Bu Blogu Takip Et

Sayfalar

Translate

25 Ağustos 2010 Çarşamba

Uğursuz Elmas



Birçok elmas, uğursuzluklarıyla anılmıştır. Bunlar kimin eline geçene, onu felâkete sürüklediklerine inanılır. Bunlardan biri Mavi Elmas'tır. Sahiplerinden birinin adından ötürü, Hope Elması diye tanınır. 119,5 kıratlık bu eşi az bulunur elması, 1642'de Jean Tavernier adında bir Fransız gezgini Avrupa'ya getirmiştir. Elması Hindistan'da bir Buda heykelinin gözünden koparmıştı.

Bir Hintli rahip, bu davranışının kendisine uğursuzluk getireceğini söyledi. Gerçekten de uğursuzluklar birbirini kovaladı; Tavernier, elması Fransa Kralı XIV. Louis'e satmıştı. Aradan bir yıl geçmeden, Tavernier'i İspanya'da köpekler parçaladı. Fransa Kralı XVI. Louis ise elması karısı Marie Antoinette'e armağan etmişti. Onun da başına gelmeyen kalmadı.

Doktorunuzun size söyleyemeyeceği sırlar

Doktorunuzun size söylemek isteyip de bir türlü söyleyemediği şeyleri merak ediyor musunuz?
Ünlü Amerikan dergisi Reader’s Digest Temmuz 2008 sayısı için özel bir dosya hazırladı


Pratisyenler, cerrahlar, psikiyatrist ve pediatristlerden oluşan bir grup doktora “Hastalara söylemek isteyip de söyleyemediğiniz şey nedir?” sorusu yöneltildi.

Güneş bir gün Batı’dan doğacak



Bilim adamları kesin tarih vermiyorlar. Belki yarın belki milyonlarca yıl sonra olacak ancak güneş bir gün neredeyse kesin olarak Batı’dan doğacak.

İnsanoğlunun kıyamet tellallığı yeni bir şey değil. CERN’de teknik arıza nedeniyle iptal edilen deney, günler boyunca “özürlü” bir kıyamet senaryosu şeklinde anlatıldı. Senaryolardan biri de ünlü Maya tarihinin sonu, 21 Aralık 2012 tarihi.

Bu tarihe yapışanların en sevdikleri teoriler arasında jeomanyetik yer değiştirme ve kutup kayması yer alır. Sırf bilim adamları önümüzdeki milenyum içerisinde böyle bir şeyin olabilirliğinden bahsettikleri için 2012 Kıyametçileri bu teorilerle yatıp kalkarlar.

22 Ağustos 2010 Pazar

Bu Oyunu bozmalıyız

Hükümet ezber bozuyor!
Siyasetini anayasal çerçevede başarmaya çalışıyor. Halkı yanına çekmek için, demokrasi oyuncakları (referandum vb.) ile kendisine bağlı tutmaya çalışacak. Bu nedenle olacak olan anayasa, gerçek bir demokrasinin özgürlük çerçevesi değildir.
Bir gecede 50 tane kanun çıkarabilen devlet, anayasa çıkarırken, toplumun onayına ihtiyacı olmaz. Bu referandum devletin demokrasi oyunudur. Gerçekte sahip olamadığımız demokrasiye oyuna gelerek hiç bir zaman sahip olamayız.

Anayasa referandumuna ’’EVET’’ veya ’’ HAYIR’’ demenin anlamı var mı?

Gündem doğrultusunda Anayasa referandumuna ’’EVET’’ veya ’’ HAYIR’’ demenin hiç bir anlamı yok.
Bu oyunun arkasından sürüklenmek tam bir sorumsuzluk. Hiç kimse ülke adına, ülkemiz insanı adına samimi değil. İki nokta gösterdiler ve biz yine sürü bilinciyle gidiyoruz. Bunun utanç verici yanını neden görmüyor kimse?
hala Politik grupların arkasından gitmeyecek kadar kendimize güvenmiyoruz? Yoksa, '' hazır seçenek varken, neden kafamı yorayım?'' a devam mı ediyoruz?

''Kolayı seçmek!''
Bağımsız davranan ve farklı bir şey söyleyeyen yok.. Bir şey yapmalı! Ya evet ya hayır değil.. Başka seçenek yok mu?
Ondan yada bundan olmadan görüşü olan yok mu?
''Hepsine Hayır!'' Bu! Yapılmalı! diyebileck kimse yok mu?

18 Ağustos 2010 Çarşamba

Özbenlikten Benliğe Öğütler

Özbenlikten Benliğe Öğütler
Hey sen! Yani ben! Sana bugün yaşamla ilgili çoğu zaman göz ardı ettiğin bazı gerçeklerden bahsedeceğim: Hayatın, evrendeki dokuz boyuttan sadece üç tanesinde geçiyor (en, boy ve yükseklik). Buna dördüncü boyut olan zaman da eklendiğinde bütün hayatının bu dört boyutta geçtiğini söyleyebiliriz. Bugüne kadar sana hep zamanın değeri anlatıldı. “Vakit nakittir” gibi sözlerle büyütülerek bugünlere geldin.  Bir yerlere yetişmek için deli gibi koştun durdun.  Neden koştuğunu sorgulamadan...  Bazen de sorguladığın halde cevabını bulamadın ve sormayı bırakıp diğerleriyle beraber koşmaya devam ettin.  Anlatmaya öncelikle sana evrenin kıyıda köşede kalmış ama bizim için çok önemli olan bir gerçeğinden bahsederek başlayacağım: Hiçbir şey için geç kalınmış değildir. Daha da önemlisi hiçbir şeyin aslında o kadar da önemi yoktur. Böylece önemli olmadığı için geç kalınmış ta sayılmaz. Çünkü gün gelecek her şey önemini yitirecek ve önem verdiğimiz şeylerin yerine yeni şeyler hayatımıza girecek. Sadece şuna önem vermeni istiyorum: Yaşadığın her an varoluşunun değerini hisset! Gerçekte tek önemli şeyin koşulsuz sevgi olduğunu bil ve bu sana yetsin... Kendin dâhil her şeyi koşulsuz sev. Böylece acıyla değil sevgiyle olgunlaşmayı seçeceksin. Olgunlaştıkça farkındalığın artacak. Farkındalığın arttıkça da daha çok var olacaksın...

Sonsuzluğa Toltek Bakışı

Savaş Alanımız Sonsuzluktur
Gündelik yaşam dünyası; bizi biz yapan ya da yıkan bir şey olarak görülür. Savaş alanımız çevremizdeki dünya ile giriştiğimiz kavganın alanı değildir oysaki. Gerçekte savaş alanımız ufukta, belki de bizim düşünemediğimiz bir alandadır.  Bu da insanın, insan olma biçiminden vazgeçtiği alandır.