Yeni bir araştırmaya göre, el yaralanmalarında, kolları vücudun önünde çapraz bir şekilde tutmak acıyı azaltabiliyor.
Londra Üniversitesi bünyesindeki bir grup araştırmacı, eller yer değiştirdiğinde vücudun acının nereden kaynaklandığından emin olamadığını söylüyor.
Sonuçları Pain dergisinde yayımlanan araştırma 20 kişiyle gerçekleştirildi.
Deneyler sırasında, katılımcıların eline lazer yoluyla iğne batması hissi verildi.
Kişilerden hissettikleri acının derecesini belirtmeleri istendi.
Deneye katılanların acıya verdikleri tepki elektroensefalograf yoluyla da ölçüldü.
Sonuçlar, ellerini çapraz tutanların acı algısının daha zayıf olduğunu gösteriyor.
Araştırmayı yürüten Doktor Giandomenico Iannetti, sonuçları şöyle açıklıyor: "Günlük hayatta, solumuzda kalan cisimlere dokunmak için sol elimizi, sağ taraftakilere dokunmak için ise sağ elimizi kullanıyoruz. Bu da, beyinde vücudun sağ tarafının ve sağ tarafımızda kalan dış dünyanın haritalarının aynı anda okunmasını ve dolayısıyla duyuların daha keskin olmasını sağlıyor."
Iannetti, kolları çapraz bir biçimde tutmanın, bu iki haritanın aynı anda okunamamasına ve dolayısıyla dış etkilerin daha düşük algılanmasına yol açtığını söylüyor.
Araştırmacılar, bu bulguların kronik ağrı çeken hastalarda kullanılabilmesi için çalışmalarına devam ediyor.
Keyifli ve Doygun zaman geçirmek isteyenlerin tek adresi... Unusual Life Game Forums
21 Mayıs 2011 Cumartesi
Elleri çapraz tutmak 'acıyı azaltıyor'
Etiketler: alternatif tıp,sağlık,resim,sanat
acıyı,
azaltıyor,
biology,
cross,
çapraz,
elleri,
hands,
health,
human body,
medicine,
pain,
science
19 Mayıs 2011 Perşembe
Cindarlar ve Cinciler
Bedensiz varlıklar ve onlarla iletişim eski Anadolu kültlerinde çokça geçmektedir. Gök – Tengri dininde ata ruhlara büyük saygı duyulurda ve şamanlar onlarla irtibata geçebilirlerdi. Daha sonraki nesilde ise bedensiz varlıklarla görüşme yeteneğine sahip olma, bir ilim olarak aktarılmıştır. Bu öğretilere göre ulvi ruhlar (göğün ruhları) ve sufli ruhlar (yerin ruhları) vardır. Şaman bunlar arasındaki dengeyi sağlamakla yükümlüdür.
Anadolu kültüründeki, Cindar kelimesi Cinlere hükmedebilen anlamına gelmektedir. Bu kişiler Cincilerden farklıdır. Çünkü Cinciler, Cinleri kendi istekleri doğrultusunda çağırıp yoğun majikal çalışmalarla kontrol altında tutmaya çalışmaktadırlar ve genelde başarısız olmakta, ciddi obsesyonlara hatta posesyonlara sebep olabilmektedirler.
Cindarlar ise Cinlere hükmedebilme ve onlarla iletişime geçme konusunda "doğal bir yeteneğe" sahip olmaktadırlar. Bu yetenekler el verme yöntemiyle geçmemekte ama nesilden nesle bir şekilde aktarılmaktadırlar. Cindar olan kişiler bu yeteneği seçmemiş olabilirler. Genelde çok rahat Cinleri görürler ve zorlanmadan onları kontrol altında tutup, kovabilirler. Rahatça onları toparlayabilirler ve başkalarına musallat olmuş Cinleri uzaklaştırabilirler.
Böyle kişilerin çevrelerinde onlara bağlı onlarca hatta düzinelerce Cinler olduğu söylenir. Bir Cindar öldüğünde var olan Cinleri nesilden bir sonraki kişiye geçer veya serbest kalarak özgürleşirler. Serbest kalıp kalmayacağını ya da nesilden nesle aktarılıp aktarmayacağını Cindar belirler. Eğer Cindar öldükten sonra serbest kalmalarına izin verirse öldükten sonra Cinler özgür kalır, lakin bu konuda bir izin vermeden ölürse direk nesildeki bir sonraki kişiye geçer. Bu özgür bırakma konusunda bazı sakıncalar olduğu söylenegelmektedir. Zira uzun süre hapis hayatı yaşayan Cin, kişi ölüp özgür kaldığında, nesildeki diğer insanlara saldırma çabası içine girebilmektedirler.
Belki de Anadolu kültüründeki en karanlık geleneklerden biridir. Cindarlar bu yüzden genelde yalnız kişilerdir ve her iki âlemi de çok rahatlıkla görürler. Onlara göre Cinler âlemi ve insanlar mevcuttur. Bu iki âlem arasındaki geçişi rahatlıkla görebilmektedirler.
Anadolu kültüründeki, Cindar kelimesi Cinlere hükmedebilen anlamına gelmektedir. Bu kişiler Cincilerden farklıdır. Çünkü Cinciler, Cinleri kendi istekleri doğrultusunda çağırıp yoğun majikal çalışmalarla kontrol altında tutmaya çalışmaktadırlar ve genelde başarısız olmakta, ciddi obsesyonlara hatta posesyonlara sebep olabilmektedirler.
Cindarlar ise Cinlere hükmedebilme ve onlarla iletişime geçme konusunda "doğal bir yeteneğe" sahip olmaktadırlar. Bu yetenekler el verme yöntemiyle geçmemekte ama nesilden nesle bir şekilde aktarılmaktadırlar. Cindar olan kişiler bu yeteneği seçmemiş olabilirler. Genelde çok rahat Cinleri görürler ve zorlanmadan onları kontrol altında tutup, kovabilirler. Rahatça onları toparlayabilirler ve başkalarına musallat olmuş Cinleri uzaklaştırabilirler.
Böyle kişilerin çevrelerinde onlara bağlı onlarca hatta düzinelerce Cinler olduğu söylenir. Bir Cindar öldüğünde var olan Cinleri nesilden bir sonraki kişiye geçer veya serbest kalarak özgürleşirler. Serbest kalıp kalmayacağını ya da nesilden nesle aktarılıp aktarmayacağını Cindar belirler. Eğer Cindar öldükten sonra serbest kalmalarına izin verirse öldükten sonra Cinler özgür kalır, lakin bu konuda bir izin vermeden ölürse direk nesildeki bir sonraki kişiye geçer. Bu özgür bırakma konusunda bazı sakıncalar olduğu söylenegelmektedir. Zira uzun süre hapis hayatı yaşayan Cin, kişi ölüp özgür kaldığında, nesildeki diğer insanlara saldırma çabası içine girebilmektedirler.
Belki de Anadolu kültüründeki en karanlık geleneklerden biridir. Cindarlar bu yüzden genelde yalnız kişilerdir ve her iki âlemi de çok rahatlıkla görürler. Onlara göre Cinler âlemi ve insanlar mevcuttur. Bu iki âlem arasındaki geçişi rahatlıkla görebilmektedirler.
Lokman Hekim ve Şahmeran Kültürü
Lokman Hekim ve Şahmeran Kültü
Bu bilgeliğe sahip olanların asıl ilgi alanı "bitkilerdir". Bitkilerin sırlarına vakıftırlar ve bitkilerle konuşabilmektedirler. Her bir bitkinin ne işe yaradığını hem büyüsel hem de şifa amaçlı bilirler ve içsel olarak en doğru karışımları yaparlar.
Rivayetlere göre bu sırları, Şahmeran'ın etini yiyerek bitkilerin dilini öğrenen Lokman Hekim'den elde etmişlerdir. Anadolu inancında lokman hekim tüm bitkilerle konuşabilen ve onların sırlarını öğrenebilen bir bilgedir. Hikâye kültüre göre değişse de, lokman hekimin sunduğu bilgelik aynıdır; Bitkilerin sırlarını taşır ve bu sırları aktarmayı amaç edinir.
Bu bilgeliğe göre, her bitki kendisine ait bir bilinci taşımaktadır. Fiziksel görünümü de içerdiği bilgeliğin veya şifanın parçasını yansıtır. İşe yaramayan bitki yoktur sadece doğru kullanımı vardır. Kimisi kaynatılarak, kimisi balla veya ona göre bir macunla karıştırılarak, kimisi de taze olarak tüketilmelidir. Çok hassas bir konudur ve yanlış karışımlar çok ciddi zehirlenmelere sebep olabilmektedir.
Sadece bizim kültürümüzde bu bitkilere odaklı sistem mevcut değildir. Eski kültlerdeki sadece bitkilerle ve bitki Majisiyle uğraşan Hedgewitch ve Ayurveda’da bitki bilimiyle uğraşan gruplar bu kültürümüze benzetilebilir. Aynı şekilde bitkilerle konuştuğu söylenen Kızılderili bilgeliğiyle de çok benzerdir. Hatta bazı Psikedelik Şamanik öğretilerde, bu bitki karışımları (özellikle sanrılandırıcılar) kullanılmaktadır. Halüsinojenik (sanrılandırıcı) bitkilerin doğru karışımlarıyla, evrensel boyutta yolculuk edildiği hatta bu sanrılara sebep olan bitkilerle konuşulduğu rivayet edilmektedir. Bu Anadolu dışındaki antik medeniyetlere göre, bu kilit sanrılandırıcı bitki ve mantarlar, bitkilerin ve evrenin sırrını öğrenmenin en kısa yoludur.
Anadolu’da da bu kültür hepimizin evinde ve ailesinde devam etmektedir. Hepimiz, annemizden, anneannemizden ya da babaannemizden, nane-limon kabuğu, elma-armut- tarçın çubuğu karışımı ve çeşitli oların karışımları gibi farklı tarifler duymuşuzdur. Özellikle Anadolu bitki çeşitliliği yönünden çok bereketli topraklara sahiptir. Neredeyse yetişmeyen bitki yoktur. Bu yüzden bu sırların, bu topraklar üzerinde devam etmesi gayet doğal gözükmektedir.
Bu bilgeliğe sahip olanların asıl ilgi alanı "bitkilerdir". Bitkilerin sırlarına vakıftırlar ve bitkilerle konuşabilmektedirler. Her bir bitkinin ne işe yaradığını hem büyüsel hem de şifa amaçlı bilirler ve içsel olarak en doğru karışımları yaparlar.
Rivayetlere göre bu sırları, Şahmeran'ın etini yiyerek bitkilerin dilini öğrenen Lokman Hekim'den elde etmişlerdir. Anadolu inancında lokman hekim tüm bitkilerle konuşabilen ve onların sırlarını öğrenebilen bir bilgedir. Hikâye kültüre göre değişse de, lokman hekimin sunduğu bilgelik aynıdır; Bitkilerin sırlarını taşır ve bu sırları aktarmayı amaç edinir.
Bu bilgeliğe göre, her bitki kendisine ait bir bilinci taşımaktadır. Fiziksel görünümü de içerdiği bilgeliğin veya şifanın parçasını yansıtır. İşe yaramayan bitki yoktur sadece doğru kullanımı vardır. Kimisi kaynatılarak, kimisi balla veya ona göre bir macunla karıştırılarak, kimisi de taze olarak tüketilmelidir. Çok hassas bir konudur ve yanlış karışımlar çok ciddi zehirlenmelere sebep olabilmektedir.
Sadece bizim kültürümüzde bu bitkilere odaklı sistem mevcut değildir. Eski kültlerdeki sadece bitkilerle ve bitki Majisiyle uğraşan Hedgewitch ve Ayurveda’da bitki bilimiyle uğraşan gruplar bu kültürümüze benzetilebilir. Aynı şekilde bitkilerle konuştuğu söylenen Kızılderili bilgeliğiyle de çok benzerdir. Hatta bazı Psikedelik Şamanik öğretilerde, bu bitki karışımları (özellikle sanrılandırıcılar) kullanılmaktadır. Halüsinojenik (sanrılandırıcı) bitkilerin doğru karışımlarıyla, evrensel boyutta yolculuk edildiği hatta bu sanrılara sebep olan bitkilerle konuşulduğu rivayet edilmektedir. Bu Anadolu dışındaki antik medeniyetlere göre, bu kilit sanrılandırıcı bitki ve mantarlar, bitkilerin ve evrenin sırrını öğrenmenin en kısa yoludur.
Anadolu’da da bu kültür hepimizin evinde ve ailesinde devam etmektedir. Hepimiz, annemizden, anneannemizden ya da babaannemizden, nane-limon kabuğu, elma-armut- tarçın çubuğu karışımı ve çeşitli oların karışımları gibi farklı tarifler duymuşuzdur. Özellikle Anadolu bitki çeşitliliği yönünden çok bereketli topraklara sahiptir. Neredeyse yetişmeyen bitki yoktur. Bu yüzden bu sırların, bu topraklar üzerinde devam etmesi gayet doğal gözükmektedir.
Etiketler: alternatif tıp,sağlık,resim,sanat
Lokman Hekim,
Şahmeran Kültürü
Lokman Hekim ve Şahmeran Kültü
Etiketler: alternatif tıp,sağlık,resim,sanat
Lokman Hekim,
Şahmeran Kültü
Şerbetliler
Şerbetli deyimi halk arasında tüm zehirli böcek, akrep ve yılanlara karşı korunan anlamına gelir. Şerbetliler bu tür zehirli varlıklardan korunanlardır ve genelde bazı şerbetliler başkalarındaki bu zehirleri çıkarabilmekte ve diğer zehirli akrepleri kontrol edebilmektedirler. Halk arasında ocaklılarda olduğu gibi bir ritüele sahip olan şerbetlenme geleneği de atadan ataya geçer. Şerbetli, şerbetini yani elini bir başka akrabasına (torununa, çocuğuna) verir. Bu eli alan kişi, başkalarındaki yılan ve akrep zehirlerini çıkarabilme ve onları etkisiz hale getirebilme yeteneklerine sahiptirler. Genelde köydeki insanları bu şekilde şifalandırırlar ve zehri vücut içinde kontrol edebilirler. Anadolu'da hala çokça karşılaşılmaktadır.
Şifacılar
Anadolu kültüründeki şifacıların birçok farklı çeşidi vardır. Her şifacının yöntemi farklıdır. Yine birçoğunda el verme ritüeline denk geliriz. Şifacılarda el verme geleneği, ocaklılara nazaran daha farklı olmaktadır.
Şifacılar
Anadolu kültüründeki şifacıların birçok farklı çeşidi vardır. Her şifacının yöntemi farklıdır. Yine birçoğunda el verme ritüeline denk geliriz. Şifacılarda el verme geleneği, ocaklılara nazaran daha farklı olmaktadır.
Etiketler: alternatif tıp,sağlık,resim,sanat
Şerbetliler
Ocaklılar
Ocaklama deyimi bir Anadolu mistiğinin (genelde şifayla, görüyle ve bazı büyüsel formülle uğraşan yaşlı bayanların) aileden gelen birine el vererek, ona sırlarını aktarmasıdır. Bu kişilere ocaklı denmektedir. Genelde yaşlı ocaklı, yeni doğmuş bebeği zeytinyağı ile kutsayarak, alın çakrasına enerji yüklemekte ve kendi büyüsel-görüsel yetilerini bebeğe aktarmaktadır. Burada okunan bazı dualarla zeytinyağı göz kapaklarına ve alnına dayanmakta ve nefes verilerek aktarım yapılmaktadır. Bu şekilde bir el verme işlemiyle kişinin ruhsal bağlantısı güçlenmekte ve ocaklayan kişinin tüm ruhsal hafızası-yetileri, bir sonraki nesle geçirilmektedir.
İçerisinde birçok Animist ve panteist geleneği de bulundurduğu için ocaklılara “Anadolu cadıları” deyimi de kullanılmaktadır. Bunun sebebi büyüsel yöntemlerdir ve cadılık prensiplerine çok benzer kuralların olmasıdır. Lakin bu Animist ve Panteist gelenek İslami motiflerle süslenmiştir. Ortaya tam anlamıyla farklı bir kültür çıkmıştır.
Kültür incelendiğinde Kuran'dan bazı sureler ve Animist inançlarla bezenmiştir. Bunların yanı sıra bolca tekerlemeler mevcuttur.
İçerisinde birçok Animist ve panteist geleneği de bulundurduğu için ocaklılara “Anadolu cadıları” deyimi de kullanılmaktadır. Bunun sebebi büyüsel yöntemlerdir ve cadılık prensiplerine çok benzer kuralların olmasıdır. Lakin bu Animist ve Panteist gelenek İslami motiflerle süslenmiştir. Ortaya tam anlamıyla farklı bir kültür çıkmıştır.
Kültür incelendiğinde Kuran'dan bazı sureler ve Animist inançlarla bezenmiştir. Bunların yanı sıra bolca tekerlemeler mevcuttur.
Etiketler: alternatif tıp,sağlık,resim,sanat
Ocaklılar
Anadolu Mistikleri
Anadolu toprakları, sırlara ve eski hikâyelere ve mistiklereev sahipliği yapmaktadır. Bu mistikler, Anadolu topraklarında farklı isimlerle anılmıştır ama her biri farklı bir yolu ve farklı bir hikâyeyi anlatır.
Anadolu, doğunun ve batının bilgeliğini içinde barındırmaktadır. Birçok kültüre, medeniyete ev sahipliği yapmış ve bu kültür birliğiyle yoğrulmuştur. Eski mistik medeniyetlerin yükselişlerini yaşadığı, erenlerin göçler ile yerleştiği
Anadolu, doğunun ve batının bilgeliğini içinde barındırmaktadır. Birçok kültüre, medeniyete ev sahipliği yapmış ve bu kültür birliğiyle yoğrulmuştur. Eski mistik medeniyetlerin yükselişlerini yaşadığı, erenlerin göçler ile yerleştiği
Etiketler: alternatif tıp,sağlık,resim,sanat
anadolu,
Mistikleri
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)