Bu Blogu Takip Et

Sayfalar

Translate

22 Ocak 2012 Pazar

Psi ve bilim / İlk bilimsel Psi araştırmaları

İLK BİLİMSEL PSİ ARAŞTIRMALARI BAŞLIYOR
  İlk bilimsel Psi araştırmaları 1851-1854 yılları arasında Philadephie’den Prof. Robert Hare’in alet kullanarak gerçekleştirdiği deneysel çalışmalarla başlar.
Robert Hare
b. 17 January, 1781, Philadelphia, Pennsylvania, U.S.A.
d. 15 May, 1858, Philadelphia, Pennsylvania, U.S.A.
Robert Hare was an American chemist who developed high temperature blow-pipe and a voltaic battery having large plates, used for producing rapid and powerful combustion, called a deflagrator.
  Parapsikoloji dünyasını bilimsel şartlarda inceleyen ilk bilim adamı, Harvard ve Yale Üniversitesi’nde Kimya profesörü olan Prof. Robert Hare (1781-1858) idi.
  Prof. Hare o zamanki ve şimdiki çoğu şüphecilerin aksine, Psi fenomenlerine adil bir şans tanımaya ve elindeki bütün imkanlarla incelemeye karar verdi. Araştırmalarında bazı mekanik aletler kullanan Prof. Hare, birçok bakımdan, Sir William Cookes’ın çalışmalarını hemen hemen yirmi yıl öncesinden gerçekleştirmiş oluyordu.
                       Sir William Crookes
 
Prof Hare, Psi ile ilgili bilimsel bulgularını 1855 yılında yayınladı.Psi Olgularının Deneysel İncelemeleri” (Experimental Investigations of the Spirit Manifestations) adlı bu kitabı büyük bir ilgiyle karşılanmış, iki yılda tam dört baskı yapmıştı. Yayıncılar kitabın reklamını “Bilimsel olarak ortaya konulan spiritüalizm” sloganı ile yapmışlardı. Böylece Prof. Hare, Psi fenomeni, insanın beş duyunun dışına taşan yetenekleri ve spirit yönüyle ilgilenen en ünlü kişilerden biri olmuştur. Daha sonra onun kadar ünlü başka bir bilim adamı Psi olgusu için parmak ısırttıracak cesarette çalışmalar yapacak ve cesur, yenilikçi insanların araştırmalarında sanıldığı gibi yalnız bırakılan kişiler olmadıklarını ispatlayacaktı. Ellerini gerçeğe uzatma cesareti bulanlar daima karşılığını aldılar…

Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui Metafizik / Parapsikoloji Mistisizm, Spiritüalizm, Okultizm ... Astroloji Burçlar,fallar,tarot,Rüya Analizi

Fox ailesi

Parapsikoloji'nin bilim olmasına neden olan Fox Ailesi
  1847 yılının soğuk bir aralık sabahı, New York yakınlarındaki Hydesville kasabasında küçük ahşap bir eve taşınan Fox ailesi kısa bir zamanda kendilerini çevrelerine sevdirdiler. Hydesville kasabasında hemen herkes bu mutlu, neşeli ve birbirine bağlı aileyi tanıyor ve seviyordu.
  Olaylar, eve taşınır taşınmaz başladı. Üç ay boyunca sürekli garip gürültülere tanık oldular. Gürültüler periyodik bir şekilde evin her yanından geliyordu. Duvarlardan, giriş kapısından, mobilyaların içinden… Sesler, ilkin akşam üzerleri duyuluyordu. Her seferinde ailenin dört ferdi de kulak kesiliyor ve çoğu zaman da gecelerini uykusuz geçiriyorlardı. Aile bütün bunların anlamını bir türlü çözemiyordu.
  Hatta bazen nedeni asla anlaşılmayan eşya hareketleri ve yer değişmeleri de oluyordu. Önceleri bütün bu gürültülerin bazı sahtekarlar tarafından yapıldığını sanan aile, bu olayı çözmeye çalıştı ama tüm araştırmaları boşuna oldu. Tedbirler bir işe yaramadı, bu tip olaylara hiç inanmayan komşuları bile olayların gerçekliğini kabul etmek zorunda kaldılar. Gürültülerin oluşmasında insan gücünü ve anlayışını bazı nedenler söz konusuydu.
  İlk şaşkınlık devresi geçtikten sonra Fox ailesi, bu olaylara alıştı ve incelemeye koyuldu. Bazı belirtiler bir maksadı işaret ediyordu. Darbelerin sayısında düzenli bir hal vardı.!...
  Soruların yanıtı, 31 Mart 1848 günü çözüldü. Rastlantı sonucu çok şaşırdıkları bir keşifte bulundular. Bayan Fox, o Cuma akşamını şöyle anlatır:
“Yataklarımıza girdiğimizde vakit henüz erkendi. Ortalık doğru dürüst kararmamıştı bile. Biraz rahatsız olduğum için kendimi çok halsiz hissediyordu. Bu sırada bazı gürültüler duyarak, dikkat kesildim. Sanki odada bulunan ve görülmeyen biri, belirli aralıklarla eşyalara vurarak işaret veriyordu. Çocuklar da sesleri duymuşlardı. Bu garip sesleri, bir süre dinledikten sonra, kızlardan biri, parmağıyla masayı tıklattı. Ve odanın köşelerinden gelen bir vuruş, bunu bir yankı gibi yanıtladı! Az sonra, öbür kız da denedi aynı şeyi… Onun vuruşlarına da aynı şekilde yanıt verildi.
Küçük kızım Kate: ‘Bay çatal tırnak, ben ne yaparsam sen de onu yap’ dedi. Ve ellerini birkaç kez çırptı. Ses hemen yanıt verdi: Kızım ellerini kaç kere çırptıysa, ses de o kadar tıkırdadı. Bu sefer öbür kızım Margaretta atıldı: ‘Şimdi de ben ne yaparsam sen de onu yap’ dedi. Ve ellerini birkaç kez çırptı. Sesler, az önceki gibi, bunu da aynen yanıtladı!
 O anda, aklıma, bir yoklama yapmak düşüncesi geldi: ‘Gürültü yapan’dan kızlarımın yaşları kadar vuruş yapmasını istedim. Gerçekten, kızlarımın yaşları kadar darbe sesi duyduk. Önce bir on vuruş oldu, kısa bir ara verildi, arkasından yedi vuruş oldu. Sonra, uzunca bir süre sessizlik oldu. Ve birden, üç darbe sesi daha duyduk! Bu da bir süre önce ölmüş olan küçük kızımın yaş sayısıydı. Ve sordum: ‘Sorularıma böyle doğru yanıt veren, bir insan mı?’ Hiç ses gelmedi. Bu sefer: ‘Psişik bir varlık mı? Eğer öyleyse iki defa vursun!’ sözümü daha yeni bitirmiştim ki, iki darbe sesi duydum!”
  Böylece ‘Gürültü Yapanla’ Bayan Fox arasında olan ve daha sonra Tiptoloji adını alacak olan bu doğaüstü vuruşlarla bir çeşit alfabetik anlaşma sonucu, Bayan Fox onun kimliğiyle ilgili bazı bilgiler öğrenmeyi başarmıştı. Adının Charles Rhine olduğunu hayattayken ticaretle uğraştığını aynı evde yaşadığını ve otuz yaşlarındayken bir cinayete kurban gittiğini cesedinin evin bahçesine gömülü olduğunu söylemişti.

Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui Metafizik / Parapsikoloji Mistisizm, Spiritüalizm, Okultizm ... Astroloji Burçlar,fallar,tarot,Rüya Analizi

Psi araştırmaları - Parapsikoloji nasıl bilim oldu?

PSİ ARAŞTIRMALARI
  Dünya üzerinde varolan her ekolün, her bilimsel araştırmanın kendine ait bir tarihçesi vardır. Her ne kadar psi ve psi araştırmalarının başlangıcı insanlık tarihi kadar eski ise de kurumlaşması ve bir bilim dalına dönüşmesi 1850’li yıllara rastlar.
  Mitolojilerde, efsanelerde ve ruhsal öğretilerde insanın beş duyunun dışına taşan yönleriyle ilgili sayısız örnek vardır ama
New York 'un Hydesville kasabasında yaşayan Fox ailesi, özel metotlarla ruhsal iletişimin kurulabileceğini ispatlayan ilk ailedir.
  Fox
kardeşlerin başından geçen olaylar ve psi yetenekleri konuyla ilgilenmek zorunda kalan birçok bilim adamı ve uzman tarafından incelenmeye alındı. Böylece Fox ailesi bugün dünya üzerinde milyarlarca kişiye hizmet veren Parapsikoloji adlı bilimin doğmasına neden oldular.   
                         
  Parapsikoloji nasıl bilim oldu?
  Her bilimin, gelişme ve yayılma süreci içinde tarihçe önemlidir. Herhangi bir olgu ilk defa nerede nasıl başlamıştır? Sorusunu yanıtlamak gerekir.
  Parapsikolojinin bir bilim dalı haline gelmesini sağlayan olaylar dizisi, 1847 yılında Fox ailesinde meydana gelen olaylarla başlamış ve bu evde olup bitenlerin basına yansımasıyla da çok kısa bir süre içinde bir dalga gibi bütün Amerika’ya yayılmıştır.
Ünlü Fox ailesi, baba John Fox, Anne Leah Fox ve genç yaştaki kızları Margaretta ve Kate Fox’tan oluşuyordu. Ayrıca Rochester’de yaşayan evli bir kızları daha vardı.

Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui Metafizik / Parapsikoloji Mistisizm, Spiritüalizm, Okultizm ... Astroloji Burçlar,fallar,tarot,Rüya Analizi

Bir sembolü, ilksel birlik, başlangıç kavramları

BİR SEMBOLÜ
"Gölgeler çoktur, fakat Güneş birdir."
Bir sembolü, ilksel birlik, başlangıç kavramlarını ifade eder. Bunun yanında sembolün ilk hareketi başlatanı; yani Tanrı’yı sembolize ettiği, tüm olasılıkların toplamı ve aynı zamanda öz olduğu, merkez, tohum sembolleri ile bağlantılı olduğu ve ayrıca birin bölünemez olduğu bilgisi de vardır.
  Bir sembolü izole olmakla ilişkilidir ve önce düaliteyi, dolayısıyla da çokluluğu, onun ardından da nihai birliği başlatan prensip olduğu varsayılır. Bir sayısının iki temel özelliği vardır; birincisi ilk sayı oluşu, ikincisiyse diğer sayılardan oluşmadığı halde oluşan tüm sayıların içinde bulunmasıdır.
  Çin sembolizminde Bir sembolü yang’dır; yani eril, göksel ve uğurlu olandır. Taoizm’de Tao Bir’i yaratır, Bir ikiyi, iki üçü ve üç ise herşeyi yaratır. Çin felsefesine göre ilk başta En Büyük ve En Yüksek vardı ve bundan En Büyük Bir doğdu ve büyüdü; bu sonraları, iki ilke olan yin ve yang’a bölündü ve bunlardan da beş element (tahta, ateş, toprak, maden, su) doğdu. Bu beş elementten ise on bin nesne gelişti. Konfiçyüsçü düşünürler ve Lao-zi, Bir’in bir bütün ve Mükemmel varlık olduğunu ifade etmişlerdir. Yaratıcı faaliyetin asli gücü büyüktür, tüm yaratılış bunun sayesindedir ve bu güç tüm göğe yayılmıştır.
  Hıristiyan Tradisyonunda ise Bir, Baba olan Tanrı’nın, Uluhiyet’in sembolüdür. Yahudilikte Tanrı Adonai’nin, En Yüksek Olan’ın temsilidir. İslam’da bir sembolü birlik, Mutlak olan ve kendi kendine varolan Tanrı’dır. Pisagorculuk’ta ise Ruhun sembolü, herşeyin kendisinden sadır olduğu Tanrı, öz ve Monad’dır.
  Eski Türk yazıtlarında Kelam, “ağızdan ağıza aktarılan bir” olarak ifade edilir. Neo spiritüalizmin kurucu üstatlarından Ergün Arıkdal bir sembolü ile ilgili şu bilgileri veriyor:“Antropologlara göre bir sayısı ayakta duran insanın sembolüdür. Özellikle insan, dik duran bir maymun olarak ele alındığı zaman, bir simgesi daha anlamlı hale gelmektedir. Antropologlara göre insanın ayakta dik duran bir maymun olması onun akıllı ve zeki olmasından daha önemlidir. Çünkü ayakta durabilmesiyle zeka fonksiyonlarının pek çoğu harekete geçmiştir. Böyle zannedilmektedir. Yani insan ayakta duramasaydı bugünkü kadar akıllı ve zeki olamayacaktı. Ayakta durmasının kendisine sağladığı birçok faydalar vardır ve bu sayede çok değişik fonksiyonlarda bulunabilmiştir. Bu şekilde zekası ve aklı da gelişmiş olmaktadır. Dolayısıyla antropologlara göre insanın ayakta durması zeki ve akıllı olmasından önce gelir. Bu husus arkeolojik olarak birçok simgelerde gösterilmiştir; özellikle baston, dikili taş vs. bu objeler insan ile bir arasındaki ilişkiyi gösterir gibidir. Özellikle faal, aktif insanı… Hatta daha da ileri giderek, yaratma işlemiyle birleşmiş olan insanın da bir ile temsil edildiğini söylerler. Elbette bu antropologların, teorisyenlerin ve teologların ifadesidir ama genelde hep bu kanaldan hareket edilmiştir. Buna rağmen bir aynı zamanda ilkeyi, prensibi de simgeler. Bu, tek olan prensiptir. Bütün ortaya atılmış olan ne varsa prensip içinde tezahür etmiştir. Ve gene de bütün bu tezahürler sonunda bu tek olan prensibin içinde yok olurlar. Aşağı yukarı Kuran’daki “Sonunda Tanrı’ya dönersiniz” ifadesiyle bu prensip anlatılmış gibidir. Bu aktif bir prensiptir. Bir bakıma Yaradan’dır. Herşeyin kaynağı ve sonu, evrensel ve varlıkbilimsel merkez olan varlığın simgesel yeri de Bir’dir. Yani Bir olanla bütün bunlar anlatılmak istenir.
Ayrıca üstün bir varlık sevgisinin bilgisiyle insanı yükseltmek için vasıta olan vahiy de bir ile simgelenir. Bir bakıma vahiy yani tebliğlerin yekunu üstün bir varlık seviyesinin bilgisiyle insana gelmektedir. Tek bir merkezden çıkıp gelmektedir. Ve güneş gibi ışın saldığı için mistik bir merkez olarak bir kabul edilmiştir. Bir olandan intişar etmiştir. Burada bir ile birlik’i birbirinden ayırt etmek gerektiğini düşünüyorum.
Arapça’da vaht “bir” demektir. Bunlar her ne kadar aynı kelimenin türevleriymiş gibi görünüyorsa da anlam bakımından birbirlerinden farklıdırlar. Birlik, çokluğun birliğini ifade eder. Vahdet, çok olanın biraraya gelişidir. O tek başına, yegane olan anlamında değildir. Birleşmiş bir çokluğu; yokedilemeyen, bölünemeyen birliği anlatır.  Bir tür Mutlak Varlık gibidir. Müşterek bir ölçüsü yoktur. Mütealdir, biriciktir, bir bakıma Tanrı anlamına da gelir Vahdet… Çokluktan tekliğe indirgenmiş olmayı ifade eder. Ama bu “Bir Olan” anlamına gelmez. Örneğin, İslam Tasavvufundaki “Vahdeti Vücut”, yani mevcut olan, var olan, yaratılmış olan şeylerin birliği tekliği prensibi ele alınır ki burada Tanrı’yla birleşme manası yoktur. Çünkü orada kullanılan “Vahdet” kelimesi çokluğun birliğini ifade etmek için kullanılmıştır”.
  Tanrı’yı temsil eden bir sayısı sembolizmde bazen daireyle, bazen de noktayla ifade edilmiştir. Bir sayısı, sayıların ve harflerin birbirleri ile ilişkilendirilmesini temel alan okült çalışmalarda genelde alfabenin ilk harfi ile karşılanır. Allah sözcüğü, Arap ve Fars alfabesindeki, sayısal değeri 1 olan elif harfi ile başlar. Allah sözcüğünün ilk harfi de 1 şeklindedir ve ebcet hesabındaki değeri 1’dir.
  Bir her zaman aynı ve değişmezdir. Bu nedenle de kendisiyle çarpıldığında yine kendisini verir. Bir, Pisagorcular ve onların etkisi altındaki düşünürler tarafından gerçek bir sayı olarak ele alınmamıştır, çünkü Euclid’in kabulüne göre bir sayı birimlerin oluşturduğu bir toplamdır. Kobel’e göre bundan bir’in bir sayı değil bir yapıcı, diğer bütün sayıların temeli olduğu anlaşılır. Bir, sayıların ilk başlatıcısı olduğundan, tek sayı olsa da, eril ilkeye daha yakın durmasına rağmen hem eril hem de dişil olarak görülür. Bir, ilahiliğin sembolüdür çünkü ilahilik Ruh’tur. Ruh ise çoklukla tanımlanan maddeden tamamen farklıdır ve dolayısıyla bir’in zıddı yoktur. Bir Hint bilgesine göre “Bir, dünyaya ısı yayan güneştir”.
 Araştırmacı Schimmel’e göre Bir, ilksel bir’in, bir ikincisi olmayan ilahinin, kutuplaşmamış varoluşun simgesi olmuştur. Sembol, ilişkiyi, bütünlüğü ve birliği kapsar ve kendi içine dönüktür, ancak yaratılmış bütün varoluşun ötesinde durur. Gerçek birlik kavranamaz, ama bununla birlikte ortada bir düalite mevcuttur. Kutupsallık tanımayı sağlar. Sıfatlarla nitelenen herşey ancak kutupsallık sayesinde tanınabilir, örneğin büyük ve küçük; yüksek ve derin, acı ve tatlı gibi… İlahilikse bütün bunların ötesindeki mutlak varoluştur.


Kaynakça
· COOPER, J.C.; An Illustrated Encyclopedia of Traditional Symbols; Thames&Hudson; Slovenia, 2008.
·
 SALT, Alparslan; Semboller; RM Yayınları; İstanbul 2006.
·
 EBERHARD, Wolfram; Çin Simgeleri Sözlüğü; Kabalcı Yayınları; İstanbul 2000.
·
 SCHIMMEL, Ann Marie; Sayıların Gizemi; Kabalcı Yayınları; İstanbul 2000.


Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui Metafizik / Parapsikoloji Mistisizm, Spiritüalizm, Okultizm ... Astroloji Burçlar,fallar,tarot,Rüya Analizi

DOKUZ SAYISI SEMBOLÜ

DOKUZ SAYISI SEMBOLÜ
   9 sayısı, 3x3’ün mutlak gücünden oluşur, o üçlü Triad, tamamlanma, erişmek, başarmak, başlangıç ve sonla, göksel ve ruhsal rehberlikle ilişkili bir sayıdır. Dokuz, dünyadaki cennetin sembolüdür ve bozulmaz bir sayıdır. İçiçe geçmiş iki üçgen figürü ile sembolize edilir ve bu iki üçgen aynı zamanda eril ve dişilin, ateş ve suyun, dağ ve mağara prensiplerinin de sembolüdür. Üçün karesi olan dokuz, Ortaçağ kozmolojisinde rehberlerin ve kozmik kürelerin düzenidir.
  9 sembolü, çoğu gelenekte göksel kürelerle ve 7 göksel kürenin ve sabit yıldızları içeren göğün üst kemerinin ötesinde olan en yüksek, dokuzuncu cennetle bağlantılıdır. İran ve Türk gelenekleri sıklıkla dokuz gökten sözeder. 9, Budizmde yüksek ruhsal gücün sembolü, göksel bir sayıdır.
  Üçlünün üçgeni, üçlünün üç kat oluşudur. Dolayısıyla dokuz, üç dünyanın tam bir imajıdır. Sayıların birliğe yeniden dönüşünden hemen önceki sonuncusudur. Şifa ritüellerinde dokuz, mükemmelliğin (par excellence) temsilidir, çünkü üçlü sentezi sembolize eder, yani hem bedensel, hem zihinsel hem de ruhsal düzlemlerde yeralır.
Dokuz sembolünün bazı yerlerde mükemmellik sayısı ya da nihai sır olarak da kullanıldığı görülmektedir. 3’ün birden kapsamlı olması gibi 3x3=9 insanlığın Tanrı’yla ilişkilerini daha iyi ifade edebilir ve gerçekleştirebilir. Meleklerin sıralanışı 9’ludur.
  Roger Bacon’a (6) göre astrolojide 9. Burç yolculuğa ve seyahat etmeye, dine, inanca ve ilahiliğe gönderme yapmaktadır. Tanrı’ya tapmanın, bilgeliğin, kitapların ve kutsal metinlerin burcudur ve genellikle büyük şans olarak da adlandırılan Jüpiter’in yönetimi altındadır. Bu nedenle 9, zaman zaman şans getiren bir sayı olarak düşünülebilir. Buna örnek olarak İsviçre’nin Aargau eyaletindeki bir gelenek verilebilir; bu eyalette hasadın sonunda toplanan son 9 mısırın bulana şans getirdiği söylenir ve buna “iyi şans tanesi” (glückskorn) adı verilir.
Kelt Tradisyonlarında
Kelt tradisyonlarında 9 sayısı oldukça büyük bir öneme sahiptir. Sayı, sekiz yönün ortasındaki 9. noktanın, merkez noktasının sembolüdür. Üçlü Tanrıçalar üç kere üçtür; dokuz Kelt bakiresi ve Bridget (1) rahibesi dokuz bakireyi sembolize eden dokuz beyaz taş vardır. Dokuz, 81 erkeğin koruduğu Beltane Ateş Ritüelleri ile ilişkilidir.
Hinduizmde
Hinduizmde; Ateş tanrısı Agni’nin, ateşin sayısıdır. Dokuzun karesi, seksenbir karenin mandalasını oluşturur ve bu da evreni kuşatır. Ateş sembolüyle olan ilişkisi Anne Marie Schimmel’in sembole atfettiği içerikle örtüşmektedir (3) Schimmel’e göre dokuz sayısı acı çekme ile bağlantılıdır, zira İsa günün dokuzuncu saati ölmüştür. 9 mükemmelliğe en yakın olan sayıdır.
İskandinav Tradisyonunda
İskandinav Tradisyonlarında; Tanrı Odin, insanlığın bilgeliğinin sırlarını kazanmak için dokuz gün ve gece boyuncaYggdrasil’de (4) asılı kalmıştır. Kuzeyli Persephone olarak tanımlanan Skeldi, karlar kraliçesidir, üç ay boyunca kendi dağında ve dokuz ay boyunca Niord’un (5) Denizi’nde yaşar. Dokuz, İskandinav-Cermen sembolizminde kutsal bir sayıdır.
Çin Tradisyonları’nda
Çin sembolizminde üçün karesi olarak dokuz çok güçlü bir eril sayıdır, ayrıca Yi-jing’de (Değişimler Kitabı) önemli bir rolü vardır. Eski Ritüeller Kitabı dokuz ayin sıralar: Erkek çocuğun erkekliğe ilk adımı, evlilik, kabuller, sefaretler, defin, kurban, misafirperverlik, törensel içki içmek, askeri gelenekler. Bu dokuz ayinin beş elementi simgelediği de eklenmektedir. Dünyanın başlangıcını anlatan Çin ansiklopedisi “Lü Bu-Wei”yin “Bahar ve Sonbahar”ında şunlar vardır: “Göğün beş tarlası, yeryüzünün dokuz bölgesi, ülkenin dokuz dağı, dağların dokuz geçidi ve denizlerin dokuz adası”. Efsanevi İmparator Yu’nun dokuz büyük nehri, dokuz büyük ejderha olarak ehlileştirdiği söylenir; Yu, dokuz büyük vilayeti gezmiş ve onları ölçmüş, yeryüzünü önce dokuz kare tarlaya bölmüş ve bunları da daha küçük dokuz tarlaya daha bölmüştür. Astrologlara danışılarak kurulmuş olan eski Pekin’in ortasında azizlerin azizi denilen bir meydan ve buraya çıkan sekiz yol vardır ve bu yüzden şehir dokuz kısımdan oluşur. Çin sembolizminde dokuz ruhsal gücün sembolü, tüm sayıların en uğurlu olanıdır. Feng Shui’ye göre arazi bölümünde toprağın ekilip biçilmesi için sekiz dış kare ve merkezdeki dokuzuncu olan kare vardır ki bu yüksek yönetici Shan Ti’ye adanmıştır ve bu tanrının ölçüsü olarak kabul edilir, ruhsal gücün bir temsilcisi olarak onun pozisyonunu göstermektedir. Kadim Çin’de dokuz sayısı I Ching’de ve 9 seremoniden bahseden Ritüeller Kitabı’nda önemliydi. Çin’in Han Hanedanlığı’nda 9 temelli bir kozmoloji bir süre kabul görmüştür (Ölüler diyarı, dokuz ilkbahar, dokuz dünya eyaleti, dokuz büyük dağ, gökyüzünün dokuz alanı vardır vb.)         
Alman Tradisyonları’nda
Bir öyküde Alman kahraman 9 gün ve gece suyun altında soluğunu tutar ve aynı süre boyunca uykusuz kalır; mızrakla vuruşu başkalarının 9 mızrağı kadar güçlüdür. Fareli Köyün Kavalcısının çocukları flütünün dokuzuncu tonuyla büyülediği söylenir.
Kedilerin 9 yaşına vardıklarında kendilerini cadılara çevirebildiği iddia edilir. Alman mitolojisinde Odin 9 gün 9 gece ağaca asılır ve bu süre boyunca 9 şarkı söylemesini öğrenir. Büyülü sayı dokuz belirli hastalıkların iyileşmesinde de rol oynar. 9 çeşit hastalık 9 özel bitkinin karışımıyla iyileştirilebilir. Eski halk masallarının çoğunda kahraman dokuz kat güçlüdür ve 9 önemli görevi yerine getirmek zorundadır.
Çeşitli Tradisyonlarda
Hıristiyanlıkta dokuz rakamı çok az yer tutar. Melekler korosunun üçlü triadları vardır ve cehennemin etrafında dokuz küre ve çan bulunur.
Kadim Mısır dininde ve kozmolojisinde üçün yüksek gücünün büyük önemi vardı. Mısırda herhangi dokuz tanrının çeşitli gruplaşmalarına Enneadlar ya da pedesjet adı verilirdi.
Greko-Romen Tradisyonunda, dokuz tanrı ve dokuz müz (2) vardır.
Yahudilikte; saf zekanın sembolü olduğu gibi gerçeğin de sembolüdür; çünkü çarpıldığında kendini yeniden üretir.
Kabalizmde temelin, zeminin sembolüdür. Maya tradisyonlarında; her birini Tanrının yönettiği dokuz yer altı dünyası vardır.
Pisagor Sembolizmi’ne göre; dokuz sayıların sınırıdır, diğer tüm sayılar onun içinde varolurlar.
M.Eliade’nin “semboller” kitabında “9” sembolizmiyle ilgili olarak bu sembolün, “yedi ya da dokuz dallı dünya ağacı”yla ilgili olduğunu açıklıyor. Dokuz dallı dünya ağacının öteki adları şöyle: evrensel ağaç, kozmik temel direk, kurban direği (Vedalar’da), dünyanın ekseni, gök ile yer arasında merdiven…
Şamanizm’de ise şaman kutsal ağaç gövdesinde 9 kertik açıyor, bunlara basarak 9.cu kertiğe çıktığı zaman “göğe yükseldiğini” ve orada Tanrı Ülgen’in huzurunda bulunduğunu haykırıyor…
Yeni Ruhçulukta
9 sayısı bir sona ulaşıldığının ve yeniden başlamanın haber vericisidir. Yeni bir doğumun veya filizlenmenin göstergesidir. 9 sembolü aşağı doğru inişi sembolize ettiği için Gökyüzünün Yeryüzüne inişinin yani İlahi Tebligatın da işaretidir. Gökyüzü Yeryüzüne ancak İlahi Tebligatla iner. Anne karnındaki fetüs de 9 ayda aşağı doğru iner yani doğumun, yeni doğuşun ifadesidir. 9’u gören içinde, yaşamında bir yeni doğuş ve yeni başlangıç, temiz ve aydınlık bir sayfa açılıyor anlamına gelir.
 
Dipnotlar
(1)  Kelt Tanrıçası
(2)
  Müzler veya Musalar, Yunanca Mousai sözcüğünden gelmektedir. Bu sözcük ise etimolojik olarak, akıl, düşünce, yaratıcılık
      yeteneği gibi anlamlara gelen "men" kökünden gelmektedir.
Yunan mitolojisinde, bunlar ilham tanrıçaları, ilham perileridir.
      Hesiodos
`un Theogony`sine göre, Müzler tanrıların kralı Zeus ile bellek tanrıçası Mnemosyne
'in kızlarıdır. Dokuz tanedirler.
(3)
  Bkz. ateş sembolü,
(4)
  İskandinav Mitolojisinde dünyayı taşıyan dünyayı ayakta tutan ağaç
(5)
  İskandinav deniz tanrısı.
(6)
  
Ortaçağ’da yaşamış İngiliz Bilimadamı ve filozof
Kaynakça
·
 BIEDERMANN, Hans; Dictionary of Symbols-Cultural Icons&The Meanings Behind Them; Meridian Printing; New York 1994.
·
 COOPER, J.C.; An Illustrated Encyclopedia of Traditional Symbols; Thames&Hudson ; Slovenia, 2008.
·
 EBERHARD, Wolfram; Çin Simgeleri Sözlüğü; Kabalcı Yayınları; İstanbul 2000.
·
 CIRLOT, J. E. ; A Dictionary of Symbols; Dover Publications; New York 2002.
·
 SCHIMMEL, Ann Marie; Sayıların Gizemi; Kabalcı Yayınları; İstanbul 2000.

Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui Metafizik / Parapsikoloji Mistisizm, Spiritüalizm, Okultizm ... Astroloji Burçlar,fallar,tarot,Rüya Analizi

Sirius Yıldızı

  Siriusyen enerjinin etkileri yaklaşık 17 yıl önce, 1993-1994 yıllarında ortaya çıktı; bu dönem Sirius A’nın ve B’nin en yakın konumda oldukları son siklustu ve bu süreçte etki gücü büyük olan bu göksel cisme yönelik büyük bir ilgi oluştu. Tarih kitaplarının ve dünya dinlerinin bu Tanrı/Köpek yıldızı hakkında söyleyecek çok şeyi vardı. Bu makale atalarımızın büyük bir gizemini, Köpek Yıldızı Gizemini ve onun evrenimizin bu küçücük köşesine olan etkilerine yönelik inançlarını ve ilhamlı kavrayışlarını yansıtmaktadır.
  Sirius, insanlık tarihi boyunca tüm kadim halklar için bir merak ve saygı unsuru olmuştur. Kadim Vedalar’da bu yıldız lider yıldız olarak bilinmekteydi; diğer Hindu metinlerinde ise yağmur tanrısı Sukra, ya da Yağmur Yıldızı olarak bahsedilir. Köpek yıldızı aynı zamanda “havanın tanrılarını uyandıran ve onları yağmur çağırma çalışmasına yönelten” olarak da tanımlanıyor.
  Kadim Mısırlılar Sirius’a Nil Yıldızı ya da İsis’in yıldızı olarak saygı göstermekteydiler. Onun her yıl 21 Hazirandaki gün dönümünde (gece ile gündüzün eşit olduğu gün) şafaktan hemen önce görünmesi, Mısır tarımının bağlı olduğu Nil’in taşacağının habercisidir. Bu özel spiral (sarmal) yükselişe pekçok mabet yazıtlarında değinilmiştir, bu yazıtlarda yıldıza İsis’in ruhu olarak tanımlanan İlahi Sepat denilmektedir.
  Örneğin Mısır-Denderah’taki İsis-Hathor Mabedinde şu yazıt yeralmaktadır; “İsis, Yeni Yıl Günü’nde tüm ihtişamıyla mabette parlar ve ışığının içine ufuktaki babasının ışığını da karıştırır”. Arapça bir kelime olan Al Shi’ra Sanskritçede ortak bir kökene sahip olan Yunanca, Roma ve Mısır kültürlerine ait bazı isimleri andırmaktadır ve bu isimlerden “Surya”; “Güneş Tanrı”, son derece sade bir anlatımla “Parlayan Varlık” demektir.
  Güneşimiz Sirius Yıldızı ile kavuşum zamanından (4 Temmuz civarı) 35 gün öncesi ve 35 gün sonrası arasındaki süreçte Sirius güneşin ışınlarından görünmez olur. Kadim Mısırlılar ölülerini Sirius’un görünmez olduğu 70 gün boyunca gömmezlerdi çünkü Sirius’un ötealeme (spatyom) açılan kapı olduğunu düşünürlerdi ve bu kapının da yılın o döneminde kapalı olduğu düşünülürdü.
  Mitolojide köpek Sirius Göklerin gözeticilerindendir ve Samanyolu’nun köprüsünde belli bir yerde sabitlenmiştir ve adeta bir uçurumun üzerinden enkarnasyonları gözetmektedir. Sirius’un adaşı olan Köpek Yıldızı ise gücün, iradenin ve amaca yönelik sabrın sembolüdür ve bu özelliğiyle alçak ve yüksek şuur düzeyleri arasında köprü olmada başarılı olan inisiyeye örnek olmaktadır.
  Köpek Yıldızı’nın hemen altında Argo Gemisi adıyla anılan takımyıldızı yeralır. Astrolojik olarak gökyüzündeki bu bölge Yıldızlar Nehri olarak bilinir, burası yüksek şuur denizinin kapısıdır.
  Çinliler ise bu bölgeyi cennetle cehennemin arasındaki köprü, toplayıcı olan yargıcın köprüsü  olarak kabul etmişlerdir.
  Her iki hayat arasında Ruh geçmiş faaliyetinin yargılamalarını yapar ve aynı zamanda gelecekteki gelişimi için gereken koşulları belirler. Varlık arzulara, duygulara bağlı olduğu ve deneyime ihtiyacı olduğu sürece enkarne olmaya devam edecektir. Ruh mükemmelleşene değin Köprüyü geçemez.
  Sirius’un bir Göksel Köpek olarak tanımlanmasına klasik dünya tarihi boyunca sürekli rastlanmıştır, hatta Çin’de bile yıldız bir göksel kurt olarak tanımlanmıştır. Kadim Kalde’de (günümüzdeki Irak) Sirius “Rehberlik eden Köpek Yıldızı” olarak ya da “Köpek Yıldızı” olarak bilinmekteydi. Eski Akad Ülkesi’nde ise Sirius Güneşin Köpek Yıldızı olarak isimlendirilirdi. Güneş Eğitim Merkezi diye de adlandırılan eğitim sistemlerinin Sirius bağlantılı olduğu bilinirdi.
  Grek döneminde Aratus, efendisinin adımlarını izleyen, arka ayakları üzerinde duran ve ağzında alfa yıldızı Sirius’u taşıyan Canis Major’dan Orion’un muhafız köpeği olarak bahsederdi. Gerçeği öldüren zihin kavramı köpekten avcı ve katil olarak ya da cehennemin şeytani köpekleri olarak bahseden hikayelerde görülebilir.
  Manilius Canis Major’a  “yanan yüzlü köpek” adını vermiştir. Aynı zamanda da Büyük Köpek olarak da adlandırılan Sirius, Orion’un ayağının altında yeralan Lepus takımyıldızı ile temsil edilen yabani tavşanın peşinden gökyüzünden geçiyor görünmektedir.
  Eratosthenes gibi mitologlar takımyıldızın çok çevik bir köpek türü olan Laelaps’ı temsil ettiğini söylemektedir; mitolojiye göre hiçbir avı bu köpekten kaçamamaktadır. Laelaps’ın sahiplerine ait uzun bir listesi vardır. Bir hikayeye göre o, Zeus’un Europaýa verdiği köpektir ve Europa’nın oğlu olan Girit Kralı Minos onu Cephalus’un kızı olan Procris’e vermiştir. Köpek Procris’e asla hedefini şaşmayan mızrakla birlikte sunulmuştur. Ne var ki ironik bir şekilde, Cephalus Laelaps’la avlanırken onu kaza eseri öldürmüştür.
  Cephalus köpeği miras almış ve onu kötü bir tilkinin kırsal bölgede zararlar vermekte olduğu Athens’in kuzeyindeki Thebes’e götürmüş. Tilki öyle çevikmiş ki asla yakalanmaması onun kaderiymiş. Ama köpek Laelaps’ın da izlediği herşeyi yakalaması kaderiymiş.
  Neredeyse gözün yakalayabileceğinden daha hızlı olan, kendisinden kaçılamayan köpek, asla yakalanamayan tilkinin peşine düşmüş. Bir an için köpek avını yakalar gibi olduysa da ağzını kapattığında ısırabildiği tek şey hava olmuş çünkü tilki elinden yine fırlayıp kaçmayı başarmış. Bu paradoksun bir sonucu olamadığı için Zeus her ikisini de taşa çevirmiş ve köpeği tilki olmadan gökyüzüne yerleştirmiş.
  Bu Çin tradisyonunda Ruh ve Yıldız (Sing) kelimelerinin ikili anlamlarında belirgin bir paralellik görülür. Shin ve Sing, Ruh ve Öz için kullanılan iki kelimedir ve sık sık birbirlerinin yerine kullanılırlar, tıpkı İngilizcede olduğu gibi.
  Sabit yıldızların ve onların bulundukları bölgenin maddenin özlerini ya da maddenin ruhlarını içerdiği söylenir… Yaşayan bir ruh maddenin yüksek bir özüdür ve tekamül ettikçe bir yıldıza da dönüşebilir. Bu yıldızlar ve özler ise ilahlara dönüşür.
  Tıpkı ruhlar gibi yıldızların da ilahi simgeleri olduğu kabul edilir. Bu bilgi en çok astrolojide kullanılır. Yıldızlar kaotik, güçlü saflık alanlarından insanlığın dünyasına bakarlar ve insanlığın enerjilerini görünmez ama güçlü bir biçimde etkilerler.Yıldızlar da enerjidir, her şeyin enerji olduğu gerçeği pek çok konuya bakış açımızı değiştirecek, kadim bilgilerin hak ettiği saygıyı kazanmasına neden olacaktır.
  1993 Haziranında güneşimiz Sirius’u Dünyadan görünemeyecek şekilde örttüğünde geçen yüzyılın en büyük seli meydana geldi. Mississipi’nin suları, Nil Nehri kıyılarına taştı. Sel o yıl Ağustos’un ortasına kadar devam etti. Sirius güneşin ardından yeniden belirdiğinde ise sel suları geri çekildi ve hayatı tehdit eden kriz de dindi. Acaba bu da bizlere Sirius’tan gelen büyük enerji nehirlerinin bir yansıması olabilir mi?

Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui Metafizik / Parapsikoloji Mistisizm, Spiritüalizm, Okultizm ... Astroloji Burçlar,fallar,tarot,Rüya Analizi

17 Ocak 2012 Salı

Shiva Rea - Yogini Tutorials

Shiva Rea - Yogini (2010)



Quote: DVDRip | AVI / XviD 1799 Kbps | 720o400 | 25 fps | MP3 128 kbps | 75 mins
Language: English | Genre: Video Training | Size : 1.01 GB

A dynamic yoga practice designed specifically for women. Women are blessed with innate creative energy. This energy--called shakti--lies at the heart of life, yet it�s easy to become disconnected from it. Caught up in everyday activities, women can lose sight of their inner strength. In this rejuvenating yoga program, world-renowned instructor Shiva Rea offers five fluid practices to make you feel energized and powerful, vibrant and healthy.

The customizable Yoga Matrix caters to your time and energy level, allowing you to assemble the sequences any way you wish. Try a heart-centered practice, a flowing backbend segment, a series of empowering standing poses, and a healing meditation for relaxation. Tone your body and balance your mind as you revel in the gorgeous scenery and inspirational practice.

Set in Kauai under a breathtaking waterfall, Yogini nourishes the beauty, grace, and vitality within you.

Code:
Download Shiva.Rea.Yogini.part1.rar for free&#3
Download Shiva.Rea.Yogini.part2.rar for free&#3
Download Shiva.Rea.Yogini.part3.rar for free&#3
Download Shiva.Rea.Yogini.part4.rar for free&#3
Download Shiva.Rea.Yogini.part5.rar for free&#3
Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui Metafizik / Parapsikoloji Mistisizm, Spiritüalizm, Okultizm ... Astroloji Burçlar,fallar,tarot,Rüya Analizi

14 Ocak 2012 Cumartesi

Yaşam Enerji: Yaratmanın Püf Noktaları ve Sırları

Yaşam Enerji: Yaratmanın Püf Noktaları ve Sırları: Oldurmanın Püf Noktaları ve Sırları Oldurma, en basit tabiriyle bir şeyi oluşturma, yaratmadır. Buradaki yaratım yoktan...

Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale

Yaratmanın Püf Noktaları ve Sırları

Oldurmanın Püf Noktaları ve Sırları
Oldurma, en basit tabiriyle bir şeyi oluşturma, yaratmadır. Buradaki yaratım yoktan var etme değil, olanı dönüştürmedir. Yani bir tür ruhsal enerji çevrimidir. Ruhumuzdaki potansiyel yaratım enerjisini evrene yansıtarak, evrende değişiklikler yaratmanın sanatıdır.
Hepimiz bunu The Secret’tan artık biliyoruz veya en azından duyuyoruz. Ama ben burada aslında arkadaki dinamikleri ve püf noktaları vermek istiyorum. Çünkü bahsettiğimiz kitap ve bununlala beraber çıkan nice kitaplar, birçoğunu incelemesem de, yeterli püf noktaları vermiyor. Birçoğu rant kazanmaya odaklı olduğu için boş bilgilerle dolu. Halbuki yaratım sanatı, maji ismi altında en eski ezoterik ve okült konulardan biridir. Eğer bu bilgeliği ve sanatı öğreneceksek bunun için new age akımlarından çok, daha eski mistik kültürlerin öğretilerine bakmalıyız. Eğer yeterli bir incelememiz yoksa bu süreç bizim için tehlikeli bile olabilir.“İnan, olsun” kalıbı doğrudur ama eksiktir. İnanıp Ol’durmanın da bir prensipleri, bir mekaniği, ilmi boyutu hatta mühendislik işleyişi vardır. Ol’durmanın gücü, Yaratıcı’nın yarattığı düzenin bir işleyişini kapsar. 
Yasalar
Bir şeyleri yaratma yani ol’durmanın arkasında bazı yasalar vardır. Bu yasaları harekete geçiren kilit yasa irade yasasıdır. İrade yasasının tezahürü istemektir ve istemek ile konsantrasyon, bu yasaları aktif hale getiren anahtarlardır. Kısaca şu yasalar ol’durmada işler: 
İrade Yasası: Her şey irademiz dâhilinde gerçekleşir ve bizi insan kılan iradedir. İrade, isteği yaratır istek de oldurmanın ana maddesidir. Bu yüzden evreni harekete geçiren irademizdir. İrademiz ne kadar güçlüyse, evrensel değişimleri yaratmak o kadar kolaydır. Bir şeyleri yaratırken başkalarının iradelerine karışmamak oldukça önemlidir, yoksa irade yasasına ters davranmış oluruz ki, bu evrensel düzeyde hoş bir etki yaratmaz. 
Çalışma ve teksir yasası: İsteklerimizin olması için yeterli bir enerji eşik değerini geçmeliyiz, bunun için de istekleri oluşturma konusunda ısrarcı olmalıyız ve enerjiyi yoğunlaştırmalıyız. 
Külli çekim yasası: İki şeyin birbirini çekmesi veya itmesi olayıdır, yaydığımız düşünceler benzer enerjileri çeker. Benzeşimle birlikte çalışır.
Benzeşim (Sempati) yasası: Ruhsal Dünya da benzerler benzerleri yaratır.
Tedriç yasası: Her şeyin bir aşamalı gelişimi vardır. Haliyle isteklerimiz de evrende belli aşamalarda gerçekleşir, bu yüzden isteklerin gerçekleşmesi için belli bir zaman diliminden bahsedebiliriz. 
Tüme- varım (Bumerang) yasası: Her enerji çıktığı kaynağa geri döner. Bu dönüş katlı (üç katı, yedi katı vs.) olarak olabilir. 
Parça Bütüne aittir yasası: Parçaya yapılan etki bütünü, bütüne yapılan etki parçayı etkiler. 
Buradaki yasaların işleyişi, alttaki aşamaları da tetikler. Bu yüzden önce bu dinamikleri bilmek, püf noktaların işleyişini çözmemize yardımcı olur. (Yasalarla ilgili daha fazla bilgi için bakınız: Varoluşu Sürekli Kılan Kozmik-Evrensel Yasalar ve bakınız: Varoluşu Sürekli Kılan Evrensel Yasalar II).
İstek- Israrcı olma 
Bir dileğimizi ne kadar çok ister ve ne kadar çok ona odaklanırsak, evrene yaydığımız enerji de bir o kadar güçlü olacaktır. Bunu telefon sinyaline benzetebiliriz. Eğer telefondaki sinyal düşükse, bir başka kişiyle kesik kesik konuşuruz ve kendimizi zar zor ifade ederiz, buna nazaran sinyal yüksekse sesimiz daha net çıkar. İşte bir şeyi çok istemek ve istekte ısrarcı olmak ilk koşuldur. İstemenin şiddeti, evrene ulaşım sinyalini yükseltir. Bu yüzden en hızlı gerçekleşen şeyler, o sırada en çok ihtiyacımız olanlardır.  Bunu hepimiz deneyimleriz. Bir anlığına parasız kalırız, ihtiyacımız vardır, öyle bir gönülden geçiririz ki, mucizevî bir şekilde elimize para geçer. İhtiyacın fazla olması da, o şeyi derinden istememize neden olur. Bu da daha kolay evrene isteği taşır. 
Hazırlanış – Düzen 
Tedriç ve çalışma-teksir yasasından bahsettik.  Anlık düşünceler ve yayılan anlık enerjiler, evrensel dengeden dolayı hemen dağılır. (Buna mühendislikte entropi yasası denir, her şey düzensizliğe doğru gider.) Bu yüzden bir şeyi sadece istemek, o şeyin olması için yeterli değildir. Enerji belli bir süre sonra dağılmaya meyillidir. Lakin her gün düzenli olarak isteğimize konsantre olursak, enerji yoğunlaşacağı için dağılmadan aynı bir enerji topu gibi evrene yollayabiliriz. Bunun için aynı saatte ve periyodik olarak yapmak oldukça önemlidir. Kendimize bir gün veya süreç belirleyelim -mesela 7 gün gibi- ve aynı saatte düzenli olarak çalışmayı yapalım. 
İkinci olarak bir dileğin gerçekleşmesi için ne kadar uzun bir ön hazırlık aşaması yaparsak, bir şeyleri gerçekleştirmek o kadar kolaylaşır. Çünkü ön hazırlığa başladığımız anda enerji zaten odaklanmaya başlar, odaklanmış enerjiye isteği yükleyerek göndermek çok daha kolaydır. Ön hazırlıklara örnek vermek gerekirse, bir mum veya tütsü yakabilir, bunun yanı sıra ortamı fiziksel olarak arındırıp temizleyerek, toplayarak, ortamdaki ruhsal enerjiyi de düzenleyebilir, çalışma öncesi banyo yapabiliriz. (abdest almak, enerjiyle arınmak vs.) Bu ön hazırlıklar aynı zamanda çalışmanın ne kadar önemli olduğu mesajını bilinçaltına gönderir ve bizi buna inandırır. Özellikle dileğimizi gerçekleştirmek istediğimiz alanı temizlemek, enerjiyi daha net aktarmamıza yardımcı olur. Çünkü dağınık odalardaki enerjiler de dağınıktır, bu da enerjiyi yoğunlaştırmayı zorlaştırır. Feng shui, bu noktada devreye girer. 
İmajinasyon (imgeleme)
Kızılderili bilgeler, “Bir kişiyi ne kadar net imajine ederseniz, o kişiye o kadar kolay şifalandırırsınız.” derler. Aynı şekilde bir şeyi ne kadar net imajine edersek, o şeyi gerçeğe dönüştürmemiz o kadar kolay ve güçlü olur. Bu çok kilit bir noktadır. Haliyle, mesela gerçekleştirmek istediğimiz şeyi bir kâğıda yazdıysak, kâğıdı avucumuzda tutarken, duygularını dahi hissederek dileğin gerçekleştiğini güçlü bir şekilde imajine etmeliyiz. Sonra bu imajinasyonun enerjisini kâğıda aktarmalıyız. Bundan sonra o dilek kâğıdını yakmak, yüklediğimiz enerjiyi serbest bırakmamızı sağlar. 
Enerjiyi yükseltmek 
İsteğimizi oldurmak için konsantre olurken bir taraftan da enerjimizi yükseltmemiz gerekir. Bunun kullanılan en eski metodu mantra veya zikir kullanmaktır. Önce yavaşça başlanılan mantrayı, git gide daha hızlı söylemeye başlarız. Hızlandıkça enerji yükselir ve enerji tavan yapana yani en yüksek hıza çıkana kadar mantrayı tekrar etmeye devam ederiz. Burada kullanılan mantranın illa Sanskritçe veya Arapça olması gerekmemektedir. Mesela ev istiyorsak “Evim Var”, para istiyorsak “Para bana geliyor” gibi kalıplar da yeterlidir. Eski şamanlar bu enerji yükseltmeyi, dans ile yaparlardı. Dans ederler ve dansı hızlandırırlar, sonra bağırarak, yükselttikleri enerjiyi evrene serbest bırakırlardı. 
Bir diğer enerji yükseltme yöntemi mantra kullanmadan imajinasyonla ışığı auramıza çekmektir. İlahi ışığı taç çakradan alarak tüm auramıza yayar ve ilahi Olanla bağlantıda olduğumuzu hissederiz. Böylece enerjimiz çalışma için yükselmiş olur.
Başka bir yöntem de çember oluşturmaktır. Bunun için çevremizde hayali çember yaratırız (mavi-beyaz renkte). Daha sonra ellerimizi havaya kaldırır ve “Bu alemle ruhsal alem arasındaki sınırı kaldırıyorum, çemberdeki tüm isteklerim evrende gerçekleşir” diyerek yavaşça elleri indirirken bir sis perdesini araladığımızı imgeleriz. Böylece yarattığımız sınırlı enerji alanında evrenle bağlantı sağlayacak güçlü bir ilahi mabet yaratmış oluruz. Bu yöntemi yapacaksak, çemberi hep aynı yerde açmanın faydası vardır. 
Kelam 
Yaratıcı “Ol” demiş ve Evren yaratılma sürecine girmiştir. Özellikle “OL” dendiğinin vurgulanması yani bu emrin ses enerjisi olarak verildiği ifadesi tesadüf değildir. Burada pek tabi ki gizli bir bilgi vardır. Fizik öğretmenim Nuray Hoca, her zaman “Sözler, evrene vurulan mühürlerdir” derdi bana. Gerçekten de bir şeyi sesli olarak kelimelere dökmek yani süptil düşünceleri, daha fiziksel enerji olan ses enerjisine dönüştürmek, bir şeyleri ol’durmayı kolaylaştırmaktadır. O yüzden bir şeyleri dilerken bunları sesli dilemek, enerjinin gerçekleşmesini kolaylaştıracaktır. Aynı şekilde olumsuz şeylerin de sesli söylendiğinde daha çabuk başımıza geldiğini fark etmişizdir. Bu yüzden ne söylediğimize çok dikkat etmeliyiz.
Enerjiyi Serbest bırakmak 
En kritik nokta burasıdır. Birçok insanın isteklerinin gerçekleşmemesinin tek sebebi enerjiyi serbest bırakmayı atlamalarıdır. Israrcı olduktan, dileği dileyip, enerjiyi yükselttikten sonra, bir anlığa isteğimize dair hiçbir şeyi umursamamak, bir hiçlik duygu durumuna geçmek durumundayızdır. Böylece yaydığımız ve odakladığımız enerjiyi serbest bırakırız. Eğer gerçekleşmesini istediğimiz dileğe çok fazla odaklanırsak, enerji akışını tıkarız ve dileğimiz evrene ulaşmaz. İsteğimize odaklanmalı ama buna bağlı ve bağımlı olmamalıyız, böylece enerjinin ve dileğin akmasına izin verebiliriz. Bu aynı su hortumunun üzerine basmak gibidir ve bu da suyun akışını engeller. İstedikten, odakladıktan sonra tam bir güvenle gerisini evrene bırakmalıyız ve daha fazla (ta ki ertesi gün çalışmayı tekrarlayana kadar) o isteğe odaklanmamalıyız. 
Eğer mantra kullanıyorsak, bunu bir bitiriş cümlesiyle yaparız. “Öyle Olsun!” “Dileğim Gerçekleşti” gibi bir niyetle bağırarak son noktayı koyar ve enerjiyi bırakırız. Bu üzerimizde ki yoğun enerjiyi atmak gibidir. Eğer kâğıda enerji yüklediysek, enerjiyi serbest bırakmak için dilek kâğıdını yakmalıyız.
Saf niyet-şüphesizlik- Sessizlik 
Dileği dilerken ve diledikten sonra olabildiğince saf bir niyete sahip olmalı ve şüphe gibi kötü titreşimli enerjilerden uzak durmalıyız. Onun gerçekleşeceğine dair tam bir güvene sahip olmalıyız. “Gerçekleşecek mi acaba?”, “Ne zaman gerçekleşir?”, “Olursa hayırlı olmaz mı?” Gibi soru işaretleri ve gerçekleşeceğine dair şüpheler, yaydığımız enerjiyi kesintiye uğratır ve evrene zıt bir enerji gönderir. Bu şüpheler evren için,“Evet ben bunu istedim ama bir tarafım istemiyor” demektir. Bu da gerçekleşmesini engeller ve enerjilere set koyar. Bu yüzden hiçbir şüphe olmaksızın, saf niyetle istemeliyiz. 
Eski gelenekler, bir diğer önemli noktanın, dileğimiz gerçekleşene kadar sessiz kalmak olduğunu söylerler. Dilediğiniz bir şeyi ve çalışmayı insanlara söylemek, enerjinin akışını kirletir. Bu yüzden sessizlikle, dileğinizi kutsayın ve gerçekleşene kadar bu konuyla ilgili enerjiyi kirletecek yorumlar yapmaktan sakının. Başkalarına söylemeniz ve başkalarının konuyla ilgili yorumları da enerjileri kirletecektir. 
Bütünün Hayrı 
Her daim çalışmayı yaparken “bütünün hayrına” demeyi unutmayın. Bir şeyleri ol’dururken bir denge süreci vardır. Hayırlı olanı ol’dumak için “bütünün hayrına” diye niyetlenin ve sonra evrene tam olarak güvenin sahip olun. Bütünün hayrına derken içinizde şüphe veya korku olmasın, bunun yerine tam bir teslimiyet duygusu sizi sarsın. Zaten bütünün hayrına diyerek, hayırlı olmayacak enerjileri engellemiş oluruz. Öte taraftan dileğimiz gerçekleşmezse, bunda bir hayır olduğunu bilmeli ve önümüze bakmalıyız. 
Eğer bu püf noktaları, isteklerinizi gerçekleştirme konusunda takip ederseniz, dileklerinizin daha kolay gerçekleştiğine şahit olabilirsiniz. Bunları her tür dilek çalışmanızda (The Secret, Reiki, Dilek kâğıtları vs.) kullanabilirsiniz. İçinde olduğumuz dönem zaten Spiritüel anlamda dileklerimizin daha hızlı gerçekleştiği bir dönemdir.  Haliyle bunlar bizim süreci daha iyi kontrol etmemizi sağlar. Bir sonraki sayıda, bu püf noktaları kullanarak yapılacak bazı dilek çalışmalarını vereceğim. Tüm dileklerinizin, bütünün hayrına, gerçekleşmesi dileğimle…

Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui Metafizik / Parapsikoloji Mistisizm, Spiritüalizm, Okultizm ... Astroloji Burçlar,fallar,tarot,Rüya Analizi

Aynı hayatı defalarca yaşayan hepimiz için.. - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler

Aynı hayatı defalarca yaşayan hepimiz için.. - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler: Her şey monoton bir hayatın ağına takılmakla başladı. Kafanızı dışarıya uzatmaktan korktuğunuz fanusunuzda öylece oturdunuz. Her sabah aynı şeyleri yapmaktan hiç bıkmadınız. Eğlenceleriniz bile aynıydı ve amaçlarınızın biçimi hep o önünüze sürülen kalıplardan ibaretti. Hayatı algılayışınız başkalarının algıladıklarından örneklerdi. Her şey olumsuz değildi belki ama içinizdeki kapasitenin keşfine çıkmadan kabullenmiştiniz dörtte birinizle yaşamayı. Hep büyük insanlara hayranlık duydunuz ve radikal değişimleri yapanları şaşkınlıkla karışık izlediniz. Özendiniz ve ya kıskandınız. Olmayı dilediğiniz hayatları, sorumluluk duygusuyla halının altına ittiniz. Onlar oradaydı ama görmezden gelmek daha kolaydı.
Her gün maddi bir şeyleri, birilerine gücünüzü ispat etmek için satın almaya çalıştınız. Refahınız ve zenginliğiniz garantinizdi. Hayatınız, sigortalanmış mallarınızın güvencesiyle orada öylece dururken, yaşamadıklarınız içinizde ukde olmuştu. Bir gün gitmekten bıktığınız işinizi bıraktığınızda, sırtınızda çantanız, yanınızda sevdiklerinizle dünyanın başka kıtalarını, ülkelerini gezmek ve yaşadığınız şehirden ibaret olan hayatınıza bir parça anlam katmak, sorumluluklardan kurtulmak, kendinizle baş başa kalmak tek isteğinizdi belki.

- Sent using Google Toolbar

Güzel Sözler - Özlü Sözler - Anlamlı Sözler - Deneme Yazıları Makale

8 Ocak 2012 Pazar

Yılmaz Güney'in kızı olmak ..

Yılmaz Güney'in kızı olmak hayatımı mahvetti

Yılmaz Güney'in pek tanınmayan kızı Elif Güney Pütün, acılarla dolu geçen çocukluk hikayesini ve babsıyla olan sorunlu ilişkisini Ayşe Arman'a anlattı.
Türk sinemesının Çirkin Kralı Yılmaz Güney'in de, bir çok efsane isim gibi arkasında enkaz hayatlar bıraktığını kızı Elif Güney Pütün'ün röportajını okuyunca daha iyi anlıyoruz.

Baba, sen davanın bedelini bize ödettin
Elimde bir kitap var, kapağında ‘Bir Odadan Bir Odaya’ yazıyor.

Doğan Kitap’tan çıktı.
Yazarı, herkesin bildiği biri değil.
Elif Güney Pütün.
Yılmaz Güney’in kızı.
Pardon, bilinmeyen kızı.
En azından ben bilmiyordum.
Çok fazla insanın da bildiğini zannetmiyorum.
Eski eşler Nebahat Çehre’yle Fatoş Güney’i biliyoruz, bir de yakışıklı bir oğlan var Yılmaz Güney, ortalıkta fazla görünmeyen. Ama Elif Güney Pütün benim için yeni bir keşif.

7 Ocak 2012 Cumartesi

Kadın ve Erkek Yaşamı - Yaşam Oyunları: Erkekler vücudundan memnun değil

Kadın ve Erkek Yaşamı - Yaşam Oyunları: Erkekler vücudundan memnun değil: Yüzde 80'i vücudundan memnun değil İngiltere’de yapılan bir araştırma, her beş erkekten dördünün vücudundan memnun olmadığını ve bunun ...

Son haberler.Spor, Finans, Kültür Sanat Magazin, Ekonomi, Dış Haberler, Politika Haberleri

Onlar da ağlıyor! İşte erkekler ve burçları... - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler

Onlar da ağlıyor! İşte erkekler ve burçları... - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler: Erkeklerin ağlama ve etkilenme içgüdüsü

Her ne kadar "erkekler etkilenmez ve ağlamaz" denilse de onlar da ağlıyor! İşte erkekler ve burçları...

- Sent using Google Toolbar

Son haberler.Spor, Finans, Kültür Sanat Magazin, Ekonomi, Dış Haberler, Politika Haberleri
Erkekçe Erkek Yaşamına Dair Herşey

6 Ocak 2012 Cuma

Maya takvimiyle ilgili en son iddia!

Yeni yıla girilmesiyle, Maya takviminin kehanetleri hakkında sayısız teori de ortaya döküldü.

Yaygın görüşler 2012'de dünyanın yok olacağı ya da insanlığın mutluluk ve gelişim çağına gireceği yönünde. En son teori ise sanılanın aksine takvimin hiç de önemli bir olaya işaret etmediğini öne sürüyor.
Time dergisinde Robert Landau imzasıyla yayımlanan habere göre, Maya takvimi kozmik bir olayın başlangıcını ve sonunu göstermiyor. Aksine, takvim, M.S 603 ile 683 yılları arasında yaşamış Maya Kralı Büyük Pakal’ın doğum gününe göre ayarlanmış.

Landau'nun, Latin Amerikalı arkeologların bulgularına dayandırdığı iddiası şöyle:

“Haab” adıyla bilinen, 5 bin 125 yıllık Maya takviminin, 21 Aralık 2012’de sona ermesi, birçok uzman tarafından yaratılış döngüsünün sonu olarak kabul ediliyor. 394,26 yıla denk gelen “baktun” adındaki dönemlere bölünen Maya takvimi, bu tarihte 13’üncü "baktun"u tamamlamış olacak.

Ancak takvimin sona eriş tarihi, sanıldığı gibi kozmik bir olaya değil, tamamen politik bir karara dayanıyor olabilir. Meksika’nın Chipas eyaletindeki antik Maya kenti Palenque’de çalışmalar yapan Alonso Mendez, Büyük Pakal’ın doğum gününü, “ilahi bir dönüm noktası” olarak işaretlemek istediği için “baktun”ları oluşturduğunu savunuyor.

TAKVİMİ YENİDEN UYARLADILAR

Mendez, matematik ve astronomi alanında çok ileri olan Mayaların, krallarının isteğini yerine getirmek için Orion takımyıldızının hareketlerini inceleyerek baktunları belirlediği görüşünde.
Aynı zamanda gökbilimci olan Mendez, “Mayalar, bu takvimi yapabilmek için, bir önceki yaratılış döngüsünü belirlemek zorundaydı. Palenque kalıntılarında, bu dönemin ‘kozmosun yeniden organizasyonuyla’ sona erdiği belirtiliyor. Buna, ‘bir evin metaforik olarak yeniden oluşturulması’ da denebilir. Bu dönem, 13 "baktun"la sona erdiği için, yeni dönem de 13'üncü "baktun"la tamamlandı” dedi.

NASA tarafından California Üniversitesi’nde yürütülen araştırmanın da bir parçası olan Mendez, “Mayalar sadece geçmiş için değil, gelecek için de konuşan bir takvim hazırladı… Bana göre, Pakal, Maya mitolojisini yeniden uyarlayarak, kendisine ilahi bir yer açmak istedi” yorumunu yaptı. Kısaca, Büyük Pakal siyasi kararların tarihi nasıl değiştirebileceğine yönelik önemli bir örnek oluşturmuş olabilir.

Chipas’ta çalışmalar yapan bir diğer arkeolog Nancy Orr ise “İnsanlar Maya takviminin sona ermesini Dünya’nın sonu olarak kabul ediyor. Oysa bu tarih, yeni bir ruhani dönemin başlangıcına işaret ediyor” ifadesini kullandı.
Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui Metafizik / Parapsikoloji Mistisizm, Spiritüalizm, Okultizm ... Astroloji Burçlar,fallar,tarot,Rüya Analizi

Ekosistem Canlı Yaşamı: İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu'nun yapısı d...

Ekosistem Canlı Yaşamı: İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu'nun yapısı d...: İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu'nun yapısı, son dönemde kurulan yeni bakanlıklar, bakanlık adı ve teşkilat yapılarındaki değişiklikle...

Son haberler.Spor, Finans, Kültür Sanat Magazin, Ekonomi, Dış Haberler, Politika Haberleri

Anime Sanatı & Anime Pictures (resimler): Alvin ve Sincaplar (1-2) BoxSet (Türkçe Dublaj) BR...

Anime Sanatı & Anime Pictures (resimler): Alvin ve Sincaplar (1-2) BoxSet (Türkçe Dublaj) BR...: Alvin ve Sincaplar 2007 (Türkçe Dublaj) BRRip XviD IMDB: Alvin and the Chipmunks (2007) ? IMDb Yapım: 2007 ? ABD Tür: Animasyon, Aile...

Anime Sanatı - Anime Pictures anime Images, anime PhotosFantastik Resimler

3 Ocak 2012 Salı

Ekosistem Canlı Yaşamı: Doğa ve İnsanın Birlikte Var Olduğu ve Olacağı Bir...

Ekosistem Canlı Yaşamı: Doğa ve İnsanın Birlikte Var Olduğu ve Olacağı Bir...: ''Doğa ve İnsanın Birlikte Var Olduğu ve Olacağı Bir Yönetim Planı'' olarak ele alınan Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Bölgesi Yönetim Planı'nı ...

Son haberler.Spor, Finans, Kültür Sanat Magazin, Ekonomi, Dış Haberler, Politika Haberleri

Yaşam Enerji: Beyin nasıl güçlenir? beyni güçlendirmenin yolları...

Yaşam Enerji: Beyin nasıl güçlenir? beyni güçlendirmenin yolları...: ABD'de yayımlanan bir dergi beyni güçlendirmenin yollarını açıkladı. Duke Üniversitesi’nin Beyin Bilimleri Enstitüsü’nde görev yapan P. M...

Son haberler.Spor, Finans, Kültür Sanat Magazin, Ekonomi, Dış Haberler, Politika Haberleri

Beyin nasıl güçlenir? beyni güçlendirmenin yolları

ABD'de yayımlanan bir dergi beyni güçlendirmenin yollarını açıkladı.
Duke Üniversitesi’nin Beyin Bilimleri Enstitüsü’nde görev yapan P. Murali Doraiswamy’e danışan dergi herkesin uygulayabileceği yöntemlerle daha sağlıklı bir beyne sahip olunabileceğini yazdı. Doraiswamy konuyla ilgili, “Belki korkutucu olabilir ama bir sınava yoğun çalışmak, kilo almak veya parti yapmak bile beyin devrelerine zarar verebilir.

Beyni güçlendirerek tüm bunları engelleyebilirsiniz” dedi. İşte beyni güçlendirmenin basit ama etkili yolları:
SIKI ANTRENMAN HAFIZAYA YARARLI
-Egzersiz yapmak beyin hücrelerinin gelişimini sağlayan proteinlerin salgılanmasını artırır. Doktor John J. Ratey, “Bu kalbinizin de beyninize daha fazla kan pompalamasını sağlar. Beyne çıkan glükoz ve oksijen de nöronların en uygun şekilde çalışmasına yardımcı olur” diyor. Birçok araştırma ayrıca egzersizin hafızayı güçlendirdiğini ve depresyonu engellediğini gösteriyor.

-Haftada 3 kez 40 dakikalık aerobik egzersiz 1 yıl boyunca yapıldığında yetişkin birinin beyinde hafıza ve bilgi depolamadan sorumlu sistem olan hipokampüsünü yüzde 2 oranında büyütür. Araştırma Illinois Üniversitesi’nde psikoloji profesörü olan Arthur F. Kramer tarafından yapıldı.
-Brezilya’da yapılan bir araştırmaya göre, 6 ay boyunca haftada 3 kez yapılan 60’ar dakikalık dayanıklılık egzersizi hafızayı geliştiriyor.

-Yetişkinlerin hafıza testleri 6 ay boyunca haftada 3 kez yapılan egzersizler sonucunda yüzde 14 oranında daha iyi çıkıyor.
SU YUDUMLAMAK YORGUNLUĞU ALIR
- Beynin sağlıklı olması için kalbe iyi gelen yiyeceklerle aynıları tüketilmelidir. Bunlar protein, iyi yağlar, tam tahıllılar ve antioksidan açısından yüksek yiyeceklerdir. Meyve ve sebze de tüketilmelidir.
-Kahvaltıda yumurta ve yulaf yenmelidir. Yumurtadaki kolin adlı madde beyin fonksiyonunu güçlendirir. Yulaf da lif açısından zengindir. Bu da kan şekerini düzenler.
-Kahvaltı sonrası atıştırmalıkta 8 badem ve 1 avuç yabanmersini tercih edilmelidir. Yabanmersini kan akışını artırır, bademde lif ve protein bulunur.
-Öğle yemeğinde somon ve fasülye salatası tercih edilmelidir. Somon omega 3 yağı, fasülye ise lif kaynağıdır.
-Öğle yemeği sonrasındaki atıştırmalık için bitter çikolata tüketilebilir. Antioksidan açısından zengindir, kafein de konsantrasyonu güçlendirir.
-Akşam vog içerisinde pişirilmiş 5 sebzeli körili - kahverengi pirinç tercih edilebilir. Sebzeler için patlıcan, soğan ve brokoli kullanılabilir.
-Akşam yemeği sonrasındaki atıştırmalık içinse bir avuç kiraz ve yoğurt yenebilir. Kirazdaki melatonin uykuyu düzenler. Yoğurttaki protein ve amino asitler sinir sistemini düzenler.
-15 dakikada bir su yudumlamak yorgunluğu alır.
-Kahve hafızayı güçlendirir ve dikkati toplar. Etkisi 6 saat sürer.
-Kahve tercih etmediğiniz durumlarda yeşil çay tüketin. Kafein oranı kahvedekinin üçte biridir.
- B12 vitamini yararlıdır.
MÜZİK ALETİ ÇALMAK FAYDALI
-Kavrama performansı 20’li yaşların ortalarından itibaren düşmeye başlar. Teksas Üniversitesi’nden Doktor Denise Park, bunu geliştirmek için zihinsel olarak karmaşık yeni şeyler öğrenmenin gerekli olduğunu söylüyor.
-Beyindeki dil, hafıza ve dikkat alanlarının gelişmesini sağlayan gri maddeyi artırmak için de egzersizler bulunuyor. Bunlar, dans dersi almak, yoga ve meditasyon yapmak, müzik aleti çalmayı öğrenmek, yabancı dil öğrenmek, kavrama geliştirici oyunlar oynamak ve satranç oynamak olarak açıklanıyor.
-Beyni geliştirmek için bir diğer yöntem, kitapların özetini çıkarmaktır.
-Problem çözmekten oluşan akışkan zeka testlerine giren kişilerin sonuçları, 1 ay boyunca haftada 5 kez 25’er dakikalık hafıza egzersizleri yaptıklarında yüzde 44 oranında iyileşiyor.

Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui Metafizik / Parapsikoloji Mistisizm, Spiritüalizm, Okultizm ... Astroloji Burçlar,fallar,tarot,Rüya Analizi