Sinema hem bilinen bütün sanatları kapsar hem de teknolojiyi... Ses ve görüntü teknolojisi geliştikçe sinemanın da dili gelişir, yenilenir. Ama Lumiére Kardeşlerin 1895'te Paris'te yaptıkları; bir salon, bir beyaz perde ve bir şerit üçlüsünü ilk defa bir araya getirdiği ilk sinema gösterisinden sonraki ilk otuz yıl, sinemanın dili hızla oluşuyor.1927'ye yani, sesli sinemanın doğuşuna kadar olan bu süreç; ölçeklerin, kamera hareketlerinin ve elbette montaj dilinin de ana hatlarıyla oluştuğu önemli bir süreçtir. Bu dönemde sinemanın "sessiz" olması, görüntü dilinin oluşması için en elverişili ortamı oluşturmuştur.
Kurgu kelimesi 'fiction'ı da karşıladığı için biz montajı tercih ediyoruz. Zaten yabancı kelimeler bu sanat dalında bir terminoloji oluşturmuştur ve biz de aynen bu terminolojiyi kullanmaktayız. (Kamera, mikrofon, efekt, fotoğraf, röportaj, televizyon, film, sinema, vs.) Dramatik olaylar örgüsüne de kurgu (fiction) deniyor. Bu olay örgüsünü oluşturmaya da kurgulama deniyor. Bu yüzden biz burada "montaj"ı kullanacağız.
Filmsel zamanın ne olduğundan, montaj dilinde "eksiltme"ler yaparak planları birleştirdiğimizden senaryo konusunda bahsetmiştik. Şu ana kadar gerçekçi bir dille filmleştirmeyi gördük. Montaj bizim için şu ana kadar ayıklama işleminden başka bir misyon yüklenmemişti. Ayşe'nin uyarlama ödevinde kafede iki kız arkadaşın yaptığı konuşmalar sırasında ekrana gelen görüntüler ise farklı bir üsluptu.
"Esen hafif bir rüzgar masanın üstündeki minik yaprağı havalandırır. Merve ve Hatice konuşmaya devam ederler..."