Bu Blogu Takip Et

Sayfalar

Translate

26 Haziran 2010 Cumartesi

Nadi ( Nada ) Nedir

NADİ
Nadi kelimesi Nada sözcüğünden gelmektedir. Sanskritce Nada 'boru', 'ses', 'hareket', 'titreşim' ve 'rezonans' demektir. Böylece Nadi 'boru' veya 'kanal' anlamına gelmektedir. Burada Nadi 'biyoenerji kanalı' anlamında kullanılmaktadır. Nadi kan damarı gibi boru biçiminde olan ve biyoenerji geçiren kanaldır. Bunun dışında Nadi kelimesi 'hareketli enerji' anlamına gelmektedir. Nadi hareket eden enerjiyi taşıyan araçtır. Nadi kanalının yalıtılmış elektrik teli gibi 3 tabakası vardır. En iç tabaka Sira, orta tabaka Damani ve en üst tabaka Nadi adlandırılmaktadır.

Eski metinlere Nadi sozcüğü bazen 'akım' anlamında kullanılmaktadır. Bu metinlere göre, bedende yüz binlerce Nadi mevcuttur. Enerji düzeyini görme yeteneğini geliştirmiş insan Nadi kanallarını ışık akımları şeklinde görmektedir. Günümüzdeki bazı kitablarda Nadi sözcüğü 'sinir' veya 'kan damarı' gibi tercüme edilmekte ve anlatılmaktadır. Bu yanlış kavramdır. Sinirler ve damarlar fiziksel boyuta, Nadi ise enerjetik boyuta aittir. Aslında Nadi ince enerjetik maddeden oluşmaktadır. Nadi kanalları sinirlerle bağlantılı olduklarına rağmen aslında enerjetik bedenin bir parçasıdır. Bunun dışında Sanskrit kelimesi Snayu 'sinir' demektir. Nadi, enerji akımını geçiren ince kanaldır. Enerji kanalları fiziksel gözlerle görülemez olduklarına rağmen kan damarları gibi gerçektir. Nadi konusunda eksiksiz bilgiler insan bedeninde hareket eden enerjinin çok boyutlu doğasını anlamağa yardım etmektedir.

Nadi adlanan enerji kanalları Çakra adlanan enerji merkezleriyle bağlıdır. Enerji merkezleri, bedensel ile psikolojik enerjilerin fiziksel düzeyde birbiriyle temasa geçme yerleridir. Prana adlanan evrensel enerji ise bedensel ile zihinsel düzeyi ve zihinsel ile spiritüel düzeyi biribirine bağlayan güçtür. Aslında bedensel, zihinsel ve spiritüel tüm alanlarda birlikte çalışmaktadır. İki tür Nadi mevcuttur:
1. Pranavaha Nadi
2. Manovaha Nadi

Pranavaha Nadi kanallarından evrensel enerji Manovaha Nadi kanallarından ise zihinsel enerji geçmektedir. Genelde Pranavaha Nadi ile Manovaha Nadi kanalları bir arada bulunmaktadır. Bu kanallar özerk sinir sisteminin duyulara ilişkin sinirleriyle bağlantılıdır. Bedensel ile psikolojik düzeyler biribiriyle çalıştığı gibi enerji kanalları sistemi özerk sinir sistemiyle birlikte çalışmaktadır.

Nadi kanalları vasitesiyle enerji tüm bedene yayılmaktadır. Bu kanallar ince enerji düzeyinde yerleşmektedir. İcra ettiği işlevlere göre enerji kanalları farklı isimler taşımaktadır. Minik enerji kanalları Nadika adlandırılmaktadır. Enerji şebekesi Nadi-Çakra adlandırılmaktadır. Enerji kanallarınını varlığı bilim adamları tarafından onaylanmıştır.

Nadi-Çakra şebekesinin doğası ve çalışma prensipleri sinir sisteminden farklıdır. Sinir sisteminde enerji sinirler aracılığıyla yayılmakta, enerji elektrikseldir ve fiziksel/kimyasal temele dayanarak çalışmaktadır. Bu enerjinin fonksiyonları sınırlıdır. Nadi-Çakra şebekesinden akan enerji daha kapsamlı ve etkilidir. Bu enerji daha ince düzeyde çalışmakta, daha üstün güçe sahip ve sinir enerjisini destekleyerek güçlendirmektedir. Bu enerji alanı daha incedir. Bu enerjinin inceliğini belirtmek için Sukşma yani 'ince' terimi kullanılmaktadır. Bu, Patancali'nin Yoga Sutra kitabında anlattığı maddenin Bhuta adlanan üçüncü biçimidir. Enerjinin bu ince yönü Vayu (enerji akımı) da adlandırılmaktadır. Vayu kelimesi Va kökünden gelmektedir. Va sözcüğü 'hareket' demektir. Böylece Vayu kelimesi 'hareket eden' anlamına gelmekedir. Tekniki anlamda Vayu biyoenerjinin aktif hareketli halidir. Bedende 10 Vayu yani 'enerji akımı' mevcuttur. (Yoga: Pranayama – Nefes ve Enerji Kontrolü kitabına bak)

Sinirsel enerjiden daha ince olan bu enerji teknik olarak Nadi adlandırılan enerji kanalları aracılığıyla yayılmaktadır. Nadi kanallarını sinirlerle karıştırmamak için Yoga-nadi terimi kullanılmaktadır. Vayu adlanan 'enerji akımı' sinir itmesinden farklı bir olaydır. Sinir itmesi kimyasal enerji sistemine dayanan eksi elektriksel güç dalgasıdır. Onun hareketi sinirlerle sınırlandırılmıştır. Vayu enerji akımı gizli temel enerjinin açık biçimidir. Vayu akımı Nadi kanallarında devamlı hareket etmektedir.

Nadi kanalları ince enerji boyutuna aittir. Bedende birkaç bin Nadi bulunmaktadır. Bu kanallardan çoğu kalp ve göbek bölgesinden başlamaktadır. Nadi kanalları Kandasthana adlanan iki merkezden başlamaktadır. Bu merkezlerden biri göbek deliği bölgesinde, diğeri ise kalp bölgesinde yerleşmektedir. Sanskrit dilinde yazılmış kitaplar bu kanalların başlangıç ve son noktalarını tüm detaylarıyla açıklamaktadır.

Kalp bölgesinde yerleşen merkez Hridaya veya Hrit adlandırılmaktadır. Hrit merkezi kalp organının içinde değil Suşumna adlanan merkezi enerji kanalının içinde yerleşmektedir. Bu merkez Suşumna kanalının kalp bölgesinden geçtiği yerde bulunmaktadır. Hrit merkezinden enerji kanalları fiziksel organlara ve beyne uzanmaktadır. Bu kanallardan akan enerji çeşitli organları ve beyni çalıştırmaktadır. Hrit merkezi enerji kanallarının çalışmasını desteklemektedir. Çakra teknikleri sayesinde Hrit merkezi aktifleştikte bu merkezde enerji toplanmakta ve Suşumna kanalı canlanmaktadır.

Anüsten on iki parmak yukarı, karın bölgesinde yumurta biçimli Kandasthana adlanan birinci merkez vardır. Bu merkezden 72 000 Nadi tüm bedene yayılmaktadır. Her kanal binlerce minik kanallara dallanmaktadır. Bu kanallar vücuda her yönde nüfuz etmekte ve sayısız işlevler icra etmektedir. Kanallardan akan enerji fiziksel ve zihinsel fonksiyonları desteklemektedir. Enerji kanallarının bedenin yüzeyine binlerce çıkış yerleri vardır.

Sanskrıtce yazılmış Kankalamalini Tantra, Gandharva Tantra ve Todala Tantra kitaplarında 35 000 000 enerji kanalından söz edilmektedir. Şiva Samhita kitabı ise 350 000 enerji kanalından bahsetmektedir. Bunlardan 108 Nadi esas enerji kanalıdır. Bu kanallardan 14 Nadi önemlidir. Bunlardan 3 enerji kanalı çok önemlidir. Çok önemli üç enerji kanalı Suşumna, İda ve Pingala adlandırılmaktadır. Bu üç kanaldan Suşumna en önemlisidir.

Patanjali'nin Yoga Sutraları




PATANJALİ'NİN YOGA SUTRALARI

1.KİTAP - BİR OLMA MESELESİ


1. Om. Aşağıdaki talimatlar Bir olma ilimiyle ilgilidir.

2. Bu bir olma (Yoga) psişik doğanın itaat ettirilmesiyle ve chitta'nın (aklın) dizginlenmesiyle elde edilir.

3. Bu amaca ulaşıldığında, Yogi kendisini gerçek benliğiyle bilir.

4. O ana dek, içsel varlık kendisini biçim ve aktif gelişimlerle tanımlamıştı.

5. Aklın 5 durumu vardır, zevk ve acıya tabiidir; acı verirler ya da vermezler.

6. Bu gelişimler (aktiviteler) doğru bilgi, yanlış bilgi, hayal, pasiflik (uyku) ve hafızadır.

7. Doğru bilginin temeli doğru algılama, doğru yere adanma ve doğru şeye tanıklık etmedir.

8. Yanlış bilgi ise varlığın durumunu değil biçimi temel alır.

9. Hayal, gerçekte varolmayan imajlardır.

10. Pasiflik (uyku), vritti'lerin (5 duyunun algılamalarının) uyuşuk halini temel alır. (Uyku, duyuların algılamamalarını temel alır.)

11. Hafıza, şimdiye dek bilineni devam ettirir.

12. İçsel oluşum olan akla ait bu gelişimlerin kontrolü yorulmaz bir gayret ve bağımlı olmama ile birlikte gelir.

13. Yorulmaz gayret, aklın gelişimlerini düzenlemeye gösterilen sürekli çabadır.

14. Elde edilecek nesne yeterince değerliyse ve ona ulaşmak için gösterilen çaba ısrarla aralıksız takip edilirse, aklın sabitleşmesi (vrittis'in düzenlenmesi) korunur.

15. Bağımlı olmama; dünyevi veya geleneksel olan, burada olan veya gelecekte olacak, tüm arzu uyandıran nesnelere özlem duymaktan kurtulmaktır.

16. Bu, ruhsal varlığın gunalardan veya bu değerlerden kesin bilgi ile özgürleştiği zaman çıkan sonuca bağımlı olmama halidir.

17. Konsantrasyon yapılarak nesnenin dört katlı doğasına; yoklayarak biçimine, ayırt edici birliktelik yoluyla değerine (veya gunasına), ilham yoluyla amacına ve tanımlama ile ruhuna ve o nesnenin şuuruna ulaşılır.

18. Samadhi'nin bir ileri aşaması dış oluşumları sessizleştirerek elde edilmiş tek bir düşünceye odaklanmadır. Bu aşamada, chitta, sadece kişisel tesirlere tepki verir.

19. Burada anlatılan Samadhi doğal olaylarla ilgili (fenomenel) dünyanın bağlarının ötesine; Tanrıların ve onları ilgilendiren somut dünyanın ötesine geçmez.

20. Yogiler önce inançla ve onu takip eden enerji, hafıza, meditasyon ve doğru algılama ile saf Ruhun (Mutlak Olanın) farkını görebilmeye vasıl olarak Samadhi'ye ulaşırlar.

21. Bu aşamaya (ruhsal şuura) ulaşma, isteği kuvvetli bir şekilde canlı olanlar için çok hızlıdır.

22. Bu isteğe sahip olanlar benzer bir şekilde farklıdır; bu istek yoğun, ılımlı (orta karar) ya da hafif olabilir. Doğru ruhsal şuura ulaşma yolunda hala bir başka yol daha vardır.

23. Ishvara'ya yoğun olarak kendini adama ile Ishvara'nın bilgisine ulaşılır.

24. Bu Ishvara, sınırlanmamış, karmadan ve ihtirastan arınmış ruhtur.

25. Ishvara'da tüm bilginin tohumu olan Gurudeva sonsuzluğa açılır.

26. Zaman ile sınırlı olmayan varlık olan Ishvara (Gurudeva) ilksel üstatların öğretmenidir.

27. Ishvara'nın Söz'ü Aum'dur. Bu Pranava'dır.

28. Söz'ün sesi ile ve yansıyan anlamı ile Yol bulunur.

29. Böylece, varlıksal özün (ruhun) farkındalığı gelir ve tüm engeller ortadan kalkar.

30. Ruhun tanınmasıyla ilgili engeller bedensel sakatlıklar, zihinsel durağanlık, yanlış araştırma, dikkatsizlik, tembellik, maddesel bağımlılık, hatalı algılama, konsantrasyonu sağlama yetisinin olmaması, meditatif halin devam ettirilememesidir.

31. Acı, üzüntü, yanlış yönlendirilmiş bedensel fiiller ve yaşam akımlarının yanlış yönü (kontrolü) alt psişe doğasının engelleridir.

32. Engellerin ve engellere eşlik edenlerin üstesinden gelmek için, bir doğruya (veya ilkeye) olan isteğin yoğun olarak uygulanması gerekir.

33. Sempati, şefkat, amacın sabitliği ve zevke ve acıya ya da iyiliğin ve kötülüğün hiç bir biçimine bağımlı olmama ile birlikte chitta'nın huzuru gelir.

34. Chitta'nın huzuru, ayrıca prana ya da yaşam nefesinin düzenlenmesiyle de birlikte gelir.

35. Aklın sabitleşmesi, duyuların algılamasıyla ilişkisi olan konsantrasyonun şu şekilleriyle temin edilir.

36. Işık ve ışığın Parlaklığına meditasyon yapılarak Ruhun bilgisine ulaşılabilir ve huzur sağlanabilir.

37. Alt varlık saflaştırıldığında ve artık düşkünlük göstermediğinde, Chitta sabitleşir ve ilüzyondan özgürleştirilir.

38. Huzura (chitta'nın sabitleştirilmesine), rüyaların verdiği bilgi üzerine meditasyon yapılarak ulaşılabilir.

39. Huzura ayrıca kalbin en sevdiği üzerine konsantre olunarak da ulaşılır.

40. Böylece, (varlığın) farkındalığı sonsuz küçük olandan sonsuz geniş olana genişler ve bilgisi annu'dan (atom veya noktadan) atma'ya (ruha) mükemmelleşir.

41. Vritti'leri (aklın özünün gelişimleri) tam olarak kontrol edebilen kimlikteki kişi, durumu ve farkına vardığına benzerlik meydana getirir. Tıpkı bir kristalin yansıttığı renkleri kendisine alması gibi, bilen, bilgi ve bilinen alan bir olur.

42. Algılayan kişi; sözü, fikri (ya da anlamını) ve nesneyi biraraya getirdiğinde, bu, tarafsız algılama durumu olarak adlandırılır.

43. Hafıza kontrolü elinde tutmadığında, meydana gelen algılama tarafsız olmaz; söz ve nesne aşılır ve sadece fikir kalır.

44. Tarafsız fiili olan ve olmayan akılla yapılan konsantrasyonun bu aynı iki süreci sübtil olan şeylere de uygulanabilir.

45. Fizik olan sübtile ve süptil, Pradhara olarak adlandırılan ruhsal varlık durumuna giden ilerleyici aşamalara yönlendirir.

46. Tüm bunlar tohuma yapılan meditasyonu meydana getirir.

47. Bu üstün düşünme (süper-tefekkür) durumuna ulaşıldığında Yogi, Chitta'nın dengeli sakinliği ile saf ruhsal farkındalığa ulaşır.

48. Algılaması kusursuzca kesindir. (ya da aklı sadece Gerçeği gösterir.)

49. Bu belirli algılama eşsizdir ve rasyonel aklın (kanıt, netice çıkarma ve tümden gelim ile) ortaya çıkaramadığını ortaya çıkarır.

50. Bu diğer tüm izlenimlere karşıdır veya diğer izlenimlerin yerini alır.

51. Bu algılama durumunun kendisi de sınırlandırılmamış (veya diğer izlenimlerin yerini almış) ise, saf Samadhi'ye erişilir.



2. KİTAP - BİR OLMA ADIMLARI

1. Ruh ile birleşme yolunda, fiil Yogası, ateşli bir istekle, ruhsal okuma ve Ishvara'ya adanmadır.

2. Bu üçünün amacı ruhsal vizyonu getirme ve engelleri ortadan kaldırmaktır.

3. Bun zorluk yaratan engeller; avidya (cehalet), kişilik duygusu, arzu, nefret ve bağımlı olma duygusudur.

4. Avidya (cehalet); gelişmemiş, veya ortadan kalkma sürecinde olan, veya üstesinden gelinmiş ya da gelinmemiş diğer tüm engellerin nedenidir.

5. Avidya kalıcı, saf, saadet dolu ve Beni; kalıcı olmayan, saf olmayan, acı veren ve Ben-olmayan ile karıştırma durumudur.

6. Kişilik duygusu, bilginin araçları ile bilenin kimliğinin oluşturulmasına göredir.

7. Arzu zevk veren nesnelere bağımlı olmaktır.

8. Nefret, algılanan herhangi bir nesneden iğrenmektir.

9. Sezgili varoluşa duyulan yoğun arzu bağımlı olmaktır. Bu, her biçimde var olabilir, kendi kendini devam ettiricidir veçok bilge olanlar tarafından dahi bilinir.

10. Bu beş engel süptil olarak bilindiğinde karşı bir akli davranışla yenilebilir.

11. Fiilleri, meditasyon süreciyle atılır.

12. Karma'nın kökü bu beş engeldir ve bu yaşamda ya da gelecekteki bir yaşamda meyvesini vermelidir.

13. Kökler (veya samskara'lar) var olduğu sürece, meyveleri de yaşam, ölüm, ve zevk ve acı veren deneyimler olacaktır.

14. Bu tohumlar (veya samskara'lar) kendilerini oluşturan nedenin iyi veya kötü olmasına göre zevk veya acı üretirler.

15. Aydınlanmış kişi için (üç dünyadaki) tüm varoluş, guna'ların fiillerinden doğan borçtan dolayı acı verdikleri düşünülür. Bu fiiller üç katlı olup; sonuçlar, endişeler ve bilinç altıyla algılanan intibalar doğururlar.

16. Henüz oluşmamış acı geçiştirilebilir.

17. Algılanan ve Algılayanın bir ve aynı olduğu ilüzyonu (acı üreten etkilerin) geçiştirilmesi gereken neden(i)dir.

18. Algılananın üç özelliği vardır; sattva, rajas ve tamas (ritm, hareketlilik ve durağanlık); elementlerden ve duyu organlarından oluşur. Bunların kullanımı deneyimi ve nihai özgürlüğü doğurur.

19. Guna'ların bölümleri (ya da maddenin özellikleri) dört katlıdır; belirli olan ve olmayan, tanımlanabilen ve dokunulmayan.

20. Gören saf bilgidir (gnosis). Saf olduğu halde, aklın aracılığıyla verilen fikir üzerine bakar.

21. Olan herşey ruhun yararına varolur.

22. Yoga'yı (birleşmeyi) başarmış bir kişi durumunda objektif evren bitecektir. Ancak, (objektif evren) henüz özgür olmayanlar için var olmaya devam eder.

23. Ruhun akıl ile ve aklın algıladığı ile birleşmesi, algılanan ve Algılayana benzeyen doğanın anlaşılmasını doğurur.

24. Bu ilişkinin nedeni cehalettir ya da avidya'dır. Bunun üstesinden gelinmesi gerekir.

25. Cehalet, algılanan şeyler ile ilişkide olmamanın sağlanmasıyla son bulur. İşte bu büyük (ruhsal) özgürleşmedir.

26. Mükemmel olarak sağlanmış ayrım ile kısıtlılık durumunun üstesinden gelinir.

27. Bilgi (ya da aydınlanma) yedi kattır ve ilerleme sağlayarak ulaşılır.

28. Yoga tüm safhalarıyla düzenli olarak uygulandığında, ve saf-olmamanın üstesinden gelindiğinde, irfan gelir ve bu da tam aydınlanmaya doğru götürür.

29. Yoga'nın sekiz safhası; Yama Emirleri, Nijama Kuralları, duruşlar ya da Asana'lar, yaşam gücünün doğru kontrolü ya da Pranayama, soyutlama ya da Pratyahara, dikkat ya da Dharana, Meditasyon ya da Dhyana, tefekkür ya da Samadhi'dir.

30. Zarar vermeme, tüm varlıklara doğru olma, çalmama, ölçüsüz olmama ve hırslı olmama yama ya da beş emiri oluşturur.

Joyoga - An Introduction To Yoga With Joy Nielen- Groen

Joyoga - An Introduction To Yoga With Joy Nielen- Groen



JOYOGA


RapidShare: 1-CLICK Web hosting - Easy Filehosting
RapidShare: 1-CLICK Web hosting - Easy Filehosting
RapidShare: 1-CLICK Web hosting - Easy Filehosting
RapidShare: 1-CLICK Web hosting - Easy Filehosting
RapidShare: 1-CLICK Web hosting - Easy Filehosting
RapidShare: 1-CLICK Web hosting - Easy Filehosting
RapidShare: 1-CLICK Web hosting - Easy Filehosting

Alternatif Tıp,tamamlayıcı tedavi,şifalı bitkiler,şifa,reiki,yoga,taşlar,
meditasyon,biyoenerji,fitoterapi,tıp,sağlık

Depresyon VE Yoga

DEPRESYON VE YOGA

İnsanlar mutluluk arayışıyla yaşamlarını sürdürür ancak çok azı erişir gibi görünür.

Kendilerini mutlu edeceğini düşündükleri aktivitelerle oyalanır– televizyon, sinema, spor — fakat kısa bir süre bulunabilse bile sürekli mutluluk duygusu yakalayamazlar…

İnsanlar güç, statü ve materyal de mutluluk ararlar. Bunun karşılığında birçok kişi korku, nefret,başarısızlık, yetersizlik, güvensizlik, ülser, kalp krizi, akli bozukluklar gibi şeylerden muzdarip olur…

Aslında hayatta mutluluğa ve hayata karşı pozitif ve dışa dönük bir tutum basittir, o kadar basit ki aslında insanlar onu hiç denemezler ve hatta düşünmezler bile...

Cevap: Farkındalığınızı arttırmak, zihnin sonsuz derinliklerine dalmaktır. Daha önce deneyimlediğiniz diğer huzur türlerini aşacak huzuru bulacağınız yer burasıdır. Zihninizi tanıdığınızda tüm küçük şeyler ve tartısmalar önemlerini yitireceklerdir. Hala dünyada yaşayacak ve işinizi yapacaksınız, diğer insanlarla etkileşeceksiniz fakat devamlı bir tatmin durumu hissedeceksiniz. Çoğu insanın saplandığı yüzeyselliklerle değil, anlamı olanla etkileşimde olacaksınız.


İnsanın en büyük problemlerinden biri değişikliğe adapte olamamasıdır. Yüzyıl önceye kadar ve hatta şimdi de teknolojik bir toplum geliştirmemiş ülkelerde bu bir problem değildi zira yıldan yıla neredeyse hiç değişiklik olmuyordu. Ancak teknolojik toplumlar devamlı bir değişim hali içindeler. Değişimler zihnin onlara adapte olma hızından daha hızlı şekilde meydana geliyor. Sonuç, kişiye göre değişen, küçük ya da büyük ölçekte zihinsel rahatsızlıklar. Psikoloji bu problemi gördü ve değişiklikle yüzleşme kapasitesi geliştirmenin kesin yolu olarak Meditasyonu önermekteler.

Birçoklarımızın hayatta gerçek bir mesleği, bazı şeyleri yapmak için doğal bir yeteneği vardır fakat bunları bilmediğimizden, bunları hiç yapmayız . Bir bakıma devamlı bir düş kırıklığı hali içersindeyizdir. Bu potansiyeli dışa vurabilirsek artık kendimizi gerçekleştiren, yaratıcı ve mutlu hayatlar yaşarız. Metot meditasyon yoluyladır. Bu şekilde iç varlığımızı bulabilir ve sonra bunun doğuştan gelen doğasını uygulayabiliriz. En iyi olduğumuz şeyi yapmaya başlayabiliriz.

Dış olguları yaşamalıyız zira bu hayatın bir parçasıdır. Fakat dış hayatımızı iç hayat ile beslemeliyiz. Bu şekilde materyal hayatın tadını daha fazla alırız. Şu anda birçoğumuz bilgisizce neredeyse tamamen dışa dönük bir yaşam sürmekteyiz. Meditasyonun amaçlarından biri de bilincimizi dışarıdaki dolambaçlardan kısa bir süre için bile olsa almak ve onu içimize yönlendirmektir. Amaç iç yaşama küçük bir bakış atmak ve sonunda onu dış hayatla bağlamaktır. Bu bağlantı hep vardır ama biz bu gerçeğin hiçbir zaman bilincinde değilizdir. Meditasyon bizi bu bağlantıya bilinçli yapar ve mutluluk ve huzura götürür.

Meditasyon karamsarlık, depresyon ve benzerleri gibi insanların hayatın normal bir parçası olarak kabul ettiği zihin durumlarını etkisiz hale getirmenin kesin yoludur. Psikologlar bile artık buna inanmaktalar ve psikoloji alanında modern ileri düşünürler bu fikri ortaya koyarlar. Yoga gibi onlar da artık insanın normal durumunun sürekli bir mutluluk ifadesi olduğuna inanıyorlar. Meditasyon moralini kontrol altında tutmak, olumsuz durumları ortadan kaldırmak ve yerlerine iyi hissetme durumları koymak için herkes tarafından kullanılabilir. Böylece amaç var olan kompleksleri, fobileri, önfikir yüklü zihinsel programı kırmak ve yerine arınmış zihinsel programı yerleştirmektir

Vücudun dövüş ya da kaç savunma mekanizması

Vücudun dövüş ya da kaç savunma mekanizması sempatetik sinir sistemi ve adrenal bezleridir. Sempatetik sinir sistemi ve adrenal bezlerinin aktiviteleri bayağı bir süredir bilinmektedir; bu iki sistem birbirini tamamlar. Stres, tehlike veya korku anında adrenal bezleri vücudu dövüş ya da kaça hazırlayan adrenalin adında bir hormon salgılar. Bu vücudu daha etkin hale getirir. Kalp atış hızı artar, nefes alış sıklığını artar, görüşü, duymayı vs. keskinleştirir ve aynı zamanda sindirimsel işlevleri baskılanır ki tehdit eden durumla yüzleşirken enerji daha faydalı şekilde kullanılabilsin. Bu sistem kısa süreli tehlikeler içindir. Daha uzun süren tehditler için sempatetik sinir sistemi olayı devralır ve vücudu sürekli daha yüksek güç seviyelerinde tutar. Ancak bir an gelir ve tehdit geçtiğinde vücut fonksiyonları normal aktivite seviyelerine geri döner.

Stres dolu, rekabetçi, modern yaşam şekli ise öyledir ki insanlar neredeyse devamlı olarak dövüş ya da kaç durumuna hazır durumda yaşarlar. Bu, patron korkusundan, arkadaş ve komşuların gözünde değer kaybetmekte korkusundan, kira ve faturaları ödeyememe korkusundan vs. olabilir. Bu şartlar altında, kişi devamlı gergindir, ruh halinde büyük dalgalanmalar olur ve neredeyse devamlı bir tatminsizlik ve genel mutsuzluk hali yaşar. Vücut da hastalığa direnme kabiliyetini yitirir.

Birçok kişi hayatlarının büyük bölümünde gergin olmadıklarını söyleyebilir veya düşünebilir. Bazıları için bu doğru olabilir fakat çoğu kişi için bilimsel testler göstermektedir ki neredeyse sabit bir şekilde gerginlerdir fakat bunun farkında değillerdir. Değişik şartlara tepki olarak, bunların önemsiz sonuçları olacak olsa bile, kaslarını kasarlar, gözlerini kısarlar, tırnaklarını yerler veya bunun gibi şeyler… Bu şekilde hareket etmek öylesine alışkanlık olmuştur ki , hareketleri yaptıklarının farkında değillerdir…

Bu huy edinilmiş tepkiler psikosomatik hastalıkların habercisidir. Biri bu gerginlikleri gösterdiğinde, bilse de bilmese de kendini aslında dövüş ya da kaç tepkisine hazırlıyordur; sempatetik sinir sistemi ve adrenal bezlerinin varoluş sebebi olan tepkiye. Bu faaliyetler dış görünüşte küçük ve önemsizdir ancak içerde kalp atışı ve kan basıncında vs. değişikliklerin meydana geldiğini işaret eder. Adrenal ve sempatetik sistemin bu uzayan uyarımı, medeni rahatsızlıklar denen yüksek tansiyon, diyabet, koroner trombosis, peptik ve duodenal ülserler ile birçok ruhsal rahatsızlık, ayrıca sırt ağrıları, cilt problemleri, kas çekmeleri ve bir dizi diğer rahatsızlığa yol açar.

Bu rahatsızlıkları dengelemek, önlemek ve iyileştirmenin kesin olan tek yolu her gün vücut ve aklı tamamen gevşetmektir. Uyku tabii ki her zaman ki yoldur fakat çoğu kişi o kadar gergindir ki uyku sırasında bile gevşeyemezler. Uyku, genel olarak, adrenal ve sempatetik sistemin fazla kullanılmasının zararlı etkilerini ortadan kaldırmak, gevşemek ve dengeye kavuşmak için yetersizdir. Vücut süreçlerinin nihayet kendilerini yenileyip edip normal aktivite seviyelerine dönmeleri sadece derin gevşeme sırasında olur. Meditasyon bunu yapmanın bir yoludur. Bir bakıma meditasyon ,sempatetik sinir sistemi ve adrenal bezlerin karşıtı, bunlara karşı bir denge unsuru olarak görülebilir. Modern hayatın her derde deva ilacıdır. Bütün akıl-vücut kompleksinin pozitif sağlık kazanmasının kesin bir yoludur.

Sadece gevşemeyi öğrenmek zorunda değil ayrıca çevremize tepkilerimizi de değiştirmeliyiz. Her kişinin mutluluğu çevre ile uyumlu hale gelmesine ve entegrasyonuna bağlıdır, çevreden devamlı korku içinde olmaya değil. Akıl-vücut sistemi yeniden programlanmalıdır ki her mümkün olan durumda kana adrenalin püskürtülmesin. Aklımızı ve vücudumuzu tepki değişik olacak şekilde yeniden programlamalıyız ki gevşeyelim, mutlu olalım ve farkındalık seviyemizi yükseltmeye başlayalım.

Siddha ( Siddhasana ) Bilgelik Oturuşu Hakkında

Çalışmanın kelime anlamına baktıgımızda " siddha " , ( bilgece, birşeyi kısmen his etmeye başlamak ) , gibi anlamlara geldigini görmekteyiz, buna görede siddha-asana adını anlamlandırdıgımızda " bilgelige ulaşmak için oturmak, bilgelik oturuşu " olarak adlandırabiliriz

Bacakların çapraz vaziyette oldugu tüm oturuş şekillerinde kalp ve akcigerler üzerine olumlu ve kuvvetlendirici bir etkinin meydana geldigi, bu organların kuvvetlendikleri tesbit edilmiştir, fakat bu etkinin nedeni bilimsel olarak çözülmüş degildir.


Siddha-asana pozisyonu düzenli çalışıldıgı takdirde yürüyüş ve ayakda duruş bozukluklarını ortadan kaldırmaktadır. Vücudun güç birikimini artırmakda, güç işleri başarma azmini tetiklemekde, zayıflamış olan seksüel dürtüleri kuvvetlendirmekde.

Meditasyon çalışmalarında yogunlaşmanın kolay gerçekleşmesini ve muhafaza edilmesini saglamaktadır. Ayrıca, enerji çalışmalarında kapalı bir devre oluşturup enerjinin vücut dışına çıkmadan, vücudun içinde dolaşabilmesini temin etmektedir.

Belkide bu nedenle Hatha - Yoga - Predipika' da onun önemli bir oturuş olduguna deginilir ve bu çalışmanın kişiye özgür olmanın yollarını açacagı, vücut içinde yer alan Nadi kanallarını temizliyecegi söylenir



Döşeme üzerine oturalım.

Sag ayak topugunu apış arasının ( prenium ) önüne gelecek şekilde yerleştirelim.

( Ayak sırtının yere, ayak tabanının yukarıya bakmasına dikkat edelim )

Sol ayagımızı sag ayagın üzerine koyalım

( Ayak tabanının yukarıya bakmasına, ayak sırtının diger ayagın tabanına oturmasına, topukların üst üste gelmesine, aşık kemiklerinin üst üste gelmemesine dikkat edelim )

Ellerimizle dizlerimizi kavrayalım

Omurgamızı dik hale getirelim

Burnumuzdan düzenli nefesler alalım



Alternatif Tıp,tamamlayıcı tedavi,şifalı bitkiler,şifa,reiki,yoga,taşlar,
meditasyon,biyoenerji,fitoterapi,tıp,sağlık

Yoganın Tanımları - Yoga Biçimleri



Yoga bir çok farlı dalları olan bir bilimdir.
Yoga çeşitli din mensuplarınca uygulanmakla birlikte, hiçbir dinsel unsuru konu edinmeyen, çeşitli derinliklerde trans hallerinin, içe dönme halinin, “değişik şuur hallerinin sözkonusu olduğu bir nefsini denetleme sistemidir.
Yoga maya aleminin (yaşadığımız, aldatıcı illüzyonlardan ibaret olan dünya) ötesindeki birtakım hakikatlere ulaşmayı amaçlayan ve bu nedenle maya aleminden duyumlarımla gelen aldatıcı etkilere kapıları kapatarak duyum sınırları ötesindeki aşkın realitelere ulaşmaya çalışan mistik bir yoldur.
Yoga eşyayı (nesneleri) göründükleri gibi değil de, oldukları gibi görebilmeyi amaçlayan, bu amaçla aşama aşama yükselen şuur hallerinin deneyimlendiği spiritüel bir eğitimdir ki, bu aşamalar şuurun iç realiteye yönelmesinden yüksek şuur haline (samadhi) varıncaya değin 7 aşamadan oluşurlar.

Yoga-Sutra’lar ve yedi aşama

Yoga hakkındaki en eski metinler Patanjali adlı yoginin yazdığı Yoga-sutra'lardır. Patanjali’nin kim olduğu ve bu metinlerin ne zaman yazılmış olduğu halen tartışmalı bir konudur. Yoga-sutralar 4 bölümden oluşur:
Samadhi halini ve ilkelerini açıklayan bölüm.
Samadhi haline ulaşma araçlarını ve disiplinlerini açıklayan bölüm.
Psişik (paranormal) yetenekleri (siddhis) açıklayan bölüm.
Kurtuluştan (aydınlanma) söz eden bölüm.
Patanjali’ye göre, sekizinci aşama olan Samadhi’ye ulaşabilme yolundaki 7 aşama şunlardır:
1- Yama: Ahimsa, Satya, Asteya, Brahmacarya, Aparigraha olmak üzere beş bölümden oluşur.
2- Niyama: Sauca, Santosa, Tapa, Svadhyaya, Isvarapranidhanat olarak beş bölümdür.
3- Asana: Bedensel dururuşları içerir.
4- Pranayama: Çeşitli, solunumu denetleme yöntemlerini içerir.
5- Pratyahara: Algıların denetlenmesi demektir.
6- Dharana: Meditasyon nesnesine odaklanmayı belirtir.
7- Dhyana: Zihnin tam olarak denetim altına alınması demektir.
SAMADHİ ise,özne ile nesnenin ya da, gözleyen ile gözlenenin bir olması demektir. Samadhiye varınca Y O G A tamamlanmış olur.

Yoga Biçimleri

Hindistan'ın kutsal kitabı Bhagavad Gita'ya göre yoganın çeşitli uygulamaları vardır. En çok ilgi toplayanlar: Jhana Yoga, Karma Yoga, Bhakti Yoga, Mantra Yoga, Raja Yoga, Tantra Yoga, Kriya Yoga, Swara Yoga ve Hatha Yoga (İzer, Müheyya; Çağdaş Yoga).
Başlıca Yoga biçimlerinin Tanımları:
Bhakti-Yoga: İlahiliğe sevgi ve tapınmayla erişmeyi önerir.
Hatha-Yoga: Aslında bir yoga biçimi değildir. Batı’da yanlış algılanmıştır. Yalnızca Raja-Yoga’nın bir tekniğidir. Üstün şuur hallerine hazırlık uygulamalarından ibarettir. Çeşitli arınma egzersizlerine ve bedensel pozisyonlara dayalı bir tekniktir. Batı’da daha ziyade fiziksel sağlık amacıyla uygulanmaktadır.
Jnana-Yoga: Bilgi yolu olarak kabul edilen Jnana-Yoga, aşkın realitelere, aydınlanmaya bilgi ve zihinsel analiz yoluyla ulaşmayı önerir. Bu sistemde gözlem, çalışma ve deneyim yoluyla kazanılmış bilgiler hakkında meditasyon yapılır.
Karma-Yoga: Diğerkamca hizmet yolu olarak kabul edilir. Karma-Yoga kişinin görevlerini yerine getirmesini, bununla birlikte yerine getirdiği görevlerden bir karşılık beklememesini, yani yaptığı hareketlere ve sonuçlarına ilgisiz kalmasını önerir.
Mantra-Yoga: Mantralar kullanan bir sistemdir, dua ve ses yolu olarak kabul edilir.
Raja-Yoga: En metafizik yoga olarak kabul edilir. Kimilerince bu, aydınlanma yolundaki diğer bütün yoga yollarını kapsar. Konsantrasyon, nefes denetimi, bedensel pozisyon, meditasyon ve kontamplasyon aracılığıyla zihni denetleme olarak tanımlanır.
Kundalini-Yoga: Kundalini gücünü uyandırmaya ağırlık verir. Bu amaçla bedensel pozisyonlardan ve mantralardan yararlanır.
Laya-Yoga: Kundalini gücünü uyandırmak amacıyla, meditasyon, nefes denetlemesi, mantralar, vizüalizasyon ve bedensel pozisyonlar kullanan yol olarak tanımlanır.
Ölüm Yoga’sı: Tibet’te uygulanan bir yoga biçimidir. Kişinin imajinasyonunu,duygu ve düşüncülerini denetleyebilmesi amacına yönelik bir disiplin içerir. Bu yogada yapılan deneyimler, Tibet yogilerine göre kişiyi ölüm-ötesine de hazırlar, yani kişiye ölüm sonrası yaşamında büyük kolaylık sağlar.

Yoga'nın Amacı

Farklı yoga türlerinin amaçları hemen hemen birbirinin aynıdır: İnsanı "esir" eden duygu ve düşüncelerden kurtararak yücelmesine yardımcı olmak

Gerçek Yogiler

Batı’da yoga biçimlerinin oluşmasında ve yayılmasında en büyük etki Teozofi Cemiyeti’nin yanı sıra, Ramakrishna, Sri Aurobindo, Ramana Maharishi ve Yogananda adlı Hintli mistiklerden gelmiştir. Yoga felsefesinde psişik yetenekler elde etmek gibi bir amaç yoktur. Yani psişik yetenekler amaç değil, sonuçtur. Yogi sözcüğü yoganın Batı’da ilk geçişi sırasında yanlış kavranmış bir sözcüktür. Batı’da yogi denildiğinde ilk zamanlarda, genellikle vücuduna garip şekiller verebilen, birtakım gösteriler yapan, saçı sakalı ve tırnakları uzamış, temiz olmayan insanlar akla gelmekteydi. Kimilerine göre bu imajın yaygınlaşmasına neden olanlar yoganın şarlatanlarıdır. Aslında Yogi adı Asya’da hazırlık aşamalarını çoktan geçmiş, zihinsel deneyimin ileri aşamalarına başlamış kimselere verilen bir addır. Asya’nın çeşitli ülkelerinde rastlanan bu gerçek yogiler, ıssız dağlarda ve ormanlarda inzivaya çekilmiş, dinle ilgilenmeyen, mal mülk edinme ve evlenme gibi hedefleri olmayan, az yiyen, az konuşan, az hareket eden, çeşitli uygulamalarla nefsini terbiye etmeye çalışan, şiddete karşı olan kimselerdir. Uzmanlar yoganın yanlış tanıtılmasının halen sürdüğüne, günümüzde, Hint’te değerli biri olamayacaklarını anlayan ve bu yolu gereğince bilmeyen pek çok Hintli’nin farklı ülkelere göç edip mürit grupları edindiklerine ve yoganın çıkar amaçlı olarak kullanılabildiğine dikkat çekmekteler. Oysa Asya’daki gerçek yogiler mala mülke değer vermeyen, henüz kendisinin kurtuluşa ermemiş olduğunu bildiğinden öğrenci edinmek için de bir çaba göstermeyen kimselerdir.

Kökenleri ve Tarihi

Geçmişi, genellikle 4000 yıla tarihlenen yoga, Alman Profesör Max Mueller'e göre 6000 yıla dayanmaktadır. Faklı kaynaklar yoganın çıkışını daha bile eskiye tarihlemektedirler. Avrupa'da ise yoga, 40-50 yıldan bu yana ciddi anlamda tanınmaktadır. Bunun nedeni bilimin, yogilerin (yogayı uygulayanların) binlerce yıl önceki bulgularının doğruluğunu ancak bugün kanıtlamakta olmasıdır. Yogayı ilk kimin uyguladığı tam olarak bilinmiyor. Yoga, geçmişte, kulaktan kulağa, üstaddan öğrenciye aktarılan bir bilimdi (İzer, Müheyya; Çağdaş Yoga).
Meditasyon halindeki ilk Yogi imajları yapılan kazılarda 6-7 bin yıl önce yaşandığı düşünülen Indus Vadisi Uygarlığında tespit edilmiştir. Yoga'nın yer aldığı ilk yazılı kayıtlar M.Ö. 1500-1200 yılları arasında kodifiye edilen Rig Veda'da yer almaktadır. Rig Vedalar şifahen aktarıldığından Yoga'nın ortaya çıktığı zaman dilimini kesin olarak tayin etmek imkansızdır. İlk yoga metini yoganın babası Patanjali tarafından yaklaşık M.Ö. 200 yılında yazılmış, bu yoganın ilk üstadıdır ve metinde kişinin zihnini sükunete kavuşturması ve sonsuza katılması için gereken "sekiz kol/basamak" ile Yoga tarif edilmiştir.
Yoga'nın ilkeleri ve hedeflerinin ilk kez tam tarifi M.Ö. 8 ve 4. yüzyıllar arasında derlenen Upanişadlarda bulunmaktadır. Upanişadlarda harici tanrılara sunulan kurbanlar ve seremoniler yerini dahili kurban ve Yüce Varlıkla (Brahman veya Mahatman olarak işaret edilir) ahlaklı olmak, nefsi zapt etme ve zihnin talimi yoluyla bir olma haline bırakan bir anlayışa bırakmıştır.
Patanjali'nin Yoga Sutralarındaki klasik yoga, altı "orthodox" (Bu ifadeyle Vedaların otoritesinin kabulü anlaşılır) darshana (Hindu felsefe okulları)'dan biridir. "Yoga" olarak bilinen Hindu felsefe okulunun kökeni yine Hindu felsefe okullarından olan Samkhya ile Upanişadlardadır.

Yoga ve Din

Yoga bir Din değildir, kişinin bedeni, zihni ve ruhunu birleştirmesine yarayan eski bir bilimdir; yoga sözcüğü de zaten birlik anlamına gelir. Batılılar birlik kavramının yerine bütünlük sözcüğünü kullanabilirler. Yoga duruşları bedeni iyileştirmek ve gençleştirmek, güçlü duyguları sakinleştirmek ve zihni berak bir hale getirmek için geliştirilmiştir, duruşlar yanlızca bu amaçla yapılabilir. Bununla birlikte, çalışmanın gerçek ürünü meditasyon olduğu kabul edilir (Kelder, Peter; Tibet'in Gençlik Pınarı, ikinci kitap)
Hindu, Budist ve Jain geleneklerinde yoganın manevi/ruhsal hedefleri yoganın bir parçasını oluşturduğu dinlerden ayrılabilir görülmektedir. Bazı yogiler dini daha çok kültür, değerler, inançlar ve ritüeller, yogayı da daha çok kendi kendini gerçekleştirmek (self-realization)yani yüce hakikatin doğrudan deneyimi olarak görerek din ile yoga arasında süptil bir ayırım yaparlar. Sri Ramakrishna dini kabuk doğrudan deneyimi ise öze benzetmektedir. Her ikisine de ihtiyaç vardır "fakat eğer kişi öze ulaşmak istiyorsa kabuğu aşmalıdır".



Alternatif Tıp,tamamlayıcı tedavi,şifalı bitkiler,şifa,reiki,yoga,taşlar,
meditasyon,biyoenerji,fitoterapi,tıp,sağlık

Gençlik ve güzelliğin 5 altın prensibi



Gençlik ve güzelliğin 5 altın prensibi


1- Doğru rahatlama

2- Doğru nefes

3- Doğru beslenme

4- Doğru egzersiz

5- Pozitif düşünce