Bu Blogu Takip Et

Sayfalar

Translate

19 Mayıs 2011 Perşembe

Kötü Kedi Şerafettin Serisi İndir Kötü Kedi Şerafettin Tüm Seri - 4 Cilt Pdf Tek Link indir



Kötü Kedi Şerafettin'i Okumadan Gerçek Fırlama Olunmaz!
Okunması Gereken 100 Temel Eser İçinde Şerefettinin Özel Mücadelesi Sonucu İlk Sıraya Yerleşmitir #1
İnsanlar Kendi İstegiyle Bu Eseri Beyinlerine Nakış Gibi Kazıdıgı için Şerafettin Tarafından Beyine Zorla Sokulmaya Gerek Duyulmamıştır!?!
Hadi Şerafettini Kızdırmayın Sonunu Biliyorsunuz

Okan Bayülgen Muhabbet Kralı 30.Mart.2010 Konusu : Aşk ♥

Okan Bayülgen Muhabbet Kralı 30.Mart.2010 Konusu : Aşk ♥ ♥







Aşk üzerine neler yazıldı neler çizildi... Aşkın Metafiziği’nden popüler kitaplara, ilkçağlardan günümüz kadar aşk her zaman incelenen bir konu oldu.

Okan Bayülgen’in Sevil Atasoy’la birlikte sunduğu “Muhabbet Kralı” bu gece de yine renkli, yine farklı.

Muhabbet Kralında Aşk konuşulacak...
♥ Aşkın "Gizemli" Yolculuğu


14 Mayıs 2011 Cumartesi

Transparent PNG - PNG Resimler - Transparent PNG Resimleri

Portable Network Graphics
PNG, "Taşınabilir Ağ Grafiği" anlamındaki (Portable Network Graphics) 'in kısaltmasıdır ve kayıpsız sıkıştırarak görüntü saklamak için kullanılan bir saklama biçimidir. PNG biçiminde paletli ya da gerçek renkte görüntüler seçimlik bir saydamlık kanalıyla saklanabilir.






Transparent PNG - PNG Resimler - Transparent PNG Resimleri
























Osmanlı Müziği - Osmanlı Müziği hakkında

Osmanlı Müziği


Mozart ve Beethoven’a esin kaynağı olan Osmanlı müziğinin sırrı; günümüze ulaşamamış onlarca çalgının hoş tınılarıydı...
Osmanlı toplumunda müziğin çok önemli bir yeri vardı. Ve saray, diğer sanatlara verdiği desteği, müzikten de esirgemiyordu. Topkapı Sarayı, bir konservatuvar gibiydi. Burada gerek kadınlar, gerekse erkekler yoğun müzik eğitimi alıyorlardı. Cariyelerin her biri, bir çalgıyı çok iyi öğreniyor, ayrıca şarkı söyleme ve dans eğitimi görüyordu. Öyle ki, bir erkek çalgısı olan ‘trompet’i çalmasını öğrenen cariyeler bile vardı. Erkekler ise, saray mektebi olan Enderun’da alıyorlardı müzik eğitimlerini. Örneğin, bu okula genç yaşta girip, burada yirmi yılını geçiren Polonyalı Albertus Bobovius’un Türk Müziği’ne büyük katkıları olmuştur. Türkiye’de Ali Ufkî Bey adını alan ve sarayda tercümanlık yapan Bobovius, Türk Müziği’nin 544 eserini Avrupa notasıyla yazıya geçirmiştir. Günümüzde bu eserler, onun notası sayesinde seslendirilme olanağını buluyor.
Görsel Konserler

10 Mayıs 2011 Salı

1000 yıllık tarikat geleneği

1000 yıllık tarikat geleneği




Türklerin Anadolu coğrafyasına hâkim duruma geldikleri 12. ve 13. yüzyıllardan itibaren bölgede tasavvufî yapılanma da başlamıştı. Türk etkisinin arttığı bu dönemden itibaren Doğu’dan ve Batı’dan gelen mutasavvıflar Selçuklu ve Osmanlı dünyasının manevî hayatını olduğu kadar siyasî bağlantılarını da şekillendirmişti. 1940’lardan itibaren ise Türkiye’nin farklı bölgelerinde ortaya çıkan cemaatler adlarını duyurmaya başlamışlardı. 1960’lardan itibarense artık gündemde cemaatler vardı. Tasavvuf

8 Mayıs 2011 Pazar

İlişkiyi Şifalandırma- Anima Animus Meditasyonu

İlişkiyi Şifalandırma- Anima Animus Meditasyonu
Bir çoğumuz için “Karşı Cinsle İlişkiler” en çok zorlandığımız alandır…

İlişki kurmakta ve devam ettirmekte problem yaşamakta veya bir türlü istediğimiz ve beklediğimiz o “doyumlu” ilişkiye ulaşamamaktayız… Yaşadığımız ilişkide ise hiç de mutlu değiliz… Ya devamlı partner değiştiriyoruz… Ya da hiç partnerimiz olmuyor…


Çarşamba akşamı, çoğumuzun yaşamakta olduğu “özel ilişki” konusuna çok farklı bir bakış açısından bakacağız… Ve içimizdeki Anima ve Animus ile tanışacağız… İçimizdeki Eril ve Dişil enerjilerin yansıtma dinamiğimizi fark edecek, terazimizin dengesinin niçin kaymış olduğunu hep birlikte göreceğiz… Ve, “Nasıl” düzeltebileceğimizi anlayacağız…

Her erkeğin içinde dişil, her kadının içinde eril özellikler mevcuttur. Her kadının bilinçaltında Animus (eril yön), her erkeğin bilinçaltında Anima (dişil yön) vardır. Bu yönlerimizin tam olarak farkında olup onları bir denge içine tutabilirsek içsel bir bütünlüğe ulaşırız. Eril ve dişil yönlerini kendi ruhuna entegre edememiş ve bunları dışarıda arayan kişilerin ilişkilerinde sorun yaşayacakları kesindir. İlişkimizin kaderi her zaman kendimizde ve bilinçaltımızdaki Anima ve Animus’ta saklıdır.

Çalışmamıza öncelikle içimizdeki Anima ve Animus’un ne olduğunu, nasıl bizim karşı cinsle olan tüm ilişkilerimizi etkilediklerini anlayacağız. Bunun ardından, içimizdeki dişi ve erkek enerjisini dengelemek ve eril ve dişil yönümüzle barışmamızı sağlayacak bir denge meditasyonu yapacağız… En sonunda da içimizdeki Anima ve Animusu birleştirerek aralarında kutsal bir bağ oluşturacağımız derin bir ritüel gerçekleştirerek yoğun bir sevgiyi deneyimleyeceğiz.

Bu meditasyon ile hem kendimiz şifalanacağız, hem de ilişkilerimizi şifalandıracağız… Bir kez daha tüm gücün ve mucizenin kendi içimizde olduğunun farkına varacağız.

Hayata benzeyen bir filmde mi rol almak yoksa filme benzeyen bir hayat mı yaşamak isterdiniz?

Kuantum Drama -

Hayat, -bir bakıma- bir sinema filmi gibidir. Sinema mı hayata benzer yoksa hayat mı sinemaya, hala tartışılıyor. “Hayatım gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçti” deyişi de hayatın sinemayla olan ilişkisinin toplum tarafından nasıl özümsendiğinin bir göstergesidir. Eğer hayatı bir filme benzetirsek, her an “sahneleri” ve her gün “sekansları” oluşturur. Biz, çoğu zaman fark etmesek de mükemmel bir kurguya sahiptir. Hepimiz, adına “hayatım” dediğimiz bir filmin içinde oynarız.
Bu filmde bizim dışımızda daha birçok “oyuncu” vardır. Değişik mekanlarda, değişik kostümlerle ve değişik makyajlarla süsleriz bu filmi. Ve her birimizin biricik rolleri vardır. Bu roller, doğduğumuz andan itibaren bize bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde sufle edilmeye başlanır. Ve bir zaman gelir ki, senaryoda hata ya da eksik aramaya başlarız. Çünkü biz aslında başka rolleri kendimize yakıştırırken senaryo buna engel olur. Ya da bazen oynadığımız rolden memnunken bir anda senaryo değişiverir. Bunun nedeni, genellikle, kendi filmimizi başkalarının yönetmesidir. Halbuki herkesin kendi filmini yazmaya, oynamaya ve yönetmeye hakkı ve becerisi vardır.

Kuantum Drama sayesinde, kişinin aile yaşamının “drama”sı sahnelenir. Aile içindeki tüm ilişkiler, perde arkasında kalan ve bu ilişkileri etkileyen durumlar, duygular, biçilmiş roller ve beklentiler ortaya serilir. Danışan, dramanın dışında kalır ve belki de hayatında ilk defa önünde sahnelenen bu oyunu dışarıdan izleme şansını elde eder. Anne-baba ve atalardan taşınan inançlar, duygular, roller, yükler, sorumluluklar ve ağırlıklar fark edilir, iade edilir ve kişi özgürleşir. Bu özgürleşme sayesinde kişi, hayatında belki de ilk defa kendi kaderinin yolunda gitme cesareti bulur. Birçok katılımcının “mucize” olarak adlandırdığı bu teknik, onların hayatlarında inanılmaz sıçramalar yapmalarına imkan sunmuş ve şifa bulmalarına yardımcı olmuştur.

Peki, siz hayata benzeyen bir filmde mi rol almak yoksa filme benzeyen bir hayat mı yaşamak isterdiniz?

Elimdeki senaryodan memnun değilim ve ben kendi hayatımın yönetmeni olmak istiyorum diyorsanız “Kuantum Drama” çalışmasını deneyin.

Dramalarda “oyuncu” olarak katılım sağlamak isteyen kişiler için de faydalıdır. Zira onlar da “yaşamak” ile “oynamak” arasındaki farkı fark ederek, hayatlarında farkındalık yaratma şansı elde ederler.