Kendinize yeterince uyumak ve rüya görmek için izin vermiyorsanız mutsuz olursunuz…
Bir alarm sizi uyandırmadan, uykuya doymuş uyanabilmek ciddi bir mutluluktur ve bir insan rüya görmeden yaşamaya en fazla bir hafta dayanabilir! Hadi canım bu da nereden çıktı şimdi demeyin… Bu konu, uyku laboratuarlarında çalışmalarla deneyimlenip, tespit edilmiş bir gerçektir.
Ben söylemiyorum, Dr. Kleitman adındaki rüya araştırmacısı söylüyor bunu. Uzun yıllar boyu rüya araştırması yapan bu doktor, otuz yıl süresince kendisini rüyadan mahrum etme denemeleri yapmış ve hiçbir zaman bir haftadan fazla tahammül gösterememiş. Rüya görmesi engellenen bireylerde öğrenme zorlaştığı, depresyon ve düşüncenin ve duygunun bozulması gibi tepkilerin ortaya çıktığı deneysel olarak gözlemlenmiştir. Son yılların ilginç araştırmalarına göre az uyuyanların fiziksel sağlık problemleri, normal uyuyanlara göre katlarla ifade edilecek derecede fazla.
Rüyaların bilimsel incelemesine Oneiroloji deniliyor ve adını Yunan ilahı Oneiros’tan alıyor. Oneiros, “Rüya” demektir. Rüyanın ne olduğu ve nasıl gerçekleştiği, bilimsel olarak hala aydınlatılamayan bir sır. Biyolojik olarak işleyişi konusunda yeterli bilgi yok. Rüyayı “Duyusuz Algı” diye tanımlamak yaygındır zira duyu, dünyasal ve yaşamsaldır.
Rüyada iken dünya koşullarının verdiği duyulardan uzaktayız. Uyurken beden olarak bir hareketsizlik durumundayız ve duyularımızı bilinçli kullanıma kapatırız. Bedenin ve zihnin dünya etkilerinden ayrılıp, dinlenmeye çekilmesi bütün organizmalar için gereklidir. İnsanlar ve tüm hayvanlar mutlaka uyumak zorundalar. Sadece balıkların ve gözkapağı olmayan hayvanların uykuları konusunda tereddütler vardır. Memeliler içinde Yunusların uykusu ilginçtir. Yunusların beyinlerinin bir tarafıyla uyuyup, diğer tarafıyla uyanık kaldıkları tespit edilmiştir.
Klasik bilgilere göre, ömrümüzün altı yılını rüyalar içeriyor. Rüya zamanı ile dünyasal zaman birbirine eş değildir. Saniyelerle ifade edilen zaman içerisinde rüya gören birisinin anlattıkları bazen roman olacak kadar uzun ve yoğundur. Rüya görmenin zamanı konusunda bile ortak bir bilgi oluşturulamamıştır.
Bazı bilim adamları en uzun rüyanın doksan saniye, bazıları da saatlerce sürdüğünü iddia eder. Rüyanın objektif olarak en büyük delili, uyumakta olan kimsenin hızlı göz hareketleridir. REM sırasında göz hareketlerinin başladığı ve bittiği devrenin çeşitli bölümlerinde uyandırılan kişilerin rüya görmüş oldukları tespit edilmiştir. Ömrü boyunca hiç rüya görmediklerini iddia eden kişiler göz hareketlerinin başladığı anda uyandırıldığında, bu kişiler, hayret ve şaşkınlık içinde ilk defa rüya gördüklerini söylediler. Bu sonuca göre herkes rüya görür ama bazı kişiler rüyalarını hatırlayamazlar.
REM döneminde zihin faaliyetlerinin, uyanıklığa yakın derecede fazla olduğu ölçülmüştür. Her gece iki saat kadar rüya görülür fakat çoğu hatırlanmaz. Rüya sırasında kaslar güçsüzdür, yalnızca göz kasları, solunum ve kan dolaşımı aktif olmaya devam eder. Rüyaların tümüyle beyinden kaynaklanıp kaynaklanmadığı, beyinde ise hangi bölgenin eseri olduğu tespit edilememiştir. Uykuda nöronların aşırı derecede hareket halinde oldukları biliniyor. Rüya görmenin amacının tam olarak ne olduğu asla bilinemiyor. Buna rağmen çeşitli varsayımlar mevcut elbette… Varsayımlara dayanan teoriler ortak tek bir noktada buluşamıyor yine de… Bilim dünyasının üzerinde daha çok çalışması gereken konulardan birisidir Rüya…
Freud’a göre baskı altında tutulan dileklerin farklı kılıflarda görünmesinden ibaret rüyalar, özellikle Oidipusa dayanan cinsel duyguları açığa çıkartır. Bu eski teori artık kabul görmüyor, çünkü rüyaların tamamını açıklama konusunda yetersiz. Jung’a göre rüyalar, bilinç ve bilinçdışı arasındaki etkileşimlerden kaynaklanabilir. Hatıralardan kaynaklanan etkiler kabul edilmekle birlikte kolektif bir bilinç denilen üçüncü bir güçten ayrıca etkilenir.
Psikolojik ve fizyolojik nedenlere bağlı rüyalardan oluşan psikofizyolojik rüyalar, temel rüyalardır. Fiziksel rüyalar, ortamdan gelen uyarıların rüyada şekil bulmasıyla olur. Fazla ışık, ağrı, bir nesnenin değmesi, bir sesin duyulması gibi etkiler, rüyada o uyarıya ilişkin durumları temsil eden rüyalar gördürür. Örneğin su sesi dinletilen uyuyan bir kişi, kendisini rüyada nehirlerde, denizlerde görebilir.
Heyecanlar, sıkıntılar, korkular, bastırılmış duyguların açığa çıkmasıyla görülen rüyalar psikolojik rüyalardır. Bir ilaç ya da madde alımıyla beyinde oluşan etkilerle değişik rüyalar görülebilir. Bunların tümü alelade rüyalar diye tanımlanır.
Metapsişik rüyalar tanımı altında incelenen rüyalar, en ilgi çeken ve bilinmeyene ait rüyalardır. Psişik paranormal rüyalar, Haberci Rüyalar, Bedensiz Varlıklarla İletişim Kurulan Rüyalar olarak üç ana bölümde incelenirler.
Telepatik rüyalar, duru görü rüyaları, astral rüyalar; paranormal rüya grubundandır. Uyarıcı rüyalar, geleceği görme rüyaları, bilgilendirme rüyaları; haberci rüyalardır.
Bedensiz varlıklarla iletişim kurulan rüyalar ise, ölmüş kişilerle ya da bedensiz diğer varlıklarla iletişim kurulan rüyalardır. Hepsinden ayrı kabul edilen bir de Serbest Hafıza Rüyaları vardır. Bunlar da geçmiş reenkarnasyonlara ait rüyalardır ve defalarca görülebilen tekrar eden rüyalardır.
Parapsikoloji deneylerine dayanan bilgiler göre, rüya gören kişilerin yüzde onunun geleceğe ait rüyaları gerçekleşmektedir. Kendi kişisel geleceğini görebilenler dışında, dünyaya ya da başka kişilere ait geleceği gören medyum bireyler vardır. Yaratacağı bir eseri rüyasında gören, ya da yapacağı keşfin ayrıntılarını rüyada bulan bir sürü bilim adamı vardır. Beethoven, Mozart, Schumann, Wagner gibi ünlü kompozitörler, bestelerinin bir kısmını rüyalarında görerek notaya almışlardır. Ya İnsülinin, Fredrick Bantin tarafından rüyada formülü görülerek keşfedildiğini ve dikiş makinesinin ucu delik iğnesinin, ucu delik mızraklar olarak Howe tarafından rüyada görüldüğünü biliyor muydunuz? Bohr, Atom modelini rüyasında görmüştür. Paul McCartney, terday adlı şarkısını rüyasında dinleyip yazmıştır. Kehanet ya da keşif içeren rüya örnekleri sayısızdır ve açıklanamaz gerçekler içerir.
Sıradan ve kontrolsüz rüyalar dışında bilinçli rüyalar vardır. Daha çok Lucid Rüya tanımıyla ifade edilen bilinçli rüya görme edimi, kendiliğinden ya da eğitimle sağlanabilir. Lucid kelimesi, berrak demektir. Rüyada bilinçli olma deyimine ilk defa 8.yy. Budist metinlerde rastlanır. Lucid rüya kanıtlanmış ve kabul edilmiş bir rüya türüdür. Rüyayı gören, gördüğü anda farkındadır, rüyayı yönlendirebilir, yönetebilir, rahatlıkla hatırlayıp yorumlayabilir. Bu tür rüyaları görmede ustalaşanlara, Oneironot denir. Bu konuda ustalaşmış toplumlar mevcuttur. Malezya’da bulunan ve ilkel kabul edilen SENOİ’lerin tüm bireyleri rüya görme ve yönetme konusunda ustadır. Bu yerlilerin psikolojik sorunlarının olmaması ve çok mutlu bir hayat yaşamaları dikkate değerdir.
Astral seyahat olarak adlandırılan ve rüya kategorisine giren deneyimler, en ilginç olanlardandır. Astral beden ya da Double-Duble denilen süptil maddeden oluşan beden, tüm fiziki koşulları aşarak eylemler gerçekleştirebilir. Bu deneyimler dünyasal koşullara dönüldüğünde rüya olarak tasvir edilebilir. Buna rağmen normal rüyalardan ayrılan yanları vardır. En önemli özellik, fiziksel bedenden çıkıldığında öte âlem varlıkları ile iletişim kurulması ve bilgi paylaşımı yapılmasıdır. Bu deneyim, meditatif çalışmalar yapılarak isteğe bağlı ve kontrollü olarak gerçekleştirilebilir. Deneyimde tecrübesi olanların aktarımlarına göre; fiziksel bedenden çıkış için kullanılan bölge, göbek bölgesidir. Kıyafetlerde, ortamda sarı rengin kullanılması ve evrensel enerji ile bağlanma teknikleri kullanılması önerilenler arasındadır. Astrala çıkış sırasında bedensiz varlıklarla karşılaşma gibi durumlar yaşanabilir ama korku ve istek olmazsa bu varlıklar tarafından rahatsız edilmekten korunabilir. Bu karşılaşma iradi olarak bireyin elindedir.
Şaman uygulamalarında rüyaları kurabilme, yönetebilme ve başka âlemlerde gezinme; bilinçli olarak yapılır ve inisiyasyon sonucu elde edilir. İç çağrısı alıp, trans haline girebilen ve nöbet geçiren bireylerden ya da normal yollardan seçilerek eğitilen kişi, vecd, trans ve rüyalar konusunda eğitilir. Eğitim sırasında yaşayan şamanlar kadar bedensiz başka varlıkların da onlara rehberlik ettiği kabul edilir. Bedensiz varlıklar şaman adayına, rüyalar sırasında eğitim verirler. Bu eğitim sonucunda şaman adayı, şuursuz olma halinden kurtularak teknik kullanmayı öğrenir. Kendisini rüyasında şuurlu hale getirebilmeyi başarmış kimseye her şeyin kapıları açılır. Bu kişi yaşamın kavrayışına sahip olur, inisiyasyondan geçebilir, öte âlem denilen yüksek planlara çıkabilir ve oradaki varlıklarla iletişim kurarak onlardan bilgiler alabilir.
Double Teorisi ve Rüyalar
Rüyalar konusunda en son ve en ilginç teori Garnier Malet’ aittir. The Doubling Theory adıyla bilinen teoriye göre, 25920 yıldan oluşan güneş döngüsün başında zaman; üç farklı birime bölünmüş ve bu bölünme sonucu bedenlenen her varlık ikiye bölünmüştür.
Bu gerçek, Sümerler, Mısırlılar ve kadim başka uygarlıklar tarafından bilinmekteydi. Yeryüzünde bulunan her insanın daha yavaş akan bir zamanda, yani geçmişinde; "Double" ya da "Agguelos" (zamanın ulağı) adı verilen bir çifti bulunmaktadır. Eş ruhlar ve ruh ikizleri kavramıyla ilgisi olmayan bu paralel kişilik, ruhun amacını bildiği için huzurlu ve sağlıklı bir geleceğin garantörüdür. Agguelos ya da Double ile kurulan her iletişimle düşüncelerimizle yarattığımız tehlikeli gelecek potansiyellerini ortadan kaldırabiliriz.
Aklımızdan geçen her düşünce farklı bir gelecek potansiyeli oluşturmaktadır. Oluşan bu potansiyeller güçlendikçe bizi kendilerine doğru çekmektedir. İsteklerimizi, seçimlerimizi, seçeneklerimizi ve projelerimizi etkilemektedir. Bu etki olumsuz olduğunda, yanlış bir geleceği yaratmamıza sebebiyet verir.
Günlük yaşamda karşılaştığımız problemler, geçirdiğimiz psikolojik ve fizyolojik rahatsızlıkların nedenini negatif gelecek potansiyellerine bağlıdır. Malet; Double’ın bunları değiştirebildiğini öne sürüyor. Bunu yapmanın yolunun da uyumak ve rüya görmek olduğunu söylüyor.
Uykunun R.E.M bölümünde, geçmişle şu an arasındaki zaman açılımı sayesinde, Double’ın enerjetik bedeniyle kişinin enerjetik bedeni yer değiştirerek birbirlerine ait bilgiyi alabiliyorlar. Malet; bu etkileşimde kilit rolü oynayan faktörün su olduğunu söylüyor.
Double, bizdeki bilgileri okuyup geleceği inceledikten sonra önerilerini enerjetik bedeni vasıtasıyla hücrelerdeki suya kaydediyor. Bilince sezgiler ve önseziler halinde gelen bu bilgi, farkına varılıp dinlenebilirse, istenmeyen gelecek potansiyellerini yaratan düşünceler ve davranışlar engellenebiliyor.
Garnier Malet, eşiyle birlikte kaleme aldığı, Changez Votre Future par les Ouvertures du Temps (Zaman Açılımlarıyla Geleceğinizi Değiştirin)başlıklı yapıtında zamanın sürekli akmadığını söylüyor. Zaman dilimleri arasında algılayamadığımız bir hızla gerçekleşen açılımlar olduğunu, bunların da geçmiş, şimdi ve gelecek arasında bilgi alışverişini mümkün kıldığını söylüyor.
Geçmiş, şimdi ve gelecek aynı anda ama farklı viteslerde gelişen realitelerdir. Bunlar arasında bizim farkına varamadığımız zaman açılımları, bilgi değiş tokuşunu sağlamaya yeterlidir.
Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui