Bu Blogu Takip Et

Sayfalar

Translate

25 Mayıs 2011 Çarşamba

Bitki ve Kuruyemişlerin Faydaları

Ay Çekirdeği Faydaları







Kolesterolü düşürür.
Damar sertliğini giderir.
kir işçilerinin ve zayıf kalmış çocukların günde 50 gram yemesi tavsiye edilir.
Cinsel arzuyu artırır.
Kalp ve sinir hastalıklarını önler.
İdrar söktürür.
Solunum sistemi rahatsızlıklarında iyileştirici etkilere sahiptir.







Kabak Çekirdeği Faydaları







Böbrekleri güçlendirir.
Böbrek, mesane iltihaplarını önler.
İdrar yollarında oluşan hastalıkları giderir.
Bağırsak kurtlarını düşürür.
Birçok prostat ilacının bileşiminde kabak çekirdeği bulunmaktadır.






Tuzlu Fıstığın Faydaları







Cinsel arzuyu artırır.
Zihinsel ve bedensel yorgunluğu alır.
Böbrek ve safrakesesi ağrılarını hafifletir.
Göğsü yumuşatır, öksürük söktürür.
Yalnız olarak yenmeli, portakal, elma, armut gibi meyve veya sebzelerle tüketilmemelidir.






Antep Fıstığının Faydaları








Günde 10-12 adet yenilen iç antepfıstığı,vücudun günlük yağ ihtiyacını karşılayabilmektedir.
100 g antepfıstığı vücudun günlük protein,vitamin B1 ve fosfor ihtiyacının %35``ini karşılayabilmektedir.
Kandaki kolesterol seviyesini düşürür. Kroner kalp hastalığının riskini azaltır.
Antepfıstığı şeker hastalığında (Diabete Mellitus)kullanılabilir.
İnce bağırsakta glikoz emilimini azaltır ve kan şekerinin yükselmesini önler.
Antep fıstığı nekahet dönemlerinde de vücudun dostudur. Bir terkip içinde veya tek başına tüketilen fıstık, nekahet dönemin rahat ve kısa sürmesini sağlar, bünyeyi dirençli hale getirir.
Akciğer için iyi bir iltihap temizleyicidir. Göğsü yumuşatır, ağrılarını hafifletir, öksürüğün geçmesine yardımcı olur.






Kaju Fıstığının Faydaları







Çinko içerdiğinden gribe karşı koruyucu etkisi vardır, bağışıklık sistemini güçlendirir, büyüme ve gelişmeyi olumlu etkiler.
İçerdiği minerallerden magnezyum (276 mg/100 gr) kemik ve sinir dokusunu besler, kasların çalışmasını düzenler, kalp atışlarını düzenler.
Kansızlığın önemli rahatsızlıklara yol açtığı hamile ve çocuklarda D vitamini içeriği ile eksikliği giderir, kemikleri ve bağışıklık sistemini güçlendirir.
Özellikle gebelikte takviyesi gereken demir (6,43 mg/100 gr) mineralini içerir.
İçerdiği selenyum ile vücudu çeşitli hastalıklardan korur,şeker hastalığının gelişimini engeller,kansere karşı direnci arttırır.
İçerisinde bulunan potasyum tansiyon düşürücü özelliğe sahiptir. Kalp yetmezliği, böbrek hastalıkları, hepatit ve siroz tedavisinde olumlu etkiler gösterir.





Fındığın Faydaları








Cildi güzelleştirir.
Varis tedavisinde faydalıdır.
Enerji verici ve besleyicidir. Cinsel gücü artırır.
Güç ve dikkat gerektiren durumlarda yararlıdır.
Böbrekteki kum ve taşları döker, böbrek rahatsızlıklarının tedavisinde kullanılır.
Vücutta artık madde bırakmadan protein verir ve vücudun normal çalışmasına, zayıf düşmemesine yardımcı olur.
Gelişme çağındaki çocukların gelişmelerini daha iyi sağlamak için fındık verilmelidir.
Yüksek tansiyondan prostata, kalp şikâyetinden menopoz dönemi sorunlarına kadar birçok rahatsızlıkta fındık vücudu güçlendirici ve sağlığımızı koruyucu bir görev üstlenir.
Yapılan pek çok araştırma, fındığın kolesterolü düşürdüğünü ve kalp krizi riskini azalttığını, içerdiği yüksek kalsiyum sayesinde kemikleri ve dişleri güçlendirdiğini, cinsiyet hormonlarını geliştirdiğini ve günlük yaşamda enerji verdiğini ortaya koyuyor.
Her gün sadece 25-30 gr fındık yemek, günlük E vitamini ihtiyacının yüzde 100`ünü karşılıyor.
Son zamanlarda yapılan araştırmalar gösteriyor ki, fındıkta bol miktarda bulunan beta-sitosterol maddesi, kolesterolü düşürmede ve kanser (kolon, prostat, göğüs) gibi pek çok hastalığı önlemede önemli bir rol oynayabiliyor. Bu husus, tümör büyümesini engelleme ve apoptosis uyarımı içinde geçerli.







Patlatmalık Mısırın Faydaları


Mısır lifli bir besindir. Bu yüzden kan şekerinin daha dengeli yükselmesini sağlar ve kabızlığı önler, alınan posa miktarı artıkça koroner kalp hastalığı riski de azalır.
İçerdiği yüksek karbonhidrat miktarı sayesinde enerjinize enerji katar.
Mısırda protein, kalsiyum, demir , fosfor, A ve B2 vitaminleri bulunur.







Bademin Faydaları




Sinirleri güçlendirir.
Göğüs hastalıklarını önler.
Beden ve zihin yorgunluğunu giderir.
Hamilelerin sütünü artırır ve bebeklerin gelişimine yardımcı olur.
Böbrek ve idrar yolları iltihaplarını iyileştirir.
Badem yağı ayrıca müsil olarak da kullanılır.
Kolestrolü düşürür. Kalp krizi riskini azaltır.
Her gün 42 gr badem veya fındık tüketimi kalp hastalığı riskini azaltmaktadır.
Kan şekeri düzeyini ayarlar; kansere yakalanma riskini azaltır.
Cinsel güçsüzlüğe karşı etkilidir.
Bedenin ve zihnin yorgunluğunu giderir.
Baş ağrısı, karaciğer ve böbrek ağrılarını hafifletir.





Leblebinin Faydaları





Anne sütünü artırır.
Asit fazlasını alır, mideyi rahatlatır.
Neredeyse yok denecek kadar az yağ içerir ve içinde bulunan yağlar vücuda yararlıdır.
Tokluk hissi verir. Bu sebeple diyet yapanlar için kilo kaybına yardımcıdır.





Beyaz Leblebinin Faydaları





Neredeyse yok denecek kadar az yağ içerir ve içinde bulunan yağlar vücuda yararlıdır.
Tokluk hissi verir. Bu sebeple diyet yapanlar için kilo kaybına yardımcıdır.
Asit fazlasını alır, mideyi rahatlatır.
Anne sütünü arttırır.






Cevizin Faydaları






Kanda kolesterolün yükselmesini önler.
Beynin çalışmasını güçlendirir.
Çocukların okul performansları ve hatırlama yetileri arttırmak için gereklidir.
İçerdiği fosfor ve kalsiyum zihni yorgunluğu giderir, kemik ve dişleri güçlendirir.
Bağışıklık sistemini güçlendirir.
İyi bir antioksidan kaynağı olması sebebiyle kanserle savaşta önemli rolü vardır.
Ceviz yenmesi, kalp sağlığının korunmasına yardımcı olur: Cevizin içerdiği doymamış yağlardaki linoleik asit, kolesterol düzeyini düşürür. Ayrıca içerdiği alfalinoleik asit ile omega 3 yağ asitleri, damar tıkanmalarını önler. Yapılan araştırmalar, düzenli ceviz yiyen kişilerde koroner damar hastalıklarına yakalanma riskinin önemli oranda azaldığını göstermektedir.
Kansızlığı önler.
Şeker hastalıklarında kap hastalığı riskini düşürür.
Alzheimer ve Parkinson gibi hastalıklara karşı koruyucudur.
Mide gazını ve sindirim bozukluklarını giderir.
Kırmızı kan hücrelerinin biçimlenmesine,akciğerlerden dokulara oksijen taşınmasına yardımcı olan ve kansızlığı önleyen
Potasyum açısından oldukça zengindir. Potasyum, sinirlerin uyarımı ve kas dokusunun çalışması için gereklidir.
Safra kesesi taşı oluşumunu engellediği saptanmıştır.






Kuru İncirin Faydaları







Kansere karşı vücudun bağışıklık sistemini güçlendirir.
Hamilelerde ve çocuklarda kemik gelişimini sağlar.
Yaşlılarda kemik erimesini önler.
İçerdiği protein ile hücreleri tamir eder ve yeniler.
Zengin demir minerali ile kanı güçlendirir.
Kemik hastalıklarında ve gelişim bozukluklarında olumlu etkileri gözlemlenmiştir.
Pektik maddelerin kaynağı olmasından dolayı, bağırsaklarda toksik maddelerin atılması, kandaki kolesterol düzeyinin düşürülmesi, şeker hastalıklarında kan şekerinin hızla yükselmesini önler.






Kuru Hurmanın Faydaları





Hurma, zihni ve bedeni gelişmeyi sağlar.
Kansere karşı koruyucudur, öksürüğü keser, boğaz ağrısını, bronşiti ve soğuk algınlığını giderir.
Kemik hastalıklarında faydası ise yadsınamaz.
Mineraller açısından oldukça zengindir. İçeriğinde kalsiyum. potasyum. demir, B vitamini bulunmaktadır.






Kuru Kayısının Faydaları





Beynin düzenli çalışmasını sağlar, stresi azaltır.
Karaciğerin tahrip olan kısmının tamirini yapar.
Kemiklerin düzgün ve sağlam olmasında önemli rol oynar.
Kan yapımını artırarak, kansızlığa engel olur.
Mide ve on iki parmak bağırsağı ülserinin meydana gelmesine engel olur, meydana gelmiş ülserlerin iyileşmesinde rol oynar.
Böbreklerde taş oluşumu riskini azaltır.
Üreme sistemi üzerinde önemli rolü bulunup, cinsel gücü artırmaktadır.
Kansere karşı koruyucu bir etkiye sahiptir.
Dişlerin daha sağlam ve kuvvetli olmasında önemli rol oynar.
Kalp kaslarını kuvvetlendirir ve daha düzenli çalışmasını sağlar.
Potasyum oranı yüksek olması nedeniyle kalp yetmezliği,böbrek hastalıkları,hepatit ve siroz tedavisinde olumlu etkiler gösterir.
Saf karbonhidrat içerdiğinden hazır enerji kaynağıdır.
Ciltteki pürüzleri gidererek daha düzgün ve canlı görünüm sağlar.
Kayısı A,B,C vitaminleri, protein, bol miktarda şeker ve madensel tuzlar içeren bir meyvedir. İştah açar, kan yapar, bedensel ve ruhsal yorgunlukları alır.
Sinirleri güçlendirir, uyku verir, kabızlığa iyi gelir.




Kuru Üzümün Faydaları






Üzüm ürünlerindeki demir, kalsiyum ve potasyum minerallerinin, kemik gelişimi yanında kansızlığı, halsizliği, zayıflığı ve ishali tedavi edici özelliği bulunmaktadır.
Kilo almak isteyen de rejim yapmak isteyen de üzüm yemelidir çünkü enerji verir.
Protein ve karbonhidrat kaynağıdır. A,B1,B2,B6, C vitaminleri ile fosfat, kalsiyum, demir, fosforik asit, organik asitler, formik asit minerallerini içerir. Günlük kalsiyumun 1/5’ini ve demirin ise 1/3’ünü karşılar. Mineraller halsizliği, kansızlığı, ishali ve zayıflığı tedavi eder.
Karaciğer zafiyetine, öksürüğe, bronşite iyi gelir.
Unutkanlığı azaltıcı etkileri olduğu gölemlenmiştir.
Diş çürümelerini engeller.
Üzümde %20 oranında direk olarak kana karışan şeker vardır. Bu özelliği ile bedenen ve zihnen çalışanlar için iyi bir gıdadır.
Gıda şekli anne sütüne benzer. Üzümdeki bol demir kan yapar.





Türk Kahvesinin Faydaları









Kahvenin içerdiği kafein maddesi, sinir sistemini uyarıp zihinsel aktiviteyi güçlendirir.
Uyuşukluğu giderip enerji verir ve uyanık kalmayı sağlar.
Yapılan araştırmalar günde 6 fincan kahve içen 55 yaşındaki bir kişinin düşünme potansiyelinin içmeyenlere oranla 6 kat daha fazla olduğunu gösteriyor.
Ayrıca kahve içenlerde içmeyenlere nazaran daha az diş çürüğünün olması, bir başka dikkat çekici araştırma sonucu.
Kahve içtikten sonra organizmada ani değişiklikler oluyor. Tüm vücut ani bir enerji akımı ile doluyor. Bu enerji çocuklarda 3, yetişkinlerde ise 5-7 saat sonra azalmaya başlıyor. Tüm bu olumlu yönlerine rağmen kahveyi çok fazla tüketmemekte fayda var.
Araştırmalar günde iki fincan kahvenin kolon kanseri riskini yüzde 25, safra kesesinde taş riskini yüze 45 azalttığını gösteriyor. Ancak kahvenin çok fazla tüketilmesi yüksek.
Kanser riskini azaltıyor: Norveç’te yapılan bir araştırma ,meyve ve sebzeden bile daha çok antioksidan içerdiğini ortaya koymuştur.
Kanser riskini azaltıyor: Norveç’te yapılan bir araştırma ,meyve ve sebzeden bile daha çok antioksidan içerdiğini ortaya koymuştur.
Alzheimer’i önlüyor Portekiz’de 2002 yılında yapılan araştırmaya göre kafein beyni zinde tutuyor.

Uykusuzluk için Doğal Çözümler

Bir insan hayatının ortalama 25 senesini uyuyarak geçirir. Bu şanslı olanlar için geçerli tabi; uyumakta zorluk çeken insomniaklar için bu süre çok daha kısa. Her sorunun olduğu gibi insomnia (uyuyamama sorunu) için de bitkisel çözümler doğada mevcut.

Uyku kalitenizi artırmak elinizde; her sorunun olduğu gibi insomnia için de bitkisel çözümler doğada mevcut.

Uykusuzluğa İyi Gelen Bitkiler


Kediotu



Kediotunun küçük pembe-beyaz çiçekleriyle çekici bir görüntüsü vardır fakat köklerinin kokusu pek hoş değildir.Bu koku kedilerin çok hoşuna gider,bitkinin toprağını kazıp kökünü çıkarmaya çalışırlar.Bu yüzden bitkiye kedi otu denmiştir. Uykusuzluğa ondan daha iyi gelen bir bitki henüz bulunamamıştır. Kediotu kökünü, yatmadan 1 saat önce 2 kapsül alabilirsiniz. Ya da kediotunun çayını, tabletlerini ya da sıvı ekstrelerini kolaylıkla bulabilirsiniz.




Papatya



Sakinleştirici etkisi vardır, uykusuzluğa çok iyi gelir. Sinir sistemin rahatlatmak ve bitkinliği gidermek için papatya banyosundan oldukça iyi sonuç alınabilmektedir. Banyo suyu için 4 avuç dolusu papatya kaynamış suya konur ve normal çay gibi demlenir ve ılıması beklenir. Papatya çayı için de bir tutam papatya 1 bardak kaynamış suda haşlanır ve 10 dakika demlenir.


Lavanta



Lavanta kokusu, sinir sisteminizi gevşetir ve sizi uyanık tutan stres hormonlarını azaltır. Ayrıca lavanta kokusu, beyni rahatlatan alfa dalgalarının üretimini çoğaltır ve dolayısıyla uyumanıza yardımcı olur. Özellikle depresyonla ilgili aşırı sinirlilik durumunda yatıştırıcı olur. Dilerseniz lavanta yağı ile duştan sonra masaj yapabilirsiniz, bu gevşemenize yardımcı olacaktır.


Kereviz Sapı



Çok yaygın olarak bulunmayan bu kereviz cinsinin uykusuzluğa iyi geldiği bilinmektedir. Kereviz saplarını isterseniz çiğ olarak, isterseniz ince ince doğrayıp çorbalara veya salatalara ilave ederek kullanabilirsiniz.


Şerbetçiotu



Maya otu ya da bira otu olarak da bilinir. Uykusuzluğunuz, adet dönemin ya da menopoz ile ilgiliyse, şerbetçiotu hormonlarınızın seviyesini dengeleyecektir. Bir tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış şerbetçi otunu, orta boy bir su bardağı kaynamış sıcak suyla haşlanır. 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Gün boyunca 3 bardak taze demlenmiş çay içilebilir. Çayını içtikten sonra bir tül bir kesenin içine şerbetçiotlarını koyup, yastığınızın altına da koyabilirsiniz.


Oğul Otu



Halk dilinde limon nanesi, melisa ya da kovan otu olarak da bilinen oğul otunun iç açıcı bir kokusu vardır ve sinirlerin yatışmasına yardımcı olur. 2 ya da 3 çay kaşığı dolusu ince kıyılmış oğul otuna 1 bardak kaynamış su eklenir. 10 dakika kadar demlendikten sonra süzülür. Bitki kesinlikle kaynatılmamalıdır. Dilerseniz bal ile tatlandırarak, günde 3 ya da 4 bardak içilebilir. Yatmadan önce içilmesi tavsiye edilir.


Uyumakta Güçlük Çekiyorsanız...

1) Yanında karbonhidrat almadığınız yüksek proteinli yemeklerden sonra, uyumakta güçlük çekebilirsiniz. Yüksek proteinli yiyeceklerde bol miktarda tirozin bulunur ve bu beyni “uyanık” tutmaya yarayan bir amino asittir. Etlerin yanında tam tahıllı makarna ya da kepekli pirinç yemeyi deneyin.

2) İkinci Dünya Savaşı sırasında askerlerin uyku ilacı olarak kullandığı acı marulun, sakinleştirici etkisi olduğu bilinmektedir.

3) Gece uykusunun en kaliteli olacağı saatler akşam 22.00 ile sabah 06.00 arasıdır. Vücut kendini gece 23.00 ile 01.00 arası yeniler. Bu saatlerde uyanık olmamakta fayda var.

4) Yatağa girerken çorap giymeyi ihmal etmeyin, çünkü ayaklar, vücudunuzda ilk ısı kaybeden bölgedir, ve bu uykuya dalmayı güçleştirebilir. Ayaklarınızı sıcak tutmak, uyku ilacından daha etkili olabilir.

5) Gün içinde aldığınız kafein miktarını azaltmaya çalışın. Öğlen içtiğiniz bir bardak kahve bile gece sizi uyutmayabilir.

6) Düzenli olarak spor yapanlar, yapmayanlara göre çok daha kaliteli ve düzenli bir uyku çekerler. Spor yaptıktan sonra enerjiniz artıyorsa, sabah saatlerinde yapmanız daha iyi olacaktır.

7) Bazı besinler uyumanıza yardımcı olur; süt bunların başında gelir. Ton balığı, kalkan balığı, enginar, badem, yumurta, şeftali, ceviz, kayısı, kuşkonmaz, yulaf, patates ve muz, uyku getiren diğer besinler. Mümkünse saat 20.00'den sonra hiçbir şey içmeyin. Bu, gece yatarken sık sık tuvalete kalkmanızı önler.

8) Odanız karanlık, rahat ve sessiz olsun. Işık ve ses, çoğu insanın uykusunu kaçırır. Bu nedenle odanızda bilgisayar ve televizyon bulundurmamaya çalışın. Gece kalkarsanız ana ışık kaynağını açmayın, gece lambasını açın. Odanız çok sıcak ya da soğuk olmasın.

9) Sigarayı azaltın. Yatmadan sigara içince kendinizi gevşemiş gibi hissetseniz de, bir süre sonra uykusuzluğa neden olur. Nikotinin etkisi tıpkı kafein gibidir ve vücudunuzda 14 saat etkili olur.

10) Evcil hayvanınız varsa, odanıza almayın. Kedi ve köpeğiniz sizinle mi uyuyor? Demek ki uykusuzluğa davetiye çıkarıyorsunuz, gece yarısı ayağa dikilmeye heveslisiniz. Evcil hayvanların yeri yatak değildir.

Mesir Macununda Kullanılan Baharatlar ve Faydaları



Mesir macununun genel özellikleri, hoş lezzeti ve kokusudur. Vucuda kuvvet, kalbe ferahlık verir, dimağı kuvvetlendirir, dikkati arttirir, siniri yatıştırır, nefes darlığı, başdönmesi, sırt, belağrısı, siyatik, romatizmaya iyi gelir, kanı temizler, göğsü yumuşatır, idrar zorluğunu giderir, iştah açar.
Genel halk kitleleri arasında rağbet kazanan Mesir Macununun halkın inanışlarına göre şu faydaları olduğu söylenir: Macundan yiyen kimseyi bir yıl boyunca zehirli hayvanların sokmayacağına inanılır. Nevruz günü en ağır hastalar bile yese iyi olurlar. Macunu yiyen gelinlik çağındaki kızların, o yıl içinde evleneceklerine inanılır. Çocuğu olmayanların, bu macundan yedikleri taktirde çocukları olacaklarına inanılır. Çocuk hastalıklarına da faydalı olduğu söylenir.

Mesir sözcüğü, seyir edilecek, gezilecek yer, gezinti yeri anlamına gelmekle birlikte ismini verdiği macundan dolayı bambaşka bir anlam taşımaktadır.
Mesir Macunun Mucidinin 15. Yüzyılın ikinci yarısında Denizli’nin Buldan İlçesine bağlı Sarı Mahmutlu köyünde doğduğu kabul edilen, soyu Haydar oğlu Kılıç Bey oğlu Mustafa’ya dayanan “Merkez Efendi” olduğu görülmektedir.
Merkez Efendi, Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi Yavuz Sultan Selim’in eşi Hafza Sultan’ın eşinin anısına yaptırdığı cami ve külliyesinin başına tayin edilir. Merkez Efendi burada bir de DARÜŞŞİFA yaptırılmasını ister.
DARÜŞŞİFA’nın inşaasından kısa bir süre sonra, Hafza Sultan hastalanır. Bu hastalığı Muslihiddin Merkez Efendi tarafından “Mesir” ile tedavi edilir. Adını İbn-i Sina’nın mesr-o sitos adıyla meşhur panzehirinden alan baharatlardan imal edilen bu karışım vasıtasıy Hafza Sultan şifa bulmuştur.


MESİR MACUNUNUN DÜNYACA ÜNLÜ FORMÜLÜ


Yüzyıllardır aynı maddelerden Mesir Macununun içindeki 41 çeşit maddenin literatürdeki isimleri ve farmakolojik özellikleri şunlardır
TİRYAK : Eski çağlardan beri kullanılan ve çeşitli maddelerden yapılmış özel bir karışımdır.
ZENCEFİL ; Nefes darlığı, astım ve gribe karşı kullanılır.
YENİBAHAR : İçindeki uçucu yağlardan dolayı kuvvet verici özelliği vardır.
ZERDE ÇÖP : Kuvvet verici ve mideyi korucuyu olarak kullanılır.
ZULUMBA : Mide hastalıklarında ve hemoroitte kullanılan tesirli bitkidir.
ANASON : Bağırsaklardaki mayalanmaya engel olduğundan, karmatif etkisi vardır.İştah açıcıdır.
HİNDİSTAN CEVİZİ ve BESBASE : Mide ve bağırsak rahatsızlıklarına etki eden özelliği vardır.
HİNDİSTAN ÇİÇEĞİ : Sindirim rahatsızlıklarında kullanılır.
ÇİVİT : Kabakulak ve pnömoni hastalıklarında kullanılır.Bebeklerin ağızlarındaki yaraları giderir.
ÇÖPÇİNİ : Astrenjen etkisi vardır. Hemoroit ve ekzama tedavisinde kullanılır.
ÇÖREK OTU : Modern tıpta diüretik ve gaz söktürücü olarak kullanılır.
DAR-I FULFÜL : Öksürük kesici ve bedeni ısıtıcı olarak kullanılır.
HARDAL TOHUMU : Çift hastalıklarında iltihap ve ağrı giderici olarak kullanılır. Hemoroit gidericidir.
HAVLİCAN : Öksürük kesmekte, balgam gidermekte ve ağız kokusunu yok etmekte kullanılır. HIYARŞENBE : Müshil olarak kullanılmasının sebebi, bileşimindeki antrokinon türevi nedenidir.
KAKULE : Uyarıcı, afrodizyak. antispazmodik olarak kullanılır.
UD-ÜL-KAHÂR : Diş tedavisinde kullanılır. Diş ağrısını giderir. Diş nezlesinde etkindir.
TEKE MERSİNİ : Vücuda zindelik verir.
TARÇIN ÇİÇEĞİ : Ferahlık verir.
TARÇIN : Baharat olarak kullanıldığı gibi kabızlığı giderici olarak kullanılır. Karın ağrılarına iyi getir
RESENE : Mide rahatlatıcı ve gaz söktürücü olarak kullanılır
SAFRAN : Sıkıntı ve çarpıntı giderici olarak kullanılır.
SARI HALİLE : İçindeki tanen yüzünden iştah kesici olarak kullanılır.
SİNAMEKİ : Bileşimindeki antrachinon türevleri ve bazı glikozitlerin etkisi ile müshil olarak kullanılır.
ŞAMLI veya ŞAŞLI : Güç verir.
ŞEKER : Macuna kıvam veren ve tatlandıran temel maddedir.
KARANFİL : Antiseptik ve ağrı gidericidir. Dış ağrılarını giderir, ağız kokusunu yok eder.
KEBABE : Modern tıpta idrar ve solunum yolları antiseptiği olarak kullanılmaktadır
KİMYON : Modern tıpta terletici, spazm giderici ve iştah aşıcı olarak kullanılır
KIRIM TARTAR : Kaşıntılı deri hastalıklarında ve egzemada etkin bir kullanış sahası vardır.
KİŞNİŞ : Bileşimdeki sfinkterler ve uçucu yağların etkisi ile gaz söktürücü ve iştah açıcıdır.
LİMON TUZU : Tatlı kıvamı hafifletmek için kullanılır.
İKSİR : Çeşitli maddeleri bağlayıcı etkisi vardır.
MA İ LEZİZ : Tat verir.
MEYAN BALI : Modern tıpta öksürük kesici, balgam sökücü, idrar artırıcı olarak kullanılır.
PORTAKAL KABUĞU : Aromatik özelliği vardır. Mideyi uyarır Koku verir
RAVEND KÖKÜ : Bağırsak perikartizmini arttırarak laksatif etkisi yapar
KETEN TOHUMU : Akciğer hastaları. Bronşite faydalıdır. Bronşları boşattır
ÜZÜM ÇEKİRDEĞİ : Kan yapar. Yüksek tansiyonu düşürür, gastrit. karaciğer dalak hastaları romatizma ve mavsal intihabında faydalıdır kabızlığı giderir, kalbi kuvvetlendirir kanı temizler.
ZERDEÇAL : Bel gevşekliğini giderir, beli sıkar çocukların gece altını ıslatmasını önler.
ÇAKŞIR OTU KÖKÜ : Vücuda kuvvet ve enerji verir. Genel sıhhatini korur. Cinsel gücü arttırır.

MESİR MACUNU ŞİFALIDIR. DEVAMLI KULLANANLAR GEÇ İHTİYARLAR.

KULLANIŞI: Büyüklerde Sabah akşam aç karnına bir tatlı kaşığı çocuklara da bir çay kaşığı tavsiye edilir.İlaç değildir.

Dil Yarasının Bitkisel Tedavisi

Dil Yarasının Bitkisel Tedavisinde
Dildeki Yaralar Için Bitkisel Tedavi Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler:

Ekşi nar kabuğu Sinirli yaprak otu Böğürtlen filizi Sumak Mersin yaprağı Meyan kökü Bal Zeytinyağı

Hazırlanış Şekli:

* Ekşi nar kabuğu suda kaynatıldıktan sonra süzülerek dinlendirilir. Dinlendirilen su ile ağız bol bol çalkalanır.
* Sinirli yaprak sumak ve böğürtlen filizi suda kaynatılır. Süzüldükten sonra elde edilen karışım merhem kıvamına gelinceye kadar zeytinyağı ile yoğrulur. Hazırlanan merhemden sabah-akşam dil üzerine sürülür.
* Meyan kökü eşki nar kabuğu mersin yaprağı kurutularak dövülür. Elde edilen toz bal ile karıştırılarak merhem kıvamına getirilir. Hazırlanan merhemden tedavi süresince dil üzerine sürülür.

Ütopyada İkirciklilik: “Mülksüzler”

Yazan: Judah Bierman
çev: Canay Özden Ursula K. Le Guin’in ütopik masalı Mülksüzler, yalnızca bilimkurgu semalarında yeni bir anarşist komün tasarısı olmakla ve dünyaya çivi çakmış tadı kalmamış demokrasilerimizden veya hemen her yerde bitiveren faşist tiranlıklardan, dolayısıyla tüm sorumluluklarımızdan bir kaçış önermekle kalmıyor. Parlak fizikçi Shevek’in ‘İkircikli bir ütopya’ altbaşlıklı bu ruhsal otobiyografisi ve ütopyacı arayışı aynı zamanda anarşist-sosyalist ütopya düşüncesinin bazı çıkmazlarını da masaya yatırıyor. Dahası, Plato ve More gibi, Le Guin de ütopyacı bir tasavvurun ‘bilen kişi’ için nasıl bir toplumsal sorumluluğu ve yabancılaşmayı dayattığını inceliyor. Ben Mülksüzler’in Anarres dünyasının iki anlamda okunabileceğini iddia ediyorum: Birincisi bu dünyanın yalnızca ikircikli bir biçimde iyi olduğu yönünde, ikincisi ise bu ikircikli durumun, kendi içindeki düzenleyici ilke doğrultusunda, hâkim yaşam tarzının kalıcı olarak belirlenmediği ve önüne geçilemez toplumsal ve çevresel değişikliklere izin verdiği hatta bunları talep ettiği şeklinde. Le Guin’in daha evvelce kaleme aldığı bilimkurgu eserleri ve büyücü hikâyeleriyle açıktan açığa bağlantılı olsa da aslında Mülksüzler diğer çağdaş ütopik hikâyelerle beraber okunması lazım gelen ahlaki bir alegoridir. Bu kitap, aynı zamanda planlı bir toplumda bilginin, ileriyi görenlerin ve bilimcinin sorumluluğu hakkındaki tartışmaya övgüye değer bir katkıdır.

Metabolik Olayların Evrimi

Metabolik Olayların Evrimi

Yerkürenin oluşumunu izleyen dönemlerde, ortaya çıkan ilk çorba veya bulamaçdaki protobiyontlar için enerji kaynağı olarak zengin organik bileşikler vardı. Protobiyontlar bu maddeleri yıkmak zorundaydı. Bu ilk canlıların enerji kaynağı olarak ATP üretip kullandıkları olasıdır. ATP bağlı bir şekilde tüm canlılarda glikolizle üretilir. Bu nedenle glikolizin canlıların gerçekleştirdiği ilk metabolik olay olduğunu rahatça söyleyebiliriz. İlerleyen süreç içinde, metabolik olayların da adım adım gelişip düzeldiği görülmektedir Metabolik olaylarda gerçekleşen her düzelme, o canlıya rakiplerine karşı bir avantaj sağlar ve onun hayatta kalma şansını artırır. Bu şekilde kendisine daha iyi yaşama koşullarını sağlayan protobiyontlar süratli bir şekilde çoğalır. Bu ise mevcut besin kaynaklarının yavaş yavaş azalmasına ve hatta yok olmasına yol açar. Az besinle enerji üretip yaşamı sürdürme zorunluğu, bazı canlılara avantaj sağladı. Böylece onlar yeni bir ATP kaynağı oluşturup, ışık emen renk maddeleri yardımı ile ışığın kullanılmasını gerçekleştirdiler. Bu şekildeki ilk fotosentez tipine günümüzdeki tuzcul bitkilerde rastlanır. Uzun süren bu evrim sürecinde, elektron nakil zincirlerinin oluşturulduğunu görüyoruz. Önceleri elektron taşıyıcı olarak H2S'in rol oynadığı sanılmakta idi. Bu şekilde fotosentez gerçekleştiren canlılar bugün yaşamaktadır. Örneğin kükürt bakterileri H2S kullanarak fotosentez yaparlar. Bu basit organizmalar günümüze kadar nasıl olur da gelebilmişlerdir? Bunlar kendileri için özellik gösteren ekolojik nişler oluşturmuşlardır. Örneğin çürümenin olduğu ortam*larda veya H2S içeren kay*nak sularında rahatça yaşamlarını sürdürmüş ve günümüze kadar gelebil*mişlerdir. Bu canlılar için bir başka önemli biyolojik aşama su parçalanması (=Fotoliz, hidroliz) kanalı ile elektron iletimidir. Bu özelliklerini kullanarak 02 de üretmişlerdir. Oksijen üretimi 2 milyar yıl önce artmaya başladı. Oksijen ise, hücre solunumu evri*mi için çok önemli bir koşul idi. Hücre solunu*munda, organik maddelerin oksidasyonu ile enerji üretilir. Eğer fotosentezin elektron iletim zinciri ile hücre solunumu karşılaştı*rılıra, her ikisinin de müşterek bir kökene sahip oldukları hemen anlaşılır.

Hücre Evrimi Nedir

Hücre Evrimi

Prokaryontların yapısı, ökaryont hücrelere göre daha basittir. Siyano bakteriler veya mavi algler de denen bazı prokaryontlar, membranların sardığı bazı organellere sahiptir. Enzim, lipid, ribonükleikasit ve hücre çeperinin yapısı, prokaryontların en azından iki gruba ayrılması gerektiğini ortaya koyar. Bir grup gerçek bakterileri ve mavi algleri (=siyanobakterileri) kapsar, diğer grup archaebakterileri içerir. Bunlar hücre çeperi ile membran yapılarının farklı oluşu ile birbirinden ayrılır.

İkinci grup bakteriler olan archaebakteriler, bazı bakımlardan yerkürenin ilk dönemlerindekilere benzer yapıdaki ekoloik nişleri işgal eder. Onların bazılarının 105°C sıcaklığındaki volkanik su kaynaklarında yaşar. Bu da adı geçen bakteri tipleri enzimlerinin denatüre olma sıcaklığının çok yüksek olduğunun kanıtıdır.

Prokaryont ve ökaryont hücrelerinin organizasyonları arasında bulunan ve günümüzde yaşayan hiç bir geçiş formu yoktur. Mitokondri ve plastidlerin köken olarak protosit oldukları ve diğer hücrelere giderek onların içinde SİMBİYOTİK olarak yaşadıkları sanılmaktadır. Bu varsayıma göre bakterilerin ataları, endositozla diğer hücreye girip, orada vesiküllerin içine sıkışarak mitokondrilere gelişmişlerdir. Kloroplast ve diğer plastidler , endosimbiyotik olan mavi alglerin atasından bu yolla gelişmişlerdir.

Bu endosimbiyont varsayıma, aşağıda belirtilen noktalar uymaktadır:
d) Her iki organel formu, ancak kendilerinin bölünmesi ile oluşur. Hücre onları yitirirse yeniden yapamaz.
b) Gerek mitokondri ve
gerekse plastidler, hücreye daha
sonra girmiş gibi iki tabakalı bir
membranla çevrilidir. Yani sanki bunların kendi membranlarını konukçunun
membranı bir kez daha sarmıştır. Bu durum hücre dışında bulunan taneciklerin
endositozla hücreye alınmasına benzer.
c) Mitokondrinin iç membranında da sadece protositlerin membramnda bulunan bir fosfolipid vardır.
d) Her iki organel de protositlerde rastlanan çıplak, yani histonlu kromozom şeklinde bağlanmamış DNA içerir. Birçok mitokondri ve bazı plastidlerdeki DNA, bakteri kromozomundaki gibi halka şeklindedir.e) Mitokondri ve kloroplastlar da, protosit ribozumunu andıran ribozomlar taşır. Yine prokaryontlardaki gibi özel bazı antibiyotiklerle inhibe edilen kendilerinin biyosentezleri vardır.