Bu Blogu Takip Et

Sayfalar

Translate

bilinçaltı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bilinçaltı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Ekim 2015 Çarşamba

“Yapmak istiyorum ama zamanım yok”

“Yapmak istiyorum ama zamanım yok”, “bir türlü zaman kalmıyor”, “vakit bulsam yapacağım”. Bu klişeleri hepimiz sarf etmişizdir herhalde? Şehirde okul iş şu bu derken hepimiz ağzımıza sakız etmişiz bu sözleri. Ama doğada evinde yaşayıp görünürde “yapması gereken” listesi kısacık olanlardan da aynılarını duyunca yedim tokadı.

zaman ayırmak
Meğer yalanmış, bahaneymiş bunlar. Yapmak isteyen ne koşulda olursa olsun yapar, yapmayansa gerçekte yapmak istemiyor demekmiş. Yani yapacak kadar, yeterince istemiyormuşuz meğer bahsettiklerimizi.
Hepimiz yapılabilecek güzel şeylerin hayallerini kurarız. Kitap okumaktan tut, değişim yaratacak sosyal sorumluluk projelerini hayata geçirmeye, yolculuk yapmaya, veya sadece oturup

30 Eylül 2011 Cuma

Kutsal Sembollerin İşleyişi II: Oluşturulmuş Bilinçaltı Sembolleri

Kutsal Sembollerin İşleyişi: Ezoterik Semboller ve İnisiyatik Öğretim

Kutsal Sembollerin İşleyişi II: Oluşturulmuş Bilinçaltı Sembolleri
Kendi Tılsımınızı Nasıl Yaratacaksınız?
Her insan fark etse de fark etmese de hayatta tekamül eder. Ama ruhsal konularla ilgilenen bir insanın en büyük avantajı tekamülünü hızlandırabilme olanağıdır. Bu çalışma bilhassa bilinçaltımız ile evren arasındaki iletişimi sağlar; bu süreçte ruhsal enerjimiz artar, aura güçlenir amacımıza göre enerjiyi yönlendirmeyi öğreniriz. Bu yüzden mistik sembollerle, reikiyle, tai chi veya çigong gibi enerji yükseltme çalışmalarına ihtiyaç duyarız.




Daha önceki yazıda sembolizmin dilini üç ana başlıkta inceleyebileceğimizden bahsetmiştik. İlk olarak Antik Mu döneminden kalan inisiyatik öğrenim için aktarılan ezoterik semboller , ikinci olarak bilinçaltı-bilinç ile evren arasındaki (enerjisel) iletişimi sağlayan sonradan oluşturulan semboller ve evrenin tabiri caizse programlamasında kodlanmış olan evrensel enerjilere bağlı semboller. Burada ezoterik semboller dışındaki diğer semboller, enerjisel çalışmalarda kullanılan mistik sembollerdir.
“Evrensel” semboller ile “oluşturulmuş” semboller arasında temel farklar vardır. Öncelikle evrensel semboller evrenin varoluşunda kullanılmış kodlar gibidir. Her daim vardırlar ve evrene bağlıdırlar. Haliyle bunlar sırlar içeren enerji anahtarlardır. Oluşturulmuş semboller ise kişinin veya bir grubun oluşturup, düzenli meditasyonlarla güçlendirdikleri, bilinçaltı için dizayn edilmiş anahtarlardır. Bu sembole odaklanıldığında veya bu sembol kullanıldığında, bilinçaltındaki kodlanmış enerji açığa çıkar. Örneğin parayı sembolize eden bir sembol oluşturduğunuzu varsayalım. (Diğer bir tabirle tılsım) Bu sembol üzerine odaklanıp para ve sembol arasında bir bağlantı oluşturduğunuzda, bu sembolizmin dili bilinçaltınıza kodlanır. Zamanla sembolü sadece görmeniz (imajine ederek çizmeniz) veya onu bir çalışmada kullanmanız direk bilinçaltında “paranın geleceği” fikrini uyandırır ve bu enerjisel niyete odaklanmaya şartlanırsınız. Böylelikle oluşturulan sembolü kullandığınız anda etrafa ve evrene bereket enerjisi yaymaya başlarsınız. Bu sayede bilinçaltı, bu sembol aracılığıyla evrene maddi bereketi arttırma isteği mesajını gönderir.
Bunun yanı sıra bilinçaltınızdan kopan sembolün taşıdığı “enerji” sizin kendi iç dünyanızdaki enerjiyle uyumludur. Bu yüzden görsel imajinasyon dışında bunu bir kağıda çizip yanınızda taşımanızda, kendi enerji alanınızda rezonans yaratarak, istenen enerjiyi yaymanıza olanak sağlayacaktır.
Tabi ki sonradan oluşturulan sembolün bilinçaltı ve evren arasında gerekli bağlantıyı sağlaması uzun süren disiplin gerektirmektedir. Yine de eskiden beri kullanılagelen bazı sembol (tılsım) oluşturma yöntemleri vardır.
Sembolün İşleyişinde Bilinçaltının Önemi
Bazı Jung’cı felsefeler tüm spiritüel deneyimleri bilinçaltına yorar. Ama burada tam olarak buna katılmamız mümkün değildir. Bilinçaltı, ruhsal gelişim açısından önemli bir araç olmasına rağmen spiritüel büyümede zamanla bilinçaltı devre dışı kalır. Başlarda bilinçaltına ulaşmak için yapılan çalışmalara, evrenle iletişimi daha kolay sağlamak ve bilinçaltını arındırarak bilinci daha özgür kılmak için yoğunluk verilir.
This image has been resized.Click to view original image

Ama bilinçaltı sadece beyin ile ruh arasındaki bir iletişim noktasıdır. Evrensel düzey bilinçaltımızdan bağımsızdır. Daha yüksek titreşimli bedensiz formlarla iletişime geçtiğinizde (bilgeler, melekler, erenler veya eskiler bu formlara tanrılar tanrıçalar demişlerdir), bu formların sizin bilinçaltınızdaki terimleri kullandığını fark edersiniz. Karşınızda, ruhsal olarak farklı bir enerji boyutunda var olduğuna emin olduğunuz kozmik bir varlık olduğunu bilirsiniz, ama o sizinle iletişime geçmek için tabiri caizse sizin işletim sisteminizi kullanır. Yani bilinçaltınızı… Eğer bilinçaltınızda var olmayan bir gerçekliği kelimelerle anlatmaya çalışırsa bu sizin tarafınızdan zaten “duyulamayacaktır”. Bu noktada özdeki realite bilgisini size aktarmak için bu yüksek titreşimli bilge varlıklar, bilgiyi ruha fısıldar. Bu fısıldama kendini görsel imajlar şeklinde gösterir ve kısa bir süre sonra bilinçaltının evreni genişleyerek, bu bilgiyi de hazmedecek hale gelir. Aynı midenin büyümesi gibi, bilinçaltındaki bilgi haznesi de bu şekilde tabiri caizse görsel eğitimlerle esner. Bilge varlıkların yardımı olmaksızın bu esneme, işte bahsettiğimiz “oluşturulmuş” sembollerle gerçekleştirilir. En nihayetinde sizin bilinçaltı kelimelerinizle tekrar olayı özetleyerek bu bilgeliği idrak etmenizi sağlar. Buna da spiritüalizmde farkındalığın gelişmesi deriz. Yani bir şeyi “fark edebilme” yetisi…
Burada bilinçaltı sadece bir araçtır. Beyin ve ruh arasında bir iletişim olması bedensel olarak şarttır. Bu noktada bilinçaltı devreye girerek ruhun tesirlerinin bilinçli düşünceye aktarılmasını sağlar. Aynı şekilde bilinçte bilinçaltını etkiler (Böylelikle bilincin tesirlerini ruhunuzun tesirlerine aktarabilirsiniz) Ruh ve bilinç arasındaki iletişim güçlendikçe bilinçaltı faktörü ortadan kalkmaya başlar. Bilinçaltı faktörü tamamen ortadan kalktığında artık bilinciniz tamamen ruhun tesiri altına girer, ki buna “aydınlanma” denir. Aynı şey bilinçaltından evrene sinyal gönderme içinde geçerlidir. Burada da bilinçaltına yüklenen semboller kullanılarak evrenle iletişim sağlanır ve bu da enerjileri tezahür ettirme olanağı sağlar.
Bilinçaltına bu sembolizmi bilinç ile yükleriz ve böylece bilinç-bilinçaltı-sembol arasında ciddi bir enerji ağı oluşur.
Pavlov’un Köpeği
Bu bahsettiğimiz sembollerin kullanımına dair işleyişi anlamak için meşhur deneylerden biri olan Pavlov’un Köpeği deneyini inceleyebiliriz. Bu çalışma bize bilinçaltının etkisini fiziksel düzeyde çok güzel açıklar. Deneyi incelerken aynı prensiplerin enerjisel bazda da var olduğunu unutmamamız önemlidir. Bu sayede aslında bilinçaltı sembollerin işleyişini daha iyi kavrayabiliriz.
İvan Pavlov, 1849 yılında doğmuş ve 1936 yılında vefat etmiş önemli bir bilim adamıdır. Fizyolog, psikolog ve hekim olması, deneylerini çoklu bir bakış açısıyla yorumlamasını sağlamıştır. Meşhur deneyini köpekler üzerinde yapmıştır. Pavlov’un yaptığı bu deneylere “klasik koşullanma” adı verilir. Köpeklerin, öncelikle zil çalarak tepkilerini ölçer. İlk olarak köpeklerin bu zil sesine tepki vermediklerini not eder. Ardından köpeklere et verir ve bu eti verdiği sırada zil çalar. Bunu çeşitli şekillerde tekrarlar. Her et verdiğinde zili çalarak, köpeğin bilinçaltında bir “koşullanma” meydana getirir. Yeterli deney süresi sonunda, köpeğe et vermeksizin zili çaldığında köpekteki hormonların kendiliğinden çalıştığını ve sanki et gelecekmiş gibi salyalarının aktığını görür. Yani köpek üzerinde şartlı bir refleks oluşturmuştur. Burada refleks, yemek yeme isteği ve buna bağlı olarak salya salınımı, şartlandırılan olgu ise zil sesidir. Zil sesi duyulduğu anda bilinçaltı koşullanmadan dolayı yemek geleceği yanılgısına düşer ve buna bağlı olarak bedensel hormonlar aktif hale gelerek köpeğin salyasının akmasına neden olur.
Sonradan oluşturulan sembollerde de benzer bir mantık vardır. Ama bizim burada şartlandırarak harekete geçirdiğimiz refleksler, hormonsal ve fiziksel düzeyde değil, zihinsel ve ruhsal düzeydedir. Bu şartlandırmayı da ses veya hareketle değil görsel imajla yapmaktayız.
Kendi tılsımınızı nasıl yaratacaksınız?
Arapçada tılsım, literatürde talisman veya sigil (mühür) denen sembollerin oluşturulmasına dair birçok yöntem vardır. Genel anlamda bunlar önceden var olan sırlı tılsımlar (sembolik dilleri evrensel olan, çözülemeyen ama işe yararlılığı olan semboller) ve sonradan oluşturulan tılsımlardır.

Bizim incelediğimiz sonradan oluşturulan sembolik tılsımların yapımı da bilinçaltı ve sembolizm ile iç içedir. Burada üç tür tılsım (sembol) yapımından bahsedeceğim. Bunlar sizin oluşturduğunuz ve enerji yükleyerek bilinçaltınızla evren arasında iletişim kurmanızı sağlayacak dillerdir. Evrenin dili sembolizmden çok iyi anlar çünkü bizler sembolik dili evrene aktarma konusunda daha başarılıyızdır. Bu süreç üç aşamadan oluşur. Doğru ismi ve kelimeyi bulma, tılsımı oluşturma ve tılsımı kutsama…
İlk yöntem en eski tılsım yapma yöntemlerinden biridir. Kelime yazılır, tekrarlayan harfler veya isteğe göre bazı harfler çıkarılır. Ardından birleştirilerek ve düzenlenerek isteğe göre bir tılsım yapılır. İkinci yöntem ise gül-haç kardeşliğinin ve bazı batı tarzı majiyle uğraşan kardeşliklerin kullandığı kabalistik yöntemdir. İkinci yöntemde bir diyagram kullanılır. Bu diyagram üzerinden kelime yazılarak işaretlenir böylece tılsım çıkarılmış olur. Bunlara daha çok sigil (mühür) denir. Çünkü birinci yöntem ile ikinci yöntem arasında temel bir fark vardır.
Birinci yöntemde herhangi bir dileğinizi, isteğinizi bir cümlede özetleyerek ortaya bir sembol çıkartırsınız. İkincisinde ise bir ismi sembol olarak çıkartıp onu, o ismin mührü olarak varsayarsınız.
İkinci kabalistik yöntem vakti zamanında daha çok Allah’ın İbranice adlarının ve çeşitli meleklerin mühürlerini oluşturmak için kullanılmıştır. Aynı diyagrama benzer çalışmalar Havassta (İslam mistizmi ve dua-enerji ilimi) da geçmektedir. Haliyle sadece kabalist çalışma yapanlar tarafından değil birçok enerji çalışması yapan insan tarafından da kullanılagelen bir yöntem olmuştur. Sigil yaratırken aynı zamanda kendi isminiz içinde bir sigil oluşturabilirsiniz. Veya burada seçtiğiniz özel bir kelimenin mesela “bilgelik” kelimesinin, bir sigilini yapabilirsiniz.
Üçüncü yöntem ise batıda “sihirli kare” olarak isimlendirilir. Havassta ise vefk ilmi denir. Bu özellikle kabalada ve havassta bolca geçmektedir. Yöntemde kelimenin sayısal karşılığı bulunur. Karşılık havassta ebced değerleri ile hesaplanır. Ebced ilmine göre her Arapça harfin bir rakamsal karşılığı vardır. İsimlerin harflerinin rakamsal karşılıklarının toplanması, isminizin ebced değerini verir. Daha sonra bu sayıdan üretilen karede, sağdan sola, yukarıdan aşağıya ve çapraz olarak sayıların toplamı, sizin hesapladığınız ebced değerini verir.

 Devamı >

http://www.yasamoyunu.net/alternatif_tip_ve_son_trendler/55097-kutsal_sembollerin_isleyisi_ii_olusturulmus_bilincalti_sembolleri.html#post67855
Alternatif tıp, şifalı bitkiler, Yoga, Meditasyon, Reiki, Feng Shui

29 Ekim 2010 Cuma

Telkinler - Olumlu Düşünce ve Yararları

OLUMLU DÜŞÜNCE VE YARARLARI

Bilinçaltınızı olumlu bir yapıya kavuşturmanın en etkili yolu, önce konuşmalarınızın içinde bulunan ve zararsız gibi görünen olumsuzluk taşıyan çok küçük ifadeleri çıkarıp atmaktır. Sonra da düşüncelerinizi kontrol altına alıp en küçük olumsuzluk düşüncesinden başlayarak büyük olumsuzluk düşüncesine doğru onların önce bilincine varıp vücuttaki ve yüzümüzdeki meydana getirdiği kasılmaları gevşetmek ve onları kaslarımız sayesinde vücudumuzdan akıp gitmesini sağlamaktır. Konuşmalarımızdaki kullandığımız olumsuz sözcükler ve bu sırada aklımızdan geçen olumsuz düşünceler tek başlarına zararsız bile görünseler, bir zaman sonra bilinçaltımızda son derece zararlı etkilere yol açarlar. Bilinçaltımız böylece olumsuz bir tutum alır. Kendi kendine devamlı olumlu sözler söyleyip telkinde bulunan insan zamanla bilinçaltının o yönde çalışmasını sağlar. Bu aynı jimnastik alıştırmaları gibidir. En kötü bir olayı dahi anlatırken ama iyi olacak deyip sonrada o kötü olayın nasıl iyi yanları.
ve etkileri olabileceğini düşünüp söyleyin. Hatta onları bir kağıda yazıp devamlı okuyun. Umut dolu, daima olumlu ve yapıcı eleştiri yapan, ileriye neşe ve ümitle bakan insanlarla ilişki kurun ve sizde öyle bir insan olun. Devamlı üzülen, olumsuz insanların bu huylarını değiştirmeye uğraşın. Bir insan nasıl düşünürse öyle yaşar. Üzüntü, sağlıksız ve yıkıcı bir zihinsel alışkanlık, bir hastalıktır. Üzüntü parça parça yok edilir. Bunun için önce küçük şeylere üzülmeyi bırakınız. Konuşmalarınızdan üzüntü ve korku belirten kelimeleri çıkarınız. “Ben yapamam” cümlesi bir hastalık belirtisidir. Daima ben başarırım, ben yaparım deyin. Günde 20 kez ben yaparım, ben başarırım diye tekrarlayın. İleride otomatik olarak böyle düşünmeye başlayacaksınız. “Ben yapamam’ı” değiştirmenin bir başka yolu da kendinize ait bir teknik arayıp bulmanızdır. Eğer yokları düşünürseniz varlara ulaşamazsınız. Eğer gerçekçiyim diye övünüyorsanız ve gerçekçiliğiniz sizi karamsar yapıyorsa siz gerçekçi değil karamsarsınız. İyimser olan insanda beyin endorfin denilen bir hormon salgılar. Bu hormon insanin kendini daha iyi ve mutlu hissetmesini sağlar. Coşkulu yaşayın coşkuyu bulun ve coşku için dua edin kendinize…
MUTLU YAŞAM
Dünya ve kendinizle barışık olmak. Bu görkemli anda hiç bir şey canınızı sıkmaz ne insanlar ne dünya nede KENDİNİZ.
MUTLU YAŞAMIN YOLU
Sırasıyla yapılacaklar:
  • kendiyle birlikte olmaya boyun eğme
  • hedef ve istek
  • inanç
  • anahtar sözcük
Büyük ben’inize boyun eğin İsteyin hedefinizi gerçekten isteyin. Hedefinizi istemeyi sevin Bilinçaltınıza isteğinize hedefinize hiç kuşkunuz kalmayacak şekilde inanın. Ve uygun anahtarı seçip elektrik düğmesi gibi çalıştırın.

Başka bir yol:
  1. Rahat ve gevşemiş durumda sandalyeye oturun. Vücudunuzun her öğesinin varlığının bilincine varın. Ayak parmaklarınızdan kaslarınıza kadar vücudunuzun her parçasını gevşettin. Bunu yaparken “ayak parmaklarım gevşiyor, ayak bileklerim gevşiyor…” diyerek her öğenin bilincine vararak her yerinizi gevşettin.
  2. Zihninizi dalgalı bir su gibi düşünerek yavaş yavaş dalgaları dindirin. Dalgalar gittikçe azalsın, küçülsün ve suyun yüzeyi dümdüz olsun.
  3. Sakinlik ve huzur veren kelimeleri söylemeye başlayın. Huzur, sakinlik, sessizlik, uyum, billur, hoş duygu, gibi bunları yaptığınızda ALFA durumuna geçmiş oldunuz.
BİRLİKTE

Bilinçli bilginiz; bildiğiniz, sözcüklerle anlatabildiğiniz her şeydir. Bilinç altı bilginiz ise sonsuzdur. Bilinçaltı bilginizin çok az bir kısmını hatırlayabilirsiniz, yüksek sesle ifade edebileceğiniz bölümünü. BU DÜNYADA NASIL MUTLU OLUNURURUN NASILIYIM BEN.
**HAYATI KENDİNİZE ZEHİR ZİNDAN EDEN YİNE SİZSİNİZ
Acıyı kederi korkuyu kısacası BÖLÜNMEYİ nerede hissediyorsanız vücudunuzda, oradan özür dileyin. Özür diliyorum deyin; özür dileyin kendinizden. Ta ki acı ve kötü duygular kaybolana kadar. Ruhun aynı senin bebeğin gibidir; ona sevgi şefkat göstermeli, onu kollarına alıp korumalısın. Her deneyim belleğinizde depolanmıştır. Bunu bir deneyim fabrikası olarak adlandırabiliriz. Bu fabrikadaki makinelerin çoğu çalışmaz durumdadır. Fakat bu makinalar kullanılmaya kullanılmaya ihmal yüzünden paslanmış körlenmiş zor veya hiç çalışmaz durumdadır. Makineleri eski durumuna getirmek için bir çok deneme, zaman, inanç ve güven gerekecektir. Bu bellek fabrikanızı çalıştırma düğmesi BİRLİKTE kelimesidir. Ona yaptığı bütün işler için yirmi dört saat mesai yaptığı için teşekkür edin. Kendi kendinize cahilim, aptalım, şişmanım derken BEN kelimesini kullanın biz kelimesini kullanmayın GİZLİ BENİNİZİN olanaksızı gerçekleştirme deneyimine güvenin. Korkunun sebebi telaştır. KENDİNİZLE BİRLİKTE OLMADIĞINIZI kabul etmek zorundasınız. Bunu kabul edin ve ben kendimle birlikte değilim değin. Bilinçaltım DUYGULARIMI İRADEMI ve BİLİNÇSİZ DÜŞÜNCEMİ yönetir. Onu çalıştır ona çalışmadan önce ve çalıştırdıktan sonra gözü kapalı INANINIZ.
Dıştan gelen ve sizi yıpratan etkenler BÖLÜNMEYE sebep verir. Ama en zararlı bölünme kendi kendimize yarattığımız bölünmedir. Bölünmemek için kötüyü görme, duyma, konuşma. Bölünmenin sebepleri; acılar, kaygılar, korkular, aşırı duyarlılık, öfke, tartışma, tiksinme, tembellik, sorumluluktan kaçma, can sıkıntısı, pişmanlık, kararsızlık, unutkanlık, bir şeyi zamanında yapmamak.
Bir anda kendinizi cesaretli, kendine güvenir, kaygısız, hissettiğiniz anlar olmuştur. Sevinçli ve mutlusunuzdur. Sonra önemsiz, can sıkan bir olayı yada kişiyi düşünür yine canınızı sıkarsınız O güzelim duygular bir anda kaybolurlar. KIM dir sizi mutsuz eden? yine SİZ. Kendi kendinize yine BÖLÜNDÜNÜZ. Bir şeyi yapacağımızı söylüyorsak kendimizden BİZ diye bahsetmeliyiz. Ben diye bahsedersek sadece bilincimizden bahsetmiş oluruz. BEN bir şeyi yapacağım dersiniz. Eğer ben kullanırsanız sadece bilincinizi kastetmiş olursunuz. Aslında ESAS YAPICI BİLİNÇ ALTINIZDIR Bilinciniz değil. Bir şey yapmak isterseniz bilinç altınızdan yardım isteyin. Bilincinizle düşünebilirsiniz hissedebilirsiniz ama bilinçaltınızla isteyebilirsiniz. KENDİME SAYGILIM. KENDİME SAYGI DUYUYORUM.
Bilinçaltına sizden başka sı ulaşamaz onu duyamaz. Bilinçaltı kendini dünyada sizden başka sına anlatamaz. BİLİNÇALTIMLA DAYANIŞMA İÇİNDEYİM. GİDİP GELİN anahtar sözcüğü ile bilinçaltınızı düşünün. Bu sözcük size en iyi dostunuzu kazandıracaktır. Böylece bilinçaltınızla bilinciniz birbirine gidip gelecek ilk dostunuzu böyle kazanacaksınız. Bu sözcük dost kazanmada çok önemlidir. 28 kere birlikte şarkısını söyleyin. Ruhunuzu koşullandırın. Bilinçaltınıza TEŞEKKÜR EDİN. Anahtar sözcüklerle gizli fabrikanızın makinelerini çalıştırabilirsiniz. Bilinçli bir çaba veya yardım olmaksızın bilinç altınız
istediğiniz sonuçları GÖRÜNMEZ ve BİLİNMEZ yollardan elde etmenizi sağlayacaktır.
Akşam yatarken de SİZDEN VE SİZE YAPTIĞIM HATALAR İÇİN ÖZÜR DİLİYORUM BAĞIŞLAYINIZ BENİ YALVARIYORUM deyin.
Bilinçaltınıza şu soruları sorun
  • tam olarak ne istiyorum?
  • benim için en iyi şey nedir?
  • nasıl istiyorum?
Yalnızca bilinçaltımızı kullanarak yaptığımız şeylerde bir mükemmellik ve mükemmelliğe giden bir hal vardır. Bilincimiz ise devamlı bizi eleştirir. Korumaya çalışır. İkaz eder. Bilinç devamlı bilinçaltının işine karışır ve sessiz bilinçaltı devamlı bilinçten azar işitir. Bilincin bilinçaltına bu hareketlerini kontrole aldığımız zaman, bilinçaltını kendi haline bırakıp mükemmellik yaratacağı bir ortam hazırlamış oluruz. Sonuç olarak bilincinizin bilinçaltını olumsuz yönde etkileyecek telkinlerde bulunmasını önlemeli, olumlu telkinleri bilinçaltına göndermeliyiz. Bu durumun farkında olursak, günün her ani bunu uygulayabiliriz. Kendimize bir şeyi mükemmel yaparken birden ama diye başlayarak o mükemmelliği bozmamız tamamen bilincin suçudur. Kendinizi bilinçaltına teslim edin. Olumlu kontrolü elden bırakmayın.

Bilinçaltınıza ne kadar güvenirseniz kendine güven de o kadar artar. Kendine güven için korkuları ve içimizdeki suçluluk duygusunu atmalı bu yönde çaba göstermeliyiz. Bunun için kendimizden yardım isteyin. Bir şeyi iyi yapamadığınızda veya yapmadığınızda suçluluk duymayın. Her gün değişik bir gündür. Bugün belki canınız istemez, iradeniz kuvvetsizdir ama belki bir saat sonra belki yarın ruhsal gücünüz daha fazla olacak ve o işi daha iyi yapacaksınız. Unutmayın bulutlar ne kadar siyah ve sık olursa olsun o bulutların arkasında mutlaka bir parlak güneş vardır. Öyle değil mi? BİRLİKTE ve MUTLU olmak için
  1. Kalbini kin ve nefretten arındır. Kendinden niye nefret ediyorsun?
  2. Kafanı üzüntü, korku ve suçluluk duygularından arındır.
  3. Basit bir hayat yaşa
  4. Başkalarından çok az şey bekle, umma, beklentin az olsun. Kendin için iyi olan yaptığın şeyler için kendinden de bir karşılık bekleme. Senin kendin için iyi olana inan ve yap onu ama sonucunda kendinden bir karşılık bekleme.
  5. Başkalarına çok ama çok şey ver. Sakin ama sakın bencil olma. Başkalarına verirsen onların kendilerini değerli hissetmelerini sağlarsın. Kendini sizin tarafınızdan değerli hisseden insan sizi sever size değer verir. Dolayısıyla sizin kendinize değer vermeniz sağlanmış olur.
  6. Ruhsal gücünü hesaba katarak mümkün olduğu kadar çok ama çok çalış
  7. Yaşamını SEVGİYLE doldur. Verebileceğin en küçük sevgiyi hisset ve ver. Onu alınganlık, küçük hesaplar ve karşılık bekleyerek söndürme.
  8. Başkaları tarafından aranan sevilen bir insan ol. Hepimizin içinde bize devamlı sinyaller gönderen bir aygıt vardır. Bu sinyalleri dikkate alırsak bu sinyaller bizim nasıl mutlu olacağımızı söyler. Bu sinyalleri duymak için kendimize devamlı sorular sormalı, kendimizin ve vücudumuzun iyi bir dinleyicisi olmalıyız. Bu aygıt sağduyumuzdur. Sağduyu bilinçaltının bilinçlendirilmiş bölümüdür.
İNANÇ

Yaşamın bir çok dalında kendine güvenen ve inanan insan diğerlerinden daha başarılı olur. Bilinç kendi kendine güven duyamaz. Bilinç sizi TEK BAŞINA inandıramaz. Bilincin zaten inancı vardır. Bilinçaltından yardım iste, inanmak için. İnancını asıl geliştirmeye ihtiyacı olan bilinç altınızdır BİLİNÇ ALTIM SEN BENİM İÇİN HER İYİ VE GÜZEL ŞEYİ BANA BAŞARTIYORSUN, HERGÜN HER ALANDA DAHA İYİ OLUYORSUNUZ BİLİNÇALTIMIN YARDIMIYLA HERŞEYİ BAŞARIYORUM. Eğer bunları dersek bilinçaltımızı inandırmış böylece kendimizi inandırmış oluruz. Niye yukarıdaki cümleleri okurken rahatsız
oluyorsun?
BİRLİKTE................... VE BUNA İNANIYORUM.
Sigarayı bırakıyorum
Kilo veriyorum
Çok çalışıyorum
Boyun eğin bilinçaltınıza boyun eğin. O sizi gelmek istediğiniz yere getirecektir. Girişkenlik inancı doğurur. Bir ise başlayın gerisini bilinçaltınız yapar. Bir kötü olay başımızdan geçmişse mesela bir yakınımızın ölümü, sevgilinin terk etmesi gibi bunu güçlü bir şekilde atlatmak için bu olayın gerçekten olduğuna onun varlığına İNANIN. Anahtar sözcüklerin işlerini yapmaları için tam bir inanç, şiddetli bir istek, kesin bir hedef ve kendi kendisiyle birleşme durumu gereklidir. Ama bunlar tam olmasa da bu sözcükler işlerini yaparlar. İnanmak için dua ediniz. Dua bir tanrıya, SAGDUYUNUZA veya da kendinize olabilir. Sonuçta dua sizi kendinize yaklaştıran, sizin kendinizle BÖLÜNMENİZİ ENGELLEYEN, sağduyunuzun tekrar devreye girmesini sağlayan bir anahtardır. İnsanları zindeleştirir, insanın içindeki gücü ortaya çıkarır. Ünlü din adamları her aksam dua ederseniz sabaha kendinizi yenilenmiş ve enerjik olarak bulursunuz derler. Sorunlarınızı inandığınıza anlatın. Böylece kendinizle bir bağ kuracak ve o bağı sağlamlaştıracaksınız. Dua ederken olumsuz olmayın yalnız olumlu şeylere dua edin olumlu pozitif şeyleri isteyin. İnandığınız şeyle günlük dilinizle konuşun. Sevmediğiniz insanların isimlerini bir kağıda yazıp önünüze koyup onlar için de dua edin. “Bizim sağlıklı kalmamızı sağlayan en büyük güç, doğuştan bizde varolan sağlıklı yaşayacağımıza olan inançtır. Hippocrattes. “Olumlu düşünün. Hayal görün ve hayal kurun. Hayalinizde olmak istediğinizi görün ve inanın bari hayalinizde inanın” Der.
İNANÇTA BEYNİN GÜCÜNÜN KULLANIMI
Beynimizin sağ tarafıyla vücudumuzun sol tarafını, beynimizin sol tarafıyla vücudumuzun sağ tarafını kullanırız. Her zaman kullandığımız elimizle yazdığımız inançlarımız kendimize ait gerçek inançlarımızı içermez. Gerçek inançlarımıza ulaşmak için her zaman kullandığımız elimizi değil obur elimizi kullanmalıyız. Baskın olmayan elle yazılan ve bizi anlatan şeyler ve inançlar gerçeğe daha yakındır. Bizim hayatımıza yon veren küçük inançlarımızdır. Her yaptığımız is, eylem bir inanca karşılık gelir. Bir olumsuz inancı değiştirmek bir olumsuz eylemi değiştirmektir. Bir olumsuz eylemi değiştirmek bir olumsuz inancı değiştirmektir. Bu küçük inançların bazıları olumlu bazıları olumsuzdur. Bu andan itibaren izleyeceğimiz yol simdi sahip olduğumuz olumsuz inançlarımızı olumlu hatırlamaya ve olumlu yapmaya başlamak ayrıca su andan itibaren edineceğimiz inançlarında olumlu inançlar olmasını sağlamaktır. Bu günden itibaren edineceğimiz inançlarımızın olumlu olmasında izlenecek yol bu inançların olumlu olmasına mazeret uydurup onları olumsuz yapmamaktır.
  • Şans diye bir şey yoktur yaptım vardır. Kötü şansa inanmak hastalıktır.
  • Problem diye bir şey yoktur. Probleme inanma! Probleme inanmak hastalıktır.
  • Zor diye bir şey yoktur. Zora inanma! Zora inanmak hastalıktır. Yalnızca bilinçaltımızı kullanarak yaptığımız şeylerde bir mükemmellik ve mükemmelliğe giden bir hal vardır. Bilincimiz ise devamlı bizi eleştirir. Korumaya çalışır. İkaz eder. Bilinç devamlı bilinçaltının işine karışır ve sessiz bilinçaltı devamlı bilinçten azar işitir. Bilincin bilinçaltına bu hareketlerini kontrole aldığımız zaman, bilinçaltını kendi haline bırakıp mükemmellik yaratacağı bir ortam hazırlamış oluruz. Sonuç olarak bilincinizin bilinçaltını olumsuz yönde etkileyecek telkinlerde bulunmasını önlemeli, bu olumsuz telkinleri not edip, olumlu telkinleri bilinçaltına göndermeliyiz. Bu durumun farkında olursak günün her anı bunu uygulayabiliriz. Kendimize bir şeyi mükemmel yaparken birden “ama” diye başlayarak o mükemmelliği bozmamız tamamen bilincin suçudur. Kendinizi bilinçaltına teslim edin. Olumlu kontrolü elden bırakmayın. Yapmak istediğiniz bir şeyi yalnızca yapın. Bilinçaltı her zaman sizinle beraberdir.
Hiç yemeyi düşünmezken birden karnımızın acıkması bilincin saçma bir soruyla bilinçaltını uyarmasıyla olabilir. Olumsuz bir inancı, olumlu bir inanca dönüştürmek için iyi yapabildiğiniz ve yaparken, yaptık ve bitirdikten sonra gurur, coşku ve ferahlık duyduğunuz bir işi ve onu iyi yaptım inancını, iyi yapamadığınız, yaparken sıkıldığınız bir iş için duymaya çalışın. Başarısız olduğunuz işi başarınca yeni bir olumlu inanca sahip olacaksınız. Bundan dolayı iyi yaptığınız işlerde sahip olduğunuz inançları yazın.

EYLEMLERİ GÜÇ KAZANDIRAN İNANÇLARA DÖNÜŞTÜRMEK
İnançlarımızı olumlu yaparken ama’lar, inanıyorum’lar, keşke’ler yoktur. Kesinlik, açıklık, kesin bir kendine güven vardır. "Ben çalışkan bir insanim” doğru bir inançtır “çalışkan bir insan olacağım" veya olduğuma inanıyorum tam bir inanç değildir. Ama "daha iyi bir insan oluyorum" yine olumlu bir inançtır. İnançlarınızı onların bütün sorumluluklarını üstünüze alarak ifade edin.
İnancınızı olumlu ifade ediyor musunuz?
Bir inancı olumsuz ifade etmek “ben korkak değilim” şeklinde olur. Ama bir inancı olumlu ifade etmek korkak ve değilim kelimelerini atıp, “ben girişken bir insanım” diyerek olur. Böyle yapılan telkinler NLP metoduna göre beyince daha çabuk kabul edilir. Veya da olumsuz inancın içindeki olumsuz kelimeyi tamamen yok edebiliriz. “korkaklık diye bir şey yoktur. Korkaklık bir hastalıktır.”
Bir inanç gerçekten sizin mi, yoksa başka birisinin mi?
“İnsanlar benden hoşlanıyor” inancı başkalarının inancıdır. Ben hoşlanılacak bir insanım bizim inancımızdır. İnanacağım, olsun gibi “zihinsel güvenilirlikten” uzak inanca yönelik telkinler sizin sorumluluk almanızı önler. Bu tür inançlar kendine güvenin başlangıcı ve direği, zihinsel güvenilirlikten yoksundur.
İnancınız diğer inanç ve hedeflerinizle güçleniyor ve yaşamınızın diğer yönleriyle uyuşuyor mu?
İnanacağımız şeyin şu anda inandıklarımızla desteklenmesi hiç olmazsa şu anki inandıklarımızla çatışmayıp paralel gitmesine dikkat edelim.
İnancımız dinamik olsun, statik inançlarımızı da dinamik yapalım
Zekiyim, güvenilirim, çalışkanım gibi inançlar statik inançlardır. Zihinsel güvenç için tehlikelidirler. Bu tur inançlara uymayan bir kaç durumda zihinsel güvenilirliğimiz sarsılabilir. Bu yüzden bu tür statik inançları dinamik inançlar haline getirmeliyiz. Zekiyim ve her gün daha zeki oluyorum. Çalışkanım ve her gün daha çalışkan oluyorum. Gibi……
Hangi eylemler inancınızı destekler? Bulunuz ve yazınız.
Bir şeye inanmayı istiyorsanız, önce hareketlerinizi davranışlarınızı sanki o şeye inanıyor musunuz şeklinde değiştirmeniz gerekmektedir. Bunu o isi başkalarının nasıl inanarak yaptıklarını gözlemlemeyle başlayabilirsiniz. Bu inançta olan birisi nasıl davranır? Sorusu en güzel ve cevaplandırılması gereken bir sorudur.

3 Ekim 2010 Pazar

Yarın Henüz Yazılmadı!

Günümüzde zaman hızla geçmeye devam ediyor. 2000 yılından bu yana fizik ile metafiziğin bilimsel anlamda birleştiği ve görüş birliğine geldiği noktalar, her geçen gün araştırmacılar tarafından açıklanmakta, konu ile ilgili onlarca belgesel hazırlanmakta, insanlığın görselliğine sunulmaktadır.

Bu yeni oluşumda, kuantum adı verilen yeni enerji alanlarından söz edilmektedir. Bu yeni bilgi hepimizin algılarına girmekte, bizleri farklı düşünce biçimi içine almakta ve farkındalığımızın değişmesine neden olmaktadır. Fark edenlerimiz var, fark etmeyenlerimiz var. Ancak şimdilerde öyle zamanlardayız ki; artık hiçbir şey eskisi gibi değil… Hiçbir şey tesadüf değil… Hiçbir şey göründüğü gibi değil… Anlaşılan öyle ki; her şey artık bizim kurgularımızla olmakta. Bir anlamda senaryoyu yazan da biziz, oynayan da!