Bu Blogu Takip Et

Sayfalar

Translate

Alternatif Tıp etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Alternatif Tıp etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Mayıs 2010 Pazar

Acıyı azaltmak için...

Acıyı azaltmak için...

Kanada'da yapılan bir araştırmaya göre, beyinde korteks bölgesinin kalınlığını artıran zen meditasyonu, acının daha az hissedilmesini sağlıyor.


Montreal Üniversitesi tarafından yapılan ve Emotion dergisinde yayımlanan araştırmada, bilim adamları zen meditasyonu yapan ve yapmayan deneklerin korteks bölgesinin kalınlığını karşılaştırdı.


MR (manyetik rezonans görüntüleme) verilerine göre, beynin duygu ve acıyı düzenleyen orta bölgeleri meditasyon yapanlarda, yapmayanlara oranla belirgin şekilde daha kalın çıktı.
Deneklerinin acıya dayanıklılıklarını görmek isteyen araştırmacılar, zen meditasyonu yapanların çoğunun 53 dereceye kadar ısıtılan bir metal plakanın ısısını tolere edebildiklerini gördü. Diğer denekler bu ısıya dayanamadı.
Bu çok eski disiplinin beynin acıyı düzenleyen orta bölgesini kuvvetlendirebileceğini belirten Kanadalı araştırmacılar, zen meditasyonu yapanların acıyı ortalama yüzde 18 daha az hissettiklerini tespit etti.

15 Mayıs 2010 Cumartesi

Aşkınızı yogayla güçlendirin

Aşkınızı yogayla güçlendirin

Yoga Akademi Kurucusu Prof. Dr. Akif Manaf, ''Yoga teknikleriyle zihinsel gerginliğin giderilmesi ve kişinin rahatlamasıyla aşk performansı güçleniyor'' dedi.


Prof. Dr. Manaf, yaptığı açıklamada, sevginin en büyük düşmanının zihinsel gerginlik ve stres olduğunu ifade ederek, zihinsel dağınıklık ve konsantrasyon yetersizliğinin, insanın sevdiği kişiye odaklanmasını, duygu ve aşkını göstermesini zorlaştırdığını söyledi. Bu konuda Yoga Akademi'nin uyguladığı orijinal yoga sisteminin çok etkili bir araç olduğunu anlatan Manaf, uygulanan nefes ve bio enerji teknikleri ve vücut çalışmalarının hem konsantrasyonu artırdığını, hem de daha iyi odaklanmayı sağladığını belirtti.



Zihinsel gerginliğin giderilmesi ve beraberinde gelen gevşemeyle, aşk performansının güçleneceğini bildiren Manaf, zihnin dağılması nedeniyle Sevgililer Günü gibi bazı özel günlerin bile unutulma tehlikesi altında olduğunu savundu.
Konsantrasyon ve meditasyon teknikleriyle, kişinin her konuya daha iyi odaklanabileceğini anlatan Manaf, şunları kaydetti: ''Önemli bir nokta daha var. Orijinal yoga sisteminin uygulanması halinde kişilerin içindeki sevgi potansiyeli ortaya çıkıyor. İnsanlar var ki aşık olamaz ya da aşkını ifade edemez. Bunun nedeni kalp çakralarının tıkanmasıdır. Yoga tekniklerine başlamasıyla birlikte bu aşkı yaşamaya ve kendini ifade etmede sorun yaşamıyor. Çekingenlik ve utangaçlık gibi farklı zihinsel kalıplardan kurtularak, insanlarla çok daha kolay ve rahat bir iletişime girebilir.''
Yoga Eğitmeni Özlem Karaöz de 9 yıldır yoga yaptığını ve 18 yıldır iş hayatının içinde olduğunu ifade ederek, yaptığı yoga sayesinde insanların içindeki sevgi ve aşk potansiyelini fark ettiğini ve her anlamda zihnini yönetebildiğini söyledi.
Yoga yapanların sevgi ve aşkı gerçek anlamıyla tam olarak yaşayabildiklerini kaydeden Karaöz, ''Yoga yaptıktan sonra sevgi ve aşkın gerçek anlamını anladım'' diye konuştu.

Tuğçe Taşkın-Bahri Duman çifti de 6 aydır yaptıkları yoga sayesinde daha az kavga ettiklerini ve daha huzurlu bir birliktelik yaşadıklarını belirttiler.
Bahri Duman, yoga sayesinde her şeye daha pozitif baktıklarını ve bu durumun da ilişkilerini olumlu yönde etkilediğini söyledi. Duman, ''Galiba 6 aydır sevgilimi daha çok seviyorum'' dedi.
Volkan Özsoy ve Alev Emine İnce çifti de yogayı birlikte yaptıklarını ifade ederek, uygulanan nefes tekniklerinin ve vücut hareketlerinin birlikteliklerine katkı sağladığını, bu nedenle yoga yapmayı sürdüreceklerini dile getirdiler.
Daha sonra Prof. Dr. Manaf önderliğinde çiftler, ''Partnerlerine sevgilerini güçlendirmeye katkı sağlayan'' yoga tekniklerini sergilediler.

14 Mayıs 2010 Cuma

Erken Boşalma Bitkisel Tedavisi

Erken Boşalma Bitkisel Tedavisi

Alternatif tıp, modern tıbbın paralelinde insanların sağ*lığa kavuşması için uygulanan bir çok tedavi türünün adı*dır. Aynı zamanda buna tamamlayıcı sağlık da denir. Mo*dern tıbbın, teknolojinin de devreye girmesiyle geldiği nok*tayı hepimiz biliyoruz. Hastalıkların teşhisinde ve tedavi*sinde modern tıbbın ne kadar başarılı olduğu bir gerçektir. Modern tıbbın bu kadar hızlı gelişmesine ve eriştiği nokta*ya rağmen bazı hastalıklara çare bulamaması bilinen bir gerçektir.


Hastalıklarına çare arayan bir çok insan alternatif teda*vi yöntemlerine başvurmaktadır. Bu seçim insanların en doğal hakkıdır. Alternatif tıbbın bir çok hastalığı tedavi ettiği, birçok sorunu ortadan kaldırdığı bir gerçektir. Alter*natif tıbbın Türkiye'deki uygulamaları genellikle şifalı bitki*ler kullanılarak yapılmaktadır. Dünyanın her yerinde uygu*lanan akupunktur, bir alternatif tıp yöntemidir.
Erken boşalmayla baş etmede alternatif tıptan da yarar*lanabiliriz. Aşağıda açıklayacağımız yöntemler tıbbi bir çalışmanın sonucu olarak hazırlanmamıştır. Laboratuar ortamında yapılmamış ve insanlar üzerinde denenmemiş*tir. Bu yöntemleri, bu düşünceyle ele alıp uygulamamız gerekir.

Alternatif Tıp Çözümleri ve Erken Boşalmayı Önleyen Bitkiler

1-Bal ile mentol karıştırılır, cinsel ilişkiden 3-5 dakika önce penise sürülür. Bu, erkeğin kolay sertleşmesini ve geç boşalmasını sağlar. Mentolde bulunan ferahlatıcı serinlik ise partnerinizin ilişkiden daha fazla zevk almasını sağla*yacaktır.

2- 200 gr. Bal, 100 gr. dövülmüş turp tohumu ile karıştı*rılır sabah ve akşam birer kahve kaşığı yenilir. Bu karışım boşalmayı geciktirecektir.

3- Yaban sümbülü yapraklarından 5-6 tanesini bir bar*dak suda 1-2 dakika kaynatın, biraz soğuduktan sonra için. Bu sizin sinirlerinizi gevşetecek ve rahatlamanızı sağlaya*rak erken boşalmanızı geciktirecektir.

4- Melisa, Sarı kantoron gibi doğal rahatlatıcı bitki çay*larını içerseniz, sinir sisteminiz rahatlar ve daha başarılı bir cinsel temas sağlarsınız.
Bunlar gibi birçok şifalı bitki formülleri vardır. Kişilere ve kullanım sıklıklarına göre değişik sonuçlar verebilir.

Bazı besinlerin karın doyurmanın yanında afrodizyak etkiside bulunuyor. Bazı sebze, meyve ve bitkiler yenildiğinde ruhu ve cinsel isteği besliyor. Bu tür yiyecekler, cinsel isteksizlik*ten ve bazı psikolojik durumlardan kaynaklanan erken boşalma*nın tedavisi için faydalıdır.

Bilinen En Etkili Afrodizyak Yiyecekler:

Muz-bal-ceviz: Muz, magnezyum açısından zengindir. Aynı zamanda mutluluk hormonu endorfin açısından da zengin olması, afrodizyak etki yaratır. Ancak afrodizyak etkiyi maksimuma çıkarmak isteyenler, muzu bal ve ceviz eşliğinde yiyebilirler. Tabii kilo problemleri yoksa...

Çilek: Afrodizyak yiyecekler denildiğinde ilk akla gelen çilektir içeriğindeki vitaminler, cinsel organlara giden kan dolaşımını hızlandırdığından cinsel istek artar. Aynı zamanda endorfin ve serotonin salgılanmasını sağlar.

Badem-fındık-ceviz: İçeriğindeki doymamış yağ asitlerinin cinsel isteği arttırıcı etkisi nedeniyle en önemli afrodizyaklardandır. Ancak kalori bakımından günde 8 adetten fazla yenilmemesi öneriliyor.

Çikolata: Bilimsel açıklamalar, çikolatanın içeriğindeki 'Phenylethylamine' adlı kimyasal maddenin insana mutlu luk hissi verdiğini, cinsel heyecanı arttırdığını ortaya koyuyor.

İstiridye-havyar: Erkekler üzerinde etkilidir. Prostat. bezlerine doğrudan etki eden çinko bakımından zengindir Çinko, erkeklik hormonlarının yapımının artmasına neden olur. Cinsel isteği arttırır.

Hindi: Çinko bakımından istiridyeden daha zengindir.
Tarçın-vanilya: Kokusuyla insanı büyüleyen bu baharatlar, merkezi sinir sistemine etki ederek cinsel isteği arttırır.

Meyve suları: Sağlıklı ve dengeli beslenmede önemli bir yer tutan meyve suları, vücudun cinsel aktivite potansi. yelinin artması için de gereklidir. Daha etkili bir seks hayatı için özellikle bol A vitamini ile magnezyum içeren kayısını düzenli olarak tüketilmesi öneriliyor.
Ginseng: Geleneksel Çin ve Güney Amerika tıbbında cinsel gücü artırmak üzere kullanılan bir köktür. Bir araştırma, ginsengin cinsel isteği ve birleşme kapasitesini artırdığını ortaya koymuştur. Ginseng etkisini sinir sistemi ve yumurtalıklar üzerinden gösterirken, penis bölgesine gelen kan damarlarını da etkileyerek erkeklerdeki ereksiyon kali*tesini de artırabilmektedir.

Stres Düşmanı Yiyecekler

Stres, erken boşalmada en çok rastladığımız nedenlerin başında gelir. Stresin azaltılması otomatik olarak boşalmayı geciktirecektir. Beyindeki serotinin miktarının artması in*sanın neşelenmesine ve rahatlamasına sebep olur. Sinir sistemimizi olumlu etkileyen, rahatlamamızı sağlayan yiye*cekler vardır. Stresimizi azaltabilecek bazı yiyecekler:

Muz, avokado, incir: Tıpkı çikolata yendiğinde olduğu gibi, beyindeki mutluluk hormonu serotoninin seviyesini yükseltiyor. Neşelendiriyor.

Havuç: İçerdiği şeker kana çabuk karıştığı için enerji depolanmasını sağlıyor. Bir-iki tane tüketildiğinde yorgun*luğu söküp atıyor.

Balık: Her derde deva Omega-3 yağ asidi içeriyor. Haf*tada en az 2 gün tüketildiğinde stresi yatıştırıyor ve mutlu*luk veriyor.

Makarna, pirinç, patates: Sinirleri yatıştırmanın sırrı karbonhidrat açısından zengin yiyeceklerde... Günde bir*kaç öğün makarna, pirinç veya patates yemek sinirlere iyi geliyor.

Kırmızı et: Yorgunlukla mücadele için bol protein al*mak gerekiyor. Haftada 2 kez tüketilince enerji veriyor.

Baklagiller, kuruyemiş: Vücut, güçlü sinir sistemi için magnezyuma ihtiyaç duyuyor. Baklagiller ve fındık, fıstık magnezyum açısından zengin.


Lütfen beğendiğiniz konulara yorumlar yazarak, diğer kullanıcıların takip etmesinde yarar sağlayınız.

19 Nisan 2010 Pazartesi

Türk hamamının dayanılmaz cazibesi: Buhar cenneti

Türk hamamının dayanılmaz cazibesi: Buhar cenneti

Yabancılara, Türkiye veya Osmanlı deyince akıllarına ilk olarak neyin geldiği sorulsa, çoğunluk "Türk hamamı" cevabını verecektir. Günümüzde artık sayıları parmakla sayılacak kadar azalan hamamlar, yüzyıllarca Osmanlı ve Türkiye kültürünün en önemli ve renkli öğelerinden biri olarak varlığını korudu.


Peştemal, nalın, lenger, hurma kökünden lifler Türk hamamının demirbaşları sayılıyor.
Bir tepsi börek, zeytinyağlı dolma; çeşit çeşit meyve, tatlı, reçel, şerbet ve göbek taşına oturmuş şarkı söyleyen etli butlu kadınlar... Doğaldır ki hemen zihinlerimizde kadınlar hamamı canlanıyor. Anneleriyle beraber hamama gelen erkek çocukların büyüdükleri için artık kadınlar kısmına giremeyecekleri düşünüldüğünde, natırlar anneleri eğlenceli bir şekilde "haftaya kocanı da getir hanım!" sözüyle uyarırlarmış.



Erkek ve kadın hamamının ayrı olmadığı "tek hamamlar" ya da "kuşluk hamamı"nda , gündüzler kadınlara ayrılır, erkekler sabah erken saatlerde ya da gece yıkanırmış. Kadınlar öylesine gümbürtülü, öylesine cümbüşlü eğlenirlermiş ki, hamamın temizlenmesi iki saate yakın sürdüğünden erkekler pek bir şikâyet edermiş. Yine evlilik çağına gelmiş genç kızlar, önce hamamda görücüye çıkarlarmış.


Tellaklar tüm Osmanlı dönemi boyunca "fula" denilen siyah ipek peştemal giyerlerdi.
Yine yakın zamana kadar İstanbul'da rastladığımız ayı oynatıcıları, ayıları geriye yatırarak yaptırdıkları hareketi, "Hadi göster bakalım, hamamda kocakarılar nasıl bayılır?" komutuyla başlatırlardı. "Hamam anası", "hamam parası", "hamamın namusunu kurtarmak", "hamam gibi olmak", "han hamam sahibi" ve daha yüzlercesi...

Günlük yaşantımıza girmiş deyimler, hatta Avrupalı gözünde Osmanlı ya da Türk denildiğinde ilk akla gelen sözcük. Edebiyatta, sinemada, anılarda ayrı bir yere sahip, oryantalizmin gizemli dünyasındaki baş mekân. Dört yanı çevrilmiş işlemeli duvarları ve kubbeli yapısıyla sadece temizlenilen bir yer değil, toplumsal hayatın vazgeçilmez bir parçası, tellağı, natırı, külhanbeyi ile yaşayan ve kuşaklar boyu aktarılan bir kültürün simgesi...

-------


Temizlenmenin tarihi günümüzden yüzbinlerce yıl öncesine gidiyor. Farklı coğrafyalardaki farklı kültürler, temizlik konusunda benzer gelenekler ve ritüeller geliştirdiler: Hindistan'da Ganj Nehri'nde, Mezopotamya'da Fırat ve kollarında, eski Mısır'da Nil sularında...

Yıkanmak için kapalı yerler inşa etme tarihi Hindistan, eski Mısır, antik Ege ve Yunan uygarlıklarına kadar uzanıyor. Mezopotamya'da Dicle kıyısında M.Ö. 859-824 yılları arasında hüküm sürmüş Asur kralı III. Salmanasar'a ait olduğu saptanan hamam, Türkiye-Suriye sınırı yakınlarındaki Resülayn'da M.Ö. 3. yüzyıla ait şehir kalıntılarındaki evlerde bulunan banyo yapmak için kullanılan özel bölmeler, yine Anadolu'da Gaziantep yakınlarında M.Ö. 1200'lere tarihlenen Geç Hitit dönemine ait hamam kalıntısı bunlara örnek olarak verilebilir.

Arkeolojik çalışmalarda farklı tarihlere uzanan hamam kalıntıları bulunmuş olsa da, günümüz hamamlarına çok benzer işlevler gören, içi ısıtılan, sıcak su akan binaların yaygın olarak ilk kez M.Ö. 5. yüzyılda Atina'da kullanıldığı kabul ediliyor. Bu daire planlı yapılar, dikdörtgen planlı yan odalarla destekleniyor ve sobayla ısıtılıyordu.

Orhan Yılmazkaya'nın yazdığı "Aydınlık Kubbenin Altındaki Sıcaklık: Türk Hamamı" adlı kitapta, tarihsel süreç içerisinde hamam kültürü ve Osmanlı İmparatorluğu'nda hamamlar geniş bir şekilde anlatılıyor. Kitapta, ilk adımı Yunanlıların atmasına rağmen, bağımsız hamam yapılarının gelişiminin Roma uygarlığı ile birlikte geliştiği belirtiliyor. Kesin olmamakla birlikte M.Ö. 1. yüzyılda mimar Sergius Orata'nın, yakılan merkezi bir ateşten elde edilen sıcak hava ile hamam binasını ısıtmayı ilk kez başardığı düşünülüyor.

M.Ö. 33'te Roma'da 170 genel hamamın olduğu belirtiliyor: "Romalılar hamama 'thermea' derlerdi. Bu ifade binlerce yıl içinde çok az değişerek Türkçe'ye de girmiştir. Bazı bölgelerde kaplıcalara hâlâ termal adı verilir..."