyal ve çevresel trendlere dayanarak bazı tahminler yapılabilir. Ancak bu tahminler, insanlığın karşılaşacağı zorluklara (iklim değişikliği, kaynak kıtlığı, savaşlar) ve atılımlara (yapay zeka, uzay kolonileşmesi, biyoteknoloji) bağlı olarak büyük ölçüde değişebilir. İşte bazı olası senaryolar ve tahminler:
1. Teknolojik Gelişmeler
  • Yapay Zeka ve Otomasyon: Yapay zeka, binlerce yıl içinde insan zekasını çoktan aşmış olabilir. İnsanlar ve makineler arasında simbiyotik bir ilişki kurulabilir; belki de bilinç aktarımı veya biyolojik-mekanik hibrit varlıklar yaygınlaşır. Toplumlar, iş gücü ihtiyacının neredeyse

27 Nisan 2025 Pazar

Özerkliğin ve Ahlakın Peşinde: Tam İnsan Olma Yolculuğu

Birey eğer tam bir insan olmak istiyorsa, ahlaki bakımdan özerk hale gelmeli ve hayatını kendi kontrolü altına almalıdır. Francis MacDonald Cornford | Sokrates Öncesi ve Sonrası




İnsan olmanın özü, kendi varlığını anlamlı bir şekilde inşa etme çabasında yatar. Bu çaba, bireyin kendi ahlaki pusulasını oluşturması ve hayatını bilinçli bir şekilde yönlendirmesiyle mümkün olur. Özerklik, burada yalnızca dışsal bir özgürlük arayışı değil, aynı zamanda içsel bir sorumluluk ve

24 Nisan 2025 Perşembe

Özgürlük, Kökler ve Yalıtılmışlık: Gemileri Yakmanın Bedeli

İnsan, özgürlük arzusunun peşine düştüğünde, çoğu zaman köklerinden kopma pahasına bir yolculuğa çıkar. Bu kopuş, fiziksel bir ayrılıktan çok, zihinsel ve duygusal bir reddedişle başlar.




Özgürlük uğruna köklerden vazgeçme isteği, genellikle bir reddetme duygusunun baskın hale gelmesiyle şekillenir: kişinin mevcut düzenin, toplumsal normların, aile bağlarının ya da kendi benliğinin dayattığı kimliğin reddi. Bu reddediş, bir isyanın ilk kıvılcımıdır; özgürlüğün peşinde koşarken insanın kendine ve dünyaya karşı aldığı bir tavırdır. Ancak bu tavır, aynı zamanda bir yalıtılmışlık duygusunu da beraberinde getirir. İnsan, özgür olma hayaliyle yaşadığı hayatla arasında bir mesafe yaratır ve bu mesafe, onu hem özgürleştirir hem de yalnızlaştırır. Peki, bu yalıtılmışlığın ortasında yaşamayı sürdürmek mümkün müdür?

Afet sonrası bilim insanlarının karşıt görüşleri

Deprem gibi afetler, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde derin etkiler yaratan olaylardır. Bu tür durumlarda bilim insanlarının farklı görüşler sunması, halk arasında kafa karışıklığına ve hatta güvensizliğe yol açabilir. Ancak, normal bireyler olarak bilimsel tartışmalara yaklaşırken bilinçli, sabırlı ve eleştirel bir tutum sergilemek, hem kendimizi daha iyi bilgilendirmemize hem de bu tartışmalardan en iyi şekilde faydalanmamıza yardımcı olur. Aşağıda, deprem gibi bir afetten sonra bilim insanlarının karşıt görüşlerine karşı nasıl bir tutum sergilememiz gerektiğine dair bir yaklaşım sunmaya çalışacağım.
1. Bilimsel Tartışmaları Doğal Bir Süreç Olarak Kabul Edin
Bilim, kesin ve anında cevaplar sunan bir sistem değildir; bir süreçtir ve farklı görüşler bu sürecin sağlıklı bir parçasıdır. Örneğin, bir depremin ardından jeologlar fay hatlarının hareketi, artçı

23 Nisan 2025 Çarşamba

Felsefenin Antik Yunan’daki Doğuşu: Tesadüf mü, Zorunluluk mu?




Felsefenin Antik Yunan’daki Doğuşu: Tesadüf mü, Zorunluluk mu?




Felsefenin Antik Yunan’da filizlendiği fikri, Batı düşünce tarihinin temel anlatılarından biridir.
Sokrates, Platon, Aristoteles gibi isimler, sistematik sorgulamanın ve evrensel soruların peşine düşmenin ilk temsilcileri olarak görülür. Ancak bu durum, felsefenin yalnızca Yunan topraklarında doğduğu anlamına mı gelir, yoksa başka coğrafyalarda benzer düşünsel çabalar farklı biçimlerde mi ortaya çıktı? Ve eğer Antik

Hayalden Gerçeğe: İdeal Bir Dünyanın Peşinde

Seda  PEKGÖZ

Düşünün ki bir sabah gözlerinizi açtığınızda, dünya bambaşka bir yer. Gökyüzü berrak, hava temiz, insanların yüzlerinde içten bir tebessüm. Sokaklarda ne telaş var ne de kaos. Herkes bir diğerine saygıyla yaklaşıyor, kimse kimseyi ötekileştirmiyor. Adalet, bir kavram olmaktan çıkmış, yaşamın ta kendisi olmuş. Eşitlik, sadece kitaplarda yazan bir ideal değil, her nefeste hissedilen bir gerçeklik. Barış, sadece bir dilek değil, insanların birbirine uzattığı el. Peki, böyle bir dünya mümkün mü? Hayal ettiğimiz bu mükemmel dünya, bir ütopya mıdır, yoksa insanlığın ulaşabileceği bir ufuk mu?



Ütopya: İmkânsızlığın İçindeki Umut
Ütopya, insanlığın asırlık hayal gücüyle inşa ettiği bir kavram. Kelime, 16. yüzyılda Thomas More’un kaleminden doğdu; Yunanca’da “olmayan yer” (ou-topos) ve “iyi yer” (eu-topos) anlamlarını taşıyor. Bu çelişkili doğası, ütopyanın özünü yansıtıyor: Hem var olmayan bir ideal hem de ruhumuzu besleyen

Depremde En Az Zararı Görmek Alınacak Önlemler

Depremde En Az Zararı Görmek İçin Bireysel ve Devlet Düzeyinde Alınacak Önlemler ve Psikolojik Etkiler
Depremler, doğanın en yıkıcı olaylarından biridir ve hem fiziksel hem de psikolojik açıdan bireyler ile toplumlar üzerinde derin etkiler bırakır. Türkiye gibi deprem kuşağında yer alan ülkelerde, deprem riskine karşı hazırlıklı olmak hayati önem taşır. Bu makalede, depremde en az zararı görmek için bireysel ve devlet düzeyinde alınabilecek önlemler detaylı bir şekilde ele alınacak, aynı zamanda depremden etkilenen bireylerin psikolojik durumları ve bu süreçte psikolojik dayanıklılığı artırmak için yapılabilecekler incelenecektir.
1. Bireysel Düzeyde Alınacak Önlemler



Bireyler, deprem öncesi, sırası ve sonrasında kendi güvenliklerini artırmak için çeşitli adımlar atabilir. Bu önlemler, hem fiziksel güvenliği sağlamak hem de psikolojik olarak daha hazırlıklı olmayı destekler.
a) Deprem Öncesi Hazırlık
  • Eğitim ve Farkındalık: Deprem konusunda bilinçlenmek, bireylerin doğru tepkiler vermesini sağlar. Deprem anında yapılması gereken “çök-kapan-tutun” hareketini öğrenmek ve bu konuda düzenli tatbikatlar yapmak önemlidir. Eğitim, aynı zamanda paniği azaltarak psikolojik dayanıklılığı artırır.
  • Güvenli Ev Ortamı: