Bu Blogu Takip Et

Sayfalar

Translate

26 Nisan 2023 Çarşamba

Pascal Blanchard’ın Human Zoos "Vahşi"yi Batı icat etti.


"Vahşi"yi Batı icat etti. Bu icadı, sahneye koyduğu türlü oyunlarla, dramalarla, gösterilerle, göstericilerle, inanılmaz hikâyelerle ve müzelerle gerçekleştirdi.


Bu olaylar sonradan unutuldu. Ama buna rağmen, "vahşinin icadı", kolonyal tarih ile bilim ve eğlence tarihinin; onlarla, bir asırdan fazla zamandır (1875-1958) uluslararası ilişkileri şekillendiren görkemli dünya fuarlarının kavşağında duruyor. Bu dönem, insan sergilerinin, insanat bahçelerinin çağıydı;

18 Şubat 2023 Cumartesi

Cankurtaran ismi nasıl ambulans oldu?

Türkiye’de hasta taşıma ve acil sağlık hizmetleri yakın zamana kadar Kızılay işaretli cankurtaran aracılığı ile verilmekteydi. Ancak, zaman içinde giderek etkin olan küreselleşme rüzgarı, cankurtaran sözcüğünü de hızla 'Ambulance' sözcüğüne dönüştürdü. Bu dönüşüm küresel dünyaya ayak uydurmak adına olsa da, bize yabancı bu sözcüğün öz dilimizdeki karşılığının kullanılması, seçim nedenimiz olmalıdır.
FacebookTwitterWhatsAppTelegram

Cankurtaran sözcüğü Türkçeye, İngilizce 'Ambulance' sözcüğünden geçmiştir. Sözcüğün kökeni yürümek ya da hareket etmek anlamına gelen 'Ambulare’dir ve

9 Aralık 2022 Cuma

Pluviofil Nedir, Kime Denir? İşte, Pluviofil İnsanların Özellikleri (pluviophile)

"Pek çoğumuz için yağmurlu ve gök gürültülü karanlık havalar ruhsal olarak olumsuz bir ortamı hazırlarken, pluviofil insanlar için bu durum tam tersidir. Böyle düşündüğümüzde aslında pluviofil yaşam tarzının birçok pozitif yönü vardır. Peki hazır kış aylarındayken, pluviofil nedir, ne demek? Pluviofil kime denir gelin birlikte inceleyelim. İşte pluviofil insanların özellikleri..."



Başkaları bunun tuhaf olduğunu düşünürken yağmurda oynayacak kadar cesur olmak, özgüven geliştirmenin kesin bir yoludur. Pluviofiller hiçbir

30 Kasım 2022 Çarşamba

Alışmadık Alışmayacağız: Zihinsel Lüks

Alışmadık Alışmayacağız: Zihinsel Lüks: René Magritte’in de üyesi olduğu Belçika Komünist Partisi 1950’de sanatçıları işçilerle buluşmaya ve işçiler için sergi düzenlemeye davet ed...

18 Ekim 2022 Salı

Neden bu kadar savunmacıyız?

Beynimiz bizi doğal olarak savunmacı yapar, ancak daha fazla alçakgönüllülük geliştirmek için atabileceğimiz adımlar var.

Yıllar önce, alçakgönüllülük üzerine araştırmamla ilgili ilk medya röportajımı yaptığımda, bir görüşmeci alçakgönüllülük üzerine çalışmamın beni gerçekten daha alçakgönüllü yapıp yapmadığını merak ediyordu. Beni ne kadar mütevazı biri olarak algıladığını görmek için karıma sormamı istedi. 1’den 10’a kadar bir derecelendirme vermesini istediğimde karım bana 4 verdi.

Mahcubiyetim yerini savunuculuğa bıraktı. Gerçekten kafam karışmıştı - neden alçakgönüllü değildim? Alçakgönüllü niteliklerimi ve eylemlerimi listeleyerek alçakgönüllülüğümün gerekçelerini sıralamaya çalıştım (ironi tam yerinde), ancak bu başlangıçtaki savunmacılık, geçici bir süre için bu geri bildirimi gelişme göstermenin bir yolu olarak kullanmamı engelledi. Kendi tevazu eksikliğimi göremiyordum.

Alçakgönüllülük konusunda bir uzmanın bile açık görüşlü olması ve savunuculuğunu azaltması için çok çabalaması gerekir. Peki ne gereği var?
Alçakgönüllülük, önemsenmeyen ama çok önemli bir insan erdemidir. İnsanlar, bir ölçüde güveni ve güvenilirliği işaret ettiği için alçakgönüllü bir partneri veya arkadaşı tercih ederler. Entelektüel olarak ilerlemek için, toplum ya da birey olarak, bildiklerimizi ve daha da önemlisi bilmediklerimizi kabul etmeli, meraklı, yeni fikirlere açık ve dinlemeye hevesli olmalıyız. Aynı şekilde, kendi kültürel dünya görüşümüzün dünyayla ilişki kurmanın çeşitli yollarından sadece biri olduğunu kabul etmek ve öğrenme arzusu ve çeşitliliğin takdiriyle diğer bakış açılarıyla tanışmak, giderek daha küresel ve birbirine bağlı hale gelen dünyada yön tayin etmemize yardımcı olur.

Savunma içgüdülerimizi evcilleştirmeyi öğrendiğimizde, kendimizi alçakgönüllülüğün sunabileceği tüm faydalara açarız.

Neden bu kadar savunmacıyız?

/website/assets/images/my1/images/633d3b554f4ab__resim-1.jpg

Doğal olarak savunmacı olmamız insan olmamızla ilgili sert

19 Mart 2022 Cumartesi

Ağaçlarda mantar hastalığı

AĞAÇLARDA MANTAR HASTALIĞI

Ağaçlarda mantar hastalığı sıkça karşılaştığımız bir sorundur.
Bakımsız ve gerekli zamanlarda toprağın havalanmaması pH değerlerinin farklılık göstermesi fazla gübreleme yapılması ve buna bağlı olarak kimyasal gübrelerin toprakta kalması ile mantar oluşumunda başlıca sebepleri arasındadır.


PEKİ MANTAR OLUŞUMUNU VEYA OLUŞMUŞ OLAN MANTARI NASIL YOK EDERİM

Mantar hastalığına yakalanan bir ağaç tedavi evresinde 1 inci aşama toprak havalandırılır.
Bu havalandırma çapalama yoluyla yapılır.Çapalama yapılırken 100 de 100 Gübre toprak düzenleyici muhakkak

22 Ocak 2022 Cumartesi

Boşluktan Gelen Sesler

Boşluktan Gelen Sesler

Per Petterson’un At Çalmaya Gidiyoruz, Reddediyorum, Lanet Olsun Zaman Nehrine ve Benim Durumumdaki Erkekler romanları üzerinden ele aldığı konuları işleyişine ve romancılığına ayrıntılı bir bakış.


Eylemsizlik, bağlı olduğu etki üzerinden okunduğu zaman gerçek tanımını ortaya koyar. Duygusal yıkım, toplumsal yapı, değişim ve alışılan yaşam algısı eylemsizliği yaratan ya da tamamen ortadan kaldıran biçimlerle insan hayatında yer eder. Norveçli yazar Per Petterson’un romanlarında da söz konusu eylemsizliğin ortaya çıkışı ve bazı durumlardaki değişimi, belirgin olarak hissedilen ve karakterlerin hayatında varlık gösteren önemli bir yere sahiptir.

Per Petterson’un At Çalmaya Gidiyoruz, Reddediyorum, Lanet Olsun Zaman Nehrine ve Benim Durumumdaki Erkekler romanları birbirine yakın ilerleyen duyguların, eylemsizliğin ve sessizliğin etrafından hareketle kendine ayrı bir alan açarak ilerler. Kendi içini seyreden, davranışlarını kestirmeye çalışan ve geçmişle şimdiyi yan yana tutabilen; aynı zamanda kesin çizgilerle ayırabilmenin de üstesinden gelen bu yapı, tek bir insani ihtiyaca kavuşmanın peşindedir aslında; hatırlamak. Per Petterson, bütün romanlarında, karakterleri üzerinden yarattığı hikâyeleri hatırlamak üzerinden harekete geçirir. Yaşanmış olan her şey, tam da bu noktada belirginleşirken, ifadenin odağındaki duygular yeni bir çizginin alt başlıkları olarak sıralanmaya başlar. İnsan, hatırlamaktan ibaret olan bir varlık olarak vardır. Bu da, yazarın okurda bıraktığı duyguyu ve hayal kurma payını büyük oranda etkiler ve genişlemesini sağlar. Genişleyen hikâye yapısı, barındırdığı sakinliğe açılan bu yeni alanda hatırlama duygusunun sebepleriyle sonuçlarını aynı biçimde cevaplamaya çalışır. Yüzleşmek, karşımıza çıkan sonuçlar bütününün en önemli parçasıdır fakat yer yer kendini geriye çeken, saklamak ya da tarifsiz bırakmak üzerinden kurgulayan hareketlerin odağında gizlenir.

​Kabul  etmeme hâlinin bir tür bağlı refleks olarak şekillendiği yerlerde, karakterlerin yöneleceği