Bu Blogu Takip Et

Sayfalar

Translate

29 Ekim 2010 Cuma

Telkinler - Olumlu Düşünce ve Yararları

OLUMLU DÜŞÜNCE VE YARARLARI

Bilinçaltınızı olumlu bir yapıya kavuşturmanın en etkili yolu, önce konuşmalarınızın içinde bulunan ve zararsız gibi görünen olumsuzluk taşıyan çok küçük ifadeleri çıkarıp atmaktır. Sonra da düşüncelerinizi kontrol altına alıp en küçük olumsuzluk düşüncesinden başlayarak büyük olumsuzluk düşüncesine doğru onların önce bilincine varıp vücuttaki ve yüzümüzdeki meydana getirdiği kasılmaları gevşetmek ve onları kaslarımız sayesinde vücudumuzdan akıp gitmesini sağlamaktır. Konuşmalarımızdaki kullandığımız olumsuz sözcükler ve bu sırada aklımızdan geçen olumsuz düşünceler tek başlarına zararsız bile görünseler, bir zaman sonra bilinçaltımızda son derece zararlı etkilere yol açarlar. Bilinçaltımız böylece olumsuz bir tutum alır. Kendi kendine devamlı olumlu sözler söyleyip telkinde bulunan insan zamanla bilinçaltının o yönde çalışmasını sağlar. Bu aynı jimnastik alıştırmaları gibidir. En kötü bir olayı dahi anlatırken ama iyi olacak deyip sonrada o kötü olayın nasıl iyi yanları.
ve etkileri olabileceğini düşünüp söyleyin. Hatta onları bir kağıda yazıp devamlı okuyun. Umut dolu, daima olumlu ve yapıcı eleştiri yapan, ileriye neşe ve ümitle bakan insanlarla ilişki kurun ve sizde öyle bir insan olun. Devamlı üzülen, olumsuz insanların bu huylarını değiştirmeye uğraşın. Bir insan nasıl düşünürse öyle yaşar. Üzüntü, sağlıksız ve yıkıcı bir zihinsel alışkanlık, bir hastalıktır. Üzüntü parça parça yok edilir. Bunun için önce küçük şeylere üzülmeyi bırakınız. Konuşmalarınızdan üzüntü ve korku belirten kelimeleri çıkarınız. “Ben yapamam” cümlesi bir hastalık belirtisidir. Daima ben başarırım, ben yaparım deyin. Günde 20 kez ben yaparım, ben başarırım diye tekrarlayın. İleride otomatik olarak böyle düşünmeye başlayacaksınız. “Ben yapamam’ı” değiştirmenin bir başka yolu da kendinize ait bir teknik arayıp bulmanızdır. Eğer yokları düşünürseniz varlara ulaşamazsınız. Eğer gerçekçiyim diye övünüyorsanız ve gerçekçiliğiniz sizi karamsar yapıyorsa siz gerçekçi değil karamsarsınız. İyimser olan insanda beyin endorfin denilen bir hormon salgılar. Bu hormon insanin kendini daha iyi ve mutlu hissetmesini sağlar. Coşkulu yaşayın coşkuyu bulun ve coşku için dua edin kendinize…
MUTLU YAŞAM
Dünya ve kendinizle barışık olmak. Bu görkemli anda hiç bir şey canınızı sıkmaz ne insanlar ne dünya nede KENDİNİZ.
MUTLU YAŞAMIN YOLU
Sırasıyla yapılacaklar:
  • kendiyle birlikte olmaya boyun eğme
  • hedef ve istek
  • inanç
  • anahtar sözcük
Büyük ben’inize boyun eğin İsteyin hedefinizi gerçekten isteyin. Hedefinizi istemeyi sevin Bilinçaltınıza isteğinize hedefinize hiç kuşkunuz kalmayacak şekilde inanın. Ve uygun anahtarı seçip elektrik düğmesi gibi çalıştırın.

Başka bir yol:
  1. Rahat ve gevşemiş durumda sandalyeye oturun. Vücudunuzun her öğesinin varlığının bilincine varın. Ayak parmaklarınızdan kaslarınıza kadar vücudunuzun her parçasını gevşettin. Bunu yaparken “ayak parmaklarım gevşiyor, ayak bileklerim gevşiyor…” diyerek her öğenin bilincine vararak her yerinizi gevşettin.
  2. Zihninizi dalgalı bir su gibi düşünerek yavaş yavaş dalgaları dindirin. Dalgalar gittikçe azalsın, küçülsün ve suyun yüzeyi dümdüz olsun.
  3. Sakinlik ve huzur veren kelimeleri söylemeye başlayın. Huzur, sakinlik, sessizlik, uyum, billur, hoş duygu, gibi bunları yaptığınızda ALFA durumuna geçmiş oldunuz.
BİRLİKTE

Bilinçli bilginiz; bildiğiniz, sözcüklerle anlatabildiğiniz her şeydir. Bilinç altı bilginiz ise sonsuzdur. Bilinçaltı bilginizin çok az bir kısmını hatırlayabilirsiniz, yüksek sesle ifade edebileceğiniz bölümünü. BU DÜNYADA NASIL MUTLU OLUNURURUN NASILIYIM BEN.
**HAYATI KENDİNİZE ZEHİR ZİNDAN EDEN YİNE SİZSİNİZ
Acıyı kederi korkuyu kısacası BÖLÜNMEYİ nerede hissediyorsanız vücudunuzda, oradan özür dileyin. Özür diliyorum deyin; özür dileyin kendinizden. Ta ki acı ve kötü duygular kaybolana kadar. Ruhun aynı senin bebeğin gibidir; ona sevgi şefkat göstermeli, onu kollarına alıp korumalısın. Her deneyim belleğinizde depolanmıştır. Bunu bir deneyim fabrikası olarak adlandırabiliriz. Bu fabrikadaki makinelerin çoğu çalışmaz durumdadır. Fakat bu makinalar kullanılmaya kullanılmaya ihmal yüzünden paslanmış körlenmiş zor veya hiç çalışmaz durumdadır. Makineleri eski durumuna getirmek için bir çok deneme, zaman, inanç ve güven gerekecektir. Bu bellek fabrikanızı çalıştırma düğmesi BİRLİKTE kelimesidir. Ona yaptığı bütün işler için yirmi dört saat mesai yaptığı için teşekkür edin. Kendi kendinize cahilim, aptalım, şişmanım derken BEN kelimesini kullanın biz kelimesini kullanmayın GİZLİ BENİNİZİN olanaksızı gerçekleştirme deneyimine güvenin. Korkunun sebebi telaştır. KENDİNİZLE BİRLİKTE OLMADIĞINIZI kabul etmek zorundasınız. Bunu kabul edin ve ben kendimle birlikte değilim değin. Bilinçaltım DUYGULARIMI İRADEMI ve BİLİNÇSİZ DÜŞÜNCEMİ yönetir. Onu çalıştır ona çalışmadan önce ve çalıştırdıktan sonra gözü kapalı INANINIZ.
Dıştan gelen ve sizi yıpratan etkenler BÖLÜNMEYE sebep verir. Ama en zararlı bölünme kendi kendimize yarattığımız bölünmedir. Bölünmemek için kötüyü görme, duyma, konuşma. Bölünmenin sebepleri; acılar, kaygılar, korkular, aşırı duyarlılık, öfke, tartışma, tiksinme, tembellik, sorumluluktan kaçma, can sıkıntısı, pişmanlık, kararsızlık, unutkanlık, bir şeyi zamanında yapmamak.
Bir anda kendinizi cesaretli, kendine güvenir, kaygısız, hissettiğiniz anlar olmuştur. Sevinçli ve mutlusunuzdur. Sonra önemsiz, can sıkan bir olayı yada kişiyi düşünür yine canınızı sıkarsınız O güzelim duygular bir anda kaybolurlar. KIM dir sizi mutsuz eden? yine SİZ. Kendi kendinize yine BÖLÜNDÜNÜZ. Bir şeyi yapacağımızı söylüyorsak kendimizden BİZ diye bahsetmeliyiz. Ben diye bahsedersek sadece bilincimizden bahsetmiş oluruz. BEN bir şeyi yapacağım dersiniz. Eğer ben kullanırsanız sadece bilincinizi kastetmiş olursunuz. Aslında ESAS YAPICI BİLİNÇ ALTINIZDIR Bilinciniz değil. Bir şey yapmak isterseniz bilinç altınızdan yardım isteyin. Bilincinizle düşünebilirsiniz hissedebilirsiniz ama bilinçaltınızla isteyebilirsiniz. KENDİME SAYGILIM. KENDİME SAYGI DUYUYORUM.
Bilinçaltına sizden başka sı ulaşamaz onu duyamaz. Bilinçaltı kendini dünyada sizden başka sına anlatamaz. BİLİNÇALTIMLA DAYANIŞMA İÇİNDEYİM. GİDİP GELİN anahtar sözcüğü ile bilinçaltınızı düşünün. Bu sözcük size en iyi dostunuzu kazandıracaktır. Böylece bilinçaltınızla bilinciniz birbirine gidip gelecek ilk dostunuzu böyle kazanacaksınız. Bu sözcük dost kazanmada çok önemlidir. 28 kere birlikte şarkısını söyleyin. Ruhunuzu koşullandırın. Bilinçaltınıza TEŞEKKÜR EDİN. Anahtar sözcüklerle gizli fabrikanızın makinelerini çalıştırabilirsiniz. Bilinçli bir çaba veya yardım olmaksızın bilinç altınız
istediğiniz sonuçları GÖRÜNMEZ ve BİLİNMEZ yollardan elde etmenizi sağlayacaktır.
Akşam yatarken de SİZDEN VE SİZE YAPTIĞIM HATALAR İÇİN ÖZÜR DİLİYORUM BAĞIŞLAYINIZ BENİ YALVARIYORUM deyin.
Bilinçaltınıza şu soruları sorun
  • tam olarak ne istiyorum?
  • benim için en iyi şey nedir?
  • nasıl istiyorum?
Yalnızca bilinçaltımızı kullanarak yaptığımız şeylerde bir mükemmellik ve mükemmelliğe giden bir hal vardır. Bilincimiz ise devamlı bizi eleştirir. Korumaya çalışır. İkaz eder. Bilinç devamlı bilinçaltının işine karışır ve sessiz bilinçaltı devamlı bilinçten azar işitir. Bilincin bilinçaltına bu hareketlerini kontrole aldığımız zaman, bilinçaltını kendi haline bırakıp mükemmellik yaratacağı bir ortam hazırlamış oluruz. Sonuç olarak bilincinizin bilinçaltını olumsuz yönde etkileyecek telkinlerde bulunmasını önlemeli, olumlu telkinleri bilinçaltına göndermeliyiz. Bu durumun farkında olursak, günün her ani bunu uygulayabiliriz. Kendimize bir şeyi mükemmel yaparken birden ama diye başlayarak o mükemmelliği bozmamız tamamen bilincin suçudur. Kendinizi bilinçaltına teslim edin. Olumlu kontrolü elden bırakmayın.

Bilinçaltınıza ne kadar güvenirseniz kendine güven de o kadar artar. Kendine güven için korkuları ve içimizdeki suçluluk duygusunu atmalı bu yönde çaba göstermeliyiz. Bunun için kendimizden yardım isteyin. Bir şeyi iyi yapamadığınızda veya yapmadığınızda suçluluk duymayın. Her gün değişik bir gündür. Bugün belki canınız istemez, iradeniz kuvvetsizdir ama belki bir saat sonra belki yarın ruhsal gücünüz daha fazla olacak ve o işi daha iyi yapacaksınız. Unutmayın bulutlar ne kadar siyah ve sık olursa olsun o bulutların arkasında mutlaka bir parlak güneş vardır. Öyle değil mi? BİRLİKTE ve MUTLU olmak için
  1. Kalbini kin ve nefretten arındır. Kendinden niye nefret ediyorsun?
  2. Kafanı üzüntü, korku ve suçluluk duygularından arındır.
  3. Basit bir hayat yaşa
  4. Başkalarından çok az şey bekle, umma, beklentin az olsun. Kendin için iyi olan yaptığın şeyler için kendinden de bir karşılık bekleme. Senin kendin için iyi olana inan ve yap onu ama sonucunda kendinden bir karşılık bekleme.
  5. Başkalarına çok ama çok şey ver. Sakin ama sakın bencil olma. Başkalarına verirsen onların kendilerini değerli hissetmelerini sağlarsın. Kendini sizin tarafınızdan değerli hisseden insan sizi sever size değer verir. Dolayısıyla sizin kendinize değer vermeniz sağlanmış olur.
  6. Ruhsal gücünü hesaba katarak mümkün olduğu kadar çok ama çok çalış
  7. Yaşamını SEVGİYLE doldur. Verebileceğin en küçük sevgiyi hisset ve ver. Onu alınganlık, küçük hesaplar ve karşılık bekleyerek söndürme.
  8. Başkaları tarafından aranan sevilen bir insan ol. Hepimizin içinde bize devamlı sinyaller gönderen bir aygıt vardır. Bu sinyalleri dikkate alırsak bu sinyaller bizim nasıl mutlu olacağımızı söyler. Bu sinyalleri duymak için kendimize devamlı sorular sormalı, kendimizin ve vücudumuzun iyi bir dinleyicisi olmalıyız. Bu aygıt sağduyumuzdur. Sağduyu bilinçaltının bilinçlendirilmiş bölümüdür.
İNANÇ

Yaşamın bir çok dalında kendine güvenen ve inanan insan diğerlerinden daha başarılı olur. Bilinç kendi kendine güven duyamaz. Bilinç sizi TEK BAŞINA inandıramaz. Bilincin zaten inancı vardır. Bilinçaltından yardım iste, inanmak için. İnancını asıl geliştirmeye ihtiyacı olan bilinç altınızdır BİLİNÇ ALTIM SEN BENİM İÇİN HER İYİ VE GÜZEL ŞEYİ BANA BAŞARTIYORSUN, HERGÜN HER ALANDA DAHA İYİ OLUYORSUNUZ BİLİNÇALTIMIN YARDIMIYLA HERŞEYİ BAŞARIYORUM. Eğer bunları dersek bilinçaltımızı inandırmış böylece kendimizi inandırmış oluruz. Niye yukarıdaki cümleleri okurken rahatsız
oluyorsun?
BİRLİKTE................... VE BUNA İNANIYORUM.
Sigarayı bırakıyorum
Kilo veriyorum
Çok çalışıyorum
Boyun eğin bilinçaltınıza boyun eğin. O sizi gelmek istediğiniz yere getirecektir. Girişkenlik inancı doğurur. Bir ise başlayın gerisini bilinçaltınız yapar. Bir kötü olay başımızdan geçmişse mesela bir yakınımızın ölümü, sevgilinin terk etmesi gibi bunu güçlü bir şekilde atlatmak için bu olayın gerçekten olduğuna onun varlığına İNANIN. Anahtar sözcüklerin işlerini yapmaları için tam bir inanç, şiddetli bir istek, kesin bir hedef ve kendi kendisiyle birleşme durumu gereklidir. Ama bunlar tam olmasa da bu sözcükler işlerini yaparlar. İnanmak için dua ediniz. Dua bir tanrıya, SAGDUYUNUZA veya da kendinize olabilir. Sonuçta dua sizi kendinize yaklaştıran, sizin kendinizle BÖLÜNMENİZİ ENGELLEYEN, sağduyunuzun tekrar devreye girmesini sağlayan bir anahtardır. İnsanları zindeleştirir, insanın içindeki gücü ortaya çıkarır. Ünlü din adamları her aksam dua ederseniz sabaha kendinizi yenilenmiş ve enerjik olarak bulursunuz derler. Sorunlarınızı inandığınıza anlatın. Böylece kendinizle bir bağ kuracak ve o bağı sağlamlaştıracaksınız. Dua ederken olumsuz olmayın yalnız olumlu şeylere dua edin olumlu pozitif şeyleri isteyin. İnandığınız şeyle günlük dilinizle konuşun. Sevmediğiniz insanların isimlerini bir kağıda yazıp önünüze koyup onlar için de dua edin. “Bizim sağlıklı kalmamızı sağlayan en büyük güç, doğuştan bizde varolan sağlıklı yaşayacağımıza olan inançtır. Hippocrattes. “Olumlu düşünün. Hayal görün ve hayal kurun. Hayalinizde olmak istediğinizi görün ve inanın bari hayalinizde inanın” Der.
İNANÇTA BEYNİN GÜCÜNÜN KULLANIMI
Beynimizin sağ tarafıyla vücudumuzun sol tarafını, beynimizin sol tarafıyla vücudumuzun sağ tarafını kullanırız. Her zaman kullandığımız elimizle yazdığımız inançlarımız kendimize ait gerçek inançlarımızı içermez. Gerçek inançlarımıza ulaşmak için her zaman kullandığımız elimizi değil obur elimizi kullanmalıyız. Baskın olmayan elle yazılan ve bizi anlatan şeyler ve inançlar gerçeğe daha yakındır. Bizim hayatımıza yon veren küçük inançlarımızdır. Her yaptığımız is, eylem bir inanca karşılık gelir. Bir olumsuz inancı değiştirmek bir olumsuz eylemi değiştirmektir. Bir olumsuz eylemi değiştirmek bir olumsuz inancı değiştirmektir. Bu küçük inançların bazıları olumlu bazıları olumsuzdur. Bu andan itibaren izleyeceğimiz yol simdi sahip olduğumuz olumsuz inançlarımızı olumlu hatırlamaya ve olumlu yapmaya başlamak ayrıca su andan itibaren edineceğimiz inançlarında olumlu inançlar olmasını sağlamaktır. Bu günden itibaren edineceğimiz inançlarımızın olumlu olmasında izlenecek yol bu inançların olumlu olmasına mazeret uydurup onları olumsuz yapmamaktır.
  • Şans diye bir şey yoktur yaptım vardır. Kötü şansa inanmak hastalıktır.
  • Problem diye bir şey yoktur. Probleme inanma! Probleme inanmak hastalıktır.
  • Zor diye bir şey yoktur. Zora inanma! Zora inanmak hastalıktır. Yalnızca bilinçaltımızı kullanarak yaptığımız şeylerde bir mükemmellik ve mükemmelliğe giden bir hal vardır. Bilincimiz ise devamlı bizi eleştirir. Korumaya çalışır. İkaz eder. Bilinç devamlı bilinçaltının işine karışır ve sessiz bilinçaltı devamlı bilinçten azar işitir. Bilincin bilinçaltına bu hareketlerini kontrole aldığımız zaman, bilinçaltını kendi haline bırakıp mükemmellik yaratacağı bir ortam hazırlamış oluruz. Sonuç olarak bilincinizin bilinçaltını olumsuz yönde etkileyecek telkinlerde bulunmasını önlemeli, bu olumsuz telkinleri not edip, olumlu telkinleri bilinçaltına göndermeliyiz. Bu durumun farkında olursak günün her anı bunu uygulayabiliriz. Kendimize bir şeyi mükemmel yaparken birden “ama” diye başlayarak o mükemmelliği bozmamız tamamen bilincin suçudur. Kendinizi bilinçaltına teslim edin. Olumlu kontrolü elden bırakmayın. Yapmak istediğiniz bir şeyi yalnızca yapın. Bilinçaltı her zaman sizinle beraberdir.
Hiç yemeyi düşünmezken birden karnımızın acıkması bilincin saçma bir soruyla bilinçaltını uyarmasıyla olabilir. Olumsuz bir inancı, olumlu bir inanca dönüştürmek için iyi yapabildiğiniz ve yaparken, yaptık ve bitirdikten sonra gurur, coşku ve ferahlık duyduğunuz bir işi ve onu iyi yaptım inancını, iyi yapamadığınız, yaparken sıkıldığınız bir iş için duymaya çalışın. Başarısız olduğunuz işi başarınca yeni bir olumlu inanca sahip olacaksınız. Bundan dolayı iyi yaptığınız işlerde sahip olduğunuz inançları yazın.

EYLEMLERİ GÜÇ KAZANDIRAN İNANÇLARA DÖNÜŞTÜRMEK
İnançlarımızı olumlu yaparken ama’lar, inanıyorum’lar, keşke’ler yoktur. Kesinlik, açıklık, kesin bir kendine güven vardır. "Ben çalışkan bir insanim” doğru bir inançtır “çalışkan bir insan olacağım" veya olduğuma inanıyorum tam bir inanç değildir. Ama "daha iyi bir insan oluyorum" yine olumlu bir inançtır. İnançlarınızı onların bütün sorumluluklarını üstünüze alarak ifade edin.
İnancınızı olumlu ifade ediyor musunuz?
Bir inancı olumsuz ifade etmek “ben korkak değilim” şeklinde olur. Ama bir inancı olumlu ifade etmek korkak ve değilim kelimelerini atıp, “ben girişken bir insanım” diyerek olur. Böyle yapılan telkinler NLP metoduna göre beyince daha çabuk kabul edilir. Veya da olumsuz inancın içindeki olumsuz kelimeyi tamamen yok edebiliriz. “korkaklık diye bir şey yoktur. Korkaklık bir hastalıktır.”
Bir inanç gerçekten sizin mi, yoksa başka birisinin mi?
“İnsanlar benden hoşlanıyor” inancı başkalarının inancıdır. Ben hoşlanılacak bir insanım bizim inancımızdır. İnanacağım, olsun gibi “zihinsel güvenilirlikten” uzak inanca yönelik telkinler sizin sorumluluk almanızı önler. Bu tür inançlar kendine güvenin başlangıcı ve direği, zihinsel güvenilirlikten yoksundur.
İnancınız diğer inanç ve hedeflerinizle güçleniyor ve yaşamınızın diğer yönleriyle uyuşuyor mu?
İnanacağımız şeyin şu anda inandıklarımızla desteklenmesi hiç olmazsa şu anki inandıklarımızla çatışmayıp paralel gitmesine dikkat edelim.
İnancımız dinamik olsun, statik inançlarımızı da dinamik yapalım
Zekiyim, güvenilirim, çalışkanım gibi inançlar statik inançlardır. Zihinsel güvenç için tehlikelidirler. Bu tur inançlara uymayan bir kaç durumda zihinsel güvenilirliğimiz sarsılabilir. Bu yüzden bu tür statik inançları dinamik inançlar haline getirmeliyiz. Zekiyim ve her gün daha zeki oluyorum. Çalışkanım ve her gün daha çalışkan oluyorum. Gibi……
Hangi eylemler inancınızı destekler? Bulunuz ve yazınız.
Bir şeye inanmayı istiyorsanız, önce hareketlerinizi davranışlarınızı sanki o şeye inanıyor musunuz şeklinde değiştirmeniz gerekmektedir. Bunu o isi başkalarının nasıl inanarak yaptıklarını gözlemlemeyle başlayabilirsiniz. Bu inançta olan birisi nasıl davranır? Sorusu en güzel ve cevaplandırılması gereken bir sorudur.

Ozon saunalarda uygulanan yöntemler kozmetik uygulamalar

"Ozon saunaları kozmetiktir"

Medikal Ozon Oksijen Derneği (MODER) Başkanı Op. Dr. Muammer Velidedeoğlu, ozon saunalarda uygulanan yöntemlerin kozmetik uygulamalar olduğunu, tıbbi hiçbir dayanağının bulunmadığını bildirdi.
Op. Dr. Velidedeoğlu, yaptığı açıklamada, Türkiye'nin değişik bölgelerinde ''4 yıldır konuşamıyordu, ozon sauna sayesinde normale döndü'', ''Göz sinirleri bozuk ve görmeyen çocuk ozon saunayla ışığa kavuştu'' şeklinde kamuoyuna sunulan bilgilerin, ''sansasyonel'' ve bilimsellikten uzak olduğunu savundu.

Medikal ozon oksijen tedavisinin bilimsel temellere dayanan mekanizmasının çok net olarak açıklandığını, kullanıldığı hastalıklar ve sınırlarının net olarak belirtildiğini ifade eden Op. Dr. Velidedeoğlu, ozon tedavisinin geleneksel tıbbın yanında destek tedavisi olan ve eğitim almış tıp doktorları tarafından uygulaması ve planlaması yapılan bir tedavi yöntemi olduğunu söyledi.
Dr. Muammer Velidedeoğlu, şunları kaydetti:
''Ozon sauna kozmetik bir uygulama olup tıbbi hiçbir dayanağı yoktur. Ağırlıklı olarak Avrupa ve tüm dünyada her hekim (pratisyen dahil) kendi kliniğinde bu tedaviyi destek tedavi olarak uygulamaktadır ve Türkiye'de uygulama yönetmeliğinin Sağlık Bakanlığı tarafından Avrupa Ozon Birliği standartlarıyla çıkarılması, bu tür sansasyonel olayların engellenmesi açısından ivedilikle gerekmektedir. MODER, Avrupa Medikal Ozon Dernekleri Konfederasyonu içinde 2005 yılından beri senede 2-3 defa Avrupa Medikal Ozon Dernekleri Eğitmenleri ve Türkiye'den çeşitli üniversitelerden katılan akademisyenlerle ülkemizdeki eğitim ihtiyacını karşılamaya çalışmaktadır.''

25 Ekim 2010 Pazartesi

Dünyaya gelirken bir hikâyen yoktur

Işığımızın Sırrı, Dünya Tozumuzun İçinde!

Dünyaya gelirken bir hikâyen yoktur. Önce sadece bir ışık olarak düşersin yeryüzü toprağının üstüne. Sonra toprağın tozu ile harmanlanır, bedenlenirsin. Varlığının bütünü; Dünyanın tozundan ve yıldızların ışığından oluşur. Olağanüstü güçlere ve sonsuz sayıda farklı özelliklere sahip olarak gelirsin bu boyuta. İçindeki sana ait güç öylesine büyüktür ki, senin her istediğini yaratma özelliğine sahiptir. Bu gücü, gün be gün, an be an kullanır ve en değerli hazinen gibi göreceğin öykünü yaratırsın. Hikâyeni yaratmaya başlarken de, ışığını bir çocuk yaratıcılığıyla gizlersin. Bir kişilik, bir drama yaratarak kimsenin senin parlak bir ışığın bekçisi olduğunu anlamasına izin vermezsin. Bu hikâye o kadar değerlenir ki gözünde; sadece çevrendekileri değil, kendini de inandırırsın. En kutsal varlığın olarak kabul ettiğin hikâyene

Beni Affet !

Fotoğraf Karelerindeki Çocuk! Beni Affet!
“Peşinden sürükleyen bir giz adını bulamadığım… Geceler boyu uykusuz gecelere mahkûm eden… Kır saçlı bir adam var karşımda… Karşısında tecrübesiz bir kız…
Ilık bir yaz yağmuru yağıyor bugün… Düşlerim ıslanıyor… Kafesine sığamayan bir beden… Hem ürkek hem çekingen… Hayalinde biri… Adını söylemeye korkuyorum… Unutmalıyım, biliyorum…”
Yine Ayten Alpman’ı dinliyorum şu an… Yine “Söyle buldun mu aradığın aşkı” diyor… Kulağımda o güzel ses, anlamlı sözler; kalbim buruk… Aklımda o çocuk… Günlerdir gözümün önünden gitmeyen görüntüsüyle sanki onun da kalbi bana küs, bana sırt dönmüş… Gözlerindeki mana… Kirli saçları, buğulu gözleri, küskün tavrı… Beni affet çocuk… Elini tutmadığım, gözlerine uzun uzun bakmadığım, seni anladığım halde anlamamış gibi davrandığım için beni affet!
Bir damla gözyaşı öder mi borcumu… Günlerce aklımı meşgul eden düşünceler… Bir kâse sıcak çorba… Borcumu öder mi? Hem bir daha seni bulur muyum? Neredesin çocuk?

***


Kimsesiz Çocuklar - Sokak Çocukları (Bizim Çocuklarımız)

Süperego (Süper Ego, Benüstü, Üst Benlik, Vicdan)

Süperego (Süper Ego, Benüstü, Üst Benlik, Vicdan)
Süperego (Süper Ego, Benüstü, Üst Benlik, Vicdan)

Hazırlayan: Akhenaton

Süperego, ruhsal aygıtın dizginleyici, suçlayıcı, yargılayıcı ve cezalandırıcı yapısıdır. Günlük yaşamdaki karşılığı "vicdan", belirtisi ise suçluluk duygusudur.[1] Başka bir deyişle süperego, ego vasıtası ile gelen id isteklerinin hangilerinin bilinç düzeyine çıkarılacağına hangilerinin bilinçaltına indirileceğine karar veren unsurdur.[2]
Psikanalizin kuramsal kavramı, "Ben" (Ego), "O" (id) ve "Benüstü" (Süperego) terimleriyle anılan ve "Ruhsal Aygıt" da denilen, ruhsal bir organizasyondan yola çıkar. "Ben" (Ego), kişiliğin bir alt yapısıdır. Oldukça bağımsız bir işleve sahiptir ve dış çevre ile, "İd" ve "Süperego" olarak adlandırılan diğer iki ait yapı arasında bir aracı görevindedir. "İd", içinde hazza ulaşmayı amaç edinmiş istek ve duyguları.. bulundurur. Bu istek ve duygular, "libidinöz" ve "saldırgan" dürtülerden köklenir.. "Süperego" ise, toplumun geçerli kavram ve ölçülerini içinde barındırmaktadır Yanı gerçeğin ahlak kurallarını ve kişinin kendi kendini kontrolünü, eleştirisini temsil eder.

Ego'nun işlevi, dış dünya ve bu dünyadaki insanlar arası ilişki nesneleriyle id ve Süperego'nun gereksinimleri arasında uygum sağlamaktır. Bir yandan dış dünyanın kural ve gereksinimlerini id ve Süperego'ya karşı temsil ederken, bir yandan da (İd ve Süperego'nun gereksinimlerini dış dünya ilişkileri içinde temsil eder. Yani, kişinin sosyal ilişkilerindeki her türlü zorunlulukları ve çıkarları Ego tarafından temsil edilmektedir. Bir başka deyişle, Ego merkezi bir yönetim olup organizmanın uyum sürecindeki ruhsal organıdır ve aynı zamanda savunma süreçleri de burada bulunur.[3]
İd, ilkel ve doğuştan getirdiğimiz dürtülerimizi kapsıyor. Bedensel ihtiyaçlarımızın, cinsel arzularımızın ve saldırgan tepkilerimizin idden kaynaklandığını söyleyebiliriz. Freud'a göre idin arzu ve istekleri tamamen bilinç dışı ve "zevk prensibi"yle işlemekte. İdin temel güdülerimizi kapsadığını düşününce, zevk prensibiyle işlemesi doğal. Çünkü ilkel güdüler, arzulara bir an önce doyum arayıp bireyin davranışlarını bu yönde şekillendirebiliyorlar. Ego, idin tatmin edilebileceği elverişli şartlar oluşana kadar onu kontrol altında tutuyor. Öyleyse ego, "gerçeklik prensibi"yle işliyor. Çevresel şartları değerlendirerek pek çok davranışın olası sonuçlarını tartıyor. Bu şekilde, uygun zamanı kollayarak bireyin anlık dürtüleri sonrasında acı çekmesini engellemiş oluyor. Egonun kimi işlevleri bilinçliyken kimileri bilinç dışı gerçekleşiyor. Kişiliğimizin son öğesiniyse süper ego oluşturuyor. Süper ego da tıpkı ego gibi idin arzu ve isteklerini baskı altında tutmaya çalışıyor. Ancak ego idin tatminleri için uygun zamanlar kollarken süper ego ahlak kurallarını devreye sokuyor. Daha açık bir deyişle, idin bu yönde tatmininin doğru olup olmadığını sorguluyor. Süper ego için tatminde yalnızca doğru zamanın kollanması değil, ahlaki kurallara uygunluk da önem kazanıyor.[4]

Bir Sevgi Eylemiyle Harcanmamış Bir Gün

Bir Sevgi Eylemiyle Harcanmamış Bir Gün Kaybedilmiş Bir Gündür

Sevmek için o kadar fırsatımız olmasına karşın dünyada o kadar az sevgi vardır ki. İnsanlar yalnız ağlamakta, yalnız ölmekteler. Çocuklara kötü muamele edilmekte, yaşlılar son günlerini sevecenlik ve sevgiden uzak geçirmektedirler. Sevgi gösterisine bu kadar çok ihtiyaç olan bir dünyada, yaşamımızdaki insanlara sadece sıcak bir kucaklama ya da uzatılan bir elden daha karmaşık olmayan bir hareketle yardım edecek büyük bir gücümüz olduğunu anlamak çok önemlidir. Avila'lı Teresa şöyle yalvarmaktadır: "Pek çok sevgi eylemine alıştırın kendinizi, çünkü bunlar ruhu tutuşturur ve eritir."

Dünyayı daha iyi, daha sevgi dolu bir yer yapmak için neler yaptığımızı düşünmek için en uygun zaman günün sonudur. Geceler boyunca aklımıza hiçbir şey gelmiyorsa, dünyayı daha iyiye doğru nasıl değiştirebileceğimizi düşünmek için de uygun bir zamandır bu. Öyle çok büyük boyutlu şeyler yapmamıza da gerek yoktur; var olan basit şeyler üzerinde bir şeyler yapmak da yeterlidir: Etmediğimiz bir telefon, yazmayı ertelediğimiz o not, takdir etmediğimiz o iyilik. İş sevgiyi vermeye gelince fırsatlar sonsuzdur ve bunu hepimiz yapabiliriz.

SEVGİ ANLAYIŞLA YAŞAR
Anlayış karşısındakinin görüşünü anlamaktır. Başkalarına kendine davranılmasını istediğin gibi davran kuralı, anlayışın bir örneğidir. Bu, kişisel ilişkilerimizi güçlendirmeye yarayan çok kuvvetli bir insan huyudur.

Anlayış, başkalarının görüşünü kabul etmemiz gerektiği demek değildir. Sadece onu anlamaya çalışmaya hazır olduğumuz demektir. Herkesin, bizimkilere uymayan, kendileri için geçerli olan kendi deneyimleri olduğunu kabul etmedikçe, bunu yapamayız. Herkesin dünyayı bizim gibi görmesini bekleyemeyiz. Gerçek anlayış, ancak kendi dışımıza çıkabildiğimiz ve nesnelerin öteki insanlara nasıl göründüğünü anlamaya çalıştığımız zaman gelecektir.

Pek çok kere ilk görüşte kolaylıkla umursanmayacak ve unutulacak insanlara rastlamışımdır. Ancak, onlar hakkında daha çok bilgi edinmek için zaman ayırdığımda, hemen hemen her zaman onların davranışlarını kabul edilebilir bulmuşumdur. Bu da bana olumsuz önyargılarımın çoğu zaman ne kadar yanlış olabileceğini öğretmiştir.