Bu Blogu Takip Et

Sayfalar

Translate

10 Ağustos 2024 Cumartesi

Her tutkunuz işiniz olmayabilir..

Hayatınızı belli bir standartta sürdürmenizi sağlayan işinizi aynı zamanda çok seviyor olmanız harika bir ayrıcalıktır. Ve bu sizin şanslı azınlıktaki biri olduğunuzu gösterir.



Ancak tutkulu olduğunuz herhangi bir şeyin illa işe dönüşmesi gerekmez. İş dışında sizi son derece besleyen bir uğraş olarak da devam edebilirsiniz ve bunda bir tuhaflık yoktur.


Son yıllarda zihnimize pompalanan ve altı dolu olmayan "sevdiğin işi yap" kavramı bence hak ettiğinden fazla değer gördü ve görüyor. Tabi keşke hepimiz çok sevdiğimiz bir işten harika paralar kazansak, ancak gerçek dünya bunu mümkün kılacak kadar adil ve dost canlısı değil.


Tutkulu olduğumuz her ne ise, onu gelire dönüştürememe riskimiz özellikle bugünün ekonomik tablosunda oldukça yüksek olabilir.


Ve bence daha da önemli bir konu var ki o da, tutkunun işe dönüştüğünde eski tadı vermeme riski..


Bunu Stanford Üniversitesi'nde yapılan bir araştırma ile açıklamak istiyorum.

Stanford Deneyi


1970'lerde, Stanford Üniversitesi akademisyenlerinden Dr. Mark Lepper, Stanford kampüsündeki Bing Çocuk Yuvası'ndaki bir grup küçük çocukla bir çalışma yaptı.


Çalışma için seçilen çocukların hepsi, zamanlarının çoğunu resim yaparak geçirmeyi tercih ediyordu.


Çalışmada araştırmacılar her çocuğa renkli kalemler ve kağıt vererek, bir şeyler çizmelerini istediler.


Çocuklar üç gruba ayrıldı:


1) Ödül Beklentili Grubu: Bu gruba, çizerlerse "İyi Ressam" ödülü alacaklarını söylendi.


2) Ödül Beklentisiz Grup: Bu gruba herhangi bir şey söylenmedi, ancak çizimleri sonucu "İyi Ressam" ödülü verildi.


3) Ödüllendirilmeyen Grup: Bu gruba herhangi bir şey söylenmedi ve verilmedi.


İki hafta sonra araştırmacılar, çocuklara yine renkli kalemler ve çizim kağıtları verdiler. Bu kez hiçbirine ödülden bahsedilmemişti.


Sonuçlar şöyleydi:


Ödül beklentili gruptaki çocuklar, araştırma öncesi çizime gösterdikleri içsel motivasyonun yarısından daha azını gösterirken, "Ödül beklentisiz" ve "Ödüllendirilmeyen" gruplardaki çocuklar aynı düzeyde ilgi gösterdi.


Araştırmacılar, çocukların daha önce içsel motivasyon hissettiği bir görevle ödül sisteminin ilişkilendirilmesinin, içsel motivasyonlarını azalttığını gördüler.


Yani çizmek, bir "iş" haline gelene kadar eğlenceliydi. 🤷🏻‍♀️


Bu araştırma her ne kadar çocuklarla yapılmış olsa da, insanın temel motivasyon noktalarına dair önemli ipuçları veriyor:


Tutkularımızı bir kariyere dönüştürdüğümüzde, onu bir süre sonra sadece bir iş olarak düşünme ve zamanla motivasyonumuzu kaybetme riskimiz var.


Başka bir örnek vereyim:


Fotoğraf çekme tutkusu olan bir danışanım vardı. Kurumsal işinin haricinde zamanını muazzam kareler yakalayarak geçiriyordu. Bir süre sonra doğum fotoğrafçısı olmaya karar vererek işinden ayrıldı.


Birkaç yıl sonra konuştuğumuzda eskisi kadar fazla kare yakalayamadığından bahsetti. Çekimleri için sonu gelmez beklentiler ileten, onu özgür bırakmayan, çektiği fotoğrafları beğenmeyen aileler (müşteriler) onun yaratıcı ruhunu alıp götürmüştü. Yani tutku işe dönüştükten bir süre sonra sönmüştü.


Peki ne yapmalı?


Bu riskle karşı karşıya kalmamanız için 3 önerim var.


1) Hepimize daimi olarak pompalanan "tutkunuzun peşinden gidin" oyununa gelmeyin.


Evet tutkunuzu işe dönüştürerek muazzam bir hayat yaşayabilirsiniz. Ve evet işe dönüştürdüğünüzde bir süre sonra ondan nefret edebilirsiniz. Bazı şeyler hobi olarak kalabilir, kalmalı da.. Bir şeyi harika yapıyor olmamız onu illa işe dönüştürmemiz anlamına gelmez. Aynı zamanda karnımızı doyurabileceğimiz anlamına da gelmez.


2) İşinizi sadece iş olarak görün.


Simone Stolzoff'un yeni kitabı The Good Enough Job'da yer verdiği bir cümle var:


"İşi hayatımızdaki anlam veya öz değerimizi belirleyen bir mekanizma haline getirmemek gerekiyor."


Profesyonel kimliğimiz, bizi biz yapan kimliklerimizden sadece biri.. Bizim pek çok kimliğimiz var. Kendimize ait zevklere yer vereceğimiz bir hayat var. İşi iş olarak görüp, enerjimizi iş dışındaki tutkularımızı yaşamaya yöneltmek son derece normal ve akıllıca olabilir.


3) Tutkunuzun peşinden gitmeyi seçerseniz, içine kaşif ruhunuzu katmayı unutmayın.


Ben yazma ve insanların hayatında olumlu değişimler yaratma tutkusunu işe dönüştürmüş biriyim. Yani bir taraftan da az önce bahsettiğim riskli gruptanım.


İşe dönüşmüş tutkumun sönmemesi için izlediğim en önemli yol: Yeni şeyler denemek


Yıllar boyu sadece blog yazarak ve mentorluk yaparak devam etseydim muhtemelen bir süre sonra içsel kopuşlar yaşayabilirdim. Bunun yerine tutkumu dönüştürmekle ve insanlara fayda yaratmanın yeni yollarını bulmakla ilgileniyorum.


Haddini Aş Kulübü bu nedenle var örneğin. Sadece yazmak yerine, kulüptekilerle yeni konular tartışmak, eğitimler vermek içimdeki heyecanı sürdürmemi sağlıyor.



Eğer tutkunuzu işe dönüştürmeyi düşünüyorsanız, standart bir düzen içinde olmaktan çok yeni deneyimlerle zenginleştirmeye ve becerilerinizi genişletmeye odaklanın. Böylece kalbiniz hala ilk günkü gibi heyecanla çarpacaktır.


Merak duygusuyla tutkunu birleştirip yeni bir şeyler öğrenmek, öğrendiklerini denemek, denediklerinden öğrenmek insanı her zaman diri ve kararlılıkla yolda tutuyor.


Özetle;


Eğer yemek yapma tutkunuzu bir işe dönüştürecekseniz, sadece yemek yapmayın, içine kendi hikayenizi de katın. Hedef kitlenizle bağ kuracağınız yeni platformlar, yeni konseptler keşfetmeye bakın. Ya da bambaşka bir dünya mutfağı deneyin. Yeter ki hep standartta kalmayın.


Eğer fotoğraf çekme tutkunuzu bir işe dönüştürecekseniz, sadece fotoğraf çekmeyin. Yapay zeka ile karelerinizi nasıl zenginleştirebileceğinizi öğrenin. Kendinizi fotoğrafçı olarak değil, görsel iletişim tasarımcısı olarak konumlayın.


Bunlar sadece örnek.. İşin özü her ne yapıyorsak yapalım, onun hakkını verebilmek, yenilikçi düşünmek ve ölene dek gelişmeyi bırakmamak.


Başta söylediğim gibi tutkunuzu mutlaka bir işe dönüştürmeniz gerekmiyor.



Yaşam ve İnsan için her şey Genel Kültür, Bilgi Bankası

Hiç yorum yok: