Şerbetli deyimi halk arasında tüm zehirli böcek, akrep ve yılanlara karşı korunan anlamına gelir. Şerbetliler bu tür zehirli varlıklardan korunanlardır ve genelde bazı şerbetliler başkalarındaki bu zehirleri çıkarabilmekte ve diğer zehirli akrepleri kontrol edebilmektedirler. Halk arasında ocaklılarda olduğu gibi bir ritüele sahip olan şerbetlenme geleneği de atadan ataya geçer. Şerbetli, şerbetini yani elini bir başka akrabasına (torununa, çocuğuna) verir. Bu eli alan kişi, başkalarındaki yılan ve akrep zehirlerini çıkarabilme ve onları etkisiz hale getirebilme yeteneklerine sahiptirler. Genelde köydeki insanları bu şekilde şifalandırırlar ve zehri vücut içinde kontrol edebilirler. Anadolu'da hala çokça karşılaşılmaktadır.
Şifacılar
Anadolu kültüründeki şifacıların birçok farklı çeşidi vardır. Her şifacının yöntemi farklıdır. Yine birçoğunda el verme ritüeline denk geliriz. Şifacılarda el verme geleneği, ocaklılara nazaran daha farklı olmaktadır. Bu gelenekte, uyumlamayı yapan kişi, aktaracağı kişinin elini tutar ve “Fatma ananın eli senin elin olsun” diyerek karşıdakinin ağzının içerisine tükürür ya da tükürüğünü ağzına sürer. Bu işlem sonrası “Fatma ananın ağzı senin ağzın olsun” denilir. Bu şekilde, kişiye şifa gücü aktarılır ve artık belirlenen bir duayla (dua genelde sırdır, geleneksel olarak aktarılır) kişi üfleyerek veya üç kere hafif tükürerek (tü tü tü) şifa verebilir. Bu dualarla şifa vermenin yanı sıra, kem göz ve kötü varlıklar uzaklaştırılabilir.
Bir diğer şifacılar ise kurşun dökenlerdir. Bu kültür ilkine göre çok daha canlı ve aktiftir. Çevrenizi biraz araştırırsanız kurşun dökmek için el almış birilerine muhakkak denk gelebilirsiniz. Bazı gelenekler sadece bayanlardan bayanlara geçebileceğini söylerken, bazı geleneklerde böyle bir sınırlama yoktur. Var olan hastalığın veya negatif blokajın kurşuna aktarılması mantığını içerir. Kurşun dökme ritüeli birçok kültüre göre değişse de genelde şu şekilde yapılır:
Kurşunu döken kişi 3 İhlâs bir Fatiha okuyarak işe başlar. Gerekli duaları ve gerekli sayıdaki besmeleyi çekerek kurşunu eriteceği kaba koyar. Öte taraftan bir tasa yarıya kadar suyla doldurur. Bu işlemler yapılırken Nas, Felak, Cin ve çeşitli nazar duaları okunur. Ardından tas, bir tepsiye konur. Tepsiye çeşitli araç-gereçler konur. Bunlar çok değişiklik göstermekle beraber makas, iğne-iplik, çocuk ayakkabısı, toprak veya taş gibi şeyler olabilir. Ardından dualar eşliğinde kişinin üstünde tutulan suya, eriyen kurşun dökülür. Yine bazı geleneklerde bu dökülen sudan, hastaya biraz içirip, bu suyla kişinin elinin yüzünün yıkanması gerekmektedir. Bazı kurşun dökenler, bu şekilleri yorumlayarak fal bakarlar. Nazarı kimin değdirdiği, yakında nelerin beklediği gibi anlamlar çıkartılır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder