Bu Blogu Takip Et

Sayfalar

Translate

23 Ocak 2011 Pazar

Sahip çıkmak; fikirlerine, yaptıklarına, sevdiğine…

Kalp ve Beyin
Sahip çıkmak; fikirlerine, yaptıklarına, sevdiğine… Yanlış da olsa, bile bile ardından gitmek isteklerinin. Bir an bile pişman olmadan yaşamak hayatı. Her şey bittiğindeyse güzel şeyleri alıp uzaklaşmak, sessizce, bir şey olmamışçasına gitmek. Belki de budur hayatın gizli anahtarı. Hepimiz geleceğin merakıyla geçiriyoruz bugünlerimizi. “Yarınlar hep güzel olacak denir. Oysa bugünler, Dünün yarınları değil midir ?” Victor Hugo’nun bu sözü aslında çoğumuzun düştüğü hatayı özetliyor.

Çoğumuz bugünlerimizin kıymetini bilmeden yaşıyoruz. Belki geçmiş günlere olan özlemden belki de geleceğe karşı duyduğumuz meraktan anın verdiklerini göz ardı ediyoruz. Gerek ikili ilişkiler gerek çevremizle olan ilişkilerimizde olmayanın derdine düşüp olana haksızlık ediyoruz. Hunharca harcıyoruz önümüzdeki varlıkları.
Yakın zamanlarda bir arkadaşımın yaşadığı olaylar silsilesi ilişkiler hakkında düşünmememe neden oldu. Kendisi uzun süreli ve yorucu bir ilişkinin ardından uzun bir dinlenme süresi geçirmişti. Tabi bu evrede ayrılığın tüm aşamalarını da sonuna kadar yaşadı. Tek sorun hayata baktığı pencerenin biraz karanlık cephede olmasıydı. Yani olayların gidişatının her zaman kötü yönde olduğuna inanmış ve eski ilişkisinde tamiri mümkün olmayan yaralar açmıştı. Kendisine o dönemlerde söylediğim tek şey devam etmesi gerektiğiydi fakat acılarını her aşamada olması gerektiği gibi yaşayarak. Nihayetinde gerçekten de çok derin bir yas döneminin ardından sevebileceği başka birisi çıktı karşısına. Fakat daha önce de belirttiğim gibi anı anda yaşayamama olgusu öyle yapışmıştı ki üzerine –bu onun suçu değil bize yaşamımız boyunca öğretilen bir olgudur- o mutluluğu hak ettiğine asla inanmadı. Kendisinin peşinde olan sinsi korkularının etkisine yakalandı. Tüm bunlarla başa çıkmaya çalışırken, arkadaşların hükümleri de eklenince, ortaya çekilmez bir kız arkadaş modeli çıktı. Bunun üzerine tabi ki ilişkileri çok uzun soluklu olmadı. Geleceğe karşı duyduğu kuşkularla anın getirdiği mutluluklar savaşmış ve kazanan her zamanki gibi kuşkular olmuştu. Olaylar her zaman iç açıcı olmuyor. İstediğimiz mutluluklara ulaşmamız için kimi zaman karanlık yollardan geçip yönümüzü hislerimizle bulmamız, tüm bu arayış sürecinde de hatalarımızı tespit edip kendimizi tanıyabilme yetisine sahip olmamız gerekiyor.
Hint felsefesinde insan başsız bir şekilde, sadece vücut olarak kâğıda aktarılmıştır. Bunun nedeni zihnimizi durdurmak ve olaylara kalbimizle karar vermek içindir. Meditasyon da zaten bir zihin durdurma tekniğidir. Ünlü düşünür Osho, Tanrı’ya en yakın olduğumuz zamanların kalbimizle düşündüğümüz zamanlar olduğunu söyler ve şöyle ekler: “Güçlü rüzgârlar seni oraya buraya sürüklüyorsa onlara direnme, onlar sen direndiğin için güçlü görünüyorlar. Rahatla ve bırak seni götürsünler. Onlarla git bütün olarak git”. Olaylar içinden çıkılmaz bir hal aldığında, kendini hayatın güzel akışına bırak ve sadece kalbine güven, seni yanıltmayacak tek gerçek orada saklı…

Hiç yorum yok: