
Kadının ayağı bağlı; istediği her saatte mesela gece yalnız çıkıp yürüyemiyor bile… Kadının ayağı bağlı; toprağa çıplak ayak basacak yer bulamıyor; ayaklar ayakkabılara bağlı.
Kadının bedeni bağlı; kimi zaman bir çarşaf ardında saklı kimi zaman seksi-yapay görüntülerin ardında saklı.
Kadının gözü bağlı; göremiyor üzerindeki baskıyı, alışıyor hatta üzerindeki baskıya, hatta kimi zaman kendi kapıyor gözlerini boyun eğiyor baskıya…
Kadının bedeni özgür değil. Çekiştiriliyor dört bir yandan.
Peki insan – kadın, önce ruh olduğunu bilse, bunu yaşasa kim ve nasıl onun bedenine zincir vurabilir?
Çünkü ruhun kendi zaten özgür ve kadın özgür ruh olduğunu idrak etse; ne ruhuna ne de bedenine hiçbir şeyin ve hiç kimsenin zincirler vuramayacağını bilir.
Ve hangi özgür ruh, kendine veya çevresine yapılan hangi baskıya hangi haksızlığa tahammül edebilir ki?