Bu Blogu Takip Et

Sayfalar

Translate

26 Nisan 2023 Çarşamba

Bu ülkeler ‘az gelişmiş’ değil, aşırı sömürülmüştür.


Aşağıdaki metinlerden ilki, Peter Mark’ın Record of the Art Museum dergisinde yayınlanan (1999) “Is There Such a Thing as African Art?” başlıklı yazısından seçilmiş bölümlerdir. İkinci metin, Dan Connell’ın Science for the People dergisinde (Eylül-Ekim 1985) yayınlanan “Myths of African Hunger” adlı yazısından seçilmiş pasajlardır.

 

ABD’li sanatçı Max Weber, Kongo’da yapılmış küçük bir erkek figürüne bakıyor, 1916. Fotoğraf: Clara E. Sipprell.

 

Afrika Sanatı Mitleri

Peter Mark

“Afrika sanatı” kavramı, ister bir akademik araştırma konusu olsun isterse koleksiyonerlerin ve müzelerin ilgi alanına giren bir konu, önemli bazı soruları gündeme getirir. Afrika sanatı diye bir şey

Pascal Blanchard’ın Human Zoos "Vahşi"yi Batı icat etti.


"Vahşi"yi Batı icat etti. Bu icadı, sahneye koyduğu türlü oyunlarla, dramalarla, gösterilerle, göstericilerle, inanılmaz hikâyelerle ve müzelerle gerçekleştirdi.


Bu olaylar sonradan unutuldu. Ama buna rağmen, "vahşinin icadı", kolonyal tarih ile bilim ve eğlence tarihinin; onlarla, bir asırdan fazla zamandır (1875-1958) uluslararası ilişkileri şekillendiren görkemli dünya fuarlarının kavşağında duruyor. Bu dönem, insan sergilerinin, insanat bahçelerinin çağıydı;

18 Şubat 2023 Cumartesi

Cankurtaran ismi nasıl ambulans oldu?

Türkiye’de hasta taşıma ve acil sağlık hizmetleri yakın zamana kadar Kızılay işaretli cankurtaran aracılığı ile verilmekteydi. Ancak, zaman içinde giderek etkin olan küreselleşme rüzgarı, cankurtaran sözcüğünü de hızla 'Ambulance' sözcüğüne dönüştürdü. Bu dönüşüm küresel dünyaya ayak uydurmak adına olsa da, bize yabancı bu sözcüğün öz dilimizdeki karşılığının kullanılması, seçim nedenimiz olmalıdır.
FacebookTwitterWhatsAppTelegram

Cankurtaran sözcüğü Türkçeye, İngilizce 'Ambulance' sözcüğünden geçmiştir. Sözcüğün kökeni yürümek ya da hareket etmek anlamına gelen 'Ambulare’dir ve

9 Aralık 2022 Cuma

Pluviofil Nedir, Kime Denir? İşte, Pluviofil İnsanların Özellikleri (pluviophile)

"Pek çoğumuz için yağmurlu ve gök gürültülü karanlık havalar ruhsal olarak olumsuz bir ortamı hazırlarken, pluviofil insanlar için bu durum tam tersidir. Böyle düşündüğümüzde aslında pluviofil yaşam tarzının birçok pozitif yönü vardır. Peki hazır kış aylarındayken, pluviofil nedir, ne demek? Pluviofil kime denir gelin birlikte inceleyelim. İşte pluviofil insanların özellikleri..."



Başkaları bunun tuhaf olduğunu düşünürken yağmurda oynayacak kadar cesur olmak, özgüven geliştirmenin kesin bir yoludur. Pluviofiller hiçbir

30 Kasım 2022 Çarşamba

Alışmadık Alışmayacağız: Zihinsel Lüks

Alışmadık Alışmayacağız: Zihinsel Lüks: René Magritte’in de üyesi olduğu Belçika Komünist Partisi 1950’de sanatçıları işçilerle buluşmaya ve işçiler için sergi düzenlemeye davet ed...

18 Ekim 2022 Salı

Neden bu kadar savunmacıyız?

Beynimiz bizi doğal olarak savunmacı yapar, ancak daha fazla alçakgönüllülük geliştirmek için atabileceğimiz adımlar var.

Yıllar önce, alçakgönüllülük üzerine araştırmamla ilgili ilk medya röportajımı yaptığımda, bir görüşmeci alçakgönüllülük üzerine çalışmamın beni gerçekten daha alçakgönüllü yapıp yapmadığını merak ediyordu. Beni ne kadar mütevazı biri olarak algıladığını görmek için karıma sormamı istedi. 1’den 10’a kadar bir derecelendirme vermesini istediğimde karım bana 4 verdi.

Mahcubiyetim yerini savunuculuğa bıraktı. Gerçekten kafam karışmıştı - neden alçakgönüllü değildim? Alçakgönüllü niteliklerimi ve eylemlerimi listeleyerek alçakgönüllülüğümün gerekçelerini sıralamaya çalıştım (ironi tam yerinde), ancak bu başlangıçtaki savunmacılık, geçici bir süre için bu geri bildirimi gelişme göstermenin bir yolu olarak kullanmamı engelledi. Kendi tevazu eksikliğimi göremiyordum.

Alçakgönüllülük konusunda bir uzmanın bile açık görüşlü olması ve savunuculuğunu azaltması için çok çabalaması gerekir. Peki ne gereği var?
Alçakgönüllülük, önemsenmeyen ama çok önemli bir insan erdemidir. İnsanlar, bir ölçüde güveni ve güvenilirliği işaret ettiği için alçakgönüllü bir partneri veya arkadaşı tercih ederler. Entelektüel olarak ilerlemek için, toplum ya da birey olarak, bildiklerimizi ve daha da önemlisi bilmediklerimizi kabul etmeli, meraklı, yeni fikirlere açık ve dinlemeye hevesli olmalıyız. Aynı şekilde, kendi kültürel dünya görüşümüzün dünyayla ilişki kurmanın çeşitli yollarından sadece biri olduğunu kabul etmek ve öğrenme arzusu ve çeşitliliğin takdiriyle diğer bakış açılarıyla tanışmak, giderek daha küresel ve birbirine bağlı hale gelen dünyada yön tayin etmemize yardımcı olur.

Savunma içgüdülerimizi evcilleştirmeyi öğrendiğimizde, kendimizi alçakgönüllülüğün sunabileceği tüm faydalara açarız.

Neden bu kadar savunmacıyız?

/website/assets/images/my1/images/633d3b554f4ab__resim-1.jpg

Doğal olarak savunmacı olmamız insan olmamızla ilgili sert

19 Mart 2022 Cumartesi

Ağaçlarda mantar hastalığı

AĞAÇLARDA MANTAR HASTALIĞI

Ağaçlarda mantar hastalığı sıkça karşılaştığımız bir sorundur.
Bakımsız ve gerekli zamanlarda toprağın havalanmaması pH değerlerinin farklılık göstermesi fazla gübreleme yapılması ve buna bağlı olarak kimyasal gübrelerin toprakta kalması ile mantar oluşumunda başlıca sebepleri arasındadır.


PEKİ MANTAR OLUŞUMUNU VEYA OLUŞMUŞ OLAN MANTARI NASIL YOK EDERİM

Mantar hastalığına yakalanan bir ağaç tedavi evresinde 1 inci aşama toprak havalandırılır.
Bu havalandırma çapalama yoluyla yapılır.Çapalama yapılırken 100 de 100 Gübre toprak düzenleyici muhakkak

22 Ocak 2022 Cumartesi

Boşluktan Gelen Sesler

Boşluktan Gelen Sesler

Per Petterson’un At Çalmaya Gidiyoruz, Reddediyorum, Lanet Olsun Zaman Nehrine ve Benim Durumumdaki Erkekler romanları üzerinden ele aldığı konuları işleyişine ve romancılığına ayrıntılı bir bakış.


Eylemsizlik, bağlı olduğu etki üzerinden okunduğu zaman gerçek tanımını ortaya koyar. Duygusal yıkım, toplumsal yapı, değişim ve alışılan yaşam algısı eylemsizliği yaratan ya da tamamen ortadan kaldıran biçimlerle insan hayatında yer eder. Norveçli yazar Per Petterson’un romanlarında da söz konusu eylemsizliğin ortaya çıkışı ve bazı durumlardaki değişimi, belirgin olarak hissedilen ve karakterlerin hayatında varlık gösteren önemli bir yere sahiptir.

Per Petterson’un At Çalmaya Gidiyoruz, Reddediyorum, Lanet Olsun Zaman Nehrine ve Benim Durumumdaki Erkekler romanları birbirine yakın ilerleyen duyguların, eylemsizliğin ve sessizliğin etrafından hareketle kendine ayrı bir alan açarak ilerler. Kendi içini seyreden, davranışlarını kestirmeye çalışan ve geçmişle şimdiyi yan yana tutabilen; aynı zamanda kesin çizgilerle ayırabilmenin de üstesinden gelen bu yapı, tek bir insani ihtiyaca kavuşmanın peşindedir aslında; hatırlamak. Per Petterson, bütün romanlarında, karakterleri üzerinden yarattığı hikâyeleri hatırlamak üzerinden harekete geçirir. Yaşanmış olan her şey, tam da bu noktada belirginleşirken, ifadenin odağındaki duygular yeni bir çizginin alt başlıkları olarak sıralanmaya başlar. İnsan, hatırlamaktan ibaret olan bir varlık olarak vardır. Bu da, yazarın okurda bıraktığı duyguyu ve hayal kurma payını büyük oranda etkiler ve genişlemesini sağlar. Genişleyen hikâye yapısı, barındırdığı sakinliğe açılan bu yeni alanda hatırlama duygusunun sebepleriyle sonuçlarını aynı biçimde cevaplamaya çalışır. Yüzleşmek, karşımıza çıkan sonuçlar bütününün en önemli parçasıdır fakat yer yer kendini geriye çeken, saklamak ya da tarifsiz bırakmak üzerinden kurgulayan hareketlerin odağında gizlenir.

​Kabul  etmeme hâlinin bir tür bağlı refleks olarak şekillendiği yerlerde, karakterlerin yöneleceği

11 Ocak 2022 Salı

Unutulan eski alışkanlık: Günde iki uyku

Araştırmalar insanların 19. yüzyıla kadar günde iki kez uyuduklarını gösteriyor.

İnsanlar yaklaşık 1000 yıl boyunca günde iki kez uyudu: Bir akşam , bir de sabah. N iye böyle yapıyorlardı ? B u alışkanlık nasıl ve niçin kayboldu?

Tarih, 13 Nisan 1699. Saat 23.00 suları. İngiltere'nin kuzeyinde küçük bir köyde 9 yaşındaki Jane Rowth gözlerini kırpıştırarak açtı ve gecenin değişken gölgelerini izledi. Annesiyle beraber yattıkları kısa uykudan yeni uyanmıştı.


Annesi, kalkıp mütevazı evlerinin ateşinin başına yerleşmiş ve pipo içmeye başlamıştı. Tam o sırada pencerede iki erkek belirdi. Annesine, hazırlanıp kendileriyle gelmesini söylediler.

Jane daha sonra mahkemede, annesinin bu kişileri bekliyor gibi göründüğünü söylemişti.

28 Ağustos 2021 Cumartesi

Sit Alanı Nedir?




Sit Alanı Nedir?

Doğal güzellikleri bozulmamış yerler, arkeolojik kalıntılar veya kendine özgü mimari anlayışıyla öne çıkan kasabalar, herkesin gezmekten zevk aldığı ve bozulmadan bugüne gelmesine hayret ettiği yerlerdir. Bu yerler için sit alanı tabiri kullanılır. Zaten o yerler de bugüne gelebilmelerini bu kavrama borçludurlar.

8 Haziran 2021 Salı

Köy Enstitüleri

“Ellerinde Nasır, Yüzlerinde Nur, Yarına Ümitle Yürüyenler”

1935 yılının Türkiye’sinde şehir ve kasabalarda bile kısıtlı olan eğitim olanakları, henüz köylere ulaştırılamamıştı. Ülke nüfusunun %80’i köylerde yaşasa da 40 bin köyden 35 bininde okul yoktu. İlköğretim çağındaki çocuklar okuldan, öğretmenden, kitaptan yoksundular. 1935

15 Kasım 2020 Pazar

Göbekli Tepe ile İlgili Tüm Merak Edilenler


jens notroff ile göbekli tepe röportajı

F: DAİ

1- Göbekli Tepe denince ritüel bir alandan mı, bir yerleşimden mi yoksa her ikisinden de mi bahsediyoruz? Göbekli Tepe nedir, ne değildir? Örneğin Edward Banning Göbekli yapılarının konut olabileceği üzerinde duruyor…

Aslında en kritik soru da bu. Göbekli Tepe neydi? Bu aynı zamanda çok zorlu bir görev çünkü bu ve bunun gibi yerleşimleri/yaşam alanlarını oluşturmuş Neolitik avcı-toplayıcıların günlük hayatı ve dünya görüşü üzerine elimizde hiçbir yazılı kaynak yok. Bütün yorumlarımızı bize bıraktıkları materyal kültür öğeleri üzerinde yapmak durumundayız.

Yaklaşık 20 yıldır süregelen kazı ve araştırmalar sayesinde, Göbekli Tepe hakkındaki algımız buranın bir çeşit buluşma noktası olduğu yönünde. Çevrede dolaşan çeşitli avcı gruplar için bir çeşit toplanma merkezi. Bölgede bulunan taş alet, plak ve benzeri aletlerin dekoratif unsurlarındaki benzerliklere dayanarak yaklaşık

15 Mart 2020 Pazar

Mantığa Kabaca Bir Bakış

Mantık ile ilgili birçok esere kabaca göz gezdirdim. Bu yazıda bu kabataslak okumanın bende bıraktığı intibaları hızlıca not edecek ve beraberinde getirdiği soruları kendime soracağım. Uzun bir yazı dizisine kabaca bir giriş mahiyetinde olacak. Başın başında insan ne zaman mantıklı olmaya karar verdi diye sorduğumuzda, mantık meselesini tekâmül nazariyeleri içinde ele almanın gerekli olduğunu ve oradan da antropolojinin yedek bir meselesi olduğunu kabule zorlanırız. Mantıklı olmaya karar vermek gibi bir kırılma noktasında o aydınlanmanın sebebi ise bizlere muallak kaldığından, mantık meselesini tartışacak, konuşacak zemini bulamayız.

8 Temmuz 2019 Pazartesi

Bugün ne çeşit bir dünyayla yüz yüzeyiz? Hannah Arendt ve Amor Mundi

Duygular, siyasette oldukça tehlikeli duruyor. Ancak dayanışma ve eleştirel düşünce siyasetin olmazsa olmazları arasında.
Hannah Arendt’in Denktagebuch adlı güncesinde “Dünya Sevgisi –  Dünyayı sevmek neden bu kadar zor?” başlıklı kısa bir yazı bulunuyor.

2016 Amerikan Başkanlık Seçimlerinin hemen ertesi gününde Hannah Arendt Merkezi’nin Amor Mundi adlı bülteni için kısa bir metin kaleme aldım. Keder sancılarına yakalanmış, şok olmuş ve gelecekten

13 Mart 2019 Çarşamba

Hümanist olmak ne anlama gelir?

Sanıldığının aksine hümanizm, “sevgi” anlatan psikolojik derinliği olan, sübjektif bir kavram değil, felsefi temelli objektif bir kavramdır. Hümanizm, dünyayı anlama çabasında tanrı-merkezci anlayışın terk edilmesi, insan-merkezci bakış açısının benimsenmesidir.
Rodin’in derin düşüncelere dalmış yalnız düşünür heykelinin çıplaklığı, insanın kendi varlığını farkında olmanın yol açtığı “insanlık durumunun” yalın bir tasviridir.

Hümanistler farklı görüşte olabilirler!

8 Ağustos 2017 Salı

Yalnızlıktan ölünür mü?

Yeni bir araştırmaya göre kronik sosyal izolasyon, obezite ve sigara ile benzer boyutta ölüm riski oluşturuyor. Yalnızlık bizleri ölüme sürükleyen sessiz bir katil olabilir mi?


Yalnızlıktan ölebiliriz!
Yıllar boyunca yapılan çalışmalar ile devamlı yalnızlıkların sağlık üzerindeki olumsuz etkileri araştırıldı. 2010 yılında yayınlanan bir makale, yalnızlığın

8 Nisan 2017 Cumartesi

Mecbur olduğumuz için mi? Yoksa kıramadığımız, kıyamadığımız için mi?

Ne yazık ki çoğumuz aynı sorunla başa çıkmaya çalışıyoruz. Zaten yeterince zor olan hayatımızı bir de onların zorlaştırmasına izin veriyoruz. Bizi yormaktan başka hiçbir etkileri olmayan insanlara “hayır” diyemeyerek kendimize yok yere eziyet ediyoruz. Evet, hemen hepimiz

Sevmediğiniz İnsanlarla Başa Çıkmak

Herkesin birbirini sevdiği, etrafta sorun çıkartan hiç kimsenin olmadığı bir dünya düşünün. Negatif duygulardan arınmış; sevgi, neşe, huzur, aşk, dostluk gibi kavramların somutlaşarak hayat bulduğu bir dünya! İnsanların birbirine derin duygularla bağlandığı, kimsenin arkadan konuşmadığı, sevilmemek ne demekmiş bunun bilinmediği bir dünya… Kulağa ne kadar da hoş geliyor değil mi? Düşünmesi gerçekten çok güzel. Güzel de gel gör