Bu Blogu Takip Et

Sayfalar

Translate

5 Aralık 2025 Cuma

“Yara aldığın yer, ışığın içeri girdiği yerdir.”

Birkaç gün önce yine içimde bir yerden Mevlana’nın sesi geldi:
“Yara aldığın yer, ışığın içeri girdiği yerdir.”




Bu cümle içimde dönüp duruyor.Çünkü hayatın en gizli, en acımasız ama bir o kadar da merhametli kuralı bu:
İçinde biriken zehir, dışarı çıkmadıkça seni içten içe çürütür.
Yara almazsan, o irin göğsünün altında sessizce büyür,
bir gün bütün damarlarını kapkara yapar.
Oysa yara alırsan…
bir çatlak oluşur.
İlk başta keskin bir acı, sonra o çatlaktan usulca bir ışık sızar.
O ışık önce yakar, evet.
Ama sonra ısıtır.
İrin dışarı akar, yerini temiz bir hava alır.
Kabuk bağlar, iz kalır ama artık zehir kalmaz.
Bu yüzden korkma incinmekten.
Korkma düşmekten, kırılmaktan, ağlamaktan.
Çünkü tam da o kırık yerden içeri giren ışık
seni yeniden inşa edecek olan şeydir.
İlk başta anlamazsın.
Tüylerin ürperir sadece.
Bir yaz meltemi gibi dolaşır damarlarında o sıcaklık.
Yıllardır karanlığa alışmış gözlerin kamaşır.
Ama bir süre sonra fark edersin:
Acı azalmış, hatta yerini tuhaf bir hafifliğe bırakmış.
Yara kapanıyor.
İçindeki buzlar çatır çatır eriyor.
Gölgeler geri çekiliyor.
O anda anlarsın:
Gerçek iyileşme, yaranın tamamen kaybolması değil,
onunla barışmandır.
O yara artık bir kapı olur.
İçeri ışık giren, dışarı zehir çıkan bir kapı.
Ve bir gün gelir, önünde iki yol belirir:
Ya eski korkularınla aynı yerde kalmaya devam edeceksin
ya da o yaradan aldığın ışıkla yeni bir adım atacaksın.
Ben ikinci yolu seçenlerdenim.
Bu yüzden yine, bıkmadan söylüyorum:
Yara al.
Kırıl, düş, ağla, parçalan.
Çünkü her çatlak, yeni bir kanat yeridir.
‘Göreceksin Kendini’Bir gün gelecek,
kozan çatırdayacak.
İçinde bir şey “artık yeter” diyecek
ve o kabuğu yırtıp atacaksın.
Zamanı var, evet.
Acele etme.
Önce güç topla.
İçindeki nehirleri, ormanları, kuş seslerini dinle.
Kozanın sana fısıldadıklarını duy.
Sonra usulca hazırlan.
Çıkış ânı geldiğinde
belki kanatların titrek olacak,
belki birkaç yerin yara bandıyla kapatılmış olacak.
Ama yine de açacaksın onları.
İlk kanat çırpışında korkacaksın:
“Ya düşersem?”
İkinci çırpışta şaşıracaksın:
“Ya uçuyorsam?”
Üçüncüde ise gökyüzü seni kucaklayacak.
Güneş sırtını ısıtacak,
bulutlar kucağını açacak.
Ve sen,
ilk kez gerçekten
kendi adınla var olduğunu hissedeceksin.
O gün dönüp kozana bakacaksın.
İçindeki karanlığı, korkuları, sancıları hatırlayacaksın.
Ama aynı anda gökyüzünde süzülen kendine de bakacaksın
ve usulca güleceksin:
“Yaptım,” diyeceksin.
“Uçtum.
İyi ki o yaraları aldım.
İyi ki o kozada kendimle kaldım.
İyi ki kırıldım.
Çünkü kırılmasaydım
kanatlarım olmazdı.”
Göreceksin kendini.
Ve o gün,
dünya ilk kez
gerçek isminle seni çağıracak.


Yaşam ve İnsan için her şey Genel Kültür, Bilgi Bankası

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen beğendiğiniz konulara yorumlar yazarak, diğer kullanıcıların takip etmesinde yarar sağlayınız.