Bu Blogu Takip Et

Sayfalar

Translate

spa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
spa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Ağustos 2011 Salı

Watsu, suda yapılan egzersiz

Watsu, suda yapılan egzersiz

Hürriyet Gazetesi, Prof. Dr. Osman MÜFTÜOĞLU

Amerika’da başlayan, şimdi Avrupa’yı kasıp kavuran watsu, vücuttaki tıkanık noktaları açmaya yönelik özel esneme hareketlerinden oluşan shiatsu’nun suya uyarlanan şekli.
Kaslara gücünü ve esnekliğini kazandırırken, suyun rahatlatıcı ve insanı iyi hissettirici etkisini de sunuyor.
Watsu fırtınası Kaliforniya’nın (ABD) ünlü tatil beldesi Hot Spring’de oluştu. Suda yapılan egzersizlerle (water exercise) Zen tarzı bir bedensel antrenman olan shiatsu’nun bu ilginç ve etkileyici bileşimi önce Miami ve New York’u sonra da kuzey Amerika’yı hızla sardı. Şimdi de Avrupa’da esiyor Watsu Fırtınası! Öyküsü 25 yıl önce Amerika’da başladı. Harold Dull Japonya’da öğrendiği Shiatsu’yu suda yapılan hareketlerle birleştirmenin yararını 1980 yılında gördü ve neredeyse 20 yıllık bir süreçte geliştirdi.

Zen shiatsu bazı özel esneme hareketleriyle vücudumuzdaki tıkanık noktaları açarak yaşam gücü ‘Chi’yi en uygun kanallarla bedenin ilgili alanlarına akıtır.
Bu hareketlerin dayandığı esnek ve güçlü kas organizasyonu için ılık su en ideal ortamdır. Watsu bu nedenle kasların gücünü ve esnekliklerini arttırmada Shiatsu’dan daha etkilidir. Suyun eklemler, özellikle omurga kemikleri üzerindeki yükü kaldırmaya ve omurganın düzgün bir şekilde hareketine izin vermesi, Shiatsu’ya oranla Watsu’nun daha etkili olmasındaki temel faktördür. Watsu size Shiatsu’nun kas esnetici ve güçlendirici etkisinin yanında suyun daha yumuşak ve rahatlatıcı, iyilik hissi sağlayıcı etkisini de sunar.
Watsu’nun özellikle etkili olduğu sorunlar



  • Kas geriliminizi azaltır





  • Enerji ve gücünüzü arttırır





  • Stres ve gerginliğinizi azaltır





  • Dolaşımınızı güçlendirir





  • Lenfatik sisteminizi uyarıp vücudunuzun toksinlerden temizlenmesini kolaylaştırır





  • Ağrılarınızı azaltır Detoksu uygularken yeterince dinlenmeniz de çok önemlidir
    Detoksun ilk bir-iki gününde hafif bir yorgunluk ve baş dönmesi hissedebilirsiniz. Dinlenerek geçireceğiniz ilk iki gün bu sorununuzu çözmeye yeterlidir. Bu nedenle detoksa başlarken cumartesi ve pazar günleri gibi tatil günlerini tercih edin. Detoks süresince daha çok kitap okumaya, dinlendirici müzik dinlemeye, hafif yürüyüşler yapmaya özen gösterin. Saunanın, medikal spa uygulamaları ve hafif masajın dinlendirici ve toksin atıcı etkisinden de yararlanmaya çalışın. Detoks günlerinde aşırı ve yoğun akşamlardan ve seksten uzak durun.
    Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui
  • 19 Nisan 2010 Pazartesi

    Türk hamamının dayanılmaz cazibesi: Buhar cenneti

    Türk hamamının dayanılmaz cazibesi: Buhar cenneti

    Yabancılara, Türkiye veya Osmanlı deyince akıllarına ilk olarak neyin geldiği sorulsa, çoğunluk "Türk hamamı" cevabını verecektir. Günümüzde artık sayıları parmakla sayılacak kadar azalan hamamlar, yüzyıllarca Osmanlı ve Türkiye kültürünün en önemli ve renkli öğelerinden biri olarak varlığını korudu.


    Peştemal, nalın, lenger, hurma kökünden lifler Türk hamamının demirbaşları sayılıyor.
    Bir tepsi börek, zeytinyağlı dolma; çeşit çeşit meyve, tatlı, reçel, şerbet ve göbek taşına oturmuş şarkı söyleyen etli butlu kadınlar... Doğaldır ki hemen zihinlerimizde kadınlar hamamı canlanıyor. Anneleriyle beraber hamama gelen erkek çocukların büyüdükleri için artık kadınlar kısmına giremeyecekleri düşünüldüğünde, natırlar anneleri eğlenceli bir şekilde "haftaya kocanı da getir hanım!" sözüyle uyarırlarmış.



    Erkek ve kadın hamamının ayrı olmadığı "tek hamamlar" ya da "kuşluk hamamı"nda , gündüzler kadınlara ayrılır, erkekler sabah erken saatlerde ya da gece yıkanırmış. Kadınlar öylesine gümbürtülü, öylesine cümbüşlü eğlenirlermiş ki, hamamın temizlenmesi iki saate yakın sürdüğünden erkekler pek bir şikâyet edermiş. Yine evlilik çağına gelmiş genç kızlar, önce hamamda görücüye çıkarlarmış.


    Tellaklar tüm Osmanlı dönemi boyunca "fula" denilen siyah ipek peştemal giyerlerdi.
    Yine yakın zamana kadar İstanbul'da rastladığımız ayı oynatıcıları, ayıları geriye yatırarak yaptırdıkları hareketi, "Hadi göster bakalım, hamamda kocakarılar nasıl bayılır?" komutuyla başlatırlardı. "Hamam anası", "hamam parası", "hamamın namusunu kurtarmak", "hamam gibi olmak", "han hamam sahibi" ve daha yüzlercesi...

    Günlük yaşantımıza girmiş deyimler, hatta Avrupalı gözünde Osmanlı ya da Türk denildiğinde ilk akla gelen sözcük. Edebiyatta, sinemada, anılarda ayrı bir yere sahip, oryantalizmin gizemli dünyasındaki baş mekân. Dört yanı çevrilmiş işlemeli duvarları ve kubbeli yapısıyla sadece temizlenilen bir yer değil, toplumsal hayatın vazgeçilmez bir parçası, tellağı, natırı, külhanbeyi ile yaşayan ve kuşaklar boyu aktarılan bir kültürün simgesi...

    -------


    Temizlenmenin tarihi günümüzden yüzbinlerce yıl öncesine gidiyor. Farklı coğrafyalardaki farklı kültürler, temizlik konusunda benzer gelenekler ve ritüeller geliştirdiler: Hindistan'da Ganj Nehri'nde, Mezopotamya'da Fırat ve kollarında, eski Mısır'da Nil sularında...

    Yıkanmak için kapalı yerler inşa etme tarihi Hindistan, eski Mısır, antik Ege ve Yunan uygarlıklarına kadar uzanıyor. Mezopotamya'da Dicle kıyısında M.Ö. 859-824 yılları arasında hüküm sürmüş Asur kralı III. Salmanasar'a ait olduğu saptanan hamam, Türkiye-Suriye sınırı yakınlarındaki Resülayn'da M.Ö. 3. yüzyıla ait şehir kalıntılarındaki evlerde bulunan banyo yapmak için kullanılan özel bölmeler, yine Anadolu'da Gaziantep yakınlarında M.Ö. 1200'lere tarihlenen Geç Hitit dönemine ait hamam kalıntısı bunlara örnek olarak verilebilir.

    Arkeolojik çalışmalarda farklı tarihlere uzanan hamam kalıntıları bulunmuş olsa da, günümüz hamamlarına çok benzer işlevler gören, içi ısıtılan, sıcak su akan binaların yaygın olarak ilk kez M.Ö. 5. yüzyılda Atina'da kullanıldığı kabul ediliyor. Bu daire planlı yapılar, dikdörtgen planlı yan odalarla destekleniyor ve sobayla ısıtılıyordu.

    Orhan Yılmazkaya'nın yazdığı "Aydınlık Kubbenin Altındaki Sıcaklık: Türk Hamamı" adlı kitapta, tarihsel süreç içerisinde hamam kültürü ve Osmanlı İmparatorluğu'nda hamamlar geniş bir şekilde anlatılıyor. Kitapta, ilk adımı Yunanlıların atmasına rağmen, bağımsız hamam yapılarının gelişiminin Roma uygarlığı ile birlikte geliştiği belirtiliyor. Kesin olmamakla birlikte M.Ö. 1. yüzyılda mimar Sergius Orata'nın, yakılan merkezi bir ateşten elde edilen sıcak hava ile hamam binasını ısıtmayı ilk kez başardığı düşünülüyor.

    M.Ö. 33'te Roma'da 170 genel hamamın olduğu belirtiliyor: "Romalılar hamama 'thermea' derlerdi. Bu ifade binlerce yıl içinde çok az değişerek Türkçe'ye de girmiştir. Bazı bölgelerde kaplıcalara hâlâ termal adı verilir..."