1- Göbekli Tepe denince ritüel bir alandan mı, bir yerleşimden mi yoksa her ikisinden de mi bahsediyoruz? Göbekli Tepe nedir, ne değildir? Örneğin Edward Banning Göbekli yapılarının konut olabileceği üzerinde duruyor…
Aslında en kritik soru da bu. Göbekli Tepe neydi? Bu aynı zamanda çok zorlu bir görev çünkü bu ve bunun gibi yerleşimleri/yaşam alanlarını oluşturmuş Neolitik avcı-toplayıcıların günlük hayatı ve dünya görüşü üzerine elimizde hiçbir yazılı kaynak yok. Bütün yorumlarımızı bize bıraktıkları materyal kültür öğeleri üzerinde yapmak durumundayız.
Yaklaşık 20 yıldır süregelen kazı ve araştırmalar sayesinde, Göbekli Tepe hakkındaki algımız buranın bir çeşit buluşma noktası olduğu yönünde. Çevrede dolaşan çeşitli avcı gruplar için bir çeşit toplanma merkezi. Bölgede bulunan taş alet, plak ve benzeri aletlerin dekoratif unsurlarındaki benzerliklere dayanarak yaklaşık
200 km çapında bir toplama/avlanma havzasından bahsedebiliriz. Burası bölgede düzenli bir buluşma ve takas alanı olmalıydı.Arkeologların, anlamlandıramadığımız buluntu ve öğeleri çoğunlukla ve bazen de kolaya kaçarak “ritüel” olarak nitelendirdiği bir gerçek. Ayrıca kutsal ve dünyevi olanın iki keskin kutup olarak ayrılması da modern batılı bakış açısının bir ürünü. Bununla birlikte, yaptığımız yorumlamalar yoktan ortaya atılmadı. Göbekli Tepe’ye özgü birkaç özellik buranın “farklı” olduğunu destekler nitelikte.
Fırat’ın Suriye sınırlarında bulunan Mureybet ve Jerf el Ahmar ile Türkiye’de Dicle havzasında yer alan Nevali Çori ve özellikle Çayönü gibi Göbekli Tepe’nin çağdaşı yerleşimler sayesinde, bu dönemdeki yerleşim mimarisini tanıyoruz. Dolayısıyla Göbekli Tepe yapılarının bu bahsettiğimiz yerleşimlerden farklı olduğunu görebiliyoruz. Göbekli Tepe’nin anıtsal ve dairesel biçimde çevrelenmiş daha erken PPNA tabakası, T biçimli büyük dikilitaşları ile belirgin şekilde farklı bir yapı oluşturuyor. Böyle yapılar önceden bilinen yerleşimlerden de biliniyor ve genelde ‘kamusal’ yapılar olarak adlandırılıyorlar.
Fakat bu yapılar Göbekli Tepe dışındaki yerleşimlerde genelde tek bir örnekle temsil edilirken, Göbekli’de sayıları dikkat çekici derecede artmış. Bu yapıların tapınak olduklarını öne sürmek, bu terimi nasıl tanımladığınıza bağlı. Yine de tarihsel olarak tapınak konsepti, oranın tanrı ya da tanrıların evi olmasını öngörür. Erken Neolitik için ise henüz böyle bir karmaşık din olgusu sunamıyoruz. Bununla birlikte, el, ayak ve giysi kabartmalarıyla, Göbekli Tepe’nin karakteristik T biçimli dikilitaşları belirgin şekilde antropomorfik (insan biçimli) özelliklere sahip ve bunlar anıtsal heykeller olarak yorumlanabilir. Bu soyut üsluba sahip, yüzsüz, devasa boyutlardaki betimlemeler, aynı döneme ait gerçeğe uygun boyuttaki natüralist heykellerden farklı bir sınıfta değerlendirilebilir.
2- Göbekli Tepe tarih bilgimizi nasıl değiştirdi? Göbekli Tepe’nin keşfi ve ondan öğrendiklerimiz neden bu kadar önemli?
Göbekli Tepe’yle ilgili en önemli keşif erken Neolitik avcı toplayıcı grupların içindeki ve arasındaki karmaşık organizasyonun iç yüzünü anlamamız olabilir. Göbekli Tepe dikilitaşları ve dairesel yapıları gibi anıtsal bir mimari oluşturmak için işin örgütlenmesi ve yürütülmesi ve farklı gruplar arasında işbirliği gerektiği kadar belirli derecede iş bölümü de sağlanmalı. Hala son derece gezici olan insanların böyle büyük ölçekli kamusal projelere yatırım yapması ve en sonunda geniş yerleşik gruplar, tarım ve hayvancılık ile tanımlanan ve Neolitik hayat tarzı denilen bir dizi değişikliği tetiklemiş olabileceği Anadolu Neolitiğini anlamamız açısında çok önemli bir katkıdır. Orada çalışan işçilere düzenli olarak besin sağlanması gerekliydi. Besin talepleri kısa zamanda avcı ve toplayıcılıktan elde edilenleri aşmış olabilir. Bu da, sonuç olarak, insanları farklı besin kaynakları bulmak ve kullanmak zorunda bırakmış olabilir. Böyle bir yorumlama, Neolitikleşme için öne sürülmüş daha önceki neden-sonuç ilişkilerini bir dereceye kadar tersine çeviriyor.
3- O dönemde yaşamış insanlar neden Göbekli gibi anıtsal bir mimariye ihtiyaç duymuş olabilir?
Etnografik çalışmalara göre bunun gibi kamusal projeler ve şenlikler grupsal bağlılığı güçlendirmek için önemli bir etken. Özellikle küçük avcı toplayıcı gruplar, temel olarak, bilgi ve ürün değiş tokuşu yapmak ve gen havuzunu tazelemek için evlilik bağları kurmak amacıyla bu tarz düzenli buluşmalara güvenir. Bu açıdan Göbekli Tepe’nin coğrafi konumu tesadüf değildir. Göbekli bir dağ silsilesinin en yüksek noktasında kolayca görülebilecek bir yere kurulmuştur. Böylece Göbekli’nin dairesel yapılarını bu buluşmaları belirten izler, zengin betimli dikilitaşları ise bu grupları temsilen anılarını saklayan buluntular olarak yorumlamak mümkün.
Hepsi avlamış (evcilleştirilmemiş) türlere ait çok sayıda hayvan kemiği burada büyük şenliklerin düzenlendiğine ve hacmi 160 litreye ulaşan taş kaplarda yapılan kalıntı analizleri alkollü içkilerin tüketildiğine işaret ediyor. Sosyal antropolojiden öğrendiğimize göre, bunun gibi iş gücü şenlikleri denilen etkinlikler, Göbekli Tepe gibi büyük çaplı kamusal projeler için gerekli insan gücünü çekmek için mükemmel bir araç olmalıydı. Dairesel yapılar içindeki düzenli tamir ve yeniden düzenlemeler buradaki inşaat faaliyetlerinin düzenli olarak devam ettiği izlenimini veriyor. Bu da muhtemelen Göbekli’de insanları bir araya getiren önemli bir etkendi.
4- Göbekli Tepe’yi inşa etmek için gerekli insan gücü hakkında bilgimiz var mı? Yapıların nasıl inşa edildiği ile ilgili araştırmalar bulunuyor mu? Ya da bununla ilgili planlanmış projeler var mı? İnşa teknikleriyle ilgili herhangi bir veriye sahip miyiz?
Göbekli Tepe’nin etrafındaki kayalık araziler, bize, tarih öncesi taş ustalarının nasıl çalıştığına dair bir fikir veriyor. Taş parçaların çıkarıldığı negatif izlerin yanında, çok sayıda çakmak taşı anakayadan taş aletler, bir adet kırılmış T-biçimli dikilitaş ve başka yarım bırakılmış işler bize açıkça nerede ve nasıl çalıştıklarını gösteriyor. Bununla birlikte, tam olarak gerekli insan gücünü hesaplamak çok fazla sayıda değişkeni değerlendirmemiz gerektiği için zorlu bir görev olacaktır.
Örneğin, Paskalya Adası’ndaki Rapa Nui’nin moai heykellerinden birini 15 km’den daha uzağa taşımak için 20-75 kişi arasında insan gücü gerektiği hesaplanmıştır. Oysa ki Endonezya’daki Nias’da 4 metreküp hacmindeki bir anıtsal taşın 3 km uzaktaki son güzergâhına taşınması için 525 kişinin çalışması gerektiği kaydedilmiştir. Endonezya’dan başka bir örnek ise böyle büyük sayılardan oluşan bir katılımın tek nedeninin gereken iş gücü olamayacağını başka etkenlerin de hesaba katılması gerektiğini hatırlatıyor. Batı Sumba’daki Kodi’de büyük anıtların yapılması için gerekli taşların taşınması ritüel bir etkinliktir ve çok sayıda insanın taşınma sırasında tanıklar olarak orada bulunması gerekmektedir. Yani, prestijin elde edilmesi ve korunması gibi sosyal etkenlerin de bu tür anıtsal yapıların inşa modellemelerinde hesaba katılması gerekiyor.
Meslektaşlarımız tarafından çeşitli taş kırma ve işleme süreçlerine dahil işgücü ve çaba miktarına dair deneyler gerçekleştirildi, fakat henüz son değerlendirmeler ve yayınlanması yapılmadı. Yine de belirtmekte yarar var: Bu deneylerden elde edilen sonuçlar en iyi koşullarda yaklaşık sonuçlar olabilir, zira deneyi gerçekleştirenlerin tarih öncesi zanaatkârların yeteneklerine ulaşması oldukça zor.
5 – İnsan topluluklarının hiyerarşik yapılanmalarıyla ilgili Göbekli Tepe’den neler öğrenebiliriz?
Az önce de söylediğimiz gibi Göbekli yapılarını yaratmak için gerekli çok miktarda iş gücü, yeni oluşmakta olan karmaşık bir sosyal yapılanmaya işaret ediyor. Bu avcı-toplayıcı grupların kesin olarak eşitlikçi toplumlarda yaşadığını varsayıyorduk. Fakat farklı yapıların ve grupların dahil olduğu böylesi bir kamusal proje, belirli bir dereceye kadar işbirliği ve uzmanlaşma gerektirmiş olmalıydı.
6- Göbekli’de üretim aktivitelerine dair herhangi bir kanıt var mı? Tarım ya da mesela Oliver Dietrich’in bahsettiği bira gibi…
Şu ana kadar Göbekli Tepe’de tipik evsel (domestik) faaliyetlere dair, ya da tarih öncesi tarım ve hayvancılığa dair hiçbir iz bulunmadı. Şu ana kadar keşfedilen tüm bitki ve hayvan kalıntıları yabani türlere ait. Fakat ortaya çıkarılan bir çok çakmaktaşı alet, burada büyük ölçekli bir taş alet yapımı faaliyeti olduğuna işaret ediyor.
Göbekli’deki büyük taş kaplar içinde yapılan ilk kimyasal analizler ise oksalat kalıntılarını ortaya çıkardı. Buna dayalı olarak, büyük çaplı şölenler çerçevesinde muhtemel bira üretimi de tartışılmaya değer bir nokta haline geliyor.
7- Dikilitaşlar üzerindeki betimlemeler hakkında ne düşünüyorsunuz? Bize ne anlatıyor olabilirler?
Göbekli Tepe’deki çok çeşitli farklı motifler ve tekrar eden semboller (ve bunların farklı kombinasyonları) bunların sadece süsleme amacı taşımadığını düşündürür, aksine bu betimlerin öyküsel ve anlatısal bir özelliğe sahip, olağanüstü kompleks -mitolojik- bir içeriği vardır. Sembolleri fark etmek kolaydır: natüralist tasvirler oldukça soyut olan işaretlerle yanyana görülür. Fakat bu sembollerin arkasındaki anlamlar, Neolitik dönemdeki insanlar için aşikar olmakla birlikte, bizden saklı kalmıştır.
Bahsedilmesi gereken bir nokta ise, Göbekli Tepe’de mitolojik melez hayvanlar ve canavarlar olarak tanımlayabileceğimiz canlıların eksikliğidir. Göbekli Tepe’de betimlenen hayvanların hepsi bu sit alanı çevresinde doğal olarak bulunan hayvanlar – yani Avrasya yabani faunasına ait hayvan türleridir. T biçimli taşları süsleyen birçok vahşi ve tehlikeli görünüşlü hayvan bir çeşit koruyucu işleve sahip olabilir. Bunlar belki de modern (ya da yakın zamanlı) avcı toplayıcıların kültürlerindeki totem hayvanlarıyla karşılaştırılabilir. Ya da bu hayvanlar Göbekli Tepe’deki dairesel yapıların muhafızları, koruyucuları görevi görmüş de olabilirler.
İlginç olarak, Göbekli Tepe’de keşfedilen sembol ve motifler birçok başka Neolitik sit alanında, taş kapların, okları düzleştirmek için kullanıldığı düşünülen aletlerin, ve başka birçok objenin üzerinde de bulunmuştur. Bu da ortak bir inanış sistemine, mitolojik geleneklere ve ikonografiye sahip daha geniş bir topluluğun varlığına işaret ediyor olabilir. Göbekli Tepe bu geniş topluluğun ritüel merkezlerinden biri olmuş olabilir.
8- Buradaki yapıların kasıtlı olarak gömülmesinden önce herhangi bir ritüel aşamadan geçtiğine dair kanıt buldunuz mu? Yapıların hepsinde ortak bir süreç tespit edilebildi mi? Peki bu yapıların kasıtlı olarak gömüldüklerini nasıl bilebiliyoruz?
Göbekli Tepe’nin bugün gördüğümüz hali, tahminen çok daha uzun olan bir kullanım hayatının son evresi. Göbekli’de temsil edilen en son aktivite aşaması olan bu içini geri doldurma (yani gömme) işleminin arkeolojik kanıtlarını da görüyoruz. Dairesel yapıların içini dolduran, ve kireçtaşı döküntüsü, heykel ve taş alet parçaları ile önemli miktarda hayvan kemiğinden oluşan toprak tabakasının oldukça homojen bir yapıya sahip olması, kasıtlı olarak içinin doldurulduğu düşüncesini destekliyor.
Bu dolgu materyelleri dışında, yapılar içinde, gerçek kullanımlarıyla bağdaştırılabilecek buluntular da oldukça nadir. Çoğu durumda yapılar neredeyse, içlerinin doldurulmasından önce temizlenmiş gibi gözüküyor. C Yapısı’nın merkez dikilitaşlarından birinin dibine konulmuş bir taş tabak ve bir domuz heykeli, kasıtlı bir hareketle buraya yerleştirilmiş gibi gözükür.
Fakat içleri doldurulup gömüldükten sonra bile bu yapılara dair bilgiler burada o dönemde yaşayan insanlar tarafından biliniyor olmalı, çünkü daha sonraki mimari ögeler (örneğin üstüne yapılan bir teras duvarı) açıkça, daha önceki yapıların alanlarına ithafta bulunur. Ayrıca tarih öncesi dönemde C Yapısı’nın dolgusu içine kazılan ve açık bir biçimde merkez dikilitaşları hedef alan bir çukur, belki de bazı dikilitaşların tepelerinin o zaman bile hala görünür durumda olduğuna işaret eder (ki bu da bazı daha büyük dikilitaşların tepesindeki izlerin nedenini açıklayabilir).
9- Göbekli Tepe’de kadın figürü ya da betimi bulundu mu? Bu bize ataerkil ve erkek egemen bir toplum hakkında birşey söylüyor mu?
Şu ana kadar, insan ya da hayvan olsun cinsiyeti açık olarak tanılabilen bilinen tüm betimler erkek betimleri. Bunun tek istisnası, daha sonraki Çanak Çömleksiz Neolitik B dönemi (PPNB) yapılarından birinde bir taş tabakası üzerinde bulunan, sonradan eklenmiş tek bir kadın graffitisidir.
Bu durum, Göbekli Tepe’nin erkek avcıların barınağı gibi bir yer olduğu anlamına gelebilecek olsa da, tabii ki kadınların Çanak Çömleksiz Neolitik dönem toplumunda bir rol oynamadığı anlamına da kesinlikle gelmiyor. Örneğin aynı dönemde iskan edilmiş çağdaş yerleşimlerde açıkça kadınlarla ilişkili olan çok çeşitli buluntular ortaya çıkarıldı. Fakat Göbekli Tepe’de kadınlar (ve onların gerçekleştirdiği faaliyetler) halen görünmez durumda.
10- Kazılarda şu anda cevap aradığınız başlıca araştırma soruları neler? Hangi konuların ve soruların Göbekli Tepe ekibi için önceliği var?
Gelecekte, devam eden kazı ve araştırma çalışmaları açısından yapılacak çok iş var. Bu zamana kadar incelenecek ve analiz edilecek önemli miktarda materyal topladığımız için şanslı bir konumdayız. Özellikle konservasyon konusu (kazılmış yapıların uygun şekilde korunduğundan emin olmak) araştırma projesinin gelecek çalışmalarının önemli bir kısmını oluştursa da, Göbekli’nin kompleks stratigrafisini ve kendi içindeki kronolojisini nihayet açıklığa kavuşturabilmeyi dört gözle bekliyoruz. Bu hala başlıca araştırma sorularımızdan biri.
Ayrıca, önceden kazılmış Çanak Çömleksiz Neolitik dönem A ve B (PPNA ve B) yapıları üzerinde yeniden başlayan ayrıntılı araştırmalar sayesinde, tarih öncesi inşaat yöntemleri ve tarihi üzerine de bildiklerimizi genişletmeyi amaçlıyoruz. Bunların yanı sıra hayvancılığın karmaşık tarihini araştıran önemli biyoarkeolojik çalışmalar ve insan kemiği analizleri de tabii ki devam edecek.
11- Klaus Schmidt’ten sonra buradaki çalışmalar nasıl devam ediyor?
Klaus Schmidt’in vefatından sonra Alman Araştırma Cemiyeti (DFG) ‘nin finanse ettiği “Yukarı Mezopotamya’nın erken Neolitik toplumu ve geçim [kaynakları]” projesinin sorumluluğu, Alman Arkeoloji Enstitüsü (DAI) ‘nün Doğu Departmanı’ndan Prof. Dr. Ricardo Eichmann’a geçti. Dr Lee Clare araştırma ekibinin çalışmalarını koordine ediyor. Göbekli Tepe’nin kültürel miras konularını da Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün İstanbul Şubesi’nden Prof. Dr. Felix Pirson koordine ediyor.
Şanlıurfa Müzesi’yle de yakın işbirliği sağlandı. Bunların yanında Türk yetkililer proje paydaşları (ilgili tarafları) arasında işbirliğini sağlamak için bir Bilimsel Danışma Kurulu oluşturdu. Bu kurul üç tanınmış ve saygın Türk arkeologdan oluşuyor: Prof. Dr. Mehmet Özdoğan (İstanbul Üniversitesi), Doç. Dr. Necmi Karul (İstanbul Üniversitesi) ve Prof. Dr. Gülriz Kozbe (Batman Üniversitesi).
12- Göbekli Tepe’de sizi kişisel olarak en çok heyecanlandıran, ilginizi çeken sorular ve konular neler? İlerleyen yıllardaki araştırmalar hangi bilinmeyenleri aydınlatabilir?
Ben kişisel olarak Göbekli Tepe’deki bulguların ortaya koyduğu sosyal çıkarımlara ilgi duyuyorum. Örneğin; kompleks toplumsal projeler işbirliği ve koordinasyon yapılmasını gerektirdiğinde, bu avcı grupların toplumsal yapısı nasıl değişti? Elit gruplar ne zaman ortaya çıktı ve yükseldi ve kendilerini nasıl temsil etti?
Buna ek olarak, Göbekli Tepe’nin kompleks tabakalarının ve unsurlarının anlaşılabilir bir stratigrafisini oluşturma ve gözden geçirme göreviyle de ilgileniyorum. Bu hala çok zorlu bir iş. Bu işle birlikte, Göbekli Tepe’de 20 yıllık araştırmaların sonuçlarını konu alan birkaç monografın hazırlanması, gelecek yıllarda araştırmalarımız içinde önemli bir yer tutacak.
13- Sizce Göbekli Tepe’de ve Göbekli Tepe için son dönemde gerçekleştirilmeye başlanan tanıtım projelerinin olumlu ve olumsuz yönleri neler olabilir?
Halkın bu tür araştırmalar ve sonuçlarına karşı haklı bir ilgisi var. Biz bu araştırmaları kendimiz için, ya da müze ve kütüphane raflarını doldurmak için yapmıyoruz. Bu araştırmaları, büyük ihtimalle hepimizin sorduğu bazı başlıca soruları cevaplayabilmek için yapıyoruz: Nereden geldik ve nasıl şimdi bulunduğumuz noktaya geldik? Göbekli Tepe kesinlikle ortak kültürel mirasımızın bir parçası sayılan tarihi yerlerden biri. Her birimizin hem ilgi alanında hem de sorumluluğunda. Bu nedenle elbette halk bu konuda bilgi edinmeli.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder